24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 HAZİRAN 2002 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Avrupa'da artık muhafazakârlar da, sosyal demokratlar da göçe ve sığınmaya karşı GöçyollankaparuyorAB ülkelerinde hem sağcı hem solcu partilere, "Bir kale oluşturalım kimse girmesin, önceden gelmiş olanlann yaşam koşullannı zorlaştıralım, hem bunlar çekip gitsinler hem de caydıncı olsun, yenileri gelmesin yaklaşımı" egemen oluyor. ERGİN YILDIZOĞLU Hangi Avrupa Birliği ülkesi gazetelerine ba- karsanız bakın hep aynı yakınmayla karşılaşa- caksınız: "Hakazhk! En çok sıgınmacı birim ülkemiz- de! Bir an ewd buna bir son vermek gerekü-L" Basın, sığınmacılann büyük bir kısmının as- hnda siyasi sığınmacı olmadığını ileri sürüyor, ûlkeye girişlerinin engellenmesini istiyor. Avru- pa ülkelerinde aşın sağcı. ırkçı ve faşist parti- îer. yabancılan ve sığınmacılan toplumsal dü- zeni bozmakla, yerli işçinin ekmeğine ortak ol- makla, işini çalmakla suçluyor, artan suçlannte- mel nedeni olarak görüyor. böylece yabancı düş- manlığını programlannın başına koyuyorlar. Bu partiler gittikçe güçleniyor, gündemi belirliyor hatta giderek hükümet ortağı oluyorlar. Sosyal demokrat partiler sağ partilerin yük- selmesini engellemek için yabancı düşmanlığı propagandasını, onlann elinden almaya çalışı- yor, ülkelerine sığınmacı sayısını azaltmaya, var olanlann haklannı kısıtlamaya, yenilerinin gel- mesini durdurmaya çalışıyor, böylece de iddi- alan kabul etmiş ve yabancı düşmanlığı propa- gandasını kendileri benimsemiş oluyorlar. Sosyal demokrat partiler sığınmacılara karşı muhafazakâr partilerle giderek daha çok işbir- liği yapıyorlar. Son yıllarda Avrupa'nın üzerin- de bir hayalet dolaşıyor, sığınmacı hayaleti. tşte bu yüzden, Avrupa Birliği ülkeleri lider- lerinin 21 -22 Haziran Sevilla zirvesinin günde- minin de birinci maddesini sığınmacılar sorunu oluşturdu. 15 ülkenin her biri, başka bir sığınmacı/göç- menlik politikası uyguladıkça Avrupa'da sığın- macılığın engellenemeyeceğini düşünen lider- ler zirveden iki konuda ortak politika oluştura- rak çıkmayı umuyorlardı. Birincisi, ulusal sınırlann yerine tüm AB'nin smırlannı denetleyecek tek bir smır polisinin oluşturulması. tkincisi, en çok sığınmacı yara- tan yoksul ülkelere baskı yaparak, kendi kendi- lerini denetlemelerini sağlayarak sığınmacılığı kaynağında engellemek. Her iki önerinin de ba- şını Ingiltere'nin sosyal demokrat başbakanı Blair ve îspanya'nın muhafazakâr başbakanı Aznar çekiyordu. Ancak zirvedeki görüş aynlıklan nedeniyle bi- rinci öneri şimdilik çok ileri bir adım olarak gö- rüldü. Çoğu ülke, sınırlanm kendisi korumaya de- vam etmek istiyordu. Bu bağlamda, vize bilgi- leri ve diğer istihbaratın paylaşılması, güvenlik güçleri arasında işbirliğinin ilerletilmesi yönün- de bir kararla yetinildi. tkinci öneri pratikte, aralannda Türkiye'nin de olduğu ülkelere, vatandaşlannın sığınmacı ola- rak Avrupa'ya gelmesini engelleyemedikleri takdirde ekonomik yaptınmlar uygulanmasını içeriyordu. tngiliz tşçi Partsi hükümeti bakanlanndan Clair Short'un vurguladığı gibi. "ahlaken iğ- renç ve uygulamada geri tepmeye mahkûm" bu öneri, zirvede, özellikle Fransa Devlet Başkanı Chirac'ın çabalanylaiyice sulandınldı. Ekono- mik yaptınmlarla cezalandırmanın yerini mali, ekonomik yardımyoluylateşvikaldı. Ekonomik yaptırımlann, ancak en son çare olarak uygula- nabileceği kabul edildi. Sonuç olarak Sevilla zirvesinden, yoksul ül- kelere, vatandaşlannm zenginülkelere gidip sı- ğınmacı olmasını engellemeleri, diğer bir deyiş- le gerekirse insan haklaruıı kısıtlamalan için ekonomik destek. AB ülkeleri arasında, birliğin sınırlannın korunması için işbirligi, yeni bir AB çapında sığınmacılar politikası hazırlanması, Dublin Anlaşması'run kimi boşluklannın kapa- tılarak sığınmacılığın zorlaştınlması yolunda karar alındı. A\Tupa ülkelerinde ekonomik büyüme bir sü- redir yavaş, işsizlik yüksek. A\Tupa nüfus yo- ğunluğu yüksekbirkıta. Bu kadaryeni insan ne- rede yaşayacak! Üstelik dinleri ve kültürleri farklı bu sığınma- cılar arasında nüfus artış oranı yerlilerden daha yüksek. Üstelik bu sığınmacılann büyük bir kıs- mı gerçek siyasi sığınmacı değil. Daha iyi yaşamanın koşullannı bulmak, ger- çekteyerli halka yönelik sosyal hizmetlerden fay- dalanmak için Avrupa'ya geliyorlar... Toplumsal istikran bozuyor, gerginlikleri art- tnyor, ırkçıhğın artmasına, sağcılığın yüksel- mesine neden oluyorlar... diyor sosyal demok- ratlann büyük çoğunluğu. Sağcı partiler onlarla anlaşıyorlar. Böylece de -Bir kale otuşturahm kimse girmesin, önceden gelmiş olanlann yaşam koşullannı zoriaştirahm, hem bunlar çekip gitsinler hem de caydıncı ol- sun,yenfleri gelmesin \aklaşunı egemen ohıyor*. Sığınmacılann bölgelere 1 göre dağılımı fg Asya Afrika Avrupa Kuzey Amerika Latin Amerika Okyanus 8.45O p 6.072 1 5.571 y 1.047 • 575 | 76 1 '€. BM kayıtlarındaki yıllık sığınmacılar 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 14.916.498 17.209.722 17.007.483 18.998.777 23.033.000 27.437.000 26.103.200 22.729.000 22.376.300 21.459.620 22.257.340 Avrupa ülkelerindeki sığınma başvuruları 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 402.0207 492.391 673.947 549.696 301.693 307.629 260.423 290.570 340.430 414.444 390.104 384.334 2001 21.793.300 Sığınmacılann kaynakları Yıllar 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 iski Yugoslavya 220.035 97.636 53.435 51.759 38.451 48.401 98.270 120.614 Romanya Türkiye Bosna hersek 116.235 37.121 13.856 87.465 25.499 75.937 21.637 26.121 24.274 41.385 38.416 33.106 21.762 16.723 Afganistan 11.669 12.513 16.343 18.633 24.220 m- Ancak, bu arada çok temel iki gerçek gözden kaçıyor. Birincisi, Avrupa'da 1960'lann ortala- nnda yıllık 300-400 bin kişiden, 1990'lann or- tasına kadar hızla artarak yıllık 1.5 milyon kişi- ye kadar yükselen yabancı göçmen sayısı, hız- la azalarak yıllık yanm milyona kadar inmiş. 1990'lann sonunda, Yugoslavya'nın dağılması- na bağlı olarak iki yıl arttıktan sonra yeniden ge- rilemeye başlamış. tkincisi, eğer bir insan kendi ülkesinde en te- mel gereksinimlerini karşılayabiliyorsa, güven- li ve onurlu bir yaşam olanağına sahipse, büyük tehlikeleri göze alarak, elindeki son kalan üç beş kuruşu suç örgütlerine yedirerek bir başka ülkeye göç etmeye kalkmaz. Geçen dört yılda Avrupa'ya sığınmacı olarak gelmeye çalışanlardan 600 kişi suda boğularak, sığındıklan konteynerde havasızlıktan ya da so- ğuktan donarak öldüler! Ne yazık ki, Sevilla zirv esinde Avrupa da gün- demin başına bu ağırlıkta oturmuş olniasına rağ- metı sığınmacılar sorununun köklerine ilişkdn bir tartışma gerçekleşmedi, nedenlerinin ortadan kaldınlmasma yönelvk tedbirler tartışılmadı. Gerçekler farklı Sağcılar ve sosyal demokratlar, yabancı işçileri ve sığınmacılan ekonomiye zarar vermekle, işsizliği arttırmakla suçluyorlar. Ancak konuyu araştıran kimi bilim adamlanna göre gerçekler daha farklı. Londra Üniversitesi'nden Prof. Nigel Harris Prospect dergisinin son sayısında, sosyal demokrat/muhafazakâr ittifakının görüşlerinin temsilcilerinden Times gazetesi yazan Anthony Bowne ile yaptığı tartışmada, göçmen işçilerin ekonomiye katkısının, ekonomi içüıdeki işlevlerinin yerli işçilerden farklı olmadığını savundu. Emek piyasasının sanıldığı kadar basit (Yabancılar geliyor, işleri alıyor) olmadığını söyleyen Hanis, yabancılann yerlilerin iş olanaklannı azalttığını ileri süren yaklaşımlan eleştirdi. Harris'in araştırmalannın bulgulanna göre, eğer ekonomide bir asgari ücret yerleşmişse, yeterli bir sosyal güvenlik sistemi ve eğitim altyapısı varsa, ekonomik etkinliği canlandırmak ve büyümeye katkıda bulumak açısından göçmen işçi nüfusundaki artışla, yerel nüfusta görülen olağan bir nüfus artışı arasında hiçbir fark yok. Ucuz göçmen işgücünün ekonomi ve genel olarak işsizlik üzerinde olumsuz etki yaptığına ilişkin savın bilünsel bir temeli yok. Londra 'ya protesto Dış Haberter Servisi - Yunan yetkililer, tngiliz bandıralı bir gemide bulunan 54 kaçak yakaladıklannı ve Londra yönetimine resmi bir protesto göndereceklerini açıkladı. Denizcilikten sorumlu Bakan Yorgos Anomeritis, daha önce de tngiliz bandıralı bir gemide kaçak taşındığını saptadıklannı, bu nedenle şikâyette bulunacaklannı belirtti. Yunanistan, ilk kez başka bir AB ülkesine insan kaçakçılığı üzerine bir şikâyette bulunmuş olacak. Yunan özel radyosu, tngiliz bandıralı "TÂURUS" isimli tekneyle kayahklara getirildikleri belirlenen kaçaklann 54'ünün önceki gün, 52'sininse dün sabah saatlerinde düzenlenen operasyonla yakalandıklanin duyurdu. Bakanlık yetkilileri, mültecilerin Türk sahillerinden Siroz Adası'na götürüldüklerini kaydetti. BÎRLEŞMÎŞ MÎLLETLER'IN 1996 YILI VERÎLERÎNE GÖRE YURDUNU TERK EDENLERÎN SAYISI 27 MÎLYONU GEÇÎYOR Sığınmacılığın artış nedenleriSevilla zirvesine katılanlar Avru- pa'ya gelen sığınmacı sayısındaki ar- tışın (ki gerçekte son iki yıldır bir azal- ma söz konusu) gerçek nedenlerini tar- tışmak istemiyorlar, çünkü çok çarpı- cı bir ironiyle hesaplaşmak işlerine gel- miyor! Sığınmacılığın gerçek neden- lerine ilişkin bir tartışma daha başlar başlamaz, sorumluluğu sığınmacıhğın kaynaklandığı yoksul ülkelerden sı- ğınmacılann geldiği zengin ülkelere doğrukaydırmayabaşlıyor. Ikincisi sı- ğınmacı sorununun gündeme oturma- sıyla neo -liberal politikalann uygulan- masının, diğer bir deyişle küreselleş- me arasında zamansal bir korelasyon ve nedensel bir yakın ilişki var Önce sayılara bakalım. Birleşmiş Milletler'in verilerine göre 1974'te, küreselleşme başlamadan tüm dünya- daki sağınmacı sayısı 2.4 milyon. Bu sayı 1984'te 10.5 milyona yükselmiş. 1996'da BM'ninbilgisi dahilindeki sı- ğınmacılann sayısı 27.4 milyonu geç- miş. Bu sayılara bölgesel dengesizlik- ler ve iç savaşlardan dolayı ülke sımn içinde kalmak koşuluyla evini barkını terk etmek zorunda kalan sığınmacı- lar dahil değildir. Toprağından aynlmak zorunda kaltnış insanlar bu kategori- ye sokulabilir. BM Sığınmacılar Yük- sek Konseyi verilerine göre, toprağın- dan aynlmak zorunda olan insanlann sayısı, Ocak 2001 "de, Afganistan sa- vaşından önce, 8 milyonu geçiyordu. Savaş bir milyona yakın yeni sığınma- cı ekledi. Irk ilişkileri Enstitüsü Direk- • BM verilerine göre 1974 yılında, henüz küreselleşme başlamadan tüm dünyada 2.4 milyon sığınmacı vardı. Bu sayı 1984'te 10.5 milyona yükseldi. 1996 yılına gelindiğinde BM'nin bilgisi dahilindeki sığınmacılann sayısı 27.4 milyonu geçti. törü Ambalavaner Sivandan, 2000de, Manchester Guardian'daki yorumun- da şöyle diyordu: "SömürgeciBkdöne- minde, İngîlterebirçokaşireti, ulusu, et- nik grubu ve diğer coğrafi kimnkleıi, daha kolay yönetebilmek. zengüıUkle- rine el koyabümek için üniter devleüer alünda zorta birleştirdi. Sömürgecflik, yerini yeıü-sömürgecfliğe bırakmaya başlayınca da basnnknış olan etnik. aşi- ret ve ulusal farknhklar su yüzüne çık- ma\'a başladı." Hükümetlerbu farkhhklan istis- mar ederek baskıcı, yolsuzlukla- rabatmış rejimlerkurdular. Azın- hklan baskı altına aldılar. Ya da azınlıklar yabancı bir gücün askeri-siyasi desteğine daya- narak iktidarda kaknaya ça- lıştılar. Ancak başlangıç- ta bir ulusal kalkınma, ge- lişme beklentisi ve bilin- ci bu ülkelerin birlikleri- nin korunmasınayardım- cı olabiliyordu. Soğuk savaş döneminde iki blok ara- sındaki rekabet ortamında, taraflardan birinden destek alarak yaşamaya devam eden bu istikrarsız yapılar, soğuk sa- vaştan sonra dağılmaya, iç savaşlann, etnik temizliklerin, soykınmlann ya- tağı olmaya başladı. Doğu Bloku ülkelerinde etnik kim- likleri bastınlan ancak hiç olmazsa va- tandaşukkoşullannda asgari haklara ve olanaklara sahip olan halklar, piyasa ekonomisinin hızla yayılmasıyîa sos- yal haklannı kaybet- ti. Bu süreç, Yugoslav- ya'nınpar- çalanması sırasında gorüldüğü gibi etnik temiz- liğe, soykınma ve hatta Kosova sava- şına kadar uzandı. Çeçenistan'daysa hâlâ devam ediyor. IMF ve Dünya Bankasrnın eliyle, ekonomik liberalizasyon ve küresel- leşme adı altında Batı ülkelerinin kul- lanımına açılan yoksul ülkelerdeyse sığınmacı dalgasmı hızlandıran iki önemli gelişme yaşandı. Bir taraftanpiyasa ekonomisinin hız- h yayıknası, geleneksel ilişkilerin me- talaştınlması, toplumsal dayanışma ağ- lannı çözerken devletin sosyal harca- malardanve altyapıyaonmlanndayap- tığı kısıntılar, işsizliği, yoksulluğu art- tırdı, tanmsal yapılann dağılması, ih- racat baskısıyla aşın kullanımı birçok yerde ekolojik dengeyi bozdu, böy- lece iç göçleri hızlandırdı, kentleri yaşanmaz hale getirdi. Ekolojik tahribatın aıkasında Ba- tıh ülkelerin, diğer bir deyişle IMF ve Dünya Bankası'nın patron- lanmn sanayilerinin yarattığı hava kirlenmelerinin iklim üzerinde yarattığı kuraklığı arttıncı etkiler vardı. Kü- reselleşme yalnızca en yok- sul ülkelerden dışanya bir göç hareketine neden ohnu- yor. Arjantin ekonomisinin çök- mesiyle çoğu orta sınıftan bin- lerce Arajantinİinin tspanya'ya göç et- meye başladığım görüyoruz. Böylece sermaye kaçışının yanı sıra Arjantin'den bir de vasıflı insan gücünün kaçması söz konusu. Geçen yıl Davos'ta, Hin- distanDışışleriBakanı, gelişmiş ülke- leri yoksul ülkelerdeki yetişmiş işgü- cünü talan etmekle suçlamıştı. Ger- çekten de ABD ve A\Tupa ülkelerinin bu tür göçmenliğe pek bir itirazlan yok, aksine göçmenlik yasalannı, vasıflı, yetişmiş insan gücünü çekmek için ye- niden düzenlemeye başladı. Diğer taraftan ülkelerin ulusal eko- nomilerinin küreselleşmeye bağlana- rak ulusal gelişme ve kalkınma süreç- leriyle, bu süreçlere ilişkin iç dinamik- lerin tasvıye edilmesi, yeni yetişen ku- şaklar arasında geleceğe ilişkin beklen- tileri yok ediyor. Bu sırada global med- ya şirketlerinin, uyduyayınlan,yoksul ülkelerin halklanna bir başka ve çok da uzak olmayan bir yerdeki "yeryüzü cennetinin" resimlerini taşımaya de- vam ediyordu. Bu yeryüzü cennetleri- nin hükümetleri ise bölgesel ve etnik savaşlann yapıldığı bölgelere silah sa- tıyor, böylece ateşe körükle gidiyor. Yoksul ülkelerin hükümetleri ise yerli egemen sınıflann IMF ve Dünya Ban- kası fonlanndan faydalanabilmeye de- vam edebilmesi için giderek daha da baskıcı politıkalar benimsiyorlar. Tüm bu etkenler bir araya geldiğin- de, yoksul ülkelerden zengin ülkelere siyasi ve ekonomik sığınmacılığın ne- denlerini de görmeye başlayabilir ve Uluslararası Af Örgütü'nün bir bildi- risindeki akıl yürüttneyi biz de haklı bul- mayabaşlayabiliriz: Bu sığınmacılann, sığınmacı otaıalanna neden olan eko- nomik koşullann oluşmasında büyük rol oynayan, iç savaşlarda taraflara si- lah satan ülkelere sığınmaya neden haklan olmasın?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle