22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-15 KASIM 2003 CUMARTESİ CUMHL"RİV ET SAYFA 17 Koyun Recep Tayyip Erdo- ğan, "Kamu Yönetimi Te- mel Kanunu" tasarısını eleştirenler için "Bunlar hayatlannda 2 koyun güt- mediler" diyor. Eleştirilen tasan, ağıl yönetimine de- ğil, ülke yönetimine iliş- kindir. Tasarıyı eleştiren- ler çoban değil, Türkiye'nin seçkin bılim insanı ve uz- manlandır. Tasanyla yurt- taşlann "güdülecek ko- yun" yerine konulduğu ise doğrudur. Kökü dışarıda Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Ali Baba- can'ın, Türkiye Cumhuri- yeti'nın ilk ve tek "doğru- dan siyasi koşullu" anlaş- ması olan ve geçen eylül ayında ABD ile bağıtlanan 8.5 milyardolarlık kredı an- laşmasını imzalamadan az önce, Dubai'de IMF ve Dünya Bankası yetkilileri- ne verdiği brifingden satır başları: "Kamu sektörü re- formu çerçevesinde, 2003 yılı sonuna kadar toplam KİT istihdamının yüzde 10'u elimine edilecek. Ka- mu sektörü, işlevsel açdan gözden geçihlecek. lyiyö- netişim kurulacak ve ida- ri kapasite geliştirilecek. Kamu mali yönetimi ve kontrolyasası çıkanlacak." AKP'nin kamu yönetimi reformunu ırdeleyen Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, tanımı ne de güzel bulmuş: "Kökü dışanda reform." ISIK KANSU Osmanlı millet sistemi onerisi AKP iktidan, Türkiye'nin "üniter yapı- s/"nı çözücü niteliğiyle öne çıkan "Kamu Yönetimi Temel Kanunu" tasansının baş miman olarak Başbakanlık Müsteşan Ömef Dinçer'i gösteriyor. Mimann yardımcıları da var kuşkusuz. örneğin, Sakarya Üni- versitesi'nden getirtilip Başbakanlık Mü- şaviri yapılan Prof. Dr. Bilal Eryılmaz... Bilal Eryılmaz, geçmişte MÜSlAD'a ra- porlar hazırlamış, Arapça ıhtisas kurslan düzenleyen Islami ilimler Vakfı'nın çıkar- dığı yayın organlanna makaleler gönder- miş. Sakarya Üniversitesi'nde kamu yöneti- mi bölümü başkanlığı dayapan Eryılmaz'ın makalelerınde üzerinde ısrarla durduğu konulann başında "Osmanlı millet siste- mi" geliyor. Eryılmaz'ın Yeni Türkiye dergisinin Ma- yıs-Haziran 2002 tarihli 45. sayısında ya- yımlanan makalesinin başlığı çok dikkat çe- kici: "Birlikte Yaşama Tecrübesi: Osmanlı Millet Sistemi." Eryılmaz, makalesine şöyle girmiş: "Osmanlı Devleti, çeşitli dinlere men- sup insanların, yirmiyi aşkın etnik grvbun bir arada yaşadığı ilginç bir toplum yapı- sınasahipti. Osmanlılar, 600 yıl boyunca çeşitli dinlerden ve etnik unsurlardan olu- şan milletleri yönettiler. Zaman zaman sı- kıntılar olsa da en azından 19. yüzyıla ka- dar bu çok milletli toplum iyi bir şekilde işledi ve yönetildi; yan yana ibadet etme ve kendi kültürlerini koruma ve hatta zen- ginleştirme imkânı elde ettiler. Her mille- tin farklı hukuki-dini gelenek ve uygulama- lanna geniş ölçüde saygı duyuldu. Çeşit- li dil ve lehçelerin serbestçe gelişmesine, konuşulup yazılmasına izin verildi." Osmanlı'daki yapıyı bugünkü "çokkül- tühülük" tartışmalan ile kanştırmamak ge- rektiğine de değinmiş Eryılmaz. Ona gö- re, "günümüzde çokkültüriülük tartışma- lan, ulus devletin bir sorunu olarak gün- deme gelmiştir ve ulus devletin yarattığı 'azınlığın' haklannın korunmasını amaçla- maktadır." Osmanlı'yı "çoğunluk-azınlık" katego- risine göre düşünmek yerine, "toplumla- nn dini farklılıklanna göre kimliklendiği, farklılığın meşru olduğu ve korunduğu, bu çerçevede asimilasyonun olmadığı bir statüye göre " yorumlamak gerektiğine de değinen Eryılmaz, Osmanlı millet siste- mindeki "dil" konusunu şöyle yorumla- mış: "Dil, otomatik olarak bir kimliğin gös- tergesi değil, konuşma ve dini hissiyatın dışa vurulması için kullanılan biraraç du- rumundaydı. İnsanların kimliklerini, bü- yük ölçüde dinleri veya mezhepleri belir- liyordu. Şüphesiz çok sayıda kültürün iç içe ya da yan yana uzun yıllar vahığını sür- dürmesi, yemek, müzik, dil, davranış bi- çimleri ve diğer kültürel alanlarda bir et- kileşimin; karşılıklı alışverişin olmasına ne- den olmakla beraber, hercemaatin temel kimliklerini ortadan kaldırmamıştır." Aynca Eryılmaz'a göre, "Tanzimat re- formlan, sanayileşme ile birlikte ortaya çı- kan küreselleşme sürecinin meydan oku- malanna karşı bir cevap niteliğindeydi" ve "Osmanlı millet sisteminin niteliği, özel- liklerini ve sosyal açılardan küreseJ ihtiyaç- lan karşılayabileceği için Batı kaynaklı bu meydan okumalara cevap vermekte pek fazlazohanmadı. Millet sistemi, Tanzimat reformlanyla birlikte yönetim ve hukuk bakımından Batı'daki katılımcı ve eşitlik- çi siyaset anlayışına ayak uydurmak su- retiyle vahığını korumayı başardı." Eryılmaz, makalesini bitirirken de sözü bugüne getirmiş ve şöyle demiş: "Ulus devletin zayıflaması ve küresel- leşmenin getirdiği çok kozmopolit top- lum yapısı, Osmanlı millet sisteminin bir yaktaşım olarak ortaya koyduğu, farklı kül- tür ve inançlann asimile edilmeden bir arada yaşama siyasetinin önemini yeni- den tartışmaya açmıştır." "Kamu Yönetimi Temel Kanunu" tasa- rısını alın, okuyun. Eryılmaz'ın dile getirdi- ği "Osmanlı Millet Sistemi'ni çağrıştırıyor mu, çağnştırmıyor mu, siz karar verin! Cumhuriyet ye Demokrasi Üzerine... Dr. VAKUR KAYADOR "Tek Boyutlu Insan" adlı ça- lışmasında Marcus, kapitalist sistemin kendini ıdame ettir- mek amacıyla devrimci/dönüş- türücü işlevler kazanmış kav- ramlann içeriklerini boşalttığı- nı ve yozlaştırdığını anlatıyor. Bu kavramlann indirgenmesiy- le, bu kavramlardan uzaklaşan insanın da sıradanlaşacağını, Aydınlanma ile yaratılmak is- tenen siyasal/toplumsal olu- şumlan arka planlarıyla bütün- lüklü olarak algılayabilecek bi- rey insanın parçalanarak tek boyutlu bir hale dönüşeceğini dile getiriyor... Bunun örnekle- rini ülkemizde de yaşıyoruz. Beş-altı yıl önce yurdumuzu zi- yaret eden Fidel Castro'nun ucuz pazarlamacılartarafından nasıl ticari ürüne dönüştürül- düğünü görmüştük. Nâzım Hikmet'le ilgili, doğumunun yüzüncü yılında, başta Turgay Ftşekçi olmak üzere nitelikli ın- sanlartarafından hazırianan dü- zeyli anma etkinliklerine tanık oimuştuk. Ancak bir o kadar da şairin ideolojisini, felsefesi- m. ütopyalarını hafife alarak, sulandırarakdüzenlenen "Nâ- zım Hikmet Aşkları" külliyatını andıran popülist etkinliklerte de karşılaşmıştık. Gerçi Marcus, üzerinde yo- ğjnlaşacağımız kavramlar üze- rhde durmuyor ama ülkemiz- de son dönemlerde -tıpkı Mar- cjs'un belirttiği üzere- iki kav- ramın içi boşaltılmaya çalışılı- yor. İki kavram sürekli manipü- leediliyor. Bunlar cumhuriyet ve demokrasi... Konunun indir- genmesi ve çarpıtılması, kav- ramlann dar anlamlı tanımlan- nn esas alınmasıyia başlıyor, bu kavramlann "olmazsa olmaz" değerlerinin göz ardı edilme- syie, saptınlmasıyla devam edi- yx. Bu tür düzeysiz tartışma- la" sonunda cumhuriyet ve de- rrokrasi birbirferinin alternati- frı-miş gibi sonuçlar çıkabiliyor. Cumhuriyet dar anlamıyla, cevlet başkanlığının vesayet yDİuyla çocuklara geçmediği br sistem olarak tanımlanıyor. Eu tanımla sınırlandınldığında Irgiltere, Isveç, Danimarka gi- b ülkeler krallıkla yönetildikle- riçin bu ülkelerin cumhuriye- tn temel değerleriyle barışık cup olmadıkları sorgulanır ha- l«gelebilir. Buna karşılık Orta- oğu'da, Asya'da, Âfrika'da, Utin Amerika'daki geri kalmış taskıcı yönetimler -adlan cum- (•jriyet olduğu için- cumhuriyet &dınlığını sahiplenmiş gibi al- çlanabilir... Elbette bunlann oğruluğu ve mantıka uygun ^anı olduğu düşünülemez. O aman hemen sormak gereki- yy... Nedircumhuriyeti cumhu- r/et yapanlar ve cumhuriyet tangi toplumsal-siyasal süreç- brin ürünüdür?.. Cumhuriyet, XV. - XVI. yüz- \llarda burjuvazinin tarih sah- rssine çıkıp ağırlığını koymasıy- t, iktidara yönelen uzun yürü- \jşü sırasında ürettiği ilerici de- erler bütünüdür. önce feoda- İeyle ruhban sınıfına, ardın- an krallara ve saray aristok- ısisine verdiği mücadele yılla- nda Rönesans ve Reform'u gerçekleştiren burjuvazi, daha sonra Aydınlanma Çağı'nı ya- şamış, FransızDevrimi'ni yap- mış; bu arada cumhuriyetin te- mel ilkelerini yaratmıştır. Bu il- kelerin en önemlisi, en hayati önemi taşıyanı laikliktir. Bun- dan başka bilgiye - bilime say- gı, hukukun üstünlüğü, yurtse- verlik - yurt bütünlüğüne duyar- lılık, eğitimle taçlandınlmış akıl- cılık ve olguculuk, diğerieridır. Bunlar -aslında- büyük önder Atatürk'ün benimsediği Re- nancı kültürtemelli çağdaş ulus kavramının da ayırt edici özel- likleridir... Cumhuriyetin ilkele- ri ve değerieri bunlarla sınırlı değil; konumuzla ilgili çok önemli birözelliği daha var cum- huriyetin; o da daha çok birey temel hak ve özgürlüklerini ger- çekleştirmeyi ilke edinen de- mokrasinın altyapısını oluştur- masıdır. Kendisini demokrat olarak tanımlayan bireyin, cum- huriyetin bu temel değerleriy- le sorunu olması düşünülemez. Burada küçük bir belirieme ya- pıp yeniden konumuza döne- lim. Cumhuriyetin temel değer- lerini benimseme önkoşulunun yanr sıra, ekonomik kaikınma da demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işleyebilmesı için bir başka önkoşul olarak beli- riyor. Refahın değil, sefaletin paylaşıldığı ülkelerde demok- rasiyi işletebilmek pek müm- kün olmuyor. Üretim kanallan- nın açık olması, demokrasi için kaçınılmaz koşul haline geliyor. Demokrasi, cumhunyetin te- mel değerieri özümsenmediği, bütünüyle hayata aktanlmadı- ğı zaman çok büyük sorunlar ortaya çıkabiliyor. örneğin la- iklikle sorunu olanlar demokra- siyi; hem demokrasinin bizzat kendini hem de cumhuriyeti yıpratmak, yıkmak için kulla- nabiliyorlar. Bu yapılırken de- mokrasinin dar anlamlı tanımı kullanılıyor, laiklik -düpedüz- çarpıtılıyor. Demokrasi yalnız "halkın kendi kendini yönet- mesi" biçiminde algılandığında yanlışlar ortaya çıkmaya baş- lıyor. Demokrasi, temel ülküle- ri olan eşitlik ve özgüriük kav- ramlarmı hayata aktarabildiği ölçüde kendisini gerçekleşti- rebilmiş demektir. Bir kez da- ha ve altını çizerek yinelemek gerekiyor, bu da demokrasi an- cak sağlıklı bir cumhuriyet üze- rinde inşa edildiğinde müm- kündür... Laiklik ise "din ve vic- dan özgüriüğü" biçiminde yo- rumlandığında kavram bütün değerini ve anlamını yitiriyor. Laiklik aslında cumhuriyet ve demokrasi kadar çok yönlü - kompleks bir kavram değil. Bü- tün sorun laiklikten rahatsızlık duyanlann, onu kendine uyar- lama çabalarından ortaya çıkı- yor. Bir cümleyle özetleyelim: Laiklik, dinin devlet düzenin- den, yönetiminden, siyasal ya- şamdan mutlak biçimde ayrı tutulmasıdır; çok bilinen tanı- mıyla, din ve devlet ışlerinın ke- sinlikle birbirinden aynlmasıdır. Laiklikten rahatsızlık duyan- lar, bütün kavramları kanştıra- rak bilinç bulanıklığı yaratıyor- lar. Bu arada cumhuriyet ve de- mokrasi kavramları da yıpratı- lıyor, hırpalanıyor. güvenlik sorusu CHP milletvekili Meh- metTomanbay, AKP'nin TBMM'den çıkardığıTÜ- BfTAK Yasası görüşülür- ken çok ince ve önemli bir noktanın altını çizdi: "TÜB/TAK'ın önemliiş- levlerinden biri de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin krip- to sistemlerini hazırlaya- rak bilgi güvenliğine hiz- met etmektir. Bu çatı al- tında hizmetyürüten, ya- ni, TÜBİTAK çatısı attın- da hizmetyürüten Ulusal Kriptoloji Enstitüsü, ulu- sal güvenliğimizi ilgilen- diren, başta, askeri ve dı- şişleriyle ilgili bilgilerin, başkasının eline geçme- mesi için özel teknikie al- fabelendirilmesini ve kod- lanmasını yapmaktadır. Aynca, birçok yaşamsal önemde askeri proje de TÜBİTAK çatısı altında geliştirilmektedir. Böylesine ulusal ve önemlibirgörevi olan ku- rumun özerkliğine darbe vurularak siyasallaştınl- makistenilmesinin altın- da acaba ne tür düşün- celeryatmaktadır? " Türkiye'nin Irak ile ilgi- li gizli tutulması gereken bilgilerini "kâğıt peçete- lere" yazarak onların Amerikalı gazetecilerin eline geçmesine fırsat ve- ren siyasi danışmanlann görev yaptığı bir dönem- de MehmetTomanbay'ın sorusu çok yerindedir. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak'i turk.net ÇÎZGİLÎK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci" mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyCa yahoo.com 100 100 n\ m. ıu İT HAYAT EPİK TtlATROSU MISTAFA Blwi\ KVLAKLARINIZI TTKAVTN !.. BIRAKIN 6ÖL6EUERÎVLE KONUŞSUNLAR I EU I TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 15 Kasun tcww.mumtaz-arikan.com BİR SOMÜN EKMEK İKİYUZ M/LMR M4RJC/. I »*"«>* <"">»> 1323'TE SUGÜM, ALMAUYA'PA glg SOMUN EfCMEĞiN FİAT7 /</'- YÜZ MİLYAG MA/SK ĞXMUŞTU '. l~- PÛUVA SAUAÇl 'NDAM YE- t?W AiMAA/yA '/V//V EleOA/OM'S'i TEPETAtCLA İM- MEYE 8*ÇLAM($ , EUFLAsyOM PA ÖURU/M PA/ZA- CEL Gigj'P YEMEK YiYEfJ </fi, B/tZEM P/Ğı ŞEYLE& İÇİN MEAJÜPEKİ MtSLİMİ Ö'PEMEK ZOISUfiJPA KALA8İ- LİYO&.PU. ÇÜHKÜ P/}gAA/W PE6ES.İ HER SAAT BAÇt PEĞlŞMEKTEYpt. tcoMÜNiST- LE/2, Bu ENPLASYONl/H /ZAPİTALİST£İS- TEMiM ÇÖKÛÇ SAUClLAISt OLOUĞUtJU SÖYİ-E&KGU;H/TLE/S SUÇU SPEKüLAröBt-EGE •'-•"- : " SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 'Gül Uyarmıştı!' ROMA - Irak'ın Nasıriye kentinde yaşamını yitiren Italyan askerlerinın sayısı 19'a çıktı. 22 yaşındaki son kayıp, Pietro Petnıcci'ye doktoriar "beyin ölümü" teş- hisi koydu. Italya'nın Irak'ta verdiği kayıplann çoğu "iş- sizlik" ya da "düşükyaşam standartlan" nedeniyle or- duya katılan gençlerden oluşuyor. Irak'ta ölen jandar- malar ve askerlenn hemen tümü Sardenya, Sicilya ya da Napoli taşrası gibi "azgelişmiş Güney'den" geli- yor. Italya'nın Ikinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşa- dığı "ilk savaş trajedisinin" en çarpıcı boyutlanndan biri de bu. Nispeten güvenli olduğu düşünülen Nası- riye'de görev yapan askerlenn uğradığı saldın, bu yüz- den ülkede katmerli bir "şok" yaratıyor. Bu, yıllardır AB'nin "esenlik adasında" yaşayan bir Avrupa ülke- sinin "savaş konsepti ve şartlanndan" ne denli uzak olduğunu göstenyor. 'Pandora kutusu açacaksınız!' Sokaktaki adarn "banş gücü -peace keeping- gö- reviyle Irak'a giden ve ABD askertenne nazaran Irak- lılara çok daha 'yakın olduğu söylenen' Italyan asker- lenne" yöneltilen saldınyı deşifre etmekte güçlük çe- kiyor: Oraya biz işgal için değil, Irak halkına güven- lik ve altyapı götürmeye gittik; vaktiyle Balkanlar'da olduğu gibi..." diyorlar ve "banş gûcü" yerine "işgal gücü" olarak algılanmanın düş kınklığını, hesaplaşma- sını yaşıyorlar. "Trajedi" bu anlamda bir "uyanış", bir "dönüm noktası" Italya için. Siyasi yelpazenin önemli bölümü -resmi düzeyde- "yola devam!" parolası etrafında biıieşirken, kamuoyu yoklamalan halkın bölündüğünü gösteriyor. "La Stam- pa"nın yayımladığı kamuoyu yoklaması, Italyan güç- lerini Irak'tan çekme konusunda halkın yan yanya bö- lûndüğünü ortaya koyuyor. "Irakmisyonuna" ilişkın kuş- kular her halükârda artıyor. Bu misyonun öncekıler- den çok farklı olduğunu hatırlatan ünlü Sıcilyalı yazar Andrea Camilleri mesela "Unita" gazetesine dün verdiği demeçte Türk Dışişleri Bakanı Gül'ün sözleri- ni hatırlatıyor "Gül uyarmıştı!" diyor "Dikkat edin, Irak'ta bir 'Pan- dora'nın kutusu' açmaya gidiyorsunuz demışti... Irak'taki direniş eğer hakıkaten Bin Ladin terörü ile birleştiyse, bu gerçekten de bir 'Pandora kutusu' de- mektir... " ABD'nin dönüm noktası Nasıriye yalnız Italya için değil, ABD için de bir dö- nüm noktası. Nasıriye saldmsı ardından ABD'ye ha- reket eden Cumhurbaşkanı Ciampi, Bush'tan şimdi ıvedi bir "rofa değişkiliği" istiyor. ABD'nin "tekyanlı- lığı" bırakıp: BM, AB gibi uluslararası kurumlan dev- reye sokmasını talep eden Italya Cumhurbaşkanı, "uluslararası sistemin" bir an önce bu kaosa son ver- mesini bekliyor. Ciampi'nin ziyaretı vesilesiyle VVashington'da tam kadro hazır bulunan Italyan köşe yazarlan Bush'un - Irak serüvenınin başlangıcından bu yana- ilk kez bo- caladığını, "neo-con" ekibın krize gırdığını; Powe4/Pen- tagon/CIA arasındaki hesaplaşmanın kızıştığını ve "Irak halkı arasında yayılan direnişin durumu kont- rolden çıkardığım" anlatan CIA raporunun bu atmos- ferden basına sızdığını, Rumsfeld başta olmak üze- re "şahinlerin" hızlı bir "çıkış stratejisi" aradıklannı an- latıyorlar. Italya basını aynca VVashington'un ilk aşamada Irak'taki Hükümet Konseyi'nin kaprisleri nedenıyle kri- ze girdiğıne de dikkat çekıyor. Bremer'ın hafta için- de ABD'ye yaptığı "ac/7z/yaretoi" arka planında "Bağ- datyönetiminin Türkiye'ye çektiğirest" olduğunu ha- tırlatan 'Manifesto' (13 Kasım) "Beyaz Saray; bizzat kendisinin atadığı konseyin Türkiye'ye yaptığı çıkış- tançokrahatsız"diyor Bush, Bremerve Bağdat'ta- ki yönetim arasındaki en büyük sürtüşme konusu, aşılan tüm engellerden sonra Türkaskerine 'hayr 1 den- miş olması. Bremer'den Bağdat'ta şimdi konuyu ye- niden değeriendirmesi bekleniyor!" Nasıriye'deki saldınyla ivme kazanan olaylarda Irak'ta yeni birsayfa açılıyor. VVashington'un herşeyden ön- ce Çelebi'nin pozisyonu ıçın yeni bir "Karzai" aradı- ğı öne sürülüyor. 24 üyelı konseyin de küçültülerek, (başına buyruk olmayan) on kişilik bir dar kadroya in- dırilmesı bekleniyor. Başkanlıkseçimlen için "gerisa- yıma" giren Bush'un; "Türkiye krizi, Nasıriye saldmsı ve VVashington'u sallayan CIA raporunun ardından" herşeyı sıl baştan gözden geçirmeye hazır olduğu an- laşılıyor. Ancak hangi stratejiyle? Işte bunu kımse bilmiyor. BULMACA SEDAT YAŞAYAJV 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞV 1/ Bilginin saklanması ve iletilmesini konualanaka- demik ve mes- leki disiplin. 2/ Nuri Bilge Ceylan'ın bir 6 filmi... Gene- lev işleten ka- dın. 3/ Edir- ne'ninbirilçe- si. 4/Kimliği nemeyen uzay cisım- lerine verilen ad.. Aruz ölçüsünde kısa okunması gereken bir hecenin, kalıba uy- durmak için uzanlma- sı. 5/Geçimsizlik, an- laşmazlık... "Misket limonu" da denilen 8 küçük bır limon cin- 9 si. 6/ Toprağı kazıp siper yapmak. II Yan mat bir kâğıttürü... "Sermaye set çekti — ü figanım" (Ka- racaoğlan). 8/ "Şık, güzel giyımli" anlamında argo sözcük... Yaşanmış olaylann anlatıldığı yazı türü. 9/Uzaklık işareti... Tarih öncesi dönemlerde tran'da ve Hindistan'ın kuzeyinde yaşamış halk. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Vicdan... Satrançta bir taş. 2/Göreceli... Kon- ya ilinde bir baraj. 3/Kekelemek ya da söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan kork- ma. 4/ Yapma, etme... Iri taneli bezelye. 5/Boğa güreşlerinde hayvana mızrakJa saldıran atlı. 6/ Cemaate namaz kıldıran kimse... Bir soru eki. 7/ Bağ, bahçe ve bostanlarda ekilmek için aynlmış küçük toprak parçası... " — yanaklar domur do- mur terlemiş/ Rahmerin güHere yağdığı gibi" (Ka- racaoğlan). 8/ Büyük ve gösterişli köşk. 9/ Eski " Mısır'da güneş tannsı... Uaç... Kav^a, dalaş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle