18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12MAYIS2002PAZAR Oral Çalışiar, İlkay Demır, Necmı Oemir, Tuğrul Eryılmaz, Oğuz Öçı, Ahllo Keslan, Ertuğrul Küûçü, Oğuzlıon Müfeoğlu, Muzaffer Oruçoğlu, Ulkû Soğır, Teslim Tore ve Musiala Yalçıner ürkçü:Doğru arkadaşlarseçmiştimO güne kadar Manc'ı okuyup dünyayı anlamaya çalışmıştım. O kurultaydaysa dünyayı değiştirmek için takip etmeye karar verdiğim Türkiyeli bir Marksistle tanıştım. Mahir 24 yaşmdaydı, ben de 21... ERTUĞRUL KÜRKÇÜ Onu ilk kez FKF'nın (Fikır Kulüpleri Fede- rasyonu) Dev-Genç'e dönüştüğü kurultayda görmüştüm 1969'da. Aduıı biliyordum daha önceden Aydınlık'ta yazdıgı yazılanndan: Ma- hir Çayan!.. Ama tanımıyordum. O günlerde, Türkiye sosyalist hareketi açık politika alanına çıktığı 1960başlanndanbuya- na en çalkantılı döneminden geçiyordu. Tür- kiye Işçi Partisi'nde (TÎP) "parlamenter yol", "parlamento-dışı" yol tartışması keskinleş- miş, Türkiye de bir sosyalist devrimin imkân- lanna ilişkın öngörüler çatışmaya başlamıştı. TÎP yönetimi Milli Demokratik Devrimcı "es- ki tüfekler"ı "ihtilalci" olduklan gerekçe- siyle partiden ihraca başlamıştı. Sovyetler Bir- liğTnin Çekoslovakya'yı işgali dolayısıyla uluslararası sosyalist harekette Çın ve Sovyet Komünist partileri arasındaki karşıtlık, Türki- ye sosyalizmine daha da keskinleşerek yansı- mıştı. Küba'nın sunduğu sosyalist model ve Fidel Castro'nun her iki "büyük sosyalist ül- ke"ye boyun eğmeyen eleştirel tavn tartışma- ya yenı bir kutup daha ekliyordu. 1967'de Bo- livya'da başlattığı gerilla mücadelesi ölümüy- le sonuçlanmış olsa da Che Guevara'nın "..iki, üç.. daha fazla Vietnam yaratahm" çağnsı ahlaki çekiciliğinden hiçbir şey kaybet- miş değıldi. Ho Şi Minh önderliğinde Viet- nam'ın knrtuluş mücadelesi güç kazanıyor, ABD ışgalıni püskürtüyordu. 1967 yenilgisi- nin ardından Filistin kurtuluş hareketi bir kez daha dirilmış ve Israil işgalcilerine meydan oku- yan "fedailik" yeni ve tanıdık bir "model" ola- rak zihinleri çelmeye başlamış, Türkiye sınır- lannın içine taşmıştı.Avrupa. ABD, Meksika ve Latin Amerika'dakı öğrencı hareketinin öz- gürleştirici idealleri, üniversiteye ve sisteme yönelik sert eleştirileri yüz bınlerce genç ın- sanı üç kıtada harekete geçirmeyi sürdürüyor- du... Türkiye'de faşist hareket "karşı ayaklan- ma" hazırlığı çerçevesinde muhalefete karşı iktidann gözetiminde açıktan örgütleniyor, sosyalistler faili meçhul cinayetlerin kurbanı olmaya başlıyordu... Büyük sorunlarımız vardı Bu büyük çalkantı içinde, o FKF Kurulta- yı, benim gibi, sosyalist harekete 1968 öğren- ci boykotlan içinde katılmış olanlar için, her- kes için olduğundan çok önemliydi. Bizler, TtP ve FKF'deki gerilim ve karşıtlıklar için- den geçerek gelmemiştik. Sosyalist hareketin hizip mücadelesi geleneği içinde yetişmiş de- ğildik. Siyasal söyleme, hizip aidiyetlerine değil, öğrenci hareketinin gidişi içinde takı- nılan tavırlara, büyük meselelerde alınan tu- rumlara bakarak yol almıştık o güne kadar. Ama seziyorduk İci, bir dönüm anına gelini- yordu. Büyük sorulanmız vardı ve büyük ce- vaplar bekliyorduk. Kurultay bütün bu soru- lann aydınlatılacağı, çözüme kavuşturulaca- ğı, yol haritasının önümüze serileceği bir bü- yük forum olacaktı. Hayatlanmızdaki olası önemini kestiremezdik belki ama fikırlerimi- zin oluşması, tavırlanmızın şekillenmesi açı- sından bir dönüm noktası olacaktı. Öyle umu- yorduk. Heyhat, kurultay büyük bir hayal kmklığıy- dı bizler için. Ta ki, söz sırası Mahir Çayan'a gelinceye kadar... O ana kadar, kürsüye çıkan herkes göğsünü yumruklamış, avaz avaz "Aren- Boran oportünizmi"ni lanetlemiş, "ötekf'le- rin ne kadar "hain" ve "oportûnist" olduğu- nu kanıtlamak için bin dereden su getirmiş ama kafalanmızı kurcalayan bin bir sorudan hiçbirine anlamlı, doyurucu bir yanıt verme- mişti... O kurultaydan aklımda bir tek Mahir Ça- yan'ın konuşması kalmıştı: Bir muhakemeye dayanan, verili durumla Marksist teorik ilke- ler arasında bir ilinti arayan. bütün koşullan ve durumlan bir devrimin olabilirliği açısın- dan yorumlayan; geleceğe ilişkin bir öngörü- de bulunmamıza olanak veren, karşıtlannın ne- den karşıtı olduğunu anlamamızı ve kendisi- ne hak vermemizi sağlayan tek sunuştu... Bizi çeken yalnızca konuşmamn içeriği de- ğil, konuşanın kendisiydi de: Kendinden ön- ceki kaba sabahklan unutturan düzgün ve akı- cı Türkçesiyle, belagatıyle; ıkı saat boyunca hıç kimseyi -sinirlendırse de karşıtlannı bile- bıktırmayan etraflı anlatımıyla; tribünlerden atılan laflara zekice alaylarla cevap verişiyle; gereğinde "efelenişi" gereğinde ders venrce- sıne konusunu sergileyişiyle ve elbette edasıy- la. duruşuyla, sözlerini tamamlayan anlamlı yüz ifadesiyle... Konuşması bittiğinde, o ana kadar ruhen koptuğumuz kurultaya geri dönmüştük. Ma- hir Çayan gençlik hareketine kendisinden ça- lınan devrimci aklı ve Marksizmi, sosyalist ha- reket içındeki mücadeleye kalite ve sevıyeyi iade etmışti bir kez daha... Onun müdahalesi olmasa da o kurultayda MDD'cıler, Aren-Bo- rancılan "tasfiye" edecekJerdi belki ama. Tür- kiye sosyalist hareketinde de\Tİmci bir damar, devrimci gençlik hareketinde de sosyalist bir damar o dönemde uç vermiş olmayacaktı. Mahir Çayan, Ankara Ünrversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisiydi. Fakülte kantininde öğrenci arkadaşlanyla biriikte. Mahir'in arkadaşı diye dövmediler O güne kadar M a n ' ı okuyup dünyayı anlamaya çalışmıştım. O kurultaydaysa dünyayı değiştirmek için takip etmeye karar verdiğim Türkiyeli bir Marksistle tanıştım. O 24 yaşındaydı ben de 21... Mahir Çayan'la karşılaşıp tarafsız kalmış kimseyi bihniyorum bu güne kadar... Sıradanlığa, düzen içi değerlere meydan okuyan ta\Ti onunla karşı karşıya gelenlerde ya ona karşı derin bir hayranlık ya da onu yok etmeye ant içecek kadar derin bir nefret doğurdu hep. Kızıldere'de onun yaşamını ahnaya gelenlerin bütün kuşatma boyunca nasıl herkesten önce onu yok etme tutkusuyla çırpındıklanna tanık oldum. Bu nefret, o öldürüldükten sonra bile hâlâ dinmemiş olmahydı ki. resmiyet dünyasındaki düşmanlan henüz soğumamış bedeninin konulduğu tabutunu tekmelemekten kendilerini alamamışlardı... Kızıldere'den sonra kamu vicdanında oluşan sempati, geçmişten kalan tamamlanmamış hesaplaşmalann üzerini örttü. Ama sol da. bu "aşk-nefret" geriliminden pek bağışık sayılmazdı doğrusu. Gene de geleneğe uyulduğu söylenebilir, ölenin ardından konuşulmadı pek... 12 Eylül gelip hapishanelerin de üzerine çöktüğünde Malatya "L Tipi" Cezaevi'ne nakledildik Niğde'den. Cezaevi idaresi "ıslahı gayri mümkün" olarak kategorize edilmiş olanlar için özel bir "karşılama töreni" hazırlamıştı. Kapı altından karga tulumba hamama götürülüp soyuluyor ve sopa yiye yiye hücrenize götürülüyordunuz. Sıra bana geldiğinde itilip kakıldımsa da fazlaca yaralanıp berelenmeden hücreme tıkıldım. "Azrailler"ime "neden" diye sorduğumda aldığım yanıt, 1969 da dinlediğim uzun konuşmamn 15 yıl içinde Türkiye'nin her yerinden duyulmuş olduğunun, 1972'defeda edilen hayatın değerinin toplum vicdanında biline geldiğinin bir işaretiydi benim için: "Sen, Mahir'in, Deniz'in arkadaşısın!" Kendime doğru arkadaşlar seçmiştim. YARIN: İLKAY DEMİR, OĞUZ ETCİ ANLATIYOR -n- PAZAR ORHAJN BüRSALI Itipaf.. ANAP Başkanı Mesut Yılmaz'ın Avrupa Birliği'ne giremezsek neler olabileceği konusunda bulunduğu öngörüler (Ferai Tınç. Hüniyet), doğru gözüküyor. Bu öngörüler arasında; • AB üyesı Bulgar ve Rumenlerin 10 yıl içinde biz- den 4 kat daha zengin olacağı, • Kıbnslı Türklerın sayısının hızla azalacağı ve • ulusal güvenliğimizin tehlikeye gireceği var. İlk iki öngörü kesin gibidir (topraklarımızda Arabis- tan petrolü çıkmazsa!) Üçüncu öngörü ise tartışma- lıdır. Ama, bu öngörü içinde saklı bulunan fikirleri ir- delersek şu söylenebilir: Ordunun hep başrolde ve teyakkuzda kalma ola- sılığı/özelliği artacak, bu nedenle askerı harcamala- nmız asla düşmeyecek. Ülke ekonomik durumuna bağ- lı olarak, örneğın ABD'nin küresel ve bölgesel politi- kalarında köşe taşı olma özelliğimiz yükselecek, böl- gede bir Kürt devleti kurma kararlılığı ortaya çıkarsa, buna karşı konulamayacak. Türkiye bir Orta Doğu ülkesı olarak, Orta Doğu sat- rancı içinde kalacak. Ama, sıyası ve ekonomik ba- kımdan güçlenmiş bir AB ulkesi olarak bambaşka bir konum ve kimlik ile, komşu olduğu Orta Doğu'daki satranç oyunundaki rolunü kaçıracak. Bu iki kimlik çok farklıdır... • • • Şank Tara'nın "30 yıl önce AB'ye girseydik bu- gün nasıl bir Türkiye 'deyaşıyorolacaktık.." konusun- daki tahminleri de az-çok gerçekçidir. Tara, bugün- kü sorunlannı önemlı olçülerde aşmış bir ülke pano- raması çizmektedır... Yılmaz, AB'ye tam üyelik için müzakere tarihinin, yıl sonunda yapılacak AB zirvesinde belirlenmesi ge- reğınin altını çiziyor. Bunun için de Kürtçenin öğre- tilmesıne izin verilmesi, idamın ve olağanüstü du- rumun kaldırılması gereğine işaret ediyor. Kürtçe, idam ve olağanüstü hal, demokratikleşme- nin şimdilik üç halkası. Bu konuda dıretmek, yan oto- riter, yan demokratik ülke yapısını sürdürmek istemek- tir. Bu ayın sonunda yapılacak MGKtoplantısında, bu üç konunun tartışma gündeminden düşürülmesi, ön- celikle ülkemiz insanlanna güven ve saygının di- le getirilişi olacak. Tabıi, AB ve dünya ile aramızda- ki sorunlann önemli ölçüde bertaraf edilmesine de... Böylece AB ile sorun esas olarak Kıbns'a indirge- necek. Askeri ve siyasi olarak, 4 sooınlu cephede müca- dele vermektense, (3'u tamamen bizle ilgili), tek so- run üzerinde tartışmak daha kolay ve başan şansı da- ha yüksektir. Üç sorunun halli, dördüncü sorunda Türkiye'yi güçlü kılabilır. Ve uzlaşılacak zeminde Türkiye'nin getırilerinı arttırabilir. MGK ve hükümetin bu konulardaki tutumu, Türki- ye'de hangı güçlerin gelecekte ulkeye yön vereceği konusunda da fikir verebilir. • • • Peki Türkiye'nin AB dışındayken, AB refahına ulaş- ması mümkün değil mi? Ne yazık ki ülkemizın böyle ulusal hedefleri, poli- tikalan yok. Böyle hedefleri olup da işbaşına gelebi- lecek polrtikacılar da ufukta görünmüyor. Aynca şu küresel oyunda, yann Türkiye'nin her açıdan toplam refahını yükseltecek bir sihirli değneğin ortaya çık- ması da gözükmüyor falda. Bu bir clurum saptamasıdır. • • • Yazımızın başına aldığımız Mesut Yılmaz'ın öngö- rüleri, bir başka açıdan, ülkemizi yöneten bir politi- kacının iktıdarsızlık. yetersizlik itiraflarıdır da. Yıl- maz'ın öngörüleri içinde gizli olan bu itiraf diyor ki: "Yapabildiklerimiz, yapabileceklerimizin göster- gesidir." Yani: "Kardeşim bizden bu kadar. Eğer AB'ye gi- remezsek, Türkiye refahı hayaletmesin. Bizbunuger- çekleştirecek kıratta değiliz, zaten böyle ulusal he- def ve politikalanmız da yok. Türkıye'için yapabile- ceğimin en iyisi, AB üyeliğinı zorlamaktır.. GerisiAI- lah Kerim..." Bu görüşe tamamen katılıyorum. "Temiz toplum - Kaliteli Politikacı - Kaliteli yöne- tım", "Yolsuzluklarasavaş"vb. konularındayapabil- diklerimiz de ortada. Türkiye'nin bugünkü kötü ko- numundan sorumlu politikacı ve bürokrası-devlet ya- pısıyla kör topal gidiyoruz. Temiz bir değişim yaşa- yamadık. Ben, sadece, ülkemizın ekonomik kalkınmasına önemli ölçüde katkıda bulunacağı için Avrupa Birli- ği'ne üyelikten yana değilim. Bu hatta benim açım- dan üyelığin yan ürünü. Büyük bir uluslar topluluğu içinde, kimliğimizle, rengimizle, dılimizle çok daha özgür yaşama fırsatı bulacağımıza ve her açıdan daha yüksek standart- larda yaşama şansı doğacağı için istiyorum. Tabii, en önemlisi, Türkiye'nin kendi kendini aşma- sına önemli olçülerde katkı sağlayacağı ve ihtiyacı- mız olan bir paradigma değişikliği yaratacağı için... [email protected]. rarayı alan adam sİIahları vermedi Hâseyin tnan, 1%9'da El Fetih'ten aldığı gerilla eğitimi dönüşü DiyarbaJar'da yakalandı. TESLtM TÖRE Deniz'i, tarihini tam olarak ha- tırlamadığım Siyasal Bilgiler Fa- kültesi'nde Filistin askeri giysile- riyle konuşma yaparken gördüm. Daha sonra Ortadoğu Teknik Üni- versitesi'nin 202 No'lu yurdunda Hfiseyin înan tarafuıdan tanışnnl- dık (Sanırım 1970'te) Tanışhktan bir süre sonra köye bizim eve git- tik. Biriikte köyleri dolaşıp geril- lamücadelesine başlamanın ön ça- hşmalannı yapük. Butür çalışma- lann ne kadar sürdüğünü tam ola- rak haüıiayamıyorum. Kır periHası Kır gerillasına başlamanın ön çalışmalannı yaparken Deniz'le biriikte, Kılise köyünde yakınım olan Mustafa Akdeniz'in evüıe gitmiştik. Evde yere serilmiş dö- şeklerüı üzerine oturmuştuk. De- niz oturduğu yerde ayaklannı boy- dan boya uzatmıştı. Ben Deniz'e, "Ayaklannı topla.. burada ayıp karşılanır" anlanunda göz işaret- leri ediyordum. O da bana öykü- nür gibi yaparak hiç keyfini boz- muyordu. Daha sonra biz kalktık giderken Mustafa Akdeniz'in ba- bası HacıAmca banau Biraz dur" dedi. ve "Bu adam kün?" di^ sor- du. Ben de Deniz'in gençlik lide- ri olduğunu söyleyip övgüyle an- latüm. Ben söylediklerimi bitirin- ce "Bana bak" dedi "ben senin nelerle uğraştığını ryi bibyorum" diyerek ekledi, tsmet lnönü'yü kastederek "Sen böyle adamlar- la sağırla başedemezsin. benim oğlum bile bu adamdan daha akülı, bn adam daha cemaatte oturmasını bile bilmiyor" dedi ve dönüp gitti. (Oğlum dediği Mus- tafa Akdeniz daha sonra THKO n. davasında tutuklandı, ağır işkence- ler gördü, kansere yakalandı; 1974 affiyla çıktıktan bir süre sonrakan- serden öldü, anılannın önünde say- gıyla eğiliyorum). Hacı Amca'nın söylediklerini Deniz'e anlattığun- da "Amca sadece oturma biçi- mimi mi beğenmemiş, söyledik- lerime bir idraa olmamış ama de- P mi?" dedi ve güldük. Anlatmak istediğim diğer ortak anı bizim evde olmuştu: Sllahların temlnl Ben Malatya Cezaevi'nden tah- liye olduktan (1969) sonra Yusuf Aslan'la Hüseyin Inan da Diyarba- kır Cezae\i'nden tahliye oldular. Hüseyin înan'la Vusuf Aslan tah- liye olduktantasabir süre sonrabi- zim eve geldiler. Evde iki ya da üç gün, mücadele konusunda neler yapmamız gerektiğini konuşup tar- tışmıştık. Belli bir anlayış biriiği sağladıktan sonra, biriikte Anka- ra'ya, Ortadoğu Teknik Üniversi- tesi'ndeki 202 No'lu yurda gittik. Bir süre sonra Hüseyin înan'la Yu- suf Aslan tekrardan bize geldiler. Bu sefer de kır gerillasını başlat- mak için silahlan nasıl temin ede- ceğimiz konusunu konuştuk. Hü- seyin'le Yusuf, Diyarbakır Ceza- evi'ndeyken, kaçakçılıktancezaevi- ne düşmüş biriyle tanıştıklannı ve ona kendilerine silah temin etme- si için bir miktar (yanıhnıyorsam 27 bin lira) para verdiklerini söy- lediler. Bu paranm karşıhğı olan si- lahlan bize vermesi için benimle Yusuf'un Diyarbakır'a gidip ce- zaevinde o şahsı görmemizi karar- laştırdık. Yusuf la gidip adamı gör- dük. Adam silahlan göndermek için bizden yer ve zaman belirle- memizi istedi. Isteneni yapûk ve tekrar döndük. Randevu verilen yerde iki gün bekledik.. gelen gi- den olmayınca YusufTa ikimiztek- rardan Diyarbakır'a gittik. Adam- la görüştük. Adam: "O zaman ba- na para çok gerekiyordu, o ne- denle de sizden o parayı almak zomnda kaldım, çıkarsam öde- rim, şimdi silah falan yok" de- di. Biz de dönüp geldik. Bu sefer de benim Gaziantepli cezaevi ar- kadaşım Mehmet'i gidip görmem, bize silah temin edip edemeyece- ğini öğrenmem için oraya gitme- me karar verdiL Gittim.. iki gün- de ancak dönebildim. Döndüğümde annem bana çok bzmıştı "Kim bu adamlar, geti- rip eve bırakıp gidiyorsun, gün- lercegehniyorsnn.. gelenimiz, gi- denimiz, dostumuz, düşmanımız var, elâlem ne der ne demez" di- yerek söylendi. Ben de: "Onlar benim arkadaşım, yoldaşun bun- lar için böyle konuşamazsın.. ay- nca Höseyin de liderimiz, nasıl böyle konuşursun?" diye karşüık verdim. "Sen ne anlaşılmaz şey- lerie uğraşrvorsun, ne lideri, lider gerekiyorsa neden Deniz gibi la- ûnı sözûnü bilen birini değil de bo sümesizi (sümesiz ya da süme- si kötü sözcükleri bizde hi bir gö- rünümü ohnayanlariçin kuflanı- hr) Bder yapıyorsım" diye çıkış- ti. Ben annemi susturmak için "An- ne Deniz Sünni, Hüseyin Alevi, hangisi Bder olsnn" deyince an- nem hemen "Kötü mötü yine de Hüseyin olsun oğlum" dedi. An- nemin bu dedıklerini hemen ora- da Hüseyin'e Yusuf'a aktardun. Yusuf "Ana hakh Hüse\ in'in sû- mesi birkaç gündür çok kötüy- dü, tek bir laf bile etmedi" dedi. tşler kötü gitmişti, moralimiz bo- zuktu biraz neşelenmiştik. Daha sonra Yusuf'la biriikte aynı espri- yi Deniz'eaktardığımızda daönem- li bir mavra konusu olmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle