Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 HAZİRAN 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15
Ünlü Geoıge Onvell klasiğinden perdeye uyarlanan "Hayvan Çiftliği", romara kadar çarpıcı olamıyor
Birkaç yıl önce
sevimU
;
'Babe"
filmhleçıkjş
yapan Ingiliz
yönetmen
John
Stephenson'un
"Hayvan
ÇiftfiğTnde
tümhayvanlar
dijital efektler
sayesinde kırk
yılbk ovuncu
gibirol
kesiyoriar.
Bütün hayvanlar biHeşhı!
Animal Farm / Yönetmen: John
Stephenson / Senaryo: AJan
Janes, Martyn Burke / Kamera:
Mike Brewster/ Müzik: Richard
Harvey / Dijital görsel efektler,
animasyon: Jim Henson, Cinesite /
Oyuncular:
Pete Postlethvvaite, Alan Stanford
/ Ingiltere 1999 (özen Film)
George OnveU'in, sosyalist
sistemi hicvettiği, yanm yüzyıl-
dır klasiklere kanşmış ünlü ro-
manı "Hayvan Çiftiiği''nde, öz-
gürlük ve eşıtlik amacıyla, insan
sömürüsüne başkaldınp devrim
yaparak yaşadiklan çiftliği ele
geçiren at, domuz, köpek, koyun,
keçi. vb. gibi hayvanlann müca-
delesi \e kendi aralanndaki çe-
kışmeler anlatılır. bilindigi gibi.
1999'da, lrlanda'da, kukla ustası
Jim Henson un yarattığı hayvan
karakterleri ve dijital görsel e-
fekt-animasyon becerisiyle,
John Stephenson'un yönetmen-
liğinde. televizyona çekilmiş
"Hayvan Çiftliği", Onvell'in Sta-
lin düzeninı yeren ünlü romanın-
dan yapılan bir uyarlama. Ne ya-
zık ki beklentileri boşa çıkaran,
kaba saba bir uyarlama olmuş.
Filmde komşusu Pilkington'a
(Alan Stanford) borçlanmış, ça-
resiz, ayyaş çiftçi Jones'un (Pe-
te Posdethvvaite, komşu kansıy-
la kaçamak yapan bir rolde yıne
epeyce çalışıp çabalamış) sahibi
olduğu çiftlikte, ayaklanmayı
başlatan, yaşlı, bilge domuz Ko-
ca Reis'in ölümünden sonra kı-
sa zamanda iktidann tadını alan
akıllı domuz Napolyon'un ön-
derliğinde, yeni bir düzen kuru-
luyor ve giderek 'bazılannın di-
ğerierinden daha eşh olduğu', ın-
sanlannkinden farksız, yozlaş-
mış, acımasız birbaskı rejimi or-
taya çıkıyor. Rakibi gördüğü,
genç domuz Kartopu'nun ayağı-
nı kaydıran, viski bağımlısı Na-
polyon, komşu çiftçi Pilking-
ton'la işbirliğine girişiyor. Vs,
vs..
Keskin inişlerle çıkışlarla do-
lu, 47 yıllık, hıziı bir yaşam sü-
ren, maceraperest yazar George
Onvell, 1940'lann başlannda B-
BC ıstihbarat servisinde çalıştı-
ğı dönemde toplumcu düşünce-
lerinden çark edip nerdeyse uzun
yıllaröncesinden geleceğı gören
bir yaklaşımla, yergi türünde
yazdığı, nihilist, ütopik ve sem-
bolik öğeler taşıyan "Animal
Farm-HayvanlarÇiftliği'' (1945)
ve "1984" (1949) gibi eleştirel
romanlannda, SSCBde uygula-
nan sosyalızmin bireyi-kitleyi
köleleştiren, yozlaşmış bir yöne-
tim biçimı olduğunu vurgular,
bilindigi gibi. Gitgide keyfı, bas-
kıcı bir yönetime kayan, sümük-
lü, bakması güç isteyen, iğrenç
bir şekilde karşımıza getirilen
domuz Napolyon'un Stalin'in
eleştirisi bir karakter olduğu apa-
çık, votkanın yerini viskinin al-
dığı. Tek bayuüu, karikatür dü-
zeyinde işlenmiş karakterleri,
Ian Holm, Paul Scofield, Pete
Postlethwaıte, Julia Ormond, Pe-
ter Ustinov, Kelsev Grammer,
Patrick Stewart gıbı ünlü oyun-
culann seslendirdiği filmde, Or-
\Aell'in keskin yergısi, kasvetli,
şamatacı ve grotesk 'birperima-
safa'na dönüşüyor Daha çok ye-
tişkinlere yönelik bir masal.
Şirin bir domuzcuğun serü-
venlerinı aktaran, birkaç yıl ön-
cesinin sevımli "Babe" filmiyle
anımsadığımız yönetmen John
Stephenson, bu kez televizyon
için kotanlmış, vasat bir uyarla-
ma imzalamakJa yetinmek duru-
munda kalmış. Yine de örneğin
Steven Seagal aksiyonu "Exit
VVounds-Kurşun" gibi bir Ame-
rikan filmine rahatlıkla tercih
edilebilir "Hayvan ÇiftüğL"
- • • * -
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Tadı hoş bir Paella...
Ispanya iç savaşta. Solcu Cumhu-
riyetçiler'le faşist Franko yandaşla-
n çarpışıyor. Madrid, faşistlerin elin-
de, Barcelona Cumhuriyetçiler'in.
Bugünkü Real Madrid ile Barcelo-
na fiıtbol takımlan arasındaki çekiş-
mede bile o yıllann izleri vardu-. Fa-
şist Franko yönetimi ile Hitler Al-
manyası arasmda ortak bir film yap-
ma projesi geliştirilir. Amaç, sanat
alanuıdaki işbirliği yoluyla propa-
ganda yapmaktır. Projenin sahibi de
in. Reich'ın propaganda Bakanı
Göbbels'tir. Madrid stüdyolannda
çalışan bir Ispanyol sinema grubu
filmi çekmek üzere Berlin'e gelir.
Buradaki UFO stüdyolannda çekim
yapılacaktn-. Ama Göbbels'in ilk işi,
filînin çekimi değil, güzel Ispanyol
oyuncusu Macarena'yı kendi yakın
çekim planına almak olur. Macare-
na (Pendope Cruz) Berlin'e gelmiş-
tirama aklı Ispanya'da hapse atılmış
olan babasmdadır. Aslında o bir
Cumhuriyetçi'nin kızıdır. Ispanyol
sinema grubunun öteki üyeleri fa-
şizme yandaş görünseler de ashnda
oradaki kanşıklıktan kaçmışlar, Al-
manya'da bir film çekimi süresince
savaşın dışında kalmayı amaçlamış-
lardır. Ama düşündükleri gibi olmaz.
Savaş Almanya'da da Yahudilere
karşı yapılan zulümle yaşanmakta-
dır. AÎmanlann sert, katı, zalımce tu-
tumlan hepsini irkiltir. Bu arada
Göbbels'in Macarena'ya 'kendi
evinde kalması' önerisi. bu konuda-
ki kararlı ısran ortalığı kanştınr.
Çünkü Ispanyol yönetmen Blas, Ma-
carena'nın âşığıdır ama Ispanya'da-
ki eşı ve çocuklan nedeniyle açıkça
sahip çıkamamaktadır. Ispanyol eki-
bi de kendi içinde kıskançhklan, re-
kabetleri, erkek-kadın ılişkileri ile
bir sanat grubunun duygusal iniş çı-
kışlannı yaşamaktadır. Alman erkek
başrol oyuncusunun eşcinsel oldu-
ğunun anlaşılması, Ispanyol erkek
başrol oyuncusuna kur yapması da
soğuk duş etkisi yapar. Ispanyol eki-
binin erkek ve kadınlannı Alman
saldınsmdan koruma çabalan da ya-
şanan savaşın başka bir yönünü oluş-
turur. Film. komedi ağırlığı taşısa da
yer yer dramatik sahnelerle duygu-
sal öğeler öne çıkmaktadır. Faşistle-
rin iç yüzünün (saldırganlık, kadına
utanmazca düşkünlük. eşcinsellik,
bütün bunlara göz yumucu karakter-
sızlık gibi) ortaya konmasına aşın
önem verilen bu anti-faşist film yer
yer inandıncıhğını yitirse de asd me-
sajını izleyiciye iletmektedir. Casab-
lanca'dan aktanldığını düşündürten
finali de ilgi çekmektedir.
Sinema-Tarilı buluşmasında 'En
1yi FflmÖdülü'nü alan film, ortalar-
da gezinen düzeyine karşın seyri
zevkli bir yapım. Yönetmen Fernan-
doTrueba'nmyönetiminde 1998 yı-
Imda Ispanya yapunı 'Rüyalann Kı-
a\ tadı hoş bir 'Ispanyol PaellasL'
HoHywood'a transfer olan Pendope Cruz "Rüyalann Kızı"ııın lokomotifî.
HoUyvvood'daki
efsanevi Fonda
klanının en genç
o>uncu üyesi
Bridget Fonda'nın
da arük eskisi
kadartaze
olmadığı göze
çarpıyor,
"Milo'nun
Doğumu"nda.
Artık doğmak istiyorDoğurmaya hazırlanan, kafası
çok kanşmış, sorunlu, hamile bir
genç kadın Elizabeth (Bridget Fon-
da). Bir dediğini ikiletmeyen, se-
vecen bir kocası (Campbell Scott),
sık sıktelefonlaştığı bırannesı var,
ama babadan yana dertli.
Birinci sınıf bir serseri olan ba-
basınca vaktiyle terk edilip baba
sevgisinden yoksun bir çocukJuk
geçirmiş, ona hem analık hem ba-
balık yapan annesi tarafmdan bü-
yütülmüş ve iyi bir anne olacağın-
dan. anneliği layıkıyla kıvıracağın-
dan da kuşkulu.
Öte yandan iskambil falı açma-
da usta, büyümüş de küçülmüş ha-
valı küçük Milo (Anton Yelchin)
yukarda, cennette doğmayı bekle-
yen çocuklardan biri ama yozlaş-
mış, kargaşa içindeki, kirli bir dün-
yaya doğarak yeryüzünde yaşama-
yı henüz kabullenmiş değil. Her
renk ve ırktan, takım elbiseli, temiz
çocuklarca uluslararası büyük bir
şirketmişçesine yönetilen, sisler
içindeki bir kapıdan dünyaya açı-
lan cennette, yeniden hayata dön-
mek isteyen, "orta kat sakinlerin-
den", "uyanık ruh" Elmore (Al-
bert Finney) var bir de, Milo'yu
"doğmaya" ikna ederek dünya yol-
culuğunda ona kılavuzluk yap-
makla görevlendirilen.
Ünlü bir koreograf babanın oğ-
lu olup 1989'da eski tarz bir dans-
soygun filmi "Tap"la yönetmenli-
ğebaşlamış, "DennisTheMenace-
Afacan Dennis"le 1993'te adını
Delivering Milo /
Yönetmen: Nick Castle /
Senaryo: Diane Wagman,
David Hubbard / Kamera:
Willy Kurant / Müzik.
Craig Safan / Oyuncular:
Albert Finney, Bridget
Fonda, Campbell Scott,
Anton Yelchin, /ABD
2000 (Özen Film)
duyurmuş, bağımstz kökenli Nick
Castk'ın bugün gösterime giren
"Milo'nun Doğumu", işte bu üçlü-
nün paralel anlatımla verilen, fi-
nalde kesişen öyküsünü hikâye
ediyor.
Meleklerin yeryüzüne indiğı,
kahramanlann ruhlara kanştığı, hi-
kâyesi cennette geçen fılmlere öte-
den beri düşkün Ffollywood sine-
masından gelen yeni bir fanteziy-
le daha karşı karşıyayız. "Milo'nun
Doğumu". bıze genelde birtakım
kJışelere dayanarak cennete "ba-
kan" Hollyvvood sinemasının
"Soft" merceklerle cenneti bır sis-
ler-puslar anaforunda gösteren o
beylık filmlerini anıştırdı. Melek-
li-cennetli filmlerden, görsel ba-
kımdan hemen akJa gelen ılk ör-
nek, MichaelPo»eD-EmericPress-
burger'ın "Stanvay to Heaven"
(1946) klasiğindeki, renkli dünya-
dan siyah beyaz cennete çıkan ve
bitmek bihneyen merdiven görün-
tüleridir belkı de. Çok daha yeni
sayılacak, 1987 yapımı Abn Ru-
dotph filmi "MadeinHeaven"day-
sa cennet bu dünyadan çok daha
hoş tasvir edilir, huzur. huriler, hur-
malar arasmda. Cennetlik eylem-
lere ilişkin Hollywood filmlerinin
bazılannda göksel davalar ele alı-
nırken bazılannda da doğacak ço-
cuklann hazırlanması çevresinde
dönüp dolaşılır bite\iye, bu film-
deki gibi.
Nick Castle'ın alçak gönüllü, ru-
hani bir duygusal komedi deneme-
sinden öteye geçemeyen filminde
beklendiği üzere. cennet otoritele-
ri iyilik saçarken yeryüzüne inip
fırsatlar ülkesi ABD'nin ve New
York'un nimetlerini keşfeden kah-
ramanlanmız da alışümış numara-
lannı sergiliyorlar tabii ki. Albert
Finney abartılı oyunuyla tam bir
şaklaban gibi, koruyucu melek El-
mor da, doğumu bekleyen anne
Bridget Fonda'yla koca Campbell
Scott durumu idare ederken küçük
Milo'daki Anton Yelchin. antipatik
%'e yanlış bir seçim gibi geldı bize.
Temasmdan anlatımına kadar kli-
şelerden geçilmeyen, kırpıntı boh-
çasından farksız, önemsiz bir film
sonuçta, "MDo". Yıllann Jennifer
Ann VVarren'ıysa işveli, cilveli,
geçkin taze kompozisyonuyla akıl-
da kalıyor.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Siz Bu Satırları Okurken
Siz bu satırlan okurken biz Hakkâri'de olacağız.
Altmış sanatçı beş gün süresince Hakkârilılerin
küitürel susuzluğunu bir nebze olsun gidermeye
çalışacak. Söyleşiler, tiyatro, film gösterileri birbi-
rinı izleyecek. Geçen yıl, kapalı spor salonuna gi-
remeyen kitleler, bu yıl daha rahat izleyebilecek,
stadyumda yapılacak konserleri. Valiliğin ve em-
niyetin de geçen yılki gerginliğın yaşanmaması
için elinden geleni yapacağı anlaşılıyor. Hepsıyle
olumlu bır diyalog içindeyiz. Ama Kültür Bakanlı-
ğı'ndan çrt çıkmıyor. Belediyenın yardım talebi hâ-
lâ yanıtsız. Projenin başında Vecdi Sayar var di-
ye mi acaba bu suskunluk?
Bu durumda, iş gene kedilere düştü. Projeyi
gerçekleştirebilmek için farklı alanlardan sanatçı-
lar ve sanat dostları el ele verdi. Hakkârili sanatçı
Mustafa Erdoğan ("Sultans ofthe Dance "in ya-
ratıcısı), projenin başlangıç bütçesini kendi cebin-
den sağladı. Matbaa işlerini Özdemir Korkmaz
(Graphis), tasanmı Yetkin Başanr (Bek Tasarım),
ulaşımı TÜRSAB ve Yurtiçi Kargo üstlendi. Ram-
data ve Şenler Otel kısmen de olsa destek verdi-
ler. Edip Akbayram, Teoman, Rojin kendılerı üc-
ret almadan, yalnızca orkestra elemanlarının üc-
retlerinı alarak katılıyortar konserlere. Özen Film,
Plato Film, Monad Film, Film Pop, İSR, Umut Sa-
nat Ürünleri birer filmlerini ücretşiz sağlıyorlar. Iz-
lem Intemational basın takibini, Özdem Petek (P-
PR) tüm organizasyonu bir kuruş karşılık bekleme-
den üstlenmiş durumda. Ahmet Telli, Bejan Ma-
tur, Şükrü Erbaş gibi değerli şaırlerimız, Can
Dündar, Cüneyt Ozdemir gıbı sinema ve televiz-
yon dünyamızın yenilikçi yaratıcıları ile birlikte gi-
diyoruz Sümbül Dağı'nın eteklerıne. Hakkârılılere
bir şeyler vermek ve onlardan bir şeyler öğrene-
bilmekiçin...
Hakkâri'de fotoğraf sanatçısı dostlar isa Çelik,
Özcan Yurdalan, Ergün Turan beş gün süresin-
ce yoğun atölye çalışmalan gerçekleştırecekler.
AJiye Uzunatağan tiyatro sevdalısı gençlerle bir
atölye yapacak. Murat Morova plastık sanatlar,
Semih Poroy karikatür, Orhan Alkaya şiir, Muh-
sin Kızılkaya ve Hasan Öztoprak edebıyat atöl-
yelerinde buluşacak gençlerle. Hakkârili dostlar,
konukların bir bölümünü evlennde ağırlayacaklar.
Ama bütün bu desteklere karşın altı mılyarlık bir
açığımız var... Merak ediyorum, "Vaza Merhaba"
partilerine milyonlarca dolar harcayan zengınleri-
mizin yüreği sızlamıyor mu bu gerçek karşısında?
"Aferin, çok güzel işler yapıyorsunuz!" demenin
dışında somut bir katkı sağlamayı düşünen yok
mu?
özel sektörün durumu böyle. Bir de devlet ci-
hetine bakalım. Devletin yapması gereken bir kül-
tür seferberiiğini birkaç kişi insanüstü bir gayret-
le götürmeye çalışırken Kültür Bakanlığımız ne dü-
şünüyor acaba? Anadolu'yu kültür ve sanatla bu-
luşturmaya çalışan bu sivil inisiyatifi hayretle ve
kuşkuyla izlemekten başka yapacağı bir şey yok
mu? Iki yıl önce naçiz kulunuzu Hakkâri'ye tayin
ederken "Orası da önemlibirilimiz, oranın da böy-
le bir kültür insanına ihtiyacı var!" demişlerdi Sa-
yın Bakan. Eğer iyi niyet söz konusu olsaydı, "8u
;ş/ere bizim katkımız ne olabilir" diye soracak bir
devlet görevlisi çıkardı bugüne kadar dıye düşü-
nüyorum. Bilmem yanılıyor muyum?
Ya Hakkâri Beledıyesi'nı, bırakın kültür alanlan-
na destek vermeyı, maaşlarını ödemekten yoksun
bırakan Içişleri Bakanlığı yetkilileri ne düşünürder-
siniz?
•••
Söz Içişleri Bakanlığı'ndan açılmışken son gün-
lerde epey fırtına koparan bir konuya değinmek is-
terim. Sevgili dostum Oktay Ekinci'nın başkanı
olduğu TMMOB Mımarlar Odası'nın, eskı Içişleri
Bakanı Sadettin Tantan'ın gerek eskı Fatıh Bele-
diye Başkanlığı döneminde ve gerekse bakanlık
görevi süresince, ülkemizin tarih, kültür ve doğa
değerierinin korunması ve yaşatılması yönündeki
çabalarını, "örnek bir kamu yönetıcisi" kimlığini
değerlendirerek kendisine ülkemiz mimarfığı adı-
na "Küitürel Mirasa Duyarlılık ve Mimarlığa Kat-
kı" ödülü vermesi tepkılere yol açtı.
Doğaldır. Sivil topluma deger veren ve işbirliği-
ne giren kamu yöneticisi yadırganır ülkemizde. Bir
buçuk yılda otuzdan fazla kentte belediyelerin,
valiliklerin ve STK'lerin restore ettikleri tarihı yer-
lere toplam 1 trilyonu aşkın para yardımı aktaran
bir ıçişleri bakanı ve ona hak ettiği ödülü veren bir
meslek kuruluşu, olsa olsa suçlanır... Çünkü "Bır
başkadır benim memleketim"...
vecdisayar(â yahoo.com
Hou Hanru Istanbul'a geliyor
•Kültür Servisi - Osmanlı Bankası'nuı kurma-
ya hazırlandığı güncel sanat merkezinin kapsa-
mında, Paris'te serbest küratörlük ve eleştır-
menlik yapan Hou Hanru Fransız Kültür Mer-
kezi'nin katkılanyla Istanbul'a gelecek. Hanru
12 Temmuz perşembe günü saat 18.30'da Os-
manlı Bankası'nın Beyoğlu binasında, 'Küra-
törlük Etkinlikleri ve Şehir' konulu bır konfe-
rans verecek. Hanru konferansta, Şangay Bi-
enali ve 'My Home Is Yours, Yours Home Is
Mine 'gibi projelerinden örnekler verecek.
Hanru, 'şehir gerçeğiyle nasıl yüzleşileceği'ni
sanatçı gibi küratörün de sorgulaması gerek-
tiğini savunuyor.
BUGÜN
• NÂZCVIKÜLTÜREVİ'nde saat 15.00'te
A.Tarkovski'nin yönettiği 'Andr^Rublev'
başlıkh fihn gösterilecek. (245 04 81)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da 'BeUd' ısimli fihn izlenebilir.
(244 44 95)
• CEMtL TOPUZLU AÇIKHAVA
TtYATROSU'nda Uluslararası Boğaziçi
Festivali kapsamında saat 21.30'da Flamenco
Night isimli gösteri yer alacak. (335 93 35)
ISTAHBULMÜZteFEgTtVAÜ'NDEBUGÖnTj
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.30'da Santa Cecilia Uhısal Akademisi
Orkestra ve Korosu'nun konsen yer alacak.
(454 15 55)