23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorusıo cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Cumhuriyet Savcıları Göpevini Yapacak!.. , Doğrusu beklemiyor değildim! Bakalım ne yapacaklar, na- sıl bır şey bulacaklar, diyordum. Bir savcı dürüstse, ıjıes- leğirin gereklerini yerine getirirse, yani yasaları uygutamak- ta kendine düşen görevi yaparsa bir süre sonra başına iş açılııi Ya görevmden uzaklaştınlırya da kendisi çeker gider!.. Adı üstünde "Cumhuriyet Savast"... Türkiye Cumhuriye- t'ni korumak, yasalara ters düşen işleri, kişileri izlemekle çörevli yurttaş... Bir ülkede yürürlükteki yasalar savcılarca, yargıçlarca tam bir yansızlıkla uygulanmıyorsa o ülkede toplum düzenı çığınndan çıkmış demektir. Bakın Tayyip Bey'e!.. Meydanlarda kabadayılığı elden bı- rakmıyor. Ama adalet önüne gel şu hesabı ver denildiğin- oe kaçacak yer anyor! Bu kez de "/s/ıa/"im diye rapor çı- kartmış! Ishal, bir hastalıktır. Ya evinde oturup bekleyecek- sın ya da oturak elde dolaşacaksın! Ama AKP lideri hem ishal. hem de meydan meydan dolaşıp söylev çekmekte! Hastaneye bile gitmemiş, hastanesinin doktoru evine git- miş yoklamış... Bilmem evinde miydi o sırada, yoksa bil- mem hangi toplantıda mı?.. DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel irtica eytemlerine karşı yasalaıia savaşım veren bir hukuk adamıdır. Başına bir gün çorap öreceklerdi! Ördülerde!.. Nasıl yıllarönceAbdi Ipek- çi'nin katili Ağca ile ilgili soruşturmada gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışan içişleri Bakanını da, (nedenli doğru olup olmadığı bilinrrteyen) bir kadın olayı ile görevinden uzak- laştırdılarsa, Nuh Mete Yüksel'i de aynı oyuna getirdiler. Fethullah Gülen ne demişti: "Sorunlu yeriere çıkınca- ya kadarkendinizi belli etmeyin. 0 yeriere gelince etkilt olun." Bilmiyorurn, birtakım insanlar o yeriere ulaştılar mı? Cum- huriyet yasalannı savunan, uygulayan görevlileri onlar mı bir yoluna getirip etkisızleştiriyorlar? Nuh Mete Yüksel 'anlı şanlı' bir hukukçu muydu? Oral Çalışlar'a göre öyle!.. "Asıl büyük süksesini, Merve Ka- vakçı 'nın evini basarak, Necmettin Erbakan ve Fethul- lah Gülen hakkında idam cezası isteyerek yapmıştı. Bazı çevreler onun bu konudaki aşın taleplerini bir laik savunu- culuğu glbi algılayıp onu desteklemişlerdi" diyor Oral Ça- lışlar... Merve Kavakçı kendiliğinden ifade vermeyegelmeyince ihzar çıkartıldı. Yine gelmedi. Evine görevli gönderildi, içe- ri alınmadı. Sonunda savcı gitti, yıne kapıdan döndü. Çün- kü Refah milletvekilleri evin önünde barikat kumnuşlardı. Bun- da yanlışlık nerde? Fethullah Gülen'le Erbakan'la ilgili so- ruşturmalar yapmak kınanacak bir şey midir? Çalışlar, "ba- zı çevrelerin" yani benim gibilerin Nuh Bey'in aşın taleple- rini savunduklannı yazıyor! Bir savcının, görevini yaptığı, dav- ranışında yasalara uyduğu için 'aşın' sayılmasını anlamak güçtür! Evet, beklediğim okju. İrtica yanlılan bir kezdaha, bir cum- huriyet savcısını tüıiü oyunlarla görevinden ayırmayı başar- dılar. Kutlanm... Türkiye Cumhuriyeti ve ABD -1 VEDÜ BİLGET Emekli Amiml 1 919 Eylül'ünde, Ameri- kan mandacılan Sıvas'ta yenildiler. Doğu illerimiz- de "incelemeler" yapan Amerikalı General Har- bor, bunun üzerine Mustafa Ke- mal'e ulaştı ve bir görüşme istedı. *Ya girişiınJeriniz basanva ulaş- mazsa ne vapacaksınız" diye sor- du. Aldığı yanıt kesindi: "Bir uhıs vartağını vebağımsıziığHiı korumak için gereken girişün ve özveriyî yap- tıktan sonra mutlaka başanr. Ya başaramazsa demek, o ulusu öi- müş saymak demektir." Mustafa Kemal, ulus varlığının güvencesi "bağunsızhk''tan ne an- lamak gerektiğini de şöylece vur- guluyordu: "Tam bağımsıziık el- bette siyaset, maliyet, iktisal, ada- let, askerlik, kültür gibi her alanda tam bagpnsziıkvetam özgürlük de- mektir. Bu saydıklannuıı herhan- gi birinde bağımsEİıktan yoksun- luk, uiusun ve ülkenin gerçek anJa- mıyla bütün bağımsızhğından yok- sun olması demektir."* ABD, Mustafa Kemal'in bu ka- rarhlığmı ve sonucunda gerçekle- şen "bağnnsE" Türkiye Cumhuri- yeti yapılanmasını asla kabullene- medi. Lozan Antlaşması'nı da ka- pitülasyonlann kaldınlmasını da onaylamadı. Hatta hem Türkiye'yi hem de A\Tupa'yı aşağıladı. 1927 yılının Ocak ayında Tem- silcilerMeclisi'nde yapılan konuş- malar sırasında Upshovv. "Bu ant- laşma. Timurlenk kadar hunhar. müthiş İvan kadar sefıh ve kafatas- lan piramidi üstüne oturan (' engız Han kadar kepaze olan bir dikta- törün zekice yürütrüğü politikası- lun bir toplamıdır. Bu canavar. sa- vaştan bıkmış bir dünvaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik antiaşma kabul et- tirmiştir. Buna her yerde Türk Za- feri dediler. Ve eski dünya paria- mentoiarmı bunu kabule ikna ettik- ten sonra, biiyük sermaye grupla- n, soğukkanlı ticaret erbabı ve gi- derek güya baa din temsUcileri bi- le, Türkiye'yi uygar ulusiar masa- sında uluslararası bir konuma yü- cekerek, Amerika'yı yüksek ülkü- lcrinden uzaklaştırmada birteşti- ler" diye haykırdı. Senatör King ise "Türkler cahil, fanatik ve nef- ret dolu insanlardır" diye bağınr- ken bir bilim adamı olan Harvard Üniversitesı Siyasal Bilgiler Fa- kültesi Profesörü Hart da "Tfirk- lerin Avrupa'da ve uygar ulusiar çevTesinde yeri yoktur" kanısını öne çıkardı. Amerika. Türkiye'nin Ulusal Kurtuluş Savaşı'na ve utkusuna ke- sin bir karşıtlık sergiledi. Çünkü - özellikle Birinci Dünya Savaşf ndan hemen sonra- uygulanan Ameri- kan stratejisı. bir yandan yoksul uluslann geniş kesimlerini toplum- sal mülklerden kopartırken. öte yandan yaşam alanlannı emperya- list ilişkilere tabi duruma getiri- yordu. Mustafa Kemal'in önderli- ğindeki Türkiye Cumhuriyeti. yal- mzca ulusal kurtuluş savaşını ba- şarmakla kalmamış. "tam bağun- SEhk" ilkesi çerçevesinde bu "ta- bi kümma" stratejisini delmışti. Ezilen başka halk ve uluslara "kö- tü bir örnek" oluşturmuştu. Washington bu dunımu hiçbir zaman içine sindiremedi. Mustafa Kemal'i ve Türkiye Cumhuriye- ti "ni baltalamak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ömeğin hilafetin kaldınlışı tüm Avrupa'da olumlu yankılar yaparken ABD'de "Hila- fetfonksiyonolaraklağvedUmenıiş- tir. Fonksiyonu hükümete v e devle- te devrediliyor" gürültüleri koptu. Buna da karut olarak Tunalı Hil- mi'nin Meclis'te yaptığı konuşma gösterildi. Washington"da senatörlere ve hükümet yetkililerine gönderilen 107 imzalı ortak bır bildiride "Ke- malist rejim mutlaka çözûfecektir" dendi. Bunun için gereken her şey deyapıldı. Çeşitliaraçlarkullanıl- dı. kimi çevTelerde etkinlik sağlan- dı. Kazun Karabekirin yazdığı "Mustafa Kemal Paşa birzaman ho- calardan mutaassıp bir halde hut- bevenutukiarla saltanaü almayauğ- raştL MuvafTak olamay ınca müthiş sola kaydL Dini ve ananevi vartık- lan kanla vTkü" sözleri de hep bu çerçevede değerlendirilmelidir. Öte yandan Amerika"nın en çok karşıtlığını çeken bir gelişme de Türldve, Irak ve İran arasında im- zalanan daha sonra da Afganis- tan"ın katıldığı Sadabat Antlaşma- sı oldu. Bu. Türkiye'nin bölgede et- kinleşmesi anlamına geliyordu. Musul sorunu ve sınır anlaşmazlık- ları çözülmüş. Mustafa Kemal ön- cülüğünde bir bölgesel siyasal it- tifak kurulmuştu. Washington. In- giltere'nin etkinliğindeki Irak'uı antlaşmaya katılmasını bölgede Türkiye ve İngiltere arasında bir güç bölüşümünü >asallaştırdığını varsayarak kendi hegemonyasını kurmasmın engellendiği görüşün- deydi. Kıyametler kopardı. Ama bir başka yandan da Hit- ler'in V'ersay'a karşı çıkışının ve Italya'nın Habeşistan"a girişinin büyük bır savaşın ilk işaretleri ol- duğunu ve bölgedeki etkinliğin bu savaş sonunda belirleneceğinin de a>Timındaydı. Yine de ulusal kur- tuluş savaşı ve tam bağımsızlık te- meline dayanan Türkiye deneyi- nin bölgesel ülkeler tarafından iz- lenen toplumsal ve ekonomik bir model olmasma şiddetle karşı çık- mayı sürdürdü. Bir yandan da 1930'lann .Ankara Büyükelçisi Pet- terson eliyle ülkemizin tarihsel \ar- lıklannı yağmalayarak Ohio'nun Dayton Kent Müzesi'ni tamamen doldurdu. Bu. Sevr Antlaşması sü- recinde Kolombiya Üniversite- si'ndenShear ve Shever'in Ame- rika'yakaçırdıklan eserlerin Mus- tafa Kemal tarafından geri alınma- sının rövanşı nıteliğinde bır eylemdi. (Yer durumu yazımın devamını yanna bıraktırdı.) Demokratik Araçlarla Korumak... Mehmet Murat İLDAN Tiyatro Yazarı 3 Kasım seçimleriy- yüzde 26 olarak görün- le ilgili SONAJR'm mektedir. Önceki anket- yaptırdığı son ka- lerle karşılaştınldığında muoyu araştırmasmda AKP ile CHP arasında- AKP yüzde 28 ve CHP ki farkın önemlı ölçüde kapandığını görmekte- yiz. Bu anketlerin ger- çekleri yansıttıklannı varsayarsak, Türkiye'de bir a Chirac-LePtn"dü- zeneğinin (mekanizma- sırun) hızla harekete geç- tiğini söyleyebiliriz. Anımsanacağı üzere, Fransa'da halk, demok- rasinin tehdit altında ol- duğunu görmüş ve bu Akbank'tan yepyeni ve çok avantajlı bir hesap: Akbank "Çatı Hesabı"nı bir kere açtınn, taümatlarınızı bir kere verin, gerisini düşünmeyin. Bütün gelirleriniz Akbank "Çatı HesabTnda toplansın, bütün ödemeleriniz oradan yapılsm. Hesabınızda para kalmazsa fon bozsun, döviz bozsun, kredi açsın. ATM'ler ve POS'lar aracılığıyla 7 gün 24 saat sizi nakitsiz bırakmasın, size hep kazandırsın. Akbank "Çatı Hesabfnız yoksa hemen açtınn. Akbank'ta vadesiz hesabınız varsa kolayca Akbank "Çatı Hesabfna çevirin. Hem kazançlı çıkın, hem de rahat edin. 444 25 25 KBAIMK www.ailem.akbank.cofn.tr tehdidi bertaraf etmek için oylannı Chirac'a yönlendirmişti. AKP, ge- rek Türk kamuoyunda ve gerekse Avrupa'da "duıciparti" olarak bı- linmektedir. Bir ırmağı ikiye ayınrsanız, ırmak- lar değişmez, sadece iki- ye ayrılmış olurlar. AKP'nin Türkiye'de ye- ni bir 28 Şubat üretme potansiyeli oldukça yük- sektir; çünkü AKP, geç- mişte MSP, RP, FP gibi partiler neyi hedeflıyor- larsa onu hedeflemekte- dir. 4 Kasım'ın yeni bir 28 Şubat yaratmaması, işte bu "Chirac-Le Pen" dü- zeneğinin ne derece etkrn işleyeceğine bağlıdır. Bu düzenek iyi işlerse CHP yüzde 30'lara ulaşabi- lir. Eğer iyi işlemez ve AKP bu seçimlerden bir zaferle çıkarsa. Avrupa Birliği'nin tavn da çok önemli olacaktır. Avrupa, komşu ülke- lerdeki demokrasileri ko- ruma konusunda sami- miyse, o zaman Erdoğan'a JörgHekler e yaptığının aynısını yap- mak durumunda değil midir? Ancak görüldü ki, Tayyip Erdoğan'a geti- rilen seçilme yasağı Av- rupa'da eleştirilmiştir. Oysa Avrupa Birliği, bu tür bir yasağı demokra- sinin korunması bağla- mında yararlı bulup des- tekleyebilirdü... Anti-demokratik kişi- lerin, anti-demokratik partilerin demokratik yollaria iktidara gelme- lerinin önüne her türlü "demokratik" önlemi koymak gerekir. Bugün din temelli partilerin tek amacı parlamentoya ana- yasayı da değiştirebile- cek güçte bir Truva Atı sokmaktır. Anti- laik bir Truva Atı'nın Meclis'e girişi- ni öncelikle halk kolay- ca engelleyebilir. CHP'dekiyükseliş,haI- kın Chirac-Le Pen dü- zeneğini işletmeye baş- ladığuu göstermektedir. Bazı aydınlanmız, po- litikacılanmız ve hatta halkın bir bölümü, irtica- ya karşı nasıl olsa Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir Çin Seddi gibi durduğu- nu ve o yüzden laikliğin bürünüyle güvence altın- da olduğu fikriyle, AKP gibi partilerin yükselişi- ni fazla ciddiye alma- maktadırlar. Oysa önemli olan, muhtıralara, 28 Şubatla- ra gerek kalmaksızın, tıp- kı Fransız halkının yap- tığı gibi, oyları sağdu- yuyla kullanmak ve de- mokrasiyi demokratik araçlarla korumaktır! PENCERE Cemal Nadip 100 Yaşında!.. Cemal NadirGüler dünya şekeri biradamdı, in- sana insan gibi bakan bir büyük sanatçı... Çelimsiz, gözlüklü, gözler pınl pınl, alçakgönül- lü... Üzüntülü bir gününde üstada sorarlar: - Bu ne somurtkanlık Allahaşkına üstad!.. Hal- buki sen gülersin!.. Cemal Nadir: - Yanılıyorsun dostum, ben nadir gûlerim!.. Beyoğlu Istiklal Caddesi'nde açtığı sergiye Tur- han'la birlikte gittiğimizde "sevindirik" olmuştuk; bizi ne sıcak karşılamıştı; ünlüymüş, ünsüzmüş, ço- cukmuş, gençmiş, büyükmüş, yaşlıymış, ağır ve otu- raklıymış, sanatçının gözünde hiç fark etmiyordu. • 'Kahkatürcüler Derneğl' Metin Peker'in baş- kanlığında şaşılası işler yapıyor; altı okka bir kitap çıkarmış; yaklaşık 300 sayfa; adı da güzel: "Cemal Nadir 100 Yaşında" 1902'dedoğmuş Cemal Nadir, dargelirli birme- murun oğlu, daha küçük yaştayken hayatın biley- taşında deneyim sahibi olmaya başlamış, daha başka deyişle çekirdekten yetişmiş, halkın içinden çıkagelmiş, önce Akşam'da sonra Cumhuriyet'te çalışmış, okurlarının yüreğini kazanmış, genç sa- yılacak biryaşta, sizlere ömür, çekip gitmiş... Yalnız adı değil, karikatürleri kaldı yadigâr... Meşrutiyet'te 'kahkatürist' dedin mi meşhurCem akla gelirdi; Cumhuriyet'te Cemal Nadir'in adı her- kesin dilinde dolaştı; tam çok partili rejim başlar- ken sanatçıyı yitirdik... Ikinci Dünya Savaşı'nın ertesinde 'yazısız' kari- katür başlıyordu... • Cemal Nadir karikatürlerinin çoğu yalnız çizgi değil, aynı zamanda fıkradır... - Birkaç örnek: Vurguncu kahvesini höpürtediyor, gazete okuyan ögrenci önlüklü oğlu soruyor: - Insafne demek baba?.. - Bilmem lûgata bak!.. • Iki deli konuşuyor.. Deli - An şu tımarhaneden birçıksam!.. Zırdeli - Vazgeç birader, deli mi oldun?.. • Bir kocaman tank durmuş, üstündeki asker on- başısına soruyor: - Neden durduk?.. - Bir kannca geçiyor,. • Cemal Nadir banşseverdi. O günlerdeki Türkiye'nin yönetiminde Birinci Dünya Harbi ve Kurtuluş Savaşı'nda yaşamış ga- zilerden geçilmiyordu; Türkiye'nin banşçılığı Avru- pa'yı utandıracak yogunluktaydı; insan hayatı Ba- tı uygarlığında hiçe sayılırken bizde en değerli var- lık gibiydi; karikatüristimizin benliğine işleyen fel- sefenin göbeğinde insanın bağdaş kurmasına şa- şılmaz... • Cemal Nadir 'Akbaba'ya Kurban Bayramı'yla il- gili bir kapak çizmiş; Yusuf Ziya karikatürü yanın- da bulunan Sakallı Celâl'e göstermiş... Sakallı Celâl: - Yahu Ziya, demiş, benim bildiğim kurbanın üç ayağı bağlanır, biri serbest bırakılır, Cemal Nadir dört ayağı birden bağlamış... Yusuf Ziya gülümseyerek: - Alt tarafı karikatürist birader, garip hiç kurban kesmedi ki bilsin!.. E M R E K O N G A R «-zi ^"!fll Demokrasi ve Vampirler Hem insanlığın hem de Türkiye'nin 21. yüzyılda nereye gittiğini, politikacılann nasıl ve niçin vampirleştiğini Prof. Emre Kongar'ın kaleminden okuyacaksınız. NAZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI TARIK AKAN " A n n e K a f a m d a Bit Var" adlı kitabını 17.00-19.00 saatleri arasında imzalıyor. 29 Ekım 2002 TÜYAP Nâzım Hikmet Vakfı Standı Tel&Faks: (0212) 252 63 14 / 252 63 15 Adres: Sıraselviler Cad. 48 Kat 1 80060 Taksim İstanbul SOKAK ÇOCUKLARI TİYATRO TOPLULUCU "SIR ÇOCUKLARI" Yer: 75. Yıl Kültür Merkezi (Mithatpaşa) Tarih: 31.10.2002 Saat: 19.00 Oynayan: Yüksel ALAGÖZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle