Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2002 ÇARŞAMBA
DIZI
Atatürk-Mac Arthur buluşmasında ele alındığı öne sürülen konular, gerçeği yansıtmıyor
Sahte görüşmenin tutanağıCÜNEYTAKALEN
Atarürkün aşağıda yer vereceği-
truz (kaynağı belli olmayan) görüş-
leri, yukanda da belirtıldığı gibi, bir
kehanet niteliğindedir. Atatürk bu
görüşmede II. Dünya Savaşı sonrası
dünya durumu ile ilgili görüşlerini an-
latır Mac Arthur'a.
"Avnıpa'nın vaziyeti hakkmda" ne
düşündüğünü soran konuğu Mac Art-
hur'a Atatürk şu karşılığı verir.(*)
"Dün olduğu gibi yarm da Avru-
pa'nm mukadderatı Alnranva'nın ala-
cağı vaziyete bağh bulunacakür. Fev-
kaİade bir dinamizme maük olan bu
70 nülyonlukçabşkan ve disiph'nli mfl-
let, üstelik mflK ihtiraslannı kamçıla-
yabilecek siyasi bir cereyana kendisi-
ni kapûrdı mı, er geç Versailks Mu-
ahedesi'nin tasfiyesine girişecektir.''
Atatürk, Almanya'nın fngiltere ve
Rusya hariç olmak üzere bütün Av-
rupa kıtasını işgal ede-
bilecek bir orduyu kısa
zamanda teşkil edebile-
ceğini, harbin 1940-45
seneleri arasında başla-
yacağını, Fransa'nın
kuvvetli bir ordu yarat-
mak için lazım gelen
hassalan artık kaybetti-
ğini ve Ingiltere'nin ada-
lannı muhafaza etmek
ıçin bundan sonra Fran-
sa'ya güvenemeyeceği-
ni söyler. Italya'nın
MussoBni yönetiminde
kalkındıgına, ancak îtal-
yan liderin Sezar rolünü
oynamaya kalkışabile-
ceğine dikkat çeken Ata-
türk, sözü Sovyetler'e
getirir(*):
"Avrupa'da vuku bu-
lacak bir harbin başhca
galibi ne fngiltere ne
Fransa ne de Alman-
ya'dır. sadece Bolşe\izm-
dir. (abç) Rusya'nın ya-
kın komşusu vebu mero-
lekeöe en çok harp etmiş
bir millet olarak, biz
Türkler orada cereyan
eden hadisderi yakından
taldb ediyor ve tehlikeyi
bütün çıplaklığıyla gö-
rüyoruz. Uyanan Şark
milletlerinin zihniyetie-
rini mükemmelen istis-
mareden,onlarmmiiiih-
ürastanmokşayanvekin-
leri tahrik etnıesini bilen
Bolşevikler yalnız Avru-
pa'yı değil, Asya'yı da
tehdit eden başhca kuv-
vet halini almışlardır."
/
lk kez Münih 'teyayımlanan Kajkasya dergisinde 1951 yılında yayımlanan
Atatürk-MacArthur görüşmesi, tarihselgerçeklerle bağdaşmayan tam bir Soğuk Savaş
belgesidir 1932yıhnın Türkiye nin Sovyetler Birliği ile ilişkilerinin en iyiyıllarından biri
olduğugöz önüne ahndığında, Atatürk'ün Ameıikan Kara Kuvvetleri Komutanı 'na 'Bolşevik
tehlikesi nden bahsetmesi afdayatlan değildir.
Ortada olmayan, belgesi mevcut
olmayan bu metnin kaynağı Kaf-
kasya dergisidır.
SB-Türkiye yakınlasması
1932 yılı Türkiye'nin SB ile iliş-
kilennin en iyi olduğu yıldır, den-
se yeridir. Başbakan tsmet İnönü
ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüşrü
Aras SB'yi zıyaret ettiler. "Bu zi-
yaret iki de\1et arasuıda siyasi ve ik-
tisadi münasebetlerin tekrar ele
atanması için yeni bir zemin hazır-
ladı. Bu temaslar sırasında SB'nin
Türkiye'ye 8 milyon sterlinlik bir
kredi açması hakkında mutabaka-
"Sovyet İttihadı ile münasebetle-
rimiz her zamandan ziyade sıcacık
bir dostluk içindedir. Sovyet sana-
yönin güzel eserleri sanayüeşme ha-
yatunızda ebedi dostluk haüralan
olarak yüksehnektedir." (1. Arar,
Hükümet Programlan, s. 65)
Buradan çıkan sonuç şudur: Ata-
türk'ün Sovyetler Bırliği ve Bolşe-
vizm konusunda sarf ettiği öne sü-
rülen sözler, gerçeklerle çelişiyor.
Sovyetler Birlıği ile o yıllarda
önemli ılişkiler gehştirme karan
içindeki bir ülkenin, dahası Cum-
hurbaşkaru"nın, TC'nin dış politi-
kasının temel dayanağı Sovyetler
hakkında,"~ .Rusya'nm yakm kom-
ri Komutanı ile paylaştığını düşün-
mek akla yatkın değildir.
Cln korlmsu
Metin başka açılardan da tutarsız-
hklarla doludur. Mac Arthur'a mal
edilen "Çin eklen gidiyor" biçimin-
deki sözler de ınandıncı değildir.
1930'lann başında Çin Komünist
Partısi çok güç durumdaydı. Büyük
kentlerdeki güçleri Kuomintang ta-
rafından katledilen Mao, Çin'in gü-
neydoğusundaki Çiangsi'de tutun-
maya çalışıyordu. (Uzun Yüriiyüş:
1934-35) Japonlar Mançurya'ya çık-
mışlardı. Bunedenle 1932 yılı itiba-
Tam mutabakat
Sözün Asya'ya inti-
kal etmesi üzerine Mac
Arthur söz alır: "Avrupa'da başla-
yacak bir harp behemahal Asya'ya
da sirayet edecektir. Büyük devlet-
lerin Avropa'daki meşguli\ etlerini
Japonya, Asya'daki eraellerini ta-
hakkuk ettirebilmek için bir firsat
addedecektir.
Amerika buna şüphesiz bigâne
kalamayacakür... Rusya ile mütte-
fîken yapacağumz bir harp, Avru-
pa meselelerini olduğu gibi Asya
meselelerini de hallermekten çok
uzak kalacaktır... Asya Rusya'nın
nüfuzu alüna girdiği gün, dava Bol-
şevizm için halledilnıiş olacaktır.
Ruslar, Asya'da büyük bir faaliyet
gösteriyorlar. Bugiin
Çin'in mühim bir kıs-
nıı komünist ajanla-
nn kontrolü altında
bulunmaktadır."(*)
Mac Arthur'u dik-
katle dinleyen Ata-
türk, konuk generalin
sözlerini bitirmesi
üzerine gülerek şöy-
le der: "Görüşkrimiz-
de tam bir mutabakat
var. Fakat temenni
edelim ki vaziyeti biz
yanhşgöreBm."(*)
Kafkasya dergisin-
de yayımlanan yazı
Mac Arthur'u överek,
üstelik generalin sü-
ren Kore Savaşı'nda-
ki performansını yü-
celterek sona eriyor:
14
.«Bu muzaffer ko-
mutanm Kore Harbi
hakkındaki siyasi nok-
ta-i nazannı diplomat-
lar ve devlet adamla-
n müvacehesinde bu
kadar şiddet, inat ve
emniyetle neden mü-
dafaa ettiği şündi da-
ha iyi anlaşıüyor."(*)
MacArthur'un
Türkiye
güncesi
Mustafa Kemal Atatürk,
27Eylül 1932 de akşamüstü
saat17'de kabul ettiği
Mac Arthur'la kısa bir süre baş
başa görüştükten sonra,
konuğunu Dolmabahçe
Sarayı'nda çalışmalarını
sürdüren Dil Kurultayı'na götürdü.
(üstte) Orgeneral Mac Arthur,
28 Eylül 1932 sabahı Taksim
Anıtı'na çelenk koydu,
Anı Defteri'ne ise şunları yazd
"Amerikan Silahlı Kuvvetleri'nin
Gazi Mustafa Kemal'e ve
Türk ordusuna duydukları
büyük hayranlık ve takdirlerinin
nişanesi olarak..."
ta vanldi™ Türkiye, Moskova gö-
rüşmelerinden kısa bir süre sonra
Mületier Cemiyeti'ne gmü". (Olay-
larla Türk DışPolitikası, SBF ya-
yını, s. 114) Bunlar döneme ilişkin
en önemli çalışmalardan bir olan
ve SBF'ce hazırlanan "Olaylarla
Türk Dış Politikası"nın tespitleri-
dır.
Dahası, Atatürk 1932 Kasım'ın-
daki Meclis'i açılış konuşmasında
Sovyetler'le ilişkileri över.
7 Mart 1935 tarihli 6. tnönü hü-
kümetinin programında Sov'yet-
ler'le ilişkiler hakkmda şunlar söy-
lenir:
şusu ve bu nıemleketle en çok harp
etmiş bir millet olarak, biz Türkler»
tehlikeyi bütün çıplakhğıyla görü-
yoruz" şekhnde bir söz söylemış
olması akla yatkın değildir.
Tarihçi Mete Tunçay, o dönem-
le ilgili olarak, biraz da suçlarca-
sına, Türkiye'nin içerde ve dışar-
da Sovyetler'le çok iç içe olduğu-
nu yazıyor. Tunçay'ın tespitlerinin
abartılı, dahası önyargıh olduğu
düşünülebilir. Ama Atatürk gibi
temkinli ve ulusal çıkarlan her şe-
yin üzerinde tutan bir liderin, bu tür
görüşlere sahip olsa bile, bunlan
1932 'de Amerikan Kara Kuvvetle-
nyla ne Çin'de ne Çinhindi'nde halk-
lann komünist oluşumlara yöneldik-
lerine dair güçlü belirtiler yoktur.
Atatürk'ün Sovyetler ve 30'lu yıl-
lann dış politikası konusundaki gö-
rüşlerine gelince; güvenilir kaynak-
lar tersi açıklamalar yapıyorlar.
Türkiye tarafsız kalmalı
Atatürk'ün Dışişleri Bakanı ve ya-
kın çalışma arkadaşı Te\fik Rüşrü
Aras'ın yapıtlannda aynntıh bir bi-
çimde belirttiği ve sonralan Celal
Bayar'ın açıkladığı üzere (7 Kasım
1972, Millıyet) Atatürk, bağlantısız
dış politikanın sürdürülmesınden ya-
nadır. II. Dünya Savaşı tehlikesinin
arttığı günlerde Atatürk, Başbakan
Celal Bayar ve Dışişleri Bakanı T.
Rüşrü Aras'a "Türkiye tarafsız kal-
malı ve bir ittifak içine girmemeli-
dir" talimatını verir. Ölümüne ya-
kın vasiyerini yazdınrken de Ata-
türk, genel sekreteri Hasan Rıza So-
yak aracılığıyla şu uyanyı yapmış-
tır.
"Bizim şimdrye kadar izkdiğimiz
açık, dürüst ve banşçı poütika mem-
lekete çok \ ararh ohnuştur. Arkadaş-
Iarda buna ahşnlar. Gercekve yaşam-
sal sonınluklar dışuıda, bu politika-
nıız devam eder gider." (D. Avcıoğlu,
Türkiye'nin Düzeni, s. 538)
Mustafa Kemal Atatürk öhimün-
den çok kısa bir süre önce yakın ar-
kadaşı AK Fuat Cebesoy Paşa'ya sa-
vaş konusunda şunlan söyler:
"Fuat Paşa, pek yakuıda dünya va-
ziyeti mütareke seneler-
den çok daha ciddi ola-
cakvekanşacaknr.tkm-
ci bir büyük harp kar-
şısmda kalacağız» Bir-
kaç maceraperest Al-
mama Oe ttalya'nın ba-
şmdacebren buhuıuyx>r-
lar. Karşı karşıya gel-
dikteri zayıf adamlann
aczinden cüret abjor-
lar. Bunlar bugün dün-
yayı kana bulamaktan
çekinmeyecektir. Eski
dostumuz Sovyetler Bir-
liği hükümeri acizlerle
maceraperestkrin yan-
uş hareketlerinden isri-
fade etmesini bilecektir.
Bunun netkesinde dün-
yanın vazn^ti ve muva-
zenesi (dengesi) kâmi-
len değişecektir.'' (A. F.
Cebesoy, Siyasi Hatıra-
lar, II. Kasım 1960,
s.252)
Görüldüğü gibi Ata-
türk'ün 1938 sonbaha-
nnda yaptığı tahlil çok
daha ölçülüdür.
Bu güvenilir kaynak-
larda bize ulaşan tespit-
leri esas almak gerekir.
Kanımca, Kafkasya
dergisinin yayını, tarih-
sel gerçeklerle bağlaş-
mayan, kötü niyetli bir
Soğuk Savaş yayınıdır.
Son zamanlarda Ata-
türk üzerine kapsamlı
bir çalışma yayımlayan
Andrew Mango'nun da
bu kanıda olduğunu
gördükten, Akdeniz
Universitesi'nden mes-
lektaşım Dr. Necdet
Eldnci'nin makalesin-
de dıle getirdiği kuşku-
lan okuduktan sonra ke-
sinleştirdiğim kanımı Cumhuriyet
okurlanylapaylaşmakistıyorum: tlk
kez, Berlin'de yayımlanan Kafkasya
dergisinde 1951 'de basılan, 8 Kasım
1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinin
THA üzerinden bu kaynaktan alın-
hladığı, oradan da "Atatürk'ün Söy-
levveDemeçleri''ne giren "Atatürk-
Mac Arthur Görüşmesi" sahtedır,
bir "Soğuk Savaş belgesi''nden baş-
ka bir şey değildir.
(*) Kaynak: Kafkasya dergisi
BİTTİ
r~ Yapılmayangörüşme,TürkTarihKurumuncayayımlanan Atatürk'ünSöylevveDemeçleri1
içindeyeralıyor —
Atatürk-General Mac Arthur görüş-
mesinin metniyle ilk kez Istanbul'daki
Amerikan Bilgi-Belge Merkezi'nde kar-
şılaştım. Metnin daktilo edilmiş bir öme-
ği ortalıkta dolaşıp duruyordu ama özgün
kaynak, yani yazıyı yayımlamış olan Kaf-
kasya dergisi ortahkta yoktu. Dergi örnek-
lerinin birkaç Amerikan üniversitesinde
olduğunu öğrendim ve bunlara ulaşmak
için girişimlerde bulundum. Yıllarca so-
nuç alamadım. Mensubu bulunduğum
üniversitenın kütüphanesı. Kafkasya der-
gisınin koleksiyonunun kütüphanesinde
bulunduğu Indiana Universitesi'nden bu
belgeyi birkaç kez, resmen istedi. Hiçbir
yanıt alamadım. Metnin bir fotokopisi-
nın Şakir Eczaabaşı nda olduğunuduyun-
ca, kendisinden rica ettim. Hemen gelen
metin ne yazık ki ortahkta dolaşan "ne
idüğü beBrsiz" metnin îngilizcesiydi.
Umudumu kesmek üzereydim ki Ka-
dıköy'deki bir sahaf imdadıma yetişti.
Bana Kafkasya'nın birkaç sayısını getir-
di. Bu çalışma, o isimsiz dostun yardımı
ve desteğı olmasaydı gerçekleşemezdi.
tlk sayısı Ağustos 1951 'de yayımlanan
Kafkasya (Der Kaukasus) dergisi düzen-
siz. yaklaşık 15 sayı çıkıyor. "MiBi tstik-
lal mefkuresini >^ayar, aytk mecmua'7
alt-
Olmayan belgeninpeşinde
başlığını taşıyan derginin Mesul Müdü-
rü A. Kandemir. Kandemir ve dergiyi çı-
karanlar hakkında başka bir bilgi yok;
kimi siyasal liderlerin (Resutzadegibi) ya-
zılan dışında, dergideki tüm yazılar tak-
ma adla yazılmış. Üç dilde (Türkçe, In-
gilizce, Rusça) yayımlanan derginin ya-
yım adresı München 8, Stunstr. 30.)
Derginin arka iç kapağında Kafkasya
dergisinin "Hariçteki mümessüleri''nin
ad ve adresleri veriliyor. Buna göre der-
giyi; Amerika'da Büatti. Ingiltere'de A.
Sacchantmicz, Arjantin'de Kosireff ve
Fransa'da Mr. Elekhoty temsil ediyorlar.
Dikkat çekmek istediğirniz nokta, Atatürk-
Mac Arthur görüşmesinin ilk kez "Kaf-
kasya" dergisinde yayımlanmış olması-
dır. Yazısını derleyen bile belli değildir.
Ügili tek işaret, içindekilerbölümündeki
FJ). rumuzudur.
Buraya kadar, olay fazla önemli görül-
meyebilir; bu tür yayınlann bir başka ör-
neği olarak nitelenebilir. Ancak vahün
olanı, Türk Tarih Kurumu'nun bu görüş-
meyi "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri''
içinde yayımlamış olmasıdır. (Atatürk'ün
Söylev ve Demeçleri, Türk İnkılap Tari-
hi Enstitüsü Yayınlan, UI. 1918-1937)
Bu konuda görüşlerine başvıırduğum
Prof. Şerafettin Turan şu açıklamayı yap-
tı:
"Türk Tarih Kurunıu Yasası yanılmı-
yorsam, 1942'de Hasan Âli YücePin ba-
kanhğı sırasında çıkanlnuşu. Tek parti
yönetimine uygun bir yasaydı. CHP'nin
tenısikisi, hükümetin temsflcisi vb. vanb.
1950'de DP iktidar olunca, eski yasa ihti-
yacayanıtvcrenıez hale gekti. Yasa düzd-
tilemedL Ve bir ükanıkhk yaşandı. Söylev
ve Demeçler'i 'Türk înkılap Tarihi Ens-
titüsü' deriedi. Bu ensritü A.Ü. Dil Tarih
Coğrafya Fakültesine bağhydı, imkân-
lan kıstrJıydı vb. Bugün geniş imkânlan
olan kurumlar var. Aynı yanhşhklar sü-
rüyx)r. Buna ne demeK?" (Prof. Ş. Tu-
ran'la telefon görüşmesi, 14.08.2000)
Gerçekten ne demeh, bilemiyorum. An-
cak böylesi bir tarih yazımına isyan edi-
yorum.
Kafkasya dergisini elime alınca bir
"Soğuk Savaş malzemesi" ile karşı kar-
şıya olduğumu hemen anladım. Ancak,
emin olmak için, Cumhurbaşkanlığı Ge-
nel Sekreterliği'ne bir yazı yazarak, ta-
rihsel görüşmenin belgesinin fotokopisi-
ni rica ettim. Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri sayın H. Bülent Serim'in imza-
sını taşıyan ve 17.10.200l'de tarafıma
yollanan yazıda "adı geçen rutanagın
CumhurbaşkanlığıArşKi'ndebulunma-
dığı" belirtılıyordu.
Şansımı. bir kez de 2002 bahannda
Washington'da bulunan "American Na-
tional Archiver''de (Amerikan Ulusal Ar-
şivi) denedim. Görüşme tutanağı burada
da mevcut değildir.
Şansımı son kez ABD'nin Virginia
Eyaleti Norfolk kentindeki Mac Arthur
Memorial'de denedim. Burada çalışan
arşiv görevlisi James Zobel görüşmenin
tutanağının kendilerinde me\ cut olmadı-
ğını, çünkü Mac Arthur'un "kişiselyazış-
malaruun ve bdgeterini büyük bötümü-
nün" Filipinler'de tahrip olduğunu bildir-
di. Mac Arthur Filipinler'de 1935-1941
arasında bulunmuştu.
Bu bilgi üzerine tereddüt kalmadı.
Kesmkanım şudur: Atatürk-Mac Art-
hur görüşmesinin ortalıkta dolaşan met-
ni sahtedir; Soğuk Savaş propagandasın-
dan başka bir şey değildir.
AVRUPA'DAN
GURAYOZ
ABD ve Basın Ozgurluğu
Derler ki, Amerika Birleşik Devletleri'nde basın
özgürlüğü anayasayla, yasalarla ve köklü bir ge-
lenekle korunmuştur. Ama biliyorsunuz, bu iddia,
bu hüküm, bu söz doğru değildir. Basın özgürlü-
ğü yasalarla korunabilse iyi olurdu kuşkusuz; ger-
çekteyse yasalar tek başlarına işe yaramazlar. O
yasalardaki haklara sahip çıkacak, baskının hertü-
rüne ve galiba en önemlisi psıkolojık teröre, milli-
yetçiliğin, şovenizmın yığınları bir çırpıda sarıve-
ren baskısına dayanabilecek meslek erbabı gere-
kir basın özgürlüğü için.
Basın özgürlüğü söz konusu olduğunda soru-
lacak soru, "Azınlıkta kalmaya hazır mısınız" so-
rusudur.
Azınlıkta kalmak iyi değildir. lyı olan azınlık oldu-
ğunuz zaman bile, harta asıl o zaman doğruları-
nızdan vazgeçmemeyi başarmaktır. ABD'de ga-
zeteciler bunu başarabiliyor mu? Şu sıralarda yal-
nızca bazılan, yani uzun bir zaman için çoğunluk
olmayı hayal bile edemeyecek olanlar başanyor bu-
nu.
Çoğunluk ise çoktan teslim olmuş haldedir.
• • •
İlk dalga Körfez Savaşı sırasında yaşanmıştı.
Basın özgürlüğü bir çırpıda askıya alındı. Sansür
egemenliğini ilan etti. Sahtekârlık fotoğraflara, ya-
zılara, haberlere bire bir yansıdı.
Şimdi onun daha ağırı yaşanıyor.
11 Eylül'de, ikiz kuleler kendi elleriyle büyüttük-
leri terör tarafından yıkılınca, ABD "uygarlıklar
savaşı"nı artık başlatmaya karar verdi. Teorik alt-
yapıyı Samuel Huntington ve diğerleri yıllar ön-
ce hazırlamışlardı. Eksik olan psikolojik altyapıy-
dı. 11 Eylül'de olan da odur zaten. Bundan sonra
yapılacak olan, küreselleşmenın olağanüstü ola-
naklarıyla dünyayı sarıp sarmalayacak bir rüzgâr
yaratmak, sonra da oraya, petrol ve doğalgaz yol-
lannın ortasına yerieşmektır. Bunun için detüm dün-
yaya "Bu dünyanın ağası benim, benden yana
olmayan bana karşıdır" demek gerekmektedir.
Daha tuhafı da basının, ABD'de ve dünyanın pek
çok yerinde "evet, öyledir" demesidir.
Şimdi şaşkınlık içinde sorup duruyoruz:
Olabilir mi böyle bir şey?
• • •
DerSpiegel'in bu haftakı sayısında yer alan "İç
Tehlike" başlıklı makalede Marcel Rosenbach'ın
aktardığına göre ABD'nin ünlü dergisi Harpers
Magazin'in yayıncısı John MacArthur, "Bütün re-
daksiyonların korkusu, dile getirdikleri her
eleştiride, hükümet tarafından teröristJerin yan-
daşı olarak damgalanmaktır" diye yazıyormuş.
"Fairness and Accuracy in Reporting'den med-
ya uzmanı Steve Rendall ise "ABD'de sorun ar-
tık doğru mu diye sormak değildir, ne zaman di-
ye sormaktır" diye konuşuyor. Ama onun asıl
üzerinde durulması gereken sozü şöyledir: "Bu,
basın özgürlüğü için utanılacak bir şeydir."
Utanılacak şeyler saymakla biter mi?
Daha bir hafta önce George W. Bush ve Tony
Blair, Uluslararası Enerji Kurumu'nun "Irak'ın al-
tı ay içinde atom bombası yapabileceğini" be-
lirten 1998 tarihli bir raporundan söz ettiler. Bunu
da ABD'nin en büyük gazetelerinden Boston Glo-
be gibi büyük yayın organlan sorup soruşturma-
dan yayımladılar. Sonra da dünyanın her yerine ya-
yıldı bu haber. Ama kısa bir zaman sonra kurumun
açıklamalarıyla anlaşıldı ki, böyle bir rapor yoktur.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu böyle bir rapo-
ru hiçbir zaman hazırtamamıştır.
• • •
Dahası da var. ABD'de basını kıskaç içine alan
muhafazakâr ve şoven çevre, Başkan Bush'un
"Ya bizdensin ya da bize karşı" düsturunu etki-
li bir şekılde her yerde hayata geçırmektedir. ör-
neğin, muhafazakâr Middle EastOuarterty'nın ya-
yıncısı eliyle sürdürülen projenin adı "Campus
VVatch'tır. Görev, öğrencıleri uyarmak, öğretmen-
lenne "Amerikan düşmanıdır" diye çamur at-
malannı sağlamak ve "Terorizme Karşı Ameri-
ka'nın Zaieri" grubunun eleştirmeye hâlâ cesa-
reti olan gazetecilere yaptığı gibi, onlan "iç tehli-
ke" olarak ilan etmektir.
• • •
Hadi başımızı kumdan çıkaralım; Türkiye de böy-
le bir teröre çoktan hazırdır. Kumpas yavaş yavaş
hükmünü yürüimekte, Türkiye adım adım ABD'nin
Ortadoğu macerasına sürüklenmektedir. Mace-
ranın basındaki ortakları çoktan hazırlıklannı yap-
mış, ön eserferini vermışlerdir. ABD, bilgisayar ek-
ranlarından izlenecek savaşı başlattığında tesli-
miyet ve hayranlık zirveye çıkacaktır.
Alkıştan ınleyecektır ortalık.
• • •
Şimdi kendi kendimize sormamız gerekiyor. Azın-
lık olduğumuzun bilincınde miyiz?
Zor olduğunun farkında mıyız?
Zor olsun, onurtu bir iş olduğunu da biliyor mu-
yuz?
Wir nehmen Abschied von
RECEP DUYAR
Wir «ollten noch so \iel gemeinsam erieben.
doch die 2Jeit, die uns blieb. »ar zu kurz.
In der Stunde des Schmerzes sind unsere
Herzen bei seiner Fatnilie, und fiihlen dankbar,
dass er uns in sie aufgenommen hat
Recep Duyar aramızdan aynldı.
Bırlikte daha çok şeyler yaşamak isterdik,
ama bıze kalan süre kısaydı.
Acıh zamanında v-üreğımız
aılesinın yanında \e bızı de ailesine
kabul ettiği ıçin ona mınnenanz.
Faıııilie (Ailesi) Gerhard. L nıut, Ze>nep Ada
Duyar - Kienast
.\ilesi Brigitte, Elisabelh, Peter Kienast
ANKARA14. SULH HUKUK
MAHKEMESİNDEN
Dosya No 2002 60?
Dasacı Ali Balandı tarafından da\alılar Perihan Yurt ve arka-
daşlan aleyhıne açılan karar ıptalı davasmın mahmemızde yapılan
açık duruşması sonunda venlen karar gereğınce. davalılar Gönül
Özden'ın Tur-Taş Sıt. 32. Sokak A. 5 No3. Dıkmen-Ankara. Han-
dan Cıtaş'uı avııı adres No 32 adresınde ıkamet ettıklen bıldınlen
davalılar adına çıkartılan teblıgatlar teblıg edılrnemış ve adreslen
de zabıtaca tesbit edilememi; olduğundan adlan geçen şahıslar
adına (alevhıne) karar ıptalı davası açılmış olup, davalılann bir
dahakı duruşma gunü olan 17 10 2002 güniı saat 9.30'da mahke-
memızde hazır bulunrnalan veya kendılennı bir vekıl ile temsil
ettırmelen, aksı takdırde duruşmanın gıvaplannda devam edeceğı
ve karar venlebıleceği HUMK 509 maddesı gereğınce teblığ ye-
rine geçerlı olmak üzere ılanen teblıj olunur Basın. 61125