23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MAYIS 2002 ÇARŞAMBA HABERLER Hukuk Fakültesi öğrencilerinin Devrimci Hukuklular Örgütü 'gardrop Atatürkçüleri'ne bir yanıttı AmaçtambağımsızlıkMTJSTAFA LÜTFİKIYICI Gürkan. daktilonun başında TMGT'de is odaya kapanmış. derneğın tüzüğünü azıyoruz. Deniz Çamlıbel de var. Hu- u k Fakültesi Talebe Cemiyeti'ni ele ge- jremeyeceğimiz bellı olmuştu, FKF"ye s katılmak istemıyorduk. SebepIenmLz ardı. Örgütsüz mücadele olamayacağı- 3 göre. kendi örgütümuzü kurmaya ka- ıx vermiştik. Ismı "Devrimci Hukuk- »lar Örgütû" olacaktı. Amacı ıçerisin- e , "Atatürk devrimi doğrultusunda*' sdesi bulunacaktı. Bu konuda anlaş- uştık. "Derneğin amacı: Türkiye'nin lusal tam bağımsı/lığı \ e Türk halkı- ı n her türlü sömürüden uzak olarak a ileri uygariık düzeyine ulaşması için atatürk devrimi doğrultusunda elin- ten gelen katkılarda bulunmaktır." Amaç maddesini ve yasal zorunluluk- ı n yerine getirdik. Kurucu listemizi yaz- o_k. Tetnsil gücü olan. sembolik isimler- d bazılan. Istanbul Valilıği'ne hitaben ya- alması gereken dilekçenin altına kuru- aı başkan olarak Gürkan. "Deniz..." yaz- cı ve durdu. '*Gezmiş". soyadının ya- 2İmasında tereddütlerim vardı. Yakın ar- ladaşı olmalanna rağmen onun da ol- malı idi ki tepkimi ölçmek için beklemiş- ti. Zaptedilemez aktivitesinin başkanlık için yararlı olmayacağını düşünüyordum. Deniz Çamlıbel yazdık. Ve Çamlıbel De- niz hiç başkanlık yapmadı! Deniz'in ol- duğu yerde başkan doğası gereğı De- niz'di. Bu hep böyle oldu. Kımse de itiraz et- meyi düşünmedi. Deniz ve Mustafa"lar söylemi böyle başladı. Sonra. zamanla baş- ka Mustafa'lar da eklendi. Bizim ilk ör- gütümüz. De\Tİmci Hukuklular Örgütü oldu. "DevrimcP az kullanılan bir sıfat- tı. 0 zamana kadar sol. ilerici gençlik için idealist ülkücü gençlik vs. gibi sıfat- lar kullanılırdı. Devrimci daha kapsam- lı idi. Biz ihtilalci revolüsyoneranlamın- da kullanmayı yeğledik. Gönlümüzde ya- tan bu idi. Yıllar sonra tam da 12 Mart arifesinde çogumuzun solcu'sosyalist ol- masında etkisi olan Çetin Altan devrim- ciliğin revolüsyoner anlamdan başka an- lamda kullanılamayacağını köşe yazısın- da belirtecek ve sıkıyönetim savcılan bu makaleyi aleyhimıze kullanacaktı. Ne ta- lih! Ne şans! Tabii Çetin Altan için. Ertesı gün Hukuk Fakültesi'nde dağıt- tığımız bıldirıde "Bu şartlarda tarih mademki seni 20. vüzvüın ikinci varı- sında geri kalmış bir ülkenin insanı olarak yaşamak zorunda bıraktı, o hal- de sen bu mücadeleye istesen de iste- mesen de girmek zonındasın" dıyor- duk. Yani. Türkiye şartlannda yaşıyorsan devrimci olmak. statükoya karşı mücade- le etmek zorundasın, taraf olmak zonın- dasın. diyorduk. İlk kez Sultanahmet Gezaevi'ne giri- şimiz de, üniversite işgal v e boykot ha- reketleri de bu örgüt döneminde oldu. ll- gınçtir, hiçbir soruşturmada örgütle ilgi- li bir sorunun muhatabı olmadık. E> lemcı bir gruptuk. DiSer fakülteler- den de arkadaşlanmız vardı Gürkan. Hu- kuk Fakültesi "nden aynlmış ve Özel Ga- zetecılik'te okumak zorunda kalmıştı. kurucu üye oldu. Iktisat ve Edebiyat fa- kültelerindeki arkadaşlar bizımle bırlik- te hareket ediyorlar. örgütlenmenin yol- lannı anyorlardı. Ideolojık yakınlıöın ge- tırdiği tanışıklık giderek arkadaşlığa. ar- kadaşlık giderek dostluğa ve eylem ıçe- risinde yoldaşlığa götürdü. Ya da yol ar- kadaşlığına. İaki... DÖB kurulduktan sonraki ilk eylem Samsun-Ankara yürüyüşüdür. De\Tİmci ilerici güçlerin, güç bırliği çalışmalan sonuç vermiş ve Dev-Güç diye bilinen ku- ruluş oluşturulmuştu. Başkanlığına MBK'ye mensup Kadri Kaplan getıril- mişti. 10 Kasım o günler "mavi gözlü. sarı- şın Mustafa Kemal'e" ağıtlarla geçişti- rilir Gazfnin ulusal bağımsızlık tutku- suunutturulmayaçalışılırdı. "Bağımsız- lık ve özgürlük benim karakterimdir" diyen bir lider neredeyse Amerıkan uşak- lığını kader gıbı benimseyenlerin tekeli- ne girmiş gibiydi... Onlara ilencı basın- da "gardırop AtatürkçülerT denirdı. Bi- zim amacımız ulusal kurtuluş bilincinin ön plana çıkanlması idi. Oysa bu katla- nılmaması gereken. isyan edılmesı gere- ken bir tutumdu. Samsun'dan yola çıktık. Ayaş"a geldik \ e durdurulduk. Gazetele- rin. özellıkle Çorum'dan sonra yürüyüş- ten günü gününe haberler verdiğını öğ- renmiştik. Gazete taşıyan servis kam- yonlarının yanımızdan geçerken attıkla- n gazetelerden ve yerleşım yerlerinden edindığımiz gazetelerden \ e bizı karşıla- yanlardanhavadısleralıyorduk. Bazı ek- sıkleri ve uyTimsuzluklan şaka ıle. espri ile kapatarak yürüyen uyumlu bir ekıp haline gelmıştik. Sağcı gazetelerde "Genç- ler bayrağın av-yıldızını çıkarmışlar, kızıl bayrakla yürihorlar!*" gibı birha- 68, ideaüeriııi paylaşan herkesindir MUSTAFA İLKER GÜRKAN Tarih insanlara misyon yükler. Durduğunuz yerde sizin öznel yanlannızın, düşüncelerinizin hiçbir öne- mi kalmaz. Yalmzca temsil ettiğiniz şey değer taşır. Deniz artık bir tarihsel kişiliktir. Onun tarihteki yeri- ni anlamak anlam taşıyor. Önce şunu söylemek istiyorum. Onlan öldürdü- ler!.. "Adalet" en yüksek insanlık değeridir. Tarih adil- dir... Türkiye 68'le banşmadan hiçbir yere varamaz. Hiçbir toplum 40 yılı aşkuı süredir gençliğini ezerek çıkış yolu bulamaz... Gelladın yağlı ilmeği düzeni ko- ruyamaz... Tarih adildir... Çektiklerimizin nedeni ada- letsizliğimizdir. Biz 68"liyiz... 68 değerleri iddiayla söy- lüyonız, insanltk tarihinin en yüksek değerleridir. Kü- reselleşme karşısında ekonomik, politik. kültürel, top- lumsal bütün alanlarda doğru seçeneği tarif eden tek simge 68'dir. Deniz'lerin tarihteki yeri de 68'in sim- gesi olmalan ile açıklanabilir ve böylece açıklanma- lıdır. Bunlann en başında "tam bagımsız ve gerçek- ten demokratik Türkiye" ideali vardır. Şimdi iki konuda tartışma açmak istiyorum. Elberte ki 68 ve De- niz'ler "Haksızlığa isyan eden Türkiye'nin gelece- ğiydi." Siyasetin büyük sorusu "Kim" sorusudur... Kimin için özgürlük? Kime karşı özgûrlük? Kime is- yan? Kimin için isyan?.. Bu sorulara somut ce\ r ap vermezseniz... Biz 68'liler biliriz ki bize tuzak kur- muşsunuzdur. Bizi gitmememiz gereken bataklıkla- ra çekiyorsunuzdur. Deniz'ler ve 68 başat olarak "düşünce özgüriüğfi ve «Mrenme" ile açıklanamaz. Değerlendirmenin ek- senine bu "değerleri" yerleştirmek yanlıştır. Bazı 68 değerlerinin maddi içeriğinden soyutlanıp ayıkla- narak öne çıkanlması... 68'in en damıtılmış saptınl- masıdır. "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi". "Onlar ortak biz pazar" demeden... "Yaşasın tam bagımsız ve gerçekten demokratik Türkiye" deme- den... Kim 68'den söz edebilir. 68 her şeyden önce; anti-Kemalist karşıde\Tİm karşısında ulusal-demok- ratik devTİmi savunmak ve ona inanmak demektir. 68"in ekseni. başattalebi. dillerden düşmeyen şian "Ba- gımsız Türkiye"dir. Bu saptama ne anlatır?.. ''Özgür düşünce.. Baskrya isyan" adına... Dincilerle, aynlık- çılarla 68 arasına paralel çekemezsiniz. Onların "dü- şüncelerine özgürlük" adıyla ortaya çıktıklan sıra- da onlann gündem yaratma. eylemlerine toplumsal meş- ruiyet sağlama çabalanna Deniz'lerin adıru bu biçim- de kullanarak katkı sağlayamazsmız. Doğru!.. Onlar dadüşüncelerineözgürlükistiyorlar... "Direniyorlar". Ama kim için, kime karşı? Onlann hamisi Amerikan emperyalizmi, Avrupa Birliği... Meclis'te Deniz'lerin idamına kalkan elleri, beyinleri taşıyorlar. \ Tartışmak istediğim ikinci konu ise "68" ile " 7 1 " karşılaştırmasıdır. Hiç kuşkusuz sevgili arkadaşlan- mızı tanımak. Örneğin Deniz'den bahsederken "Ca- nım arkadaşım" demek sımrsız bir hüzünle yüklü olsa da eşsiz bir bahtiyarhktır hepimiz için... Irdelemek gerekiyor; Deniz'in THKO militam ola- rak ne değeri ve önemi vardır. Gerçekçi bir değerlen- dirme bu soruya "Benzer hareketlerde görfllen sı- radan militan kadar" diye yanıt verir. Ancak; De- niz'in bir gençlik önderi olarak, bir 68'li olarak ne de- ğeri ve önemi vardır, diye sorarsanız. Yanıt, duraksa- tnadan " O bir bayrakür" olacakür. Deniz'i 68 Devrimci GençlikHareketi'nin "Ölüm- süz önderi" diye yerine koyarsak onu 68 değerleri- nin bir simgesi diye niteler ve değerlendirirsek "Ban- ka soymak. adam kaçırmak, Marksist-Leninist ideolojiyi savunmak nedeniyle değil" "Bir bayrak olduğu için asıldığını" kavranz. 68 kuşağının Deniz'le olan birliğinin ortak nokta- sı Istanbul Hukuk 1. amfisidir, Hürriyet Meydanı'drr... Dolmabahçe'dir, Taksim Meydanı'dır... 68 kuşağınm Deniz'le olan ortak paydası " 7 1 " Nurhak değildir. Deniz'le Nurhak'ı paylaşanlann anılanna gösterdik- leri bağlılığı saygıyla karşılanz. Ama Deniz'in adı ar- kasından koca bir kuşağı oraya bağlamaya karşı çıka- nz ve çıkıyoruz. 68'li olan "açık", "bağımsız'*, "yı- ğınsaP bir gençlik hareketidir... 71'li olan "Ulegal", "siyasal", "kadro" nitelikli birharekettir. 68 ile 71 'in karşılaşhnlmasıbutabloyu verir.. Ki, "71"buanlam- da 68'in inkândır. "Karşı taraf" bu gerçeği bildiği için kör ve zalim bir intikam duygusuyla Deniz'i as- tı, bazılanmız anlayamasa da... Ve salt THKO milita- nı olarak göstermeye büyük çaba sarfetti, bazılanmız da onlara uydu... Denizler'in idamı için iktidan devirenkr ile iktidardan devrilenler işbirtiği yaparak bir suça ortak oldu. İdamlar hukuka aykınydı HAŞMETATAHAN Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, 68 Kuşa- ğı'nın bu üç önderi, 30 yıl önce hukuka. vicdana, ahlâka aykın bir anlayış. uygulayışla yargılandılar ve idam edıl- diler. İdam karan ve infazı hukuka aykınydi. Çünkü, "De- niz'ler"e yüklenen suçlar, çağdaş bir hukuk düzeninde hu- kukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olduğu az- çok demok- ratik bu- ortamda, bağımsız bir mahkemede. hakkaniyet- li bir yargılama sonucunda, venlebılecek cezanın kesin- likle 10-15 \ıldan fazla olmayacağı bilinen ve artık tarti- şılmayan bir gerçek. Bu konuda hukuk alanında yetkin olan hiçbirbilim adamı yargılama alanında görev üstlenen hiç- bir hâkım, savcı. avukat bunun aksını söylememektedir, söyleyemez. İdamlar vicdana aykınydı. Çünkü "•Deniz'ler" kişisel hiçbir çıkar gözet- meyen, ülkesinin bağımsızhğııu ve hal- j kırun özgürlüğünü isteyen; maddi-ma- , • nevi her türlü baskı ve sömürüye karşı i çıkarak,ınsanıninsancayaşamasıiçinmü- ^ cadele etmeyı her şeyin üzerinde tutan, % bu nedenle kendüenni halka adayan bir 1 gençlik önderlenydiler. Sağlı soÜu pro- j vokasyonlarla ve özellikle onlarca genç I de\Tİmcinin katledilmesıyle önce meşru | müdafaa durumuna iülerek var olduğu ka- danyla "demokrasi"ye olan güvenin iyi- ce yitirilmesine yol açümış ve silahlı mü- cadele yamlgısına düşülmesine neden olunmuştur. Kendilerini eşıtsizhğin, ada- letsizliğin kaldınlmasına, halkın mutluluğuna adamış ol- malan nedeniyle "silahlı mücadele" amaçlı eylemlerin- de bıle hiçbir kimseyi öldürmemiş olmalan karşısında ve- rilen ve infaz edilen idam karan, ınsanlann yüreğini da- ha çok yaralamış, kanatmış: Mcdanlara aykın düşmüştür. İdamlar, ahlaka aykınydı. Çünkü, 27 Mayıs devrimı- nin ürünü olan 1961 Anayasası'nı uygulamadı diye siya- sı iktidan düşüren, "Anayasamn öngördüğü reformla- rı Atatürk'çü bir görüşle ele alacak ve inkılâp kanun- lannı uygulayacak..." bir ıktidar kuruknası için muhtıra GÖKEKtN "ŞuDünyada bir nesneye yanariçim,göynürözüm: Yiğiî iken ölenlere Gök ekini biçmiş gibi. Yunus veren, ancak anayasayı değıştirterek anayasayı bızzat ıh- lal eden muhtıracı komutanlar, 27 Mayıs Devrimi'ne düş- man, anayasaya karşı olan devrik AP'lilerle, anayasınm değiştirilmesi ve "Deniz'ler"ın idamı için anlaşıp işbir- liği yaptılar. De\Tİk AP iktidan parlamenterlerinin Men- deres-Zorlu- Polatkan'ın idamlannm ıntikamlannı alma histerisine kapılarak "Üç! üç! Üçe, üç!" çığlıklan arasın- da "Deniz1er"in idam karannın ona)lanması bellekleri- mizden sılinemeyecek bir insanlık faciası olmuştur... "Deniz'lerin" idamı için. iktidan devirenle. iktidar- dan devrilenin işbirlıği yapması; anayasayı çiğneyıp ih- lâl. "tağjlr, tebdil. ilga" edenlenn, 1961 Anayasasf nı sa- vunan ve uygulanmasmı isteyen "Deniz'ler"ı, "Anaya- sayı ihlal"le suçlayıp hükümlendirmesı. ınfazlandırma- sı, ahlâka aykın bir durumdu... Onlar. brr ülkenin gele- ceğinı beurleyecek. "Tam bagımsız ve gerçekten demok- ratik Türkiye" ülküsünü gerçekleştir- meye kendısmı adamış bir kuşağın, 68 Kuşağının önderleriydi. Onlar, Türki- ye'nin dünya ölçeğınde bağımsız. de- mokratik bir ülke olmasım, mazlum mil- letlerden yana tavır koyan etkin ve say- gın bu- ülke olmasım hedefleyen bu- genç- lik kuşağının önderleriydi. "Deniz'ler"ın şahsında Ülkemızın yetişmiş en özvenli, cesur. kararh. yurt- sever bir kuşağı nrpanlandı ve bağımsız- lık ruhu yok edihnek ıstendi. "Şu dün- yada bir nesneye/yanar içim, göynür özüm.A'iğit iken ölenlere/ Gök ekini biçmiş gibi" diyen Yunus'un sözleri, belki de en çok "DenizTer"e yakışıyon en kısa, en duru bıçimde "DenizTeri"tarumhyor... Evet, onlar. Ülkemızin "Gök Ekin"lenydı. Anadolu'muzun bereketli topraklannda elbet bağımsız- lık ruhu, baskı ve sömürüye karşı çıkma onuru yeniden yücelecek. Yetişecek genç kuşaklanmız, yeşerecek öz- gürlük, eşitlik, kardeşlık duygulan, her türlü baskıya. sö- mürüye karşı boy verecek gök ekinlerimız ve elbet olgun- laşacak bağımsızlık ekınlerimiz, başanlacak bağımsızhk ve demokrasi mücadelesı... İdamlannm 30. yüında onlan sevgiyle ve saygıyla anıyonız. ber okuduk. Bizim bayrağırruzla hiçbirza- man ihtilafımız olmamıştı. Bizim için Kurtuluş Savaşı'nm, bağımsızlığımızın simgesi bayraktı. tkinci kurtuluş savaşı ver- meyi amaçlayan bizlerin böyle bir dü- şünceye sahip olması mümkün değildi. Belli bir provokasyonla karşı karşıyaydık. Kamuoyunda kazanmış olduğumuz itiba- n kırmaya yönelik bir oyunla karşı kar- şıyaydık. BayTağın kumaş kısmındaki ay- yıldız kastedilıyordu, ancak o yerlı yerin- de idi. Bayrağın ahşap kısmının uç kıs- mında madenı tunçtan ay yıldız olur ya onun yennde olmadıgını fark ettik. Kim çalmış olabilirdi? Sonralan Ankara ile ınibata gönüllü olarak talip olan Muzaf- fer Köklü çıkacaktı altından. Ancak biz kendisi ıtiraf edene kadar bunu bekleme- yecektik. Bu Muzaffer Köklü'nün ikinci provokasyonu idi. Ama biz farkında de- ğıldik. Ayaşta yürüyûg bitti. tsmet İnönü'nün baskılar ıle döne- mın orta-solcu denilen gençlik örgütle- ri. zaten hiç olmayan desteklerini çekti- ler. Bunun önemi yoktu. \'ürüyen zaten bizdik. Sosyalist kimlikli gençlerdı. Yan- lışlık ,\nkara'ya girişten son- raki gösteri ve yürüyüşlerin izin \ e bıldirimleri için onla- nn görev alması idi. Ankara "da 11.11.11 diye bir söylenti çık- mış ve bu on birinci ayın on birinde saat on birde anlamı- na geliyormuş! Tıpkı 27 Ma- yıs öncesi 555 K gibı: yani be- şinci ayuı beşinde saat beşte Kızılay'da gibi... Darbe söy- lentileri Ankara'da yaygın- laşmış. Bizim bunlardan ha- berimız yok. Demirel'e ga- zeteciler "Gençler yürüyor, ne diyeceksiniz?" demiş. O da meşhur " Yollaryürümek- le aşınmaz!" lafinı etmiş. Mo- la verdiğimiz ve tek bir karar almaya yani yürüyüşü iptal etmeye zorlandığımız o tepe- yi hiç unutmadık. Unutma- dık. Yalnız bırakıhnıştık. Bi- ze söylenenler arasında An- kara'ya girersek kurşunlana- cağımız dahi vardı. Biz buna ıhtimal \ermiyorduk. Güvendiğimız pek çok in- san bizim bu karan almamız için ikna komitesi gibi çalı- şıyor ve zorluyordu. Cunta geliyor havasının yaygınlaş- masının karşı güçlen de ha- rekete geçirmiş olması nor- maldi. Bunubılıyorduk. Par- maklarkalktı indi. Demokra- tik(!) bir çözümle yürüyüşü orada bitirme karan almdı. Durumu kabullenmekten baş- ka yapacak bir şey yoktu. De- niz kısa bir konuşma yaptı. Küçük burjuvaziyle yola çı- karken daha sağlam temeller üzerinde ittifaklar kurulmalı idi. Gene de başanlı bir iş- bırliğı yapılmış Samsun'dan .Ankara'ya kadar gelinmişti. Bu küçümsenmemeli idi. Gü- cümüz buraya kadardı. Anıt- kabir"e gıtme ve orada tören yapma isteğimiz Kadri Kap- lan tarafından sağlanacaktı. Otobüslere bındik. SBP Yur- du'na geldik. SBP'yi kendi- mize daha vakın bulurduk. Hüzün, 6fl<e, çaresizlik Yenilmiştık. Güzel bir in- tikam aldık aslında Anıtka- bir'de. Anıtkabir'ın aslanlı yolu haşmetlidir bilirsiniz. Huşu telkin eder insana. Mis- tik bir havaya sokar insanı. Hep beraber oradaydık. Bin- lerce genç de oradaydı. Di- siplin içerisinde sıraya gir- mişlerdi. Deniz, emir-komu- tayı "MareşaP'e vermişti. Mareşal Cevat! Karşısında öfke ve ders verme duygu- suyla çakı gibi duruyor. tüm komutlanna uyuyorduk. "Adam Mareşalmiş. DÖB'lülerde askeri hiye- rarşi var!. Adam Deniz'e emir veriyor!" fisıltılannı duyuyorduk. Ankaralı öğren- ciler şaşkın şaşkın bize bakı- yorlar, bir yandan da komut- lara harfiyen uyuyorlardı. Kimdi bu adam! Deniz karşı- sında hazır-olda duruyor. tüm DÖB'lüler katı bir disiplin içerisinde davranıyorlardı Gü- zel bir resmi geçit. Güzel bir \iiru\iis ve yakışır bir tören. Mareşalin özel deftere anlam- lı bir yazısı ve saygı duruşu ile son buldu. Anıtkabir dışına kadaryürüyüp dağıldık. Bu ve benzeri örgütsel disiplin gös- terilerinin başımıza iş açaca- ğını bilsek de boş verecek ka- dar pervasızdık. Genç olmak zaten bu değil midir? AVRUPA^DAN GÜRAY ÖZ AB Üzerine ÇeşiOemeler "Cem'den ///maz'a: Sus"yazıyordubaşlıkta. Ha- berin içınin başlıkgibi olmadıgını biliyordum. Habe- ri yazanla başlığı atan arasındaki kadim farklılıktır bu. Muhabirsorulduğunda haklı olarak "Başlıkbanaait değil" der. Başlığı atansa, "Ne başlık ama" övün- mesindedir. Dışişlerı Bakanı'nın Başbakan Yardım- cısı'na "sus" demeyeceğini, Başbakan Yardımcısrnın da Cem'e "Konuşsam ne yazar" diye cevap ver- meyeceğini herkes bilir. Yine de belli olmaz. Milli Gü- venlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanrna "nan- kör" diye bağnlmadı mı? Tam o sırada Ismail Cem ve ekibi uçağın kapısından ıçeri girdi. Havalandık- tan sonra, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Başkanı ve Sözcüsu Hüseyin Diriöz'e sordum "sus" meselesıni. Ayaküstu, uçak kondorunda yapılan gö- rüşmeler zaten sınırlı olur; üç beş kelimeyi geçmez. Bir de "aman 'off the record' aramızda kalsın" de- nildı mi, yapacağımız pek bir şey yoktur. Yine de Hü- seyin Diriöz'ün söylediklerinden, gazetelerin pek çoğunun Türkiye - AB ilışkileri konusunda Ismail Cem ile Mesut Yılmaz arasındaki görüş aynlıkları- nı fazla yorumlu sundukları ortaya çıkıyordu. Aslın- da "sus" dediği söylenenle, "susmayan" arasında görüş ayrılığından çok üslup farklılığından söz et- mek belki de daha doğrudur. Varsa eğer tartışma- nın Kıbns konusunda olduğu ve ağırlıklı olarak "yet- kili olmak-olmamak" noktasında düğümlendiği an- laşılmaktadır. • • * Peki Avrupa Birliği konusunda görüş ayrılığı yok mu Türkiye'de? Bırlikçiler ve Birlik karşıtlarından söz edebilir miyiz? Doğrusunu isterseniz, farklı varyasyonlanyla, üs- lup farklılıklanyla geniş bir birlikçiler cephesinden söz etmek mümkün. Varsa eğer, birlik karşıtları, yani Türkiye'nin Avrupa Biriiği'ne girmesinı doğru bulma- yanlar, görüşlerinı açıkça ifade etmekten kaçınıyor- lar. Türkiye - birlik ilişkılerini, karşılıklı çıkarlaraçısın- dan ve nesnel olarak değerlendirmek gibi bir çaba ise hemen hemen yoktur. Medyadahayat bulan "entelıjensiyanm konumu" ise özetle şöyledir: Yılmaz cephesi gıttikçe genışlemektedır. "enteli- jensiya" tıpkı bir zamanlar nasıl Turgut Özal'cı ol- muşsa bugün de hızla Yılmazcı olmayolundadır. Bir zamanlar nasıl özal vizyon sahibi sanılmış ve sunul- muşsa, bugün de Yılmaz için hevesle aynı nutuklar atılmaktadır. Var olduğu kadarıyla sol içinde de geniş bir ke- sim Avrupa Birliği üyeliğinı Türkiye'de demokrasi so- rununun anahtarı olarak görmektedır. Daha küçük bir kesım ise AB üyeliğı konusunda tavır almayı, solculuğun olçütü sayma eğilımindedir. Avrupa Bir- liğı'nın bugünku durumu, geleceği ile ilgili tartışma- lar Türk medyasının ılgısini çekmemekte, medya içinde ister AB yanlısı olsun, isterse AB konusunda kuşkulartaşısın, "aslan Türk", "boyuneğdirdik", "an- ladın mı Chirac!" anlayışı egemenliğini korumakta- dır. Avrupa Birliği konusunda Milliyetçi Hareket Par- tisi'nin muhalif gibi görünmesi, konuyu ciddi olarak tartışmak isteyenlere karşı bir kısım "entelijensiya" tarafından tartışmada koz olarak kullanılmakta, "MHP ile aynı fikirde misinız" diye bir kaş yukarıda "fikir" beyan edilmektedır. Bir başka anlayış ise AB ile ABD arasındaki fark- lılıkları ve çıkar çatışmalannı, Türkiye politıkalarının çıkmaz sokağı sayma anlayışıdır. Bu anlayışa göre, Türkiye ya AB'ci olacaktır ya da ABD'ci olmak zo- rundadır. Aslında bu çıkmaz sokağı reddedenler arasında da ciddi bir aynm vardır. Bir kesim "hem o, hem öteki; AB - ABD çatışması Türkiye'nin şan- sıdır" derken diğer kesim "Bu çatışma önümüzü tıkıyor" diye düşünmektedır. • • • Sonuçta bu "fikir aynlıklan" Türkiye'nin gelece- ğini tümüyle dışfaktörlere bağlamaktadır. "AB üye- si olsaydık milli gelirimiz şu kadarolacaktı", "Olmaz- sak mıllı bütünlük tehlikeye girecektir" türünden pariakfikırler, entelijensiyamızı derinden etkilemek- tedir. Içerden umut çoktan kesılmiştir. Siz medyada zaman zaman Türk halkının yüksek sağduyusundan söz edildiğine bakmayın, bu tartış- mada onun fikri sorulmayacaktır, Yalnızca seçimler- de söz söylemesi mümkün olan ve yönlendirilebi- leceğine inanılan halk, geçen zaman içinde konu- lara ılgisizleşmiş. daha doğrusu bilgisizleştirilmiş ve ilgisini yitirmıştir. Seçimler dışında da söz söyleyen ve gerçkete halkla politika arasındaki ilişkiyi kur- ması beklenen "entelijensiya" ise yukarda anlattı- ğımız gibidır. Bir kaş yukanda, kavgacı denemez ama, hırçın ve herzamanki gibi sıkıntılı. Sıkıntılı, ama yazdıklanmız. çizdiklerimiz sıkın- tılarımızın ne kadar sığlaştığını da göstermiyor mu? KIRM1ZI BALIK ÇOCUKEVİ & KULÜBÜ A.ile Semineri-7 "ÇOCUKLARHVllZIN GELECEĞtNİ T.4HMİN EDEBİLtR MÎ\ İZ?" Katıhmlı Anne Baba Forumu Sunuş Dr Erdal Yen Kırmızı Balık - FENERBAHÇE Tarih: 19 Mayıs 200: - Pazar 1100 -14 00 (tîgi duyon herkes çağnhdır.) - Boslancı 0 216 4 P 16 36-Fais-Tel 02163661431 0-6 yaş • Vlecıdı>eLö\ 0 212 213 95 88- Faks-Tel 021:213 8 1 4 0 3-l2yas-FenertMİ»;e 0 216-H4 62"2 Faks-Tel 0 216414 62 61 e-mıil: IdrnuzibaliİL o sspfrtMİiı«.ccHn 0-6 y ÇARŞIBAŞIASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo 2002 44 Davralı Mehmet Yılmaz adına tapuda kavıtlı Trabzon ili. Çar- şıbaşı ılçesi. Fener Köyü. Pafta 3. Parsel No: 583 sırasında ka- yıtlı 36 00 m2 yüzölçümündekı tarla vasfındakı taşınmazın ta- mamı Karavollan Genel Müdürlûğü tarafından Karadenız Sahıl Yolu ijıleştırme projesıne bınaen yol ınşaatı \e emnıyet alanı tesıs etmek amacıyla 02.03.2001 tarıhınde kamulaştınlmasına karar verilmiştir. K.amulaştırma karan \erilen taşınmaz için 2942 sayılı Kamulaştırma yasasına 4650 sayılı yasa ıle değışik 8 maddeye göre oluşturulan kıymet takdır komısyonu tarafın- dan taşınmazın lahmini bedelı 562.779.277.-TL. olarak tespıt edılmıştir. Aynı madde uyannca taksitle odeme. pazarlıkla salın alma \e trampa yolu ıle de\ ır alma konularında anlaşmaya van- lamadığından kamulaştırmayı \apan ıdare tarafından 2942 S.Y.mn 10. maddesi gereğince taşınmazın kamulaştırma bedelı- nın tespiti ve idare adına tapuya tescılı ıçın 03.04.2002 tarihın- de mahkememıze da\a açılmıştır 2942 S Y.nın 4650 S.Y. ıle değişik 10. maddesınin 4. fıkrası gereğince ilan olunur. 03.04.2002 Basın 23025
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle