Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURfYFT 13 HAZİRAN 2001 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Mariella Devia'ya göre şarkı söylemek için sadece ses yetmiyor, tutku ve kararlılık da gerekli
Operanın etkisi sürüyor
SE\İLAV KOÇOĞLU
29. Uluslararası Istanbul Müzik Fes-
tivali'nin açılış konseri önceki akşam
Aya frini de gerçekleşti, 'İtalyan Vîr-
tüözleri' ve soprano Mariella Devia.
izleyenlere etkileyici bir Rossini ak-
şamı yaşattılar. Mariella Devia, ope-
ra dünyasında 'belcanto' eserlerini ba-
şanyla yorumlamasıyla ünlü bir isim...
De\ ia ile ağırlıklı olarak şarkıcılık ve
ünlü besteci Rossini üzerine bir söy-
leşi yaptık.
- 'Belcanto' türünden bahseder mi-
siniz?
MARİELLA DEVIA - Belcanto gü-
zel şarkı söylemek anlamına gelir. Se-
sin gücünü ön plana çıkarmadan me-
lodik. gösterişli gırtlak hünerlerine
dayanarak söylenen, aryalardan olu-
şan, 17. yüzyılda ortaya çıkan bir ope-
ra türüdür. Özellikle bu türü temsil
eden besteciler olarak Rossini, Belli-
ni ve Pueciniyı sayabiliriz.
- Şarkı söylemek sizin için ne ifade
ediyor?
DEVIA - Kelimelerle ifade edeme-
yeceğim kadar önemli. I6 yaşında
şarkı söylemeye başladım ve eğerböy-
le bir sesim olmasa devam edemez-
dim. Ama sadece sesinizin iyi olma-
sı yeterli değil bunun yanında tutku
ve kararlılık gerektiriyor.
- Programınız İstanbullu müzikse-
veriere bir Rossini akşamı yaşatmaya
yöneükti. Rossini'nin müziğinden bah-
seder misiniz?
DEVIA - Rossini sadece benim için
değil, herkes için önemli. Onun bize
bıraktığı eserler o kadar öğretici ki
her seslendirilişinde ayn bir şey öğ-
reniyorsunuz. Bu eserler, bütün dö-
nemlerı içerdiği gibi aynı zamanda
SHMHI 29.utUSlARARASI
«"»»ÎT İSTANBUl
ran MÜZJK FfSTİVAÜ
ir
zanıanlar başlı başına
bir popüler kültür
öğesiydi. Günümüzde
de etkisi sürüyor ve
yok olacağını hiç
düşünmüyorum. Güzel
eserler üreten genç
sanatçılar ve salonlan
doJduran müzikseverler
bunu doğruluyor.'
ileriye de dönük. Rossini "nin opera dj-
şındaki enstrüman müzıği, özellikle
de oda müziği eserlen çok önemlidir.
-Repertuvannızdayeralan 'Müzi-
kal Akşamlardan 8 Şarkı' hakkın-
da neler söyleyebilirsiniz?
DEVIA-Bu parçalar fazla derinlik-
li görünmeseler de aslında çok etki-
leyiciler. Sosyal içerikli, günlük ha-
yattan izler taşıyan, ama kesinlikle
üzücü olmayan tatlı, neşeli aryalar.
Zaten Rossini'nin müziğinin temel
özelliği de budur.
- Opera şarkıcıhğının ve operanm bu-
gün geldiği noktayı geçmişe göre nasıl
değerlendiriyorsunuz?
DEVIA - Bu soru her kuşaktan sa-
natçıya sorulur ve her seferinde geli-
nen noktanın parlak olduğu söylenir,
doğrudur da. Opera bir zamanlar baş-
lı başma bir popüler kültür öğesiydi.
Günümüzde de etkisi sürüyor ve yok
olacağını hiç düşünmüyorum. Zaten
çahşıp güzel eserler üreten genç sa-
natçılar ve salonlan doldurup ilgi gös-
teren müzikseverler benim bu görü-
şümü doğruluyor.
-Riccardo Muti ve Zubin Mehta
gibi önemli orkestra şeflerhle çalış-
mak nasıl bir duygu; hangisi sizi da-
ha çok etldledi?
DEVTA-Bu konuda aynm yapmak
zor. Onlargibi çok önemli insanlarla
çahşmak benim için büyük bir şans ve
onur. Bana çok şey öğrettiler; farklı
bakış açılan, bilgiler ve en önemlisi
de tecrübe kazandırdılar.
- Modern müzik anlayışı ve deva-
mında, şarkı formundan iyice uzalda-
şıldığuıı görmekteyiz. Bu konuyu na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
DEVIA - Evet formlar değişiyor ve
yeni bir anlayış geliyor, ama ben ken-
dimi doğru ifade edebileceğime inan-
madığım için şarki yapısmdaki bu ye-
niliklerle pek ilgilenmiyorum ve re-
pertuvanma bu tarz şarkılan almıyo-
rum.
- Biriikte sahne akfağınızltahan Vlr-
tüözleri hakkmda neler söyleyeceksi-
niz?
DEVIA - Italyan Virtüözleri ile ilk
defa çalışıyorum, ama onlann ne ka-
dar prestijli olduklarını ve nasıl bir
kariyere sahip olduklannı biliyorum.
Onlar bunu çok çalışmalanna borçlu-
lar ve benim de onlara uyum sağla-
mak ve programıma konsantre ola-
bilmek için çaba sarf etmem gereki-
yordu. Bunu da başardım sanınm. Devia, 'İtaJyan VTrtüÖTİeri' sayesinde tecrübe kazandığmı sövlüyor.
AnthonyOuinn'lnbaşroloynadığısonfllml 'SevenServantsınyönetmenlDaryusSkohof.ünlüoyuncuyuanlatıyor:
anat için gerekli ışığı yakalamıştıSELAMİ tlNCE
KÖLN - Berlin'de yaşayan Iranlı Daryus Sho-
kof, AnthonyOuinn'in son oynadığı 'Seven Ser-
vants' adlı filmin yönetmeni. Yapıt aynca bu-
güne dek 40 kadar festivale katılmış olmasına
karşın Ouinn'in henüz beyazperdede gösteril-
meyen tek filmı. Yapımcılığını Türkiye'de öğ-
renim gören Iranlı genç sinemacı FaisFarzan'ın
üstlendiği 'Vejetaryen Drakula' filminin hazır-
lıklanyla ilgilendiğini belirten Shokof'İa Qu-
inn üzerine konuştuk.
- Anthony Quinn, Mcksikalı bir anne ve tr-
landalı bir babadan dünya\a geldiği hakk Zor-
ba'yı oynadıktan sonra Akdenizliler tarafindan
"bir Akdenizli" olarak algılandı. Siz sanatçt-
yı yakından tanıyan biri olarak bunu nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz?
SHOKÖF - Anthony Ouinn'in en büyük gü-
cü halktan biri olmasındaydı. Topluma ve in-
sanlara yabancılaşmamıştı. Yüz ifadesi insanla-
ra yabancı gelmiyordu. "Bizden biriydi" yani...
lnsanı bu denii iyi oynaması, aslında içinde olan
cevheri unutmamasındandı. Ouinn, dünya insa-
nıydı ve dünya insanıru yansırmaya çalışıyordu.
0 denli büyük bir sanatçı olup da bu denli halk-
la iç içe olmak her sanatçıda görülmez. Onda çok
güçlü bir ışık vardı; sanat için çok gerekli olan
ışığı yakalamıştı. Anthony Quinn'in Akdenizli
kahramanlan oynarken onlardan çok şey öğren-
diğini ve etkilendiğini de düşünüyorum. Hem çok
şey verdi hem de çok şey aldı. Anthony Quinn.
Amerikan piyasalannda olup da kötü etkilenme-
yen tek büyük sanatçıdır.
- Peki Anthony Quinn'e başrol vennek akb-
2Tlnthony Quinn'in en büyük gücü
halktan biri olmasındaydı. Topluma ve
insanlara yabancılaşmamıştı. Bizden
biriydi... lnsanı bu denli iyi oynaması,
aslında içinde olan cevheri
unutmamasındandı. Dünya insanıydı ve
bunu yansıtmaya çalışıyordu. Onda çok
güçlü bir ışık vardı; sanat için çok
gerekli olan ışığı yakalamıştı.'
nıza nereden geldi? Ona göre mi bir senaryo
yazdmız, yoksa senaryoyu ondan daha iyi oyna-
yacak kinıse yok muydu?
Hep düzen dışırollerioynadı
SHOKOF- Anthony Quinn, oyunculuğa baş-
Iadığı andan itibaren düzen dışı biriydi ve dü-
zen dışı rolleri oynadı. Amerikan filmlerinden
çok, dünya filmleri çekti. Ben de kendimi dün-
ya sinemacısı olarak gördüğüm için, bu film-
de ya Marlon Brando'yu ya da Quinn'i düşün-
müştüm. Quinn'le çahşmak mümkün oldu. Bu
film Quinn'e çok uygundu, rol yapmasına ge-
rek bile kalmadı. Filmi biliyorsunuz, 100 ya-
şında çok zengin bir adamın son 10 günü. Adam
öleceğini biliyor ve yaşamın anlamı, ölüm, in-
sanlık vb. konularda 10 günlük felsefi bir se-
riiven yaşıyor. Yanında da hepsi ayn ırklardan
başka insanlarvar...
- Anthony Quinn bu fibni kendini oynamak
için kabul etti diyebilir misiniz? Yaşamla ve
ölümle son hesaplaşma yapmak için...
SHOKOF-Zaten Anthony Qumn bu film çe-
kilirken başrol oynadığı son film olduğunu bi-
liyordu. Aslında bu film onun yaşamının da
tekrar filme alınması oldu. Yaşamla ve ölümle
bir tür hesaplaşması da diyebiliriz tabii... Ben-
ce bu rolü kendine çok yakın bulduğu için de
kabul etti. Film bir açıdan daha önemli. Ant-
hony Quinn, yaşamı boyunca hep farklı kültür-
lerden ve ırklardan karakterleri canlandırdı. Bu
filmde de kendisinden genç her ırktan birer ki-
şi oynadı. Sanki bu, genç Quinn'in temsil etti-
ği karakterlerin hepsinin sahnede buluşmasıy-
dı. Aynca, dünyada yeniden hortlayan ırkçılı-
ğa karşı da bu film bir cevaptır. Farklı ırklar-
dan farklı insanlann biriikte olmalan, Quinn'in
hep özlediği bir şeydi zaten. Quinn, temsil et-
tiği karakterlerden yalnız başına hiçbiri değil-
di ama, hepsinden de bir parçaydı. Hepsinin
toplamı ama, hiçbiri de diyebiliriz. lşte bu film-
de böyle bir hesaplaşma da vardı.
Anthony Quinn bu film çekilirken (1995 'te)
filmin sinemalarda büyük işler yapacağına inan-
mıyordu. Çünkü o dönemde bu tür filmler çok
iş yapmıyordu. Ancak sanatçı, 2000 yılından son-
ra filminin değerleneceğinı, yeniden konulu
filmlere dönüş yapılacağını biliyordu.
- Üzerinde çalıştığınız yeni bir film var mı?
" SHOKOF- Yaklaşık altı aydır 'VejetenanDra-
kula'nın hazırlıklanyla uğraşıyorum. Çok ge-
niş ünlü sanatçı kadrosu var. Amenkah birçok
sanatçı filmde yer alacak. Almanya'nın tanın-
mış sinema sanatçısı Heike Makasch \ e Türk
sanatçı Erdal Yıldız da oynuyor. Bu film. Ant-
hony Quinn'in başrol oynadığı felsefi içerikli
Seven Servants'tan çok farklı.
Victor Hugo'nun mirasçılan, Fransız yazar François Ceresa'yı işgüzarlıkla suçladı
Sefifler'in devamına dava
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
İstanbul'da Bir Ziirafa'
Sunay Akın, yazdığı şiirlerden çok kent kent, okul
okul gezip bunlan dınleyıcilere seslendirdiği toplan-
tılardaki konuşmalarıyla tanınıyor.
Birçok toplantıya biriikte katıldık.
Hep kısa, çarpıcı şMer yazdığından, bunları oku-
madan önce ilginç öyküler anlatır, dinleyenlerin ilgi-
sini topladıktan sonra da şiirler okurdu.
Şairler ve şiir üzerine pek çok ilginç öyküyü, bir-
iikte katıldığım toplantılarda ondan duymuşumdur.
Bunlardan bırı de Müslim Çelik'e ait: Gençliğinde
bir süre boksörlük yapmış Müslim. Ancak yapılı ve
güçlü kuvvetli olmasına karşın şair yüreği taşıdığın-
dan rakiplerine vuramaz, hep dayak yeımiş. Sonun-
da boksu bırakıp yalnızca şiirlerinde adam dövme-
ye karar vermiş.
Bu anlattıgı ilginç öyküler, Sunay Akın'ın kısa sü-
rede çok aranan, okullardan, derneklerden sürekli
yeni çağrılar alan bir konuşmacı olmasına yol açtı.
Zamanla bu öyküleri yazıya dökmeye, kitaplar
oluşturmaya başladı. Şu günlerde bu tür kitaplan-
nınaltıncısı olan 'İstanbul'daBirZürafa"(ÇınarYa-
yınlan) yayımlandı.
Bu kitaplarıyla deneme türünde de ürünler veren
bir yazar olarak görüyorum Sunay Akın'ı. Deneme
yazınımızda da Salâh Birsel'in çizgisine bağlıyorum
yazdıklarını. Onun gibi kimsenin bilmediği ya da
unutulmaya yüz tutmuş eski, ilginç olaylan bulup or-
taya çıkanyor, onlara güncel anlamlar, çağnşımlaryük-
lüyor, bir tür yeniden kullanıma sokuyor.
Salâh Birsel, denemelerini odasında yazar, kitap
olarak yayımlatır, oldukça da yaygın bir okur kitlesi-
ne ulaşırdı.
Sunay Akın, yazdıklarını yayımlamakla kalmıyor,
bir de dolaştığı yerlerde bunlan anlatıyor. Ardından
da binlerce dinleyici, okuyucu koşturuyor.
Bu eylemin edebiyatın geniş yığınlara ulaşması yo-
lunda önemli bir çaba olduğuna inanıyorum.
İstanbul'da BirZürafa'da neler anlatılıyor?
Kitaptaki yazı başlıklarında kımı hayvan adlan ge-
çiyor. Bunlara bakıp o hayvanlara ilişkin öykülerle kar-
şılaşmayı bekleyebilirsiniz.
Gerçekten de zürafalar, geyikler, gergedanlar, as-
lanlar, pelikanlar, ayılar, güvercınler, develer, atlar,
balıklarla dolu sayfalar. Ne ki Nuh'un Gemisi'ni an-
dıran bu hayvanlar topluluğunun yollan hep insana
ilişkin öykülerle kesişiyor. Kimi zaman sıradan, kimi
zaman tanıdık insanlarla karşılaşıp başlanndan ge-
çen birbirinden ilginç öyküleri okudukça düşünme-
den edemiyor ınsan: Yeryüzü! Nasıl da biriciksin. In-
san! Nasıl da biriciksin ve nasıl ınanılmaz birtansık-
sın!
Bugüne dek Sunay Akın'ın bir konuşmasını izle-
mediyseniz, bir kitabını okuyun. Yeryüzünün şaşır-
tıcı durumlarına, yazarın insanı öne çıkaran, yücel-
ten yaklaşımlarına ne denli yakın ya da uzak oldu-
ğunuzu ölçün. Belki siz de onun toplantılarında pe-
şinden koşan kalabalıklara kanşırsınız.
l
Gepçek Hikâye' için gösterim izni
• Kültür Senisi - Prodüksiyonu Idil Yapım
tarafindangerçekleştirilen, yönetmenliğini ''
Hakan Alak'ın yaptığı 'Gerçek Hikâye'
adlı film, Kültür Bakanlığı Denetleme
Komısyonu'ndan olumlu raporu aldı. 1999
yılında Ulucanlar Cezaevi'nde yaşanan ve 10
tutuklunun ölümüyle sonuçlanan operasyona
dışandan bir bakış sunan film, önümüzdeki
aylarda \'CD ve VHS olarak sinemaseverlere
sunulacak. 55 dakikalık bu orta metrajlı filmin
oyuncu kadrosu. Hadi Çaman dışında tümüyle
amatör oyunculardan oluşuyor.
Moe Joe, İSM Manastre'da
• Kültür Servisi - Türkiye'nin en eskı
elektrikli blues gruplanndan Moe Joe, yaz
boyunca hercumartesi saat 23.OO'ten itibaren
Istanbul Sanat Merkezi'nde. Manastre'da sahne
alacak. 1993 yjlında Feramerz Ayadi ve Vefa
Karatay tarafindan kurulan Moe Joe. daha
geleneksel bir çizgi izleyerek diger blues
gruplanndan farklı bir \olu tercih etti. 1996
yılında Istanbul Blues Kumpanyasf ndan
katılan Sarp Keskiner ve tlhan Babaoğlu ile
kadrosunu yenileyen grup, 1998 yılında Tuğrul
Aray ve 2001 yılında Ergin Özler'ın katılımı
ile son halini aldı. Moe Joe'nun ilk albümü,
'Chicago-lstanbul Mainline' adını taşıyor.
Yapı Kredi'de Hitit Konuşmalanı
• Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür
Merkezi'nde Hititlerle ilgili etkinlikler sürüyor.
Vedat Nedim Tör Müzesi'nde 'Boğazköy'den
Karatepe'ye: Hititbilim ve Hitit Dünyası'nın
Keşfi' sergisi devam ederken Sermet Çifter
Kütüphanesi Salonu'nda Hitit Konuşmalan
yapılıyor. Hitit uygarlığını sanat, dil, yazı ve
müzik altbaşlıklanyla tartışmayı hedefleyen
programda bugün saat 18.45'te Prof. Dr. Ali
Dinçol'un 'Eski Anadolu'da Yazılar ve Diller'
başlıkJı bir konuşması gerçekleşecek.
Oaude Lelouch'un 1995 >ılında yönettiği 'Sefiller* adlı filmde
Jean Valjean'ı, Fransız aktörJean Paul Beunondo canlandırnuştı.
Kültür Ser\isi-Dünyaca tanınmış ro-
man yazan VictorHugp'nun mirasçıla-
n. geçen hafta Fransa'da yayımlanan ve
yazann ünlü eseri 'SefiDer'in (Les Mi-
serables) devamı niteliğindeki 'Cosette
- Zamanın Ka>ıp Ha>alleri" (Cosette -
The Time of Lost Illusions) adlı roma-
nın Fransız yazan FrançoisCeresa ve ya-
yımcısına 410 bin poundluk tazminat da-
vası açrılar.
Taraflar arasmda bir anlaşma sağla-
namadığı takdirde 27 Haziran'da başla-
yacak olan dava hakkında Hugo'nun
mirasçılan bir açıklama yaparak dava-
yı yayımcı ve yazann elde ettikleri kir-
li paradan pay almak için değil, yasal hak-
lannı korumak için açtıklannı ifade et-
tiler. Mirasçılar, aynca eserin devamı-
nın yazılmasını da işgüzarhk olarak de-
ğerlendirdiler: "Victor Hugo, hikiyesi-
nin devamım yazmaya gerek görseydi
kendisi yazardı."
Hükümete çağnda bulunarak yazar-
larla eserlerini koruma amaçlı yasalann
gereğinin yapılmasını da isteyen miras-
çılar, tazminat konusu olan paranın sem-
bolik ve ahlaki bir anlam taşıdığını, ruh-
suz küresel kapitalizmin edebiyat değer-
lerini ne hale getirdiğini kanıtlamak adı-
na da ibret olacağını da eklediler.
Kitabın aynı zamanda gazeteci olan
ödüllü yazan Ceresa da 3 yılhk bir ça-
lışmadan sonra oluşturduğu kitaba yö-
nelik bu tepkilere cevap vermekte ge-
cikmedi: "Insanlann Victor Hugo'nun
aıusmı korumakistemelerini anlıyomm
ve eleştime karşı değilim. Fakat onlar-
dan kitabunı çöpe armadan önce en azm-
dan bir kere okumalannı beklerdim.
r>
Ceresa'nın avukatı Jean-Claude
Zylberstein da müvekkilini "Ceresa ede-
biyat miraslarunızdan birine saygı gös-
ternıek istedi. Esas, bazı müzikal ve dra-
ma uvarlamalan Hugo'nun eserierine
zarar verirkcn mirasçılan bundan etki-
lenmemişti" sözleriyle savundu.
Kitap, mahkûm Jean Valjean, kararlı
ve azimli polis memuru Javert, şeytani
Tnenardierailesi ve küçük öksüz Coset-
te'e daha yeni bir yorum getinyor. Özel-
likle Hugo'nun kitabının sonunda polis
memuru Javert tarafindan Sen Nehn'ne
atlamaya ikna edilen Valjean ölmüyor.
Yazar Ceresa. Javert'in 'SefiIIer'in asıl
kahramanı olduğunu iddiaetti: "Ja\ert
büyükbir ihtimafledüşündüğü kadarkö-
tü bir adam değil. Onun çok yönlü tanın-
masını istedim. Aynca Thenardies aile-
sinin cezalandınlmasıru da istedim."
Şimdiye kadar 65 bin kopya satan ki-
tap için yapılan eleştiriler ıse "renksiz,
soluksuzbir mclodram" olduğu yönün-
de. 1862 "de yayımiandığı ilk gün 48 bin
kopya satan Hugo'nun 'Sefiller'inin de
eleştırmenlerce pek beğenilmediğı bi-
liniyor. Hugo da kişısel notlan arasına
eleştirmenlenn kitabına gösterdiğı ta\-
n 'tepküi ve az ya da çok ama düşman-
ca' kelimeleriyle not etmiş. 'Sefüler'in
televizyon uyarlamasında ünlü aktör
Gerard Depardieu. Charlotte Gainsbo-
urg ve John Malkovich rol almıştı.
K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I