18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 OCAK 2002 PERŞEMBE + CUMHURİYET SAYFA • • •• JvLJJLiJ. U M \ [email protected] 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Doğu'nun aydın kenti Kars, 'Kar'a kapak oldu, ama içeriği 'Karslılara' (!) kahıroldu Orhan Pamuk'mı Kars darbesiYıllardıı sadece devletin değil, "aydınlann" da ilgisizliğinden ya- kınan Kars, sonunda Orhan Pa- mukun 100 bın baskılı "Kar" ro- manıyla adını "dünyava" bile du- yurabilecek... "Kafkasya" kültürlerinin Anado- lu'daki başkentini bezeyen tarihi caddelen kıtabın kapağına "fon" oluştururken, tüm kentsel ve şiirsel güzelliklen de romanın içinde zen- gin bir anlatımla yer alıyor... Karslılar bunlan duyunca elbette ki sevinmişlerdir... Ne var ki eğer romanı okumaya başladılarsa ya da benim gibi daha okumadan gazete ve televizyon tanıtmalanndaki Or- han Pamuk'un açıklamalan karşı- sında "şaşınp" kaldılarsa. eminim ki sevinçleri yine "burukluğa" dö- nüşmüştür... "Yine" dıyorum, çünkü Kars, iş- te bu tür "vefasızbklara" o kadar alışkındırki... Yülann uygarhğuıa vefasızhk Doğrasu, Karslı halk âşıklaruun, a Kar"daki "KarsMar" (!) için söy- lemeye hazırlandıklan "taşlamala- n" romanın satış rakamından daha çok merak ediyorum. Çünkü Orhan Pamuk. Kars'ın öy- le "türbanhlann, siyasal Islamcua- nn_" falan değil, Cumhuriyet yöne- timini 1923'ten çok önce kuracak kadar köklü bir yurtsever kültürle yoğrulmuş "uygarinsanlannkenti" olduğunu bilmiyor değil... Örneğin, ÇNN-Türk'te Yavuz Baydar'ın sorulannı yanıtlarken di- yor ki: "Siyasal îslamJa Kars elbet- te yakuı değil, ama Türkiye gerçeğj- ni, tüm siyasal dokusuyla oraya ta- ŞKJım™" (21 Ocak 2002) Benzer şekilde Radikal-Kitap'ta Cem Erciyes'in röportajında şunla- n söylüyor: "Akhmdaki hikâyeyi, Türkiye'nin çok kar yağan ücra bir yerinde, bir kasabada geçirmek isti- yordum. Bu kasabada Türldye'nin küçük bir modelini yaratmak (_) is- tivordum™" (18, Ocak 2002) Demek ki Türkiye demek "dinci- Bk" demek... ama bunu geçiyo- rum..! . Ancak, şimdi Karslılar yine bu 1ARİHÎ YAŞAIANLARA SAYGI - Kars'tald bu eski Rus mimarisi kent kültârûyle korundu. "Kar"dakfler olsaydıkakr nuydı? afkasya kültürlerinin Anadolu uygarlıklanyla buluştuğu Kars'ın "tarihle yazılan" aydın kimliği "Kar" romanında yok oluyor... Aynı kimlikten ötürü yüz bulamayan "siyasal Islamcılar" da Pamuk'un senaryosuyla bu kente bile bulaşmış oluyorlar... KARS'IN DRAMI BAKIŞLARINDA - Kars Kalesi'nin fotoğrafinı çekenlere yönelen bu kızgm gözkr, görüntüye bakıp yürekferi fark etmeyenleri sorgulanuyor mu?. "model" için kendilerini seçen ün- lü yazanmıza; "tyiama,bizyıllaryı- b o betimlediğiniz Türkiye gibi ol- mamak ve özeDikle de örümcek ka- fablann barmamadıklan bir çağdaş yaşamı Kars'ta kahcı ve sürekli lol- mak için tarih yazdık-. Siz ise bu ta- rihi yok sayan bir roman yazarak kar'ımızı düşlerinize ambaJaj yapıp pazarhyorsunuz_" derlerse, Orhan Pamuk ne yanıt verebilecektir?.. Kent, 'kentlinin' aynasıdır... Nitekim Orhan Pamuk, bu tür ser- zenişler yükselebileceğini de sez- miş olacak ki yine Cem Erciyes'le konuşurken "önlemini'' de şöyle al- maya çalışıyor: "Kars'ta ashnda si- yasal lslanı yok. Zaten Karslılar ld- tabımı görünce bana kızacaklar. On- lardan özür dflerinu." Ardından; "Kars'ı ben sokaklan, dükkânlan, güzel ağaçlan, eski bi- nalan, geniş bıüvarianyla anlat- b o u " diyerek şunlan ekliyor: "A- ma orada olmayan şeyler de söyle- dim, çünkü ben Kars aracıhğryla Türkiye'yi anlatmak istiyordum. Çünkü Türidye'de bepimiz 'Ay, si- yasal Islam geliyor' korkusuyla ya- şadtk~." Orhan Pamuk, ülke tümüyle be- tonlaşırken kendi tarihsel dokusunu koruyabilen, caddelen çarpık ve plansız değil, düzgün ve kimlikli kalabılen Kars'ın, aslında sadece bu nedenle bile "kent ve uygarük kül- türii yoksunu gericiüğin ve ilkelli- ğm" yuvası ve hatta "dekonı'' da olamayacağını bilmeliydi... Çünkü; "kenderin kimliği, kentii- lerin de kimliğini yansıür..." Eğer Kars'taki tarihsel şehirciliğin ve geçmişi koruyan bir çağdaşlığın bu- güne dek süregelmesine "hayran" olmuşsa, işte bu sonucu yaratanla- nn "nefret ettikleri" bir anlayışı da "romanla" bile olsa bu kente taşı- maması gerekirdi... Nitekim, Türkiye'de, kendi deyi- miyle, "Ay, siyasal İslam gefiyor" korkusuyla yaşayanlar da ne Kars- hlar, ne aynı şekilde kentlerinin uy- garlık kimliğinı ve kültür değerleri- ni koruyabilen Muğlalılar ya da Barnnhlar.. oldular Bu korku da aynı gericiliğe teslim edilen \r e ardından kaçak kentleşme ile bütünleşmiş bir siyasal yerleşim örgütlenmesine dönüşen 'Saroşla- nn" kuşatması altındaki "metropol- lerin" gündemınde değil midir?.. Uyumak yerine yaşasaydı Orhan Pamuk, bu romanı yazmak için Kars'a gittiğinde "yalnızhktan'' sıkıldığını ve otele dönüp sürekii "uyumayT yeğlediğini de Ayşe Ar- man'a anlatmış. (Hürriyet-Pazar, 20 Ocak 2002) Oysa, bunun yerine, yine yıllardır hep siyasetçilerden önce aydınlann yollannı gözleyen Karslı şairlerle, yazarlarla, kentüı duyarlı insanla- nyla (öyle kısa süreli ve röportaj tü- rü görüşmeler şeklinde değil) el ele, diz dize orurup şöyle "derinden" bir samimı söyleşi saatlerine vakit ayırabilseydi, otelde uyurken roma- nı için kurduğu düşlerden de çabuk uyann"dı... Hele bir de herhangi bir düğünde bile örneğin "Hoş getişler ola, Mus- tafa Kemal Paşa~n türküsünün hâ- lâ 70 yıl önceki coşkuyla söylenip oynandığına; kızlann ve delikanlı- lann, kadınlann ve erkeklerin aynı oyunlarda hep birlikte ve el ele, kol kola döndüklerine; her bir sözcüğu sadece aşk ve sevgi duygulanyla yüklü o insancıl "Kars ve Azeri şar- küannın" da nasıl hep birlikte söy- lendiğine tanık olsaydı... Kim bilir belki de bu "flk" siyasal romanında o kendi siyasi kararsızlıklanndan da "annmaya" başlayabilirdi... En ağır darbe Karsın yoksul ve işsiz kalması- nın nedeni de aydın kimliğini siya- sal iktidarlann "cezalandırmaa"dır Şimdi de "Kar"la bir darbe daha ye- miş oluyor. Acaba "çağdaş edebi- yat" dedikleri bu mudur? Berlin'de yeni yayımlanmaya başlayan Türkçe dergide 'melez kültür9 irdeleniyor Melezşairlerin şiir yolculuğuGÜNERYÜREKLİK Türkiye'de de dağıtımı ve satışı yapılan 'Melez'in yayın yönetmeni şair Gühekin Emre, daha önceki yıllarda da 'Parantez' ve 'Şürlik' dergilerini çıkararak deneyim edin- mişti. Adı geçen dergilerde Ahnanyalı genç Türk şairlerle genç çevirmenleri bir araya getiren Gültekin Emre, bu kez 'Melez' ile evrensel boyutlardaki nitelikli şairleri tamt- mak ve güncelliği olan ilginç bir konuya odaklanmak istiyor. Bu amaçla dergide, tanınmış ya da kıyıda köşede kalmış melez şairler, seçme şiirleriy- le tanıtılacak ve küreselleşmeyle birlikte öne- mi giderek artan 'melez kültür' irdelenecek. Sekiz sayfalı derginin ilk sayısında (Ocak 2002) dışavurumculann en önemli temsilci- lerinden biri sayılan, Yahudi kökenli Aünan lirik şair Else Lasker-Schüler dosyasına, Nil- gün Cön-Gruhlke'nin çevirileriyle yer verili- yor. Konuya, Almanya'da yaşayan genç şair- İerimizden Zafer Şenocak 'Şairin Dili' başlık- lı yazısıyla güzel bir yorum getiriyor. Derginin bir başka sayfasında Ahmet Ada melez şiire açıklık kazandırmaya çahşırken Nuri Sağlam da 'M'nin Melez'i' başlıklı ya- zısmda konuya, yazınsal dil kıvTaklığıyla yaklaşıyor. Derginin 'Melez Şairler Dosya- sı'nın yanı sıra her sayısında okuyucusuna sunacağı bir başka özel bölüm de kentlerle ilgili: Melez şair ve yazarlann kentlere ba- kış açılan. Bu sayıda Canetti'nin Berlin'deki melez günleri anlatılıyor. Yine Almanya'da yaşayan şair AB Asker Barut ise 'Fotoğraf Altlan' adını verdiği yazısında, şiire, kendisinin de bıraktığı izdüşümleriyle bakıyor. Berlinli genç şair Gürkan Kesici de dergide 'Düşüm- su.J düşünceleriyle yer alıyor. 'Melez'in ya- yın yönetmeni şair Gültekin Emre ile dergi üzerine kısa bir söyleşi yaptık: - 'Melez', 'Parantez' ve 'ŞürHk'ten olduk- ça farkh bir dergi. GÜLTEKİN EMRE - Evet öyle. Çünkü bu Gültekin Emre 'Melez'deki dosyalan kendi kültürünü, dilini, şiir anlayışını içinde yaşadığı toplumun diliy le ve külrürii>1e kaynaşbran evTensel boyutlardaki nitelikli şaûiere ayuTjor. dergi için biz şunlan düşündük: Artık biz melezleşiyoruz dedik. Yani saf değiliz artık burada. Özellikle dilde saf değiliz, yani dil başka bir dille kaynaşıyor. Bir başka dilin içinde yaşayan ve içinde yaşadığı toplumun diliyle üreten şairleri tanıtalım istedik. O ne- denle bu kez dosyalanmız hep melez şairler- den oluşacak. Yani bu, Almanya'da yaşayan bir Yahudi, Afrikah ya da îranlı da olabilir; Amerika'da yaşayan bir Japon veya Çinli de... Yani kendi toplumunu, kendi kültürü- nü, kendi dilini, kendi şiir anlayışını, içinde yaşadığı toplumun diliyle ve kültürüyle kay- naştıran, yeni bir şeyler ortaya koymaya ça- lışan şairlere ayırdık dosyalanmızı. Dünya maddi olarak, kimlik olarak küreselleşirken, dilde de 'melezkşme' yaşıyoruz. Bu kuşku- suz u^kta ve kültürde de melezleşmeyi birlik- te getiriyor. Onun için derginin adı da, ağır- lığı da 'Melez' olsun dedik. - Bu özelHğryie Türldye'deid dergflerden de oldukça farkh bir konumda 'Melez'. EMRE - Evet farklı, çünkü onlann böyle bir sorunu yok. Ama 'Melez' bir gurbet der- gisi değil. Bir Avrupa dergisi bu. Dil olarak Avrupa dergisi. Kaynaşan Avrupa'mn dergi- si. Çünkü biz bu dergide gurbeti anlatmıyo- ruz, sızlanmıyoruz. Türkiye'ye göre gurbetteki, ama aslmda Avrupa'daki yaşamı, biz dil düzeyinde ele alıyoruz. Zaten gurbet diye bir şey yok artık, göç olgusu var. Peki, derginin ağu-hğı melez şairler ve şiirler olacağma göre, Türkiye'de- İd şairlerle ilişkisi ne olabilir, oraya ne vere- bilir? Dergiden haberi olan Türkiye'deki şa- ir arkadaşlar da düşünüyorlar bunu. Örneğin bu ilk sayıda Ahmet Ada'nın Türkiye'deki melez şiiri üzerine bir yazısı var. Yani yavaş yavaş oraya da giriyor bu konu. Türkiye'de de Türkçe yazan melez şair ve yazar çok. Sonra biz sadece şiir değil, kültür düzeyin- deki melezliği de ele alıyoruz. Onun için der- giye kültür yazılan da girecek. 'Melez' ile elektronik posta üzerinden ilişki kurulabilir: melezbertin@ yahoo.de Nirengi Edebiyat Atölye çalışmaları Kültür Servisi - Nirengi Ede- biyat Atölyesi çalışmalan, yann Nirengi Kişisel Gelişim ve Psi- kolojik Danışma Merkezi'nde başlıyor. 8-10 kişilik gruplar ha- linde yapılacak atölye çalışma- sı, 17.00-19.00 saatleri arasında faaliyet gösterecek. Sekiz hafta sürecek atölye ça- lışmasının birinci haftasında Ahmet Hamdi Tanpmar'ın 'Bir TrenYolculuğu', ikınci haftasın- da Orhan Kemal'in 'Çikolata Peride', 'Düşten de Öte'. üçün- cü haftasında Nezilıe Meriç'in 'Sepedi Kadıu1 , Bilge Kara- su'nun 'Dudar', dördüncü haf- tasında Leyla Erbil'in 'Kutsal Aile', Seviin Burak'ın 'Ölüm Saati', beşinci haftasında Sevgi Soj^al'ın 'Deli Tank ve Çocuk', Füruzan'ın, 'Parasız Yaûh', al- tıncı haftasında Nazlı_Era>''ın 'MonteKristo',TezerOzhVnün 'Motorcu Ibrahim'in Bahçeli Evleri', yedinci haftasında Inci Aral'ın 'Sultan'.OnatKuÜar'ın 'Kül Kuşlan', sekizuıci hafta- sında Feyza Hepçilingiıierin 'Akas>'alar Açar mı'. Hulki Ak- tunç'un 'tşleme Yaşam' adlı ki- taplan ele alınacak. Ödnci haftadan itibaren oku- ma, tarhşma ve yazmayı içeren pratiklerin başlayacağı atölye çalışmasını Bilgi Cniversitesi öğretim görevlisi ve yazar Mü- getpükçi yürütecek. (0212 258 92 51) Genç kalemler Cumhuriyet'te... GÜNEŞİ BANA VERSELER ,, Güneşi bana verseler, herkesle paylaşırım, \ Sevgi ile donatırım, I K, Altından yaptırırım, Gümüş ile parlatırım, Güneşi bana verseler parayı sevmeseler. Sevgiyi isteseler, , Güneşi bana verseler AYKUTMERAL* (*) llkokul 5. sınıf öğrencisi BOŞLUK Güvendiğim dağlara götürüyorlar yaşamadığım baharlarımı Dökülüyor denizi olmayan bir dünyaya Çalkalanıyorum, koca bir uğultunun içinde Elimi versem kolumu alamıyorum Düşüyor gülleri dudaklanmın, beyaz bir delikanlının kucağına. TÜLAY NEBİOÖLU ODAK NOKTASI AHMET CEMAL • ••Nâzım, Eskişehir'deydi Geçenlerde Anadolu Üniversitesi'nden eski bir öğrencim şöyle dedi: "Üniversiteyi bitirdiğim gün, sonunda Istanbul'a kesin dönüş yapıyonım diye çok sevinmiştim. Ama ne tuhaf, şimdi Eskişehir özlemi içersindeyim; üstelik yalnız oradaki anıla- nmı değil, kentin kendisini özledim!" Bu özlemin tuhaf bir yanı yok aslında. Yıldan yıla olumlu anlamda, üstelik de ağırlıklı olarak sanat alanında ne büyük bir hızla geliştiği- ne tanık olduğunuz bir kent, kısa zamanda sizi de kendi yaşamının bir parçası kılıverir. Hele bir de o kentin halkı, her sanat etkinliğini ayrı bir coşkuyla karşılıyorsa! Eskişehir de işte böyle bir kent. Son dört beş yıllık gelişmesi, gerçekten baş döndüru- cü. Her şeyden önce Eskişehir, artık bir "Tiyatro Kenti" olmanın yolunu tuttu. Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen. seçilir se- çilmez verdiği sözü tutarak Şehır Tiyatrolan'nın ilk şahnesınin kapılannı kent halkına açtı. Anadolu Üniversrtesi Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç, rektör- lüğünün ilk döneminin hemen başında, üniversi- teye bağlı olan Tiyatro Anadolu'yu yeniden canlan- dırdı. Son bir yılda ise Eskişehir'deki sanatsal et- kinlikler ayn bir ivme kazandı. Geçen yıl 14 Kasım tarihınde Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa- kültesi'ne bağlı olarak bir Çağdaş Sanatlar Müze- si açıldı. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatu- varı Müdürü, Prof. Dr. Bahadır Gülmez de yeni ders yılında konservatuvara bir de şan bölümü ek- ledi. Geçen sonbaharda, Eskişehir Tepebaşı Be- lediye Başkanı ve çok sevgili dostum Ahmet Ataç'ın ginşimiyle düzenlenen Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu, büyük yankı uyandırdı. Bu sempozyuma katılan yerli ve yabancı sanatçılann eserleri şimdi kenti süslemekte. Bu arada Büyükşehir Belediye Başkanı Büyü- kerşen, ikinci vaadinı de tuttu. Yeni oluşturulan Es- kişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası, 25 ve 26 Ocak akşamlan, yeni tamamlanan Büyük- şehir Sanat Merkezi'ndeki konser ve tiyatro salo- nunda açılış konserierini verecek. Eskişehir, sanatsever belediye başkanlanndan yana kıskanılacak bir kent. Tepebaşı Belediye Baş- kanı Ahmet Ataç'ın girişimleriyle, Eskişehir'de "A/â- zım Yılı" da hızlı başladı. Belediye tarafından dü- zenlenen "Nâzım Hikmet Şiir Yanşması", geçen günlerde sonuçlandı ve seçkin bir jüri, ödülü şair Erdal Alova'ya verdi. "Nâzım Yılı" nedeniyle Ahmet Ataç'ın nazik da- veti üzerine Eskışehir'e gelen Stüdyo Drama Tiyat- ro Topluluğu da Onur Bayraktar la birlikte yazdı- ğımız "Ben, Nâzım, Yaşarken ve Olürken"adlıoyu- nut Nâzım Hikmet'in 100. doğum yıldönümüne rastlayan 15 Ocak Salı akşamı, Yunus Emre Kül- tür Merkezi'nin salonunda sahneledi. Seyirci, tek kelimeyle muhteşemdi ve büyük salonda ayakta seyredecek yerler bile oyun başlamadan epey ön- ce tükenmişti. Iki kez alkışlarla kesilen temsilin bi- tıminde, gerçekten unutulmaz bir oyun sergileyen Onur Bayraktar ve oyunun koreografisini gerçek- leştiren Melis Birkan, dakikalarca ayakta alkış- landılar. Ahmet Ataç'ın konukseverliği sayesinde, Stüd- yo Drama olarak Eskişehir'de iki unutulmaz gün geçirdik. Şunu da belirtmeliyim kı Sayın Şermin Şanlıer gibi bir basın ve halkla ilişkiler müdiresine sahip olması da Tepebaşı Belediyesi için büyük bir şans. Bu anlattıklanmdan sonra, Eskişehir'den ayn dü- şenlerin o kenti özlemelerinden daha doğal bir şey düşünülebilir mi? e-posta: ahmetcemal o superonline.com [email protected] BUGUN • BEKSAV'da saat 15.00'te Abbas Kiarostami'nin 'Rüzgar Bfad Sürükleyecek', saat 17.00'de Samira Makhmalbaf ın 'Elma', ve saat 19.00'da ise 'Karatahtalar' fihnlerinin gösterimi. (0 216 349 91 56) • CEMAL REŞtT REY'de saat 19.30'da tstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası'nın konseri. Şef: Kamil Coşkun Solist: Hahl Karaduman (kanun). (0 216 45415 55) • BURSA DEVLET TÎYATROSU'nda saat 18.30'da 'Kadın Oyunlan', saat 20.30'da 'Bir EfesMasah' adlı oyunlar. (0 224 222 89 10) M İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ'nde saat 20.00"de C. OrflTun 'Carmina Burana'mn sahne kantatı. (0 212 251 56 00) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZl'nde saat 18.30'da AlperMaral'ın 'Modern Müziğin Başkalan 1' Hans Werner Henze söyleşisi. (0 212 292 06 55) • JAZZ STOP'ta saat 23.30'da Erkin Koray'ın konseri. (0 212 252 93 14) • DÜLONEA ODA'da saat 21 OO'de Radio Days 'Beats on visuals' tanıdık sinema sahneleri üzerine doğaçlama performans, saat 21 30da Krek Tiyatro Topluluğu'nun 'Adamlar' adlı oyunu ve saat 22.30'da Radio Days 'Iive'. (0 212 245 10 71) 1. AFM FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN • AFM l'de saat 12.00'de KnutErik Jensen'in 'Soğuk& Çılgm', saat 15.00'te Nisha Ganatra'nın 'Hint Usulü Patianuş Mısır', saat 19.00'da Cesc Gay'in 'Nico ve Danni', saat 21.30'da CoryMcAbee'nin 'Amerikab Astronot' fihnlerinin gösterimi. (0 216 454 15 55) • AFM 2'de saat 12.00'de Noam Gonick'in 'HeyMuthı!', saat 15 00 te Wisit Sasânatiengın 'Kara Kaplanın Gözyaşlan', saat 19.00'da Christopher Nolan'ın 'Takip', saat 21.30'da Kristian Levring' in 'Kral Yaşıyor' fıknlerinin gösterimi. (0 216 454 15 55) • AFM7'de saat 16.00'da 'Fümlerden Ahnblarla Bağunsız Sinema: Duruşbn, Olasıhklaru Sorulan' konulu sohbet. Katılımcılar: Fatih Özgüven, Tül Akbal, Tuna Erdem. (0216454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle