Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEMMUZ 2002 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 15
B u akşam 'Romeo ve Juliet' balesiyle sona erecek olan Aspendos Festivali Verdfmn yapıtıyla açılmıştı
i biropera:Bu yıl dokuzuncusu
düzenlenen festivalde
'Aida'yı Nilgün
Akkerman başanyla
oynadı. Yapıtı, İtalyan
yönetmen Vincenzo
Grisostomi Travaglini,
konusuna ve Verdi'nin
yapıtma uygun
inandıncı ve başanlı
bir yorumla sahneye
koymuştu.
HAYATİ ASILYAZICI
9. Aspendos Uluslararası Opera ve
Bale Festivali bu akşam Litvanya
Ulusal Opera ve Bale Tiyatro-
su'nun sergileyeceği, Prokofiev'in
"Romeo ve Juliet" balesiyle kapanı-
yor. Festival 8 Haziran'da Ankara
Devlet Opera ve Balesi yapımı olan,
Verdi'nin ünlü operası "Aida" ile
başlamıştı.
Festivalde Antalyalı sanatseverler-
Mozart'ın "Saraydan Kız Kaçır-
ma", Bellininin "Norma", Ver-
di'nin "Nabucco". Okan Demi-
riş'in "IV. Murat" ve Puccini'nin
"Tosca" operalan ile Mehmet Bal-
kan'ın Verdi, Muscapni ve Haça-
turyan'ın müzikleriyle oluşturduğu
"Kamelyah Kadın", Çaykovski'nin
"Kuğu Gölü" ve Antonio Gades'in
sahnelediği "Fuenteovejuna" bale-
lerini de izleme olanağını buldular.
Ülkemizin ilk v e tek opera ve bale
festivali olan Aspendos, bu yıl 9. yı-
lını doldurmakta, önümüzdeki yıl
10.'su düzenlenirken Uluslararası
Festivaller Birliği'nekatılımı sağlan-
mış olacak. Aspendos Açıkhava Ti-
yatrosu, kimi klasik yapıtlar ıçin özel
konumu olan bir mekân.. antik tiyat-
ro olarak özgün bir akustik kurgusu
Şef Ivo Lipanovic yönetimindeki ADOB Orkestrası'nın başarısı, operanın ağırlık noktasıydı.
var. Böyle bir akustik sorununu çö-
zümlemenin günümüzde bile ne den-
li güç olduğu uzmanlarca bilinmek-
tedir. îşte böyle bir mekânda Ankara
Devlet Opera \e Balesi, Verdi'nin
"Aida" operasıyla festivali başlattı.
Bilindiği gibi, Verdi'nin dördüncü
yaratış evresinin üriinü olan "Aida",
Mısır Operası için Hidiv tsmail Pa-
şa tarafından ısmarlanmış ve 24 Ara-
hk 1871'de, Kahıre'de, Mehmet Alı
"Taşa Operası adı verilen bu yapının
açılışında ılk kez sahnelenmişti. Hi-
div Ismail Paşa, Mısır'ın ılk Genel
Valisi Kavalalı M. Ali Paşa'nın toru-
nuydu. Batı'da öğrenim görmüş, Os-
manlı Padişahı tarafından "Hidiv"
(Genel Valı) olarak Mısır'a atanmış-
tı. Süveyş Kanalf nın açılmasıyla bir-
lıkte iki önemli olayı gerçekleştiri-
yordu Genel Vali. Süveyş, Batı'ya
açılan bir yoldu, tarihsel \e coğrafi
olarak önemi vardı. Ancak, Tanzimat
dönemı de Osmanlı tmparatorlu-
ğu'nun Batı'ya açılan penceresiydi.
(Tartışmah bir pencere kuşkusuz.) Ne
ki, ülkemizde opera ancak Cumhuri-
yet döneminde perdelerini açacaktı.
Mısır, opera alanında ülkemizden çok
öndeydı.
Türkiye'de ilk 'Aida'
9. Aspendos Festıvali'nin görkem-
li açılışını yapan "Aida", ülkemizde
ilk kez 1958'de Ankara Devlet Ope-
ra ve Balesi tarafından oynandı. "Ai-
da"^ oynayan ilk Türk sanatçısı sop-
rano Belkıs Aran'dı. Ikinei kez
1980'de îstanbul'da oynanışında, sah-
neye koyan Feridun Altuna, "Aida"
Leyla Demiriş'ti. iDOB'da ıkinei kez
Yekta Kara tarafından sahnelenişi
(1995) ıse Zehra Yıldız'ın evrensel
düzeyde "Aida"sıyla belleklerde.
9. Aspendos Opera ve Bale Festi-
vali'nde izlediğimiz "Aida"yı Nil-
gün Akkerman başanyla oynadı.
Yapıtı, İtalyan yönetmen Vincenzo
Grisostomi Travaglini, konusuna ve
Verdi'nin yapıtına uygun, inandıncı
ve başanlı bir yorumla sahneye koy-
muştu. Mekân, dekor ve gıysi çizim-
leriyle de uyumluydu yorum.
"Aida" Kahire'den sonra 1872'de
Milano'da oynandığmda, ttalyan ope-
rasının reji tekniği, üstün seslendirme
biçemi (teganni üslubu) ve müzikli
dram yorumuyla birleşmiş, eski bi-
çemler korunarak, ileriye dönük ye-
ni bir ruh yaratılmaya özen gösteril-
mişti. Aspendos'ta da ttalyan ve Türk
sanatçılann böyle bir başanyı ger-
çekleştirmeleri sağlanmış oldu.
Nilgün Akkerman. sesı, yorumu ve
giysileriyle uyumluydu; Habeş Kra-
lı'nın tutsakJığını simgeleyen görün-
tüyü de çok güzel çizdi. italyan mez-
zosoprano Frederica Proietti de
"Amneris"de özellikJe çok başanlı
ve iyi yorumuyla dikkati çekti; yet-
kinliğini ortaya koydu. "Amanas-
ro"da Gökhan Akyüz, Habeş Kralı
ve Aida'nın babası rolünde, gerçek-
ten de sesi ve rolüyle başanlıydı.
"Radames"de - ki "Aida" ile birlik-
te, operanın en önemli iki karakterin-
den biridir - Mario Marchesi Le-
onardi, güç rolün altından sesi ve
oyunuyla iyi kalktı ve operanın başa-
nlı çizgisinin korunmasına (zorlan-
makla birlikte) katkıda bulundu. "Ai-
da"nın zafer sahnesı de çok başan-
lıydı. "Ramfis"de Tıraşoğlu uyum-
lu yorumuyla operaya güzellik kattı.
Mithat Karakelle, Cem Akyüz,
Ferda Yetişer görkemli ve görsel ge-
cenin tamamlayıcılanydılar.
Doğal olarak orkestranın başansı,
operanın ağırlık noktasıydı. Her şey
orkestra eşliğinde geliştı ve ADOB
Orkestrası, İvo Lipanovic in yetkın
şefliğini ortaya koydu. Koronun Vul-
kan Tapınağı'ndaki büyük törende
(ayin) değeri daha da ortaya çıkıyor-
du. Sunay Muratov'un iyi bir düze-
ye getirdiğı görülen koro, katıldığı
her sahnede başanlıydı.
Yapıtla uyum sağlayan dekor-giy-
sinin tasanmcısı Savaş Camgöz'dü.
Stefano Pirandello/Fuat Gök'ün
antik tiyatrodaki ışık kullammlan da
üzerinde durulası bir olaydı. Deniz
Çığ'ın koreografisi de "Aida"ya
önemli görsel katkı sağhyordu.
Klasik bestecllerln eserlerini seslendirmenin yanı sıra modern kayıtlara da devam edeceğini söyleyen Toros can:
iyano romantikliğini kaybetti
SEVtLAY KOÇOĞLU
Dünyaca ünlü piyanistimiz Toros Can, Is-
tanbul Müzik Festivali kapsamında Iş Sanat'ta
bir resital verdi. Hindemith'in yapıtlannın ya-
nı sıra, dünya müzik piyasasında yayımlanmış,
yakında ülkemizde de piyasaya çıkması bek-
lenen Ligeti etütlerini çalan Toros Can'ın iz-
lencesinde C6sar Franck ve Fazü Say'ın bes-
teleri de yer ahyordu. Küçük ama nitelikli bir
klasikmüziksever topluluğunun coşkuyla din-
lediği resitale, sanatçının, parça aralannda mo-
dern müzik yapıtlannı tanıtması renk kattı.
Hindemith'in yapıtlanndan oluşan, bizde de
RKD Müzik'ten piyasaya çıkan albümüyle
dünyanın en ünlü klasik müzik dergilerinden
Diapason'un Altın Plak ödülünü alan sanat-
çıyla albümleri, müzik anlayışı ve ödülü üze-
rine bir söyleşi yaptık.
- tlk albümünüz 20. yy'ın ikinci yarısın-
dan bir bestecinin; Ligeti'nin yapıtlanndan
oluşuyordu. Sonra aynı yüzyılın birinci ya-
nsından Hindemith'in yapıtlannın yer aldı-
ğı albümünüzü tamamladınız. Geriye doğ-
ru gittiğinizi düşünürsek sırada 19.yy'dan
yapıtlar mı var, yoksa hep modern müzik mi
çalacaksınız?
TOROS CAN - Saptamanız doğru. ancak
öyle geriye doğru bir kronolojik sıra takip et-
meyi düşünmüyorum. Aynca Beethoven,
Schubert gibi klasik bestecileri de çalıyorum.
Modern müzik 20. yy'ın, yani geçen yüzyılın
müziği. 1900-1950 arasına baktığımızda hiç-
bir dönemde görülmedîj,. kadar çok ve deği-
şik akımlar görürsür iı. Bu çağda yaşayan bir
müzisyen olarak. bu kndar . .»rimli bir dönemi
repertuvanmauiıTiT ı luluk olarak gö-
rüyorum. Bunu". ,.ua, ben. ıgeçmişimden
gelen bir ilgi dı ^ konusu. P .mdan sonra yi-
ne modern kr .aara devam f .eceğim.
- Sizce zurluklanvl.^ " .Ü Ligeti etütleri-
nin piyano müzi" . UCKÎ önemi nedir?
Toros Can 'Hindemith' albümüyle
klasik müzik dünyasının ünlü
dergilerinden Diapason'un Altın Plak
Ödülü'nü kazanmıştı.
CAN - Ligeti etütlerinin zor olduğu doğru
ancak ne çalarsanız çalın zor olacakrır. Bu etüt-
lerde yeni müziğin getirdiğı zorluklar var. Cho-
pin, Lizst gibi besteciler etüt bestelerken ken-
di dönemlennin zorluklannı hedeflemişlerdir.
Yeni müziğin zorluklannı yenmeye yönelik bu
etütler Ligeti'yi bütünüyle yansıtmamakla bir-
likte onun en tanınmış eserleridir.
'Gould'la anılmak benim için onur"
- Fazıl Say, Hindemith albümünün kapa-
ğı için yazdıği yazıda, bn besteciyi ilk defa
sizin yorumunuzla sevdiğini söyİüyor. An-
cak sizden önce ünlü piyanist Glenn Go-
uld'un Hindemith yorumiarı vardı. Bu yo-
rumlardan etkilendiniz mi?
CAN - Bence Glenn Gould dan negatif ve-
ya pozitif olarak etkilenmedim diyen gerçeği
çarpıtmış olur. Hindemith'in eserlerim Glenn
Gould'u dinleyerek tanıdım. Benim perfor-
mansımı Glenn Gould'la kıyaslayanlar oldu a-
ma ben buna katılmıyorum. Yine de Gould'la
adımın bir cümlede geçmesi bile benim ıçin
onurdur.
- Albümde Hindemith'in gençlik dönemi
yapıtlanna yer vermişsiniz. Bu seçimin se-
bebi nedir?
CAN - Piyanistler, Hindemith'i tek boyutta
gördükleri için genelde onu kötülemişler ve
çalmamışlardır. Benim yoğunlaştığım ılk dö-
nem eserleri, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra
Amerika'nın Almanya'ya maddi yardım yap-
tığı ve bu yardımla birlikte kültürünü de Al-
manya'ya getirdiği döneme aittir. Bu sıralarda
Hindemith para kazanabilmek için hafif mü-
zik parçalan yapmıştır, ancak bu eserler eğlen-
ce müziği olmanın yanında çeşitli deneysel
öğeler banndınr. Örneğin 'In einer Nacht'ta
tartılar yok, çok çocuksu ve naif bir eser.
- Hindemith albümüvle dünvanın en
önemli müzik ödüllerinden Diapason
D'Or'u aldınız. Bu konuda neler söyleye-
ceksiniz?
CAN - Klasik müzik dünyasının Repertoire,
Classica gibi birkaç çok önemli dergisi vardır.
Diapason da bunlardan biri. Her yıl bir albü-
mü, kayıt kalitesinden kapak dizaymna kadar
değerlendirip Altın Plak ödülü veriyor. Bu yıl
da benim Hindemith albümümü ödüle değer
görmüşler.
- Bir romantik dönem çalgısı olan piyano-
nun 2O.yy müziğindeki yerini nasıl buluyor-
sunuz?
CAN - Piyano 20.yy'da romantik kullanımı-
nı kaybetti. Aynı zamanda müzisyenler de ya-
vaş yavaş eserlerini piyanoda bestelemeyi bı-
raktılar. Artık piyano 19.yy'da olduğu gibi bir
şov enstrümanı değil, diğer enstrümanlar gibi
sadece müzik yapmaya yarayan bir çalgı. Bu
nedenle piyano müziğini değerlendirmek zor.
UZ GÜREL'İN SERGİSİ
Ikikere!K; Cizgi
Kültür Servlsi - K., ı k ^..atçısı Oğuz
Gürel'in son dönem çalışmalanndan oluşan
17. kişisel karikatür sergisi 'lkikereiki Çizgi'
bugünden başlayarak 14 Temmuz'a dek Izmit
Kültür Eğlence Fuan Sanat Galerisi'nde
görülebilecek. Değişik konu başlıklan içeren
sergide Gürel'in 50 renkli yapıtı yer ahyor.
Günümüz dünyasında giderek içinden
çıkılmaz, karmaşık bir hale gelen teknoloji,
insan ilişkileri ve toplumsal trajedilere ışık
tutmayı amaçlayan sergi, karikatürün hızla
gelişen dünya koşullannda nereye gittiği
sorusuna da cevap anyor.
Setinye Bienali^nde iki Türk
Kültür Servisi -
Yugoslav^'a'nın
Montenegro kentinde 22
Haziran'da başlayan
4. Setinye Bienali'ne
Türkiye'den Hüseyin
Alptekin ve Halil
Altındere katılıyor.
Bienal, 1984 sonrasında
Berlin duvannın yıkılması,
Yugoslavya'nın dağılması
ve rejim değişikliği ile
oluşan politik ortamda
doğdu. Bu yıl, 28 Eylül'e
dek sürecek bienalin
amacı, Batı Avrupa ve
Doğu A\rupa'dan
sanatçılan bir araya
getirerek farklı kültürleri
buluşturmak.
Küratörlügünü Iara
Bubnova'ın yaptığı
Setinye Bienali'nin üst
başlığı 'reconstruction"
(yeniden inşa), alt başlığı
ise 'Sokaktaki adam
ile konuşmak'.
Workshop, forum ve yaz
okulu ile desteklenen
bienale Hüseyin Alptekin
'Moze Moze' (It's
possible! ' It's ok! -
Mümkündür' Tamamdır)
adlı payetlerden
oluşturduğu bilboard işini
sokaktaki bir binanın dış
cephesine yerleştirdi.
Halil Altındere de bienale
'Walk - Yürüyüş' ve
Hi! It's me again -
Merhaba! Tekrar ben'
adlı iki videosu ile katıldı.
Aynntılı bilgi için
(www.biennale-
cetinje.cg.yu)
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Aziz Nesin'e Sevgilerle...
Sevgili Aziz Bey,
Bugün, günlerden 6 Temmuz. Ölüm yıldönümü-
nüz...
Ömür boyu koşmaktan, yazmaktan, soluk solu-
ğa yaşamaktan, çalışmaktan, hep ama hep çalış-
maktan yorgun düşen yüreğiniz, acılara daha faz-
la dayanamayan yüreğiniz, kükreyen ve her daim
genç kalan yüreğiniz, 6 Temmuz 1995'te durmuş-
tu.
Doğrusu sizi düşünmek, sizinle konuşmak, dert-
leşmek için illakı temmuzun altısını beklemiyorum.
Istesem de bekleyemem, çünkü yaşamımızın her
anı Aziz Nesin'lik olaylarla dolu. O nedenle sık sık
yalnız ben değil, hepimiz sizi anıyoruz.
örneğin zam üzerine zam geliyor (şekere, süte,
ete, elektriğe, tüpgaza, benzine, motorine vb.) a-
ma biz bayram etmekten çılgına dönüyoruz... As-
gari ücret 184 milyon diye belirleniyor, oh oh biz
coştukça coşuyoruz... Çünkü ilk kez herhangi bir
alanda dünyada sondan değil, baştan üçüncü ol-
muşuz! Dünya Futbol Şampiyonasf nda... Milli Ta-
kımımız. Uzak Asya'nın en uzak köşesinde gol atar-
ken, biz televizyonlar karşısında havalara fırlarken,
ülkemizde üst üste yediğimız gollerin lafı mı olur!
Aramızda olsaydınız ülkeye ilışkin, geleceğe iliş-
kin tüm umudumuzu futbolumuza bağladığımız o
günleri/bugünleri nasıl değerlendirirdiniz, doğrusu
çok merak ediyorum...
Ama asıl Aziz Nesin'lik durum ülke yönetimiyle
ilgılı...
Başbakan'ın, kendi demeçleri, eşinin demeçle-
rı, doktorlannın gözlem ve teşhisleri karşısındaki ta-
vırlar, hastaya yanaşamayan hastabakıcı, ev işle-
rini kimselere bırakmamak ıçin direnen bir başba-
kan eşi, hastanın giyimi, yemeği, hareketleri ve
çevresi üzerine ayrıntılar, inanın tam Aziz Nesin'lik!
Ama değil gülümsemek, omuz silkip geçemiyoruz
bile. Sonsuz acı veren bir durum... Kimileri çok kı-
zıyor, öfke duyuyor. Benim ise içim acıyor...
Sevgili Aziz Bey, gülümsemek dedim de... O es-
kidendi... Artık gülümsenmiyor...
Gülümseme kalmadı. Onun yerine avaz avaz
kahkahalar atılıyor, millet gülmekten katılıyor, gül-
mekten kırılıyor... Haykıra haykıra gülünüyor... Yük-
sek sesle, yüksek tondan, tepeden... Genellikle
göbek havası eşliğinde, genellikle vur patlasın, çal
oynasın disiplini içınde... Ne kadar çok kahkaha atı-
lırsa, ne kadar çok bağırarak gülünürse o kadar çok
eğlenilmiş oluyor. Televizyon kanallarında herkes
çok eğleniyor. Kendileri söyleyip en çok kendileri
gülüyorlar... Ülke gidişatıyla ters orantılı olarak ge-
lişiyor bu gülme, eğlenme furyası. Ekonomik ve si-
yasal açıdan ne kadar batarsak, eğlence dozu-
muz, gülme pompamız, kahkaha şırıngamız o ka-
dar yükseliyor...
Sızin keskin gözlemciliğe dayanan, eleştirel ba-
kıştan damıtılmış, akılla, kültürel birikimle geliştiril-
miş, ustalıkla dıle getirilmiş mizahınızı ne çok, ne
çok özlüyoruz bir bilseniz... Yaşamla iç içe olan, ya-
şama daır, insana dair olan mizahı özlüyorum. Siz
"Halk yaranna, işlevi olan, görevci mizahı seçtim"
derdiniz. Sizinkı yaratıcı mizahtı. Şimdi tanıklık et-
tiğim çoğu komiklikler, yalnız ve yalnız tüketiyor.
Zamanı, kişiliği (belki de ondan herkes birbirine
benzemeye başladı) ve yaşamı tüketiyor...
Sevgili Aziz Bey, şu sıralar "Canım Oğlum, Ca-
nım Babacığım" adlı kitabı okuyorum. Sizinle oğ-
lunuz Ali Nesin'inmektuplaşmalan... Adam Yayın-
ları tarafından yeniden yayımlandı. (Ilk kez 94'te Dü-
şun Yayıncılık'tan dört kitap olarak çıkmıştı.) O za-
man bir bölümünü okumuştum, şimdi elimden düş-
müyor. Yalnız, nasıl bir baba olduğunuzu, nasıl bir
oğul yetiştirdiğinizi görmekle kalmıyorum, yazmak-
la yaşamayı iç içe yoğuran kişiliğinize ilişkin birçok
ayrıntının da keyfini çıkanyorum, sizinle özlem gi-
deriyorum.
Kitaptaki birçok ayrıntıyı okurla burada paylaş-
mam imkânsız ama en azından hiçbir zaman hiç-
bir çocuğun yanlışlardan sorumlu olamayacağı,
sorumluların hep ana baba olduğu inancınızı her-
kes bilsin, herkes benimsesin istiyorum.
Ali Nesin'in size yazdığı şu satırların da altını çiz-
meden edemedim: "Babacığım, en çok mirası ba-
na bıraktın sen. Insancıllığı, insan sevmesini, düşün-
meyı, çalışmayı bana sen öğrettin. Daha bana ne
miras gerek? Seninle her söyleşi, insanı zenginleş-
tiriyor, her mektubun öğretiyor, hem de söyleşerek
tatlı bir öğreti."
Doğru söylemiş Ali.
Sevgili Aziz Nesin, sizinle konuşmayı nasılsasür-
düreceğim, ama şimdilik kesiyorum, yerim bitti.
Yalnız mizah gücünüzle, yazılarınızla değil, tepki-
leriniz, girişimleriniz, önerileriniz, uyarılannız, ey-
lemleriniz ve kişiliğinizle de bizi ne çok zenginleş-
tirdiniz.
Sizi çok özlüyorum.
e-posta:zeynep(g zeyneporal.com
Faks:(0212)257 16 50
BUGUN
• ASPENDOS'ta 21.30'da Litvanya Ulusal
Opera ve Bale Tiyatrosu'ndan S.
Prokofiev'in 'Romeo ve Juliet' balesi.
(0 242 735 73 37)
AKŞBİRmSRfflOİniHOCAŞBUaTDEBUGOH
• GÜVENBİK SALONU'nda 14.00'te
'Kısa Metrajlı Film Gösterimi'.
(0 332 813 37 00)
• GÖZDE SALONU'nda 14.00'te Semaver
Kumpanya dan 'Nasreddin Hoca Kukla
Gösterisi'. (0 332 813 37 00)
• BELEDİYE PARKI'nda 14.00'te Şaban
Kızıldağ'ın kahlacağı 'tletişim ve Gülmece'
adh söyleşi. (0 332 813 37 00)
M BELEDÎYE PARKI'nda 17.00'de
'Karikatür Atölyesi'. (0 332 813 37 00)
M CUMHURİYET PARKI'nda 18.00de
Numbs konseri. (0 332 813 37 00)
• GÜLMECE PARKI'nda 21.00'de
N. Hoca Sıra Yarenleri'nden 'Geleneksel
Dilsiz Oyunu'. (0 33281337 00)
• BABYLON'da 23.00'te Majara konseri.
(0 212 292 73 68)
• ROXY'de 23.00'te Cengiz Baysal Grubu
konseri. (0 212 245 65 39)