17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 KASIM 2002 ÇARŞAMBA 14 JVLJLJ. U J X kultunacurnhuriyet.com.tr Kültür Bakanı Venizelos Selanik Film Festivali'nin gerçek kimliğine kavuştuğunu söyledi Çeşitliliğin doruk noktası• Sineması Yunanistan'da hiç bilinmeyen, ilk kez festivalde toplu gösterimi yapılan Macar Bela Tarr ilginç açıklamalan ve eleştirileriyle dikkatleri üzerine çekti. Festivalin en çok seyirci çeken bölümü yöneticiliğini Dimitri Eipides'in yaptığı ve kişisel vurgulan son derece güçlü yapıtlann yer aldığı "Yeni Ufiıklar" bölümü. ASLISELÇUK SELANİK - Her yıl olduğu gi- bi bu yıl da festivalin açılışına ka- tılan Kültür Bakanı Evangelos Ve- nizelos, festivalin gerçek kimliği- ne kavuştuğunu, Cannes ve Berlin'i asla taklit etmediğini, daha farkh şeyler yapmayı amaçladığını belirt- ti. Yönetici Mkhel Demopoulos ise uluslararası kimhğe kavuşmanın (1992) onuncu yıhnı geride bırak- tıklannı vurgulayarak keşifler yap- mayı sürdürdüklerini, bu yılın prog- ramını 40 ayn ülkeden oluşturduk- lannı vurguladı: "Uluslararası ya- nşmadaJd ilk ve ikinci filnıler sine- masalvarttğı pek de bilinmeyen Fi- listin, Tajland, Slovenya gibi ülke- lerden seçildi. Bunlann yanı sıra Almanya, Fransa, îtarya, Arjantin, Kore, Meksika gibi sineması dün- yada tanınan ülkeler de kaüldı. Ya- nşmadaki tüm filmler cesur, kök- tenci. sosyal anlamda temel soru- lar soran, sorgulayan yapıtlar. Si- nemaseverler için yeni yaklaşım- lar taşryan, biçirnsel deneyimler içe- ren, gerçek duygular aktaran çahş- nıalar bulmak gittikçe zorlaşmak- ta. Bu pek de iç açıcı olmayan tab- loya karşın festivaümiz yine yolu- na devam etmekte, üeıiemektedir. tnanryoruz ki bu yavaş sayılsa bi- le istekli gayretii ilerleme boyunca, kentin sonbahar mevsiminde yalı- ülmış kültür adası olmaktan çıka- rak yaşayan bir organizmaya dönüş- tüğünün bflincindeyim. Selanik Fes- tivaH, 12 ay boyunca sinema sana- ünda eksikliği çekilen çeşitliliğin tanı doruk noktasını oluşturmak- tadır. Çeşhülik zaten artık festiva- lin markasına dönüştü..." Tarr: Zoltan Fabri ve istvan Szabo antlka Açıhş filmi "BeckhamGibiÇa- hm Atmak" enerj i dolu, insana hoş ve güzel duygular aktaran, yer yer "M unsoon Wedding" (Muson Dü- ğünü) ve "My Big Fat Greek Wed- dmg" (Kalbinin Sesini Dınle) film- lerini anımsatan duygusal bır ko- medıydi. Sineması Yunanistan'da hiç bilinmeyen, ilk kez festivalde toplu gösterimi yapılan Macar Be- la Tarr çok ilginç açıklamalanyla tüm dikkatleri üzerine çekti. Sinema dilinı değiştırmek iste- diğini. ilk filmini 22 yaşındayken çektığinı belirtti (1977): -Benimza- manımdafilmlergerçeği yansıtmı- yordu: oyuncular kötüydü, a\dın- latma kötüydü, dekorlar kötüydü. Film çekmeye başlarsam tüm bun- lan değiştirebileceğimi düşündüm. Ancakzaman içinde dünyayı degiş- tiremeyeceğimi anladun, sinema- nm dilini değiştinebildiysenı ne ınut- lu bana..." Gerçek karakterleri ve öyküleri anlatmayı se\ diğinı, da- ima çevresinde olup bitenleri yan- sıttığını irdeledi Tarr. Filmlerini çok uzun bulanlara ıse yanıtı şöy- leoldu: "Tolstoy'un**SavaşveBa- nş"ının uzunluğundan bugüne dek hiçkimse şikâyet etmedi. Ayrıca Yunanistan'da "Homeros'un ülke- sinde\iz." Yazar olsaydı. konuştu- ğumuz dili de değiştırmek isteye- ceğini vurgulayan Macar yönet- men, ustalan Zoltan Fabri ve Ist- van Szabo'yu da geçmiş zaman antikalan (?) olarak tanımladı. Amerikan sinemasının bağım- sızlannın en önemli kurucusu ve temsilcisı Bob RafeJson, "Frve Easy Pieces" (Beş Kolay Parça / 1970) filminin tanıtımında o zamandan beri filmini izlemediğini. yönet- menin bır kez filmi çekip tamam- ladıktan sonra. artık onun seyircı- ye aıt olduğunun önemle altını çızdi. 70'lerde Italyan. Fransız. In- gıliz sınemasından çok iyi ömek- ler olduğunu vurgulayarak şöyle de- vam ettı. "Biz de yeni bir şeyler ya- palını dedik. "Easy Rider". "Last Picture Shovv" gibi bağınısızfilm- lerin yapımcüığmı üstiendim.-" Tüm dünyadan bağımsız yapıtlar Amenkan bağımsız sinemasının ilk örneklennden biri olan "Frve EasyPieces" aradan 22 yıl geçme- sme karşın hiç ama hiç eskime- miştı. Zengin "New Horizons" (Ye- ni Ufuklar): Festivalin en çok se- yircı çeken yapıtlar, yöneticiliğini Dimitri Eipidesin yaptığı "Yeni Ufuklar'" bölümü. Bölümün sadık seyircileri üniversite öğrencile- ri.Eıpıdes'e göre bu bölümün ama- cı seyirciye dünyanın her tarafın- dan bağımsız filmler sunmak. Bölüm. 1992'de olduğu gibi bu yıl da orijinallikleri, geleneksel yaklaşımlara karşıt, alışılmışın dı- şında ve sadece kâr amacıyla ya- pılmış olmaya da karşı olmalan ile tanımlanan filmleri göstermek üzere tasarlanan bir program sunu- yor ızleyiciye. Bu filmler kişisel vurguları son derece güçlü olan yapıtlar. Bölümde yer alan filmler ise şöyle: l *Lirya4-Ever'\ "Bellis- sima", "OpenHearfeT, "Hukkle", "K", "TheCuckoo", "Dolls", *La vie nouvelle'*, "Ken Park", "VVlld Bees", "The Lover", "Flyingwith me wing". "Vendredi soir", "Step on it". Festivalin sponsorlan ERT (Yunan ulusal televızyonu), Yu- nan Sinema Merkezi, Helexpo, Se- lanık Belediyesi ve Halk Ödülü'nü \erecek olan Dewaers... DLZELTME: Festival ile ilgi- li bır öncekı yazıda Kiaroslami 'nin filminin adı "10'yerine "IQ" olarak çıkmıştır. Düzeltir, özürdi- leriz. Geçtiğimiz günlerde Makedon yazarları ağırlayan TYS'nin amacıyıl içinde bu tür etkinlikleri yaygınlaştırmak Gelecekte var olmanın yolu kültür NENA ÇALİDİS Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) başkanı Cengiz Bektaş eylül ayında Romanya Yazarlar Birliği'nin düzenlediği bir sempozyumun çağ- nlısıydı. Bektaş'la dünyanın içinde bulunduğu bunalım döneminde yazann rolünün tartışıldı- ğı sempozyumu ve TYS'nin hedeflerini konuş- tuk. - Romanya Yazarlar Biriiği ile TYS olarak yapügınızdostlukve işbnüği anlaşmasından söz edebiür misiniz? CENGtZ BEKTAŞ - Sendikamızın 1979'da düzenlediği Balkan Yazarlan Toplantısı'ndan sonra ilk kez 2001'deki- mi Balkan ülkelerinin yazarlan Edime'de, Trakya Üniversitesi'nin bize açtığı oy- lumlarda bir araya gelmiştik. Uygar bir ortamda gerçekleşen toplantıdan deyim yerindeyse ürün almıştık. Karılan bütün yazar dostlar kendi ülkelerine gitrikten sonra konuyla ilgili yazıp çizdiler. Bu toplantıya katılan Romanya'dan gel- miş iki Türkolog dost bizim Romanya Yazarlar Birligi ile iletişimimizi kurdular. Başkanlan Eugen Uricaru Türkiye'ye gelmek istedi. Çağnlımız olarak geldi. Burada sendikamızla onlann Yazarlar Birligi arasında bir anJaşma yaptık. Bu tür ül- keler arası ahşverişler kimilerince bır gezi ola- rak algılanır oysa hiç de öyle değil. Insanlar bir- birlerini tanıdıkça seviyorlar. 19-25 Eylül ta- rihleri arasında TYS olarak Romanya Yazarlar Birliği'nin örgütlediği bir toplantıya katıldık. - Romam a'daki sempoz>'umda neler oldu? BEKTAŞ - 'Savaş zamanı şair susar' diyor bir antik çağbilgesi, Romenler de ona bir'mı' ek- lemişler. Biz de soruyu daha tabandan alarak, doğrudan doğruya konunun özeğine. savaşa odakladık. Homer'den başlayarak günümüze dek savaşı ka\Tayan şiirimizden söz ettik. Bu toplantılardan bir bildiri çıkmasını öner- dim. Arnacım Sınır Tanımayan Yazarlar Birli- ği'nin oluşturulmasıydı. Bunun dünya banşı- na katacağı çok şey \ar. Bu istek gerçekten al- kışlarla karşılandı. Ama sonuç bildırgesi çık- madı. Son olarak Romanya Cumhurbaşkanı'nın da katıldığı, Mangalia Kültür Evı'nde gerçek- leşen bir etkinlik oldu. Bu etkinlığın Roman- ya'da sürgün olarak yaşamış Chidius adına ko- nulan bir ödülü vardı. tlk ödül Fransa'da sür- MJJ debiyat Müzemiz'e pek çok yazar kitap ve belgelerini bağışlamak istiyor, örneğin Romanya'dan Melike Roman, Nâzım'm müsveddelerini getirecek bize. Bunlann herkesin görüşüne açüması gerekiyor. gün yaşamış olan Ispanyol Semprnn'a verildi. Bunu hak eden bır isimdi. Cumhurbaşkanı, so- rulan çok iyi tngilizcesi, Fransızcası ve anadi- linde yanıtladı. Bu bizi çok etkiledi. Türkiye Cumhuriyeri olarak şunun aynmına varmak zo- rundayız: gelecekte var olabilmenin tek yolu var, o da kültür. Kültürü göz ardı etmeyip bütçe ayrrmalı, bu aymazlıktan kurtulmalıyız. - Romanya'daki etkinliğin benzerini İstan- bul'da düzentemeyi düşünüyor musunuz? BEKTAŞ - Baş'ka ülkeleirdekı bu tür etkin- likleri kıskançlıkla izliyoruz. Niye biz yapa- mıyoruz? Romanya da edindiğım izlenim şu; birçok Balkanlı ıçin başkent bugün de İstan- bul. Bunun böyle olduğunu önce biz bilmeli- yiz. Örneğin Avrupa'nın en büyük kentinin tstanbul olduğunu kaç kişı algılıyor? TYS'nin eti ne, budu ne! Biz bunu bihyoruz. Ama eli- mız kolumuz bağlı; bunu. yapacağımız etkin- liklerle pekiştirmek. başkalanna anlatmak içın. Keşke Kültür Bakanlığımız. devletimiz bi- ze bir bütçe ayırsa ve biz tüm dünya yazarla- nnı toplasak. Bundan çok şeyler elde ederiz. Kitap okuyarak kültür edinmek günümüzde yet- miyor. Bılgısayar da yetmiyor... Bilgisayarla bilgilenirsiniz ama duygulanamazsınız. Onun içın bıre bır ilişkı kurmak çok önemli. Devlet bir yana. sivil kuruluşlar örneğin İstanbul Ti- caret Odası neden böyle bir bütçe ayırmaz. Belediye en kısa zamanda bir yazarlar evi kur- malı. Edebiyat Müzesi de eksikliğıni duydu- ğumuz bır kurumdu. Gerçekleştirdiğimiz za- man sevincinı yaşadık. îstanbul'un bir edebi- yat hantası olmalı, kımi semtlerde kimi ozan- lanmızla onlann anılan, kültür evleri aracılı- ğıyla bir arava gelebilmeliyiz. Romanya eko- nomik çıkmazın içinde olmasına karşın Roman- ya Yazarlar Birliği'nin otelleri, lokantalan var. Bizim bu tür isteklerimız yok; ama hiç olmaz- sa, bir konuk geldiği zaman onu ağırlayabile- ceğimiz tartışabileceğimiz, bir arada çahşabi- leceğimiz bir oylum isriyoruz. - Şu günlerde bir etkinlik var mı? BEKTAŞ - Son olarak Makedonyalı ozanla- n ağırladık. Struga Şiir Akşamlan başkanı ozan Bogonni Güzel'le yaptığımız görüşmelerde bu tür etkinliklen yaygınlaştırmak dıleği- mızi belirtrik karşılıklı, bir de tasanmız var. 1 TürkdilineemekverenTürkologlança- ğınp onlara bir teşekkür yazısı \ermek is- riyoruz. 12 kişi saptadık ve bunlan ko- nuk edebilmek için parasal katkı istedik Kültür Bakanlığı'ndan; gele gele 4 mil- yarlık bir olur geldi. Bu parayı geri vere- ceğiz, çünkü konuklanmızın uçak para- lannı bile karşılamıyor Başkayollarara- yacağız bu tasanmızı gerçeldeştirmek içın. Bunu anlatmak zorunda kalmaktan utanıyorum. - Başka ne tür etknuiklere yer verecek- siniz? BEKT\Ş - Bulgaristan, Arnavutluk, Yunanis- tan ile de benzer anlaşmalar yapmayı düşünü- yonız. Uluslararası banşın adım adım ilerle- mesi gerekiyor. Edebiyat Müzemiz önce bir sergiye ev sahipliği yapacak. ardından da ko- nulu sergilere yer vereceğiz. Pek çok yazar ki- tap ve belgelerini bağışlamak istiyor, örneğin Romanya'dan Melike Roman, Nâznn'ın müs- veddelerini getirecek bize. Bunlann herkesin gö- rüşüne açılması gerekiyor. Yalnız Türkiye de değil, bu anlamda dünyada da ilk çalışma. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Sana Deliler Gibi' Memet Fuat'ın edebiyat dergileri yönertiği yıllarda, kendisiyle görüşmeye gelen şairlere her zaman verdiği bir öğüdü vardı: "Hep ya- zılmış temaları yeniden yazıyorsunuz. Çünkü o temalarla şiirin nasıl yazılacağını biliyorsu- nuz. Oysa güç olan yazılmamış temaları şiire sokabilmektir" der, örnek olarak da bir futbol maçına gidip orada bulunan insanları anlatan bir şiir yazmalarını isterdi. Bu görevi şairler arasında yapabilecek en iyi adayın da Refik Durbaş olduğunu düşünür- dü. Çünkü Refik Durbaş, yazdığı şiirlerde o gü- ne dek edebiyatta çok işlenmemiş konular olan şehirlerarası otobüslerin muavinlerini, tekstil atölyelerinde çalışan yoksul, genç kız- ları, çırakları başarıyla anlatmıştı. Bir futbol karşılaşmasındaki izleyicileri ya da sahadaki oyuncuları da aynı başarıyla anlatabilirdi. Ancak Memet Fuat'ın bu öğüdüne şairler- den bir karşılık veren çıkmadı. Yazarlığının içinde bulunduğu verimli dö- nemde Memet Fuat, yıllardır başkalanna ver- diği öğüdü yerine getirmeyi de kendi üstlen- meyi düşünmüş olmalı, sporcuların hayatla- nnı anlatan bir romanla okur karşısına çıktı: Sa- na Deliler Gibi (Adam Yayınları, 183 sayfa). Ne anlatıyor, Sana Deliler Gibi? îstanbul'un büyük kulüplerinden birinde fut- bol oynayan bir sporcunun hayatından bir ke- sit. Bu kesitin içine sporcunun bireysel serü- venlerinin yanında geçmişi, aile ilişkileri, öte- ki sporcularla, takımın çalıştırıcıları ve kulüp yöneticileriyle ilişkileri vb. genişliğine bir gö- rünüm de gıriyor. Böylelikle her gün gazetelerde birer maga- zin konusu olmadan öteye geçmeyen spor- cu yaşamları üstüne, bu yaşamlann görünür- deki panltısının ardında saklı insani sorunla- rın içine giriyor. Bütün gerçek sanat yapıtla- rında olduğu gibi insan gerçeğinin türlü bo- yutlarıyla derınliğine yüzleşme olanağı bulu- yoruz. Memet Fuat, yazar olarak bir sporcunun dünyasını anlatabilecek zengin gereçlere sa- hip. Uzun yıllar süren çalıştırıcılık görevi, ona bu alanı çeşitli yönleriyle derinliğine tanıma ola- nağı vermiş. Romanında bu gereci bol bol kullanıyor. Aynı zamanda bir ayrıntı sanatı olan roman böylelikle okurda her şeyden önce inandırıcı- lık duygusu uyandınyor. Aşklar, aile, arkadaş- lıklar yanında profesyonel futbol kulüplerinde- ki çalışma düzeni, sporcu-yönetici-çalıştırıcı- kulüp doktoru-lstanbul kulüpleri-Anadolu ku- lüpleri-transferler-oyun bıçimleri vb. kimi za- man karmaşık, kimi zaman yalın kuralları olan ilişkiler de başarıyla sergıleniyor. Bu yönüyle edebiyat okuru olmayan spor me- raklılarının da içinde türlü yararlı bilgiler bula- bilecekleri, spor kültürlerini geliştirmelerine katkıda bulunabilecek bir yapıt. Sana Deliler G/to/'nin belki de en çok tartı- şılacak yönü ise anlatım dili. Roman boyun- ca söz sanatlarına neredeyse hiç rastlamıyor- sunuz. Benzetmeler, imgeler, süslü cümleler yok. Dümdüz, bir konuşmacının kendisini din- leyenlere seslenişindeki yalınlıkla yazılmış. Bu biçemin Memet Fuat'ın elli yılı aşkın sü- redir sürdürdüğü eleştirı-deneme yazarlığının bir sonucu olduğunu düşünmüştüm. Kendi- siyle konuştuğumda bunun bilinçli bir seçim olduğunu söyledi. "Böyle de roman yazılabi- leceğini göstermek istedim" dedi. Anlatılan şeyin önemli olduğu biryapırta anlatım oyun- larına gerek olmadığını, anlatılan şeyin kendi- sinin önem taşıdığını ve onun ne denli düz ve doğrudan anlatılırsa o denli etkili olabileceği- ni, bunun Tolstoy gibi klasik yazarlann dayön- temi olduğunu söyledi. Doğrusu konudan çok anlatım biçimleriyle öne çıkan günümüz yapıtlarına alışmış ede- biyat okurunu yadırgatacağı kesin bu yönte- min. Bu nedenle Memet Fuat'ın bu romanının hem işlenmemiş birkonuyu edebiyatataşıma- sı, hem de günümüzün yaygın anlayışına tep- ki sayılabilecek anlatım biçimiyletartışmaya- ratacak bir yapıt olduğunu düşünüyorum. tfisekci(g superonline.com K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle