Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MAYIS 2002 ÇARŞAMBA
HABERLER
Hukuk Fakültesi öğrencilerinin Devrimci Hukuklular Örgütü 'gardrop Atatürkçüleri'ne bir yanıttı
AmaçtambağımsızlıkMTJSTAFA LÜTFİKIYICI
Gürkan. daktilonun başında TMGT'de
is odaya kapanmış. derneğın tüzüğünü
azıyoruz. Deniz Çamlıbel de var. Hu-
u k Fakültesi Talebe Cemiyeti'ni ele ge-
jremeyeceğimiz bellı olmuştu, FKF"ye
s katılmak istemıyorduk. SebepIenmLz
ardı. Örgütsüz mücadele olamayacağı-
3 göre. kendi örgütümuzü kurmaya ka-
ıx vermiştik. Ismı "Devrimci Hukuk-
»lar Örgütû" olacaktı. Amacı ıçerisin-
e , "Atatürk devrimi doğrultusunda*'
sdesi bulunacaktı. Bu konuda anlaş-
uştık. "Derneğin amacı: Türkiye'nin
lusal tam bağımsı/lığı \ e Türk halkı-
ı n her türlü sömürüden uzak olarak
a ileri uygariık düzeyine ulaşması için
atatürk devrimi doğrultusunda elin-
ten gelen katkılarda bulunmaktır."
Amaç maddesini ve yasal zorunluluk-
ı n yerine getirdik. Kurucu listemizi yaz-
o_k. Tetnsil gücü olan. sembolik isimler-
d bazılan. Istanbul Valilıği'ne hitaben ya-
alması gereken dilekçenin altına kuru-
aı başkan olarak Gürkan. "Deniz..." yaz-
cı ve durdu. '*Gezmiş". soyadının ya-
2İmasında tereddütlerim vardı. Yakın ar-
ladaşı olmalanna rağmen onun da ol-
malı idi ki tepkimi ölçmek için beklemiş-
ti. Zaptedilemez aktivitesinin başkanlık
için yararlı olmayacağını düşünüyordum.
Deniz Çamlıbel yazdık. Ve Çamlıbel De-
niz hiç başkanlık yapmadı! Deniz'in ol-
duğu yerde başkan doğası gereğı De-
niz'di.
Bu hep böyle oldu. Kımse de itiraz et-
meyi düşünmedi. Deniz ve Mustafa"lar
söylemi böyle başladı. Sonra. zamanla baş-
ka Mustafa'lar da eklendi. Bizim ilk ör-
gütümüz. De\Tİmci Hukuklular Örgütü
oldu. "DevrimcP az kullanılan bir sıfat-
tı. 0 zamana kadar sol. ilerici gençlik
için idealist ülkücü gençlik vs. gibi sıfat-
lar kullanılırdı. Devrimci daha kapsam-
lı idi. Biz ihtilalci revolüsyoneranlamın-
da kullanmayı yeğledik. Gönlümüzde ya-
tan bu idi. Yıllar sonra tam da 12 Mart
arifesinde çogumuzun solcu'sosyalist ol-
masında etkisi olan Çetin Altan devrim-
ciliğin revolüsyoner anlamdan başka an-
lamda kullanılamayacağını köşe yazısın-
da belirtecek ve sıkıyönetim savcılan bu
makaleyi aleyhimıze kullanacaktı. Ne ta-
lih! Ne şans! Tabii Çetin Altan için.
Ertesı gün Hukuk Fakültesi'nde dağıt-
tığımız bıldirıde "Bu şartlarda tarih
mademki seni 20. vüzvüın ikinci varı-
sında geri kalmış bir ülkenin insanı
olarak yaşamak zorunda bıraktı, o hal-
de sen bu mücadeleye istesen de iste-
mesen de girmek zonındasın" dıyor-
duk. Yani. Türkiye şartlannda yaşıyorsan
devrimci olmak. statükoya karşı mücade-
le etmek zorundasın, taraf olmak zonın-
dasın. diyorduk.
İlk kez Sultanahmet Gezaevi'ne giri-
şimiz de, üniversite işgal v e boykot ha-
reketleri de bu örgüt döneminde oldu. ll-
gınçtir, hiçbir soruşturmada örgütle ilgi-
li bir sorunun muhatabı olmadık.
E> lemcı bir gruptuk. DiSer fakülteler-
den de arkadaşlanmız vardı Gürkan. Hu-
kuk Fakültesi "nden aynlmış ve Özel Ga-
zetecılik'te okumak zorunda kalmıştı.
kurucu üye oldu. Iktisat ve Edebiyat fa-
kültelerindeki arkadaşlar bizımle bırlik-
te hareket ediyorlar. örgütlenmenin yol-
lannı anyorlardı. Ideolojık yakınlıöın ge-
tırdiği tanışıklık giderek arkadaşlığa. ar-
kadaşlık giderek dostluğa ve eylem ıçe-
risinde yoldaşlığa götürdü. Ya da yol ar-
kadaşlığına. İaki...
DÖB kurulduktan sonraki ilk eylem
Samsun-Ankara yürüyüşüdür. De\Tİmci
ilerici güçlerin, güç bırliği çalışmalan
sonuç vermiş ve Dev-Güç diye bilinen ku-
ruluş oluşturulmuştu. Başkanlığına
MBK'ye mensup Kadri Kaplan getıril-
mişti.
10 Kasım o günler "mavi gözlü. sarı-
şın Mustafa Kemal'e" ağıtlarla geçişti-
rilir Gazfnin ulusal bağımsızlık tutku-
suunutturulmayaçalışılırdı. "Bağımsız-
lık ve özgürlük benim karakterimdir"
diyen bir lider neredeyse Amerıkan uşak-
lığını kader gıbı benimseyenlerin tekeli-
ne girmiş gibiydi... Onlara ilencı basın-
da "gardırop AtatürkçülerT denirdı. Bi-
zim amacımız ulusal kurtuluş bilincinin
ön plana çıkanlması idi. Oysa bu katla-
nılmaması gereken. isyan edılmesı gere-
ken bir tutumdu. Samsun'dan yola çıktık.
Ayaş"a geldik \ e durdurulduk. Gazetele-
rin. özellıkle Çorum'dan sonra yürüyüş-
ten günü gününe haberler verdiğını öğ-
renmiştik. Gazete taşıyan servis kam-
yonlarının yanımızdan geçerken attıkla-
n gazetelerden ve yerleşım yerlerinden
edindığımiz gazetelerden \ e bizı karşıla-
yanlardanhavadısleralıyorduk. Bazı ek-
sıkleri ve uyTimsuzluklan şaka ıle. espri
ile kapatarak yürüyen uyumlu bir ekıp
haline gelmıştik. Sağcı gazetelerde "Genç-
ler bayrağın av-yıldızını çıkarmışlar,
kızıl bayrakla yürihorlar!*" gibı birha-
68, ideaüeriııi
paylaşan
herkesindir
MUSTAFA İLKER GÜRKAN
Tarih insanlara misyon yükler. Durduğunuz yerde
sizin öznel yanlannızın, düşüncelerinizin hiçbir öne-
mi kalmaz. Yalmzca temsil ettiğiniz şey değer taşır.
Deniz artık bir tarihsel kişiliktir. Onun tarihteki yeri-
ni anlamak anlam taşıyor.
Önce şunu söylemek istiyorum. Onlan öldürdü-
ler!.. "Adalet" en yüksek insanlık değeridir. Tarih adil-
dir... Türkiye 68'le banşmadan hiçbir yere varamaz.
Hiçbir toplum 40 yılı aşkuı süredir gençliğini ezerek
çıkış yolu bulamaz... Gelladın yağlı ilmeği düzeni ko-
ruyamaz... Tarih adildir... Çektiklerimizin nedeni ada-
letsizliğimizdir. Biz 68"liyiz... 68 değerleri iddiayla söy-
lüyonız, insanltk tarihinin en yüksek değerleridir. Kü-
reselleşme karşısında ekonomik, politik. kültürel, top-
lumsal bütün alanlarda doğru seçeneği tarif eden tek
simge 68'dir. Deniz'lerin tarihteki yeri de 68'in sim-
gesi olmalan ile açıklanabilir ve böylece açıklanma-
lıdır. Bunlann en başında "tam bagımsız ve gerçek-
ten demokratik Türkiye" ideali vardır. Şimdi iki
konuda tartışma açmak istiyorum. Elberte ki 68 ve De-
niz'ler "Haksızlığa isyan eden Türkiye'nin gelece-
ğiydi." Siyasetin büyük sorusu "Kim" sorusudur...
Kimin için özgürlük? Kime karşı özgûrlük? Kime is-
yan? Kimin için isyan?.. Bu sorulara somut ce\
r
ap
vermezseniz... Biz 68'liler biliriz ki bize tuzak kur-
muşsunuzdur. Bizi gitmememiz gereken bataklıkla-
ra çekiyorsunuzdur.
Deniz'ler ve 68 başat olarak "düşünce özgüriüğfi
ve «Mrenme" ile açıklanamaz. Değerlendirmenin ek-
senine bu "değerleri" yerleştirmek yanlıştır. Bazı
68 değerlerinin maddi içeriğinden soyutlanıp ayıkla-
narak öne çıkanlması... 68'in en damıtılmış saptınl-
masıdır. "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi".
"Onlar ortak biz pazar" demeden... "Yaşasın tam
bagımsız ve gerçekten demokratik Türkiye" deme-
den... Kim 68'den söz edebilir. 68 her şeyden önce;
anti-Kemalist karşıde\Tİm karşısında ulusal-demok-
ratik devTİmi savunmak ve ona inanmak demektir.
68"in ekseni. başattalebi. dillerden düşmeyen şian "Ba-
gımsız Türkiye"dir. Bu saptama ne anlatır?.. ''Özgür
düşünce.. Baskrya isyan" adına... Dincilerle, aynlık-
çılarla 68 arasına paralel çekemezsiniz. Onların "dü-
şüncelerine özgürlük" adıyla ortaya çıktıklan sıra-
da onlann gündem yaratma. eylemlerine toplumsal meş-
ruiyet sağlama çabalanna Deniz'lerin adıru bu biçim-
de kullanarak katkı sağlayamazsmız. Doğru!.. Onlar
dadüşüncelerineözgürlükistiyorlar... "Direniyorlar".
Ama kim için, kime karşı? Onlann hamisi Amerikan
emperyalizmi, Avrupa Birliği... Meclis'te Deniz'lerin
idamına kalkan elleri, beyinleri taşıyorlar.
\ Tartışmak istediğim ikinci konu ise "68" ile " 7 1 "
karşılaştırmasıdır. Hiç kuşkusuz sevgili arkadaşlan-
mızı tanımak. Örneğin Deniz'den bahsederken "Ca-
nım arkadaşım" demek sımrsız bir hüzünle yüklü
olsa da eşsiz bir bahtiyarhktır hepimiz için...
Irdelemek gerekiyor; Deniz'in THKO militam ola-
rak ne değeri ve önemi vardır. Gerçekçi bir değerlen-
dirme bu soruya "Benzer hareketlerde görfllen sı-
radan militan kadar" diye yanıt verir. Ancak; De-
niz'in bir gençlik önderi olarak, bir 68'li olarak ne de-
ğeri ve önemi vardır, diye sorarsanız. Yanıt, duraksa-
tnadan " O bir bayrakür" olacakür.
Deniz'i 68 Devrimci GençlikHareketi'nin "Ölüm-
süz önderi" diye yerine koyarsak onu 68 değerleri-
nin bir simgesi diye niteler ve değerlendirirsek "Ban-
ka soymak. adam kaçırmak, Marksist-Leninist
ideolojiyi savunmak nedeniyle değil" "Bir bayrak
olduğu için asıldığını" kavranz.
68 kuşağının Deniz'le olan birliğinin ortak nokta-
sı Istanbul Hukuk 1. amfisidir, Hürriyet Meydanı'drr...
Dolmabahçe'dir, Taksim Meydanı'dır... 68 kuşağınm
Deniz'le olan ortak paydası " 7 1 " Nurhak değildir.
Deniz'le Nurhak'ı paylaşanlann anılanna gösterdik-
leri bağlılığı saygıyla karşılanz. Ama Deniz'in adı ar-
kasından koca bir kuşağı oraya bağlamaya karşı çıka-
nz ve çıkıyoruz. 68'li olan "açık", "bağımsız'*, "yı-
ğınsaP bir gençlik hareketidir... 71'li olan "Ulegal",
"siyasal", "kadro" nitelikli birharekettir. 68 ile 71 'in
karşılaşhnlmasıbutabloyu verir.. Ki, "71"buanlam-
da 68'in inkândır. "Karşı taraf" bu gerçeği bildiği
için kör ve zalim bir intikam duygusuyla Deniz'i as-
tı, bazılanmız anlayamasa da... Ve salt THKO milita-
nı olarak göstermeye büyük çaba sarfetti, bazılanmız
da onlara uydu...
Denizler'in idamı için iktidan devirenkr ile iktidardan devrilenler işbirtiği yaparak bir suça ortak oldu.
İdamlar hukuka aykınydı
HAŞMETATAHAN
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, 68 Kuşa-
ğı'nın bu üç önderi, 30 yıl önce hukuka. vicdana, ahlâka
aykın bir anlayış. uygulayışla yargılandılar ve idam edıl-
diler.
İdam karan ve infazı hukuka aykınydi. Çünkü, "De-
niz'ler"e yüklenen suçlar, çağdaş bir hukuk düzeninde hu-
kukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olduğu az- çok demok-
ratik bu- ortamda, bağımsız bir mahkemede. hakkaniyet-
li bir yargılama sonucunda, venlebılecek cezanın kesin-
likle 10-15 \ıldan fazla olmayacağı bilinen ve artık tarti-
şılmayan bir gerçek. Bu konuda hukuk alanında yetkin olan
hiçbirbilim adamı yargılama alanında görev üstlenen hiç-
bir hâkım, savcı. avukat bunun aksını söylememektedir,
söyleyemez.
İdamlar vicdana aykınydı. Çünkü
"•Deniz'ler" kişisel hiçbir çıkar gözet-
meyen, ülkesinin bağımsızhğııu ve hal- j
kırun özgürlüğünü isteyen; maddi-ma- , •
nevi her türlü baskı ve sömürüye karşı i
çıkarak,ınsanıninsancayaşamasıiçinmü- ^
cadele etmeyı her şeyin üzerinde tutan, %
bu nedenle kendüenni halka adayan bir 1
gençlik önderlenydiler. Sağlı soÜu pro- j
vokasyonlarla ve özellikle onlarca genç I
de\Tİmcinin katledilmesıyle önce meşru |
müdafaa durumuna iülerek var olduğu ka-
danyla "demokrasi"ye olan güvenin iyi-
ce yitirilmesine yol açümış ve silahlı mü-
cadele yamlgısına düşülmesine neden
olunmuştur. Kendilerini eşıtsizhğin, ada-
letsizliğin kaldınlmasına, halkın mutluluğuna adamış ol-
malan nedeniyle "silahlı mücadele" amaçlı eylemlerin-
de bıle hiçbir kimseyi öldürmemiş olmalan karşısında ve-
rilen ve infaz edilen idam karan, ınsanlann yüreğini da-
ha çok yaralamış, kanatmış: Mcdanlara aykın düşmüştür.
İdamlar, ahlaka aykınydı. Çünkü, 27 Mayıs devrimı-
nin ürünü olan 1961 Anayasası'nı uygulamadı diye siya-
sı iktidan düşüren, "Anayasamn öngördüğü reformla-
rı Atatürk'çü bir görüşle ele alacak ve inkılâp kanun-
lannı uygulayacak..." bir ıktidar kuruknası için muhtıra
GÖKEKtN
"ŞuDünyada bir nesneye
yanariçim,göynürözüm:
Yiğiî iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi.
Yunus
veren, ancak anayasayı değıştirterek anayasayı bızzat ıh-
lal eden muhtıracı komutanlar, 27 Mayıs Devrimi'ne düş-
man, anayasaya karşı olan devrik AP'lilerle, anayasınm
değiştirilmesi ve "Deniz'ler"ın idamı için anlaşıp işbir-
liği yaptılar. De\Tİk AP iktidan parlamenterlerinin Men-
deres-Zorlu- Polatkan'ın idamlannm ıntikamlannı alma
histerisine kapılarak "Üç! üç! Üçe, üç!" çığlıklan arasın-
da "Deniz1er"in idam karannın ona)lanması bellekleri-
mizden sılinemeyecek bir insanlık faciası olmuştur...
"Deniz'lerin" idamı için. iktidan devirenle. iktidar-
dan devrilenin işbirlıği yapması; anayasayı çiğneyıp ih-
lâl. "tağjlr, tebdil. ilga" edenlenn, 1961 Anayasasf nı sa-
vunan ve uygulanmasmı isteyen "Deniz'ler"ı, "Anaya-
sayı ihlal"le suçlayıp hükümlendirmesı. ınfazlandırma-
sı, ahlâka aykın bir durumdu... Onlar. brr ülkenin gele-
ceğinı beurleyecek. "Tam bagımsız ve gerçekten demok-
ratik Türkiye" ülküsünü gerçekleştir-
meye kendısmı adamış bir kuşağın, 68
Kuşağının önderleriydi. Onlar, Türki-
ye'nin dünya ölçeğınde bağımsız. de-
mokratik bir ülke olmasım, mazlum mil-
letlerden yana tavır koyan etkin ve say-
gın bu- ülke olmasım hedefleyen bu- genç-
lik kuşağının önderleriydi.
"Deniz'ler"ın şahsında Ülkemızın
yetişmiş en özvenli, cesur. kararh. yurt-
sever bir kuşağı nrpanlandı ve bağımsız-
lık ruhu yok edihnek ıstendi. "Şu dün-
yada bir nesneye/yanar içim, göynür
özüm.A'iğit iken ölenlere/ Gök ekini
biçmiş gibi" diyen Yunus'un sözleri,
belki de en çok "DenizTer"e yakışıyon en kısa, en duru
bıçimde "DenizTeri"tarumhyor... Evet, onlar. Ülkemızin
"Gök Ekin"lenydı.
Anadolu'muzun bereketli topraklannda elbet bağımsız-
lık ruhu, baskı ve sömürüye karşı çıkma onuru yeniden
yücelecek. Yetişecek genç kuşaklanmız, yeşerecek öz-
gürlük, eşitlik, kardeşlık duygulan, her türlü baskıya. sö-
mürüye karşı boy verecek gök ekinlerimız ve elbet olgun-
laşacak bağımsızlık ekınlerimiz, başanlacak bağımsızhk
ve demokrasi mücadelesı... İdamlannm 30. yüında onlan
sevgiyle ve saygıyla anıyonız.
ber okuduk. Bizim bayrağırruzla hiçbirza-
man ihtilafımız olmamıştı. Bizim için
Kurtuluş Savaşı'nm, bağımsızlığımızın
simgesi bayraktı. tkinci kurtuluş savaşı ver-
meyi amaçlayan bizlerin böyle bir dü-
şünceye sahip olması mümkün değildi.
Belli bir provokasyonla karşı karşıyaydık.
Kamuoyunda kazanmış olduğumuz itiba-
n kırmaya yönelik bir oyunla karşı kar-
şıyaydık. BayTağın kumaş kısmındaki ay-
yıldız kastedilıyordu, ancak o yerlı yerin-
de idi. Bayrağın ahşap kısmının uç kıs-
mında madenı tunçtan ay yıldız olur ya
onun yennde olmadıgını fark ettik. Kim
çalmış olabilirdi? Sonralan Ankara ile
ınibata gönüllü olarak talip olan Muzaf-
fer Köklü çıkacaktı altından. Ancak biz
kendisi ıtiraf edene kadar bunu bekleme-
yecektik. Bu Muzaffer Köklü'nün ikinci
provokasyonu idi. Ama biz farkında de-
ğıldik.
Ayaşta yürüyûg bitti.
tsmet İnönü'nün baskılar ıle döne-
mın orta-solcu denilen gençlik örgütle-
ri. zaten hiç olmayan desteklerini çekti-
ler. Bunun önemi yoktu. \'ürüyen zaten
bizdik. Sosyalist kimlikli gençlerdı. Yan-
lışlık ,\nkara'ya girişten son-
raki gösteri ve yürüyüşlerin
izin \ e bıldirimleri için onla-
nn görev alması idi. Ankara "da
11.11.11 diye bir söylenti çık-
mış ve bu on birinci ayın on
birinde saat on birde anlamı-
na geliyormuş! Tıpkı 27 Ma-
yıs öncesi 555 K gibı: yani be-
şinci ayuı beşinde saat beşte
Kızılay'da gibi... Darbe söy-
lentileri Ankara'da yaygın-
laşmış. Bizim bunlardan ha-
berimız yok. Demirel'e ga-
zeteciler "Gençler yürüyor,
ne diyeceksiniz?" demiş. O
da meşhur " Yollaryürümek-
le aşınmaz!" lafinı etmiş. Mo-
la verdiğimiz ve tek bir karar
almaya yani yürüyüşü iptal
etmeye zorlandığımız o tepe-
yi hiç unutmadık. Unutma-
dık. Yalnız bırakıhnıştık. Bi-
ze söylenenler arasında An-
kara'ya girersek kurşunlana-
cağımız dahi vardı. Biz buna
ıhtimal \ermiyorduk.
Güvendiğimız pek çok in-
san bizim bu karan almamız
için ikna komitesi gibi çalı-
şıyor ve zorluyordu. Cunta
geliyor havasının yaygınlaş-
masının karşı güçlen de ha-
rekete geçirmiş olması nor-
maldi. Bunubılıyorduk. Par-
maklarkalktı indi. Demokra-
tik(!) bir çözümle yürüyüşü
orada bitirme karan almdı.
Durumu kabullenmekten baş-
ka yapacak bir şey yoktu. De-
niz kısa bir konuşma yaptı.
Küçük burjuvaziyle yola çı-
karken daha sağlam temeller
üzerinde ittifaklar kurulmalı
idi. Gene de başanlı bir iş-
bırliğı yapılmış Samsun'dan
.Ankara'ya kadar gelinmişti.
Bu küçümsenmemeli idi. Gü-
cümüz buraya kadardı. Anıt-
kabir"e gıtme ve orada tören
yapma isteğimiz Kadri Kap-
lan tarafından sağlanacaktı.
Otobüslere bındik. SBP Yur-
du'na geldik. SBP'yi kendi-
mize daha vakın bulurduk.
Hüzün, 6fl<e, çaresizlik
Yenilmiştık. Güzel bir in-
tikam aldık aslında Anıtka-
bir'de. Anıtkabir'ın aslanlı
yolu haşmetlidir bilirsiniz.
Huşu telkin eder insana. Mis-
tik bir havaya sokar insanı.
Hep beraber oradaydık. Bin-
lerce genç de oradaydı. Di-
siplin içerisinde sıraya gir-
mişlerdi. Deniz, emir-komu-
tayı "MareşaP'e vermişti.
Mareşal Cevat! Karşısında
öfke ve ders verme duygu-
suyla çakı gibi duruyor. tüm
komutlanna uyuyorduk.
"Adam Mareşalmiş.
DÖB'lülerde askeri hiye-
rarşi var!. Adam Deniz'e
emir veriyor!" fisıltılannı
duyuyorduk. Ankaralı öğren-
ciler şaşkın şaşkın bize bakı-
yorlar, bir yandan da komut-
lara harfiyen uyuyorlardı.
Kimdi bu adam! Deniz karşı-
sında hazır-olda duruyor. tüm
DÖB'lüler katı bir disiplin
içerisinde davranıyorlardı Gü-
zel bir resmi geçit. Güzel bir
\iiru\iis ve yakışır bir tören.
Mareşalin özel deftere anlam-
lı bir yazısı ve saygı duruşu ile
son buldu. Anıtkabir dışına
kadaryürüyüp dağıldık. Bu ve
benzeri örgütsel disiplin gös-
terilerinin başımıza iş açaca-
ğını bilsek de boş verecek ka-
dar pervasızdık. Genç olmak
zaten bu değil midir?
AVRUPA^DAN
GÜRAY ÖZ
AB Üzerine ÇeşiOemeler
"Cem'den ///maz'a: Sus"yazıyordubaşlıkta. Ha-
berin içınin başlıkgibi olmadıgını biliyordum. Habe-
ri yazanla başlığı atan arasındaki kadim farklılıktır bu.
Muhabirsorulduğunda haklı olarak "Başlıkbanaait
değil" der. Başlığı atansa, "Ne başlık ama" övün-
mesindedir. Dışişlerı Bakanı'nın Başbakan Yardım-
cısı'na "sus" demeyeceğini, Başbakan Yardımcısrnın
da Cem'e "Konuşsam ne yazar" diye cevap ver-
meyeceğini herkes bilir. Yine de belli olmaz. Milli Gü-
venlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanrna "nan-
kör" diye bağnlmadı mı? Tam o sırada Ismail Cem
ve ekibi uçağın kapısından ıçeri girdi. Havalandık-
tan sonra, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi
Başkanı ve Sözcüsu Hüseyin Diriöz'e sordum "sus"
meselesıni. Ayaküstu, uçak kondorunda yapılan gö-
rüşmeler zaten sınırlı olur; üç beş kelimeyi geçmez.
Bir de "aman 'off the record' aramızda kalsın" de-
nildı mi, yapacağımız pek bir şey yoktur. Yine de Hü-
seyin Diriöz'ün söylediklerinden, gazetelerin pek
çoğunun Türkiye - AB ilışkileri konusunda Ismail
Cem ile Mesut Yılmaz arasındaki görüş aynlıkları-
nı fazla yorumlu sundukları ortaya çıkıyordu. Aslın-
da "sus" dediği söylenenle, "susmayan" arasında
görüş ayrılığından çok üslup farklılığından söz et-
mek belki de daha doğrudur. Varsa eğer tartışma-
nın Kıbns konusunda olduğu ve ağırlıklı olarak "yet-
kili olmak-olmamak" noktasında düğümlendiği an-
laşılmaktadır.
• • *
Peki Avrupa Birliği konusunda görüş ayrılığı yok
mu Türkiye'de? Bırlikçiler ve Birlik karşıtlarından
söz edebilir miyiz?
Doğrusunu isterseniz, farklı varyasyonlanyla, üs-
lup farklılıklanyla geniş bir birlikçiler cephesinden söz
etmek mümkün. Varsa eğer, birlik karşıtları, yani
Türkiye'nin Avrupa Biriiği'ne girmesinı doğru bulma-
yanlar, görüşlerinı açıkça ifade etmekten kaçınıyor-
lar. Türkiye - birlik ilişkılerini, karşılıklı çıkarlaraçısın-
dan ve nesnel olarak değerlendirmek gibi bir çaba
ise hemen hemen yoktur.
Medyadahayat bulan "entelıjensiyanm konumu"
ise özetle şöyledir:
Yılmaz cephesi gıttikçe genışlemektedır. "enteli-
jensiya" tıpkı bir zamanlar nasıl Turgut Özal'cı ol-
muşsa bugün de hızla Yılmazcı olmayolundadır. Bir
zamanlar nasıl özal vizyon sahibi sanılmış ve sunul-
muşsa, bugün de Yılmaz için hevesle aynı nutuklar
atılmaktadır.
Var olduğu kadarıyla sol içinde de geniş bir ke-
sim Avrupa Birliği üyeliğinı Türkiye'de demokrasi so-
rununun anahtarı olarak görmektedır. Daha küçük
bir kesım ise AB üyeliğı konusunda tavır almayı,
solculuğun olçütü sayma eğilımindedir. Avrupa Bir-
liğı'nın bugünku durumu, geleceği ile ilgili tartışma-
lar Türk medyasının ılgısini çekmemekte, medya
içinde ister AB yanlısı olsun, isterse AB konusunda
kuşkulartaşısın, "aslan Türk", "boyuneğdirdik", "an-
ladın mı Chirac!" anlayışı egemenliğini korumakta-
dır.
Avrupa Birliği konusunda Milliyetçi Hareket Par-
tisi'nin muhalif gibi görünmesi, konuyu ciddi olarak
tartışmak isteyenlere karşı bir kısım "entelijensiya"
tarafından tartışmada koz olarak kullanılmakta,
"MHP ile aynı fikirde misinız" diye bir kaş yukarıda
"fikir" beyan edilmektedır.
Bir başka anlayış ise AB ile ABD arasındaki fark-
lılıkları ve çıkar çatışmalannı, Türkiye politıkalarının
çıkmaz sokağı sayma anlayışıdır. Bu anlayışa göre,
Türkiye ya AB'ci olacaktır ya da ABD'ci olmak zo-
rundadır. Aslında bu çıkmaz sokağı reddedenler
arasında da ciddi bir aynm vardır. Bir kesim "hem
o, hem öteki; AB - ABD çatışması Türkiye'nin şan-
sıdır" derken diğer kesim "Bu çatışma önümüzü
tıkıyor" diye düşünmektedır.
• • •
Sonuçta bu "fikir aynlıklan" Türkiye'nin gelece-
ğini tümüyle dışfaktörlere bağlamaktadır. "AB üye-
si olsaydık milli gelirimiz şu kadarolacaktı", "Olmaz-
sak mıllı bütünlük tehlikeye girecektir" türünden
pariakfikırler, entelijensiyamızı derinden etkilemek-
tedir. Içerden umut çoktan kesılmiştir.
Siz medyada zaman zaman Türk halkının yüksek
sağduyusundan söz edildiğine bakmayın, bu tartış-
mada onun fikri sorulmayacaktır, Yalnızca seçimler-
de söz söylemesi mümkün olan ve yönlendirilebi-
leceğine inanılan halk, geçen zaman içinde konu-
lara ılgisizleşmiş. daha doğrusu bilgisizleştirilmiş ve
ilgisini yitirmıştir. Seçimler dışında da söz söyleyen
ve gerçkete halkla politika arasındaki ilişkiyi kur-
ması beklenen "entelijensiya" ise yukarda anlattı-
ğımız gibidır. Bir kaş yukanda, kavgacı denemez ama,
hırçın ve herzamanki gibi sıkıntılı.
Sıkıntılı, ama yazdıklanmız. çizdiklerimiz sıkın-
tılarımızın ne kadar sığlaştığını da göstermiyor mu?
KIRM1ZI BALIK
ÇOCUKEVİ & KULÜBÜ
A.ile Semineri-7
"ÇOCUKLARHVllZIN GELECEĞtNİ
T.4HMİN EDEBİLtR MÎ\ İZ?"
Katıhmlı Anne Baba Forumu
Sunuş Dr Erdal
Yen Kırmızı Balık - FENERBAHÇE
Tarih: 19 Mayıs 200: - Pazar 1100 -14 00
(tîgi duyon herkes çağnhdır.)
- Boslancı 0 216 4 P 16 36-Fais-Tel 02163661431
0-6 yaş • Vlecıdı>eLö\ 0 212 213 95 88- Faks-Tel 021:213 8 1
4 0
3-l2yas-FenertMİ»;e 0 216-H4 62"2 Faks-Tel 0 216414 62 61
e-mıil: IdrnuzibaliİL o sspfrtMİiı«.ccHn
0-6 y
ÇARŞIBAŞIASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo 2002 44
Davralı Mehmet Yılmaz adına tapuda kavıtlı Trabzon ili. Çar-
şıbaşı ılçesi. Fener Köyü. Pafta 3. Parsel No: 583 sırasında ka-
yıtlı 36 00 m2 yüzölçümündekı tarla vasfındakı taşınmazın ta-
mamı Karavollan Genel Müdürlûğü tarafından Karadenız Sahıl
Yolu ijıleştırme projesıne bınaen yol ınşaatı \e emnıyet alanı
tesıs etmek amacıyla 02.03.2001 tarıhınde kamulaştınlmasına
karar verilmiştir. K.amulaştırma karan \erilen taşınmaz için
2942 sayılı Kamulaştırma yasasına 4650 sayılı yasa ıle değışik
8 maddeye göre oluşturulan kıymet takdır komısyonu tarafın-
dan taşınmazın lahmini bedelı 562.779.277.-TL. olarak tespıt
edılmıştir. Aynı madde uyannca taksitle odeme. pazarlıkla salın
alma \e trampa yolu ıle de\ ır alma konularında anlaşmaya van-
lamadığından kamulaştırmayı \apan ıdare tarafından 2942
S.Y.mn 10. maddesi gereğince taşınmazın kamulaştırma bedelı-
nın tespiti ve idare adına tapuya tescılı ıçın 03.04.2002 tarihın-
de mahkememıze da\a açılmıştır 2942 S Y.nın 4650 S.Y. ıle
değişik 10. maddesınin 4. fıkrası gereğince ilan olunur.
03.04.2002 Basın 23025