Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22ARAUK2002PAZAR
10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I dishab@cumhuriyet.com.tr
Öyle sorularaböyleyanıtlar...TTj
1
n son ABD'den yazan Ziilal Kalkandekn
JJ/ Cumhuriyet'teki "Garip sorulara
manükb yanıtiar!" başlıkJı pazar yazısında
yurtdışında yaşamanın zor yanlanndan birini,
"ülkeniz hakkmdaki garip sorulan
yamtlamak zorunda kabnayı" ele aldı.
"Şimdi sen ülkene gidersen başmı örtmek
zorunda mı kalacaksm?", "ABD'lfler için
Türidye'ye gitmek güvenü mi?", "Türkiye'de
yabancı müzik albümkri yasal olarak
saülabiüyor mu?", "Orada bale de mi
yapıtayor?" "Artık ülkenizde erkekkr 4
kadııûa mı evtenecek?" gibi çoğu soranın
bılgısizhğınden kaynaklanan garip sorulan
sıralayan Kalkandelen, bu sorulara sabırla
mantüdı yanıtlar vermek gerektiğini
düşünüyor. Ben artık garip sorulara mantüdı
yanıtlar verme taraftan değilim. Söyleye
söyleye dılim epılasyonluk oldu. Daha
önceleri yaptığım gibi "Türkiye'nin
dışandaki imajuıı anafiz etmeye ve
önyargdarm temeKnde yatan tarihsel ve
dinsel nedenkri gün ışığına çıkarmaya
çahşmak" yerine, bu yazıda konuya biraz
farklı yaklaşmayı deneyeceğim. tşte başta
Zülal olmak üzere, yurtdışında garip
sorularla karşılaşan TürkJerin rahatça
kullanabileceği "öyle sorulara böyle
yanıtlar:'"
- Aaa~ Sen ne çağdaş kadınsm_. Bilgili,
küttürhı modern_hani Türk kadmlan eve
kapaülıyordu?
Beni Türkiye'deki Alman Elçiliği büyüttü.
Ben ondan böyle modernim.
- Aaa, sen tek eşk evüsin. Siz 4 kadınla
evlenmiyor muydunuz?
Yoo aslında ben 4 eşle evliyim, 3 tanesıru
Türkiye'de bıraktım.
- Aaa~ Sen hanl hanl çahşıyorsun. Hani
Türkler asalaktL İşsizük parasn la geçinirdi?
Ben normal değilmişim. Doktorum birkaç
yıla kalmaz bu hastalığın geçer dedi.
BRÜKSEL
ERDİNÇ
UTKU
- Aaa~. Sen beni bemen
yatağa atmaya
çahşmadın. Seks
konusunu hiç açmadm!
Ben iktidarsızım.
Üstelik homoseksüel
tercihlerim var.
- Aaa_ Sen sinemaya ve
tiyatroya gjdiyorsun.
Bakma sen.. oralarda daha kolay hırsızlık
yapanm diye gidıyorum.
- Yabancılann çoğu asalak yaşıyor, uyuşturucu
saoyo, çocuklanmıa zehirtiyor~
Doğru, hepsini ülkelenne gen göndermek
lazım. Yok aslında göndermeyıp burada
yakarak imha etmek daha doğru olur.
- Aaa~. Tıp son sınıftasın, hem Türk hem de
kız?
Bakma işte bi kazadır olmuş... Yoksa biz
Türklerin hepsi geri zekâhdır. Ben
istisnayun.
- Aaa~ Bi yabancı olarak nasd oidu da bu
kadar zengin oldun?
Hırsızlık, çalarak çırparak... Uyuşturucu işi
falan derken oldu işte.
- Aaa~ Bu kadar çocuk fazla değfl mi?
Istersen seç birkaçı senin olsun. Hadi
çeldnme!
- Aaa™ Sen prezervatif kuDanıyorsun.
Prezervatifsiz sevişeüm diye ısrar etmedin.
Bir kere de prezervatıfle deneyeyim dedim.
Yani ilk kez oluyo... Merak işte!
- Aaa~ Senin bryıgın yok
Ben köseyım. Vermeyen Allah vermıyo işte...
- A»a Domuz eti yemiyosun?
Domuzluğumdan!
- Aaa~ Ne güzel Almancan var. Bir Türk
olarak anadiU gibi Almancayı nasıl öğrendin?
- Aslında ben Almanım. Kendımi mıllete
Türküm diye yutturuyorum.
- Aaa_ Siz masada yemek yiyorsunuz. Üstelik
çatal kaşık kullanıyorsunuz.
Yok aslında biz yer sofrasında ve elle yemek
yeriz ama size ayıp olmasın diye bugün
masayı kullamyoruz.
- Aaa_ Vergmi kuruşu kuruşuna ödüyorsun»
Bir hatadır oldu. Muhasebecim yanhşlık
yapmış..
- Sakm yantaş anlama, ırkçı değilim ama öbiir
Türkler sana benzemiyo— Herkes senin gibi
oisa sorun ohnaz.
Haklısm, Türkleri zorunlu medeniyet
derslenne tabi tutmak lazım.
- Aaa~ Sen Arapça konuşamıyorsun? Türkçe
diye ayn bir dil mi var?
Arapça bildiğim halde imajim yıpranmasın
diye bılmemezlikten gelıyorum.
- İngilizceyi nasıl öğrendiniz? Sağdan sola
>-azmasun ve Latin harflerini öğrenmesi zor
olmadımı?
tsteyince oluyo...
Sabretmesıni bileceksin!
erdincutku@yahoo.com
Büyüklere
oyuncak
trenler
Sayın yolcular lütfen trene binin,
hareket etmek üzereyiz... lyi
yolculuklar dilerizîICE 694 sefer sayılı
hızh tren, Münih istasyonundan ağır ağır
yola koyuluyor. Yolculuk, Almanya'nın
en güzel güzergâhlanndan birinde.
Şatolar ve üzüm bağlannı geride
bırakarak Frankfurt'a. Upuzun, bembeyaz
tren yılan gibi kıvnlıyor. Nehirler
üzerindeki köprülerden, dağlann içindeki
tünellerden, romantik tarihi kentlerden
geçiyor. Son istasyona vardığında
hoparlördeki ses, ICE 694'ün gelişini
bildiriyor. Hiç kimse inmiyor. Çünkü bu
trenin yolculan cansızdı. Münih'ten
Frankfurt'a 15 dakikada gelmişti. tki kent
arası sadece 300 metreydi.
Gerçek ICE 694'i çeken lokomotif ise
800 ton ağırhğuıda, 13 bin beygir
gücünde. 360 m. uzunluğundaki treni
saatte 300 kilometre hıza ulaştırarak
Münih'ten Frankfurfa 3.5 saatte
götürüyor. Bu yolculuğunda Neckar ve
Main nehirlerinin kıyısından, Augsburg,
Ulm, Stuttgart ve Mannheim kentlerinden
geçiyor; güzel Münih'i Avrupa'nın ortası,
bankerler kenti Frankfurt'a yaklaştınyor.
Koskocaman bir salonda, başka bir
dünyadayız. Büyüklerin oyuncak trenler
dünyasında! Onlann bu dünyasına,
"düşlerdûnyası" da diyebiliriz... Tam 860
lokomotif, 3600 vagon ve 3 km. raydan
oluşan "düşler dünyasTnın Almanya'da
başka benzeri yok, "Minyatür
Trenseverler Derneği''nın Stuttgart
metrosunun alt salonlanndan birinde loş
aylannda yaphğı gösterilere binlerce
insan geliyor Salonda tek kadm yok.
Erkeklerin çoğu
STUTTCART da yaşını başını
almış, kırkının,
ellisinin üstünde.
Tek-tük çocuklar
dagöze
çarpıyor.
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Almanlann bu
~ ~ " ^ ~ ^ ~ " ~ ^ ^ ^ ^ ~ tür oyuncak
trenlere merakı sonsuz. Milyonlarca
insan, yüzlerce milyon markı bu uğurda
hiç çekinmeden harcıyor. Evinin bir
odasmı trenlerine aynlmayan çatı arasına
ya da bodruma kapağı atıyor. Küçük
lokomotiflerden, uzun vagon dizilerinden,
ormanlardan, dağlar tepelerden oluşan
"düşler dünyası"nda yaşayanlar çocuklar
değil yetişkınler, yaşını başını almış
insanlar. Küçük memurundan banka
müdürüne, lise öğretmeninden
başhekime, yargıca her meslekten insan
kendi dünyası kuruyor.
Noel ve yılbaşı öncesi minyatür tren satan
dükkânlardan çıkmayan oğullar değil,
onlann babalanydı. Evinde halının
üzerine kurduğu birkaç metre rayla
düşlere dalan, çocukluğunu yeniden
yaşayan bu insanlar hevesleri ugruna
hiçbir giderden kaçınmıyor.
Avrupa'nın en büyük ve en eski
oyuncak trenler yapımcısı Maerldin'in
Stuttgart yakınındaki müzesini her
ay on binler ziyaret ediyor.
Bu fabrikanm 1935'te sadece
300 adet yaptığı ünlü Isviçre
lokomotifi "timsah", günümüzde açık
arttırmalarda bir otomobil
fiyatına alıcı buluyor.
Babalannın 19. yüzyıldan bu yana
severek oynadığı tek oyuncak, minyatür
trenler. Ve bu böyle kalacağa da benziyor.
Boş zamanlann çatı aralannda, bodrum
odalannda, salondaki halının üzerinde
buharlı ve elektrikli lokomotiflerin çektiği
trenlerin dünyasında geçiren babalar çoğu
kez zaman ayıramadıklan eşleri,
oyuncaklanna dokunmalanna izin bile
vermedikleri oğullan ile atışmayı da
göze alır.
AHMET
ARPAD
darabad'ıngüne>indeldPendakaltrenistas\onundame\danage-
lenkazada,lokomotifileenaz7vagon raydançıkü. DemiryoUan-
Hindistan'da. Haydarabad ile Bangalore kentleri nın çok bakımsız olması ve trenlerin kapasitesinden fazla yoku ta-
arasmda sefer yapan Bangalore Ekspres treninin önceki gece ray- şıması nedeniyle ülkede çok fazla tren kazası mev dana geli-
dan çıkması sonucu, en az 20 kişi öldü, 90 Idşi de yaralandL Ha>- yor. 5 yıl içinde 2.400 Idşi tren kazalannda öktü. (AP)
Sovyetler'i özleyen Moskova"K Te zaman bir orak-çekiç
1 > motifine rastlasam, ne
zaman bir kalpak görsem, ne
zaman Tobtoy'un klasiklerini
okusam Moskova gelirdi
aklıma. Ekim Devrimi'nin
güçlü tohumlan ile fılizlenen,
sıcak ve soğuk savaşa karşın
"sosyal de\1et" yapısı ile
yurttaşlanna en azından
sağhklı bir yaşam modeli
sunan Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği hep bir
düşler ülkesiydi benim için. Ve
aradan yülar geçip yolum 2002
Aralık'ının Rusya Federasyonu
kinüiğine bürûnen
Moskova'sına düştüğünde
gerçekle düş arasında gidip
geldim. Uçağın tekerlekleri
piste değdiğinde içimi bir
heyecan kapladı. Hemen kentle
kucaklaşmak istiyordum. Ama.
inanıhnaz ağır işleyen pasaport
kontrolü, bu buluşmayı
engellemeye niyetliydi. 3 saat
sonra "spasiba-teşekkürler"
diyerek rüya kente adımımı
attım. Insanı ısıran bir soğuk
hava ve ince ince yağan kar
karşıladı beni. Havaalanından
otele son model bir
Mercedes'le gittikten sonra
kendimi yıllardır merak ettiğim
metroya attım. Leningradski
Caddesi'ndeki Belaruskaya
tstasyonu beni tarihi ulaşun ağı
ile tanışhrmaya yetecek
yakınlıktaydı. Üstelik sadece 7
rubleye; yani 350 bin Türk
Lirası'na yolculuk edecektim.
Otomatik kapıdan geçip
yürüyen merdıvenlere
yöneldim. 200 metre sonra
gara ulaşabildim. Fresklerle
süslü duvarlann arasında ftızla
ılerleyen rengârenk vagonlar
on binlerce insanı bir yerlerden
diğerine götürmek için yanşır
gibiydi. Benim hattım ıse
yeşıldi; çünkü hedefim
Kremlin'di. Vagona bındığımde
genci yaşlısı, varsılı yoksulu üe
herkesın ya gazete, ya dergi
okuduğu dıkkatımı çektı. Bir
de çok şık giyimlı kadınlar.
Üzerlerındeki kürklerin fıyatı
3-4 milyar üraydı ama o
insanlar, bizdekiler gibi taksiyi
değil metroyu seçmişlerdi.
Belaruskaya ile merkez
istasyon arasuıdaki 8 dakikalık
yolculuk sonrası kararan
havaya karşın Kremlin Sarayı
tüm çekiciliği ile beni
çağnyordu. Ardından Kızıl
Meydan, hemen
yanında harıka bir
kilise. Ne var ki
eksi 15'ibulan
soğuk, gece
turunun erken
bitmesine neden
oldu ve otelin
yolunu tuttum. ^ " ^ ^ ^ " ^
Yine metro. ama bu kez 5.
durakta indim. Ve hiçbir
tehlikesı yoktu dev metro
ağının. Ne hırsız vardı, ne
yankesici, ne de tinerci. Sadece
balalayka çalıp ekmeğini
kazananlarla selamlaşa
selamlaşa caddeye çıktım. Ama
yeraltındaki o keyifli hav'a
birden yerini soğuğa, karanlığa
ve çevre kirliligine bırakacaktı.
Sosyalizmin çökmesiyle
birlıkte bazı hızmetler sekteye
uğramış. 2 kilometrelik
yürüyüş sırasında yerlere atılan
kola şışeleri, meyva suyu
kutulan, naylon torbalan
MOSKOVA
uARİF KIZILYALIN
toplasanız bir kamyonu
doldururdu ve bu çöp dağlan
"'beyaz'' Moskova'nın 'kara'
yüzüydü. Sıra gündüz gözüyle
Moskova'yı ızlemeye
geldığinde Kremlin'üı yolunu
tuttum. Fransızı, Ingilızi,
Italyanı hep bırlikte fotoğraf
çektirme yanşına girişirken bir
anda etrafimızı hediyelik eşya
sancılan sardı. Kimi SSCB
döneminin eski paralanna
müşteri anyordu, kimi ise çoğu
taklit. bazılan tavşan kürkü
kalpaklar için pazarlığa
gmşmişti. Aynı şapkayı 40
dolara da alan vardı 7 dolara
da. Otele döndüğümüzde
aklımızdaki tek soru
"Moskova'da gece hayaönm
nasıl olduguydu".
Saat 24.00'ü
vurduğunda bir kez
daha merkeze inip
Arbat Sokağı
civanndaki barlar,
restoranlar ve gece
kulüplerinin ipini
^ ^ ~ ^ ^ çektjc. Her mekânın
tek ortak özelliği ise vestıyer
kültürünün tam anlamıyla
oturmuş ohnasıydı. Üstelik
bizdeki gibi koyup da
bulamama ihtimaliniz de sıfirdı
ve Ülker-CSKA maçma
gelenler bile paltolannı
vestiyere bırakmışlardı. Bu
arada insanlan izlerken
Türkiye'de her Rusa "Nataşa"
gözüyle bakan yurttaşlanmızın
ne kadar acımasız bir
önyargıya sahip olduğunu
anladım. Üstelik, Rus aile
yapısı '^varsayTmlann'' tersine
sadakate dayalı. Ve sokakta
gördüğünüz dünya güzelı genç
kadınlann kimi öğretmen. kımı
bankacı, kimi doktor, knni
otobüs şoförü. Her büyük
kentin olduğu gibi
Moskova'nın da fuhuş sektörü
mevcuttu. Ama onlar da New
York, Pans, Nıce,
Berlin'dekilerden farklı değil.
Ne var ki bu işi profesyonelce
yapanlann ortak özelliği hem
çok güzel hem de Ukraynalı
olmalanydı. Gece bitmeye
yaklaşırken metro kapalı
olduğu için taksiye bınmek
zorunda kaldık. İlk taksi
metroyla 7 rubleye gidilen
mesafeye 250 ruble istedi,
diğeri 200. Döküntü bir Murat
124 benzeri Lada'nın şoförü
ise 135 rubleye evet dedi. Oteli
yan Ingilizce, yan Fransızca,
yan Rusça tarif ederken
"Tamam kardaş" sözü ile
irkildik. Abbas, Bakûlu bir
Rusya vatandaşıydı. "Bir
miDetin Ud devietiyiz" diyerek
Türkıye'ye olan sevgisini dile
getirdı. Ardından eski Sovyet
rejimine olan özlemi anlattı.
SSCB dönemınde yaşam daha
kolaymış. Kıra, telefon, su,
ısınma, sağlık ve eğitim sorunu
söz konusu değilmiş. Ama
komünizmin ıflası (ona göre
ABD'liler soğuk savaşla
yıkamadıklan SSCB'yi dolarla
yıkmışlar) de hayatta kalmak
zorlaşmış. Eğitim, belediye
hizmetleri artık eskisi gibi
değilmiş. Yine de 200 dolar
kira veren bin 500-600 dolarla
standart üstü yaşayabiliyormuş.
10 rubleymiş (30 cent; yani
500 bin lira) ve ufak bir işe bile
sahip olan otomobil
alabiliyormuş.
Çam ağacından
yayılan sıcak şarap
kokulan
T sa'nm 2002. doğum günü
X yaklaşıyor. Doğum
gününden 1 hafta sonra
yılbaşı kutlanacak ve kışm
ortasmda, yeni bir yıl
başlayacak yine. Batı ve
Kızılderili astrolojilerinin
tak\r
imi, 21 Mart'la başlasa
da. Doğa, tüm dünyaya
yeşeren dallan, ısınan
havası, güneşi daha çok
bağışlayan yüzüyle, yeni yılı
baharla müjdelese de. Karm,
kışm, soğuğun ortasında,
birçok canlınm kış uykusuna
yattığı bu- zamanda, kuzey
yanküre yeni bir yıla
girecek. Güney yanküreyse,
bahan arkasmda bıraknıış
olarak, yaz ortasmda girecek
yeni yıla.
Aralik ayının Ahnancası
Dezember, birçok Avrupa
dilinde benzeş. Kelünenin
kökü, Latince on anlamına
gelen "decem''den türeme.
Roma takviminde decem,
onuncu aydı.
Yılın bu sonuncu ayı, 4
adventi ve Noel'iyle, dinı
törenler silsilesi buralarda.
Her ilçede peşi sıra açılan
Noel pazarlan da Glühvvein
(sıcak şarap) kokulanyla
büyülü havayı tüm şehre
yayıyor. Glühwein'sız bir
Noel pazan, hurmasız açılan
oruca benzer. Bir de söz
konusu tezgâhlar,
Almanya'da bir şenlikte
kurulduysa, sosis
ve bira o
BERLIN
düğünün
kamberleridir.
Bir tezgâhtan,
renkli
kesekâğıtlanna
konan, gezinti
boyunca ~~"^^~~
atıştıracağımız
bademlerimizi alıp biraz
turlayalım. Sıcak
iklimlerden gelen
bademlere, şeker ya da
kakao mantolan
giydirihniştir, üşümesinler
diye. Tabii ısterseniz.
üzümlü, fıstıklı, hatta
muzlusu da var bu tatlılann.
Tahtadan cama, plastikten
demire, bakırdan denye her
çeşit elişleri, genelde
hediyelik olarak beğeninize
hazır. Üşüdünüz mü?
Isınmak için kaynar servis
edilen özel Advent
içeceğimizi içelim şımdi de.
Baharatlı ve alkollü olan
Glühwein, bana lohusa
şerbetini anımsatıyor. Evet
şimdi çocuklan ata
bindirebilir, trambolinde
zıplatabilir ya da buz pateni
kaydırabiliriz. Kırmızı ve
yeşil renklerinin
hâkimiyefinin yani sıra
parlak ışıklanyla, akşamlan
daha görkemli olur Noel
pazarlan.
24 Aralik gecesi doğan tsa
için 25 ve 26'sında kutlama
yapmak, Papa Hypp OKt
zamanmda vuku buluyor.
Bunun için de gerekçeleri
var. Eski kültürlere
bakıldığmda, 25 Aralik
güneş dönümü günü olarak
geçiyor ve birçok kültürde
önemli bir gün. x
Hindistan'da, Mıthras
kültüründe, Işık Tannsı'mn
doğdugu gün. Mısır'da,
Tannça Isis döneminde,
Horus'un doğum günü.
Romalılar, yenilmez Güneş
Tannsı Satürn'e
şükranlannı, yine bugün
sunup Satürn şenliklerine
başlıyorlardı. Germanlar, kış
ortası bayramını ve
doğurganlığı yine 25
Aralık'ta kutlayıp ölüleri
anıyorlardı. Türkçeye
Fransızcadan geçen Noel,
217 yılından beri, eski
kültürlerde de önemli olan
bir tarihte, 25 Aralık'ta
kutlanmaya başlıyor ve
zaten ertesı günü de sona
eriyor. Öyle lslami
bayramlar gibi 3 gün, 4 gün
sürmüyor. Zaten dört gün
öncesmde, geceler
yüzsüzlüğü ele alıp iyice
uzamaya, hava iyiden iyiye
soğumaya başlamış, uzun
sürse ne olacak sanki?
tnsanlann çogunda, mecbun
Noel hediyeleşmesmm
bütçeye verdiği yükün
yanında, "Bu yıl tüm aile
bireylerine ne alacağun"
sorusu da stres yaratıyor.
Çoğu insan, gelenek adına
zorakı aile ziyaretlerinde
bulunuyor. Aileler, en
azından bir akşamı birlikte,
içi doldurulmuş kaz ya da
ördek yiyerek geçiriyorlar.
Çocuklar
istedikleri
hediyeyi, dilek
olarak kâğıda
yazıyorlar, Noel
Baba(!)sabah
erkenden gelıp
dilenen hediyeyi
^ ^ ^ " ^ ~ kapımnönüne
ya da şöminenin
kenanna bırakıyor. Ailesi
olmayanJar, kendilerini daha
da yalnız hissediyorlar.
Birlikte kutlayacaklan
arkadaşlan bile oknuyor;
çünkü herkes, istese de
istemese de ailesinın yamna
gidiyor. Maddi durumu
yerinde ohnayan ailelerin
çocuklanna Noel Baba
uğramıyor.
Yaşamm her anmı saran
mutluluk, hüzün. kahkaha ve
gözyaşı îsa'nın doğum günü
törenlerinde de devam
ediyor; birçok çam ağacı
kesilecek. CenkKoray, "19
MucizesT adlı kitabmda,
Isa'nm tekrar yeryüzüne
ineceğini yazmıştı. tnanç o
ki Isa, tekrar yeryüzüne
inerken en güzel çam
ağacını seçecek kendisine.
İşte herhalde bunun için
bilinçsiz bir, en güzel çam
ağacı benimki olsun
yanşması var. Ama Koray'ın
bir açıklaması daha vardı:
Isa yeryüzüne tekrar
ındiğinde, yaşam
7 yıl sürecek ve dünya
batacak. Öyleyse neden bir
an önce Isa'yı yeryüzüne
indirme çabası? Ve bu çaba
altında, bir hafta sonra
çöplüğe yollanacak
milyonlarca çam ağacı
katliamı.
banu.birtek@berlin.de ',
BANU
BtRTEK