Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 KASIM 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
iJ. U l \ kuttur(g cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
SessizcegeçtiğimizırmaldarEllerimiz yosun kokuyordu. Su-
yun çağıltısına kendimizi kaptırmış-
tık. Irmağm bentlerini oluşturan ka-
yalıklann suyla buluştuğu yer bizim
balık avlagımızdı. Suyla ormanın
yan yana olduğu yerde korku olmaz,
derlerdi. Pek inanmazdık buna. Ge-
ne de ürpererek, ellerimizle yosun-
lan ayıklayıp taş dıplerine balığa çı-
kardı parmak uçlanmız. Kayıp oyna-
şan alabalıklar. sazanlar kör ellerin
avı olurdu. Sonrasında ormana dö-
nerdik yüzümüzü. Sığınağımızdı.
Sevincimize, kaçışımıza, açhğımı-
za, korku ve düşlerimize örtü olur-
du. Oj-unlanmızı şenliğe dönüştü-
rendi. Masallann getirdiği ürküntü-
lerdi en çok da bizi sarsalayan. On-
Jardan kurfulduğumuzda ormarun
dilini anlamaya çalışırdık. Ayazda
bir yürek gibi kalakaldığunız anlar-
da da orman düş kaynağınuzdı. Ma-
sumiyetin en alıcı mevsiminin sırda-
şıydı hem de. Sonra sonra o unutu-
lan yer mekân, çocukluk yurdunun
da bir simgesi olmaktan çıkar; iyiden
iyiye özlenilen. gidilmek istenilen.
gidilince da sağahnacağı sanılan bır
ütopyaya dönüşür. En azından bıra-
kip geldığimiz o yer. o çocukJuk yur-
du dönülemeyendir artık bizim için.
Hep özlenilen, bir masal yurdu...
•••
Latife Tekin in yeni romanı Or-
mandaÖlüm Yokmuş'u okurken içi-
mizdekı ormanın yolculuğuna da
çıktım birden. Romanın kahramanı
Yasemin'in, "Ormanda yürürken
zamanın içinde geri geri giftiğüni his-
sediyorum" deyişine; onun sesinin
yankısına. geçmişin bizde bıraktığı
izlere döndûm bir an.
Geçmiş hep ürperticidir Emin ıçin
de. Acılardan kurtulma ümidi/düşü
içinde çığlıktır. "Kendiniaydınlıkbir
ormanda soluklanırken" bulduğu
an; o ürkünç korku da yiter. Rüyadır
her şey! Yasemin'in sesinin yankısı
gelip bulmuştur onu.
Emin, uykusunda öğrendikleri,
Yasemin'in anlattıklannın ışığıyla
bakar kendine, hayata. Aslında onla-
nn buluştuklan nokta, geldikleri
yer içteki ormanın sarmalanan dura-
ğıdır; "Kendimizeihanetetmeden bu
BAKMAYV GÖRMEYE DAİR-LatifeTekin'in'OrmandaÖlüınYokmuş'
adta kitabu yitirilenlerin acısı çekilirken asıl gözden kaçınfağunız incelikkre
bakmaya/görmeve dair bir roman. Çıkış noktası ise bireyin sağalma arayışL
acıdan kurtulmamız zor" diyen
Emin; yalnızlaştığı anlann ne anla-
ma geldiğıni de hissetmektedir;
"GündeKk karmaşanın uğultusun-
dan sıynflp öyle bir dinginliğe kavuş-
muşru ki sonunda içine yeniden, ses-
siz dünyanın bir parçası olduğu eski
zamanlann ruhu dolmuştu."
• • •
Orman, yazann anlatı imgelemi-
nin asal kaynağı; yansıtıcı bilincinin
açımlayıci'tanunlayıcı öğesidir. Öy-
le ki roman kahramanlannın bilin-
cinden geçenleri yansıtan, içteki ka-
ranhğın ışık arayışını imleyen, için-
den çıkılan/çıkılamayan gezinilen
bir mekândır. Ama onlan/n birbiri-
ne baktıran, çözdüren, anlamaya ça-
lıştırandır da aynı zamanda.
Anlatıcı-yazar, bize, bir içgöz ger-
çekliğini sunuyor. Kimliksiz ya da
şöyle söyleyeyim, cinsiyetsizdir o.
Baktıran' gördüren/açımlayan. Ro-
manın 'asal kahraman'ı gibi duru-
yor; hisseden, onlarrn yaralaruıa yel
esintisiyle dokunan.
Günlük söylemlerin. dilin dışında
bir örgü kuran Tekin, her bir tümce-
si ona ait, söz öbekleri hissedilen
yansımalan getiriyor... O gördük-
çe/baktıkça/dokundukça hıssederek
yazan biridir. Yitmeyen bir duygu-
nun anlatıcısı olarak çıkıyor karşı-
mıza, bu kez de.
Romanın çıkış noktası, bireyin sa-
ğalma arayışıdır. Yitirdikleri aşkın
sızısını yaşarken birlikte aldıklan
yol, Yasemin'le Emin'i yeni bir dil
arayışına iter. Arkadaşlık bağlanrun
bu yeni durumda aldığı biçim. bir
bakıma da, bakmak/görmek arasın-
daki ıralayıcı izleği yansıtmaktadrr.
Bireyin bu sağalma arayışı, sor-
gulayışı getirmekte, birbirini anla-
manın dilini kurmaktadır. Tekin,
Emin'in dünyasına anlatıcının bilin-
cinden bakarken Yasemin'in, arada-
ki yansıtıcı bilinçlilik işlevini üst-
lenmesini, bir anlatım figürü olarak
da geliştirir. Burada hem gerçekJiğı
yansıtılan, hem de gerçeklere ışık
düşüren/yansıtıcı olandır. Emin'in
dünyasma bakışın, onunla yol arka-
daşlığının sırdaşıdır üstelik.
Yitirilenlerin acısı çekilirken asıl
gözden kaçırdığımız inceliklere bak-
maya/görmeye dair bir roman Or-
manda Ölüm Yokmuş.
Tekin, seslere yüzünü dönerek ya-
zıyor. tçteki ve dıştaki anaforun git-
gelindeki bireyin sessizce geçtiği ır-
maklann sesini dinleyerek anlatıyor
onlann sızısını. Metaforlarla yüklü
bir anlatımla romanda yeni bir yurt
ediniyor. Bundan sonrasında yaza-
cakJanna yeni bir kapı aralıyor.
Pan'ın doğada yürüyüşünün derin-
liklerine uzanarak aşkın aşkınlığına
bakmak, bugünün insanınrn yaşadı-
ğı savrulmalann yansıJanru görmek,
insanın insana gerekliliğinin dilini
kavrayabilmek için bir okuma şenli-
ğine ne dersiniz?
OKUMA ÖNERILERI
(*) Latife Tekin 'in
romanları Bütün Yapıtları
adıyla Metis Yaymları 'nca
yayımlanmaktadır:
1) SevgiliArsız Ölüm, 184
s.; 2) Berci Kristin Çöp
Masallan, 124s.; 3) Gece
Dersleri, 180 s.; 4) Buzdan
Kıhçlar, 142 s.; 5) Aşk
Işaretleri, 122 s.; 6)
Ormanda Ölüm Yokmuş,
160s.; Gümüşlük
Akademisi, 1997, Nisan
Yay.,30s.
(*) Nurdan Gürbilek, Ev
Ödevi, 1999, Metis Yay..
HOs.
(*) Jale Parla, Don
Kişot 'tan Bugüne Roman,
2000, îletişim Yay.
(*) Marguerite Yourcenar,
Atesler, Çev.: Sosi
Dolanoğlu, 1997; Alexis
ya da Beyhude
Mücadelenin Kitabı, Çev.:
Sosi Dolanoğlu, 1999,
Metis Yay.
BELLEK KUTUSU
"Ben bu kitapta içime
bakarak öğrendiğim,
düşünüp de duygular
biriktirdiğîm şeyleri
paylaşmak istedim."
Latife Tekin
"Yoksulluğu hep bir
dilsizlik olarak tarifetti
Latife Tekin. Anlattığı
hikâyelerde hep ikiye
ayrıiıyor dünya. Dilsizler,
saf sade, sessiz, çocuk
kalmış insanlar var bir
yanda. Bir de ötekiler, dile
hâkim olanlar, dil
sayesinde kendilerine
dışandan, başkalanna
yukandan bakabilenler."
Nurdan Gürbilek
Gombrich, sanatı sadece belli bir kesime özgü gören anlayışı kırdı
Yüksekkültürü savunduKültür Servisi - 92 yaşında
ölen Ernst Gombrich, son ya-
nm yüzyılın en önemli sanat
tarihçılerinden biriydı. 'Sana-
ün Öyküsü' (1950) adlı kitabı
50 yıldan beri sayısız insan için
görsel sanatlara gıriş nitelıği ta-
şıdı. Öte yandan 'Sanat veYanü-
sama' (1960) ve 'Meditarions on
a Hobby Horse' gibi başlıca ku-
ramsal kitaplan sanat tanhçıleri
için yol gösterici oldu.
Gombrich, 1909'da Viyana'da
Yahudi bir ailenin çocuğu olarak
doğdu. Yaşamı boyunca antisekter
ve dinsiz oldu. Ama Nazizmin
çemberindeki Avusrurya'da Yahudiliği-
ni yadsımadı ve kendisini bir 'Avustur-
yah' olarak değil, 'Avusturyah bir Yahu-
di' olarak tanımladı.
Sanata olan ilgisi 1927-28'de okulu-
nu bitireceği yıl hazırladığı bir ödevle
ilk kez ciddi bir boyut kazandı. Alman
yazını dersi için hazırladığı bu ödevde
VNînckelmann dan bu yana sanata yak-
laşunda değişen rutumlan ele alır. Bu
ilk ödevin daha çok bir alıntılar topla-
mı olduğunu belirtse de ilgisinin bugü-
E H.GOMBR"
SANATIN
OYKUSL
ne kadar hep aynı bakış açısı içinde kal-
dığını öne sürer...
Viyana Üniversitesi'nde okuduktan
sonra 1936'da İngiltere'ye gıtti, burada-
ki Warburg Ensrirüsü'nde araştırma gö-
revlisi oldu. Daha sonra bu enstitünün
başına geçti. Londra Üniversitesi'nde
1956-59 yıllan arasında sanat tarihi
profesörü ve 1959-76 tarihJeri arasında
da klasik gelenek tarihi profesörü oldu.
Ingiltere'nin en iyı akademisyenle-
rinden biri olan Gombrich şövalye un-
vanını aldı ve birçok uluslararası ödüle
(Goethe, Hegel ve Erasmus ödül-
leri) değer bulundu.
Müzikle doğrudan ilgiliydi.
Annesinin yanı sıra 1936 yılın-
da evlendiği eşi Dse de bir piya-
nistti. Aynı zamanda Gomb-
rich'in kendisi de viyolonsel sa-
natçısıydı.
19. yüzyılın sonu ve 20. vüzyı-
lın başındaki sanat tarihçileri He-
inrich VVoelfflin ve Alois Riegl'den
kendisini ıki temelde ayırdı. Onla-
nn görsel kavramlarını çok dar ve
biçimci buldu. Görsel sanatlarda
estetiği insani ve tarihi içerikten ya-
lıttıklannı düşünüyordu. Ona göre
hemen her yapıt için belli anlam kat-
manlan söz konusuydu. Resim tarihin-
deki değişimlerin en önemli etkeninin
çağın dışa\iırumundaki gizemli deği-
şıklikler değıl, zihinsel etkinliklerdeki
değişikler olduğunu savundu.
Yapıtlan defalarca yeniden basılan
Gombrich, sanatı sadece bir zümreye
has gören 'snop' anlayışı kıran bir sa-
nat tarihçisi, ama aynı zamanda 'yük-
sek kültür'ün büyük bir savunucusu
olarak anımsanacak.
GtZEM DEĞtL ZİHÎ> - Resim tarihindeki değişimkrin zihin-
sel etkinliklerdeki değişiktiklerden kaynaklandığmı savundu.
Genç kalemler Cumhuriyet'te...
ALIŞKANLIKTIR YALNIZLIK
Alışkanlık işte, bazen gece ağır ağır
hissettirmeye başladığında hüzün sessizliğini,
Gözlerim alır başını gider, altında meşaleter
yanan bacalara.
Dudaklanm doyumsar şarap ekşiliğindeki özlemleri.
Dedim ya alışkanlık işte, ne kadar dumansı bir hava
sararsa ciğerterini, kardır derim. Yalnızlık kardır.
Bazen mor karanlığın ardındaki dağlarda bir dostun
söylediği türküdür yalnızlık. Kim bilir, yatağına
uzandığında, bir sevgili masumiyetiyle sanldığın yastığının
karşı koymazlığıdır belki de yalnızlık.
Duyumsayabiliyorsan eğer, bir anne şefkatinde
ağustosböceklerinin çığlıklandır,
Ya da bir baba gibi otoriter
çoban köpeği nağralandır yalnızlık.
Geceden payımıza düşen hüzünlerie yetinebiliyorsak
Ve doğan güneşten esirgemiyorsak
tebessümlerimizi,
Sadece adı yalnızdır,
Yalnız olmayışlarımızın.
ERHAN ERDEM
BİRDENBİRE
Ve bir örümcek temizledi
aşkının örümcek ağlarını.
Yorgun kirpi,
çıkarttı yüreğine batan
sevda oklannı.
Ve güneş rtiraf etti ay'a;
geceleri çok giizelsin,
yıldızları kıskanıyorum,
mehtabına bayılıyorum
At, nal çaktı
sahibinin ayağına.
Kuş, avcıyı vurdu.
Ağaç, gölgesine uzandı.
Ve akrep yelkovana seslendi;
aramızdaki boy farkının
önemi yok biliyor musun,
usanmadan bekliyorum seni,
en çok on ikiyi seviyorum
ve nefret ediyorum yanmlardan.
HAKAN KURİOĞLU
10GÜNSÜRECEKETKİNÜĞE4O TOPLULUKKATIUYOR
6. Ankara Tîyatro
Festivali başladıKültür Servisi - Toplumsal Araştırmalar
Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV)
ve Kültür Bakanhğı'nrn ortaklaşa
düzenledıği 6. Uluslararası Ankara
Tiyatro Festivali dün başladı. 17
Kasım'a dek sürecek festivale 5'i
>r
urtdışından toplam 40 tiyatro topluluğu
katılıyor. Festivalde, oyun
gösterimlerinin yanı sıra, paneller,
söyleşiler ve atölye çalışmalan da
yapılacak. 13 Kasım'da 'Biyomekanik
Oyunculuk' üzerine Azerbaycan DeH
Yığıncağı Pantomim Tiyarrosu nun
yönetmeni Bahtiyar Han-ı Zade
tarafından yönetılecek bir atölye
düzenlenecek. 14 Kasım'da ise Hoüanda
Kına 1î>iatrosu yönetmeni Celfl
Toksöz tarafından 'Oynnculukta Yeni
Başhklar' başlığı altında 'perfonnans
o>unculuğu' üzerine bir atölye çalışması
olacak. Bir diğer atölye çalışmasını ise
15 Kasım'da oyun ve öykü yazan
Ahmet Önel 'Okuma Tryatrosu Üzerine'
adı altında gerçekleştirecek. Hareket
noktası 'Tiyatro sanannı yapabilme \«
izkyebilme' olan festival,
Devlet Tiyatrolan"nı kapsam dışında
tutmayı, böylelikle ödeneksiz özel ve
amatör tiyatrolann sorunlannda
özelleşmeyi, Türkiye'de yapılan
tiyatro sanatının sahici zemini üzerine
örnekler vermeyi amaçlıyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Sonsuzluğa
Kilitlenmek...
Insanlık binlerce yıldan bu yana, açık ya da ör-
tülü bir biçimde, ölümlülüğüne baş kaldırmakta.
Ünlü Rus yazarı ve düşünürü Solzenrtsin'in bir
yazısında haklı olarak belirttiği gibi, insan yaşa-
mının süresini yapay önlemlerle uzatma girişim-
lerinin sonuçlan, bu sonuçlann başanlı gibi görün-
düğü zamanlarda bile uzun yaşayan insanın gi-
derek daha bir yalnızlaşması ve gençlerden ba-
ğımlı olması gibi hüzünlü görünümleryansıtmak-
ta.
Belki de asıl konu, yaşam süresinin uzunluğu
değil, fakat eryadageç, nasılsa noktalanacak bir
süre boyunca insanoğlunun sonsuzluğu yakala-
yıp yakalayamayacağı. Sanat, bu sonsuzluğa
uzanan en şaşmaz yollardan biri. Ama onun ka-
dar şaşmaz bir diğer yol da bizi izleyen kuşaklar-
daki birilerinin bizleri şu ya da bu biçimdeyaşat-
mayı sürdürdüklerine tanık olmak. Bununla de-
mek istediğim, bizden sonrakilerin bizi anmalan
değil; adımızı söylemiyor da olabilirier. Asıl önem-
lisi, bizlerden aldıklan, yani iletmeyi başardığımız
birtakım şeyleri, değerieri, dahadazenginleştirip
boyutlandırarak yeniden varetmeleri.
Uzunca bir zamandan bu yana, asıl ölümsüz-
lüğün, sonsuzluğa erişmenin, bununla eşanlam-
lı olduğunu düşünüyorum. ölümsüzlüğün yaşa-
nan süreden bağımlı kılınmak istenen türü nasıl-
sa anlamsız ve gereksiz. Ama değer bildiklerimi-
zi bizden sonrakilerin taıialanna dikmeyi başar-
mak, düşünen ve düşündüğü ölçüde varolabilen
insana yakışan tek sonsuzluk düşü.
Birkaç gün önce, yeni başlayan bir eğıtim prog-
ramında, daha bir yıl öncesine kadar öğrencim ol-
muş bir gençle, bir genç sanatçıyla birlikteydim.
Programı birlikte yürütecektik. ve eski öğrencim,
şimdı gencecik bir oğretici olarak yanımdaydı.
Ona öğrencilik yıllannda her şeyi ben öğretme-
miştim. Zaten hep ne öğreneceğini, neyi öğren-
mesi gerektiğini bilmiş, dolayısıyla kendisine ne
öğretilmesi gerektiği konusunda başkalannı dü-
şündürtmemiş biriydi. O gün, eğitim programına
birlikte başladığımız gün ise yanımda yeraJdığın-
da, artık açtığım konulara neresinden girilmesi
gerektiğini, konuların hangi noktalarının öğrenci-
lerie tartışılmasının daha yararlı olacağını bilen ve
böyle tartışmalara elvenşli zeminleri hazırlayan
biri kımlığindeydı.
O gün ders sırasında, ve dersten sonraki saat-
lerde, hep bilindiği sanılan bazı kavramları, örne-
ğin ölüm, ölümsüzlük ve sonsuzluk gibi kavram-
lan yeniden düşünme gereğinı duydum.
Bu dünyada iz bırakmanın ne demek olduğu
üzerinde de yeniden düşündüm.
Yıllar önce, üniversiteyi bitirdikten sonra ya-
bancı bir ülkeye gitmiş olan bir öğrencimden -hep
sakladığım- bir kart almıştım. Gidişinden uzunca
bir zaman sonra. Kartta şunlar yazılıydı: "Sevgili
hocam! Buraya geldikten sonra sık sık sizden o
yıllar boyunca ne öğrenmiş olabileceğimi dü-
şündüm. Sonunda anladım ki, önemli olan ko-
nular değildi: Ben, sizden düşünmeyi öğrenmi-
şim!"
ölümsüzlüğün ne olduğu sorusunun yanıtını o
kartı okuduktan sonra da bulduğuma inanmıştım.
O günden bu yana aradan uzun zaman geçti,
ve birkaç gün önce, bir eğitim çalışmasında an-
dığım eski öğrencimle birlikte çalışmaya başla-
dığjmda, aynı yanıtı bir kez daha aldım.
öğrencimle birlikte düşünüyorduk. Zaten hep
düşünen bir genç insandı, ama ben, yıllann köp-
rüsünden geçerek onunla düşünmeyi, onun dü-
şünce tarlalanna ilerde benden çok daha işleye-
ceğine inandığım bir şeyleri ekmeyi başarmıştım.
Sonsuzluğun bu yolunu aramaktan vazgeçme-
mek, belki de yaşamın en gerçek anlamı.
e-posta: ahmetcemal a superonline.com
acem20frj hotmail.com
TÜYAP KİTAP FUARI'NDA BUCÜN
ASALONU
• 1230-14.00 'Camide \% OkuMa Türkçe'
Konuşmacılar: Oktav Sinanoğlu, Cengjz
Ozakuıcı, îhsan Ozkes Düzenleyen.Çağdaş
Eğitim Vakfi.
• 14.00-1530 'Türkive'deMaakNerej«
Gdiyor'. Konuşmacılar: AbdüBka, Arzu
Çağlan, Hasan Cihat Örter, Nejat
YavaşoğuDan. Düzenleyen: Don Kişot-Stüdyo
lmge-Broy YîavTncıok.
• 1530-17.00 'Metin Üstünda^ile Mizahtan
Edebij'ata'. Konuşmacı:MetinUstündağ.
Düzenleyen: Parantez Yaymcınk.
• 17.00-1830 'Semih Balcıoğlunun Yapıtlan
ve Karikatürcü kisiliği" Konuşmacılar: Metin
Sözen, Hakkı Devrim, Mahmut Karatoprak,
NecatiAbaa. Düzenleyen: TÜYAP.
• 18.30-20.00 ' t ç Pskotojik Soru'
Konuşmacı: KadirÖzer. Düzenleyen: Sistem
Yayınahk.
BSALONU
• 1230-14.00 'Mizahta Aydmlanma ve
Toplumsal Eleştiri'. Konuşmacılar: Ferit
Öngören, Sulhi Dölek, Tan OraL Ayduı
Hatipoğlu. Düzenleyen: Türkiye Yazanar
Sendikası
• 14.00-1530 'Orhan Kural ik >Iini Bir
Dünya Turu-Müzüdi Saydam Gösterisi'.
Konuşmacı: Orhan Kural. Düzenleyen:
TLTYAP
• 1530-17.00 'Çağdaş Türk Öykücülüğunde
Birevin Kaybohışu'. Konuşmacılar: Ahmet
Önel, Şükran YüceL HaHI Gökhan, Nilüfer
Açıkalın Düzenleyen: Gendaş.
• 17.00-18.00 'Soğuk Savaş ve Edebiyat'
Konuşmacı. DemirtaşCeyhun Düzenleyen:
Siscanı Yaymcıhk.
• 18.00-19.00 '2001 Avrupa DiDer Yılı ve
Türkçe'. Konuşmacı: Yüksel Pazarkaya.
Düzenleyen: TÜYAP.
• 19.00-20.00 'Gelibolu'yu Okumak*
Konuşmacı: BuketUzuner. Düzenleyen:
Remzi Kilabevi