19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10ARALIK2001 PAZARTESİ 4 HABERLER Eski Bakan Irtemçelik'e göre hükümete güvenoyu vermek, kendi kendini sıfırla çarpmaktır 2000'Lt YILLARDA ERDAL ATABEK Ölü at kamçıyla canlanmaz ÖZGE1N ACAR ANKARAtnsanhaklanndansorumluDevlet Bakanı iken bu görevinden ve ANAP'tan istifaeden Bağımsız Milletvekili, emekli Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik, hükümet hakkında "Ölmiiş at kamçıyla canlanmaz" diyor. "Başbakanticevıt'inStalınile(,'avuşeskııkırmasıyönetinı anlayışı, AJNAP'ın kişiseL MHP'nin ise partisel kaygîlarla hükümctte kalnıa ihtiyacında buluştıüdannı" söyleyen İrtemçelik, "Hükiimctc güvenoyu veriİmesi, kcndi kendini sıfirla çarpmak anlamına gelir" diye de ekliyor. trtemçelik, diplomasidcn siyasa dünyasına geçtikten bu yana, seyrek, ancak Türkiye'de yankılanan, AB'de ilgiyle izlenen çıkışlan ile tanındı. Öcalan'ın idamına karşı tutum alan ilk siyasacı oldu. Helsinki'ye gitme kararında birinci derecede rol oynadı. Sonra "Ben arük bu fotoğrafta yer almak istemiyorum" diyerek bakanlık koltuğundan aynldı. Belki de Cumhuriyet tarihinde bir ilk oluşturdu. ANAP'tan uArük bu partiden Türkiye'ye hayır gelmez" düşüncesiyle aynldı. Son olarak, AB ve Kıbrıs konusundaki girişimleriyle içte ve dışta dikkati çekti. Simdi de ısrarla hükümetin yasadışı olduğunu ileri sürüyor. îrtemçelik ile bu sorunları değerlendirdik. kesın malıımu olan bu hükümetten kurtulmaktır. Halk desteğinden yoksun, ne yaptığını bilmez durumdaki ve ek yerlen her gün daha fazla belli olan bu u hükümet enkazT çok ağır bir gündemi olan Türkiyemizin ulus ve devlet olarak yüz yüze bulunduğu en yakın tehdit ve tehlikedir. Bunu ısrarla söylüyorum. I M F prugramının uygulanmasında eskiye oranla biraz daha uyumlu hareket ediyorlar, hatalanndan ders çıkamuşlar, işler düzenc girccekmis. gibi bir i/Jeninı yaraülıyor. l luslararası koşullar da yardııııcı görünüyor! Haklısınız, bazı yayın organlarının da yardımıyla öyle bir izlenim yaratılmak isteniyor. Uluslararası konjonktürün finansal açıdan aldatıcı bir iyimserliğe neden olduğu da doğrudur. Hükümet, daha da artacak borç yükümüzü "kaynak" gibi gösterip gündemi örtmeye, halka umut pompalamaya, bitmiş ömriine ömür katmaya çalışıyor. Bu arada, bu zayıfve can derdindeki hükümetin bazı iç ve dış muhataplannın işıne geldiği de gözden kaçınlmaması gereken önemli bir olgudur. Dolayısıyla, olsa olsa üçbeş ay daha gider belki, fakat sonuçta olmaz. Anglosaksonların dediği gibi, ölmüş atfını kaybetmekte; devlet aygıtımız Cumhurbaşkanlığı ve T SK hanç çözülme işaretleri vermektedir. Beni yadırgayanlar oluyor, ama bence hele Türkiye'nin özgücüne güvenmemek için nedenimiz de yok ise bu gerçeklerimizi bu şekilde ortaya koymak yurttaşlık sorumluluğunun gereğidir. İlk ve acil ihtiyacımız, milletin yüzünü dönüp u Bu koşullarda kabulümdür, ben dcarkasındayınr diyeceği, dış dünyanın da ciddiye alacağı, iddiasız ama aklı başında bir hükümete kavuşmaktır. Ön gerekleri ihmal edilmemiş bir erken seçime gidilmesi, oradan da Türkiye'yi derleyip toparlayıp ayağa kaldıracak, Türkiye'ye yitirdiği "biz" duygusunu yeniden kazandırabilecek bir hükümetle çıkılması, son derece önemli, ancak bundan sonraki işlerdir. Hükümet çekilsin diyorsunuz. "Seçcneğj yok" deniliyor! Demokrasi anlayışından hiç nasibini almamışlıkla açıklanabiİecek bu iddianın sığındığı gerçek, yasama organının yürütme organının tahakkümüne sokulmuş olmasıdır. Oysa, demokrasinin alfabesine saygı duyulsa, asgari özsaygı ve vatanseverlik duygusuyla hareket edilse, gidişatın vahameti idrak edilebilse, larla alelacele bir seçim karan alınmasının zaten çok zaman kaybetmiş ve bin türlü ciddi derdi olan Türkiye'ye kötülük etmek olacağı kanısındayım. Bakın, tüm anketler gösteriyor ki "kararsı/lar" ile hcrhangi bir partiye "kötülerin iyisi" düşüncesiyle oy vereceğini belirtenler bir yana, seçmenin üçte bir kadan "Mevcut partilerdenherhangibirinekesinlikleoy vermem" diyor. Bu tavır alış göz ardı edilmemeli; buna basiretle, ileri görüşlülükle karşılık verilmelidir. İnsana Yer Kalmadı mı?.. 'Bisikletlerin Direnişi' konulu yazıma gelen elektronik iletiler 'insanların her gün biraz daha sıkışıkyaşamak zorunda kalmaları' olgusuna değinerek 'bisikletli yaşam' girişimini desteklediklerini açıklıyor. İnsanlar her gün biraz daha güç koşullarda yaşamaya zorlanıyor. Bu durumda da sormak kaçınılmaz oluyor: İnsanların kendi yaptıkları kentlerinde yaşamaları kimler tarafından ve neler adına zorlaştırılıyor? Kentin caddeleri, sokakları otomobiller tarafından işgal ediliyor, yaya yolları, dükkânlar ve seyyar satıcılar tarafından dolduruluyor, insanlar yollardan çeşitli cambazlıklarla geçebiliyorlar. Amerika'da iflasın eşiğinde olan dev enerji şirketi Enrom, Huston merkezindeki 4 bin çalışanını 30 dakika içinde eşyalarını ellerine vererek kapı önüne koyuyor. Türkiye'de son ekonomik krizde bir milyon kişi işini kaybediyor, işsiz sayısı 2 milyonu buluyor. Bu arada 23 bin banka çalışanının işsiz kaldığı bildiriliyor. Bu krizde işini kaybeden beyaz yakalıların sektör bunalımı nedeniyle yeniden iş bulma olasılıkları çok zayıf. Ortadoğu kaynıyor. Filistin ve Israil arasında çıkan çatışmalar bölgede sıcak savaş olasılığını arttırıyor. New York kentinde bir buçuk milyon insanın ruhsal tedavi görmesi gereken derecede ruh hastalığına uğradığı bildiriliyor. Kentte yaşayanların yüzde altmışı televizyon izlemekten vazgeçmiş durumda. Afganistan'da binlerce insan Pakistan sınırına yığılmış, göçebilme olanağı arıyor. Bu insanlaryirmi yıldır savaşan bir ülkede yaşıyorlar. Sefalet ve yoksulluk sınırında yaşamak onlar için doğal sayılıyor, ruh sağlıklannın ne durumda olduğu bilinmiyor, çünkü uluslararası haber kaynakları için Afganlılar ancak kitlesel ölümlerinde haber olabiliyor. Nasıl oluyor da üzerinde yaşadığımız gezegeni kendimiz için bir cehenneme çeviriyoruz? Yoksa 'insanın dünyanın en gelişmiş canlısı olduğu' savı bir yalandan mı ibaret? İnsana yer kalmadı mı? İnsan, üzerinde yaşamak istediği dünyadan kovuluyor mu? Evlerimizi eşyalarla dolduruyoruz. Evinizdeki oturma birimlerini sayınız, her evde 15 kişiden fazla insan için oturacak yer var. Koltuklar, kanepe, sandalyeler, tabureler bunu gösteriyor. Oysa evde yaşayanlar birkaç kişi. Bu sayıda konuk da gelmez. öyleyse bu eşyalar kimin için? Evlerimizdeki eşyaların çoğu, gereksinmenin üstünde kapasite taşıyor. Televizyonlar, bilgisayarlar, çamaşır makineleri, bulaşık makineleri, radyolar, telefonlar, ancak kimi bölümleri kullanılan, kimi becerileri ise hiç kullanılmayan gereçler durumunda. Ama satın alınırken ödenen paralar kapasitenin tümü için ödeniyor ve bu konu hiç düşünülmüyor. Çünkü, bütün bu gereçler bize satılırken 'en iyisini, son modelini' almaya zorlanıyoruz. Biz de farkına bile varmadan bütün bunları alıyoruz, evlerimize koyuyoruz ve rahat ettiğimizi duyumsuyonjz. 'Çağdaş insanın konforu', içimizdeki gizli 'güven gereksinmesi'ni sömürerek bizi satın almaya zorluyor. Bunun adı 'kaliteli yaşam' konuyor ve siz kendi değerinizi bu eşyalarda aramak zorunda kalıyorsunuz. Bütün bunlara direnemiyorsunuz, çünkü herkes öyle yapıyor''. Evimizin dışında ise artık 'güvenilmez bir dünya' var. Güven gereksinmemizi başımızı döndüren yapılar sağlıyor. Dev boyutta süpermarketler. Büyük banka merkezleri. Ikiz kuleler, tek kuleler, dev yapılar, gökdelenler, heybetli yapılar. İnsana kendisıni mınicık gösteren yapılar. Kentin yollarında artık sana yer kalmadığını göreceksin. Ya işsizsin ya her an işsiz kalabilirsin. Yaşama şansın azahyor. Şimdi, yeniden ayağa kalkma zamanıdır. Dünyada kendine yer açma zamanıdır. Hepsini, hepsini temizleyeceksin ve kendine yer açacaksın. Kendine yeniden bir yaşam kuracaksın. Ya bunu yapacaksın ya da sonunun geldiğini kabul edeceksin. önündeki görev bu. emailerdalatak ' superonline.com Faks:0 212513 90 98 Böyle bir oluşum yok Belli ki Türkiye 1950, 1965 ve 1983 "tc olduğu gibi şimdi dc oyunu tek bir partinin ardına yığmaya psikolojik olarak hazır ve isteklidir. Ne var ki ortada henüz böyle bir oluşum yoktur. Bu durum, Türkiye'nin derdini kendi derdi bilen nitelikli insanlanmıza büyük bir sorumluluk yükJemektedir. Bu insanlar meydana çıkma ımkânlannı ciddiyetle araştırmalı; büyük sıkıntılarla baş etmek durumunda olan ülkemizi döküp saçmadan yaşanmaya değer bir geleceğe taşıyabilecek bilgili, ehil, temiz, ufuklu ve "takım ruhu" içinde çahşabilecek bir kadro, her yönden uygun bir lider ve ülkemizi çağın ileri değerleri ışığında ve ulusal bütünlüğümüz içinde kavrayabilecek bir programla kendini halkımıza önermelidir. Önerme zaman ve fırsatını da bulabilmelidir. Ben, eğer gerçekleştirilebilirse, kişisel hırslar nedeniyle kendi kendini peşinen saf dışı etmezse, böyle bir yapılanmanın tek başına iktidara yürüyebileceğine inanıyorum. Tek başına iktidar konusuna da Türkiye'nin zaman kaybetmemesi açısından bilhassa önem veriyorum. Burada mevcut partiler üzerinde durmayışım, irili ufaklı çekincelerim bir yana, herhangi birinin tek başına iktidar olabilme durumunda olmadığını değerlendirdiğim içindir. Gelecekleügilidüşünceleriniziçinde kendiyerinizi nasıl görüyorsunuz? Bir guîşimde bulunmanız ya da varhğı bilinen bazı oluşumlann içinde yer almanız söz konusu mu? Bugünkü siyaset şablonumuz içinde görev almak, milletvekili veya bakan olmak doğrusu beni heyecanlandırmıyor. Başka türlü hem daha faydalı olabileceğimi hem de daha fazla tatmin bulabileceğimi hissediyorum. Fakat kuşkusuz Türkiye hep böyle kalmayacak ve Türkiye'nin çıkışı sivil siyaset üzerinden olacaktır. Bu itibarla, gelişmelere bağlı olarak, anlamlı bir katkım olabileceğini değerlendirirsem, Cumhuriyetin temelleri üzerinde tepeden tırnağa yenilenmeye azmetmiş, insanına huzur ve şevk verecek; üretken ve ahenkli toplumu, etkin devletiyle çağına iddia koyabilecek bir Türkiye için siyasi düzlemde sorumluluk almak isterim. İç politikanın teknolojisinı iyi bilmiyorum, aklım da ermiyor belki. Kamuoyuna yansıdı Önce, siyasa sahncsindeki iiç yıla yaklaşan söylenı ve cyleminiz ışığında kendi tanımınızı yine sizden alarak başlayabiür nıiyiz? Beni sizin, kamuoyumuzun nasıl algıladığı, nereye koyduğu önemli ve anlamlı aslında. Ancak madem sordunuz, ben kendime "cumhuriyetçi bir demokrat" veya "kültürel soyağacının Osmanlı'nın ihtişamına uzanmasından gurur duyan bir KemaHst" olarak bakıyorum. Fstifalanmgerıde kaldı. AB ile ilişkilerimiz konusundaki son beyanlanmın içerdiği uyardar kamuoyunıuza geniş biçimde yansıdı. Kıbns konusundaki görüşlerim de biliniyor. Dolayısıyla, isterscniz, hükümeti gayri meşru addetmeme gelelim. Evet, demokratik etik ve gelenekler itibanyla Ecevit hükümeti 21 Şubat'tan bu yana gayri meşrudur. Her gensoruda ardında olduğu doğrulanan parlamento çoğunluğuna karşuı mı? Hiç kuşkusuz. Fakat şunu belirtmem lazım: Ben, savımı bizim "eksikU demokrasi"den giderek "demokrasi karikatüriTne kayan ölçütlerimize değil, insan içine çıkabilecek düzeydeki bir demokrasinin etik ve geleneklerine dayandmyorum. Kendini "demokrasi" olarak niteleyen ve bu iddiasının saygıyla karşılanmasını isteyecek bir rejimde, ülkeyi Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerine sürükJeyen bir hükümet derhal istifa etmez, hiç değilse parlamentoda güven tazeleme zorunluluğunu hissetmez miydi'? ANAP ya da Sayuı Erkan Mumcu da bunu önermiyor mu? Hayır, o "şimdiyapsmlar" diyor. Ben ise hem de bir asgari olarak "O zaman yapmalıydılar, artıkgeçtT diyorum. Halkın yüzde doksan ölçüsünde selamı sabahı kestiği bu hükümete bugün güvenoyu veriİmesi, TBMM'nin, yine demokratik ölçütler itibanyla, kendi kendini sıfırla çarpması anlamına gelir. Esasen, sayısız gensoruyla oluşan fırsatlan iktidar milletvekillerinin oylanyla teperek bu başansız ve itibarsız hükümeti görevde tutmak suretiyle, TBMM halk indindeki demokratik meşruiyetini tehlikeli biçimde sorgulanmaya açma sürecindedir. Kimilerine "felsefi" ya da "soyut" gibi geleceğini bildiğim bu hususun önemsenmesi bence hayrımıza olacaktır. Siyasi iistyapımızın basiretsizlik ve idraksizliğınin geride bıraktığımız birçok dönemeçte ülkemize ve demokrasimize hayli pahalıya mal olduğunu unutmamalıyız. "Benfutbolu çizgisiz sahada, hakemsiz ve kuralsız da oynanm" derseniz iş nerelere varabilir, bir düşünmek lazımdır! Peki ne yapılmalı? Çare, Sayın Süleyman Demirel'in dediği gibi "hemen erken seçim" nıi? Kesinlikle hayır. Hatta Seçim ve Siyasi Partiler yasalannda partilcrin dcğil Türkiye'nin ihtiyaçlan ışığında gerekliliği aşikâr güncclleştirmeler yapılmadan olacaksa "erken"inden de "geç"inden de bu ülkeye hıçbir fayda gelmeyeceğı kanısındayım. Hemen yapılması gereken, sicili de tükenmişliği de yurtta ve dünyada her Stalln İle çavuşesku kirmaSI İrtemçelik, "Başbakan Ecevit'in Stalin ile Çavuşesku kırması yönetim anlayışı, ANAP'ın kişisel, MHP'nin ise partisel kaygılarla hükümette kalma ihtiyacında buluştuklarını" söyledi. Seyrek, ancak Türkiye'de yankılanan, AB'de ilgiyle izlenen çıkışlan ile tanmdı. lan kamçılayarak canlandıramazsınız. Eşyanın doflasına aykırı Bu hükümetin Türkiye'ye vaat edebilecekleri her alanda giderek daha tehlikeli olumsıızluklardan ibarettir. Bunların " hükümet etmek"ten, "yenilenme"den anladıklannı ömekleriyle izledikçe, kırkelli yıl öncesıne damgasını vurmuş politıkacılanmızın "Komünizmgelecekseonuda bizgetiririz" söylemini, tasfiye olmaktan korunmak için girdikleri hazin kılıkları hatırlıyorum. Ama olmayacaktır, çünkü hayalleri eşyanın doğasına aykındır. Her fikir, her sistem bunların gerçek inananlan eliyle uygulanabilir. Türkiye, kesinlikle ve ivedilikle ihtiyaç duyduğu topyekun yenilenmeyi gerçekleştirebilmek için öncelikle bugünün siyaset esnafının kurnazlıklarına artık pabuç bırakmamak, bunlann elinden kendini kurtarmak zorundadır. Her geçen günün daha açıklıkla uyardığı gibi, toplumumuz, bu yöneticilerinin elinde, giderek toplum olma vas Dolayısıyla, bazı telkin ve teşviklere rağmen inisiyatifi ele almak konusunda kendimi yetersiz buluyorum. Ama tabii, araştıncı bazı temaslar oluyor, bunlara bigâne değilim. Biliyorum ki cüretkâr hayallerin somutlaşabilmesinin önemli bir koşulu da gerçekçilikle ipleri kopartmamaktır. Bakalım, çok olmayan zamanımız neler getirecek. TBMM'den birden fazla alternatif üretilebile Eski bir diplomat olarak Kıbns'ta iki başceği görülecektir. Sorun alternatif olmamasınkan; Rauf Denktaş Ue Glafkos Klerides arasında dan değil; genelde demokratik terbiyemizin mabaşlayan yeni süreci ve AGSP konusunda vanlan alesef kıtlığından, henüz sivil toplumun yeterli uzlaşıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? örgütlenme ve olgunluk düzeyine erişememiş Lefkoşa'dan gelen haber mcmnuniyet verici olması nedeniyle siyasi üstyapı üzerinde uluskuşkusuz. Temenni edelim ki sonu öncekilere bença etkili olamayışımızdan; özeldc ise Başbakan zemesin. AGSP'ye gelince, kamuoyuna aktanEcevit'in Stalin ile (,'avuşesku kırması yönetim lan ilk bilgilere bakılırsa makul bir sonuca ulaanlayışından, ANAP'ın kişisel, MHP'nin ise şıldığı izlenimi oluşuyor. Ancak unutmamak gepartisel kaygılarla hükümette kalma ihtiyacınrekir ki şeytan aynntılarda gizlidir. Uzlaşı metda buluşmalanndan ıleri geliyor. nıni bilmiyoruz, statüsünün ne olacağını bilmiu ÖzeÜc, Bu hükümet gitsin; gcniş tabaıılı bir yoruz. Aynca lngiltere ile vanlan uzlaşı acaba 11 lusal Anlaşımlar Hükümeti kunıbun; temel yaAB'nın bütünü, özellikle de Yunanistan tarafınsalar anlamlı olacak biçimde gö/xlen geçirilsin; dan da kabul olunacak mı? Bunları da henüz bilsonra da seçime gidilsin " diyursıınıı/. l*eki, ne zamiyoruz. Dolayısıyla erken kutlamalann tedbirman? sizlik olacağını düşünürüm. Bu konunun bence Bence seçimın zamanından çok daha önem önemli bir yani, Yunanistan'ın Türkiye ile geleli olan, seçimden ulusça ihtiyaç duyulan randıceğini nasıl bir çerçevede tasarladığı hakkında fimanın alınabilmesidir. kir verecek olmasıdır. Yani!? Son söz! Yani, yalnızgerekli yasal düzenlemelerin bi AJlah, insanı ve devleti ile Türkiyenıizin esentirilmiş olması yetmez. Hatta partizanca kaygılığini namusu addedenlerimizin yardımcısı olsun! rol Öcalan'ın idamma karşı tutum alan ilk siyasacı oldu. Helsinki'ye gitme kararında birinci derecede rol oynadı. Sonra "Ben artık bu fotoğrafta yer almak istemiyorum" diyerek bakanlık koltuğundan ayrıldı. Belki de Cumhuriyet tarihinde bir ilk oluşturdu. Helsinki'ye gltmede önemli Kendimi yetersiz buluyorum Bulunamadıkları için ifadeleri alınamıyor İşkenceci polislerden biri halen görevde AK1N BODUR İSKENDERUN Manisa'da 16 gence işkence yapmaktan yargılanan ve son altı aydır bulunamadığı için ifadesi alınamayan l() polisten Mehmet Emin Dal'ın, Hatay'da görev yaptığı belirlendi. Iskenderun Hmniyet Müdürlüğü'nde göreve başlayan Dal'ın, adı işkence iddialanna kanştığı için Belen ilçesine tayin edildiği öğrenildi. Manisalı 16 gence gözaltında işkence yaptıkları gerekçesiyle 1996 Haziran ayında yargılanmaya başlanan polisler, 1998 yılında Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'nde beraatetti. Yargıtayın, yerel mahkemenin kararını bozması üzerine yargılama süreci yeniden başladı. Yerel mahkeme beraat karannda direndi ancak Yargıtay CezaGenel Kurulu 15 Haziran 1999'da mahkemenin hükmünün bozulmasına karar verdi. Bunun üzerine yerel mahkeme bu kez 10 polisten her birini, 70 ile 130 ay arasında hapis cezasına çarptırdı. Ancak bu kez de Yargıtay, yerel mahkemenin kararını "savunma hakkı verümedigiT1 gerekçesiyle usulen bozması üzerine 21 Mayıs 2001 'den itibaren polislerin yargılanmasına yeniden başlandı. Ancak polislerin "kayıp" olması nedeniyle ifadeleri alınamadı vc süreç zaman aşımı için geri işlemeye başladı. Kayıp olduğu açıklanan polislerden Mehmet Emin Dal'ın ise Hatay'da görev yaptığı ortaya çıktı. 1999 yılında lskenderun Emniyet Müdürlüğü'nde göreve başlayan Dal, adının N.C.S. ve FJXP'ye gözaltında işkence yapılması ve tecavüz edilmesi olayına karışması üzerine kente 12 kilometre uzaklıktaki Belen ilçesine atandı. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Istanbul Üniversitesi'nin gerilimli seçimi bugün yapılıyor. öğretim üyeleri tercihlerini yapacaklar. Söylenecek şeyler söylendi. Ancak bütün bu tartışmasonrasının kışlalarını daha çokandıran lar sırasında 12 Eylülcü YÖK sistemiIstanbul Üniversitesi'nde (IÜ) okumanin gençlere uyguladığı baskıcı anlayış ya çalışıyoruz. gözlerden kaçtı. Gençler, özgürce düÇalışıyoruz diyorum, çünkü son bir şüncelerini açıklayamıyorlar. Çok su yıldırbiziokullanmızdan koparmak, eğidan gerekçelerle ağır cezalar alıyorlar. tim almamızı engellemek için yapılanIstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakül lar artık bizlere bunu kamuoyuna dutesi'nde bazı öğrencilerin uzaklaştırma yurma zorunluluğunu dayattı. 2000 yıcezası aldığı haberleri gazetelere yan lının II. döneminden beri, açılan soruşsıdı. Istanbul Üniversitesi'nden biröğturmaların, okuldan uzaklaştırmaların renci yaşadıkları baskıcı ortamı anlatı ve hatta atılmalann haddi hesabı yok. yor. Adını ceza almaması için saklı tut Bizler, üniversite öğrencisi olarak yapıtuğum öğrenci şunları söylüyor: lan haksızlıklara gücümüz ölçüsünde "Ben Istanbul Üniversitesi Edebiyat tepki vermeye ve hakkımızı bulunduFakültesi öğrencisiyim. Bu ülkenin ay ğumuz alanlarda sesimizi yükselterek dın, demokrat, ilerici gençliği olarak, ya aramaya çalışıyoruz. şadığımız birçok sorunu sanırım siz de Ancak, bundan rahatsız olanlar var. biliyorsunuz. Evet, bizler bugün bilım Bunların başında da, elbette YÖK gesel olduğu söylenen, tek amacının ay liyor. Son bir yıldır sadece Edebiyat dın gençler yetiştirmek olduğunu her Fakültesi'nde ondan fazla soruşturma fırsatta belirten Kemal Alemdaroğaçıldı. Soruşturmaların gerekçeleri ya \u'nun üniversite dediği, ama 12 Eylül okul içinde yapılan bir forum ya da ba Istanbul Üniversitesi Öğrencileri alacaklar... Işte, çok kısa da olsa artık üniversitede okumanın ne kadar zor olduğunu anlatmaya çalıştım. Son yıllarda ve özelsın açıklamasıydı. Bizler, bugüne kadar da yanından geçti diye soruşturuldu. likle bir yıldır, planlı bir soruşturma salokulun içinde yapılan hiçbir etkinliğin Hatta, birkaçının o gün okulda bile yasa dışı olduğunu hatırlamıyoruz. Ama olmaması, soruşturma açılmasını en dırısıyla karşı karşıyayız. Üniversiteler sadece bununla da kalmıyor; hafta so gelleyemedi. Sonuç mu?2 kişiye atıl kendi öğrencilerini, aydınlarını sorguluyor. lÜ'de rektörlük seçimlerinın yaknu yapılan birbasın açıklaması, siz ne ma, 1 kişiye iki dönem uzaklaştırma kadar katılmadığınızı kanıtlasanız bile, ve geri kalanlara 1 dönem uzaklaştır laştığı şu günlerde, ne kadar bize seçmek nasip olmasa da, nasıl bir üniversizin bir ay okuldan uzaklaştırılmanıza ma... neden oluyor. Ve ne hikmetse, deva Soruşturmanın sonuçları olaydan 8 site istiyoruz sorusuna, yanıtımız ikirmında yurtlardan atılıyor, kredileriniz ay sonra geliyor ve ceza tarihleri vize ciksiz böyle bir üniversite istemiyoruz kesiliyor, sınavlannıza giremiyorsunuz. lerimizin başladığı güne tekabül ediyor. olurdu. Bizler, artık üniversitelerin deBiri bitti derken, başka bir soruşturma Bu kadarla kalıyor sanıyorsanız yanılı mokratik, bilimsel, laikeğitim veren kugeliyor arkasından. Ve artık okullarımı yorsunuz elbette. Arkadaşlarımız vize rumlar olmasını istiyoruz. za giremiyoruz. lerine girdikten sonra ceza aldıklannı öğ Yanipolisin ve rektörün birbiriyleyarHocalarımızın söylediğine göre; de reniyohar. Yanigirilenoncasınav, birne dımlaşarak idare ettiği kışlalar olmasıvi deneyim olarak yanlarına kalıyor. Ve nı istemiyoruz. Ve biz artık buna dur denkanlığın açtığı soruşturmalar, emniyetin ifadelerine dayanılarak açılıyor genellikle (Bunu Edebiyat Fakültesi için mesinin gerektiğine inanıyoruz. Bunun muş. Peki, bilim yuvaları olduğu iddia söylüyorum ama diğerleri de pek fark için; sizlerden, hocalarımızdan veaileedilen üniversiteler sadece bununla mı lı değildir elbette), soruşturma açılan ya lerimizden destek bekliyoruz. Yoksa kalıyor? Maalesef hayır. Son olarak da ceza alan isimler aynı oluyor. Yani birkaç yıl sonra, üniversiteler mezun IÜ Edebiyat Fakültesi 'nde 29 tane ar o kişilerin bir şey yapmalarına, hatta edecek insan bulamayacaklar..." belli günler okula gelmelerine bile gekadaşımız, 19 Mart 2001 günü yapıBunlar da çağdaş olduğu söylenen lan Nevroz etkinliğine katıldı, izlediya rek yok. Nasıl olsa her durumda ceza bir üniversitede gençlerin dertleri...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle