25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2003 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Iraklı ressam Vian Sora'nın sergisi İstanbul'da Tarih Vakfı Darphane Binası'nda... 'Biz deyaşamak istiyoruz!'ZEYNEPORAL Geçen ocak ayıydı. Henüz Irak iş- gal edb'lmemıştı. Bush ve Blair'in, ha- di artık şu kitle imha silahlannı bir an önce bulun, diye silah denetçileruıe kükrediğı \e Birleşmiş Milletler'ı teh- dit ettiğı. sılah denetçilerinin olma- yan sılahlan köşe bucak aradığı, Irak halkının savaş uçakJannı görmemek için gökyüzüne bakmaya korktuğu günlerdeydi... Bağdat'taydım ve orada yaşayan ba- şanlı bir ışkadını Meftem Karabeyoğ- lu'nutarudım. Bana ısrarla çağdaş Irak sanannın sergilendiği Çağdaş Sanat Müzesi'ni gezmemi, müzede eserleri bulunan, aynı zamanda yakın arkada- şı olan ressam Vian Sora'nın resimle- nni görmemi öneriyordu. O zaman bir türlü olmadı. Aradan işgal, ölümler, tutsaklıklar, acılar, kan ve gözyaşı geçti... Aradan korkular, umutlar, yeniden korkular geçtı.. Ama en çok dayanışma ve dost- luklar geçtı. Meltem'in arabuluculu- ğu ve rehberliğiyle, Danimarka şirke- ri Gnındfos'un sponsorluğuyla Iraklı ressam Vian Sora, yağmadan ve talan- dan kurtarabildiğı eserleriyle şımdı istanbul'da. (Topkapı Sarayı Darpha- ne, 15-22 Ekım). 'Iraklıyım' demenin gururu ve güçlüğü Vian Sora'yı dınlıyorum. Onu din- lerken insan olmanın, kadın olmanın, Iraklı olmanın, ressam olmanın güç- lüğünü, acımasızlığmı görüyorum... Bütün bunlan olmanın sesıne ve ba- kışlanna yerleştırdıği korkuyu, endi- şeyi görüyorum... Onu dınlerken genç olmanın (27 ya- şında), umudu her daım canlı tutmak için nasıl müthış bir güç verdiğini gö- rüyorum... Resım sanatuıdan konuşuyoruz sa- myordum... "Irakhyını" demenin gururunu an- latıyordu. Ama aym zamanda güçlü- ğünü... "Biz yalnız haberierde izlediğiniz, ranlı kadın ressam Vian Sora "Biz yalnız haberierde izlediğiniz, gördüğünüz ve bir sonraki haberde unurulan, yok sayılan insanlar, televizyon kanallannda tüketilen imgeler, din delisi fanatikler, kara çarşaflı kadınlar, değiliz. Bizim kültürümüz var, binlerce yıldır savunduğumuz ve gelecek kuşaklara bırakacağımız kültürümüz, sanatunız,kimliklerimiz var" diyor. gördüğünüz ve bir sonraki haberde unurulan, yok sayılan insanlar. televiz- yon kanallannda tüketilen imgeler,din delisi fanatikler, kara çarşaflı kadınlar değüiz." Bu açıklamalar arasında geldi "Ama bizim kültürümüz var, binlerce jıldır savunduğumuz vegelecekkuşaklara bt- rakacağunız kültürümüz, sanabmız, kimliklerimiz var" sözü... (Ah işgal- den önce de ne çok duydum "Ama bi- zim kültürümüz var!" sözünü Bağ- dat'ta!) "Iraklıyım demek bana gurur veri- yor" derken Irak'ta çocukluğundan beri yaşadığı güçlükleri, işgal öncesin- de, işgal sırasında ve işgal sonrasında yaşadığı korkulan ama aynı zamanda meydan okumalan anlatıyor. Bombalanmayı beklerken ve sonrasında Tüm bu güçlüklere ve korkulara kar- şın resım yapmak, resun yapmayı sür- dürmek, ressam kimlığiyle var olma- yı sürdürmek başh başına bir meydan okuma değıl de nedir? Bombalanmayı beklerken ülkeyi terk eden her yabancıyla, her Irakhyla bi- raz daha eksılmek, biraz daha yara- lanmak, biraz daha korkmak... Bom- balanmayı beklerken inadına en özen- li giysileri seçip, dostlarla buluşup "son akşâmı" kutlamak. ınadına eğlenmek... Bombalanmayı beklerken ölüme inat o son tablo üzerıne daha çok, daha çok çalışmak... Bombalamayı beklerken ve işgal sı- rasında en güç şey, insanlık onurunu, kendine güveni korumaktı. Vian Sora da onu yapmaya çalıştı. Işgal sonrasında Çağdaş Sanat Mü- zesi'ndeki eserlerinın ne durumda ol- duğunugörmek ıçın müzeye koşacak- tı. Müze bir yıkınüya dönüşmüştü ve içi talan edilrnişti... Sanat Müzesi bir yana, 8 Mart Dünya Kadınlar günü açılacak bir sergi için kimi resimleri- ni de bir başka galeriye teshm etmiş- ti. Saklandıklan delikten ilk çıkabildi- ğınde oraya da koştu. Sonuç aym şey: Resımler yağmalanmıştı... Daha birhırsla sanldı yeteneğine, de- neyımlerıne, iç ve dış dünyasına, renk- lerine ve kendi özgün resim dıline. 0 dili, Mezopotamya'nın kültürel birikiminden almıştı. 0 mirastan da- mıttığı ımgelen, "işaretleri", kendı öz- nel gerçeklenyle, düşlenyle, umutla- n ve korkulanyla yoğurmuştu. Ateş, toprak, su vehava gibı kendının kılmış- tı. Ve şimdi hıçbir güvenlığın olmadı- ğı kentıne, Bağdat'a dönüp yaşamak istıyordu. Yanı resun yapmak... "Biz Irak halla, arükyalnızca yaşa- mak istiyoruz!** dıyordu (Iraklı olmanın bır güçlüğü de bu galiba: "Ben" sözcüğü, her an "biz"e dönüşüyor.) Gidin görün Vian Sora'nın "Nehir, Şehir ve Misafirat" sergısını. Belkı de "Bağdat'tan son görüntüler, azsonra bizim kanaida"run ötesinde bir şeyler görürsünüz. Sergi, Tarih Vakfı Tarıhi Darphane Binaları 'nda 22 Ekim kadar. Dokuzuncusu düzenlenen festival Anadolu Üniversitesi Spor Salonu'ndaki konserle açıldı Eskfşehir giderek gençleşiyor,..GAMZEAKDEMtR ESKİŞEHİR-9. Uluslararası Eskışehır Festıvali, 11 Ekim'de Anadolu Üniversi- tesi Spor Salonu'ndaki açıhş konseriyle baş- ladı. Gecede ünlü şef Howard Griflİths yö- netimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası, TRT Istanbul Gençlık Korosu ve piyanist Gerda Struhal'uı katılımıyla görkemli bir konser verdı. Konserde Beethoven' uı 'Piyano,Korove Orkestra İçin Fantezi'si ve Muammer Sun'un 'Kurtuluş' adlı eserinden bölüm- ler ('Direniş', 'Denizcilerin Şarkısı','Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa') seslendirildi. Konserde sempatık tavırlan ve esprile- riyle herkesi gülümseten şef Griffiths, de- yim yerindeyse coşkusunun doruğuna 'Ya- şa Mustafa Kemal P aşa Yaşa'yı seslendi- nrken çıktı. Eserin hemen başında kopan alkış tufa- nmdan etkilenen Griffiths seyircilere dö- nerek aksanlı Türkçesiy le "Sanırun siz bu eseri çok iyi biliyorsunuz, öyleyse neden bizlere eşlik etmiyorsunuz, haydi hep be- rabersöylej'etim" dıyerek eseri ıkı kez çal- dırttı. Konsere ılgı Türkıye-Ingiltere ma- çma rağmen oldukça yoğundu. Eskışehir'e geleneksel festıval trenıyle müzik eşliğinde gerçekleşen yolculuğu- muzda festivalin yıldan yıla geldiğı nok- ta, özellikle yıldan yıla gençlenn artan ıl- gisi, ümversitesinın yam sıra festivalın de artık şehrin simgesı haline geldiğı üzen- ne hararetli sohbetler yapıldı. Konuk filke Avusturya Hepimiz 8 yılı geride bırakan etkinliğın şehre getirdiği sosyal hareketliliğin yanı sıra ,'kültür-sanat'ın birkaç şehnn tekelin- de olmadığının en canlı kanıtı olduğu ko- nulannda aym düşüncedeydik. Kımimız sürenin uzatılmasından bahsederken kımi- miz böyle etkınlıklerin yerel olduğu ka- dar ulusal sponsorlarca da desteklenmesi gerektiği konuştuk. İlk günden bir izlenim de festival yet- kililerinden geldi: o da geçen yıllarda ol- duğu gibi komşu illerden yine özellikle gençlerden yoğun katılımın olduğuydu. 2002'de 'konuk ülke progranu' adı altın- da başlatılan ve her yıl farklı bir ülkenin kültür ve sanatuıdan örneklerin sergilen- diği festivalde bu yılki konuk ülke Avus- turya. Etkinlik kapsamında Avusturya'nın kül- tür ve sanatını tamtan etkinliklenn yanı sı- ra Eskışehir ve Avusturya'nın iş çevrele- • Tiyatro ve farklı müzik dallarındaki gösteriler ve çocuklar için hazırlanmış özel programında toplam 25 etkinliğin yer aldığı 9. Uluslararası Eskişehir Festivali'nde 3 sergi de sanatseverlerle buluşacak. rinı bır araya getırmeyı hedefleyen prog- ramlar da yer alıyor. 19 Ekım'de sona erecek Eskışebir Fes- tivali'nde etkinlikler Anadolu Ümversı- tesı Spor, Atatürk Kultür Merkezi ve Sı- nema Salonlan, Osmangazi Üniversitesi Spor Salonu, Yunus Emre Kültür Merke- zi, Hayal Kahvesı ve bu yıl festival seyir- cisine ilk kez kapılarmı açacak olan Or- general Muhsin Batur Kültür Sitesı'nde ger- çekleştiriliyor. Tiyatro ve farkh müzik dallarındaki gös- teriler \ e çocuklar için hazırlanmış özel programında ıkısı korolu 6 orkestra kon- sen, 1 quartet konsen, 9 caz ve etnık mü- zik konsen. 2 halk müziğı konsen, 3 tiyat- ro gösterisi ile çocuklara yönelık 2 koro konseri, 2 tiyatro göstensı ve 4 atölye ça- hşmasının yer aldığı toplam 25 etkinliğın yer aldığı festivalde 3 sergi de sanatsever- lerle buluşacak. Eskişehir Festivali dünyaca tanınmış us- ta cazcılara da ev sahıphğı yapıyor. Bu bağlamda Avishai Cohen, Waflace Roney, Johnıry Griffin, Nguyen Le, Akın Eldes, Cengiz BaysaL Monika Trotz, Önder Fo- can, King Naat VeHov ve Kocani Orkest- rası izlenebılecek. Aynca halk müziği sa- natçısı Birol Topaloğlu ve Erdal Erzincan da bırer konserle festivalde. AliPoyrazoğlu'nun 'ÖdünçYaşamlar'ı, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun 'OzelHa- yaüar'ı ve Tiyatro Anadolu'nun sahnele- yecegi 'Melekler Şehri' adlı oyunlar izle- nebilecek. Avusruryah ressam Günter Marchel ise yapıtlanyla 9. festival sergi- sının konuğu. Festival her yıl olduğu gibı, Nazun Rı- zaev'in yönetimındeki Anadolu Üniversi- tesi Senfoni Orkestrası 'mn vereceği kon- serle kapanacak. Festivalin bilet fiyatlan ise şöyle: Tam: 8 milyon TL, öğrenci 4 mil- yon TL, çocuk 1 milyon TL. (0 222 23727 04/0 212 293 62 64) Antalya Devlet Senfoni Yabancı şefve sanatçıya sınır GÜRSU KUNT ANTALY\ - Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, ekonomik sı- kıntılar nedenıyle her yıl yüzde 50'lere varan yabancı şef ve so- Iıst sayısı oranım >ıizde 18'e indırdi. Böylelıkİe Türk sanatcıla- nn önîerinın açılması, yurtdışında tannımalan amaçlanıyor. T. yıluıa gıren Antalya Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü Üyas Çopur, kısıtlamanın mali getınsimn ise 70 - 80 bın dolara ya- kın olduğunu açıkladı. Çopur. tunzm kenti olan Antalya'da, iz- leyıcılenn önemlı bölümünün yabancı olmasını da dikkate al- dıldannı ancak herhangi bir tepki beklemediklerini belirtti. An- talya Devlet Senfoni Orkestrası şefi devlet sanatçısı Gürer Ay- kal da bugüne kadar Türk yapıtlanm seslendırmenin ıkıncı sı- nıf bir görev gibi görüldüğünü belirterek "Bazen halk, bazen de orkestralar buna karşı çıkü. Ama Türkiye'de bestecilerin ne- reye geldiğini gönnemiz, müziğimi- zi yıırtdışına taşunamız lazun" diye konuştu. Yurtdışına gön- derilen devlet orkestrasının Türk yapıtlan seslendirmedi- ğine dikkat çeken Aykal, "An- A tah a Devlet Senfoni Orkestrası * da şimdi bunun mücadelesini ve- Tm riyor" dedi. Türk yapıtlaruıı çal- manın ve yönetmenın çok daha zor olduğunu vurgulayan Aykal, Türk ** uısanımn çokseslılığin içine girmesı gerektiğıni söyledı. Antalya Devlet Sen- fonı Orkestrası bu yıl sezon prog- ramında, senfonilerden kon- çertolara. ağıt ve türkülerden aryalara, film müziklerin- den senfonik rock konser- * lenne kadar pek çok müziği sanatseverlerle * H buluşturacak. Aynca ılköğretım okulla- nnda, özellikle de varoşlarda eğı- tim konsen ve- recek, Isparta ıle Denızirde de ünıversite kon- serleri gerçek- leştireeek. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Gökçeada 3-5 Ekim günlerinde 1. Gökçeada Şiir Gün- leri'ne katılmak için adadaydım. Son yıllarda komşu ada Bozcaada'nın gide- rek artan ününe karşın Gökçeada'nın (Imroz) sö- nük bir görünümü var. 1995'te buraya ilk gelı- şimde de adanın her yanında sezilen terk edil- mişlik duygusu beni etkilemiştı. Bu yüzden Melih Cevdet'in bir anısını hep anımsarım: 1960'lann başında bir grup mavi yolcuyla geldikleri Imroz'a bayılmışlar. Ada, can- lı, yaşayan bir yermış o zamanlar. Yıllar sonra, bir kez daha yolu düştuğünde buraya, gördü- ğü yıkım karşısında dayanamayıp aynı gün ay- rılmış adadan. Gökçeada, büyük çoğunluğu oluşturan yer- li Rum halkının ekıp biçtiği, ürettıği yıllarda zen- gin, canlı biryermiş. Arıcılıktan şarapçılığa, zey- tincilikten hayvancılığa türlü alanlarda ürettik- lerini Istanbul'a, Anadolu'yasatarlarmış. Üreti- ciliğin yanında ticarette de başarılı olmuşlar. Çevresınin Ege'nın en verimli balıkçılık alan- larından olması, suyunun bolluğu da bu refahı desteklemiş. Gökçeada (Imroz) koyunu da, döl ve süt verimı yuksek, özel bir ırk olarak yüz yıl- dan fazla bır zamandır tanınmakta. 1895'te nüfus 8.500 kışiymiş. 1997'de 8.875. Ülke nüfusunun yaklaşık yedı kat arttığı son yüzyılda ada nüfusu degışmemiş. Adadaki Rum halkın zaman içinde türlü tedirginliklerle evlerı- ni bırakıp Yunanistan'a göç ettığı ve adanın bo- şaldığı bir gerçek. Yeıierine, 1975'teTrabzon'dan, 1984'te Ispar- ta ve Karadeniz'den, daha sonraları Muğla, Burdur, Çanakkale ve Bulgaristan'dan gelen göçmenler adaya yerleştirilmış. Bunca farklı kültürlerden insanların bir araya gelip, bu arada adanın geçmiş kültürüyle de kay- naşıp bir bütün oluşturmaları kolay değil elbet. Sözgelimi, adanın tepelere kurulmuş gele- neksel yerleşimleri ile, göçmenler için devletin ovalara yaptırdığı yapay köyler inanılmaz bir karşıtlık oluşturuyor. Buna karşın bir zamanlar 2.000 kişinin yaşadığı Dereköy'de bugün bir- kaç kişi var. Adanın ortasında 1983te brtirilen 51 metre yük- seklikte bir barajla, 1.35 km'lik bır baraj gölü bu- lunuyor. Her yerinden su fışkıran adada bu ba- raja neden gereksınim duyulmuş, verimli ara- ziler sular altında kalsın diye mı? Tarımı ve turizmiyle bir zenginlik ve çekim merkezi olabilecek Gökçeada, sahipsizliğin ve terkedilmişliğin hüznüyle kaplı bugün. Çok da- ha fazla nüfusa aş ve ış verebilir oysa. Ama bu yolda hıç yatırım görülmüyor adada. Gökçeada ve Yunanistan'ın aynı büyüklükte- kı Istanköy (Kos) adası kıyaslandığında çok da- ha çarpıcı bırgörüntü ortaya çıkıyor. Istanköy'ün nüfusu Gökçeada'nın yaklaşık 3 katı: 20.350 (1981), Gokçeada'da daha bu yıl, belediye ta- rafından tek bır turistık otel yaptırıldı. Istan- köy'ün bütün kıyıları yüzlerce otelle dolu. Gok- çeada'da büyük uçaklann da inebileceği 2.040 m'lik pisti olan havaalanının yapımına 1997'de başlanmış. Hâlâ yapımı sürüyor. Açıldığında uluslararası seferlerin yapılıp yapılamayacağı belli değil. Çünkü adada gümrük kapısı bulun- muyor. Bu durum adaya deniz yoluyla öteki Ege adalanndan yabancı turist gelmesıne de en- gel. Istanköy'e hem dünyanın heryanından kal- kan uçaklar her an inebiliyor, hem de limanı tür- lü gemilerle dolu. Gökçeada'ya ise günde yal- nızca Çanakkale ile Kabatepe'den birer gemi geliyor. Üstelik Gökçeada'nın verimli toprakla- rına karşın Istanköy, verimsiz, çıplak. Her ada bir cumhunyettir Kendine ve konuklanna yetecek Suyu, ekmeği, meyvası ve şarabı varsa. - Imroz'da fazlası var. Her ada bir dostluk yurdudur Üzerinde farklı insanlara yer varsa ayrı dillerden de olsa, zaman zaman da Birbirterine anlatacak hikâyeleri olan Her adada insana yakın bir şey vardır Belki denizden, gökyüzünden Belki bir insandan, bir ağaçtan O yakınlığa gidilir, yaşanır adalarda Gökçeada! Türkiye'nin Ithake'lerinden biri Gidip gidip bulamadığı Denizi bilmeyenlere özgü bir heyecanla Buldukça, yaptıkça, yapılandırdıkça yitirdiği. K Ü L T Ü R f Ç İ Z İ K KÂMİL M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle