25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 EKİM 2001 SALI OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorus@cumhuriyet.com.tr 11 Eylül Sonrası ve Ulusal Çıkarlanmız... . AleV C O Ş K U N Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Öğretım Üyesi 11 Eylül, ABD'nin izlediği politika- lar açısından sar- sıcı gelişmelere neden oldu. 11 Eylül'den sonra *yeni bir dünya diizeni kuruluşu'nun oluşumlan yaşanmaya başlandı. 11 Eylül'ün en önemli sonucu, ABD'nin uzun süredir izlediği "yeşfl kuşak" politikasının fıyasko ile sonuçlanma- sıdır. Bu durum Türkiye'nin ulusal çı- karlan açısından çok önemlidir. Terörden çok çeken bir ülkeyiz. Ay- nı zamanda ekonomik bakımdan zor durumdayız. Bütçesinin tamamına yakınını borç taksitleri ve faiz ödeme- İerine bağlayan pek az ülkeden biri- yiz. Bu nedenle şu anda IMF ve Dün- ya Bankası gibi uluslararası finans kurumlanna muhtaç durumdayız. Özellikle bu durum Afganistan'da gö- rev almaktan kaçamayacağımızı gös- teriyor. Öyle arüaşılıyor ki, bir süre sonra Türİc askeri Afganistan'a gide- cek. ABDUeçelJşîdler ABD ile stratejik ortaklık adı veri- len ve yarun yüzyıllık bir zaman sü- recine dayanan bir ilişkimiz var. Bu geniş zaman sürecinde Türkiye, her zaman kendine düşeni yapt, dünya ba- nşını içtenlikli olarak isteyen insan- hk ailesinin banşsever bir üyesi oldu- ğunu gösterdi. Türkiye dünyanın çe- şitli sorunlu yerlerinde (Somali, Bos- na, Makedonya vs.) uluslararası ba- nş gücünde yer aldı. Böylece Türki- ye, özellikle BM'nin kuruluşundan bugüne dünya banşına etkin şekilde katkıda buhinan bir devlet olarak or- taya çıkmışür. Örneğin, Körfez Savaşı'nın başa- nya ulaşmasında, Türkiye'nin Incir- lik gibi stratejik askeri üssü özgüle- mesinin (tahsis etmesinin) önemli ro- lü vardır. Bu katkıya karşın bize va- at edilenler yerine getirilmemiştir. Türkiye son on yıldır Irak'a konan tecimsel (ticari) yasaklar yüzünden 40- 50 milyar dolarlık bir zarara uğra- mıştır. Bir anda Baü Dünyaa'nın vazgeçil- mez bir ortağı durumuna geldiğimi- ze göre, şimdilik Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizi bir yana bırakarak ABD ile çelişki içinde bulunduğumuz ki- mi noktalann irdelenmesınde yarar vardır. ABD ile çelişki içinde olduğumuz iki önemli stratejik konu vardır: Ku- zey Irak'ta Kürt devleünin ohışumu ve Türkiye'de İslamınişlevikonusun- da ABD'nin tutumu... Türkiye için önemli olan bu iki konuda Türki- ye'nin izlediği politikalarla ABD' nin politikalan uzun yıllardır çelişmek- tedir(l). Herkes biliyor ki, Saddamın Ha- lepçe hareketinden sonra ABD, Ku- zey Irak'ta eylemsel (defacto) bir Kürt oluşumunu yönlendirmiş ve destek- lemiştir. ABD çeşitli zamanlarda Bar- zani ve Talabani'yi Washington'a ça- ğırarak onlann arkasını sıvazlamıştır. Körfez Savaşı harekâtmdan sonra Türkiye zarara ugrarruş, adeta uyutul- muş ve aldahlmıştır. ABD bir yandan PKK'yi terörist olarak nitelendirmiş ve Ocalan'ın Kenya'dan paketlenip Türkiye'ye la- de edilmesinde baş destek olmuştur, öte yandan yukanda belirtildiği gibi Kuzey Irak'ta Kürt devleti oluşumun- dan da geriye durmamıştır. Bugünkü başkan Bush'un babası, Körfez hare- kâtının baş miman Baba Bush. ya- yımlanan anılannda "Özal'ın Kuzey Irakta Kürt devletiohışumukonusun- da istekÜ oiduğunu fakat Türkiye'yi ikna edemediğinr yazmaktadır (Hür- nyet, 29 Eylül 1998). ABD, 11 Eylül'den sonra Kuzey Irak'ta Kürt devletinin oluşumunu er- telemiş gibi görünüyor. Geçen hafta, Meclis Dışişlen Komisyonu'nda ABD Büyükelçisi Pearson. adeta ABD'nin politıkalannın değiştiğinin altıru çiz- mek için, "Irak'a saldırı gündemde yok. Toprak bütünlüğünün bozulma- sını, başka devlet kurulmasını istemi- yoruz. Türkiye'nin hassasiyetini pay- laşıyoruz" demiştir. ABD'nin Türki- ye'deki Islama yaphğı yatınmlara ge- lince: Washington'da faaliyet göste- ren "Think Tank"lerdeki çalışmalar bu politikayı gayet açık olarak orta- ya koyuyor. Uzun yıllar CIA görev- lisi olarak Türkiye'de bulunan Gra- ham FuOer, "Demokrasi ile tslamı bir arada yaşatınız, Arap ve tran dünya- sına öncülük yapınız" demiyor muy- du? Paul Henze, Abromovich sürek- li bu oluşuma destek vermiyorlar mıy- dı? (Cumhuriyet, 28 Şubat 1990) Ceza Yasası'nın 312. maddesine göre Tayyip Erdoğan'ın aldığı ceza- nın Yargıtay'ca onanıp kesınleşmesin- den sona Amerika'nm Istanbul Baş- konsolosu Bayan Huggins, Erdoğan'ı ziyaret ediyor. çıkışında yaphğı açık- lamada. "Seçflmiş Bderierin suçlanma- smın, Türkiye demokrasisi üzerinde- ki güveni sarsnğuu" belirtiyordu. Ba- ğunsız bir devletin en üst yargı orga- nı tarafindan verilen karann sorgulan- ması nedeniyle bu davranışının dip- lomatik geleneklere uymadığı anım- sahldığında; u Wa$bington'danakbğnn tanmat üzerine Erdoğan'ı ziyaret et- tim ve açıklamayı yapüm" demişti. Böylece Islamın iç politikada kulla- nılmasını desteklemiyor muydu? ABD 'nin Türkiye 'dekı ıümlı İslam konusunda birçok faaliyeti olduğu bi- liniyor. Özellikle Fethullahçılara gös- terilen yakın ilgi, artık tartışma götür- meyecek derecede açıktrr. Türkiye çok çekti Türkiye, dinin politika aracı ola- rak kullanılmasından çok çekmiştir. Bu konuda çok büyük deney ve biri- kimleri vardır. Hemen bir yüzyıl ön- ceki 31 Mart Olayı (31 Mart 1909), Cumhuriyet'in ilk kuruluş yıllarm- daki Menemen Olayı, Şeyh Sait Ola- yı birkaç acı örnektir. 1950'den son- ra DP liderlerinin, şeyhlerin ellerini ve eteklerini öpmesi, açılan bu yol- dan ilerleyen Demirel ve Çiller'in bu konudaki tutumları, gereksınimin üze- nnde imam-hatip okullarının açılma- sı, siyasal toplantılarda gerekli ge- reksiz kutsal Kuran'ın çıkanlıp öpül- mesi, "Ezan, bayrak, Kuran" gibi sö- mürgen sloganlar ve "Syaset dinin ero- rindedir'' gibi çıkarcı söylemler unu- tulamaz. Bu hareketlerin uzantısı, Başbakanlık'ta şeyhlere ve tarikat li- derlenne verilen iftar yemekleridir. Bu turum ve davranışlann uzantısı Sıvas katliamıdır. Ne yazık ki, 20. yüzyıl biterken dinin kötüye kulla- nılrnası sonucu Sıvas'ta 37 cana kı- yılmış, diri diri yanmalanna göz yu- mulmuştur. Özellikle 1950-1997 ara- suıda tam yanm yüzyıl Türk siyasal ve toplumsal yaşamı, kutsal dinin si- yasal amaçlar için kullanılmasından çok çekmiştir. Bu oluşumlar sırasın- da Amerika, özellikle dinin siyasal ya- şamda kullanılmasını destekler tu- tumlar almıştır. ABD, soğuk savaş döneminde da- ıma İslam'dan yararlanma yönünde olmuş, 1980"de"n sonra "Türk-İslam senteani" desteklemiş, "Yeşflkuşak" kuramını ısrarla uygulamış ve Sovyet- ler'in dağılmasından sonra oluşturu- lan senaryolarla. Rusya ve bağımsız- lıklannı kazanan yeni cumhuriyetler- de Islamın kullanılmasını öngörmüş- tür. Paul Henze, Graham Fuller gibi ABD'li görevliler, Türkiye'nin islam kartını, iç politikada ve dış politika- da oynaması için çaba harcamışlardır. Atarürk'ü bir yana bırakmamız gerek- tiği, laiklik ilkesinin zamanının dol- duğu daima bize hatırlanlmıştır. 11 Ey- lül 2001, bu politikanın fıyasko ile so- nuçlandığının tarihidir. Amerika'nm kendi eli ve isteğiyle ve büyük para- lar dökerek uyguladığı İslamın çeşit- li ülkelerin iç ve dışişlerinde kullanıl- ması poBtikası çökmüştür. Şimdi, yanm yüzyıldır sürdürülen bu politikaya karşıt söylemler yine ABD'li görevlilerden çıkıyor. Önem- li bir nokta: VVashington'da düşünce üreten bir kuruluşun uzmanı olan Mk- haelRado, 11 Eylül'den sonra verdi- ğı raporda, ".Müslüman ülkelerin Ata- rürk'ü model almalannı ve Türki- ye'nin LslamaköktendindBğekarşıtep- kisinin Avrupa tarafindan insan hak- lanna müdahale olarak değerlendi- rilmesini 'ironi' (ala>a alma) olarak nitelendirivor.'' (Cumhuriyet, 26 Ey- lül 2001) " Kanımızca asıl "ironi" (bir anlam- da kara mizah), uzun yıllar ılımlı Is- lamı referans aünamızı öneren ve hat- ta dayatan ABD'nin şimdilerde kök- tendinciliğe karşı oluşumuzu alkışla- masıdır. Pakistan Devlet Başkanı Per- vez Müşerref, Atarürk'ü referans alı- yor diye açıklamalar yapıp sevinerek bu durumu övüp onaylamasıdır. (Cum- huriyet 26 Eylül 2001) Gerek NATO'daki durumumuz, ge- rek terörden çok çekmemiz ve bu ko- nudaki deney ve birikimimiz, özellik- le ekonomik yönden en zayıf bir nok- tada bulunmamızdan dolâyı bize ba- zı görevler yüklenecek gibi görünü- yor. Son söz: Bir süre sonra Afganis- tan'da ohışturulacak banş gücünün içi- ne bizi çekebilirier. Bu koşuüarda ulu- sal çıkarlanmız açısından bu vazuun kısıtlı smırian içerisinde belirtmeye çabşnğımız gibi, Kuzey Iraktaki Kürt devleti ohışumu, tslanun Türk iç po- Btikasmda kuDanılması. dışardan des- tekli bölücü etnik terör ve aynca Irak ekonomik ambargosu nedeniyle uğra- dığunız ekonomik kay ıplann gideril- mesi (telafı edflmesi) konusu kesinfik- le masaya yaönlmahdır. (1) Alev Coşkun, "ABD Politikala- rı ve Ulusal Çıkarlanmız ", Cumhu- riyet, 6Kasım 1999.) Bugün TBMM'ye kimsenin güveni yok! Nasıl olsun? Milletvekilleri her şeyin ba- şında kendi öz çıkartarını düşünürlerse!.. Üstün ayrıcalıklarîa donatılmış bir in- sanlartopluluğudurkarşımızdaki...Hem de halk tarafindan değil de, parti liderle- rinin onaylamasıyla seçilmiş milletvekil- lerinin oluşturduğu bir Meclis!.. Son becerileri, anayasanın bazı mad- delerinde değişiklikler yaparken el çabukluğuy- la anayasaya bir 86. madde yerleştirivermele- ri!.. Bundan böyle milletvekilleri maaş ve öde- neklerinin düzenlenmesini anayasaya bağlama- lan... Meclis'te aldıkları kıyak kararlar daha ön- cesekizkezAnayasaMahkemesi'ncebozulmuş- tu! Artık o Yüce Mahkeme de işe kanşmayacak- tı. Ama bu oyun çabuk bozuldu. Binbir güçlük içinde çırpınan halkımız hemen uyandı. Bu yan- lış çıkar girişimine karşı sesini yükselrti. Şimdi Cumhurbaşkanının halkoylaması isteğini önle- mek için bu 86. maddeyi degiştırme yanşında- lar! Kendi ettiklerini kendileri temizliyorlar... Hal- koyundayenik düşeceklerini bildikleri için... TBMM, yüce bir kuruluştur. Bunda kimsenin kuşkusu yok. Milletin vekili de saygın bir kişidir. öyleolmahdır.. Ama bugünkü Meclis'te nice kabadayılar, ni- ce çıkarcılar var. Meclis lokantasında yer kap- ma kavgası verenlerden, kendi cumhurbaşka- nı adayını dövmeye kalkışanlar, türlü yanlış tu- tumlann içinde görünenler... Bugün Meclis'e de, milletvekillerine de güven yok... Oysa öyle mi olmalı?. TBMM niye kamu- oyu yoklamalarında en düşük çizgide? Ne ya- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Güvenilir, Onurlu Bir Meclis... pıp edip yeni seçim,«f>arti yasalanyla bu güven- sizliği ortadan kaldırmalı.. TBMM'yi Atatürk'ün istediği, özlediği niteliğe kavuşturmalı... Bir an geçmişe dönsek mi? Istanbul Meclis'i dağıtılınca Muğla Milletveki- li Yunus Nadi Bey, TBMM'nin açılışından bir- kaç gün önce Ankara'ya gelmiştir. Bir görüşme- lerinde Atatürk'e şu soruyu sorar: "Her kerameti Meclisten beklemek niye- tinde misiniz? Açık söylemek gerekirse ben bu niyet ve kanaatte değilim, zaten ıstırabım ondandır." Mustafa Kemal Paşa'nın bu ilginç soruya ver- diği yanıt, özellikle şu günlerde önemle üstün- de durulacak, pek çoklarımıza ibret dersi ola- cak bir niteliktedir! "Bu ıstırap yersiz ve kanaat hiç olmazsa şekil ve asıl şıkkı bakımından yanlıştır. Ben bilâkis her kerameti Meclisten bekleyenler- denim Nadi Bey. Bir devre yetiştik ki onda her iş meşru olmalıdır. Millet işlerinde meş- ruluk ancak milli kararlara dayanmakla, mil- letin genel eğilimlerine uymakla sağlanabi- lir." Kolay iş degildi değişik anlayıştaki insanların oluşturacağı bir Meclis'i yönetmek, o Meclis'le yurdu kurtarma çabasına gi- rişmek!. Mustafa Kemal bunu herkes- ten iyi biliyordu. Nitekim de Istiklal Sa- vaşı süresince binbir zorlukla karşılaş- tı. Birinci Meclis tam bir karışıklıktı. Ama Mustafa Kemal üstün dehasıyla her güç- lüğü yendi. Nice fırtınalı oturumlarda soğukkanlı davranışıyla karşıtlannı sus- turdu. Meclis çoğunluğunu yantna almayı başar- dı. Yunus Nadi Bey'e söylediklerini tamamlaya- lım: "Evvela Meclis sonra ordu Nadi Bey. Ordu- yu yapacak olan millet ve ona vekâleten Mec- lis'tir. Çünkü ordu demek, yüzbinlerce insan ve milyonlarca servet-i sâmân demektir. Buna üç beş şahıs karar veremez. Bunu ancak milletin karar ve kabulü ortaya çıkarabilir. Ve bir kere bu hale geldikten sonra milletin hayat ve mev- cudiyetine zıt olan mezalim ve tazyikâtın hep- sinibertarafetmeyemuktedirolmakselâhiyetini yalnız nazari olarak değil, fiilen de kazanmış oluruz." Cumhurbaşkanı Sezer TBMM'nin gerçek savunucusu olarak 86. maddeyi halkoyuna götürme kararını işte bu inançlaalmıştır. TBMM kendini korumalı, Atatürk'ün çızdiği yolda yürümek görevini eksiksizce sürdürmelidir. Yeni seçim yasasını, partiler yasasını çıkartarak, TBMM'ye yakışmayan insanların girmesini ön- leyerek, millet önünde onurunu koruyarak... Cumhuriyetin 78. yılında Mustafa Kemal'in Mec- lis'i olmayı hak ederek... AYA~Pazarlama reklam ve medya dünyasının çalışanları ıçın hazırladığımtz meslekı eğıtım programına ılginç konular ve konuşmaalarla yine okulda devam edıyoruz "IAA ile Okulda Hır &ûn adını verdiğımız bu programda kontenjanımız sınırh olduğundan. başvurularınızı oncelık sırasına göre kabul edeceğız Yapacağınız tek şey aşağıdakı numaralardan bir gunlük unıversıte kaydınızı yaptırarak derse yettşmek IAA ile Okulda Bir Gün 11 77 Kasım 2007 Cumarfesi 9:00-10:00 Kay,t l.Ders 10:00- 11:15 'Marka Yara+mak ve Yaşatmak" Ahmet Durul / Evyap ZDers 11*5- 13:00 "3ir Pazarlama Klasiği: Konumlandırma" Vroi. Dr. Selime Sezgin I IT.Ü işletme Fakültesi 3Ders 1H;.OO- 15:15 'AVüşterı llişkileri Yöne+imi' Ali Saydam I Bersay Stratejik lletişim Vanışmanlığı H.Ders 15^5- 11:00 "Yaratıcı A\edyo Uygulamaları" Neslihan Olcay I Universal McCann Haşvurular lAPı Turkıye Bö/umu Sekreterlığı Tel 02/2 325 37 && Faks 0 111 325 37 91 Oektronık-posto laaturkeychaptsuperonlıne com 11 Kasım 2001 Cumarfesi ITU Yabana Dıller Yuksek Okulu - Kaçka (£skı Maçka FKaden Fakultesı) 3a ılan Cumhurtyet Oazetesı nin katkılanyla sızlere u/aştın/mı$tır Kurtlar Dünyası Vedat GÜNYOL , -i- nsaninsaninkurdudur' demiş bun- • I dan yülar önce tngüizfüozoruJobn X Loke. Bızde de topluma mal ol- muş bir deyim var: "Akrabanın akraba- ya akrep ermez ertiğinL'' Evet insanın in- sana ettiğini akrep, yılan, aslan, kaplan etmez diyemez miyiz? Diyebiliriz: Hay- van dünyasına bakalım, ne var bu dün- yada? Güçlünün güçsüzü yok ettiğini gö- rüyoruz. TV ekranlannda orman yaşamı- m gözlerimizin önüne seriveriyorlar. Ne görüyoruz? Aç aslan, kaplan, sırtlan gi- bi hayvanlar geyik gibi savunmasız hay- vancıklara saldınp yiyorlar, arta kalan parçalara da leş kargaları, akbabalar ko- nuyor. Bu orman yaşamının, insan top- lumlannda da dünyamızın kuruluşundan bugüne sürüp gittiğıni görüyoruz. ABD'yi alalım ele. Bu topluluğun geçmişinde, akıl ahnaz canavarlıklar var. Kızılderili- ler kınmı, güney bölgesindeki kara de- rililerin acınası durumu ve niceleri... Sö- mürgeci devletlerin Asya'da, Afrika'da da- ha ne bileyim geri kahnış ülkelerde uy- guladıklan acımasız baskı ve sömürü po- litikalannrn insanlık açısrndan korkunç- luğunu düşününce akıl duruyor. O uygann uygan Fransa'nın Ceza- yir'de, Ingiltere'nin Hin- distan'da, Italya'nm Eti- yopya'da uyguladıklan ca- navarca eylemleri düşü- nünce duyunçlan (vicdan- lan) sızlamayan namuslu insanlar bulabiür misiniz? Bulamazsınız. Dünyamı- zm birbirini yiyen ulus- lardan oluştuğunu gör- mezlikten gelebilir miyiz? Bugün, (bugün mü, ol- dum olası) başta inanç ala- mnda aynlık gaynbi se- rüvenleri yaşanmış, yaşa- nıyor. Bir dönem Musa, eh ve egemenliği altındaki insanlara yaşam ve inanç kuralları koymuş. Sonra aynı kökten Isa, havarile- riyle baş başa verip insan- lara yön vermiş, ardmdan Muhammet en son cahil Arapları kündeye getir- miş... Ama hiçbir zaman in- sanlarm, aslı astan ohna- yan, kör inançlara kul kö- le ohnası önlenememiş... Arabistan'da binlerce yıl önce kurulan bu inanç odaklan, aydınlanmamış, aydınlatılmamış insanla- n, toplumlan yönetir ol- muş. Tek tanndan üç ay- n dinin nasıl doğduğu sor- gulanmadan, sürü sepet, beş para etmez bir avuç çıkarcı insanın kurnazlığı ile bu durum sürüp git- miş. Neyse, sözün kısası şu:u tnsaninsanmkurdu- dur" sözü ölmez geçerli- hğini koruyor; varsıl, yok- sul, tok, aç dünyasının de- ğişmez yazgısı olarak sü- rüp giden düzende... PENCERE Ey Usame Ben Şimdi Ne Yapayım?.. Olur mu canım?.. Ben şimdi kalkıp beyaz sarıkh, karasakallı, Usa- me bin Ladin'e teşekkür mü edeyim?.. Eli kanlı terörist!.. Şeriatçı kafa!.. Yobaz!.. Lânetlenesi saldırıya geçmese, New York'taki ikiz kuleleri yerle bir etmese, Pentagon'u vurma- sa, masum insanları öldürmese, Amerikan halkını silkelemese, Beyaz Saray'ı sarsmasa, Yeni Dünya Düzeni'nin maskesini düşürmese, Küreselleşme'nin ne mene bir şey oiduğunu sergilemese, terör be- lâsının ölümcüllüğünü gözler önüne sermese, ABD'yi hop oturup hop kaldırmasa, dinciliğin ne büyük tehdit oiduğunu Batı'yaanlatmasa, kovboy yöneticileri rahatlarından etmese, kiliselerde me- zarsız ölüler için âyinler düzenlenmese, Türkiye'de laik Cumhuriyetimizin değeri anlaşılacak mıydı?.. • Çok şükür 78'inci yılda Cumhuriyetimizin değe- rini 11 Eylül sayesinde ıdrak eyledik... Biz Islamcılarla demokrasicilik oynayıp PKK te- röristleriyle cilveleşerek laik Cumhuriyete sövüp sayarken 11 Eylül gündeme giriverdi... Vay sen misin Amerika'ya dokunan!.. Istanbul'da keyfine göre ortalığı bombalayıp du- man edebilirsin... Güneydoğu'da otobüsü çevirip çoluk-çocuğu önce sıraya sonra kurşuna dizebilirsin... Hizbullah'ı oluşturup masum insanlann canını alarak cesetlerini evlerin bodrumlarına Allah-pey- gamber adına gömebilirsin... Kimsenin gıkı çıkmaz!.. Ama Amerikalı'ya dokundun mu?.. Vay.. vay.. vay.. BizSeyaz Türkler, Amerikanofil okumuşlar, halk- tan kopuk enteller, laik Cumhuriyetimizin değerini Usame bin Ladin, Amerika'ya saldınnca öğren- dik.. Ey kara sakallı.. Ey eli kanlı.. Ey mürteci.. Ben şimdi ne yapayım?.. • Yıllar önce eşimın annesı Şivekâr Hanım'ı Istan- bul'un Anadolu yakasında bir yere götüruyordum. Şivekâr Hanım Kurtuluş Savaşı'nı Ankara'da ya- şamıştı; kocaman bir ahşap köşkün önünden ge- çerken dedi ki: - llhan, durbiraz!.. Durdum. Anlattı: - Şu köşkün kapısındaki giriş merdivenlerini gö- rüyor musun!.. Biz eskiden bu mahallede oturu- yorduk. Genç kızlığımda bir gün bu köşkün önün- den geçerken kapının eşiğine ilişmiş birkadın gör- düm. Bohçası yanındaydı, ağlıyordu; sordum: 'Teyze neden aglıyorsun?' Kadın hıçkırdı; meğer kocası 'boş ol' diyerek kapının önüne koymuş, bohçasını da eline vermiş zavallının... Şivekâr Hanım dedi ki: - Atatürk çok büyük adamdı, kadınlan bu du- rumdan kurtardı, insanlığa hizmetı çok büyük... öykü yalın, basit ve çarpıcı; ama, anlayana siv- risinek saz, anlamaya davul zurna az... • Kimi zaman davul zurna da yetmez... Amerika'da Pentagon vurulmasaydı, ikiz kuleler gümbür gümbür yerle yeksan olmasaydı, kimse la- ik Cumhuriyetimizin değerini anlamayacaktı; 78'in- ci yılda aklımız başımıza geldi. Peki, ben şimdi ne yapayım?.. Kara sakallı yo- baz Usame bin Ladin'e lânet mi okuyayım, yoksa yatıp kalkıp teşekkür mü edeyim?.. iyi ki doğdun BEYZA AKAY 28 Ekim'den beri kalbimiz senin sevginle doldu, gözlerin ümitlerin yeşerdiği yer. Ellerin mutlulukların tutulduğu yer olsun. Necibe, Dilara, Bülent Karatosun Kızımız BEYZA dünyaya geldi. Sevenlerine duyurulur. 28 Ekim 2001 Trabzon HANİFE-NATİK AKAY IMZA GUNU TAKSİM SERGİ SALONU'NDA 30 Ekim Salı (Bugün) Saat: 18.00-19.30 İstiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu Yanı) TAKSİM Tel.: 252 38 81 - 82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle