19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK 2002 SALI 14 KULTUR [email protected] Hem dünyada, hem Türkiye'de yeni yıla aktarılacak iki temel düğüm: Savaş ve kamusal yarar Zamanı ve kendirrıiziyenüemek JVLezopotamya dan Mısır 'a, Anadolu dan Uzakdoğu 'ya kadar yeni yıl' törenleri, tüm çeşitlilikleri içinde çok temel bir ortak mantığa dayanırdı: Evrendoğum mitosunu hem sözel hem de ritüel anlamda yineleyerek yaşanan tarihsel zamanını kozmik zaman döngüsü içine oturmasını, böylelikle yaşlanmış dünyanın yenîden doğmasını, gençleşmesini sağlamak. Bize de böyle bir 'yeniyıl' soluğu gerek sanki. AYŞEEMELMESCt 2003'ün gerek tüm insanlık, gerek kendi top- lumumuz, gerekse kişisel zaman çizgilerimiz açısından bir yenüenme getirip getirmeyeceğini hep birlikte ve teker teker yaşayarak göreceğiz anlaşılan. Ama hem dünya hem de Türkıye açı- sından belirleyici öneme sahip iki temel düğü- mün 2002'den 2003'e aynen aktanlacağını söy- lemek için de kâhin ohnaya gerek yok. Bunlardan birincisi, hem zaman, hem de uzam açısından sözcüğün gerçek anlamında kapımıza dayanan ve artık davullan değil, uçaklan güm- bürdeyen bir tehlike: Savaş. 20. yüzyıl, dünya tarihini değiştirecek ölçüde önemli buluşlann yanı sıra gerek nitelik, gerek- se nicelik bakımından benzersiz vahşetiyle de belleklerde yerini alırken bunun bir teknedeni vardı: Savaş. Zehirli gazla boğulmuş siperler dolusu ölü (1. Dünya Savaşı), Nazi imha kamplannın inamlmaz dehşeti ve atom bombalannın yol açtığı yıkım (2. Dünya Savaşı), Vietnam, Kamboçya, Afhka ve dünyanın dört köşesinden sayısız katliam görün- tüsü... Belleklere kazınan bu görüntülerin uyan- dırdığı tepki savaşlara son vermedi belki, ama sa- vaşın ahlaki ve insani açıdan mahkûm edilmesi- ne, en azından düşünsel ve etik hegemonyanın hep banş cephesinde kalmasına yardım etti. Ama dünyanın tek kutuplu hale gelişini izleyen 21. yüzyıl başlangıcı, insanlık imgeleminde bir "te- miz savaş" yanılsaması yaratma çabalanna tanık oluyor. "AİaDı" bombalar, sadece hedefi vurup "srvfllere zarar vermeyen'* fuzeler, vb. edebiyaü ve bunu destekleyengörüntülerle; savaş uçağı, tank, silah reklamlanna dönüştürülen haber program- lanyla; Hollywood prodüksiyonJanyla, vicdanı rahatsız edici "savaş-yıkıın'' imgesi bastınlma- ya çalışıhrken süper gücün dayatmalannı -her türlü etik değerlendırmeyi ve "mOK irade" söy- lemlerini bir kenara bırakıp-nesnel ve fıili durum- lar olarak benimsemeye ve benirnsetmeye yöne- 2O.yüzyd dünya tarihini değiştirecek ölçüde önemli buhışlann yanı sıra savaş ve savaşuı belleklere kazınan layun görüntüleriyle anımsanacak len utanç verici bir pragmarizm sergileniyor. Hükümetler, ekonomi baronlan, "pragmatik* ve "ekonomik'' gerekçelerle hareket eden tüm ku- rum ve kışiler ne derse desin, daha gür sesle "Sa- vaşa hayır" diye haykınnak, savaş kışkırücüığı- na eşlik eden zihniyet ve imge saldınsına var güçle direnmek insanhğın ve özellikle de sanat- çılann yeni yıldaki en büyük sorumluluğu ola- cak gibi görünüyor. Kamusal alana yönellk saldırılar Türkiye'de kendini giderek tüm ağırhğıyla his- settiren, önümüzdeki yıl da hıssettireceğe ben- zeyen ikinci önemli düğüm ise kamusal yarar ve kamusal alan kavramlannın uğradığı sonu gel- meyen saldınlar. Bu konuda da önemli bir ide- olojik dayatmayla karşı karşıyayız: Mevcut mev- zilenmeler sanki başka hiçbir seçenek yokmuş gi- bı sunuluyor, demokrasi isteyenler serbest piya- sayla, kamusal alanlan ve haklan savunmak is- teyenler de yasakçı zihniyetlerle özdeşleştiriliyor. Anlamlandırma çerçevelerl tnsanın, özellikle de aydın insanın, kimliğini ve yaşamını belirli anlamlandırma çerçeveleri içinde tammlamaya alışmış, toplumsal bir varlık olduğu söylenebilir. Adına küreselleşme denen ve belli bir nesnelliğe karşın büyük ölçüde daya- tılmış bir strateji görünümü veren süreç de zaten hegemonya sağlamaya yönelik en yoğun saldı- nsını bu anlamlandırma çerçevelerine yöneltiyor Bembeyaz bir boşlukta asılı kalıyor, anlamlan- mızın dışında oluşmuş mevzilenmeler içinde şa- salıyoruz. Geçmişin izlerini örten bir tipi altındayız san- ki, göz gözü görmüyor, buz tünelinin çeperleri- nin gerisinde bir görünüp bir yiten insan yüzle- rine ulaşamıyoruz bir türlü. Sanki konuştuğu- muz dil anlamını yitiriyor. Ağzımızdan dökülen sözcükler kendiliklerinden donup havada asılı kalıyor. 0 zaman dil değiştirmeye, bu yeni dö- nemin yeni dilini öğrenmeye çabahyoruz kimi- miz, bazılanmız da tipinin içinde eski ayak izle- rini anyoruz. Bu buzlan parçalayacak diriltici bir ateş, he- pimizi peşine düşürecek yeni bir iz gerek bize. Ve o gün mutlaka gelecek. Önemli olan bizi biz yapan değerleri ve kazanılmış kamusal haklan yitirmeden o güne varabilmek. Bugün sadece yasa, mevzuat ve özerklik eksikliğiyle açıklana- mayacak yönetim sorunlan yaşasalar bile, kamu- sal biryaran temsil eden kurumlara sahip çıkmak gerekiyor bu nedenle. Sanat kurumlan söz konusu olduğunda ise bu- nun bir tek yolu var bence: Her türlü ilkeyi ayak- lar altına alan koltuk kavgalannı, kişisel hesap- laşmaları bir kenara bırakıp dışanya karşı baha- ne olarak gösterilen mevzuat hazretlerini içeri- de kişisel amaçlaruğruna mızrak ucu olarakkul- lanmaktan vazgeçip üretimin önünü açmak; na- sıl bir toplumsal sorumluluk taşıdığının bilincin- de aydın insanlar olarak sanat üretmek, sanat dü- şünmek, sanat tartışmak. Unutmayalım: Devlet sanat kurumlarım sade- ce "resmiideolojp yayma aracı olarak eleştirmek çok dar bir bakıştır; bu kurumlann arkasında da- ha genişbir dünya görüşü, sanan birkamusal hak, bütçeden pay verilmesi gereken kamusal bir de- ğer olarak gören toplumsal bir sorumluluk anla- yışı yatar. Bunun hakkını vermek gerek. Zamanı yenllemek Mezopotamya'dan Mısır'a, Anadolu'dan Uzak- doğu 1 ya kadar 'yeniyıT törenleri, tüm çeşitlilik- leri içinde çok temel bir ortak mantığa dayanır- dı: Evrendoğum mitosunu hem sözel, hem de n- tüel anlamda yineleyerek yaşanan tarihsel zama- nın kozmik zaman döngüsü içine oturmasını, böylelikle yaşlanmış dünyanın yeniden doğma- sını, gençleşmesini sağlamak. Bize de boyle bir 'yeniyıT soluğu gerek sanki. ÇÎZÎMLERLE HÎCtVLERLE USTA ŞAİR ... Gül Diken 'de 'Nâzınt ve Mizah' Kültür Servisi - Mizah dergisi Gül Diken güz sayısını Nâzım ve Mizah konusuna ayu-dı. Nâzım Hikmetyılı nedeniyle nerede ise bütün dünyada usta şairle ilgili pek çok kitap basıldı; konferans, konser. tiyatro oyunu sahnelendi. Gül Diken bu sayıda ustanın "heccav" ve "mizahçr yönünü ele alan yazılara yer veriyor. Dergide usta şairle ilgili olarak Turgut Çeviker'in "SonsuzEsin: Nâzun Hikmet", Tan Oral'ın "Nâzım Çizmüeri", Ahmet Oktay'ın "Nâzun Hikmet'le Alaydan Hicve" başlıklı yazılannm dışmda Zahir Güvemli'nin Nâzım Hikmet karikatürleri bulunuyor. Aynca Mehmet Ali Kıhçbay'ın "Bir Türkiye Komedisi (Trajedisi) Nâzım Hikmet'in Resmen ReddT, Yücel Kayıran'ın "Ironik Algı: Hkivsel Nara, Adnan Binyazar'm u Nânm Hikmet'e Saldınlar", Orhan Seyfi Orhon'un"Nâzım Hikmet'le Mülakat" başlıklı yazılan da göze çarpıyor. Derginin bu sayısında Adnan Binyazar ve Yücel Kayıran'uı yazılannm dışında Abidin Dino'nun Nâzım çizimleri ve şairin şiirleri de yer alıyor. Nâzun Hikmet'in şiüierini plağa okuduğu günkrde ya>ımlanni]ş bir karikatür. (Orhan Ural) Bir oyun yazannı anlatan oyun, Kısakürek'in kendisiyle de bir hesaplaşma ıVecipFazıI Kısakürek'in çevresiyle, dönemiyle hesaplaşan, içindeki fırtınalan açıklamak için yapayalmz kalmayı göze alan bir sanatçıyı anlatan yapıtı, 'Bir Adam Yaratmak', yazarın kendisiyle hesaplaşmasını da düşündürtüyor. BirAdam Yaratmak ERDAL ATABEK Necip Fazü Kısakürek. Bir dönemin insan ruhunun en ince dallanna inen du- yarlı şairi. Tiyatro oyunlan içinde 'Bir Adam Yaratmak' özel bir yapıt. Ken- disiyle, çevresiyle, dönemiyle hesapla- şan, içindeki firtınalan açıklamak için yapayalnız kalmayı göze alan bir sanat- çıyı anlatan yapıtı, 'Bir Adam Yarat- mak'. yazann kendisiyle hesaplaşma- sını da düşündürtüyor. Oyun, bir tiyat- ro oyunu yazan Hüsrev'in başrolde ol- duğu bir oyun. Oyun yazan Hüsrev, 'Ölüm Oyunu' adını verdiği oyunuyla çevresinin ilgi- sini çekiyor. Hüsrev'in babası da ken- disini bahçedeld üıcir ağacına asmış. Oyunun temasıyla yazann yaşamı bir- birine benzeyen yerleriyle ortaya çı- kmca Hüsrev hırçınlaşıyor. Çevresinin duyarsızlığına tepki gösteriyor. Gaze- te sahibi dostu Şeref Bey, Hüsrev'in yaşamını didik didik etmeye kararlı. "Basının görevi, okıuiannın merak et- tiği her şeyi onlara vermektir" diyor. Gazetesini satabilmek için insan ya- şamlaruıın en mahrem bilgilerini bile pazarlamaktan çekinmeyen bu gazete sahibi. artık Hüsrev'in oklanna hedef olacaktır. Bir yakın arkadaşı da ruh has- talıklan uzmanı Nevzat'tır. O da, Hüs- rev" i yeni açtığı hastanesine yarırarak reklam aracı yapmak istemektedir. Hüsrev artık knzlere girmekte, bu iç- tensiz, insan kullanıcı. her şeyi meta- laştıran düzenin insanlanna karşı deli- lere özgü tepkiler vermektedir. Onlann yüzlerine karşı haykırmakta, bildiği doğrulan, kaybedeceği şeyleri düşün- meden açıkça söylemektedir. Duyarfa sanatçınm isyanı Oyunun akışı içinde bir sanatçınm çeşitli ruhsal iniş çıkışlannı yansıtan acılan, çilelen. ruhunun kendi içine ka- panışı görülmektedir. Depresyon, ob- session, paranoya belırtilerini andınr sözler, duygu patlamalan, kendi içine kapanma krizleri Hüsrev"in artık ken- disini saran koşullara dayanamaması- nın sonuçlan olmaktadır. Bir yandan çevresinin anlayışsızlığı, öte yandan kendinı anlatamamanın bü- yük acısı Hüsrev'i adun adım çevresin- den ayırmakta, ötekilerin 'detilik' diye- ceği bir duruma sürüklemektedir. Bir Adam Yaratmak, yazann kendi çektiği acılan, sanatçı duyarhlığıyla toplumun duyarsızlığının kesişme nok- talannı ortaya koyan bir çile çığlığına benzemektedir. Toplumun o yıllarda bile içine sürüklendiği metalaşma, du- yarlı sanatçıyı isyana sürüklemekte, bu duygulannı paylaşamaymca da içinde- ki duygu firtınasını dışa vurmakta, öf- kesinin zincirlerini serbest bırakmak- tadır. John Osborn tarafindan yazılan "Öfke" de >illar sonrasında benzer bir tepkiyi dile getirecektir. Necip Fazıl'ın şiirlerindeki duyarlı- lık paylaşılmadığı zaman şiddetli bir öfkeye dönüşecektir. Bu oyunda bile sezilen gizemli inanç dünyası, sonraki yıllarda şairin yeni arayışlan olacaktır. Oyun ilk olarak 1937 yılmda Muhsin Ertuğnıl tarafindan sahneye konmuş, başrolü de kendisi oynamıştır. Bu kez Mahmut Gökgöz tarafindan sahneye konulan oyun. başanlı oyuncularla gös- terimdedir. YAZIODASI SEIİMİLERİ 31.12.2002 Andersen'in "Kibritçi Kız" adlı acı masalını bana okumuş olmalılar. Çizgi filmini seyrertiğim zaman masalı diniediğimi hatırtamıştım. 1955 sonrasında Beyoğlu, Yeni Melek sineması. Asıl filmden önce dünya aktüalitesi. çizgi filmler, fragmanlarfilan gösteriliyor. "Kibritçi Kız" onlardan biri. 'Görmek', 'dinlemek'ien de vurucu geliyor. Onca yıl geçti: Çizgi kızın kibritlerinı satamayışını, sonra tek tek yakışını, düşlerde mutlu olarak, gerçekteyse donarak ölüşünü belleğımden silemedim. Çok uğraştım, silemedim. Pedagoglar, psikologlar, büyük çoğunluk, bu türden dinmez sızılı filmlerin, öykülerin çocuğun ruh dünyasınayaramadığı kanısındalar. İz bırakıyormuş, umutlar kınyor, gelecek için mücadele gücünü kırıyormuş. Dahası, içe kapanık bir kışiliğe yol aldırıyormuş. öyle mi oldu? İki ayn zaman dilimini karıştırmıyorsam, "Kibritçi Kız"\ Yeni Melek'te bir yılbaşı günü seyretmıştik. Garip rastlantı. Sanki 16.30 matınesiydi ve sinemadan çıktığımızda hava kararmıştı. Ara sokaklardan, arka sokaklardan geçerek Cihangir'deki evimize dönüyorduk. Soğuktu, ama kibritçi kız için sanki daha çok üşüyordum. Ginş katı bir evin, perdesi açık penceresinden ölgün san ışıklargörmüştum. Necatigilin dizesindeki "sarı ampul". San ampul, küçük masayı, yoksul yılbaşı sofrasını alacalaria aydınlatmaya çalışıyordu. Aynı güne ikinci bir acı masal kanşmıştı. "Kibritçi Kız" olmasaydı, belki o masayı, o yoksulluğuyla gönlüme işleyemeyecektım. Hayır; "Kibritçi Kız"\ dinlediğime, seyrettiğime, sonra okuduğuma pişmanlık duymadım; hiçbir zaman. Beni ben yapanlardan birisi o. O gün bu gün yılbaşılardan nefret ettirdı. İz bıraktı. Umut kırdı. Ama 'gelecekiçin mücadele 'den caydırmadı. Tam tersine; uyuşmacı, kaypak heveslere, özlemlere düştüğümde karşıma dikıldı. Dırettı, direnmem için olanak sağladı. Artık otuz beşyılı aşan yazariığımda 'umutsuzluk' yaftası boynuma çok asılmıştır. Önceleri kaygıya kapılırdım. Ortak bılinçle yeniden şekıllendirecek 'mutluyann' için bir yazar umut aşılamalıydı... Bununla birlikte 'ş/md/'dekı umutsuzluğu söylemek, mutlu yarını özlemek, mutlu yann için çalışmak, çabalamak değil midir? Çehov'un harikulade oyunlarına kavuşuncaya kadar gizi çözemedim: Sonra, bırdenbiregizçözüldü. Tepeden tırnağa umutsuz ortamlarda geçen bu oyunlardan umut fışkırıyordu. Böylece yazdıklarıma, yazarlığıma bir anlam bulabildim... Olasızhğını yitirdi yitirecek, 'olası' bir savaşın eşiğindeki, insan kötülüğüyledonanmış bir dünyada yılbaşı gününün, gecesinin ne sevinci olabilir ki? Eş dost çevremin "Yılbaşında ne yapıyorsun?" sorularını dinleye dinleye bunalmış, upuzun bir hafta geçirdim. Şuraya mı gidılse, buraya mı gidilse... Bir yerlere gittiğim yılbaşılar da oldu, gitmediğim yılın son akşamları da. öyle de böyle de, 31 Aralık günlerinden katlanılmaz hüzün duydum. Hele 31 Aralık 2002 günü! Olası savaşta kaç milyon dolar zararı olacağını hesap ederken, savaşa ancak yarım ağız hayır diyebilen, bu sözcüğe ünlem konduramayan siyasal ortamda, Amerika'yla pazarlıklara gırişmiş -Hem de ne pahasına!- aynı siyasal ortamda, yakın gelecek için umut yalanlarına ne gerek var? Bu yazıyı 28 Aralık 2002 Cumartesi günü yazdım. Dilerim her sözü, her satın yanlış çıkar. Takvimde İz Bırakan: "Onu gördüml Yüzü yabanıldı yine yırtıcıydı/ Silahlan gördüm sonra/ Düşen çocuklan gördüml Gözlerinde yanm bırakılmış gülümseme'' Gütten Akın, "Günün Tanığı", Toplu Şiirler, Yapı Kredi Yayınlan, 1996. RUHİ Si' KCLTÎ'R VE SANAT VAKFI 'ÖLVMMÜ IS. HU.VDA" RUHİ Sü SANAT GECESİ "TÜRKÜLER İMECESÎ" PROGRAM 1. Bölüm * Ruhi SU'nun Sesinden "Mertıoba" * Açılış konuşması: İlhan Selçuk | *KARDEŞTÜRKÜLEm ARA 6 Ocak 2003 Pazanesi Saat: 20.00 A.K.M. Büjaik Salon 2. Bölüm * Rııhi SU DOSTLAR KOROSU ^ M u a m m e r KETENCÎOĞLlj] *SeldaBAĞCÂN| *SanatYönetmeni: Mümtaz SEVÎNÇ * Sunucu: Mümtaz SEVÎNÇ Bıktler Bilctiı satış Mcrkedennde \ RuM Su K&ltür ve Sanat Vakfınia A.KM. Gişelerinde satılmaktadır Tel: (0216) 45415 55 uww.biletix.com T.C. KULTLIR BAKAMIĞrNIK KATK1LARIYIA DOSTLARIYLA Yeniden Buluşuyor GELENEKSEL 24-31Anüc1a Bir hctts boyunct sârecek. ÇATIŞtaıdlçokcMagûzal (O212) 251 OO OO
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle