19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2003 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER KIBRIS'IN kuzey ve güneyinde- ki bütün gazetelerde büyük basın açıklaması: yarışma var. Biıieşmiş — Milletler, bayrak ve "milli" marş yanşması açıyor. Çözüm sonrası — ortaya çıkacak ortak devlet için. Oysa ortada henüz ne ortak devletin kendîsi ve adı var, ne de niteliği, toprağı, kuruluşu, kurum- ları ve kuralları konusunda bir anlaş- ma Görüşmelersûrüyor. Resmı ağız- larca söylenenin aksine, temel gö- rüşlerde yakınlaşma değil, buncaça- baya karşın büyük farklılık söz konu- su. Insanlar, özellikle kuzeydekiler, tedirgin, üzerinde yaşadıkları topra- ğın, biryığın cefadan sonraedinilmiş yuvanın kendilerine kalıp kalmaya- cağını bile bilmiyorlar. Işin tuhafı, biryandan ortak bayrak ve marş yanşması yapılırken, biryan- dan da Kıbrıs Türkü'ne dünyaca kırk yıldır uygulanan ambargo sürüyor. Bu yarışma neyin nesidir? Görül- müş şey değıl: Dünya ınsanlan- nın parasıyla kurulmuş yüce örgüt, böylesine zamansız ve nafile bir amaç için para harcamak durumuna sokul- muş. Bayrak için fırçaya sarılanlar kim- AÇI MUMTAZ SOYSAL Yar Bize Bir Eğlence! bilir ne fantezıler çızecek, marş için ne manzumeler düzülecek, gitarı falan olanlar kimbılir neler besteleyecek. "Bayraklan bayrak yapan üstün- deki kandır" dersenız, sorunlara cid- di çözüm aramak varken, her şey bıtmiş de sıra buna, yani katledilmiş çoluk çocuğun, şehitlerin ve Helle- nizm için ölüme sürülmüş masum insanlann kanlarını bırbirine karıştı- racak bir bayrağa mı gelmiştir? Bu- lunacak marşın bestesınde ve güf- tesınde uzlaşılsa bile, Türkçe ve Rum- ca sözlerı aynı musıkiye uydurmayı hangi prozodı üstadı başaracaktır? Başlayacakşenliğin benzerinı, "Yar bana bir eğlence, medet!" diye ba- ğıran Hacıvat bile görmemıştir her- halde. Ama, olsun; maksat ne bayraktır, ne de marş. Maksat bambaşka. Neredeyse yuzde 75'i An- nan Planı'na karşı olan Rum tarafı, bayrakla marş değiş- se de şimdıkı devletinı de- vam ettireceğinden ve çö- züm olmasa da Avrupa Bir- liği'ne gireceginden öylesine emin ki, bu yarışmayı hiç cıd- dıye almayacak. Ama kuzeyde, Avrupalılık uğruna herşeyi kabule hazırolduklannı çok- tan bellı etmiş olanlann bu konuya da sarılmaları beklenebılir. Yarışma, zaten, onların yarattıkları harekete "momentum" kazandırmak, bayrak- la ve marşla yeni devlet kurulduğu izlenıminı vermek, hevesleri canlı tut- mak sonucunu verecektir. Koskoca Bırleşmiş Milletler ve AB neyın peşindedirler? Kuzeydeki halkın sıkıntıları ve duygularıyla so- nuna kadar oynayıp onu, sanki ön- lerinde Berlin Duvarı varmışgibi, ba- rıkatların üstüne yürütmek mi? Unutmamak gerekir ki Sovyetler Bırliği çökmekte olduğu için çök- müştü Doğu Almanya. Öysa ne KKTC bir Doğu Almanya'dır, ne de çok şükürTürkıye Cumhuriyeti çök- mektedir. Eğitim, Eğitim... NllTten ALTAY Öğretmen K alkınma planlannda ülkenin gelecek yıllarda gereksınım duyduğu işgücü saptanarak eğıtım kurumlannda ekonommın gör- mek ıstedığı donanımlara sahip insan tipi biçimlenır. Bu bıçımlenme bir alanda daha olur: Ahlaksal (etik)yapı. Ne eğitimin dışlılen ekonomı çarkı- nın dişlileri ile bırleşıyor ne de moral değerlere sahip bir ınsan tıpı yetıştıre- biliyoruz. Insan açlığa dayanır, haksızhğa as- la. însana insan kımlığinı veren ah- laksal yapısıdır. Oysa evreni öğren- meye, kavramaya başladığınız andan itibaren sıze öğretıJen ilk ve tek önern- lı değer güçlü olmak'tır Aksı halde sistem sızı eleyecek; ne denli nitelıklı olursanız olun bir çöp gibı savurup atacaktır. Hep her çeşit onursuz davranışımı- za gerekçe olan "astem böyie işüyor" göriişü sistem'i bızım ışlettığımızı, bız nasıl ıstıyorsak öyle işledığıni göz ar- dı eder, ınsanlık adeta kendı yarattığı görünmeyen manyetık bır alanın gir- dabında yok olmaktadır. lyı bir makam, çok para, çok iyi bir meslek ve güçlü olmak!.. Güçlü ol- mak, iji ve güzel işler yapabilmek için kuşkusuz önemli. bu nedenle güçlü ol- maya evet, ancak ne pahasuıa? O gü- ce enşırken ahlaksal (etik) bır yoldan ılkelı duraklara uğrayarak mı gıdece- ği2, yoksa güç tek hedefimız olacak, önündekı tüm engelleri buldozer gibi ezıp geçecek mıyız? Güç bızım için araç mı, amaç mı? Bu sorunun yanıtı ya- şam yolculuğumuzun hangı kulvarda olacağuun da belırleyıcısı. Doğruluk, dürüstlük, eşıtçılık.... ardımızda bırak- tığımız ışe yaramaz, sistemın dışladı- ğı (fosıl) olarak görülen değerler mi ola- cak? • Devamı 8. Sayfada Akbank'tan şirketlere özel yepyeni bir yaklaşım •tızeverr İçinde buturıaûgumuz ticari ortam güven duygunuzu yok edip gelecek kaygımzı artınyorsa... Bu ortamın yaşattığı zorluklar kendinizi işinize vermenizi engeüiyorsa... ketim Arzuladıgınız güven ortamım oluşturmak, ihtiyacınız o\ hizmetleri sunmak, size özet çözümler yaratmak, yeniükieriyle iş yaşamtnfza farkü vizyonlar getirmek ve aklınızda başka hiçbir sorun olmadan gönül rahattığıyla çaüşmanızı sağlamak için artık Âkbank "Sirketim" var. Akbank "Sirketim "Şirketim" Krediier "Şirketim" Nakit YÖnetimi "Şirketim" Bîrikim Değerlendirme "Sirketim" Dış Ticaret iştemlerî "Sirketim" İnternet ye Teknoloji Hizmetleri "Şirketim" Sigorta Hizmetleri "Şirketim" Eğitîm ve Dantşmanük Hizmetteri klA 28 28 PENCERE Geçmiş Zaman Olur ki... Sayın Şaban Ali Yaşaroğlu'nun aşağıdaki mek- tubunu okumadan önce, bir küçük anımsatmanın yararlı olacağını düşündüm; anlatılan olayda ikı ki- şinin adı geçiyor. General Refet Bele'yi tanımayan yoktur, Bal- kan ve Birincı Dünya Savaşlarında çeşitli cephe- lerde savaşan Paşa, Istiklal Harbi'ne katılmış, da- ha sonra değişik siyasi görevler üstlenmiş, 1954'te hayata gözlerıni yummuştur. Nuri Sait Paşa Türk ordusunda yüzbaşıyken, 1916'da (Birinci Dünya Savaşı) kaçarak, Osman- lılara karşı düzenlenen Arap ayaklanmasına katı- lan Iraklı siyaset adamıdır; Başbakanlığa kadar yükselmiş, Bağdat'taki 1958 Temmuz ayaklanma- sında öldürülmüştür. Şimdi mektubu okuyalım. • "Saygıdeğer SELÇUK; 'Pencere' köşenizde; 'Bak Sen Şu Sözümona Müslümanlara' ... başltğtnt taşıyan yazınızı okur- ken eski anılanmdan birini yeniden yaşamış gibi oldum... 0 makalenizde yeralan 'Babam kendi kuşağın- dan tüm subaylar gibı Araplan pek sevmezdi; ne- deni sorulunca, yanıtı hazırdı: Bizi arkadan vurdu- laıi..' cümlesi 1958 yılı Haziran ayının birgünün- de Istanbul Hilton 'da başımdan geçen olaylardan birini hatırlattı. Anılan işyennde baımen olarak çalışıyordum. Bir ara otelin dinlenme salonundan geçerken tekba- şına oturduğu koltuğundan bana doğnı el işareti yapıp, 'Yavrum az gelir misın yanıma?' diyen Irak Başbakanı Nuri Sait Paşa'nınyanına gittığimde ba- na 'Çalışmanı görüyorum, işini severekyapıyorsun, beğenıyorum. Bağdat'ta da Hilton Otelı'ni açaca- ğız, yakında. Seni götürsem gelir mısin Bağdat'a?' sonısuna, duraksamaksızın 'Gelırım paşam' ya- nıtını vermıştım. O yıllarda Istanbul Hilton merkez otel konumunda olduğu için, yeni yeni Yunanis- tan'da, Almanya'da, Ispanya'da, Mısır'da, Fran- sa'da ve Israil'de açılmakta olan Hilton otellennın açılış aşamalanndakı organizasyonlarında mer- kezden deneyimli elemanlar gönderilmekteydi. Bunu bildiğım için benım de Nun Sait Paşa 'nın so- rusuna olumlu yanıtım olmuştu. Dönüşte ne de ol- sa bir kariyenm olacaktı, Istanbul Hilton'da. Ancak Paşa ile devam eden konuşmam daha sona ermemişti ki, otelde kalan devlet büyûkleri- nin korumalan için görevlı komıser Sabri Pektaş, Paşa'nın yanına geldı ve 'Ekselans telefonunuz var 1 dedi. Nuri Sait Paşa masasından kalkıp, tele- fon kabınine doğru yönelmiştı ki... Bu defa Nuri Sait Paşa'nın masasına yakın di- ğermasada kız torunu ile oturmakta olan 1. Dün- ya Savaşı'nda Filistın cephesınde, özellikle Ikinci Gazze Muharebesı'ndeki yönetimi ile ünlü olan Komutanımız General Refet Bele bana 'Gelsene oğlum, yanıma' diye seslendı. Yanına gittiğimde; 'Ne söyledi o hınz/rsana?' BeniBağdatHilton'a götürmek istiyor paşam, diye yanıt verdim. Kurtuluş Savaşımızda düşman ışgalı altında olan Istanbul'a ilkgıren ordumuzun komutanı tüm vü- cudu titrercesıne ve heyecanlı birses tonu ileyü- züme bakıp 'Sakın gitmeyesin oğlum. O hınzır, o domuz, hain adam' der demez daha fazla bekle- meden hemen uzaklaşmıştım Paşa'nın önünden. Niçin bu kadar hiddetlendı ve bu sözleri niye söy- ledi diye merak edip araştırma yaptığımda, paşa- mızın o günkü Nun Sait Paşa'ya karşı olan tepki- sinin nedenini daha iyi anlamıştım. Bilindiğigibı; 14 Temmuz 1958'de General Ab- dülkerim Kasım ve arkadaşlan tarafından devn- len ve kıyafet değıştinp kaçarken sokakta fecı bır şekilde öldürülen Nun Sait Paşa öğrenıminı Tür- kiye'de tamamlamıştı. Osmanlı Ordusu'na girip yüzbaşı rütbesine ka- dar yükselmiş olan Nuri Sait Paşa; sonradan em- peryalist Ingilizlerle bıriik olup Arap çöllerinde sa- vaşan Türk aske/ierini arkadan vuran bir adamdı. Makaleniz, bıranımı tazelemış oldu Sn. llhan Se/- çuk..." Şaban Ali Yaşaroğlu ITÛ Vakfı Tunzm Eğitımi Bölüm Sorumlusu • Eskiler "Geçmiş zaman olur kı hayalı cıhan de- ğer" demişler günümüzün rezaletinde bu lafn bor- sası kat kat yükselıyor,.. Mehmet FARAÇ KÖTÜLEf? MAHALLESİ 2k3jtt<m/a*cia m G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 7 KADIKOV 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ Dosya No: 1997 864 Vası Tay Mahkememızce verılen 25 11 1997 tarih v 1997864 Esas, 199/ 960 sayılı ılamı ile. 1339 d# ğumlu Kadır kızı SÜNDÜZ SARITEPE rahatsızkj sebebıyle 4721 s TMK'nun 405 maddesı gereğrnc vesayet altına alınarak kendısıne oğlu Mehmet Sant« pe vası tayın edılmıştir Keyfıyet ılan olunur. 21.3 2003 Basın: 2919
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle