Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
+CUMHURİYET 23 HAZİRAN 2002 PAZAI
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Kadmlara Cuma Namazı!
Degermidyalanmana?
Ellerini uzatmış. "Baf-orı dıyor, bakın e/lerim titri-
yor mu?"
3ir sürü gazeteci, tel«vizyoncu var karşısında...
Bir an! Koskoca yaşarr» dan birtek an! Yaşı sekse-
ne yaklaşmış bir insan soruyor gazetecilere: "Ba-
kın ellerim lıtnyor mu? '""
~rtrese ne olur, titreır»ese ne olur? Bu, bir sağlı-
gın kanıtlanması mı? Bsakacaklar, görecekler, Baş-
Dakan'ın elıtıtremiyor. 3apasağlam bir insan! Hiç-
Dİrderdi, sıkıntısı yok! Görevinde kalabihr... Daha
pok yararlı ışier yapabili t...
Korkunç birgörüntüyciü! Belleklerden silıp atmak
stediğimiz zaman parç^a'an vardır. Ah, keşke, o
Bica yaşamasaydım, kesşke orada bulunmasaydım
tediğımizanlar!..
Bülent Ecevrt'le ilgili bu kaçıncı yazım, kaçıncı
tez uzüntümu belirtışirn •••
Churchfllseksen yaşında başbakandı. femet Pa-
ta da öyle!. Daha çok seksenlik polrtikacı var. O
>aştaki bir insan elbet türiü hastalıkların elinde olur.
Bu kaçınılmaz bir dururn! Ismet Paşa da, Churc-
hll de, başkalan da, yaş-'ılık günlerinde bir ulusun
yazgısını elterinde tutmu^lardır. Hastalandıklannda
brsJre görevterınden uzsklaşmışfar, günlerce has-
tanelerdeyatmışlardır... <^Vna kımse karşılanna çı-
kp onların hastalıklannı, yaşlılıklannı. unutkanlıkla-
mı, yurüme zorluklarını alay konusu yapmamıştır.
Batı diyoruz. Batılı olmak istiyoruz, ama Batı'nın nı-
teliklerinden. özelliklerinden, görgü ve bılgısınden
hç mi hıç bir şeyler öğr&nemiyoruz. Ne gazeteci-
leimız, ne pol/tıkacılanm >z\..
Mehmet AJİ Erbil'in geçen akşamkı programı tam
br çırkinlık orneğıydi. ŞaKa. alay, eğlence, sululuk,
hepsi var bu programlarda!.. Millet gülecek, eğle-
necek, iyi hoş!.. Ama sen tut, gorevdeki bir Baş-
bskan'ı. ulusun oylarıyla o göreve gelmış, tum ya-
şantısını halk/nın hizmetincie geçırmış bir ınsanı. yaş-
lı diye, hasta dıye, turlü zorluklar içınde diye prog-
ramınıneğlenceliklerinde -kullanmayakalk!.. Utanç
vehci!.. Böyle bir programı nasıl görmez yüksek
TVnin yüksek kurulları?
Diyeceklerini biliyorum, -sen de yaşlandın, sen de
şubu nedenlerle hastalan dın, günlerce yazı da ya-
zamadın. sen de kimi zaman bir şeyleri unutuyor-
sun, bu yüzden Ecevit'e uygulananlar seni etkilı-
yor... Doğrudur, ama çirkinlikleri. aşağılıkları, iğ-
rençlikleri görmek için belli bir yaşta olmaya gerek
yok! Inamyorum ki Türk ulusu da bu tur 'eğlence1er-
de. bu tür "görgüsüz", bilgisiz terbiyesizlikten iğ-
renmektedir...
Ecevit en üstün görevlerden bile gerektiğinde
çekilmesini bilmiştır. Keşke diyorum. "Nehaliniz var-
sa görün" deyip bu çıkmaz yoldan dönmesını ba-
şarsaydı! Bıraktığı boşluktan ne gıbi acı sonuçlar
doğacağını bılse bile!.. Ona buna eğlence konusu
olmadan!.. Cahit Sıtkı Tarancı'nın o güzelim şiiri-
ni yeniden anımsayarak:
"Şu el titremesi kader tutarken/Bu yaşta nasıl
da koyuyor adama/Orhan gibi vaktınde gıtmek
varken/Değer mı oyalannana.
Rakıdan tütünden beter alışık/Olduğumuz kor-
kunç güzel bir şey var/ Tutmuş bırakmaz bizi bir
sıkımlık/ Canımız çıkana <adar."
Prof. Dr. İUıan ARSEL
D
in adamının
oJumlu görünen
sözlerine öylesi-
ne susamış olma-
hyız ki, Diyanet
Başkanrnın "Kadınlar cuma
namazınakatuabflirJer'' gibi bir
fetvasına sevınerek neredeyse
bayram yapasımız geldi. Örne-
ğin, Amasya Milletvekkili Gö-
nül Alphan Hanım, soluğu
TBMM mescidinde aldı ve er-
keklerle birlikte namazuu kıldı.
Amacının, içtenliktendoğmabir
ibadet mi, yoksa siyasal bir ya-
ünm mı, yada dinde reformdan
yanabirözlem mi olduğu husus-
Ian tartışılabüir. Fakat şu mu-
hakkak ki. ortada şeriatın kadı-
nı küçümseyen nice buyruklan
varken bunlara hiç ses çıkarma-
yıp sadece cuma namazı bakı-
mından böyle birdavranışta bu-
lunmanın yararlıhğına inanmak
giiç. Eğer bunu, sırf cesaret ör-
neği yaratma hevesiyle yapıyor
ise bu cesareti, her şeyden önce
kadın haklanyla ilgili sorunla-
ra yönelip sayılan yetmiş beş
bini aşkın camide haikımıza bel-
letilen şeriat buyruklannı eleş-
tirmek suretiyle ortaya vurma-
lıdır. Bu işe Diyanet İşleri Baş-
kanlığı Yayınlan 'na göz atmak-
la başlayabilir. Bunu yaptığı tak-
dirde karşısına ilk olarak: "Ka-
dınlaraklen vedmen dûn (eksik)
yaraüklardır" buyruğunun çık-
tığını görerek şaşkına dönecek
ve görevinin, insan haysiyetiy-
le bağdaşmayan bu tür bir zih-
niyete baş kaldırmak oluğunu
farkedecektir.
Kendisine yardımcı olmak
üzerekısaca belirtmek isterimki,
Diyanet'in yayımladığı Sahıh-i
BuharîMuhtasan... adlı yapıtın
1. cıldınin Tihrist" kısmının
"Krtâbü'I Hayz" bölümündeki
bir Kesün'ın başlığı aynen şöy-
le: "Kadının dtnen ve aklen er-
keklerden dûn (eksik, aşağı) ol-
duğuna dâir Ebû Sâid hadLsi!"
Aynı cildin 223. sayfasuıda 209
sayılı buyruğun kendisi yer ah-
yor. Buna göre kadınlar "Dmen
eksiktnier çünkü 'hayız' gör-
düJderizamanoamsakıbuaaz\v
oruç tutamazlar''; "Aklen ek-
sik"tirler, çünkü "Kaduun şa-
hâdeti erkeğin ^hâdetinin yan-
sı değerindedir". Yine ayru ya-
yınlara göre kadınlar, "irâdece
fitrî za'fa mebnT (yaratıhş iti-
banyla irâdece güçsüz olmak
nedeniyle), sadece "şahâdet"
bakımından değil fakat başka
cihetlerden de birçok görevleri
üstlenemezler.
Örneğin "yargıçhk", "kadı-
fck", -mıanıhk" ve özellıkle *m8-
letotoritesini temsil" gibi kamu
görevlerinegetirilemezler. Ger-
çekten de aynı yayımların 10.
cildinin449. sayfasuıda yeralan
1660 sayılı buyruk aynen şöy-
le: "Mukadderânnıbirkadınm
eüneveren milletfelâh bulmaz."
Bu hüküm Diyanet'in şu açık-
lamasını kapsıyor:
~İslânı hukûkunda. milletoto-
ritesinitemsiledecekmev kie ka-
dın intihapedilemez. Çünküka-
duun fitratj birçok cihetlerden
bu çok ağır vazifevi denıhte et-
meğemüsâitdeğUdir.»" Bu açık-
lama kaduun "aklen eksik" ol-
duğunu vurgulayan hükmün
mantığına dayatümıştır (Bkz.
Aynı yayuılar; I. sh. 223). Is-
lam dünyasının "Hüccet'ül Is-
lâm" diye yücelttiği Iroanı Ga-
zafi gibi ünlüler: "Yarun şahid
durumunda sayilan ve erkeğin
hâkimiyeti altına sokulankadın
nasılyargıçolabflir" derkenhep
aynı matığâ sanlmışlardır.
Bu mantığınkadına layık gör-
düğü dığer bir durum, onu her
hususta erkeğin vesayeti altına
sokmakla ilgilidir ki bunun ba-
şında "sej'ahaf gelir. Şu bakım-
dan ki kadın, kocası ya da yakın
akrabalarından bir erkek olma-
dan uzak birmesafeye (örneğin
bir günlük. ya da üç günlük ye-
re) seyahat edemez. Gerçekten
de Diyanet'in bu aynı yayınla-
nrıın4. cildinin219-220. sayfa-
lannda şöyle yazılı: "İslâm di-
nL kadının büme ve irâdesin-
dekifikrîza'fa mebnî muayyen
hususta kadını, mehârimindan
bir erkeğin vesajetine venniştir
ki,kaduunuzakbir mesafeyegi-
debflmesL. için ze\cin veya bir
mahreminin bulunmasuu şart
lolması bu cümledendir." Öte
yandan yine aynı yayımlann 7.
cildinin 298. sayfasında kadın-
lan "sefîh" (beyinsiz) olarak ta-
rumlamayayönelikbiraçıklama
vardu" ki ibret vericidir.
Burada: "™Omallarki,ABah
sizi onlara sabit bekçi künuşûr.
Bumaüarda (netna vetassarruf
9e)sefihleri beskyiniz,onlangh-
duTniz»" dıye yazılıdır. "Sefih"
(süfeha) sözcüğünün çeşitli yo-
rumculara göre "kadınlarveço-
cuklar", ya da "kadınlann zev-
cine göre itaatsiz olanlan", ya
da "insan şeytanbnoLuıhizmet-
çfler" şeklinde yorumlandığını
belirten Diyanet'in yayımladığı
Kuranda "sefih" sözcüğü yeri-
ne "bejinsizler'' sözcüğü yer al-
mıştır (Bkz. Nisa 5). Fakat iş
bununla bitmiş değil; çünkü Di-
yanet yayınlanndaki buyrukla-
ra göre kadınlar "tesettürsüz"
dolaşamazlar, erkek eli sıkamaz-
lar; yasaklanmışlardır. Bu buy-
ruklara göre kadının miras pa-
yı, erkeğin miras payının yansı
olarak hasaplanır. Bu buyruk-
lara göre kadın hâlâ dayak atıl-
mayalayık biryaratıknr. Bu buy-
ruklara göre kadın hâlâ "fitne-
d, nankör,şevtan, uğursuz, vh™"
gibi niteliklere sahip olarak ta-
nunlanu-. Bu buyruklara göre
kadın hâlâ "... namazıbozaneşek
ya da köpek vb.. cinsi ba>-vanla-
ra eş değerde" kılınmıştır. Bu
buyruklara göre, kadın hâlâ ce-
hennem kütüğüdür ve hâlâ ce-
hennem halkınnı çoğunluğu ka-
dınlardan oluşmuştur.
Ne ilginçtir ki, başta DKanet
Îşleri Başkanı ohnak üzere, Ua-
hiyat fakültelerinden çıkmış,
"profesör", "doçent" vb.M
gibi
unvanlara kavuşmuş ve dinde
reform taraftan görünen kişile-
rin yuvalandığı kuruluş, bugün
hâlâ bu tür şeriat buyruklanna
sanlmtşolarakişgörmektedir.Ve
işteAmasya Milletvekıli Gönül
Hanım'dan beklenen şey, sade-
ce cuma namazına katıhrıak de-
ğil, fakat kadına özgürlük tanı-
mayan, eşitlik sağlamayan köh-
ne zihniyete karşı savaşmak, bu
ülkeyi akıl çağuıa çıkancı uğra-
şılarda bulunmaktır. Bu, her şey-
den önce kendi öz çıkarlan ba-
kımından önemlidir. Çünkü, ak-
si takdirde, biraz yukanda ör-
nek olarak belırrtiğim "...millet
otoritesini temsil edecek mevkie
kadmintihapedifemez"yargısı-
na göre kendisinin milletvekil-
liği "şer'an" geçersizdir.
Çehov Selamı
Muhsine HELİMOGLU \AVUZ
K
ınm'da topla-
nacak "KIBA-
TEK"Kongre-
si'ne konuşmacı olarak
çağnldığunda, hiç du-
raksamadan "evet" de-
dûn. Çünkü "Çehov"
Yalta'daki evinde beni
bekliyordu. Hem ona,
başta Sami Kara-
ören'den olmak üzere,
ülkemiz yazar-çizer
dostlarmdan selam gö-
türecektim. Gidince de
gerçekten Çehov'u bah-
te/ewebv«w. teleweb. com.tr
Size ve yakmfannıza ait
kredi kartı ödemelerini, son ödeme günü
saat 24.00 e kadar yapabilirsiniz...
Ayrıca EFT ışlemınizi, saat 16 30'a kadar
yeptığınız takd/rde, aynı gun ıçınde
gerçekleştırebılır, ılerı tarıhlı EFT ve havaJe
yapabılir, e-maıl adresınıze dekont
gonderılmesını ısteyebılırsınız.
Bankaolık ıslemlermızı
365 gun, 24 saat ucretsız olarak
gerçekleştırebtleceğıntz
internet bankacılıgı hızmetı
Televveb burada.
Burası Yapı Kredı
YAPl^TKREDî
"hizmette sınır yoktur"
çe içindeki küçük, gü-
zel evinde sallanan kol-
tuğu, ağzında piposuy-
la oturup bahçesini iz-
lemekten çok hoşlandı-
ğı, şu anda da büyük bir
özenle korunan yeşil
bankı, özellikle çay sa-
atlerinde dostlanyla söy-
leştiği balkonu ile beni
bekler buldum. Müze
sorumlusundan rica
ederek, orada bir başı-
ma geçirdiğim yaklaşık
birsaat içinde, "Küçük
Köpokli Kadın "dan
" VişneBahçesi"nin na-
if Sonya'sına, "istasj'on
şefi" Stepan Stepano-
viç'ten "Duruşma*'nm
Kuzma "ifegorov'una ka-
dar, sessizce yanıma ge-
lipoturan Çehov'un bü-
tün kahramanlanyla ta-
dı dille denmez bir söy-
leşiye koyuldum.
Yalta'daki Çehov dü-
şündendahahenüzayıl-
madan gittiğim, Bahçe-
saray'daki Puşkin'in
"Bahçesaray Çeşmesi"
ise ayn bir masal dün-
yası. Bu düşsel dünya-
dan uyandığımda, ken-
düni Sivastopol Müze-
si'nde üç boyutlu ola-
rak sergilenen "Kmm
Savaşrnın acımasız or-
tamı ile yine üç boyut-
lu sergilenen "JMnci
Dünya Savaşı"nrn kan
ve barut kokulan için-
de buldum. Sonrada da-
ha neler oluyor demeye
kalmadan, YaltaKonfe-
ransı'nın yapıldığı gör-
kemlı "Livadya Sara-
yı"ndaydım.
1945'te yaüıızca on
beş dakika içinde topar-
lanıp askeri kamyonla-
ra dolduralarak Sta-
hn'in, ülkelerinden çok
uzaklardaki çeşitli yer-
lere sürdüğü Kınm Ta-
tarları'nın öyküsü ise
ayn bir tragedya. Beş
yaşmda iken ailesiyle
birlikte Özbekistan'a
sürgüne gidip 55 yaşın-
da geri dönen Abdüla-
ziz Bey'in ve dostlan-
nnı, yeniden "yurt tut-
mak" için verdikleri
mücadeleyi gözleri do-
larak, içleri yanarak. za-
man zaman da doku-
naklı ezgilerle söyledik-
leri bir "Kmm Ağuu"
eşliğinde anlatmaları
karşısındaduygulanma-
mak elde değil. Özbe-
kistan'da maddi durum-
lanmn daha iyi olduğu-
nu söylediklerinde, şu
anda içinde bulunduk-
lan güç koşullara bakıp
neden döndüklerini sor-
duğumdaysa, aldığım
"Kdm ağaçlanmız,kuş-
lanmız rüzgâriarumz,
göloıizümüzatalanmı-
zın ruhları. çocukluk
amlanmız buradadır.
Bizünvatanımızburasj-
du"" yanıtı, bana Kızıl-
derili reislerinden "Se-
attle''ın 1854"te,kendi-
sinden toprak satın al-
mak isteyenABD Cum-
hurbaşkanı'na yazdığı
mektuptaki şu sözlerini
anımsattı: "Gâkjniizü-
nü, toprağuı sıcakhğını
nasıl satm alabilirsiniz.
Bunu anlamak bizier
için çok güç.Bu toprak-
lannher parçasıhalkmı
için kutsaldır. Bu top-
raklar halkumn anıla-
nrun ve geçirdiği JTÎZ-
lerceyılhkdenejimieri-
nin bir parçasıdır.''
Dönüş yolunda hep
bunlan düşundüm. Gör-
düğüm yerler güzeldi
ama, havaalanına iner
inmez, Istanbul'a dön-
mekten duyduğum hu-
zurlu sevinç. bana şu
halk türküsünün sözle-
rini annnsattı: "Seyire
saten gerek / Giymeye
keten gerek / Gezmeje
yabanülke/Öuneyeva-
tangerek."
KERIKHAN AS1İYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1999/113 E.
2002,164 K.
Da\acı Adnan Alakuş vek. Av. Vefa Okyay tarafın-
dan davah Ahmet Yığitbaşı aleyhıne açtığı davanin
yapılıp bitırilen açık yargılaması sonunda:
Mahkememizce çek ıptaline ilışkın davanın reddine
karar \erılmiş olup venlen karar davacı vekilınce ya-
sal süresi içerisınde temyiz ettiğınden. davalı Ahrnet
Yigıtbaşı yönünden temyiz dilekçesinin ılanen tebli-
ğıne. işbu ilanın temviz dilekçesinin teblig yerine geç-
mek üzere ilan olunur. Basın: 38504
PENCERE
Sanal Tatilden
Alengirli Notlar.• ••
Bana sorsanız:
- En kıskandığın yazarkimdir?..
Yanıtım bellidir:
-OktayAkbal.'..
Tolstoy gibi köye çekilmiş, doğanın bağnnda ya-
şıyor; işi gücü kalem, kâğıt, kitap, dergi!
Yazarın yerieştiği "Akyaka" bir cennet!..
Kim yarattı bu cenneti?..
Nail Çakırhan!..
Nam-ı diğer:
Nail V.
•
Otuz yıl önce ikinci kez hapisten çıktığım gün, Na-
il V:
- llhan, demışti, gel seni bir yere götüreyim, ihti-
yacın var...
Akyaka'yı böyle tanıdım...
Nail Çakırhan, köyün orta yenne, yöre mimarisine
uyumlu -sonradan Ağa Han Odülü'nü kazanan- evi-
ni oturtmuştu...
Aman Allah, burası nasıl biryerdi?..
O zaman Akyaka kimsenin bilmediği, görmediği bir
köydü; şimdı turistik bir belde; ama, Nail V'nin top-
luma aşıladığı bilinç ve sürdürdüğü savaşımla dene-
tim sayesinde yöreye özgü ahşap ve kiremitle yeşil-
lik ağır basıyor!..
•
Gökova -Sadun Boro'nun söyledıği gibi -dünya-
nın en güzel körfezidir, dostum Hamdi Bey'in "Yü-
celen Oteli" bu körfezin bitim yerinde, onnanın kom-
şusudur: lüks değil konforfudur, içinden şınl şınl az-
maklar akar. yatak odasından ormanın sesiyle dal-
galann hışırtısı duyulur, ortalıkta köpeklerdolaşır, tu-
ristlerin çocuklan hayvanlan sevip okşar...
Ş/mdi diyeceksiniz ki:
- Otelin reklamını mıyapıyorsun?..
Evet!..
Hamdi Bey buraya beş yıldızlı, bilmem kaç katlı bir
beton oturtsaydı, adını anmazdım; ikı katlı ahşap ya-
pıları bahçeye yayan Nail V.'dir.
Geçen yıl bu bahçeye Nail V.'nin büstünü törenle
dikmiştik...
Bu yıl sordum:
- Nail Çakırhan nerede?..
Istanbul'da, hastaym/ş!..
Heykele "Merhaba" dedim.
Otel, halkın al takke ver külah turistlerle kaynaştı-
ğı denize açılır, ortalık bayram yeri gibidir; kim kime,
dum duma.'.. Bu arada başında türban, ayağında
uzun entari, suya giren kızlar da eksik degildir...
Bizim kızlanmız..
Bedenlen, tenleri güneşten yoksun kız/anmız..
Bilınçlerıni aydınlığa karşı türbanla örtmüş kizlan-
mız...
Olsun!..
Bizim kizlanmız!..
Laik cumhuriyet devletinin üniversitesine türban-
la giremezler; bılim yuvasında teseftüryasaktır; ama,
Allah'ın denizıne çarşafîa girebilirier...
•
Tatil için Istanbul'dan üç beş gün aynlayım dedim,
devlet ikı bankaya daha el koydu.. ^
özelleştirmetersinedöndü.. ' ~
Bu, devletin el koyduğu kaçıncı banka?..
Sayı 30'a yaklaştı..
IMF emrediyor.
Bizimkiler uyguluyor...
Ama bu iş o kadar basit sayılamaz; verilen karar-
ların yalnız ekonomik değil, siyasi, hatta ideolojik bir
yanı da var; Türkiye'de yabancılara ucuzundan sa-
tılacak banka pazan mı kuruluyor?..
IMF adına bu işlen yapan kişi kim?..
Dünya Bankasf ndan Ankara'ya atanan ekonomi-
den sorumlu Bakan Kemal Derviş!..
Balta gövdesine indikçe, ağaç söylenırmiş:
- Ulan, hiçbir şeye yanmam; sapın bizden ona
üzülürûm!..
Siz bu yazıyı okuduğunuz zaman ben Istanbul'da
olacağım...
önce desen vardı...
güzel sanatlar fakültelerinin
* Resim
* Grafik
* Scramik
* Heykel -
* İç Mimarlık
* Resim Öğretmenliği
bölümlerine hazırlanmak,
yaşantınıza boyut katmak,
çizginizi geliştirmek,
istiyorsamz...
desen çalışmalarımıza
sizleri bckliyoruz.
UC|IJİARAŞTIRMACI
i O^ztrtclüK
Pans Caddesı No 14
Kavaklıdere - Ankara
Tel: (0312) 417 77 20 pbx
Faks:(0312)41757 46
e-posta:umag@umag.org.tr
www.umag.org.tr
Canırmz, ciğerimiz. arkadaşımız,
kardeşimiz, kızımız veoğlumuz
SEMA YILDIRIM (BUDAK)
ORHAN YILDIRIM
Evlendiler.
Yaşam hoyu mudıûuklar dileriz.
M. ÖZGÜR - M. BARIŞ, JALE - MAHMUT
Y A V R U A İ L E S I