Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2002 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Özerkkurumlar hakbndapek çok kitabı bulunanAli Ihsan Karacan ile hem kitabı hem de kurumlarla ilgili eleştirilerini konuştuk
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU
[email protected]
Özerk kurumlar son zamanlarda gündemimizin
başköşesinde... Kimileh bu kurumlan topa tutuyor; kendi
başlarına iş yaptıklarını söylüyorlar. Kimileh, özerk
kurumların vazgeçilmez olduklarını, ama anayasal ve
yasal düzenlemelere gereksinim olduğunu vurguluyorlar.
Hîç kuşkusuz bu doğru. Ancctk sektörlerde işlerin
hantallaşmadan hızh yürümeleri için bu kurumlar
"olmazsa olmaz " nitelikte. Bir de sorumluluk ve görev
alanlarının açık ve net biçimde belirlenmesi gerekiyor.
Bir süredir, başta BDDK (enfazla topa tutulan, medyayla
fazla iHşkisi olduğu söylenen özerk kurum) olmak üzere
bu kurumlara olan ilgim iyice artmıştı. Neler olup
bittiğini, siz okuyucularla paylaşıp durumu aydınlatmak
için bir zamanlar SPK Başkanlığı yapmış olan Ali Ihsan
Karacan 'la konuşîum. Karacan, sektör ve özerk
kurumlarla ilgili yazılarını bir kitapta toplamıştı. Hem
kitabını, hem de özerk kurumlarla ilgili eleştirileri,
bunların artılarım, eksilerini ele aldık.
Özerk kurum adil olacak- "özerk Kurumlar CzerineDenemeler"kitabı-
nı ne amaçla yazdınız?
KARACAN - Bu, yeniden yazılmış bir kitap de-
ğil. Birkaç yıldır özerk kurumlar üzerine çok sayıda
yazı yazmış. birkaç da konuşma yapmıştım. Bunla-
nn bir kısmını belli bir mantık silsilesi içınde bir ara-
ya getırip kitaba dönüştürdüm. Amacım bugünlerde
çok gündemde olan özerk kurumlan tartışmak açı-
sından bir başlangıç ve çıkış imkânı yaratmaktı. Ge-
nelde kitap halınde ortaya çıkış nedeni bu.
- Oyazılan hangi amaçla yazmıştınız?
- Ben konuya birkaç nedenle yaklaşıyorum. Bir ke-
re. özerk kurumlarla vatandaş olarak ilgilıyim Özerk
kurumlar kamu kurumlan olarak toplumsal hayatı-
mızı çok yakından etkiledikleri için bu kurumiann
başanlı olmalan bızi son derece yakından ılgilendi-
riyor.
tkincisı, 1994-97 arasında bir özerk kuruma (SPK)
başkanlık yaptım. Özerk kurumlar o zaman bugün-
kü gibi gündemin çok yoğun bir parçası değildi. Ama
SPK yoğun olarak kamuoyunun önündeydi v e bu be-
nim için önemli bir deneyimdi. Çok değişik bir dö-
nem yaşamıştık. Aynntılannı kamuoyunun bildiğı
ve bilmediğiyle çok yoğun bir deneyim var. Bu de-
neyimden süzülen izlenimlen ve edindiğim dersleri
öbür özerk kurumiann çalışanlarına, yeni yönetici-
lerine ve kamuoyuna aktarmayı düşündüm. Çünkü
bazı deneyimler maliyetle ögreniliyor.
Bir başka nedeni de şu. Bütün bu deneyimlenn ya-
nı sıra özerk kurum literatürünü de olabildiğince dış
dünyayla birlikte yakından izlemeye çalıştığım için
Türkiye'deki özerk kurum modelınde siyasetçi bu
modeli kurarken ve uygulama sırasmda bazı yanlış-
lar yapıyor. diye düşünüyorum. Bu yanlışlan eleştir-
mek ve bunlann düzeltilmesinı ıstemek bir vatandaş
olarak benim hakkım. Yani bu yazılan yazarken de-
mokrasilerin temel öğesi olan eleştiri hakkımı kul-
lanıyorum
Değisme de her zaman sancılıdır
- Özerk kurumlarla ilgili çok ağır eleştiriler var.
Hele de Hdyıldtr bu eleşûrilerin dozu iyice artü. Siz-
ce özerk kurumlarda esas sorun nerede düğümle-
niyor?
- Eskiden bir SPK, bir de RTÜK vardı. Bunlara ek
olarak BDDK. Enerji Piyasası Kurumu, Telekomü-
nikasyon Kurumu geldi. Öbür bazı alanı sınırlı olan-
lan saymıyorum. "Kamuovu ba özerkkurumlarla ni-
ye bu kadar çokflgüendi1
"diye sorarsanız tabıı bu-
nun temelinde büyük ölçüde BDDK yatıyor.
BDDK'nin kurulmasıyla Türkiye'deki mali krizin
eş anlı hale gelmesi. bu krizin ağırlaşması, siyasetin
bıraktığı boşluk ve bir dizi başka etken üst üste gel-
di. Bu üst üstelik ve karşılaşılan maliyetler ile öde-
nen bedeller nedeniyle de birdenbire özerk kurum-
lar toplumda tartışmalann odak noktası oldu.
Türkiye'de özerk kurum modeli kamu yönetimi
açısından göreli olarak yeni bir kavram. Bu ka\Tama
siyasetçinin. sokaktaki insanın. ilgili sektörlenn. fır-
maların. herkesın alışması gerekiyor. Buna uyum
sağlamak da biraz zaman alacaktır. Özerk kurum
modeli bir değişımi ifade eden kavram. Değişme de
her zaman sancılıdır. Bunu değişimin maliyeti diye
görmek lazım. Ben özerk kurumlarla ilgili olarak iki
temel unsurun önemine değinmek istivorum. Birin-
cisi, bu sistemin iyi oluşturulması ve hem genelde mo-
delin hem de münferit kurumiann iyi dizayn edilme-
leri gereği var. îkincisi de bu kurumlan hem gerekli
hem de yeterli şartlara sahip insanlann eline teslim
etmelisiniz. Bu iki koşul bir araya gelmediği zaman
iş başansızlığa doğru gider Başansızlık olduğu za-
man da bunun bir toplumsal ve politik maliyeti var-
dır. Bu maliyetleri ödeyen insanlardan bazılan da
seslerini yükselliyorlar. Şikâyetler sadece sektörden.
fırmalardan, sokaktaki insandan ve vatandaştan kay-
naklanmadı. Hatırlarsanız politikacı da şikâyet etti.
- Burada siyaset-bürokrat, siyaset-kurum ilişki-
si var...
- Burada en son şikâyet etmesi gereken kişiler ka-
nımca politikacılardır. Hem modeli oluşturan hem de
bu kurumlann yöneticileriru tayin eden politikacı.
- İyi depolitikacüar bundan niye şikâyet ettiler?
- Bence. politikacı sistemi kurarken belki de ne yap-
tığının çok da fazla farkında değildi. Türkiye"de özerk
kurumlann kurulmasının tarihine bakalım. Bir kere
1981 'de SPK. sonra RTÜK kuruldu. Ondan sonraki-
ler IMF'yle ilişkilerin bir uzantısı olarak kuruldular
ve bu süreçte hem gerekli özen gösterilemedi hem
de politikacı düşüncelerini pek söyleyemedi. Ama bu
sistemi kurarken politikacı yeterli özeni her şeye rağ-
men göstermeliydi diye düşünüyorum. İkincisi de
bu tartışmanın gündeme gelmesinde ekonomik kri-
zin etkileri oldu. Özerk kurumlarla politikacı arasın-
daki sorun şuradan kaynaklani) or:
Özerk kurum sonuna kadar her şeyde özerktir. de-
nıyor. Polikitacı da meseleyi önce böyle anladı ya da
anlamak zorunda kaldı. Fakat politikacı bir süre son-
ra özerk kurumun yaptığı işlerin, aldığı kararlann bir-
takım etkileri. maliyetleri olduğunu gördü. Ama bu
etkilerin maliyetlerinin politik alanauzandığmı ve so-
nunda faturanın kendisine kesildiğini de fark etti.
Sokaktaki insan özerk kurumun detaylannı ne bilsin?
Yetki verdiği insanın. yani politikacının bu işi iyi yö-
netemediğini düşünmeye başladı. Politikacı böylece
bunun rahatsızlığını duymaya. yaşamaya başladı.
- Politikacıyı özerk kurumun zaman zaman med-
yayla stkı ilişkileri de rahatsız etmiş olamaz ntı?
- Önce. politikacı özerk kuruma el suremez. gibi
bir hava yaratıldı. Ama hep söylediğim gibi. özerk
kurumlar sıyaset üstü. siyaset dışı kurumlar değil. Bun-
lar siyasete tabi kurumlar. Parlamento bunlara daha
fazla yetki verdikçe siyasetle ilişkileri de yoğunlaşı-
yor. Bu kurumlara gücü ve yetkiyi siyasetçi delege
ediyor. Oysa ülkeyi yönetmek ve bu amaçla genel po-
litikalan belirlemek için siyasetçinin halktan aldığı
bir yetki var. Bu nedenle de özerk kurumlann bu po-
litikalann genel çerçevesınin dışında kalmalan dü-
şünülemez. .Aksi takdirde ülke özellikle de ekonomi-
nin yönetiminde sorun yaşanır. Ben ülke yönetimin-
de politikacıyı dışlamaya kalkmanın riskli olduğunu
düşünüyorum. Biliyorsunuz. Türkiye'de Merkez
Bankası özerk. Ama getirip buna tek bir hedefkoyu-
yorsunuz. O da fîyat istikran ya da enflasyon. Bu,
gelişmekte olan bir ülkenin Merkez Bankası için ka-
nımca çok dar bir hedef. ABD'de Federal Rezerv Bo-
ard'ın ikili bir hedefı var; büyüme ve tam istihdamı
sağlamak ve bunu da Fıyat istikran içinde gerçekleş-
tirmek. Siz şimdi gelişmekte olan bir ülkede bunun
birayağını yok kabul ediyorsunuz. Sadece parasal he-
defe yönelmiş, tek amaçlı bir Merkez Bankası ola-
maz. Enflasyon önemlidir. ama bir ülkenin büyüme-
si de önemlidir, istihdamı da önemlidir. lşsiz insan
için enflasyon oranının önemi çok azdır.
Merkez Bankası'nı da istikrar içinde yüksek bü-
yümeyi amaçlayacak genel politik hedeflerden bağım-
sız düşünemezsiniz. Bu genel politik çerçeveye \e mak-
roekonomik politikalara bağlı olmak BDDK ve SPK
açısından da geçerlidir. Bankacılık sisteminde düzen-
leme ve denetleme yapmak ve bu çerçevede karar alıp
uygulamada BDDK özerk diyoruz. Ama bankacılık
sisteminde hem birikmiş sorunlann hem bu sorun-
lara yaklaşımda BDDK'nin karar ve işlemlerinin ma-
liyeti şimdılik 25 milyar dolar ve bunun faturası po-
litikacınuı hanesine yazılıyor. Şımdi politikacı böy-
le bir maliyete istese bile yabancı kalabılir mi'1
Yani. bu kurumlan genel politik hedeflerden ve yap-
tıklan işlerin politik sonuçlanndan soyutlamak müm-
kün değildir.
Kurumlar İçin risk var
- Peki, bu kurumların teknik anlamda özerk ol-
malan gerektiğini kabul ediyor musunuz?
- Evet. Özerk kurumlar kendilerine bırakılmış olan
teknik nitelikteki işleri yapmakta ve kararalmaktave
yıne bu konularla ilgili olarak düzenleme yapmakta
özerk olmalıdırlar. Ama özerk kurumlann mıkro nı-
telikli karar ve işlemlerinin makro nitelikli önemli so-
nuçlan olabiliyor. Bu makro sonuçlar da politikacı-
nın ilgi alanından ve sorumluluklanndan soyutlana-
maz. Ancak bence sorun bu ilişkınin polirikacıyla ayar-
lanamamasından kaynaklanıyor. Yani, politikacının
görevi ve yetkileri nerede bitiyor ve özerk kurumun
görevı ve yetkileri nerede başlıyor. konusunda iyi bir
yaklaşım tutturamadık. diye düşünüyorum.
- Buyaklaşımı tutturamamamn etkenleri nedir?
- Demin siz de söylediniz. Medyanm bu kurumlar
kurulurken bile konuyu ele alış tarzı yanlıştı.
BDDK'nin kuruluşu sırasında sanki bütün Türki-
ye'yi yönetecek bir kaldıraç sistemi kuruluyormuş gi-
bi bir hava yaratıldı. Sanki politikacı bu işlerin dışın-
da tutulacaktı. Tabii ki politikacı teknik aynntılann
dışında kalacak, ama politikacının üzerinde kurum-
lar olmayacaktı bunlar. Bu da son derece yanlıştı. Bu-
rada Türkiye'deki ve dünyadaki özerk kurumlar için
söz konusu olan bir risk var. Bu da özerk kurumun
kuşatılması, esir alınması riski.
- Peki, Türkiye'de böyle birşey oldu mu? Örne-
ğin BDDK'de oldu mu?
- BDDK'nin hem uygulamalannda. hem yakla-
şımlannda, hem de konulan ele alışında biraz kuşa-
tıldığı kanısını taşıyorum. açıkçası.. BBDK'ye bu açı-
dan baktığımızda. IMF politikalan dışında politika
geliştiremediğinı görüyoruz. Ben hep Türkıye'nin
bankacılık sektörünün rehabilite edilmesinin müm-
kün olduğunu düşünürdüm. Bu. 1999'da. 2000'de.
BDDK'nin kurulması öncesinde ve kurulma aşama-
sında mümkün olabilirdi. Bu politikayı geliştireme-
miş olmak, bankacılık sektörüne ve ekonomiye önem-
li maliyetler yarattı, diye düşünüyorum.
- İyi de kuşatan ve esir alan kim?
- Kuşatanlar ve esir alanlar zaman içinde değişe-
bılir. Kuşatan ve esir alanın kim olduğundan çok bu-
nun sonuçlan bence daha önemli. Özerk kurum de-
diğimız zaman bunun birkaç tane mihenk taşı var. Bir
kere özerk kurum adil olacak. Yani düzenlediği. de-
netlediği sektöre ve firmalara karşı hakkaniyete uy-
gun davranacak. Bunu hukuk gibi görüyor ve herke-
se bir gün lazım olabilir, diye düşünüyorum.
AIİ İHSAN KARACAN
1951, Ceyhan doğumlu.
Yükseköğrenimini önce A. Ü. Siyasal
BUgiler Fakültesi, sonra da t.C. Hukuk
Fakültesi'nde yaptu Doktora ve doçentlik
dereceleri aldu Denetmenlik,
bürokratlık, öğretim üyeliği, özel kesimde
yöneticiiik yapti. Ekim 1994'te, 50.
hükûmet döneminde Sermaye Piyasası
Kurulu (SPK) Başkanlığı'na atandı;
Ekim 199?"de görevi sona erdiğinde 55.
hükûmet işbaşındaydu Üçyılhk bu özerk
kurum başkanlığı sırasında 6 ayn
hükûmet döneminde görev yaptu Bu
kadar çok sayıda hükümetle görev
yaparak önemli deneyimler kazandu
Şimdi özel sektörde çalışıyor. Mali
piyasalar, bankacılık sektörü ve özerk
kurumlarla ilgili çok sayıda kitabı var.
Bir özerk kurum bugün bir kişi ya da kuruma adil.
hakkaniyetle da\ ranmıyorsa sektördekı öbür kişi ve
kurumlar bundan yarar ummamalı; bir haksız reka-
bet fırsatı olduğunu düşünmemeli. Çünkü yann öbür
gün bu hakkaniyete sığmayan davranışın o yönetim
ya da bir başka yönetim tarafından kendisine de ya-
pılabileceğıni düşünmesi lazımdır.
BDDK'ye fazla yoflunlaştıfc
- Yani, döner gelir seni de vurur, örneği mi?
- Evet. onun için, hukuk gibidir. diyorum. Adil ve
hakkaniyete uygun davranılması bence son derece
önemlidır. Ama belki bu konuşmada BDDK'ye faz-
la yoğunlaştık.
- Onu bir örnek olarak ele aldık...
- Ben düzenlediği ve denetlediği sektördekı kurum-
lar arasında ve bunlara karşı BDDK'nin adil ve hak-
kaniyete uygun davrandığı konusunda iyi bir sınav
veremediğini düşünüyorum. Bunun yani sıra özerk
kurumlar için başka bir olmazsa olmaz koşul da gü-
venilir olmak. Bir sorununuz olduğu zaman yargıya.
vargıca güvenmeniz gibi özerk kuruma da güvenme-
lısıniz Herkese güven telkin etmeli Adil ve başan-
lı olmayan bir daha güvenilir olamaz. Bu arada şu-
nu da belirtmem lazım. Eğer medyanın bütün bu özerk
kurumlarla işi varsa bu Türkiye için. medya için.
özerk kurumlar için çok önemli bir risk kaynağıdır.
Ben görev süremde bu riskın soruna dönüştüğü böy-
le bir olay da yaşadım. .Ama bir grubun hem medya-
sı olması hem de özerk kurumun alanında iş yapıyor
olması ikili bağımlılık yaratıyor.
- Sizce ikili bağımlılık nereden çıkıyor?
- Sizın medya olarak özerk kurulun alanında bir
işiniz ya da işleriniz varsa o zaman medya olarak eleş-
tiri işlevinizı yapamayabilirsiniz. Medyanın görevi sa-
dece haber vermek değil. Medyanın görevi aynı za-
manda projektörü tutmak, eleştirmek, dıdiklemektir."
Ama özerk kurumun görev alanında ticari bir ilişki-
nız varsa. öbür taraftaki gücü. yani özerk kurumun
yetkilerini ve bunun verdiği gücü gördüğünüz za-
man özerk kurumun ıcraatlannı. başan \ e performan-
sını mercek altına almayabilirsiniz, eleştirmeyebı-
lirsiniz. Ya da tam tersi olabilir. Özerk kurum işleri
sızin ıstediğinız biçimde sonuçlandırmadığı zaman
savaş ilan edebilırsıniz; ya da onun kararlannı etkı-
lemek amacıyla medya gücünü olumsuz bir biçim-
de kullanabılirsiniz. Şöyle de tersi olabilir: Özerk ku-
rum bu güç ve yetkısini kötüye de kullanabilir. Yani
kendisinin iş alanında kalan medyayı o esir alabilir.
Kendisinin hakkında eleştiri çıkrnasına izin verme-
yebilir. Eleştiri yazan muhabir ya da köşe yazanna
birtakım yaptınmlar uygulanmasını isteyebilir. Böy-
lece özerk kurum da kendisinı dokunulmaz, eleşti-
rilmez yapabılır ki bu da çok tehlikelidir.
Bu da gösteriyor ki asıl sorunumuz Türkiye'nin bü-
tün kurumlan ve sektörlerinin yeniden ele alınması
gereğinde düğümleniyor. Burada da öncelik. medya-
nın bügünkü yapısının değiştirilmesinde.
Anayasal düzenleme sart
- Peki, bu özerk kurumların bir anayasal teme-
le dayanmaları gerekmiyor mu?
- Bizim anayasamız biliyorsunuz 1982 tarihlidir.
SPK ise 1981 'de kurulmuştur. Özerk kurumlann ço-
ğu da yeni. Anayasanın tarihi daha eskı olduğu için
de bu özerk kurumlar anayasada yerlenni alamadı-
lar. Ben. bunlann bir ya da iki maddeye sığdınlıp ana-
yasada yer almalan gerektiğini düşünüyorum.
Böylece de bu kurumlann meşruiyetı tartışması ke-
silmış olur. Çünkü özerk kurumlann hukuk sistemi
içındeki meşruiyetlerini ciddi ciddi sorguluyoruz.
Üstelik bu kurumlann temel yapılannı iyi oluştura-
madığımız gibi her fırsatta da bununla oynuyoruz.
- Son birkaç yılda, üstelik bunlann denetlenme
koşulları da birkaç kez değişmedi mi?
- Her fırsatta başka bir kanun çıkarken bu kanuna
eklenen hükümlerle sistemde değişiklik yapıldı. Şim-
di yeni hükûmet, "Ben tekrar degiştireceğimr
' diyor.
Özerk kurumların yapısında. karar organlannın atan-
masında, organizasyonlannda, hesap vermelerinde
sık sık değişiklik yapmanın doğru olmadığı kanısın-
dayım. Bu sık değişiklikler özerk kurumlar için bir
ıstikrarsızlık ve kurumsallaşmanın hasara uğrama
nedenidir ve özerk kurumlann iyi. adil, özerk çalış-
masını engelleyecek her türlü girişim. ta\ır da sokak-
taki vatandaş olarak bizleri çok yakından etkiler.
Bir kere bütün özerk kurumlar için genel hüküm-
ler taşıyan bir çerçeve kanunun çıkanlması gerekli
diye düşünüyorum. Meşruiyet sorununu aşmanın tek
yolu ise anayasal düzenlemedir.
- Sizce özerk kurumlardan vazgeçilebilir mi?
- Açıkçası zaman zaman polıtikacıdan bu izleni-
mı edinıyonız. Şimdi, dünyada özerk kurumdan vaz-
geçildiği zamanlar olmuş mu? Ona bir bakalım.
ABD'de, Japonya'da ufak tefek örneklen var. Ama
bunlar hem istisnadır hem de epey eskidir. Aslında
kamu yönetimindeki kurumsal örgütlenme durağan
değil, dınamik bir yapıda oünalı. Gelecekteki kamu
yönetimi modelinin özerk kurumlardan geçtiğini de
görüyoruz. Bu akım ne kadar sürer? Bunu bileme-
yiz. Belki farklı bir yere gidebilir. Özetle. özerk ku-
rum modelinden şimdilik \r
azgeçmek mümkün gö-
rünmüyor.
Dünya eskisı gibi değil. Eskiden dünya, özellikle
belırli konularda çok hızh dönmüyordu. Bugün öy-
le değil. Özerk kurum modeli hızh gelişmelere ça-
buk tepki \erme açısından iyi bir model.
Bir de özerk kurum modeline bazı alanlarda özel-
leştirmenin ve kamu tekellerini rekabete açmanın bir
uzantısı diye bakmamız gerekir.
Bu açılardan değerlendirdiğimiz zaman da özerk
kurumlann kamu yönetiminde vazgeçilmez araçlar
olduklannı görürüz. Artık özerk kurumlan kapata-
lım mı ya da yetkilerini minimize edelim mi gibisin-
den bir tartışma açmak yerine bunlan nasıl daha iyi
oluştururuz. daha iyi ve daha kısa sürede kurumsal-
laşmalannı nasıl sağlanz. bunlann çalışmalanna ve
başanlı olmalanna nasıl daha iyi katkıda bulunuruz,
sorulanna yoğunlaşmak çok daha yararlı olacaktu-,
diye düşünüyorum.
SPK'yi ben
temsil
ederim
- Birde bu kurumlan biriepirme tartı^malan nw™
- Burada tartışma, ikili bir yapı olabilir mi diye.
Mali piyasalann düzenleme ve denetıminin mali sek-
tör kurulu çatısı altında, diğerlerinin de reel sektör
kurulu çatısı altında toplanması düşuncesi ifade edi-
liyor. BDDK. SPK gibi mali piyasalan ve kuruluş-
lan düzenleyen özerk kurumlann tek bir çatt altın-
da toplanması gerektiğini uzun yıllardır ileriye sü-
rüyorum. Dünya da zaten bu noktaya gidiyor. Ama
reel sektörle ilgili kurumlan tek çatı altında toplama
düşuncesi var ki bu çokyanlış. Politikaanın bunu ak-
lından çıkarması gerekir, diye düşünüyorum. Çün-
kü bu özerk kurumlann yapısı ve düzenledikleri pi-
yasalann ortak paydası yoktur ve bu nedenle de bir-
İeştirilebilme olanağı yoktur. Aynca özerk kurum-
lar ihtisas kurumlandır v e ortak paydası olmayan bu
kadar geniş alanı bir çatı altına toplarsanız ihtisas-
laşma yaratamazsınız. Bir de özerk kurumlan bir
koordinasyon komitesine bağlama düşuncesi oldu-
ğunu duyuyoruz. Bu kabul edilemez bir olgu.
- Özerk kurumlardaki sorunlardan birisi de bu
kurumlann karar organlan. Bu kişUerin sektör tem-
silcileri vesiviltoplum kuruluşlarından olması ge-
rektiği söyleniyor?
- Ben bunun hem yanlış hem de nskli olduğu ka-
nısındayım.
-Neden?
- Birkaç nedenim var. Birincisi yetki delegasyonu
ile ilgili. Özerk kurumlara yetkiyi delege eden poli-
tikacı olduğuna göre yetkiyi kime delege ettiğine de
o karar \ermelidir. Diğer yandan özerk kurumlann
yaptıklan işler kamusal alanda kalan bir iştir. Özerk
kurumlar kamusal kurumlardır; bunlar sivil toplum j
kuruluşu değildirler. Düzenleme bir kamusal mal ola-
rak kabul ediliyor. Bu nedenle kamusal bir alanın da
kamuya ait olması gerekir. Bunlann yönetimlerinin
de sektör temsilcilerine bırakılmaması gerekir. Ben
buralara değişik kamu kurumlanndan da temsilci
fikrini doğru bulmuyorum. Atanacak kişilerin hem ,
seçilmesi hem de atanması, doğrudan politikacıya, \
yani hükümete ait bir iş olmalıdır. Özerk kurumla-
nn yaptıklan iş de kamusal bir iş olduğu için bura-
smın kuşatılıp esir ahnması riski, bunlann karar or-
ganlanna atama biçimi ve kimlerin atanacaği ile de
çok yakından ilgilidir. Bugünlerde hem hükûmet ka-
nadından, hem de başta TOBB olmak üzere bazı
meslek kuruluşlanndan ve derneklerden gelen açık-
lama ve talepleri kaygıyla izliyorum.
- Peki, politikacının atadığı kuşatılıp esir alın-
maz mı?
- Ahnır. Ama sektörörgütlerinden ya da başka yer-
lerden temsilcilerin gelmesi bu riski ve olanağı art-
nnr.
j - Siz 1994-97 arası SPK Başkanlığı yaptımz ve
aitı hükûmet döneminde çalıştınız, O dönemle Ü-
gili bazı izlenimlerinizi anlatır mısınız?
- Ben 14 yıl özel sektörde çalıştıktan sonda tekrar
kamuya dönmüştüm. O tarihlerde sadece SPK ve
RTÜK olduğundan insanlar özerk kurumlann bugün-
kü kadar farkında değillerdi. Kuşkusuz, sektör yada
konuyla ilgilenenlerbiliyordu. Ama sokaktaki insan
fazla bilmiyordu. îkincisi. yaygın olmadıklan için si-
, yasetçi de bunlann potansiyelinin çok fazla farkına
• varmamıştı.
Muhatap bulmakta zorlandık
I
- Siyasetçi ne zaman farkına varmaya başladı?
- Özerk kurumlann düzenlediği alanlar ekonomik
olarak önemli hale geldikçe, sayılan arttıkça ve bu
kurumlar ön plana çıktıkça bazı yetkilerinin kendi
elinden gitmeye başladığını gördü. Aslında 1990'h
'• yıllann başında da siyasetçi özerk kurumlan çok
fazla içine sindirebilmiş değildi. Bunlan kendine
bağlı, normal bir dev let dairesi olarak görüyorda Her
hükûmet değişikliğinde devlet bakanlannın görev
alanlan ile ilgili Başbakanlık genelgesinde SPK
"bağh " kuruluş olarak gösteriliyordu. Ben de bu ge-
nelgeler üzerine hep SPK ilgili kuruluştur, bağlı ku- j
ruluş değildir diye Başbakanhğa yazdım. Oradan da
bir dahaki sefere dikkate alacağız dediler, ama ben
hiç aldıklannı görmedim. Bu şimdi önemsizgibi gö-
!
rünse de bir yaklaşımı yansıtıyordu. Ben o tarihler-
de görevim nedeniyle hem Enerji, hem Sanayi ba-
kanlanyla bir elektrik şirketi nedeniyle ters düşmüş-
tüm. O dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı'nm şöy-
, le bir beyanatı oldu: "Bu adamın bakanı yok mu?"
Bunu o yıllardaki yaklaşımı anlatabilmek için hatır-
latıyorum. Ben de ona şu yanıtı verdim: "Hajir, be-
nim bağlı okhığum bakanım yok. SPK'yi ben temsfl
ederim." Medyadaki bu tartışma üzerine ilgili dev-
letbakanımbeni aradı ve SPK'yle ilgili her türlü açık-
lamayı artık kendisinin yapacağını ve benim beya-
nat vermemi ve konuşmamı yasakladığını söyledi.
Ben de bunu kabul edemeyeceğimi, SPK adına ilgi-
li bakanın konuşma yetkisinin olmadığım ve yetki-
li kişinin mevzuata göre ben olduğumu. SPK adına
konuşmayı sürdüreceğimi söyledim. O dönemde çok
sık hükûmet değiştiği için ve hükümetlergenelde pa-
muk ipliğine bağh çok az çoğunluğa sahip oldukla-
n için ciddi sorunlarvardı. Örneğin her hükûmet de-
ğişjkliğj bazı kişilerde görevden alınmamız beklen-
tisi yaratıyordu. Diğer yandan piyasamızm sorunla-
nnı, genel politikalannı anlatacak. tartışacak ve çö-
züm üretmekte birlikte çalışacağımız politik muha-
tap bulmakta açıkçası çok zorlandık ve çoğunlukla
dabulamadık. Polikitacı orada bir boşluk bırakmış-
tı. Benim ise görevimi gereği gibi yapabilmek için
o boşluğu sonuna kadar doldurmam gerekiyordu.
Ama yine de görev süremin büyük bir bölümü ya-
sal bir boşlukta geçti. tptal edilmiş olan 558 sayıh
KHK'den doğan yasal boşluk. sık hükûmet değişik-
likleri nedeniyle yasa çıkanlarak giderilemedi. Bu
boşluk hem benim görev yapmamı hem de kurum
olarak SPK'nin işini son derece zor hale getirmiş ve
aynı zamanda piyasalann gelişimini olumsuz et-
; kuerniştir.