02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H/JVv^riı \_FİTJ-1 ekonomi(â cumhurryet.com.tr 13 İlaca yüzde 12zam • ANKARA (AA)- tlaç fij atlanna üç ayda bir TEFE oranında zam geriren Sağhk Bakanlıgı, fiyatlan b»ugünden geçerli o>lmak üzere yiizde 12 oranındaarttırdı. Buna gore, 853 bin 400 liraya satılan 1 kutu A_spirin 955 bin Jira, antıbiyotıklerden A]fasilın-500(kapsül) 6 milyon 695 bin liradan 7 milyon 498 bin liraya. kalp hastalannın kûllandığı Isordıl(10mg.) I milyon 765 bin liradan 1 milyon 977 bin liraya çıktı. Svviss faaliyete geçti • ZCRIH(AA)- îsviçre'de, kuruluşundan 70 yıl sonra geçen yıl iflas eden ulusal havayolu şirketi Swissair"in yerine lcurulan yeni ulusal havayolu şirketi Svviss dün resmen varlık kazandı. Isviçre hükümetinin 1.69 milyar dolarlık mali yardımıyla kurulan Swiss, ilk seferini Basel ile Zürih kentleri arasında yaprı. Swissair ise yann yapacağı Buenos Aires-Zürih seferiyle etkin uçuş faaliyetlerine son verecek. Dış ticaret açığı geriledi • ANKARA (ANKA) - îç talepteki durgunluk ve üretimdeki düşüş nedeniyle geçen yıl şubat ayından bu yana gerileyen yıllık ithalat, ocak sonunda 40.5 milyar dolara kadar inerken yıllık dış ticaret açığı da aylar sonra ilk kez 10 milyar dolann altına düştü. Ocak sonu itibanyla son bir yıllık ihracat ise 31.5 milyar dolar oldu. Geçen yıl ocak ayı sonunda 27.5 milyar dolar olan yıllık dış ticaret açığının yeniden düşmesinde en büyük etken, ithalattaki düşüş oldu. Yüksek iç borç ödemesı • ANKARA (ANKA) - Hazine, son haftalann en yüklü iç borç geri ödemesini bu hafta yapacak. Çarşamba günü 4.2 katrilyon lirahk ödemeyle bir rekora daha imza atacak olan Hazine'nin geri ödemesinin 3 katrilyon 722.4 trilyonunu piyasaya yapılacak ödemeler oluşruracak. Bu ödemeyi finanse edebilmek için salı günü, biri 203 gün vadeli. diğeri de iki yıl vadeli üç ayda bir faiz ödemelı değişken faizli tahvil ihalesi yapılacak. Buarada. Merkez Bankası bugünden ıtibaren bankalardan ıhaJeyle döviz satın alraaya başlıyor. Ekonominin 2001 yılında yüzde 9.4 oranında küçülmesiyle Türkiye daha da yoksullaştı Savaş ekonomisi gibi• Türkiye, 2. Dünya Savaşı yıllanndan sonra tarihinin en büyük yoksullaşmasını geçen yıl yaşadı. Kişi başına gelir yüzde 21 azalarak 2 bin 160 dolara geriledi. Hükümetin 2 ay kala değişdrdiği tahminlerin bile üzerinde küçülme yaşandı. Rekorküçülme ithalat vergisinde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye. 2. Dünya Savaşı yıllanndan sonra tarihinin en büyük yoksullaş- masını geçen yıl yaşadı. DÎE verileri- ne göre Türkiye. 2001 yılında 9.4 kü- çüldü. Yoksulluğun ulaştığı boyutu ortaya koyan tarihi küçülmeyle, kişi başına düşen gelir yüzde 27.2 azalarak 2 bin 160 dolara kadar geriledi. Böylece ki- şi başına düşen gelir olarak da 1990 Uan bu yana en düşük düzeye ge- lindi. 1994 krizinde kişi başına düşen gelir 2 bin 161 dolara gerilemişti. DÎE. 2001 yıhna ilişkın bekJenen ulusal gelir rakamlannı açıkladı. Hü- kümetin 2001 yılı bitimine 2 ay kala değiştirdiği tahminlerin bile üzerinde küçülme yaşandığı ortaya çıktı. Ekonomi, geçen yılın son çeyreğin- de yaşanan yüzde 12.3 'lük küçülmey- le. 2000 yılına göre geçen yılın bürü- nünde yüzde 9.4 daraldı. Bu rakam, Türkiye'nin 1945'ten sonraki en bü- yük küçülme oranı oldu. Gayri safi milli hasıla (GSMH) 179.4 katrilyon lira, dolar bazında da 147.1 milyar dolar oldu. IMF'yleya- pılan yeni stand-by'ın ana niyet mek- tubunda ise 2001 yılında ulusal geli- rin 184.7 katrilyon lira (150.3 milyar dolar) olması öngörülüyordu. Tahminler tutmadı Resmi Gazete'de 28 Ekim 2001 'de yayımlanan yıllık programda ve 2002 bütçe görüşmelerinde ekonomide yüzde 8.5 küçülme olacağı tahmini yer aldı. Ancalc, yıl bitimine 2 ay ka- la resmileşen bu tahmın bile gerçek- leşmedi. Türkiye'nin 1924 yılından ıtibaren büyüme rakamlanna bakıldığında, sa- vaş ve buhran yıllan olan 1927'de yüz- de 12.8, 1932'de yüzde 10.7, 1941'de yüzde 10.3, 1943'te yüzde 9.8, 1945'te yüzde 15.3 küçüldüğü görii- lüyor. Yani, Türkiye 77 yıllık süreçte söz konusu 5 yıl dışında 2001 yılında- ki gibi yüzde 9.4'e ulaşan tarihi bir küçülme yaşamadı. 5 Nısan krizi ola- rak tarihe geçen 1994 yılında da kü- çülme yüzde 6.1 'de kalmıştı. 2001 yı- lının son çeyreğinde ulusal gelirde ge- rileme yüzde 12.3'le tahminlerin öte- sine geçti. Sektörel bazda bakıldığında, sabit fiyatlarla büyüyen alanlar yüzde 2.1'le konut sahipliği, yüzde 1.5'le devlet hizmetleri, yüzde 0.2'yle kâr Sektör tthalattan elcte edilen vergi Malı kuaıluşlar * Tfcaret Sanayi Serbest meslek ve hizmeto Tanm Gerileme (%-sabıt fiyatlarla) 25.1 9.9 9.4 Ulaştırma ve haberleşme amacı olmayan kuruluşlar oldu. 'Bu vıJ da kavıp' Ankara Sanayi Odası Başkanı Za- fer Çağlayan, "Bu yıl da büvümeye ge- çileceğinizannetmiyorum. Bu rakam- lar tedbir alınmadıgı takdirde çok da- ha büyük rakamlarla karşı karşrya ka- lacağimızın bir göstergesidir" dedi. Çağlayan, büyüme için gerekli zemi- nin halen hazırlanamadığını belirte- rek öncelikle zihniyetin değiştirilme- si gerektiğini bildirdi. Çağlayan "Ben ülkeyi yönetenlerin, büyümenin nasü vapılacağı konusun- da yeterti bflgrve sahip oldukJan kana- atindedeğilim'' derken Ankara Ticaret Odası Başkanı SinanAygün de, gerek- li tedbirler alınmazsa 2002 yılında kü- çülmenin daha fazla olacağını belirtti. Bavul ticaretine çekidüzen EBRl'ERDOĞAN Ekonomiye yıllık katkısı- nın 15-20 milyar dolar ol- ması hedeflenen Tekstil- kent'in. dağınık. maliye ve gümrükJe sürekJi problem- ler yaşayan ba\ul ticaretine "çekjdüzen" getirmesi bek- leniyor. 1993'te temeli atı- lan ve yaklaşık bir sene ön- ce anahtar teslimine başla- nan Tekstilkenfin yerleşi- min tamamlanmasıyla yak- laşık 20 bin kişinin istihdam edileceği hesaplanırken ba- vul ricaretinin burada kayıt altına alınabileceği bildiri- liyor. Şu anda 70-80 fırmanın faaliyetini sürdürdüğü ve yıl sonunda yaklaşık 3 bin dükkânın dolmasının bek- lendiğı Tekstilkent, toplam 927 bin metrekareye ulaşan inşaat alanına sahip. Tekstil- kent Yönetim Kurulu Baş- kanı Atalay ŞahinoğJu. Tekstilkent"lehedeflenenin, dağınık şekilde bulunan, altyapıdan yoksun ve genel düzen yönünden sistemi ak- satan toptan ve küçük üre- timJerin şehir dışına çıkan- larak organizeli sistemlere Tekstilkent, bavulticaretindeyaşanan dağuukhk ve vergi kaybının önüne geçmeyi hedefliyor. doğru kaydınlması olduğu- nu ifade etti. Bu organizas- yonun tkitelli'nın harekete geçmesiyle ateşlendiğini belirten Şahinoğlu, Tekstil- kent için seçilen bölgeyle, tekstilcilerin havaalanına yakın olacağını ve diğer ulaşım imkânlanndan ya- rarlanabileceklerini kaydet- ti. Bavul ticaretinin şu anda hemen her alanda sorun ya- şadığını kaydeden Şahinoğ- lu, şu bilgileri verdi "Şimdi biz bunu kavıt altına alnıa- nın yanı sıra ihracat imkin- larryla birleştirerek sistem haüne getireceğiz. Bavul ti- caretinin konusu olan üike- lerde merkezler oiuşturarak toptan ticaretin acenteük fonksfyonJannı da buralara kazandıracağız. Vergi dene- timlerini kolaylaşöracak. kendine has birproje oluştu- ruyoruz. İlgili bakanhklaıia görüşüyoruz.'' ATO BAŞKANI AYGÜN: Tek kiırtuluş üretmek • ATO Ba§kanı Aygün, Türkiye'nin "işçi atmak için borç alan tek ülke" olduğunu belirterek "Ulusal bir direniş prograrmna ihtiyacımız var" dedi. HÂCER BOVAaOĞLU ANKARA - Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye'nin planh büyümeye ihriyacı olduğu savıyla u ÜIusaI Heye- can ve Moral Kampanyası"nı başlattı. ATO Başkanı Sinan Aygûn, kahvehane sayısının 400 bin, meyhane sayısının 15 bine ulaştığı bir ortamda, Türki- ye'nin yılda yüzde 5-8 oranında büyü- mesi gerektiğini vıırguladı. ATO, 8. beş yıllık kalkınma planının tekrar de\Teye girmesi için "Ulusal Htyecan ve Moral Projea"ni başlattı. Bunagöre temel so- runlar ve çözüm yollan özetle şöyle: 3 milyon çocukfakuük smıruıda: Tür- kiye'nin her yıl istikrarh bir biçimde yüzde 5-8 büyütülmesi gerekir. Aksi halde, bugün olduğu gibi yann da her bin çocuktan 61 'i beş yaşından önce ölecek, 3 milyon çocuk 1.5 dolarlık fa- kirlik sınınnın altında yaşıyacak, her yıl 125 bin çocuk hiç eğıtim görmeye- cek ve her 100 çocuktan 21 'i okuma- yazma bilmeyecek. Dirilişprogramı yapıunan: 8. beş yıl- lık kalkınma plaru tartışmaya açılmalı ve yeniden düzenlenerek "Ulusal Hcye- can veMoralProjesi" olarak uygulama- ya konulmah. Talep darahyor: 1.5 milyon işsiz, as- gari 200 milyon liralık ücret üzerinden aylık 300 trilyon liralık bir talep potan- siyelüıin çekilmesi anlamınagelmekte. Kamudaki işten çıkarmalarda tazminat- lann karşılanması için Dünya Banka- sı'ndan kredi alınması öngörülmekte- dir. Çalışanını işten çıkarabilmek için bir uluslararası kuruluştan borç alan başka bir ülke örneği yoktur. Vabancı sennaye denedenmeü: Ya- bancı sennaye yatınmlan özendirilme- li, ancak sennaye piyasalan, yurtdışın- dan lasa vadeli para giriş ve çıkışlan vergi yoluyla denetienmeli, örneğin 6 aydan önceki yüzde 5 stopaj uygulan- malıdır. Türitiye'den 10 milyar dolar çıkacak: Ahnanya'daki Türklerin. TC Merkez Bankası'nda "süper döviz hesaplan" var. Buna >nlda yüzde 11 oranında faiz ödeniyor. Ancak bu hesaplar AJman- ya'da beyan edilmediği için şu anda he- sabı olan güç durumda. Bu sorun "özd emekliük fonu"yla çözümJenmezse, önümüzdeki iki yıl içinde vadesi dola- cak olan yakJaşıic 10 milyar dolar Tür- kiye'den çıkacak. ANKARA PAZARI YAKÜP KEPENEK Tartışma Anlayışsızlığı Ikınci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Soğuk Sa- vaş yıllan, düşünce özgürlüğü üzerindeki sınırlama ve baskıların yoğun olarak yaşandığı yıllandır. Soğuk Savaş'ın sonu, Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde- ki siyasal ve ekonomik düzenin kendiliğinden dağıl- dığı 1990 alınırsa, aradan bir düzine yıl geçti. Ancak, Soğuk Savaş ortamının yarattığı yıkıcı alışkanlıklar sürdürülmek isteniyor. • • • Göreli olarak daha demokratik ülkelerde, özellikle de Avrupa ülkelerinde, solcu siyasal geleneğin varlı- ğını sürdürmesinin de bir sonucu olarak, sol eğilimli görüşleryasaklıdeğildi; ana düşünce akımlannın ıçin- de yer almasa özgürce öğreniliyordu. Bu nedenle bu ülkelerde, düşünsel ortam bakımından Soğuk Savaş öncesi ile sonrası arasında çok büyük bir fark olduğu söylenemez. Bununla birlikte, Avrupa ülkelerinde, özellikle de ABD'de Soğuk Savaşın sona ermesiyle, düşünce özgürfüğünün üzerindeki belli-belirsiz sınırlamalar da kalktı. Küreselleşme yorumcuları da araştırmala- rında ana kuramsal kaynaklar olarak K. Marx ve F. Engels'ın 150 yıl önce yazdıklanna çok daha ser- bestçe başvurmaya başladılar. Her yıl, yüzlerce krtap, binlerce makale Marx ve Engels'ın küreselleşme ko- nusunda yazdıklannın yeniden yorumuna aynlıyor. Av- rupa ve ABD'de, araştırma, düşünce ve bilgi üre- timi özgürlüğü, tarihin en pariak dönemini yaşıyor. Bilgi toplumuna geçişin altyapısı böyle oluşuyor. Bi- lim insanlan birbirini içi boş, basmakalıp sözlerle suç- layacak yerde, üretilen bilginin doğruluğunu ya da yanlışlığım tarnşjyor. Oluşan yaratıcı duşunce orta- mı, kazandığı özgürlük düzeyi ile, nicel ve nitel ola- rak çok daha yukanlara taşınıyor. Bilim insanlan. top- lumlanna ve insanlığa, bu büyük özgürlük ortamında, üretimlerinin meyvelerini sunuyor. • • • Soğuk Savaş yıllarında Türkiye gibı ekonomik, top- lumsal ve siyasal gelişme merdiveninin ortalarını ya- kalamaya çalışan. sermaye birikimi yetersiz ülkeler- de, düşünce özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar. çok daha ağır, acımasız ve giderek öldürücü bir özellik gösterdi. Toplumsal yaşamın hemen her biriminde komünist avı neredeyse meslek haline gelmişti; ço- ğu düzmece gizli raporlardüzenleniyor, ihbar mektup- larr birbirini izliyor; insanlar kolayca ihanetle suçlanı- yor; yayınlar yasaklanıyordu. Ülkeyi yönetenler ve on- larla çıkar birliği edenler de büyük kızıl tehlike kor- kutmacasıyla ya da komünizm bu kış gelecektürün- den büyük öngörülerfe (!) bu ilkel insan avcılığına, da- ha doğrusu beyin yeme eylemlerine olanak yaratıyor- du. Böylesı ortamlar, her bakımdan yıkıcıdır. Yalnız dü- şünceleri nedeniyle ezilen, horlanan, ışlerinden ko- vulan, sakatlanan, öldürülen kişiler ve bunların çev- resi değil, Türkiye toplumu da düşünce düşmanlığı- nın toplumsal maliyetini çok ağır bir biçimde ödedi. Bu nedenle de genel kamuoyunda ve özellikle, bilim- sel araştırmanın ve bilgi üretiminin merkezi olan ya da olması gereken üniversitelerde, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin üzerinden onca yıl geçtikten sonra, düşünce düşmanlığının sona ermesi gerekirdi. Üzü/erek belirtmek gerekir ki hiç de böyle olmuyor. Küreselleşmenin kaçınılmaz sonuçlarıymış gibi, IMF'nin Türkiye'de uyguladığı programlann tarbşma- sız tek doğru olarak herkes tarafından benimsenme- si isteniyor. Bu programları eleştirel bir gözle ele alan görüşler, doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılmadan, bilimsel ölçülere göre içeriğine bakılmadan, ince- lenmeden ve değerfendirilmeden, bir çırpıda silinip atılıyor. IMF'nin kendi yetkilileri arasında bile tartışıla- bilen konuların, Türkiye'de kutsal emirler sayılması için baskı yapılıyor. Bununla da kalınmıyor, solcu sa- yılan bilimsel görüşler kamuoyunun gözünde kara- lanmak isteniyor, giderek suçlanıyor. Kendilerini liberalizm tannsının Türkiye'deki elçile- ri sayanlar, meslektaşlannın görüşleri gibi kimi öğren- cilerin sorulanndan da çok tedirgin oluyor. Ünlü Fran- sız düşünürü Victor Hugo'nun söylediği görüşlerini- zibenimsemiyorum ama onlan açıklama hakkınızı so- nuna kadar savunurum anlamına gelen sözlerinde belirttiği tutumu sergileyemiyor; gençlere hoşgörü ile davranamıyor. Türkiye'nin düşünce ortamının sağlıklı bir yapıya kavuşması için her şeyden önce Soğuk Savaş gün- lerini andıran yapısından bir an once kurtulması ge- rekiyor. [email protected] DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGÎIV YILDIZOĞLUZOAZ?^ erginyatr.net ABD ekonomısinde resesyonun sona er- diğini, bir toparlanma dönemine girildiğini gosteren veriler var. Dünya ekonomisi için bir lokomotif işlevi gören ABD'deki gelışmeleri A/manya, Fransa, uzakdoğu vehattaJapon- ya'dakilerle birlikte değerlendirdiğimizde, genel birtoparlanmanın başladığını söyleye- biliriz. Ancak bu ekonomik toparlanmanın gücü, uzunluğu üzerine bir öngörüde bulun- mak oldukça zor. 'Resesyon mu dediniz?' 2000 yılının son aylannda hem ABD hem de dünya ekonomisi hızla frene bastı. özel- likle ABD ekonomisinin büyüme hızındakı ani gerileme, dünya ekonomısinde hızla ge- nelleşmeye başlayan bir resesyona yol aç- Dünya Ekonomısinde Baltar Havası MEVZUAT İLANLARINIZA ÖZEL TARİFE ST/CM 15 USD TÜRKİYE BASKISI FİYATLARIMIZDA AJANS KOMİSYONU DAHİL KDV HARİÇTİR. Cumhuriyet PUBLİ MEDİA TEL: 0-212 513 84 60 - 513 84 61 - 512 05 05 FAX: 0-212 513 84 63 tı. 11 Eylül saldırısı gerçekleştiğinde ABD ekonomisi marttan beri resesyondaydı. 11 Eylül'ün nihayetzayıflamaya başlayan tüke- tici talebinin belini kıracağı, resesyonun de- rinleşerek 1930'ları anımsatan bir depres- yona dönüşebıleceği düşünülüyordu. Ge- çen hafta perşembe günü açıklanan venler. ABD ekonomisinin 2001 yılının son üç ayın- da öngörülenden daha yüksek bir hızda, yüzde 1.4 yerine yüzde 1.7 büyümüş, aynı dönemde tüketici talebinin yüzde 6.1 artmış olduğunu gösterdi. 11 Eylül şokunun tüke- tici üzerindeki etkisi de en fazla iki hafta sür- müştü (Washington Post29/03). Demek ki biz 1930'lardan bu yana en sert ve genelleş- miş bir resesyon/depresyon olasılığı- nı konuşurkenABD ekonomisi büyü- meye başlamıştı bile. Hatta veriler. ABD ekonomisinin büyümehızının bu yılın ilk üç ayında yüzde 4.2'ye ulaşa- bileceğini, tüketici harcamalarının da aynı döneme yıllık yüzde 3.5 arftığını da gösteriyordu (Bloomberg 29/03). Cuma açıklanan verilere göre de şu- batta, kişisel gelirlerdeki artış öngö- rülen yüzde 0.2'yi, hata trendi temsil eden yüzde 0.5'i geçerek yüzde 0.6'ya ulaşmıştı (Financial Times 30/03). Morgan Stanley ekonomist- lerinden Richard Bemer de geçen resesyonun tetığinı çeken teknoloji sektöründe artık bir toparlanma ola- sılığından söz edilebileceğini, topar- lanmanın yıl sonuna doğru ve güçlü bir biçimde başlayabıleceğini ileri sü- rüyordu. Avrupa'da bir bahar havası var. AB'nin en büyük, lokomotif ekono- misi Almanya'da iş çevrelerinin gü- venini ölçen Ifo endeksı şubat ve mart aylannda yükselerek ekimdeki düzeyini 5 puan geçti, son 12 ayın en yüksek düzeyine ulaştı (Global Eco- nomic Forum 27/03). Fransa'da iş- sizlik düşme eğılimi gösteriyor, tüketici tale- bi de güçlü. Japonya'da sanayi üretimi art- maya başladı (Wall Street Journal, Finan- cial Times, 29/03). Tüm bu veriler resesyo- nun çok kısa ve yumuşak gectiğini gös- teriyor. Öyleyse. 1990'lardaki güçlü global büyüme dönemine geri dönmekte olduğu- muzu söyleyebilır miyiz? 'Toparlanma'da da bir gariplik var! Ben bu soruya cevap vermeye hazırlanır- ken siz, müstehzi bir gülüşle, bana ABD ekonomısin- de bir toparlanma başlamışkenderın ve eşzamanlı bir resesyondan söz ettiğimi hatırlat- mak isteyebilırsı- niz. Ama. isterse- niz. birazsabredin, ben de size, Mor- gan Stanley başe- konomisti Roach, The Nevv York Ti- mes'tan Prof. Klugmann, VVas- hington Post'tan R. J. Samuelson, The Economist ve Fi- nancial Times da benim gibi düşünüyordu diyerek mazeret belirtmek yerine, bu ekono- mik toparlanman/n "karanlıkyüzündeki" ge- lişmelere dikkatinizi çekmeye çalışayım. Birincısı, 2001 'in son üç aylık döneminde, ekonomi resesyondan çıkarken (!) şirketle- rin vergiden sonraki kârlan yüzde 10.6. ko- nut ınşaatı dışındaki yatınmlar yüzde 13.8 gerilemiş (VVashington Post). 2000 Eki- mi'nden 2001 Eylülü'ne kadar olan dönem- de şirket kârlarındaki gerileme yüzde 21 S&P 500 endeksi kârlann 2001 içinde yüzde 13 gerilediğini gösteriyor (Fortune 18/03). Mor- gan Stanley'den Ouinfan ve Jones da dün- yanın hemen her köşesinde benzer bir ge- lişmenin yaşandığına ABD şirketlerinin ya- bancı ülkelerdeki kârlannda (küresel kârlılık için iyi bir gösterge) yüzde 27'lik bir gerile- meye işaret ediyorlar (Global Economic Forum 26/03). Birçok gözlemci, kapasite kullanım oranlanndaki düşük düzeylere ve "ekonomiktoparlanmanın" işsizliğiazattıcı bir etki yaratmadığına dikkat çekiyor (Wall StreetJoumal 29/02). Bu garipliklerden do- layıdır ki Kalrfomiya Üniversitesi'ndeki Andersen Fore- cast'ın direktörü Prof. Erward E. Leamer "This is Our First Busi- nes.« Cycle", başlıklı raporda ABD ekonomisi- nin "sürûngen" bir döneme girdi- ğini. toparlanma- nın çok zayrfyaşa- nacağını ileri sürü- yor, yeni bir reses- yon olasılığından söz ediyor fwww,ander- son.ucla.edu). Fortune'den Birbaum da "Toparlanma mı Dediniz? Acele Etmeyin" başlıklı yoru- munda "Şirketgenelmüdürieri 'Kâriar, böy- le yerde sürünürken ekonomi nasıl toparla- nabilir' diye soruyor, aldıklan cevap onlan tatmin etmiyorsa biziniye etsin" diyor. The Economist de "Daha ormandan çıkama- dık" başlıklı yazısmdatoparianmanın bu ga- rip özelliğine işaret ediyor (30/03). Bir köpükten öbürüne ABD ekonomısinde, şirket kârlanndaki bir gerilemeye rağmen resesyonu nasıl aştığı- na ılişkin tartışma henüz başladı. Ama sanı- nm en azından iki etken üzerinde birkonsen- süs oluşuyor. Birincisi federal hükümetin harcamalarında rekor artış. ikincisi tüketici talebindeki dayanıklılık. Faizlerin sürekli dü- şürülmesine ek olarak 2001 yılında Bush hükümeti, 1978'den bu yana en büyük ka- mu harcaması artışını gerçekleştirdi. Savun- ma harcamalan yüzde 9, savunma dışı har- camalar yüzde 16 arttı. Bu artış tüketici ta- lebinde görülen az da olsa bir geritemenin etkisinı dengeledi; aynı zamanda borsanın daha fazla gerilemesi engellenerek, tüketi- mi destekleyen "zenginlik etkisindeki" geri- lemeyi yavaşlattı. Böylece ABD tüketici ta- lebi hem ABD hem de dünya ekonomisini ta- şımaya devam etti. Ancak, ABD'de tüketici talebinin direnme- sinin arkasında bir başka etken daha var. Bu da borsaya benzer amadaha güçlü bir "zen- ginlik etkisi" yaratan ev fiyatlan. Borsadaki gerileme ve faizlerdeki olumlu gelişmeler, büyük ölçüde sermayenın ev piyasasına kaymasına. ev fiyatlannın geçeni üç yılda or- talama yüzde 8 - yüzde 9 artmasına (Fortu- ne 1/04) (The Economist ev fiyatlan en- deksi Almanya ve Japonya dışında tüm ge- lişmiş ülkelerde benzer bir gelişmeye işaret ediyor) yol açarak tüketici talebini destekle- miş. The Economist'in bu hafta bu konuyu irdelerken işaret ettiği gibi, hisse senetleri- nin büyük çoğunluğu ufak bir azınlığın elin- de, buna karşılık ABD halkının üçte ikisi ko- nut sahibi.Evfiyatlannın zenginlik etkisi bor- sanınkininden iki misli (Fortune). Faizlerin düşmeye başlamasından faydalanmak için ev borçlarını yeniden düzenlerken hane hal- kı, evinin artmakta olan değerı üzerinden ye- ni borçlar alarak tüketimini desteklemeye devam etmış. ABD'li tüketici de tüketmeye devam etmiş. Fortune, çeşitli analistlerden aktararak borsa köpüğü sönerken yerini bu kez de bir ev piyasası köpüğüne bırakmaya başladı diyor. Bu köpüğün patlama olasılığı var mı? Dolayısıyla ekonomik toparianma sürdürülebilir mi? Çarşamba günü devam edeceğim...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle