01 Ocak 2025 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2002 ÇARŞAMBA DIZI Atatürk-Mac Arthur buluşmasında ele alındığı öne sürülen konular, gerçeği yansıtmıyor Sahte görüşmenin tutanağıCÜNEYTAKALEN Atarürkün aşağıda yer vereceği- truz (kaynağı belli olmayan) görüş- leri, yukanda da belirtıldığı gibi, bir kehanet niteliğindedir. Atatürk bu görüşmede II. Dünya Savaşı sonrası dünya durumu ile ilgili görüşlerini an- latır Mac Arthur'a. "Avnıpa'nın vaziyeti hakkmda" ne düşündüğünü soran konuğu Mac Art- hur'a Atatürk şu karşılığı verir.(*) "Dün olduğu gibi yarm da Avru- pa'nm mukadderatı Alnranva'nın ala- cağı vaziyete bağh bulunacakür. Fev- kaİade bir dinamizme maük olan bu 70 nülyonlukçabşkan ve disiph'nli mfl- let, üstelik mflK ihtiraslannı kamçıla- yabilecek siyasi bir cereyana kendisi- ni kapûrdı mı, er geç Versailks Mu- ahedesi'nin tasfiyesine girişecektir.'' Atatürk, Almanya'nın fngiltere ve Rusya hariç olmak üzere bütün Av- rupa kıtasını işgal ede- bilecek bir orduyu kısa zamanda teşkil edebile- ceğini, harbin 1940-45 seneleri arasında başla- yacağını, Fransa'nın kuvvetli bir ordu yarat- mak için lazım gelen hassalan artık kaybetti- ğini ve Ingiltere'nin ada- lannı muhafaza etmek ıçin bundan sonra Fran- sa'ya güvenemeyeceği- ni söyler. Italya'nın MussoBni yönetiminde kalkındıgına, ancak îtal- yan liderin Sezar rolünü oynamaya kalkışabile- ceğine dikkat çeken Ata- türk, sözü Sovyetler'e getirir(*): "Avrupa'da vuku bu- lacak bir harbin başhca galibi ne fngiltere ne Fransa ne de Alman- ya'dır. sadece Bolşe\izm- dir. (abç) Rusya'nın ya- kın komşusu vebu mero- lekeöe en çok harp etmiş bir millet olarak, biz Türkler orada cereyan eden hadisderi yakından taldb ediyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla gö- rüyoruz. Uyanan Şark milletlerinin zihniyetie- rini mükemmelen istis- mareden,onlarmmiiiih- ürastanmokşayanvekin- leri tahrik etnıesini bilen Bolşevikler yalnız Avru- pa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başhca kuv- vet halini almışlardır." / lk kez Münih 'teyayımlanan Kajkasya dergisinde 1951 yılında yayımlanan Atatürk-MacArthur görüşmesi, tarihselgerçeklerle bağdaşmayan tam bir Soğuk Savaş belgesidir 1932yıhnın Türkiye nin Sovyetler Birliği ile ilişkilerinin en iyiyıllarından biri olduğugöz önüne ahndığında, Atatürk'ün Ameıikan Kara Kuvvetleri Komutanı 'na 'Bolşevik tehlikesi nden bahsetmesi afdayatlan değildir. Ortada olmayan, belgesi mevcut olmayan bu metnin kaynağı Kaf- kasya dergisidır. SB-Türkiye yakınlasması 1932 yılı Türkiye'nin SB ile iliş- kilennin en iyi olduğu yıldır, den- se yeridir. Başbakan tsmet İnönü ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüşrü Aras SB'yi zıyaret ettiler. "Bu zi- yaret iki de\1et arasuıda siyasi ve ik- tisadi münasebetlerin tekrar ele atanması için yeni bir zemin hazır- ladı. Bu temaslar sırasında SB'nin Türkiye'ye 8 milyon sterlinlik bir kredi açması hakkında mutabaka- "Sovyet İttihadı ile münasebetle- rimiz her zamandan ziyade sıcacık bir dostluk içindedir. Sovyet sana- yönin güzel eserleri sanayüeşme ha- yatunızda ebedi dostluk haüralan olarak yüksehnektedir." (1. Arar, Hükümet Programlan, s. 65) Buradan çıkan sonuç şudur: Ata- türk'ün Sovyetler Bırliği ve Bolşe- vizm konusunda sarf ettiği öne sü- rülen sözler, gerçeklerle çelişiyor. Sovyetler Birlıği ile o yıllarda önemli ılişkiler gehştirme karan içindeki bir ülkenin, dahası Cum- hurbaşkaru"nın, TC'nin dış politi- kasının temel dayanağı Sovyetler hakkında,"~ .Rusya'nm yakm kom- ri Komutanı ile paylaştığını düşün- mek akla yatkın değildir. Cln korlmsu Metin başka açılardan da tutarsız- hklarla doludur. Mac Arthur'a mal edilen "Çin eklen gidiyor" biçimin- deki sözler de ınandıncı değildir. 1930'lann başında Çin Komünist Partısi çok güç durumdaydı. Büyük kentlerdeki güçleri Kuomintang ta- rafından katledilen Mao, Çin'in gü- neydoğusundaki Çiangsi'de tutun- maya çalışıyordu. (Uzun Yüriiyüş: 1934-35) Japonlar Mançurya'ya çık- mışlardı. Bunedenle 1932 yılı itiba- Tam mutabakat Sözün Asya'ya inti- kal etmesi üzerine Mac Arthur söz alır: "Avrupa'da başla- yacak bir harp behemahal Asya'ya da sirayet edecektir. Büyük devlet- lerin Avropa'daki meşguli\ etlerini Japonya, Asya'daki eraellerini ta- hakkuk ettirebilmek için bir firsat addedecektir. Amerika buna şüphesiz bigâne kalamayacakür... Rusya ile mütte- fîken yapacağumz bir harp, Avru- pa meselelerini olduğu gibi Asya meselelerini de hallermekten çok uzak kalacaktır... Asya Rusya'nın nüfuzu alüna girdiği gün, dava Bol- şevizm için halledilnıiş olacaktır. Ruslar, Asya'da büyük bir faaliyet gösteriyorlar. Bugiin Çin'in mühim bir kıs- nıı komünist ajanla- nn kontrolü altında bulunmaktadır."(*) Mac Arthur'u dik- katle dinleyen Ata- türk, konuk generalin sözlerini bitirmesi üzerine gülerek şöy- le der: "Görüşkrimiz- de tam bir mutabakat var. Fakat temenni edelim ki vaziyeti biz yanhşgöreBm."(*) Kafkasya dergisin- de yayımlanan yazı Mac Arthur'u överek, üstelik generalin sü- ren Kore Savaşı'nda- ki performansını yü- celterek sona eriyor: 14 .«Bu muzaffer ko- mutanm Kore Harbi hakkındaki siyasi nok- ta-i nazannı diplomat- lar ve devlet adamla- n müvacehesinde bu kadar şiddet, inat ve emniyetle neden mü- dafaa ettiği şündi da- ha iyi anlaşıüyor."(*) MacArthur'un Türkiye güncesi Mustafa Kemal Atatürk, 27Eylül 1932 de akşamüstü saat17'de kabul ettiği Mac Arthur'la kısa bir süre baş başa görüştükten sonra, konuğunu Dolmabahçe Sarayı'nda çalışmalarını sürdüren Dil Kurultayı'na götürdü. (üstte) Orgeneral Mac Arthur, 28 Eylül 1932 sabahı Taksim Anıtı'na çelenk koydu, Anı Defteri'ne ise şunları yazd "Amerikan Silahlı Kuvvetleri'nin Gazi Mustafa Kemal'e ve Türk ordusuna duydukları büyük hayranlık ve takdirlerinin nişanesi olarak..." ta vanldi™ Türkiye, Moskova gö- rüşmelerinden kısa bir süre sonra Mületier Cemiyeti'ne gmü". (Olay- larla Türk DışPolitikası, SBF ya- yını, s. 114) Bunlar döneme ilişkin en önemli çalışmalardan bir olan ve SBF'ce hazırlanan "Olaylarla Türk Dış Politikası"nın tespitleri- dır. Dahası, Atatürk 1932 Kasım'ın- daki Meclis'i açılış konuşmasında Sovyetler'le ilişkileri över. 7 Mart 1935 tarihli 6. tnönü hü- kümetinin programında Sov'yet- ler'le ilişkiler hakkmda şunlar söy- lenir: şusu ve bu nıemleketle en çok harp etmiş bir millet olarak, biz Türkler» tehlikeyi bütün çıplakhğıyla görü- yoruz" şekhnde bir söz söylemış olması akla yatkın değildir. Tarihçi Mete Tunçay, o dönem- le ilgili olarak, biraz da suçlarca- sına, Türkiye'nin içerde ve dışar- da Sovyetler'le çok iç içe olduğu- nu yazıyor. Tunçay'ın tespitlerinin abartılı, dahası önyargıh olduğu düşünülebilir. Ama Atatürk gibi temkinli ve ulusal çıkarlan her şe- yin üzerinde tutan bir liderin, bu tür görüşlere sahip olsa bile, bunlan 1932 'de Amerikan Kara Kuvvetle- nyla ne Çin'de ne Çinhindi'nde halk- lann komünist oluşumlara yöneldik- lerine dair güçlü belirtiler yoktur. Atatürk'ün Sovyetler ve 30'lu yıl- lann dış politikası konusundaki gö- rüşlerine gelince; güvenilir kaynak- lar tersi açıklamalar yapıyorlar. Türkiye tarafsız kalmalı Atatürk'ün Dışişleri Bakanı ve ya- kın çalışma arkadaşı Te\fik Rüşrü Aras'ın yapıtlannda aynntıh bir bi- çimde belirttiği ve sonralan Celal Bayar'ın açıkladığı üzere (7 Kasım 1972, Millıyet) Atatürk, bağlantısız dış politikanın sürdürülmesınden ya- nadır. II. Dünya Savaşı tehlikesinin arttığı günlerde Atatürk, Başbakan Celal Bayar ve Dışişleri Bakanı T. Rüşrü Aras'a "Türkiye tarafsız kal- malı ve bir ittifak içine girmemeli- dir" talimatını verir. Ölümüne ya- kın vasiyerini yazdınrken de Ata- türk, genel sekreteri Hasan Rıza So- yak aracılığıyla şu uyanyı yapmış- tır. "Bizim şimdrye kadar izkdiğimiz açık, dürüst ve banşçı poütika mem- lekete çok \ ararh ohnuştur. Arkadaş- Iarda buna ahşnlar. Gercekve yaşam- sal sonınluklar dışuıda, bu politika- nıız devam eder gider." (D. Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni, s. 538) Mustafa Kemal Atatürk öhimün- den çok kısa bir süre önce yakın ar- kadaşı AK Fuat Cebesoy Paşa'ya sa- vaş konusunda şunlan söyler: "Fuat Paşa, pek yakuıda dünya va- ziyeti mütareke seneler- den çok daha ciddi ola- cakvekanşacaknr.tkm- ci bir büyük harp kar- şısmda kalacağız» Bir- kaç maceraperest Al- mama Oe ttalya'nın ba- şmdacebren buhuıuyx>r- lar. Karşı karşıya gel- dikteri zayıf adamlann aczinden cüret abjor- lar. Bunlar bugün dün- yayı kana bulamaktan çekinmeyecektir. Eski dostumuz Sovyetler Bir- liği hükümeri acizlerle maceraperestkrin yan- uş hareketlerinden isri- fade etmesini bilecektir. Bunun netkesinde dün- yanın vazn^ti ve muva- zenesi (dengesi) kâmi- len değişecektir.'' (A. F. Cebesoy, Siyasi Hatıra- lar, II. Kasım 1960, s.252) Görüldüğü gibi Ata- türk'ün 1938 sonbaha- nnda yaptığı tahlil çok daha ölçülüdür. Bu güvenilir kaynak- larda bize ulaşan tespit- leri esas almak gerekir. Kanımca, Kafkasya dergisinin yayını, tarih- sel gerçeklerle bağlaş- mayan, kötü niyetli bir Soğuk Savaş yayınıdır. Son zamanlarda Ata- türk üzerine kapsamlı bir çalışma yayımlayan Andrew Mango'nun da bu kanıda olduğunu gördükten, Akdeniz Universitesi'nden mes- lektaşım Dr. Necdet Eldnci'nin makalesin- de dıle getirdiği kuşku- lan okuduktan sonra ke- sinleştirdiğim kanımı Cumhuriyet okurlanylapaylaşmakistıyorum: tlk kez, Berlin'de yayımlanan Kafkasya dergisinde 1951 'de basılan, 8 Kasım 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinin THA üzerinden bu kaynaktan alın- hladığı, oradan da "Atatürk'ün Söy- levveDemeçleri''ne giren "Atatürk- Mac Arthur Görüşmesi" sahtedır, bir "Soğuk Savaş belgesi''nden baş- ka bir şey değildir. (*) Kaynak: Kafkasya dergisi BİTTİ r~ Yapılmayangörüşme,TürkTarihKurumuncayayımlanan Atatürk'ünSöylevveDemeçleri1 içindeyeralıyor — Atatürk-General Mac Arthur görüş- mesinin metniyle ilk kez Istanbul'daki Amerikan Bilgi-Belge Merkezi'nde kar- şılaştım. Metnin daktilo edilmiş bir öme- ği ortalıkta dolaşıp duruyordu ama özgün kaynak, yani yazıyı yayımlamış olan Kaf- kasya dergisi ortahkta yoktu. Dergi örnek- lerinin birkaç Amerikan üniversitesinde olduğunu öğrendim ve bunlara ulaşmak için girişimlerde bulundum. Yıllarca so- nuç alamadım. Mensubu bulunduğum üniversitenın kütüphanesı. Kafkasya der- gisınin koleksiyonunun kütüphanesinde bulunduğu Indiana Universitesi'nden bu belgeyi birkaç kez, resmen istedi. Hiçbir yanıt alamadım. Metnin bir fotokopisi- nın Şakir Eczaabaşı nda olduğunuduyun- ca, kendisinden rica ettim. Hemen gelen metin ne yazık ki ortahkta dolaşan "ne idüğü beBrsiz" metnin îngilizcesiydi. Umudumu kesmek üzereydim ki Ka- dıköy'deki bir sahaf imdadıma yetişti. Bana Kafkasya'nın birkaç sayısını getir- di. Bu çalışma, o isimsiz dostun yardımı ve desteğı olmasaydı gerçekleşemezdi. tlk sayısı Ağustos 1951 'de yayımlanan Kafkasya (Der Kaukasus) dergisi düzen- siz. yaklaşık 15 sayı çıkıyor. "MiBi tstik- lal mefkuresini >^ayar, aytk mecmua'7 alt- Olmayan belgeninpeşinde başlığını taşıyan derginin Mesul Müdü- rü A. Kandemir. Kandemir ve dergiyi çı- karanlar hakkında başka bir bilgi yok; kimi siyasal liderlerin (Resutzadegibi) ya- zılan dışında, dergideki tüm yazılar tak- ma adla yazılmış. Üç dilde (Türkçe, In- gilizce, Rusça) yayımlanan derginin ya- yım adresı München 8, Stunstr. 30.) Derginin arka iç kapağında Kafkasya dergisinin "Hariçteki mümessüleri''nin ad ve adresleri veriliyor. Buna göre der- giyi; Amerika'da Büatti. Ingiltere'de A. Sacchantmicz, Arjantin'de Kosireff ve Fransa'da Mr. Elekhoty temsil ediyorlar. Dikkat çekmek istediğirniz nokta, Atatürk- Mac Arthur görüşmesinin ilk kez "Kaf- kasya" dergisinde yayımlanmış olması- dır. Yazısını derleyen bile belli değildir. Ügili tek işaret, içindekilerbölümündeki FJ). rumuzudur. Buraya kadar, olay fazla önemli görül- meyebilir; bu tür yayınlann bir başka ör- neği olarak nitelenebilir. Ancak vahün olanı, Türk Tarih Kurumu'nun bu görüş- meyi "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri'' içinde yayımlamış olmasıdır. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Türk İnkılap Tari- hi Enstitüsü Yayınlan, UI. 1918-1937) Bu konuda görüşlerine başvıırduğum Prof. Şerafettin Turan şu açıklamayı yap- tı: "Türk Tarih Kurunıu Yasası yanılmı- yorsam, 1942'de Hasan Âli YücePin ba- kanhğı sırasında çıkanlnuşu. Tek parti yönetimine uygun bir yasaydı. CHP'nin tenısikisi, hükümetin temsflcisi vb. vanb. 1950'de DP iktidar olunca, eski yasa ihti- yacayanıtvcrenıez hale gekti. Yasa düzd- tilemedL Ve bir ükanıkhk yaşandı. Söylev ve Demeçler'i 'Türk înkılap Tarihi Ens- titüsü' deriedi. Bu ensritü A.Ü. Dil Tarih Coğrafya Fakültesine bağhydı, imkân- lan kıstrJıydı vb. Bugün geniş imkânlan olan kurumlar var. Aynı yanhşhklar sü- rüyx)r. Buna ne demeK?" (Prof. Ş. Tu- ran'la telefon görüşmesi, 14.08.2000) Gerçekten ne demeh, bilemiyorum. An- cak böylesi bir tarih yazımına isyan edi- yorum. Kafkasya dergisini elime alınca bir "Soğuk Savaş malzemesi" ile karşı kar- şıya olduğumu hemen anladım. Ancak, emin olmak için, Cumhurbaşkanlığı Ge- nel Sekreterliği'ne bir yazı yazarak, ta- rihsel görüşmenin belgesinin fotokopisi- ni rica ettim. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri sayın H. Bülent Serim'in imza- sını taşıyan ve 17.10.200l'de tarafıma yollanan yazıda "adı geçen rutanagın CumhurbaşkanlığıArşKi'ndebulunma- dığı" belirtılıyordu. Şansımı. bir kez de 2002 bahannda Washington'da bulunan "American Na- tional Archiver''de (Amerikan Ulusal Ar- şivi) denedim. Görüşme tutanağı burada da mevcut değildir. Şansımı son kez ABD'nin Virginia Eyaleti Norfolk kentindeki Mac Arthur Memorial'de denedim. Burada çalışan arşiv görevlisi James Zobel görüşmenin tutanağının kendilerinde me\ cut olmadı- ğını, çünkü Mac Arthur'un "kişiselyazış- malaruun ve bdgeterini büyük bötümü- nün" Filipinler'de tahrip olduğunu bildir- di. Mac Arthur Filipinler'de 1935-1941 arasında bulunmuştu. Bu bilgi üzerine tereddüt kalmadı. Kesmkanım şudur: Atatürk-Mac Art- hur görüşmesinin ortalıkta dolaşan met- ni sahtedir; Soğuk Savaş propagandasın- dan başka bir şey değildir. AVRUPA'DAN GURAYOZ ABD ve Basın Ozgurluğu Derler ki, Amerika Birleşik Devletleri'nde basın özgürlüğü anayasayla, yasalarla ve köklü bir ge- lenekle korunmuştur. Ama biliyorsunuz, bu iddia, bu hüküm, bu söz doğru değildir. Basın özgürlü- ğü yasalarla korunabilse iyi olurdu kuşkusuz; ger- çekteyse yasalar tek başlarına işe yaramazlar. O yasalardaki haklara sahip çıkacak, baskının hertü- rüne ve galiba en önemlisi psıkolojık teröre, milli- yetçiliğin, şovenizmın yığınları bir çırpıda sarıve- ren baskısına dayanabilecek meslek erbabı gere- kir basın özgürlüğü için. Basın özgürlüğü söz konusu olduğunda soru- lacak soru, "Azınlıkta kalmaya hazır mısınız" so- rusudur. Azınlıkta kalmak iyi değildir. lyı olan azınlık oldu- ğunuz zaman bile, harta asıl o zaman doğruları- nızdan vazgeçmemeyi başarmaktır. ABD'de ga- zeteciler bunu başarabiliyor mu? Şu sıralarda yal- nızca bazılan, yani uzun bir zaman için çoğunluk olmayı hayal bile edemeyecek olanlar başanyor bu- nu. Çoğunluk ise çoktan teslim olmuş haldedir. • • • İlk dalga Körfez Savaşı sırasında yaşanmıştı. Basın özgürlüğü bir çırpıda askıya alındı. Sansür egemenliğini ilan etti. Sahtekârlık fotoğraflara, ya- zılara, haberlere bire bir yansıdı. Şimdi onun daha ağırı yaşanıyor. 11 Eylül'de, ikiz kuleler kendi elleriyle büyüttük- leri terör tarafından yıkılınca, ABD "uygarlıklar savaşı"nı artık başlatmaya karar verdi. Teorik alt- yapıyı Samuel Huntington ve diğerleri yıllar ön- ce hazırlamışlardı. Eksik olan psikolojik altyapıy- dı. 11 Eylül'de olan da odur zaten. Bundan sonra yapılacak olan, küreselleşmenın olağanüstü ola- naklarıyla dünyayı sarıp sarmalayacak bir rüzgâr yaratmak, sonra da oraya, petrol ve doğalgaz yol- lannın ortasına yerieşmektır. Bunun için detüm dün- yaya "Bu dünyanın ağası benim, benden yana olmayan bana karşıdır" demek gerekmektedir. Daha tuhafı da basının, ABD'de ve dünyanın pek çok yerinde "evet, öyledir" demesidir. Şimdi şaşkınlık içinde sorup duruyoruz: Olabilir mi böyle bir şey? • • • DerSpiegel'in bu haftakı sayısında yer alan "İç Tehlike" başlıklı makalede Marcel Rosenbach'ın aktardığına göre ABD'nin ünlü dergisi Harpers Magazin'in yayıncısı John MacArthur, "Bütün re- daksiyonların korkusu, dile getirdikleri her eleştiride, hükümet tarafından teröristJerin yan- daşı olarak damgalanmaktır" diye yazıyormuş. "Fairness and Accuracy in Reporting'den med- ya uzmanı Steve Rendall ise "ABD'de sorun ar- tık doğru mu diye sormak değildir, ne zaman di- ye sormaktır" diye konuşuyor. Ama onun asıl üzerinde durulması gereken sozü şöyledir: "Bu, basın özgürlüğü için utanılacak bir şeydir." Utanılacak şeyler saymakla biter mi? Daha bir hafta önce George W. Bush ve Tony Blair, Uluslararası Enerji Kurumu'nun "Irak'ın al- tı ay içinde atom bombası yapabileceğini" be- lirten 1998 tarihli bir raporundan söz ettiler. Bunu da ABD'nin en büyük gazetelerinden Boston Glo- be gibi büyük yayın organlan sorup soruşturma- dan yayımladılar. Sonra da dünyanın her yerine ya- yıldı bu haber. Ama kısa bir zaman sonra kurumun açıklamalarıyla anlaşıldı ki, böyle bir rapor yoktur. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu böyle bir rapo- ru hiçbir zaman hazırtamamıştır. • • • Dahası da var. ABD'de basını kıskaç içine alan muhafazakâr ve şoven çevre, Başkan Bush'un "Ya bizdensin ya da bize karşı" düsturunu etki- li bir şekılde her yerde hayata geçırmektedir. ör- neğin, muhafazakâr Middle EastOuarterty'nın ya- yıncısı eliyle sürdürülen projenin adı "Campus VVatch'tır. Görev, öğrencıleri uyarmak, öğretmen- lenne "Amerikan düşmanıdır" diye çamur at- malannı sağlamak ve "Terorizme Karşı Ameri- ka'nın Zaieri" grubunun eleştirmeye hâlâ cesa- reti olan gazetecilere yaptığı gibi, onlan "iç tehli- ke" olarak ilan etmektir. • • • Hadi başımızı kumdan çıkaralım; Türkiye de böy- le bir teröre çoktan hazırdır. Kumpas yavaş yavaş hükmünü yürüimekte, Türkiye adım adım ABD'nin Ortadoğu macerasına sürüklenmektedir. Mace- ranın basındaki ortakları çoktan hazırlıklannı yap- mış, ön eserferini vermışlerdir. ABD, bilgisayar ek- ranlarından izlenecek savaşı başlattığında tesli- miyet ve hayranlık zirveye çıkacaktır. Alkıştan ınleyecektır ortalık. • • • Şimdi kendi kendimize sormamız gerekiyor. Azın- lık olduğumuzun bilincınde miyiz? Zor olduğunun farkında mıyız? Zor olsun, onurtu bir iş olduğunu da biliyor mu- yuz? Wir nehmen Abschied von RECEP DUYAR Wir «ollten noch so \iel gemeinsam erieben. doch die 2Jeit, die uns blieb. »ar zu kurz. In der Stunde des Schmerzes sind unsere Herzen bei seiner Fatnilie, und fiihlen dankbar, dass er uns in sie aufgenommen hat Recep Duyar aramızdan aynldı. Bırlikte daha çok şeyler yaşamak isterdik, ama bıze kalan süre kısaydı. Acıh zamanında v-üreğımız aılesinın yanında \e bızı de ailesine kabul ettiği ıçin ona mınnenanz. Faıııilie (Ailesi) Gerhard. L nıut, Ze>nep Ada Duyar - Kienast .\ilesi Brigitte, Elisabelh, Peter Kienast ANKARA14. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN Dosya No 2002 60? Dasacı Ali Balandı tarafından da\alılar Perihan Yurt ve arka- daşlan aleyhıne açılan karar ıptalı davasmın mahmemızde yapılan açık duruşması sonunda venlen karar gereğınce. davalılar Gönül Özden'ın Tur-Taş Sıt. 32. Sokak A. 5 No3. Dıkmen-Ankara. Han- dan Cıtaş'uı avııı adres No 32 adresınde ıkamet ettıklen bıldınlen davalılar adına çıkartılan teblıgatlar teblıg edılrnemış ve adreslen de zabıtaca tesbit edilememi; olduğundan adlan geçen şahıslar adına (alevhıne) karar ıptalı davası açılmış olup, davalılann bir dahakı duruşma gunü olan 17 10 2002 güniı saat 9.30'da mahke- memızde hazır bulunrnalan veya kendılennı bir vekıl ile temsil ettırmelen, aksı takdırde duruşmanın gıvaplannda devam edeceğı ve karar venlebıleceği HUMK 509 maddesı gereğınce teblığ ye- rine geçerlı olmak üzere ılanen teblıj olunur Basın. 61125
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle