19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 JVRYIS 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA SOYLEŞI DEVRİMDEN, EVRİME. TURHAN SELÇUK VE. '' DURUST TABİATLI İSTANBüL EFEKDİSÎ A<5riK/ IN HARİKULÂDE MACERALARI 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN TürküîeronurumuzArifSağ: Müzikal anlamda ulusal bir zevk yaratabilirsek, Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna insanlann birbirine yabancılaşmasını ortadan kaldınnz. Belki bu kültürel banş, insanlann siyasi banşını sağlayabilir HATtCE TUNCER Arif Sağ'ı anlatmaya gerek var midır? Bağ- lamasını üstadı olacak kadar çok sevmiştir. DinJeyıcisinın sevgisi, Anf Sağ'ın bağlamaya olan sevgisi kadarbüyüktür. Gözüne umutlaba- kar, sazından "medet" bekJerler. Söz, sevgi ifa- de edemez, eğılip elinı öpmek isterler. Yüzyıl- lann geleneğidir bu. Ozan halkının sesidir, halk da ozanına saygılıdır. Elinde bağlamasıy- la 6O'lı yıllann başmda Erzururnun Aşkale il- çesinden kalkıp geldiği IstanbuJ 'da Şehzade- başı'ndakı sınemalarda, düğiin salonlannda her akşam çalar söyler: "Biz zannettik ki Is- tanbul'a gittiğimiz zaman, fıemen Beyoğ- lu'nda liiks yerlerde oturacağız. İstanbul'a gelen, surlara çarptı geri düştü değil mi? Kentli olma yerine varoşlu oldular. l stelik de kendi kültüründen kopmamış, ama ken- di kültürünü yaşayamayan bir garipliğin içerisine düştüler. Türkiye'nin birçok ye- rinden insanlar bir araya geldiler ve külrü- rel anlamda birbirleriyle anlaşamadılar. Arabesk nıüziği bunlann ortak müziği gi- bi sunuldu. Ondan sonra biz bunun adını va- roş müziği, gecekondu müziği koyduk." rlönAitıl Kendisi de arabesk müzik yapar. Orhan Gencebay'la tanışmalan da o yjllardadır. Ay- nı plak şirketınde birlikte çalışırlar: "Genciz işte, ufkumuz da gelişmemiş o zaman. Köy- den gelmişiz kentle, hasbelkader meşhur olmuş, onun sarhoşluğunu yaşayan birgenç. Müzikal anlamda belki gelişmiş, düşünsel anlamda gelişmemiş birgenç o zamanlarArif Sag. Lümpenliği yaşadım ve büyük haz alı- yordum. Vani argo, sokak kültürüyle yaşa- mak, gününü gün etmek anlamında. Ama oradan dönmek ya da oraya rakılıp kaimak da vardır. Benim dönemimde meşhur ol- muş insanlann birçoğu o yapının içinde kal- dı ve onu meslek edindi. Sonra varoşlarda yaşayan insanlann duygusal unıudu haline geldiler." Dünyayı anlamayabaşladığı yıllar müzığekat- kı yaratma yıllandır. Sağ'ın arabesk dönemı 1975 te tstanbul Devlet Türk Müziği Konser- vatuvan 'na öğretim görevJisı olarak gırmesiy- le kapanır: "Onlan apolifize bir toplum ha- line dönüştüriiyorduk. Arabesk Idmlik kay- bıdır. Garibanûğı, fukarabğı, ezilmişliği an- latır, ama onun direnişini anlatmaz. Halkın müziği değildir, halka reva görülmüş bir tnüziktir. Dinlemek üzere onJara sırınga- lanmış müziktir." Baftlama rocltall Bağlamanın aşağılanmasına "köylö külrü- rü" diye dalga geçilmesine yanıtı, Şan Tıyat- •osu'ndaki resitali olur: "llk defa bağlamay- la resital verilebüeceği örneklenmişti. O sü- reç, okumuş jazmışlann eline yeniden bağ- amayı almalannı getirmiştir. Aradan 37-38 *ne geçti. Popçusundan cazcısına kadar linleyin, her albümde bağlama vardır. Bu loktaya kolay gelmedi bu ülke. Bu ülkede milıon kaset safmayı elinin tersiyle iten damlarvardır. Türkiye öyle küJrürel anlam- la sanıldığı gibi sahipsiz değildir. Bazı in- anlar da direnmiştir. O mücadelenin içeri- inde fazla mütevazı olmaya gerek yok, be- im de ciddi pajim vardı. BugünJerde kılı- nı sırt çantası gibi yapmış, arkasında bağ- ıması üniversiteye giden gençleri görüyo- um, çok hoşuma gidiyor." koruma Arif Sağ, kendi müzikal kimliğini koruya- k ulusalhğı, buradan da dünyayla ortak bir rde buluşma>i sa\-unurher zaman: "Ama bu- şurken kimliklerini yok sayarak, yeni bir ıpuımiçerisine sokmak vanlışOr.Atatürk'ün diğı yanlış anlaşılıyor. Atatürk'ün anlat- ak istedigi, var olan kültürel malzenıenıizi şiligini bo/madan dünyanın anlayacağı le tajımaktır." alk müziğini bozdurtmam ArifSağ'ın halkmüziğini Batı çaJgıIanyla söyleyen bazı sanatçılan sert biçımde eleştı- rilerine "kendi de yapıyor" diye yanıtlar gelir: "Melodik anlamda yanlış çeviriyor- sa niye susayım? Devletin paralannı biri- leri horramJadığmda nasıl zoruna gidiyor 'Ben bu ülkenin vatanda§ı>Tm. O hazinede benim de hakJcım var' divorsan, benim ül- kemin kültürünü de sen yanlış çevirip bir yere sattığın zaman orada da benim hak- kım var. Doğru çevireceksin, doğru çevir- mek de biraz zordur. Ozaman sen de 6 ay- dabir kaset yapma. Sen de 6 seneçalış, doğ- ru adapte et Türküîer bizım onurumuz- dur, Anadolu üısanınm bin yıllık direnişidır' diye sahipçık. Hiçbirzaman bu ülkede en i\i bağlama çalan adam benim demedim. Ama bana böyle bir ad takıldı. 30 yıl- dır takıldı ve devam ediyor. Bunun rahatsızlığmı da duydum, terletri beni. Ben tek başıma en mü- kemmel benim demem. Halk müzi- ğini bilen adamlar denildiğinde be- nin adıma da rastlarsınız, Bana böy- le bir misyon yüklenmişse ben de bu- nun gereğini yerinegeriririm. Misyo- nun gereği oraya müdahale bakkım doğar. Kamuoyunun çok ünlü yap- tığı sanatçılar vardır ama kamuoyu onlara müdahale hakkı vermez. Be- nim gibi, Ruhi Abi gibi, Nida Töfek- çi, Musa Eroğlu, Yavuz Top gibi ba- zı isimJer vardır. Bonlara kamuoyu kendiBginden bir nusyon yüldenıiştir. 'Dedikleri doğru- dur' diye kanaat sahibi olmuşlardır. 'Halk bizi beğeniyor' diyorlar. Bu- günkü parlamentoyu da bu halk seç- ri. Sokakta niye ağlıyor o zaman. Yaniış öğrerirsiniz yanJışa "evef der ondan sonra yanlış yapar." Türkülerin anlatım gücü, yüzyıllan aşıp bugünlere gelmesınin nedenidir: "Türküler neyse derdi açık söylö- yor. 'Seherde birbülbül' diye başlayan bir türkü var: 'Okaş ogöz odil odiş/ Gül açmış yanağında/Okaş o göz odil odış/Ballarvardudağında..' O 'dudak' sözcüğü çok insani bir anlatım. Bu kadar asil, bu kadar sevecen, bu kadar anlamlı anlatdamaz. Bugünkn türkülerin bugün- kü tırmanışı işteo samimiyetinden kaynak- lanıyor. Ben 'dedim ama' demez. Dediğini der. 'Senı severim ama...' tşte burada bitti. Türkülere dönmemizin nedeni bu dolayh anlatımlardan bıkfığımızdandır." Yönetime karşı muhalıfetı halkadına ozan- laryapar:"HaJkın o günkü istemi neysetür- küyle onu söylerler. Nesimi, PirSultan, Da- daloğlu, Bedrettin, Köroğlu... Bunlann hiç- birisi sistemle dost olamamıştır. Hepsi ce- zalandınlmıştır. 'Ben de bu yayladan şaha gidenm'idinliyorinsanlar.Benimsloganmü- idğim halk müziğidir. Halk müziği bir muha- lif müziktir. 68'lerde öğrenci harekeüerinde Pir Sultan Abdal türküleri marş olarak söy- lenirdi Ne oidu ld Pir Sultan'ın türküleri ça- ğunızda marş halinedönüştü? Hiçbir şeyde- ğişnıediği için. yaşadığı dönemdeki koşiıilar değişmediği için Pir Sultan türküleri geçerfi- liğiıu koruyor. Çağın türküsü bâlâ Pir Sultan târköleridttf Anf Sağa göre müzığın dilı si- yasetten daha etkilidir: "Siyaseti birileri üretiyor, halka sunuyor. Müziği halk üre- riyor ondan sonra sunuvorsun. Katkısı ol- duğu için daha da sahipleniyor. Siyasetin maksadı onunkiyle aynı değil. Bir türkü- nün etkisi bir başbakanın iki saatlik nut- kundan daha etkilidir. Müzik bir dolu şe- yi içinde barındınr. Siyaseti banndınr. Beni bir kenanndan bağİamış bırakmayan da o yanıdır. Siyaseti öyle edepli yapar ki öyle dalga geçer ld anlayamazsınız, aJkışlarsınız" Dost Yarası ArifSağ, 6 yıl aradan sonra "DostYa- rası" adlı biralbüm hazırladı. Albüm- de, "NurhakSemahı w nda Sağ'a orkest- ra eşlik ediyor: "Senfonik anlamda düşünülmüş orkestra semaha eşlik ediyor. Semahı onlann peşine tak- mamışım. Semah bütün canlılığıyla, bütünorijinh'ğiyieduruyoröyle. 'Pen- cereden Daş Gelıyor'da bir flamenko gîtar, bir bağlama, başka enstrüman yok. 'Hop Çerkez'de nefesliler var. Biraz pop caz anlayışında, ama kla- sik Arif Sağ'a dokunmuvorum. Yıl- lardır nlusal zevki yaratmak gereği- ni savunuyorum. Kuşaklar arası ve bölgeler arası zevki yaratmayı bece- remedik. Erzurumluya zeybek, Ay- dınlıva da bar çalamazsın kolay ko- lay. Müzikal anlamda ulusal bir zev- ki yaratabilirsek, Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna insanlann birbi- rine yabancıiaşmasını ortadan kaldı- nnz. Belki bu küirürel banş, insan- lann siyasi banşını sağlayabilir. Bu kasette sanki biraz bu düşünceye bir hiznıet etnıe adımı var gibi." GÖRÜŞ Prof. Dr. TL RKKAYA ATAOV Aleviler 5 Mayıs'ta Ankara'da Hüseyin Gazi Dağı'nda on binlerce Alevinin katılımıyla bir şenlık yer ala- cak. On gün önce de, "AB, Türkiye ve Aleviler" konulu bir toplantı olmuştu. Bunları Ankara, Is- tanbul, Izmir, Eskişehir, Antalya ve Kayseri illeri ıle Avustralya, Avusturya, Danimarka, Fransa, Hol- landa ve Isvıçre Alevi kuruluşlan düzenliyor. Farklı tanımlarvarsa daAlevilikteoloji yerine fel- sefeyı, vahiy yerine aklı koyar. Köktendincı şeri- ata karşı, sorgulamayia başlayan bir halk öğreti- si, bıryaşam bıçimidir. OrtaAsya Islam-oncea Türk yaşamı, Anadolu ilkçağ düşüncesi, Dionysos tö- renleri ve tektanrılı dınlerin batınî yorumu gibi bir- çok kaynaktan beslendi, Ahilıği özümsedi, Islam içinde Ali yandaşlanyla kaynaştı. Anadolu soylu- lan şeriatçı Islamı egemenlıklenni pekiştirmek için kullanırken, Oguz kökenlı Türkmenleryüz yüze gel- dikleri haksızlığa başkaldırdı ve Orta Asya'dan getirdiklerı paylaşmacı-dayanışmac/ değerleri Arap Yanmadası'nda doğan muhalefetle birieş- tirip düşünsel bıryapı oluşturdu. Islamı, kendi öz kaynağıyla kanştırarak, bir halk dini biçiminde Anadolulaşmasını sağladı. Kerbela olayı bile, 37 kişinin Sıvas'ta yakılması gibi, zulme uğrayan in- sanın acısını ınsanlığın acısı durumuna getiren ortak anıdır. Aleviliğin variık koşulu laikliktir. Aklın kuşatıl- masına cephe alır. Demokritos un atomcu an- layışı, Mutezile öğretisi, El-Razi'nin deney ve gözlem yöntem/ ve Ibnürrüşd ün aydınlığından yanadır. Kişisel istence, bıreyin sorumluluğuna ınanır. Tann'ya en yakın olan şey akıldır. Aleviler, bu nedenle, ıçtenlikle Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve laiktirler. Yaşamın ve toplumun entelektüel kaynaklarını araştırdıklarından, Batı hürnanızmi gündeme daha gelmeden, şeriat kuşatmasına karşı çıkmışlardır. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın te- mel desteklerinden olmuşlardır. Şeriat-tankat-marifet-hakikat aşamalı "dörtka- p/"ya ve "kırk makam"a bağlıdır. Buradaki şeriat ortodoks Islamcılık değildir. Akla dayanan bilim, şefkât, eline-belıne-diline sahiplik, vericilik, hak- kı kollama ve umut gibi alışkanlıklardır. Temel olan özgürleşmış ınsan, sonra da onun topluluğudur. Hacı Bektaş Veli'nin dedıği gibi, "Dervışlik hır- kada, taçta değildir I Her ne arar isen insanda ara I Kudüs 'te, Mekke 'de, Hac 'da değildir". Alevilikte "cem" temelde dınsel dua, müzik, dans, şiir, yeme ve içme törenidir. Insan-Tann-Ev- ren ve Hak-Muhammed-Ali üçlülennın birlendiği bir kurumdur. Ayrıca, bir okul ve mahkemedir. Bunlaria Orta Asya kımız ıçme ve Anadolu Diony- sos törenlen arasında bağlantılar vardır. Cana kasteden, haram yiyen, yalancı tanıklık yapan ve çalışanın hakkına el koyanların alınmadığı ce- mevlenne gidenleryüz yüze halka oluştururlar. Var- lıklı-yoksul, kadın-erkek, büyük-küçük farkı yok- tur. Âydınlanma, dayanışma, yardımlaşma, öze- leştiri, yargılama ve arınma etkınlığıdir. "Semah" dinsel söylencenin sanatsal biçimidir. "Musa- hip "liğe, yanı yaşam boyu dayanışmaya, yol ar- kadaşlığına ınanırlar. Halk kendi ortak bilincini, bilimsel kaygı gütme- ye gerek görmeden, Hacı Bektaş Velı ve Pir Sul- tan Abdal gibi ozanlara taşımıştır. llkı ibadet di- lini Türkçe yapmış, ikıncısı (daha dün diri diri ya- kılan 37 kışi gibi) Sıvas'ta ipe çekılmıştir. Alevi gelenek ve öğretilen yeniden tanımlanıp, yorumlanıp çağdaş koşullara taşınabilecek nite- liktedır. Ankara'dakı genış hazırlıklı ve katılımlı şenliğin başarılı olmasını dılerim. Onur Akın'ın yeni albümü Seni Aşka Yazmalı • Onur Akm albümde ilk kez kendi eserleri dışında Mehmet Gümüş'ün "Asude", Gülbahar'ın "Ne Kalır", Abdülkadir Algın'ın "Halımız Budur" bestelerini de seslendirmiş. Istanbul Haber Servisi - Kentli ozan Onur Akm, sekizincı albümü "Seni Aşka Yazmab"da yine kentli insanın türkülerini söylüyor. Düzenlemesinı ve yönetmenliğini Ahmet Koç'un yaptığı "Seni Aşka Yazmah" albümünde Onur Akın'ın u Paparvalan Soldurdun Sen", "Üsküdar", "Yağmur Düşleri", "Sevgi Penceresi",tt Ne Ohır Bir Sabah" eserlen yer alıyor. Akın albümde ilk kez kendi eserleri dışında Mehmet Gümüş'ün "Asude". Gülbahar'ın "Ne Kahr", Abdülkadir Algın'ın "Hahmız Budur" bestelerini de seslendirmiş. Albüjme adını veren Seni Aşka Yazmalı, Ahmet Can Akyol'un aynı adlı kitabından alınan şürden Onur Akın'ın bestelediği bir eser. Şiir tutkunu olan Onur Akın, albümdeki eserlerini çoğunlulda Ahmet Can Akyol, HayTettin Horoz, Fatmagül Akyürek ve Aydm Öztürk'ün şiırlerinden bestelemiş. Aynca Şuayip Odabaşı, Fuat Çınar veGürkan Elçi'nın de birer şıirinden bestelediği eserleri var. Akın, kendi yapım şirketi "EyHil Müzik Yapun"dan sunduğu yeni albümünü değerlendırirken şunlan söylüyor: "Içinden geçtiğimiz yalnızJaşma ve yabancüaşma çağuıda her şe>in hızla tüketildiği ve idrletildiği bir süreçte, hayatı yeniden üretmek gerektiğini düşünüyorum: Dostluğu, banşı, kardeşüği aşkı ve Uİe de sevgiyL."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle