24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2002 ÇARŞAMBA DİZt J\eniz'leri U kurtarmak istediler 29 Kasım 1971 'de Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ulaş Bardakçı, Ömer Ayna ve Ziya Yılmaz Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçtılar DRALÇALIŞLAR 12 Mart 1971 askeri darbesine bu ortam çinde gelindı. Her zaman olduğu gibı ge- ekçe "kardeş kavgasım önlemekti". Ul- cücüler ve Komünızmle Mücadele Dernek- eri üyeleri ve MİT ajanlan tanık, devrim- :i gençler sanıktı. Ögretmenler, sendika- :ılar tutukluydu. Gençliğin öfkesi ve çaresizliği 12 Mart 971 askeri darbesiyle iyice yükseldi. De- üz Gezmiş, Mahir Çayan, tbrahim Kay- »akkaya 1968*de yüreklerinde sıkışan öz- ;ürlük umudunu isyana dönüştürmeyi dü- ündüler. 12 Mart 1971 karabasandı. O dönemde tu- uklanıp mahkûm edilmeye çalışılan ve bir kısmı da nahküm edılen isimlere bakarsak bu mantık daha iyı jılaşılır. Profesör Muammer Aksoy, Profesör Uğur Üacakaptan, Profesör Mümtaz SoysaL, Uğur Mum- <n, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, İlhan Selçuk. frofesör Bahri Savcı, Profesör Tank Zafer Tuna- ja, Çetin Altan, Profesör Cahit Talas, Sabahattin Eyuboğlu, lluç Gürkan. Sadun Aren, Behice Bo- ran, Turgut Kazan, Kemal Türkler, Altan Öy- nen, Sevgi Soysal, Azra Erhat. Armağan Anar tu- tıklanan. gözaltına aluıan binlerce isimden yalnızca hrkaçıydı. 12 Mart askeri darbesl 12 Mart askeri darbesinin geleceği, Denız Gezmiş, Hüseyin înan ve Yusuf Aslan'ın idam edılip edılmeyeceklerine dü- ğumlenmıştı. Ülkenin önde gelen aydınlan bu idamı önlemek için im- za toplarken. onlann genç arkadaş- lan da silahlı eylem yoluyla De- niz'leri kurtarmaya çahşıyorlardı. Onlann idam karanna muhale- fet eden zamanın Askeri Yargıtay üyesi Nihat Saçboğlu daha son- ra bu karar için şunlan söylemiş- ti: "tdamlar bir adli hata sonu- co olmuştur. Deniz Gezmiş ve arkadaşlaruun idam değil, 15-24 >il ağır hapis eezası ile yargılan- maları gerekirdi. Mahkeme ka- muoyunun genel havasına uy- du. O dönemde komutanlardan da baskı oldu." Sinan Cemgil, Alparslan Öz- doğan ve Kadir Manga dağa çık- maya hazırlarurken 31 Mayıs 1971 tarihinde jandarma tarafindan öl- düriildüler. Bir gün sonra Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir lstan- bul Maltepe'de bir evde kıstınldı- lar. Hüseyin Cevahir öldüriildü, Mahir yaralı olarak yakalandı. Deniz'lerin yargılamalan sürer- ken îstanbuTda tutuklu olan Ma- hir Çayan. Cihan Alptekin, Ulaş Bardakçı, Ömer Ayna ve Ziya Yıl- maz Istanbul Maltepe Ceza- evi"nden tünel kazarak kaçtılar. Tanh 29 Kasım 1971'di. Mahir'- lerin kaçmasıyla bırlikte askeri baskılar daha da arttı. Dışandaki- lerin artık tek bir hedefi kalmıştı. Deniz Gezmiş'leri ıdamdan kur- tarmak. Sıkıyönetımin ve o sıra- da Meclis'te çoğunluğu elınde tu- tan Süleyman Demırel önderiiğın- dekı AP'nin hedefi ise Denız'leri bir an önce ölüme göndermekti. Ulaş Bardakçı 18 Şubat 1972 ta- nhinde Istanbul'da öldüriildü, Zı- ya Yılmaz ağır yaralı olarak yaka- landı. Bu baskınlann başında iki ünlü ıstihbaratçı vardı: HiramAbas Arkadaş ıyor Oral Çalışlar, ilkay Demir, Necmi Demir, Tuğrul Eryılmaz, Oğuz Etçi, Atilla Keskin, Ertuğrul Kürkçü, OğuzKan Müflüoğlu, Muzaffer Oruçoğlu, Ulkü Sağır, Teslim Töre ve Mustafa Yalçıner Mahir Çayan ve Cihan Alptekin, Deniz'leri kur- tarmak amacıyla Ankara'ya gittiler. Orada kendile- rine yardım eden ODTÜ ögrencisi Koray Doğan 8 Mart 1972'de polis tarafından, kaçarken sırtından \oırularak öldüriildü. Mahir Çayan ve arkadaşlan Deniz'leri kurtarmak amacıyla Ünye'deki tngiliz tek- rüsyenlerini kaçırdılar onlan da yanlanna alarak Kı- zıldere'ye gittiler. 1968 gençlik önderlerinin çok önemli bir kesimi Kızıldere'de toplanmıştı. MÎT'çi Mehmet Eymür'ün anlatnğına göre operasyonun ba- şında o zaman MtT Müsteşan olan 12 Eylül darbesi- nin Kara Kuvvetleri Komutanı Nureöin Ersin vardı. 12 Martçılar ellerinı ovuşturdular. 31 Mart 1972 günü üç Ingilız teknisyen ve on devrimci genç bombalarla yok edildi. ErtuğrulKürkçü yakalandı. Mahir'lerin öldü- rülmesiyle, 12 Martçılar hedeflerinin bir kısmını ger- çekleştirmişlerdi. Şimdı sıra Deniz'lenn idamınday- ve Mehmet Evmür. • Süleyman Demirel, Denizler'i idama yollayan darbecilerin parlamentodaki en büyük destekçisiydi. Kimi kesintilerle 30 yıl sürecek iktidannı o yıllarda garantiye alacaktı. Yanm kalan bastırma hedefi 12 Eylül darbesiyle tamamlandı. dı. 1968 gençliğının "Keko NiyazT'si - Niyazi Ytf- dızhan 4 Mayıs !972'te çaresizlik içinde Jandarma Komutanı Kemalettin Eken'i kaçırararak Deniz'leri kurtarmayı düşündü ve canından oldu. Aradan 30 yıl geçti 6 Mayıs 1972 sabahına, Deniz Gezmiş, Yusuf As- lan ve Hüseyin Inan'ın idam edildiği güne böyle ge- lindi. Aradan 30 yıl geçti. Onlan idam eden mantık buülkedehâlâdeğişmedi. Süleyman Demirel, Deniz'- leri idama yollayan darbecilerin parlamentodaki en büyük destekçisiydi. Kımi kesintilerle 30 yıl sürecek iktidannı da o yıllarda garantiye almıştı. Bu olaylar- darolalan 12 Martçılar yıllarca kaderimize hükmet- tiler. 12 Mart askeri darbesinde yanm kalan bastır- ma hedefi 12 Eylül 1980 darbesiyle tamamlandı. 1968, dünyanın her yerinde ya- şanmıştı. Avrupa'da düzene isyan edenlenn başında Daniel Cohn Bendit'ler, JoschkaFıscher'lervar- dı. Orada da silahlı eylemlere baş- vurulmuş, önemli adamlar kaçınl- mış, çok daha güçlü silahlı örgüt- ler çok büyük suikastlar düzenle- mişlerdi. Ancak, 1968'inenerji- si, Avrupa'da demokrasinin geliş- mesi, sistemin reformlar yoluyla düzeltümesi için bir ivme yarattı. Bizde 1968'in intikamı üzerine kurulan baskıcı sistem ise hâlâ varlığıru sürdürüyor. Düşünceye düşmanlık, örgütlenmeye saldın, ilk olarak o yıllarda düşünüldü. Türkiye'yi yönetenler 1960'larda yükselen özgürlük ısteğını bastır- mak için oyun üstüne oyun düşün- düler. tki askeri darbe bu tepkinin ürünüydü. Sonra Türkiye, sürekli gen gi- den, yoksullaşan bir ölüm ülkesi- ne dönüştü. Deniz'leri idam eden zorbalık sürdürüldükçe Türkiye batn. Tür- kiye. gerilikten ve yoksulluktan kıirtulamadı. Deniz'lerin 1968'ler- deka öfke ve isyan dolu bakışlann- da ve ölümün üzerine yürüyen ka- rarh, genç yüzlerinde bir gelecek vardı. 6 Mayıs 1972 sabahı bu gele- cek öldüriildü. Onlan yok ede- rek, onlann anısına 30 yıldır kin duyarak zulüm yapanlar, Türki- ye'nin geleceğini kararttılar. De- niz'lerin idamı, Türkiye'nin ge- leceğine yönelik kötü hesaplann ilk adımıydı. Deniz'lerin bıraktığı miras, hak- sızlığa karşı isyan eden Türki- ye'nin geleceğiydı. YARIN: N. Demir Mahlr'lerln kaçışım, M. Oruçoğlu İ. Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı cezaevinden kaçmadan önce THKP-C duruşmasında. Kaypakkaya'yi ESENBOĞA HAVAALANI Sinan CemgiPin polislere oyumı ATtLLA KESKtV ABD Dışişleri Bakanı'nın geleceğini duyunca, protesto etmek için apar topar toplanıp, bulduğumuz araçlara doluşarak Esenboğa Havaalanı'na gelmiştik. (1969). Fazla kalabalık değilız, yüz - yüz elli kişi. Hemen hepimiz birbirimizi tanıyoruz. Sessizce ortalıkta dolaşıyoruz. O dönemler havaalanlanrun çok kalabalık olmadığı, ara sıra bir uçağın inip kalktığı günler. Oldukça uzun bir süre geçiyor, gelen giden yok. Bizim yolcu olmadığımız kabak gibi ortada. Ama bir şey yapmadığımız için, alana doluşan polislerin, "frukolarm" da bize bir şey yaptıklan yok... Biz böyle aylak aylak ortalıkta dolaşa durahm, aramıza başka türlü giyinmış(!) birkaç 'öğrend' daha katılıyor. Genç olmasına gençler, ama kıyafetleri bir tuhaf, sırtlannda uzun bir pardösü, takım elbise, kravat... Bir tek aiınlannda, "biz sivil polisiz" yazmıyor... Bizim yeni protestocular iki kişi bir araya gelip konuşmaya başlamasın, hemen sokulup kulak misafıri oluyorlar. Birkaç kez lafa kanşmaya bilekalkıyorlar... Sevgili Sinan (Cemgfl) kulağımıza fisıldıyor... "Bunlan ancak böyle rezil edebuiriz.-, herkes birbirine çakbrmadan anlatsın, ben başlaymca hepiniz başlarsuuz." Herkes birbirinin kulağına bir şeyler fisıldıyor. Sivil polisler şaşkın, kulaklannı dayayıp bizi dınleyecek samimiyetleri yok, meraktan çatlıyorlar... Biraz sonra Sinan'ın işareti ile oyunumuz başlıyor. Sayılan dört beş olan sivil polislerin etrafinda birer halka oluştunıyoruz. Sonra açılıp, onlan bu halkanın ortasuıda bıraİayonız. Hiç kimseden ses çıkmıyor. Bununla yetinmiyoruz, hepimiz parmaklanmızla ortadaki sivil polisleri işaret ediyoruz. Resmi polisler de sivil polisler de şaşınp kalıyor. Düşünsenize, ortada çıt kınldim giyinmış birkaç insan, etrafinda yirmi otuz kişi toplanmış, hepsi parmaklanm onlara uzatmış sessizce dunıyorlar... Ne yana dönseler parmak görüyor garibanlar... Akıllan başlanna gelince de çemberi yanp kaçarak uzaklaşıyorlar... Onlan kaçırttıktan sonra, biz de oyuna son verip kahkahalarla gülmeye başhyoruz... Ama o gün, hevesimiz kursağımızda kaldı. Gelen giden olmadı, ya biz istihbaratı yanlış ahruştık ya da bizler alana doluşunca. Bakan'ı başka bir alana indirmişlerdi... Mahir Çayan'lar cezaevinden kaçtıktan sonra Hatice Alankuş'un evinde saklandılar Cevahir öldürülünce karanmı verdim ÜLKÜSAĞIR Anmak istediğim biri daha var. Hatice Alan- kaş. Hatice ne bir önderdi ne de militandı.. an- cak, hapishaneden kaçan Mahir'i, Ulaş'ı, Ömer'i, Cihan'ı ve Ziya'yı az bulunur bir ce- saret ve fedakârhkla evinde saklamayı kabul et- ti. Ama hapishanede öldü. Daha doğrusu ih- mal sonucu öldürüldü. Yitirdiklerimizi anarken ondan söz etmemek büyük bir hata olacakn. Evlerini bize devretmeden önce bir süre bir- likte kaldık. Evini ve hayatını altüst eden bir yığın insanın varhğına rağmen her zaman gü- ler yüzlü ve kibardı. Onunla ilgili en canlı anım yine karla ilgili. Birlikte çıktığımız ahşveriş- ten dönerken aniden bastıran karla Taksim'de kalakalmamız, Hatice'nin büyük bir maharet- le özel bir arabayı durdurarak Levent'e kadar ulaşmamızı sağlaması ve sonra 3. Levent'e doğru yola koyulmamız, Epeyce yolumuz var Ben sıkı sıkı Hatice'nin koluna yapışmışım, düşmemeye çalışarak üerliyoruz. Hava çok so- ğuk ve galiba kıyafetlerimiz de pek sağlam de- ğil. Zira çok üşüyoruz. Epeyce bir yolumuz var ve sonunda korktuğum başıma geliyor. Dü- şüyorum. Benı kaldırmak isterken Hatice de dü- şüyor. Karlann içinde kahkahadan kınlarak oturuyoruz. Öylesine gülüyoruz ki ayağa kal- kamıyoruz. Tam kendimizi toparlayıp ayağa kalkacakken bizim halimize gülerek bakma gafletinde bulunup önündeki ağaca toslayan ve yere serilen bir adam bunu başannamıza en- gel oluyor. Karda öylesine uzun bir süre orur- muşuz ki, kalktığımızda neredeyse donma nok- tasrndayız. Çok uykum olduğunu, oraya uza- ramadı. Tanı konulduğunda artık çok geçti. ts- tanbul'a herkaryağdığında Hatice'yi anımsa- mam doğal degil mi? Anılar beni hüzne boğ- du. Yine de olumsuz bir hüzün değil bu. Zira, ters teperek birçok güzel şeyi anrmsamama yol açtı. Bunlann başında Hüseyin Cevahir geliyor. Yakın arkadaşlan onunla ilgili pek çok şey an- latabilir. Ne var ki, onunla ortak hiçbir anısı ol- • Hatice bir duruşma sırasında hastalandı. Kann ağnlannın psikolojik olduğu ileri sürüldü. Ağn kesici iğneler, çocukça bir umutla kaynatılan nane limonlar işe yaramadı. Tanı konulduğunda artık çok geçti. Hatice Alankuş nıp uyumak istediğimi söylüyorum. Ama Ha- tice diretiyor. Kestirme olsun diye bahçelerden geçirerek beni eve kadar süriiklüyor. Bir duruşma sırasında hastalandı. Kann ağ- nlannın 'psikolojik' olduğu ileri sürüldü ve hiç- bir şey yapılmadan hastaneden geri gönderil- di. Sancısını büyük bir metanetle göğüsledi; ağ- lamadı, sızlamadı. Ağn kesici iğneler, çocuk- ça bir umutla ksynatılan nane limonlar işe ya- mayan, sadece ona dair anılan olan dışandan bir kişinin izlenimleri Hüseyin'i daha nesnel anlatabilir. Bence herkesin tanıması ve anım- saması gereken bir insandır Hüseyin. Dost, na- zik, saygılı. 68'lerdeki genel devrimci tipinden son derece farklı. Birçoklan benim gibi mini etekli burjuva kızlanna horgörüyle bakar, mi- tinglerde en gerilerde, görülmeyecek yerlerde durmasına özen gösterirken, Hüseyin bizimle sohbet edecek kadar gönül eriydi. Bizi küçüm- semediğini, değer verdiğini düşünürdük. Bu da bizim köşemize çekilmemizi engellerdi. Her mltlngde mlni etek glydlm Bir kişi de olsa bir devrimcinin bizi dışlama- ması önemliydi. Belki o da bizim mini etekle- rimizden rahatsız oluyordu. Bilmiyoram. Hiç belli etmedi. Diğerlerinin bize yönelik dışla- yıcı ve küçümseyici tavnna inat her mitinge mi- ni eteğimle katıldım. Yine de, bir miting önce- sinde kot pantolon ve lastik botlanmla beni gördüğünde Hüseyin'in hoşnutlukla 'Amazon kryafetine bürünmüşsün' demesı. sonraki bü- tün mitinglere pantolonla gitmeme neden ol- du. Benim için ve çevremdeki birçok insan için çok değerliydi Hüseyin. Onupek fazla tanıma- mama karşın, gösterdiği yakmlık ve saygıydı onu benim için değerli blan. 'Devrimci Hüse- yta'di. Bu nedenle onun öldürülmesi anlata- mayacağım kadar çok üzdü benı. Değil Mark- sizmi, THKP-C'nin neyi savunduğunu bile bil- meden saf tutmam Hüseyin'in öldürühnesi yü- zündendir. Onu az da olsa tanımış, onunla ko- nuşmuş, aynı masada çahşmış olmak benim için onurdur. Tanıdığım için mutluyum diyebile- ceğim epeyce insan vardır, ancak onur duydu- ğumu söylediğim çok az sayıdaki insandan bi- ridir Hüseyin. AVRUPA'DAN GURAY OZ Avrupa'da Gölge Koyulaşırken Son yıllarda Hollanda hiç alışık olmadığı durum- larla karşı karşıya kalıyor. Avrupa'nın en özgür ül- kelerinden biri olan bu denizden çalınmış toprak- ların insanları, yabancılara, farklı renklere, farklı kültür ve dinlere, farklı yaşam biçimlerine hiç ya- dırgamadan bakabilen, birlikte yaşamayı becere- bilen neşeli Hollandalılar, önce Rotterdam yerel seçimlerindeyabancı düşmanı aşın sağcı Leefba- ar Nederland partisinin yüzde 33 oy alması ile bir şok yaşadılar. Daha sonra Pim Fortuyn çıktı ortaya. Pim Fortuyn yabancılara, Müslümanlara ateş püskürüyor, hastalara ve sakatlara yapılan yar- dımlann azaltılmasını önerıyordu. Kamuoyu yoklamalan bu yeni aşın sağcı For- tuyn'un Listesi partisine büyük şans tanıyorlardı. Öyleanlaşılıyordu ki, 15 Mayıs'tayapılacakseçim- lerde Avrupa Biriiği'nin aşın sağın güçlendiğı, sos- yal demokrat iktidann sona erdiği ülkeler listesine Hollanda daeklenecekti. SeçimlerPim Fortuyn'un yine bir beyaz Hollandalı tarafından öldürülmesin- den sonra büyük bir olasılıkla ertelenecek. Ve bü- yük bir olasılıkla Hollanda, Avrupa Birliği ülkeleri içinde muhafazakârlann yönetiminde, belki deeışı- n sağın koalisyon ortağı olduğu ülkeler blokuna ka- tılacak. • • • Avrupa'nın üzerindeki gölge koyulaşıyor. Her seçim yenilgisi solu, sosyal demokratlan merkeze doğru koşturuyor. Her seçim yenilgisinden sonra sosyal demok- ratlar çizgilerini gözden geçiriyorlar ve kurtuluşu kendilerine merkezde bir yer aramakta, kadim il- kelerini terk etmekte buluyorlar. Sosyal demokrat ya da sol partilerin iktidarda bulundukları ve Av- rupa Birliği Parlamentosu'nda çoğunluğu oluştur- dukları dönem sona erdi. Hem sosyal demokrat- lar sosyal demokrat olmaktan neredeyse çıktıkla- n için, hem de merkeze doğru koşmak işe yara- madığı için böyle oldu. Çalışanlar sosyal hakları sürekli budayan, kur- tuluşu merkezin sığ sulannda arayan sosyal de- mokratlara oy vermekte zorlanıyorlar. Merkezin ve sağın has partileri dururken, soldan sağa doğru çar- k eden partileri ne yapsınlar? Almanya'da otomobil sektörü grevde. Basın işçileri greve hazırlanıyor. Sosyal demokratlaryaklaşan seçimlere böyle ha- zırianıyor. Fransa ise en taze örnektir. Aşın sağcı Le Pen yüzde 18e yakın oy aldı cumhurbaşkanlığı seçim- lerinde. 15 Haziran'daki seçimlerde de bugüne kadar giremediği pariamentoya girecek gibi görü- nüyor. Jacques Chirac önümüzdeki dönemi ga- rantjye aldı. Paramparça sol ve güçten düşmüş Sos- yalist Parti'nin seçimlere kadar nasıl bir hazırlık içine gireceğini ise herkes merak ediyor. Avru- pa'nın sağa kaymamakta direnen Fransız Sosya- list Partisi bakalım merkeze doğru bir yolculuğa çıkacak mı? Bakalım komünistler "az bölündük bi- raz daha bölünelim, arınalım" mı diyecekler? • • • Seçim yenilgilerinden sonra sol ve sosyal demok- rat partiler her nedense kurtuluşu merkeze doğru sonu belirsiz biryürüyüşte buluyorlar. Herterörola- yı ise sanki çoktandır beklenirmiş gibi Avrupa ül- kelerinde demokratik hakların kısıtlanmasına yol açıyor. 11 Eylül 'den sonra hemen hemen tüm Av- rupa ülkeleri "teröre karşı önlemler" adı altında de- mokratik hakları sınırlayıcı bir dizi yasayı üç beş gün içinde parlamentolarından geçiriverdiler. Bu işte en hızlı ve gönüllü ülke de Almanya oldu. Sos- yal Demokrat-Yeşil koalisyonunun Içişleri Bakanı Otto Schily yabancıları fişlemeyi, bir dizi anti-de- mokratik "önlemi" hızla yasalaştırdı. Sosyal demokrat seçmenler partilerini tanımak- ta zorlanıyorlar. Terörü önlemenin demokrasiyi kısıtlamakla na- sıl mümkün olabileceğini sorup duruyorlar kendi kendilerine. Reformcular uyarıyor: Sosyal hakları sınırlandırmak ateşi harlandır- maktır. Demokratik hakları kısıtlamak düdüklü tencere- yi sıkı sıkı kapatmak demektir. Sakın patlamasın! e-posta: [email protected] T.C. ISTANBUL ÜNÎVERŞITESİ REKTÖRLÜĞÜ AYDINLANMA KONFERANSLARI No: 18 Konuşmacı Prof. Dr. Necla ARAT Konu Demokratik Toplunıda Kadının Yeri Gün : 08 Mayıs 2002 Çarşamba Saat : 15.00 Yer : Î.Ü. Fen Fakültesi, Ord. Prof. Dr. Cemil Birsel Konferans Salonu A\ duıhk yannlar özlemi içindeki tüm yıırttaşlanımz davetlidir. ÇORLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 2001 192 Davacı Fikri Dönmez tarafından davalı Avniye Dönmez aleyhine ikame olunan V'elayetın Nez'i da- vasında verilen ara karan gereğince; Davalı Avniye Dönmez adına çıkanlan dava dilek- çesinin adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edi- lemeden bıla tebliğ iade edildiği, başkaca adresınin de tüm araştırmalara rağmen bulunamadığı anlaşıldı- ğından; Davalı aleyhine açılan V'elayetin Nez'i davastnın 27.6.2002 günü saat 9.40'ta duruşmada mahkememiz salonunda hazır bulunması \eya kendini bir vekille temsil ettirmesi. aksi halde yargılamanın HLMK'nm 213-377. maddesi gereğince davalının yokluğunda devam edilip karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 24.4.2002. Basın: 26342
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle