18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3i OCAK 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kızılarslan'a ceza yok • AISKARA (Curnhuriyet iürosu) - Hâkimler ve iavcılar Yüksek Kurulu, Vnkara DGM Savcısı îakan Kızılarslan'a, DGM'de düzenlenen .Vtatürk'ü anma töreninde japtığı konuşma nedeniyle 'ceza verilmesine yer dmadığına" karar verdi. tızılarslan, 10 Kasım öreninde, "Ülke yoğun bir dconomik bunahma SDkulmuş, devletle ilgili jek çok karar birtakım enperyalist ülkelerce dikte etirilir hale getirilmış, iikeyi yönetenler aldıklan lorarlarda mıllı düşünceleri \e ûlkenın ihtiyaçlanndan cte kendilerini bağlı g5rdükleri iç ve dış ouşumlann değerlerini e;as alır olmuştur..." dıye lonuşmuştu. Meral: İşçi fedakârlıga hazr • AMALVA (Cumhuriyet)-Köy Hzmetleri 15. Bölge rvîüdürlüğü'nün Aitalya'daki sezon açılış tcrenine katılan Türk-Iş G;nel Başkanı Bayram Meral, Türkiye'de istikrann sağlanması içın ışçinin feiakârlık yapmaya hazır oldugunu belirterek "Eğer bcrç almaktan vazgeçilecekse ve ülkede istikrar sağlanacaksa, benim işçim iki zeytininden birini devlete verir" dedi. DYP: Indirimler kalsın' • ANKARA (AA)- DYP'lilerin emekJı, yaşlı ve özürlülere kamu kurum ve kurujuşlannca verilen hizmetlerden indirimli ya da ücretsiz yararlanma olanağı sağlanmasına ilişkin yasa önerisi TBMM Başkanlığı'na sunuldu. Hayri Kozakçıoğlu ile Saffet Ankan Bedük'ün önerisi, kamu kurum ve kuruluşlannca verilen hizmetlerden indirimi ya da ücretsiz yararlanmayı kaldınlan yasa hükmünün, emekli, yaşlı ve özûrlüler için uygulanmamasını öngörüyor. Örümcek Ağı operasyonu • İZMİR (AA) - Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin başlattığı, daha sonra 'görevsizlik' nedeniyle İstanbul DGM/ye de\Tedilen Orümcek Ağı operasyonu kapsamında aranırken Izmir'de yakalanan işadarm Mehmet Sırn Hoylu (56) hakkındaki gıyabi tutuklama karan vicahiye çevrildi. Emniyet yetkiHleri Hoylu'nun Buca Cezaevi'ne konulacağını bildirdiler. Kazım Karabekir anıldı • İstanbul Haber Servisi - Kurtuluş Savaşı'nın komutanlanndan Kâzım Karabekir ölümünün 54. yıldönümünde çeşitli etkinliklerle amldı. Kâzım Karabekir Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen anma töreninde konuşan Kas Hastalıklan Derneği Baskanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir. günümüz gençliğinin Istiklal Savaşı'nı bilmediğini belirtti. Kirtçe eğrtim' istemine tutuklama • İstanbul Haber Senisi - Çocuklanna "Kürtçe eğitim verümesi' istemiyle Güngören îlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dılekçe vermek isterken gözaltına ahnan5 kişiden3'ü tutuklandı. Terörle Mücadele Şubesindeki sorgulan tamamlandıktan sonra İstanbul DGM'ye sevk edilen Yüksel Can, Zahide Işık. Selime Alp "yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek" suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Alman hükümeti, ceza alan 3 sanığm ülkelerinde olduğunu açıkladı Sıvas canileri Almanya'daALİYTLDIRIM BERLİN / KÖLN - 2 Tem- muz 1993 tarihindeki "Srvas katiiamı"na kanştıklan mah- keme karanyla tespit edilen ve haklannda kesinleşmiş idam ile 7.5 yıl ağırhapis cezalan bulu- nan sanıklardân (Metin Ceylan, Mehmet Yıtmaz, Serhat Ozgen- türk, Harun Kavak. Sedat Yü- (farun ve Adem Ağbektaş* üçü- nün Almanya "da bulunduklan Federal Almanya Dışişleri Ba- kanlığı taranndan da doğrulan- dı. Açıklamada, bu 3 kişinin kim olduğu isimleriyle belirtil- • Almanya'nın Sıvas sanıklarma siyasi mülteci hakkı tanıdığı ortaya çıktı. Bir soru önergesini yanıtlayan Alman hükümeti, 'Sıvas canileri"nden 3 kişinin ülkelerinde olduğunu doğruladı. Ancak canilerin medi. Demokratik Sosyalizm Par- tisi (PDS) federal milletvekil- lennden UHa Jetpke tarafindan parti grubu adına Federal Mec- lis Başkanlığı üzerinden hükü- mete yöneltilen 19 Aralık 2001 tarihli soru önergesine, hükümet adına 15 Ocak 2002 tarihli ya- zısıyla cevap veren Federal Dı- şişleri Bakanlığı, sanıklardân üçünün Almanya'da iltica baş- isimlerini açıklamadı. vurusunda bulunduğunu doğru- ladı. Diğer üç sanık hakkında "o khniOderie" bir "üticatalebi" ya da "oturma izni" şeklinde ka- yıt bulunmadığını belirten Dı- şişleri Bakanlığı, basında "Sı- vas olaylanna kanşan 6 kişinin Almanya"da olduklan" şeklin- de çıkan haberlerden "Federal Meclis'in de bilgisi olduğunu" vurguladı. Dışişleri Bakanlığı'run, soru önergesine verdiği yanıtta, Sı- vas sanıklanndan birinin iltica talebinin kabul edildiği ama bu karann son gelişmeler karşısın- da geri aluııp alınamayacağı- nın araştınldığı belirtildi. Sıvas sanıklanndan ikincisınin iltica talebinin reddedildiği, sanık ta- rafindan bu karara itirazda bu- lunulduğu için ret karannın he- nüz kesinleşmediği öğremldı. Federal Dışişleri Bakanlığı'nın İslami Hareket durusması Avukat Sanoğlu: Müslümanlan yargılayamazsmız • Avukat Sanoğlu, temyiz duruşmasında kendini "imam" ilan ederek "laik devletin kendisiyle sözleşme yaptıktan sonra Müslümanlan yargılayabileceğini" iddia etti. ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Yasadışı tslami Hareket örgütü davasının temyiz durusması, samk Irfan Çağıncı'nın avukatı Abdurrahman Sanoğlu'nun laiklik karşıtı söylemlenne sahne oldu. Avukat Sanoğlu, duruşmada kendini "imam" ilan ederek "laik devletin kendisiyle sözleşme yapoktan sonra Müslümanlan yargılayabileceğini'' iddia etti. Gazeteci-yazar Çetin Emeç ve Turan Dursun ile İran rejim muhalifi AK Akbar Gorbaninin öldürülmesi olaylannın da içinde yer aldığı çok sayıda cinayet, bombalama ve gasp eylemlerinden sorumlu tutulan yasadışı İslami Hareket örgütü hakkında açılan davada verilen mahkûmiyet kararlannın temyiz durusması Yargıtay'da yapıldı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ndeki dunışmaya, İstanbul Barosu avukatlanndan samk Hüsnü Yazgan ile bazı sanıkların avukatlan katıldı. Avukat olmasına karşın sorgusunun cumhuriyet savcısı tarafindan değil, polis tarafindan yapıldığını belirten Yazgan, hükmün bozulmasını talep etti. Sanık avukatlan da karann bozulmasını istediler. Besmeleyle savunmaya başladı Davanın bir numaralı sanığı, yasadışı islami Hareket örgütünün icra üyesi Irfan Çağıncı'nın avukatı Abdurrahman Sanoğlu, savunmasına besmele çekerek başladı. Türkiye'de "Kürtierin ve Müslümanlann yüzeysel yargüandığun" iddia eden Sanoğlu, "Laikdüzeni müvekkilinı de kabul etmez ben de kabul etmem. Ancak İslam hukukuna göre. Türkiye'deki bu rejimi değiştirme emri var mı? Şu anda yok, çünkü Müslümanlann gücü yok" dedı. Sanoğlu şu görüşleri savundu: "Ortada Müslümanlann temel hak ve özgürlükleri vardır. Laik devletin Müslümanlan yargdama yetkisi yoktur. Ben dedim ki laik devletin Müslümanlarla 'Hudeyba Sözleşmesi' yapması gerekir. Çünkü şu anda laik rejimi değiştirme gücümüz yok. Türkiye'de bir laik, antilaik çatışması var. Bu çaüşma bitsin. Müslümanlara azınlık haklan verilsin. İşte ben burada Müslümanlar adına kendimi imam ilan ediyorum ve laik devletin benimle sözleşme yapmasuu istiyorum." Almanya Büyükelçiliği'ne siyah çelenk Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfi \ öneticileri, Sıvas katüamı sanıklanndan bazüarmın iltica istemini kabul etmesini protesto için Almanya Bü- yükelçiliğiönüne siyah çelenk koydular. Yakıf başkanı Murtaza Demir,* Ahnan PDS MiHetvekiUeri l lla Jelpke ve Roland Calus'un soru önergesine, Içişleri Ba- kanbğı'ıun verdiği yanıtla, Srvas kaüiamı sanıklanna Almanya hükümeti tara- nndan siyasi iltica hakkı tanındığı ortaya çıkn" dedi cevabi yazısma göre, üçüncü Sıvas sanığının iltica talebi ko- nusunda ise henüz herhangi bir karar çıkmadı. Konuyla ilgili olarak Cumhu- riyet'e açıklamalarda bulunan Almanya Alevi Dernekleri Fe- derasyonu Genel Başkanı Tur- gutÖker şunlan söyledi: "Türkiye'de ölüm cezasına çarprınlmış insanlann zaten yuıîdışma çıkabUmelerivahim. Bu, yardım aldıklarmı gösteri- yor. Yardun edildiği kesin. Bun- İar şeriatçı çevrelerin gücünü de gösteriyor. Almanya'da Utica taleplerinin kabul edümesi bile dikkate değer bir geüşmedir. Al- manya'nın bu konuda çok da- ha dikkatli olnıası gerekir. Şeri- atçı bir yobazuı, üstelik ölüm cezas ahnışbiri olarakbu rahat- hkla, bu noktaya kadar geiebü- mesi bbd endişelendiriyor. Bel- ki ilerde Taleban müitanlan da siyasi baskıya uğradıklan ge- rekçesiyie Afganistan'dan bu- ralara gelip iltica talebinde bu- lunurlar, olabUir. İnsanuı akuna böyle şeyler getiyor. Biz, Alevi toplumu olarak çok rahatsmz. Ancak bu olayın ortaya çıkma- sı ve kamuoyuna malolması AABPnin ısrarhçalışmalanso- nucu olmuştur. Biz bu katille- rin bir yıldır peşindeydik. Ka- tillerin peşini bırakmadık. iler- de de bırakmayacağız.'' Gelişmeleri gazetemize yo- nımlayan Yol dergisi Avnıpa Temsilcisi Rıza Şahinde "SIVB katilleıi bu kaüiamcılar Tür- kiye djşına nasü çıkü, kimler çıkmalannı sağladı? Kadiama- lar Almanya'da ellerini kollan- ru saDayaraknasıl dolaşryorlar? Alman devleti bu katliamcılara hangi gerekçeyie kucak açabili- yor? Taleban'ı lanetleyen Baü, bu katiamcılann kimliğinL suç- lannı bilmiyor mu? Almanya daki demokrat ku- rum ve kuruluşlar harekete geç- meü, Ahnan devleti de bu katli- amcüan Türkiye'ye iade etme- diye konuştu. ANAP lideri Yılmaz : Türkiye'de eğitim dili 'Türkçe'dir Ece\it: Küıtçede ödün yok ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Milli Güvenlik Kurulu, "Kürtçe eğitim'' istemli dilekçeleri "aynhkçı" faaliyet olarak nitelendirirken, hükümet kurulda alman kararlar ışığında önlemler için düğmeye bastı. Başbakan BükntEcevit eğitim konusunda herhangi bir ödün vermelerinin söz konusu ohnadığını bildirdi. ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yıhnaz da Türkiye'de eğitim dilinin Türkçe olduğunu belirterek "Kimse bu meselevi kendi bölgesinin meselesi olarak göremez" dedi. ANAP Diyarbakır Milletvekili Abdülbaki Erdoğmuş ise Kürtçe eğitim isteminin demokratik bir hak olduğunu sa\-undu. Kürtçe eğitim istemini. Kürt demokratik kitle örgütlerinin kurulması ve kimlik tanımlaması taleplerinin izleyeceği belirlenirken bunlara karşı alınacak önlemler konusunda harekete geçildi. Içişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in daha önce valiliklere gönderdiği genelgede, Kürtçe eğitim isteminin PKK'nin yeni stratejisinin parçası olduğu vurgulandı. Yücelen'in "herhangi bir üzücü oiaym meydana getanemesi, anayasa hükümlerinin ihlaünin önlenmesi için gerekü tedbirlerin ahnmasını'' istemesi, gerektiğinde daha sert önlemlere de başvurulabileceği şeklinde yorumlandı. Başbakan Bülent Ecevit, Bulgaristan'a hareketinden önce, Kürtçe eğitim istemlerine ilişkin bir soru üzerine, "Eğitim konusunda herhangi bir ödün vermemiz söz konusu değiL Bunu her vesfleyk açıkladık" dedi. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, partisinin grup toplantısmda, Türkiye'de yaşayan herkesi vatan haini olarak görmeye hiç kimsenin hakkı olmadığım kaydederek hastalıklı üç-beş ağacı kurutmarun yolunun, bütün ormanı ateşe vermek olamayacağını belirtti. Yılmaz, tüm üÛtelerde olduğu gibi Türkiye'de de vatan hainleri, cumhuriyet, devlet ve millet düşmanlan bulunduğunu belirterek bunlann marjinal olduklannı söyledi. Son günlerde atılan olumlu adımlan "provoke" etmek için bölücülerin desteklediği bazı gruplann anadilde eğitim için dilekçe verdiklerini belirtti. IRMIKIAYDIN ENGİN aengin(g doruk.net.tr Üst üste geldi. Anımsarsı- nız, dün Oral Çalışlar yazdı: Ayşe Zarakolu'yu yitirdik. Veli Gürcan'ı da. Hayk Açık- gözü de. Hayk Açıkgöz, Türkiye Ko- münist Partisi'nin "inatçı Er- menisi"yd\. Benim için uzak- tan birselamdı. Uzaktan selam da olsa bana yakındır. Benim topu topu on iki yıl yaşadığım siyasal göçmenliği bir koca ömre taşıdı. Çok uzakta, Al- man topraklarının uzak bir kö- şesinde, Leipzig'deveyinebir siyasal göçmen olarak nokta- ladı yaşamını. Berlin'deki değerbilir dostla- rı olmasaydı, kuşun kanadıyla haber salmasaydı, öldüğünü belki de duymayacaktık. Sessiz sedasız bir komünist- ti. Sessiz sedasız gitti. • • • Veli Gürcan, Izmir'de birSSK hastanesinin yoksulluk fışkı- ran koğuşunda geçirdi son günlerini. Bedenini kemiren kansere birkaç gün önce ye- nik düştü. Sessiz sedasız. Oysa 70'li yıllann mitingleri- nin, yürüyüşlerinin "sesli se- dalı" Veli Gürcan'ıydı. Coşku- su aklıyla yarışır, çoğu kez ak- Birçok Acı - Bir Küçük Sevinç lının da önüne geçerdi. ölen bir arkadaşın cenaze töreni için binlerce kişinin top- landığı Sultanahmet Meyda- nı'nda kürsüden haykırdığı şu cümleye bakın: - Sol yumruğu memleket ka- dar büyüktü onun!.. Bu cümleyi akılla üretemez- siniz. Ama bu cümleyi, acısını devrimci öfkeye çevirmeye ha- zır bir kalabalığa haykırdığınız- da binlerce "sol" yumruğu gök- lere fıriatırsınız. "Abartıyorsun" demeyin. Ben tanığım. 1974'ün bir ba- har günü Sultahahmet Mey- danı'nıdolduranbinlervebin- ler tanık. Yoksulların kurtuluşuna adanmış biryaşamdı. Yoksul- luk içinde yaşadı ve çok derin biryoksullukla noktalandı. Ya- kındığını hiç duymadım... Sesli sedalı yaşadı. Sessiz sedasız gitti. • • • Ayşe de gitti. Tanıdığımda Ayşe Sarısö- zen'di. Ayşe Zarakolu oluşu epey sonradır. Oldum bittim sessiz sedasız- dı. Ağabeyinin bitiptükenmek bilmeyen "ses ve seda"sının zıddıydı. Her koşulda sessiz sedasız... 1964'ü 1965'e bağlayan ge- ceyansı yoksul bir öğrenci evin- de. ufacık harçlıklarla kurul- muş yılbaşı sofrasında, gece- yarısına birkaç dakika kala or- taya çıkanverdiği kocaman kar- puz, odada sevinç çığlıkları patlattığında da sessiz seda- sızdı. Odayı sevinç çığlıkları çınlatırken o, "tavşan tavşan" gülümsemekle yetinmişti. Yukarıdaki paragrafta "bir karpuz için sevinç çığlıkları "nı kavrayamayacak kadar genç- seniz, yaşı uygun olanlara so- run. Onlar size 1964 Türkiye- si'nde kışın tam da ortasında sofraya karpuz gelirse neden sevinç çığlıkları atılacağını an- latırlar. Ama 12 Mart karanlığının zorlu "kaçak - göçek" günle- rinde, vapurda kimlik denetimi yapan, üç günlük sakallarıyla ürkütücü görünüşlerine daha bir ürkü katmış polis ekibine sahte kimliğini uzatırken de sessiz sedasızdı. Hatta poli- sin gözlerinin içine, gözünü kırpmadan bakıp "tavşan tav- şan" gülümsemeyi de eksik etmemecesine... DGM savcısına ifade verir- ken de... DGM yargıcının önünde sa- pasağlam bir mantıkla ördüğü savunmasını okurken de... Hapishanenin demir kapısı onu içine aldıktan sonra ağır ağır kapanırken de... Hapishanenin demir kapısı onu "dört duvarı olmayan ko- caman bir hapishane"ye dön- mesi için özgür bırakmak üze- re ağır ağır açılırken de... "Yüzyılın en cesur 50 kadı- n/"ndan biri seçildiğini öğren- diğindede... Odülünü almak üzere seya- hate çıkamayacak kadar has- ta olduğunu, ölümcül tümö- rün bütün bedenini sardığını, aynlık gününün yakın olduğu- nu bilirken de... Önceki gün Istanbul'da Mer- kez Efendi Camii'nin avlusun- dan üç beş adım ötedeki me- zarlığa doğru yola çıktığında da... Sessiz sedasızdı ve tabutun içini görmedim, ama kesinlik- le eminim yine "tavşan fav- şan" gülümsüyordu. • • • Ne çok acı yaşadık şu üç beş gün içinde. Bir kuşağın damla damla azalmasının ke- deriyle ne kadar yoğun iç içe olduk. Içiniz mi karardı? Benim de. "Birçok acı"ya bir "küçük sevinç" katıp noktalayayım mı yazıyı? Duyduk duymadık demeyin: Açık Radyo açıldı!.. Yani zaten açıktı da 15 gün- lük cezasının "/n/az/"sonaer- di ve Açık Radyo yeniden ya- yınageçti. 15 gün boyunca araljksız dü- dük çalarak, yani "RÜTÜK"ü düdükleyerek yayınını sürdür- dü. Cezasının infazı bitti ve hiç olmazsa Istanbullular94.9'da artık düdük değil Açık Radyo yayını dinliyorlar. Oysa biz düdük sesini de sevmiştik. Yani arada sırada, örneğin günde bir dakika filan da olsa düdük çalsalar... Ne demişler: önerenin bir yüzü kara, düdük çalmaya- nın... POLflİKA GÜMJİİĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yağma DüzeniL Dolar 1 milyon 320 bin sınınna indi... Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, Davos toplantısına katılmak için ABD'ye gitmeden önce Genç Yönetici ve Işadamlan Der- neği (GYİAD) üyeleriyle yaptığı toplantıda il- ginç bir yorum yaptı: "Dolar 1 milyon 650 bin lirayken hata ettik, bugün de biraz hata var!" Türk LJrası 'nın dolar karşısında değer kazan- ması karşısında ne yapılacak? Merkez Bankası serbest piyasadan dolar sa- tın alacak!.. Henüz Merkez Bankası'nda bir kıpırdanma yok!.. Derviş, Türkiye'nin enflasyon muhasebesi- ne 2003 yılında geçebileceğini söylerken bankalar döviz satıyordu... Bu arada ihracatçılar şaşkındı... İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon Ihracat- çıları Birliği (İHKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Artok, "Kur düşüyor ama enerji ve do- ğalgaz fiyatlan aşağıya inmiyor" diyordu... Gerçekten olup bitenlere akıl erdirmek zor- du!.. Neyse imdadıma Prof. Dr. Korkut Boratav yetişti... Boratav'ın 'Tatsız Bir öykü' başlıklı yazısını okuyunca, bu oyundan ne Derviş'in ne de ki- mi ekonomistlerin ders çıkardığını anladım... Oyunun bilinen birinci perdesinde, Türki- ye'deki bankalar (finansal kriz öncesi) ulusla- rarası bankalardan aldıklan kredileri Türk Ura- sı'na çevirip Hazine'ye borç verip büyük ka- zançlar elde etmişlerdi... Peki bankalanmızın 1999'dayurtdışından al- dıklan kredi ne kadardı? 123 milyar dolar!.. Evet, yanlış duymadınız, 123 milyar dolar!.. Bankalar 123 milyar dolann 121 milyannı ge- ri ödemiştir!.. Borçlan ne kadardı bankalann? 2 milyar dolar!.. • • • Bilinen oyunun ikinci perdesi 6 Aralık 2000'de açılıyor!.. Kasım krizi gelip geçmiştir... IMF heyeti yeni bir niyet mektubunu görüş- mek için Ankara'ya gelmiştir... Görüşmeler biter ve basın toplantısının ya- pılacağı medyaya haber verilir!.. O da ne? Basın toplantısı öncesi Başbakan Bülent Ecevit, gazetecilere açıklama yapıyor... Ecevit, IMF'yle anlaşma sağlandığını, ban- kalardaki tasarruf mevduatı üzerindeki devlet güvencesine ek olarak, bankalann dış kredi- lerinin de güvence altına alındığını söyler!.. Ardından basın toplantısı başlar!.. IMF'nin Avrupa Direktörü Deppler, Hazine Müsteşarı ve Merkez Bankası Başkanı'yla bir- likte gazetecilere seslenir!.. Deppler, devletin ek güvencesini savunur!.. Yani, bankalann ödeyemediği 2 miryar do- lar tutarındaki dış bankalara borcunu Tür- kiye Cumhuriyeti ödeyecektir!.. IMF, yabancı bankalann Türk bankalanndan alacağı olan 2 milyar doları garantiye almıştır!.. Böylece Türkiye'nin üzerine ağır bir borç yü- kü binmiştir!.. Gelelim üçüncü perdeye... Prof. Dr. Korkut Boratav şöyle diyor: "Üçüncü perde yeni niyet mektubunun IMF'ye yollandığı 24 Aralık 2000 tarihinde açı- lır. Bu mektupta banka borçlanna sağlanan ga- ranti, 'Hükümet 6 Aralık 2000 tarihinde tüm mev- duatların ve diğer kreditörlerin geçici olarak tam güvenceye alındığını ilan etmiştir' ifadesi ile tekrarlanıyor. Ancak Recep Önal ile Gazi Erçel'/n imzasını taşıyan bu ifade yalandır; zi- ra böyle bir hükümet karan yoktur ve banka- lann dış borçlanna verilen devlet garantisi hu- kuk dışıdır." ••• Oyunu seyredenlerin büyük çoğunluğu IMF kıskacındaki Türkiye'yi alkışlıyor, "IMF istiyor, hükümet yapsın" diye tempo tutuyordu... Bir kişi, evet bir kişi bu oyunu alkışlamıyor- du!.. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer!.. O da kötü adam oluyordu!.. Sokaklarda binlerce işsiz insan vardı, aç- lık ve sefalet kol geziyordu!.. Peki, yann oyunun diğer perdelerini açma- ya ne dersiniz? hikmet.cetinkaya(a cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 TEŞEKKÜR Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'nde geçirdiğim "Radicol Prostad Co." ameliyatımda: "Geçmiş olsun..." dilekleriyle incelik gösteren Rektör Prof. Dr. EMİN ALICI, başanlı ekibiye beni sağlığıma kavuşturan Hastane Başhekimi ve Üroloji Bölümü Başkanı: Prof. Dr. ADÎL ESEN, Uzm. Dr. AYKUT KJEFÎ ve arkadaşlanna, Sorumlu Servis Hemşiresi GÜLSEREN GÖK ve hemşire arkadaşlanna ve de hizmetlilere her şey için teşekkür eder, başanlannın devamını dilerim. Prof. Dr. ALİ RIZA BALAMAN (Emekli Sosyal Antropolog)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle