19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA CUMHURİYET 5MAYIS2002PAZAR KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr Kocarmıstafapaşa Çevre Tiyatrosu, artık Semaver Kumpanya'nm evi 'Işıl ışıT birtiyatrogeliyorMELTEM KERRAR Bir tiyatro, bir yanda klasikler, bir yanca Türk yazarlan oynanıyor. Oyıncular, yazarlar, müzisyenler, atölyeler... Her şey, herkes. her gün orada. Tiyatro konuşuluyor, tiyatro tart şılıyor, tiyatro 'yapıhyor'... Her gün tiyatro yapılan bir mutfak ora- sı. Mutfaktan oyuncu çıkıyor, oyun çıkıyor, seyirci çıkıyor. Haliç'in öte yanında, Kocamustafapaşa'da, 'ışü ışu'bır tiyatroda! Uzun ve güzel bir yolculuğun vanş noktası Çevre Ti- yaöosu.. llk müjdeyı sezon başında ver- miştiIşriKasapoğlu: Kocamustafa- paşa Çevre Tiyatrosu'nu Semaver Kumpanya adına 10 yılhğına kira- lamış. uzunca zamandır bakımsız kalan tiyatroyu, elinde avucunda ne varsa, çe\Tesindeki herkesi de ışin içine katarak onaımaya başlamıştı. O günden bugüne, aksatmadan ça- lışıyor Kasapoğlu. Diğer projeleri- ni de aksatmayarak... îstanbul'da, Antalya'da, Izmit'te, Aksanat'ta, Oyvın Atölyesi'nde oyunlar sahne- leyerek... Geçirdiği üçüncü enfark- tüse aldırmayarak... Çevre Tiyatrosu'nda bugünlerde. Kocamustafapaşa sakinlerinin me- raklı bakışlan arasında ilk hareket- ler başladı. Neredeyse bir yıldır sü- ren onanmla yenilenen sahnenin ilk konuklan Akademi Istanbul öğren- cileri. Provalan süren oyun, yıl so- nu ıçin hazırlanan Bernard Marie Koltes'in 'Baü RıhanıT Tiyatro yeni sezonda iseperdele- rini Shakespeare'in 'On îldnciGe- ce'veGüngörDflmenin 'BenAna- dohı' oyunlarıyla açacak. 'Her şeyi değiştirdim' -N eredeysebir yudhrsürüyor Çev- re Tîyatrosu serüveniniz. TS'asü baş- ladı bu yolculuk? KASAPOĞLU - Hep böyle bir yer bakıyordum. Bir yandan çalı- şırken bir yandan da hayallerimi gerçekleştırebileceğim bir salon an- yordum. Buradan söz ettiler. Uzun zamandırkullanılmıyor, NejatBey'in arada sırada kullandığı bir yerdi. Buranın sahipleri de Türk tiyatro- suna önemli katkıda bulunmuş in- sanlar, Hasan Zengin ve ailesi. Is- tanbul içinde 13 salonlan varmış, za- man içinde hepsini kapatmışlar. El- lerinde kalan bu tek salon da tiyat- ro olarak kalsın, Altan Erbulak içın yapılmış bu ilk salonda tiyatro ya- pılmaya devam edilsin istemişler. Öyle denk geldi. Bazen hayat in- sanlan karşı karşıya denk olarak ge- tiriyor. Onlara da teşekkür etmek istiyorum. Ben devraldım ve elim- den geldiğince, ne kadar gücüm var- sa onunla tadilat yapıyorum. Her şeyı değiştirdim. Sahneyi 6 metre- den 11 metreye çıkardım, bütün elektrik sistemini değiştirdim. Lüks yok içinde, ama yararlı her şey var. Burası on yıllığına benim tiyatrom. Sonrasında başkası devralır belki de... Izmit Şehir Tiyatrosu da benim için çok iyi bir yere geldi. Artık gö- rev değişikliği gerekiyor bence. Be- nim meselem ille bir yerde yöneti- cilik yapmak değil, ben oyun yap- mayı seviyorum, tiyatroyla yaşama- yı seviyorum. Burada özellikle genç arkadaşlanma yeni bir yol açtığunı düşünüyorum. Onlara diyorum ki, hodri meydan! Tiyatro sizin, gelin. her şeyini ben sağhyorum. Gelin, üretin, kazanın. Yaşamınızı sürdü- rûn. 'Haliç'in öte yanında tiyatro' - İstanbul, Ankara, Antah/a, Van, Diyarbakır, Kocamustafapaşa- Her şeye rağmen her yerde tiyatro yapı- yorsunuA. KASAPOĞLU-însanlar bana bır dönem Dıyarbakır"da Shakespeare olmaz diyordu. Ben diyordum ki, ni- telikli olan bir ış her yerde olur. Bu- rada da Hamlet yapmak istiyorum. Kral Lear, MoBere yapmak istiyo- rum. Izmit'te 800 kişilik potansiyel bugünlerde 20.000, 22.000 kişiye çıktı. Orada nitelikli bir iş yapıldı- ğı sürece, elbette yerel yönetimin de desteğiyle seyirci takip edebildi. Bunun bütün Türkiye'de, Kayse- ri'de de, Çorum'da da, Van'da da ya- pılabileceğini düşünüyorum. Bu ne- denle her yerde oyun yapıyorum. - Kocamustafapaşa'da, Çevre Ti- yatrosu'nda nasıl bir tiyatro oluş- turmak istiyorsunuz? KASAPOĞLU - îstanbul'da bir yandan Taksim çevresinde toplan- dı tiyatrolanmız. Bir yandan da ye- ni yeni diğer bölgelerde tiyatrolar oluşuyor, Haluk'la Zuhal'in Mo- da'da açtığı salon gibi. Projemin adını "Haliç'in öte yanında tiyatro' ' enim meselem ille bir yerde yöneticilik yapmak değil, ben oyun yapmayı seviyorum, tiyatroyla yaşamayı seviyorum. Burada özellikle genç arkadaşlanma yeni bir yol açtığımı düşünüyorum. Onlara diyorum ki, hodri meydan! Tiyatro sizin, gelin, her şeyini ben sağhyorum. Gelin, üretin, kazanın. Yaşamınızı sürdürün.' koydum. Bugünkü ekonomik şart- larda ınsanlar bılet parası olarak çok fazla para veremiyorlar tiyatroya. Bir de yol parası var. Oysa her ma- hallede, her bölgede bir tiyatro oluş- turmak insanlan birçok anlamda ra- hatlatacaktır. Tiyatroyla ilişkilerini düzenleyecektir. Bu salonda önce yerel olarak bu mahalleye, bu böl- geye hizmet vermek istiyorum. En azından bunun yapılabileceğini gös- termek istiyorum. Tiyatronun yanı sıra küçücük bir atölyem var, ço- cuklardan başlayarak büyüklere ka- dar birtakım kurslar açmak. tiyatroy- la bağlannı kuracak çeşitli atölye- ler oluşturmak istiyorum. Repertu- var olarak bir yandan yeni Türk ya- zarlanyla bağlantı kurup yazarlar- la birlikte yaşamak, birlikte geliştir- mek, bir yandan da bütün dünya klasiklerini burada yeniden yapmak istiyorum. Tiyatroya bağlı yazarla- nn gelişmesini istiyorum. - Bir üretim merkeâ olacak Çev- re Tiyatrosu™ KÂSAPOĞLU-Evet, bu yüzden bu üretim merkezine tiyatro mutfa- ğı adını verdim. Buraya okul bitir- miş ya da tiyatroyla iki yıl, üç yıl iliş- kisi olmuş, herhangi bir yerde çalış- mış, kendisini yetiştirmiş herkesi kabul ediyorum baştan. Buranın 50- 60 kişilik bir ekibi olsun istiyorum. 'Üretken bir kumpanya olacak' - Ama bir okul gibi değjL. KASAPOĞLU-Okul değil. Ama- törlerle yapacağım kurs ayn bir şey. Mahalleye, çevreye yönelik bir şey. Çalışanlann hepsinin profesyonel olacagı bir grup istiyorum. Bu gru- bun kendi içinde bir süre yaşama- sım, ışığı, sesi, kendi vücut dilleri- ni öğrenmelerini istiyorum, sanki bir yüksekokul gibi. -Tiyatro kendi kendisini ohıştura- cak bir anlamda» KASAPOĞLU-Buradayiyip içe- cek, burada yasayacaklar. Sabahla- n mutlaka devinim, hareket dersle- rine girecekler. Öğleden sonra mut- laka şan görecekler, akşam üstleri mutlaka dramaturgi görecekler. Her akşam mutlaka prova yapacaklar ve zaman içinde bu 50-60 kişilik grup, değişe değışe, elene elene kendi ekı- bini yaratacak. Öyle bir kumpanya olsun istiyorum. Bu kumpanyanın önünün de çok açık olabileceğini düşünüyorum. Bir grup burada oy- narken bir grubun dışarda turneye gitmesi. bir grup çocuk oyunu ya- parken başka bir grubun A\Tupa tur- nesine çıkması gibi... Kendi içinde belki ilk örnek olabilecek bir çalış- ma yapmaya çahşıyorum. Mutlaka dans atölyeleri olmalı, mutlaka mü- zik ohnalı, mutlaka tiyatronun çe- şitli biçimleri olmalı... Ama bunlar dışardan hazırlanıp gelen şeyler de- ğil, burada üretilmiş şeyler olacak. Burası çok üretken bir kumpan- ya olacaktır ve içinden özgün işler çıkacaktır, ille benim imzamın ol- duğu işler değil. Bu mutfakta yeti- şen çocuklann kendi kendine üret- tikleri çeşitli biçımlen doğuran, çe- şitli içeriklerie uğraşan ayn ayn üre- tim tarzlan olan bir bütün, bir kum- panya olacaktır. Burası üç yıl için- Neredeyse bir yıldır süren onanmla yenilenen sahnenin ilk konuklan Akademi tstanbul öğrenciIerL Provalan devam eden oyun ise yıl sonu için hazırlanan Bernard Marie Koltes'in 'Bau Rıhtımı". Oncelik çocuklann• Önce anaokullan için oyun yapacağım. Çünkü o çocuklar büyüdükleri zaman da bizim seyircimiz olacak, Türk tiyatrosunun seyircisi olacak sonunda. O yüzden uzun vadede bakıyorunı her şeye. Bu mahalledeki 12 yaşındaki bir çocuk, beş yıl sonra beş tane klasik oyun görmüş olacak. 17-18 yaşında üniversiteye gittiği zaman, Avrupa'da bile üniversiteye gitse, arkadaşlanyla konuşabileceği evrensel bir tiyatro dili olacak. Yani Shakespeare, yani MoHere, yani Haidnn Taner konuşacak. Turgut Ozakman, Behiç Ak konuşacak. • Burayı kurarken, varlığımı, her şeyimi yatınrken açıkçası ne kadar gelir gelecek diye düşünmedim. Keşke hiç gelir gelmeden de maaşımla burayı götürebilsem. Önce anlatmak.. Meselemi anlatmak.. Önce para kazanmak değil. Derdimi anlatırken, paylaşırken, başka yerlerden okuduklanmı, bâşkalanna anlatabümek için, bunu ne kadar ucuzlatabilirsem ve ne kadar çok insana yapabilirsem o önemli. • Ben tiyatroya çok optimist bakıyorum. Ülkemizde tiyatro yapılabilecek yüzlerce yer var ve seyirci bizi destekliyor. Bazı arkadaşlanm ne kadar, tiyatro bahyor, seyircisi kalmadı diyorsa da ben bunun tersini söylüyorum. Bizim alanımız henüz boş. • Bu salon yıllardır duruyordu. Altan Erbulak döneminde yapılmış, birçok tiyatrocu gelmiş geçmiş. Daha sonra Nejat Uygur'lar devam etmiş. Onlara teşekkür etmek gerek. Bir biçimde bir şey devraldık, oradan başka bir yere götürmeye çahşıyoruz. Ama önemli olan üısanlann salonlara sahip çıkması. Îstanbul'da daha çok salon var. Yeter ki projelerimizi iyi yapalun ve bir süre dayanmayı bilelim. tlle para kazanmak değil. Bir şey anlatmak istiyorsa insan, anlatmadan yapamaz. Gençlere de söyleyebileceğim şey bu, gerçekten tiyatro yapmak istiyorlarsa yapılabilir. Çünkü Türkiye buna uygun. Ama tiyatro yapmak da bir şey değil, çünkü tiyatro yapmak da eninde sonunda anlatacak bir şeylerin varsa işe yanyor. de bu istediğim yere gelir, oturur. Za- ten ondan sonra illa benim oyun yapmama da gerek yok. Ama benim asıl istediğim, buraya gelen her ti- yatrocunun önce her şeyı öğrenme- si. Işığı. dekoru, dekor taşımayı, kurmayı, kamyonyüklemeyi... Bu- rası bir mutfak. Tuzu, karabiberi, her şeyi ben vermeye çalışacağım. Kendi kendilerine ürettikleri süre- ce, karşılığında kazandıklan para da onlann olacak. Ben tek başıma para kazanmak istemiyorum, ama herkes buradan para kazansın isti- yorum. Amacım insanlann yaptık- İan işle kendilerinı göstermeleri. Bütün bu anlahlanlar bazen bir kültür merkezine doğru kayıyor gi- bi ama burası bir tiyatro. Gerçek bir tiyatro. Gerçek tiyatronun, resmı de, müziği de, dansı da, modern dansı da kapsadığma inanıyorum. Burası 'Semaver Kumpanya Çevre Tiyatrosu' ve burada tiyatro yapıh- yor. Ama tiyatro yapılırken her şey- den yararlanıhyor. Öyle bir hayal. Bir tür bir yolculuğu başlatmak... HEP TİYATRO YAPMAK 'Fabrika gibi çalışıyor' - Tûrkiye'nin farkh yerlerinde ödenekli ve özel tiyatrolarda pek çok o>Tinunuz aynı anda sahnele- niyor şu sıralarda. Sizin bu yaşam biçiminiz kbnilerince eieştirOiyor» KASAPOĞLU-Fabrika gibi de- niliyor, şöyle böyle deniliyor. Bun- lan kafama takmıyorum, çünkü oyuncularla birlikte yaşamaktan mutlu oluyorum. Hayatımm sonu- na kadar bununla yaşamak zorun- dayım ve bunu da severek yaşıyo- rum. O yüzden her gün yeniden öğrenmek zorundayım. Oldum de- dığim anda bitmişimdir zaten tiyat- roda. Bir yandan AKM, bir yandan Haluk'lar, bir yandan Antalya, bir yandan Çevre Tiyatrosu.. Niye? Çünkü yann da, on yıl sonda da ti- yatro yapabilmem lazım. Hep ya- pabilmem lazun. Bunu kafaya koy- madıktan sonra süreklilik sağlan- mıyor. Önemli olan bütün bakmak ve sürekliliğe bakmak. Ülkemizde bir oyunla insam ba- tınp bir oyunla da çıkartıyorlar. Kimse bütüne bakmıyor. Bu adam 20 yıldır ne yapmış. hangi oyun- lan yapmış? 20 yıldır bir şey ya- pıyorsunuz, sanki o 20 yıl yokmuş gibi davramyorlar. Ya da sıfirdan bir şey yapıyorsunuz, sanki 20 yıl- dır oradaymışsınız gibi da\Tanılı- yor. Bütün bu kavramlan artık to- parlamak lazım. Ama seyirci her şeyin farkında. Bugün Genco Er- kal'ı seyrediyorsa, 20-30 yıldır ge- lişiminı görüyor. Durduk yerden hiçbir şey olmadığı gibi, durduk yerden hiçbir şey de kaybolmuyor aslında. OKUMALAMBASI ENİS BATUR •eştiri ve Okuma Hazn Masamda, The Shandean dergisinin 1998 yı- lında yayımlanan 10. sayısı duruyor; efsanevi Tristram Shandy'nin efsanevi yazarı Lauren- ce Sterne'in yapıtını ve yaşamını didiklemek amacıyla Utrecht Üniversttesi tarafından yılda bir kez yayımlanan bu dergi-yıllık, 1989'dan beri çı- kıyor. Kurulda Ingiltere'den, Hollanda ve Fran- sa'dan, Amerika ve Japonya'dan öğretim üye- leri yer alıyor; derginin yazarlarına bakıyorum, daha da geniş bir coğrafyadan derlendiği göze çarpıyor incelemelerin, araştırmaların. Ayncalıklı bir örnek sayılamazSterne, bubağ- lamda. Daha önce Nabokov, Camus, Celine, Perec gibi yazarlar için çıkanlan süreli yayınlar- la karşılaşmıştım. Sonra, geçen yıl, bir katalo- ğa rastladım: Tek bir yazarı konu edinen dergi- lerin, tek bir yazarın etrafında oluşturulan der- neklerin uçsuz bucaksız listesini orada görme fırsatım oldu: Minör sayılagelen pek çok ede- biyat adamının bite son derece ciddi takipçile- ri var, bunu söyleyebilirim. Bizde bir "Yahya Kemal Mecmuası" vardı(r), kitaplığımda dört sayısı bulunan bu yayının sü- rüp sürmediğini kestiremiyorum, 'son' sayısı- nın çıktığı tarihe bakarak. Oysa değerlı bir kay- naktı(r) bu. Başka birörneği var mıdır, olmuş mu- dur, anımsayamıyorum açıkçası. Yılda bir kez ya- yımlanacak Tevfik Fikret, Hâşim, Nâzım Hik- met, Necip Fazıl, Ataç, Tanpınar, Necatigil, Oğuz Atay "Defter"leri olmalıydı - değil mi ki, her birinin çok sayıda tutkunu, tutkulusu vardır. Her bir yayının künyesinde bir üniversitenin, fa- kültenin adresi olmalıydı. O dergilere yayınev- leri de katkıda bulunabilirdi. Her yıl, Türkiye'de birkaç sempozyum, kollok- yum, konferans dizisi ya da seminer düzenlen- diğine tanık oluyoruz. Bir ikisinin (O. Rifat, A. Göktürk gibi) düzenlenişine katkıda bulundu- ğum, bir ikisine (Dağlarca. Nâzım Hikmet gibi) bildirilerle katıldığım için biliyorum: Hepten boş- lanmış biralan değil bu. Tam tersine, Baudela- ire ya da Genet gibi yabancı yazarlar etrafında bile sıkı etkinlikler düzenlenebildiğine bakılırsa, akademik ve yarı-akademık çevreler olanak ya- ratmayı da, seferber olmayı da başarabiliyorlar, gerektiğinde. Eleştirel çalışmaların cılızlığından, genelde ül- kemizdeki Eleştirel Bakış'ınsığlığından ikidebir yakınıyoruz ya, bu tür yayın etkinliklerı, sözlü et- kinlikler canalıcı işlevlertaşıyor. Şüphesiz düzey her vakit çok yüksek olmayabiliyor, öğrenci ödevlerini anıştıran bildiriler, müsamereleri çağ- rıştıran sözümona seminerier karşımıza sık çı- kıyor ama, daha iyisini yapabilmek içın ortamın da biraz zorlaması gerekiyor, gerekecek. Bir yapıtın, yazarın kuşatıldığı yayınları son derece sıkıcı, yararsız, giderek engelleyici bu- lan okurlar da var. öylelerinin olmasını kural say- mamak gerekir: Yararlı. ufuk açıcı, keyif verici üst- metinler de gelir önümüze, aynı kanallardan, eleştirel bakış her zaman kasvetli, kakavan yak- laşımlar içermez. En önemlisi, The Shandean türü yayınlarda, ayrıntıların üzerinde oyalanan mikroskopik oku- malann öne çıkmasıdır: Gözümüzden kaçmış pek çok boyutuna, inceliğine bir yapıtın, o üst-me- tinlerin kılavuzluğunda ulaşırız. Tristram Shandy'de "san "nın nasıl kullanıldığını bizeon- lar gösterir. Camus'nün l/eöa'sında taşıtların metin içinde ne türden bir işlev üstlendiğine dik- kat etmemiş olmamız olasılığı yüksektir. Yazar için de coşku verici bir araştırma süreci oluştu- rurbu: Benörneğin, günlerce, "Kendi GökKub- bemiz"de Yahya Kemal'in "ok"u kullanış biçi- miyle ilgilendim bir metnim gerektirdiği için, o süreçten büyük hazlar devşırdim. Nedir ki zaten, okumak? Barthes'ın yıllar ön- ce altını çizdiği gibi bir haz kaynağı. Araya giren üst-metinlerin başarısı, biraz da haz eşiğini yukarı çekmelerinde aranabilir - iyi eleştiri, demek ki, uyarıcı da diyebiliriz. BUGUN • CEMAL REŞtT REY'de l U. Uhıslararas tstanbul Dans FesthaB' kapsamında 20.00'de Meüssa Thodos & Dancers'm gösterisi. (0 212 232 98 30) • İKtLERde Karikatür Vakfinm düzenlediği '8. lluslararası Ankara Karikatür Festivah' kapsamında 14.00'te work-shop etkinliği. (0 312 231 13 14) • TÎYATRO PERA'da 12 00 de 'Aman Aman' adlı çocuk oyunu. (0 212 245 30 08) • AKMSİNEMASALONU'nda 13.00, 15.30 ve 19.00'da Bernard Rose'un 'Öhunsüz Sevgi' filminin gösterimi. (0 212 251 56 00) • AYA ÎRİNİ de 'I. tstanbul Bahar Festhaü' kapsammda 20 00 de Kühür Bakanhğı tstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğunun sema gösterisi. (Biletix: 0 216 454 15 55) M MUAMMERKARACA TÎYATROSU'nda 11 OO'de Şebnem Güler Karacan'ın düzenlediği 'GülücükSaati'. (0 212 252 44 56) • BARIŞ MANÇO KÜLTÜR MERKEZt nde 20.30'da Yedi Bö^e O>TWculan'mn 'Tavıık KümesindeTüki' adlı oyunu. (0 216 418 95 49) KADIN FİLMLERİ FESTİVALİ'NDE BUGÜN • KIZILIRMAK StSEJVIASI'nda saat 14.00'te 'Kurşun YıDar', saat 16.30'da 'Miras', saat 19.00'da 'Ol>Tnpia-l', saat 21.30'da 'Olympia-2' gösterilecek. (0 312 425 53 93) • KAVAKUDERE StNEMASI'nda saat 12.00'de 'Veta, Kuyruk, Angka, Aziz Elucia Adası, Mavis ve DenizkEi', saat 14.00'te 'Taksi', saat 16.30'da 'Romeha'ıun Sırn'. saat 19.00'da 'Katharüıa Blumun Çiğnenen Onuru', saat 21.30'da 'Crista Klages'in tkinci Uyamşı' adlı filmler gösterilecek. (0 312 426 73 79)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle