Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 8 NİSAN 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyeLcom.tr 15
Ülkesinin tarihini görsel bir destana dönüştüren Theo Angelopoulos îstanbul'a geliyor
Sanatnım ekseninde 'insaıı^ var
VECDİSAYAR
Istanbul Uluslararası Film Festiva-
li, Yunan sinemasının en büyük usta-
sını, Theo Angelopoulos'u bir kez da-
ha konuk ediyor. Yunanlı kimliği An-
gelopoulos'un aynlmaz bir parçası,
ama onu salt bu niteliği ile anmak hak-
sızlık olur. Benim için Angelopoulos,
yaşayan en büyük sinemacıdır çünkü.
Theo ile dostluğumuz yıllar önce-
sine uzanıyor. O görkemli "Kumpan-
ya" ile karşılaştığım anda başlayan
hayranlığım, her yeni fîlminde daha
da büyüdü, zenginleşti. Onu daha iyi
tanımak, sinema sanatınm bana ver-
diği en büyük hazlardan biri oldu.
Uluslararası festivallerde karşılaşma-
lar, tstanbul Film Festivali'nde Altın
Lale Jüri Başkanlığı sırasında gelişen
dostluk, "Uüs'in BakışTnın Türkiye
galası için TÜRSAK'ın yaptığı çağ-
nyı yanıtsız ırakmayıp bir günlüğü-
ne de olsa îstanbul'a yeniden gelişi,
bu hiç de mütevazı olmayan sanatçı-
nın insan yanını tanımama olanak ver-
di._
Ülkesinin tarihini fılmleri ile görsel
bir destana dönüştüren Theo Angelo-
poulos, ilgi alanını giderek genişletti,
Balkanlar'm yazgısını beyazperdeye
taşıdı. Ama bununla da yetinmedi,
toplumsal olanla bireysel olan, bilinç-
le duygu arasındaki etkileşimı yansıt-
tı yapıtlannda. Bireyin yazgısı ve aşk,
gündeminden hiç düşmedi.
"Süıema benim için yaşamdır, so-
luk almakûr. Yeni bir fılme başlarken
vücudumdald tüylerin diken diken ol-
duğunu hissederim. Sanki sevişmek
gibi bir şey~"
Oniversitede hukuk okumuştu. Eği-
timini ilerletmek için Paris'e -Sorbon-
ne'a- gittiginde, olanlar oldu. Sine-
madan kaçışı olmadığını anladı ve ID-
HEC'te sinema eğitimi aldı. Bir süre
Muse'e de rhomme'da dolaysız sine-
manın ('cinema verite' de diyebiliriz
buna) ustalanndan Jean Rouch'la ça-
lıştı. Atina'ya döndükten sonra solcu
bir gazetede film eleştirileri yazmaya
başlamıştı. Yanm kalan bir ilk film
denemesinden sonrabir kısa film çek-
ti. Sonra da, ilk başyapıtı "Canlan-
dırma"yı (Anaparastasi) gerçekleş-
hnema benim için yaşamdır, soluk almaktır. Yeni bir filme
başlarken vücudumdaki tüylerin diken diken olduğunu hissederim.
Sanki sevişmek gibi bir şey...' diyen usta yönetmenin gündeminden
bireyin yazgısı ve aşk hiç düşmedi.
tirdi. Rouch'tan öğrendiklerinin yanı
sıra hukuk öğreniminin de etkileri apa-
çıktı bu filmde. Ve bir sinema deha-
sının doğduğunu dosta düşmana ka-
nıtlıyordu. Gerçek bir olaydan yola
çıkan film, Ahnanya'da yaşayan bir Yu-
nanlı işçinin öldürülmesini konu alı-
yordu. Seyirciyi sürpriz bir başlan-
gıçla şaşırüyordu Theo: Katilin kim ol-
duğunu ilk başta söyleyerek. Amacı,
seyirciye katilin kim olduğunu tah-
min ettirmek değil, olayın anatomisi-
ni gözler önüne sermekti çünkü. As-
lında, bir insanın öldürülmesini de-
ğil, bir köyün, bütün bir dünyanm öl-
dürülmesini anlatıyordu.
"Hayanmızın daha insani olmasmı
istiyorum yalnızca._"
"JöGünkri" ile Yunan tarihine iliş-
kin ilk önemli çahşmasını gerçekleş-
tirdi. 1972'nin zor günlerinde. "Dik-
tatöriüğün izlerini filmin biçimsel ya-
pısında bulabflirsiniz. Suskunluk, icin-
de bulunduğumuz çalışma koşullan-
nuzdan biriydi. Fflmde, izleyidnin bi-
zim içinde bulunduğumuz koşullan,
sansürü algılamasını sağlamaya çahş-
um." Film, Berlin'den 'Büyük ÖdüTle
döndü. Ardından, "Kumpanya" (O
Thiassos)geldi.230dakikalıkbudes-
tan-film,birtiyatrocugrubunun 1939-
52 yıllan arasındaki serüvenini anla-
tıyordu. Hiç bitmeyen, bitmeyecek-
miş gibi duran bir oyun sergiliyordu,
kumpanya elemanlan. MiHiyetçisi, çı-
karcısı, Nazi yanlısı, apolitik olaru,
komünist gerillası, kısacası bir Grek
tragedyasının kahramanlannı oluştu-
racak denli zengin bir toplumsal pa-
norama ve bu panoramayı şiire ve res-
me dönüştüren eşsiz bir kamera.
14
Yunan halkı, ölü taşları okşayarak
büyümûştü. Mitolojiyi yükseklerden
alıp hakın ayağına getirmeyi denedjm."
1977'de "Avcüar"la Yunan tarihi
üstüne düşünmeyi, düşündürmeyi sür-
dürdü. Yunanistan sağının savaş son-
rası durumuna acı -ve sembolik- bir
bakış getiren "Avcılar", ertesi yıl Is-
tanbul'da düzenlenen "11L BaikanFHm
Festivali"nde sinema yazarlan ödülü-
nü aldı. "Avalar"ı ve "Kumpanya"yı,
sansürün pençesinden kurtarmak için
nasıl bir uğraş verdigimizi unutamam.
Şevgili Onat Kutiar ve Mahmut TaH
Öngören'le birlikte -doğum odası ka-
pısında bekler gibi- sansür kurulunun
kapısında bekleyişimizi hiç unuta-
mam.
"Avolar, Yunan burjuvazisinin tarih-
sel bilincidir. Ülkemde, vönetici sınrf ta-
rihten korkar ve bu yüzden saklar. Iş-
te, Avcdar'ın çıkış noktası."
Yıllar, ödüllerbirbırini izledi. "Bü-
yük Iskender" (Megalexandros) Ve-
nedik'te Altın Ayı'yı, "Khera'ya Yd-
culuk" Cannes'da En İyi Senaryo ve
FIPRESCI ödüllerini, "Puslu Manza-
ralar" Venedik'te En İyi Yönetmen
Ödülü'nü, "Utis'inBakıy" Cannes'da
Jüri Büyük Ödülü'nü ve FIPRESCI
ödülü'nü ve nihayet "Sonsuzluk ve
Bir Gün" AJtın Palmiye'yi kazandı.
Arada, "Ana", "Leyleğin Geciken
Adnnı" gibi festivallerden ödülsuz dö-
nen filmleri de oldu, ama uluslarara-
sı sinema dünyasındaki dostlan onu hiç
terk etmediler. Onun, epik geleneğe
yaslanan, giderek daha şiirsel ve duy-
gusal bir boyut kazanan sinemasını
dennliğıne kavramaya çalıştılar. Ülke-
sinde ise -hiç yabancısı olmadığımız-
kıskançlıklar, düşman tavırlarla kar-
şılaştı zaman zaman. Yetenekte onun-
la boy ölçüşemeyen sinemacılar "Ba-
ühlar abarövor" diyerek onu küçül-
teceklerini sandılar. Tıpkı, Ray'a, Ku-
rosawa'ya, Güney'e yapıldığı gibi!
"Khera'ya YoJcuhık"ta "tarihinsus-
kunluğu", "Ancrda, "aşkın suskun-
luğu"nu dile getiren Angelopoulos
usta, "Puslu Manzaralar"la "Tan-
n'run suskunluğu"nu anlatmaya ko-
yuldu. "Leyleğin Geciken AdmTi"nda,
"Sonsuzluk ve Bir Gün"de sınır kav-
ramını tartışmaya açtı. Ülkeler ara-
sındaki sınırlann kalkması, insanlar ara-
sında daha çok sınırlar oluşmasına mı
neden oluyordu yoksa?
Sinemasını hiçbir zaman politik pro-
paganda aracı yapmadı, ama alabildi-
ğine politik bir sinema yaptı. Çağımı-
zın temel sorunlanna karşı kayıtsız
kalamayan bir sinemacı oldu, ama sa-
natının ana ekseninde her zaman "in-
san" yer aldı. Bir sinema dehası oldu-
ğu kadar, çağdaş bir filozof olarak ta-
rihe geçeceğinden hiç kuşkum yok...
Odissea'nın yolculugunu günümüze ta-
şıyan, zaman kavramına kişisel bir yo-
rum getiren usta, son zamanlarda uzun,
çok uzun planlardan oluşan üslubunu
yumuşatn, daha ulaşılabilir kıldı. ("Ar-
ük eskisi kadar dogmatik değüim")
Eleni Karaindrou'nun eşsiz müziği-
ni, Tonino Guerra'nun metinlerini,
Arvanitis'ın görüntülerini ondan iyi
kim değerkndirebilirdi?..
İyi ki varsın Theo ve iyi ki yeniden
aramızdasın. Hoş geldin!
Türkan Şoray ve Rutkay Aziz 'Ada'nm başroUerinde.
Süreyya Dııru'nun
Vasiyet
TURHANGURKAN
tt
Ada"PerideCelal'in
1981'deki"Bir
Hanımefendinin
Ölümü'' kitabındaki
aynı adlı öyküden Macit
Koper'in
senaryolaştınp,
1988'dekiSûreyya
Duru'nun çekim
aşamasında ölümü
üzerine yanm kalan
sahneleri kızı Düek'in
de yer aldığı asistanlan
tarafindan tamamlanan
son ve de "vaayet"
filmi. Dul bir kadının
yetişkin kızıyla
çözemediği aile
sorunlannı tarhşmak
için gittiği adada, on yıl
önce aynldığı eski eşiyle
geçmişi sorgulayan bir
günlük buluşmanın
öyküsü anlatılıyor. Kısa
birliktelik sırasında
aynlmış çiftin geçmişi,
aile içi karmaşık
sorunlan, kimi mutlu,
kimi mutsuz geçen
evlilik yaşamı,
yuvalarının yıkılışı ve
yalnızlık dönemi geriye
dönüşlerle veriliyor. Iç
dünyalanna eğildikleri
kişilerin olaydan çok
ruhsal durumlannı,
tedirginliklerini,
beklentilerini, umut ve
kaygılannı ele alan sade
anlatımlı, hüzün saklı,
duygu yüklü
yapmacıksız, içtenlikli,
ayîıksı dünyalann
çarpışmasını yansıtan
çizgi dışı bir "son veda"
örneği. Nişantaşı'nda
oturan ve bir işyerinde
çalışan Eser (Türkân
Şoray) adlı güzel bir dul,
çelişkili ilişki kurduğu
Hüseyin (Orhan Alkan)
adlı erkek yüzünden
tartıştığı 17 yaşındaki
kızının (Nilûfer
Açıkahn) sorunlannı ve
geleceğini görüşmek
için günü birliğine on yıl
önce aynldığı,
insanlardan kaçıp yalnız
yaşayan ressam
kocasının (Rutkay Aziz)
Burgazadası'ndaki evine
gider. Faytonla yapılan
ada tunmda, adalararası
vapur yolculuğunda eski
günlerin anılan
tazelenirken küllenmiş
aşk ateşi alevlenir gibi
olursa da sevişme
çabalanna karşm yeni
bir evlilik denemesi
gerçekleşmez. Hâlâ
birbirini seven, ancak
yollan yıllar önce aynlıp
yalnızlığı seçen bu iki
insanın gücü, gerçeği
değiştirmeye
yetmeyecektir.
'Kurabiye'nin Talihi' Kadıköy Reks'te son seansta gösterilecek
AÜman'dan 'montajharikası'
CUMHUR CANBAZOĞLU
Festivalin son günleri ve artık yanşma
fiJmlerinin de gösterimleri bitmek üzere.
Bu arada, programm başmdan beri hiç gös-
terilmemiş filmlerin sıralan geldi. Bunlar-
dan, Emek'te gösterilecek Attm Lale filmi
KarmakanşıkCropsy-Turvy), MikeLdg^'ın
bir yapıtı.
Sıriar ve Yalanlar'la uluslararası ünü ya-
kalayan Leigh, bu kez modern Londra'nm
sorunlannı ve sorunlu insanlannı yansıt-
mak yerioe yüz yıl önceye gidip iki operet
yıldızı, William Gilbert (libretto yazan) ile
Arthur Sullivan'ı (besteci) anlatıyor. Filmin
ikinci yansı tamamen kahramanlann psi-
kolojik ilişkileri ve toplumun özeHikleri
üzerinde yoğunlaşıyor. Dcinci yan ise çok eg-
lenceli ve renkli geçiyor. îkilinin en iyi ya-
pıtlanndan The Mikadonun hâzırlıklanm,
çekişmeleri, olaylan merakla izliyoruz.
Londra 1880; müzikalleri hep dıkkat çek-
miş ikiliden Gilbert (Jim Broedbent) asabı
ve çabuk pariayan biridir. Güleryüzlü, eğ-
lenceyi seven, daha ciddi çalışmalar yapmak
için yanıp tutuşan Arthur Sullivan'la (ABan
Corduner) çauşmaktadır...
Tiyatro dünyasmda perde arkasının hava-
sını tatmak, neler olup bittiğini öğrenmek
ve sanatçılann duyarhlıklanyla tanışmak
isteyenler için ideal bir seçim olacakhr Kar-
makanşık...
Kadıköy Reks'te de, festivalin başından
bu yana iÛc kez gösterime girecek bir baş-
ka ilginç yapım var "Kurabiye'ninTaKhi".
Holry Springs, Mississippi'nin içlerinde kü-
çük ve sakin bir kasaba. Bütün günler bir-
birinin aynı, hiç ilginç bir şey olmuyor. Co-
okie (Kurabiye) Jewel Mae Orcutt, bir aile-
nin pipo içen 80 yaşındaki bayan reisi. Co-
okie. Ölmüş kocası Buck'ı ciddi şekilde öz-
lüyor... Robert Aftman'dan yine montaj ha-
rikası bir taşra filmi. Bir süre "dünve\i ko-
nıdar"a eğildikten sonra yeniden ABD'nin
güney bölgelerindeki minik gerçeklere dö-
nen acı-tath bir öyküyle karşımızda. Juüan-
ne Moore, Glen Close, Uv Tyier ve Patricia
Neal (Cookie) filmin dört ana karakteri. Bu
bölgeyi anlatan Fılmlerde saflığı yansıtabil-
mek amacıyla genellikle yeni oyuncularkul-
lanıliT ve ortaya tam anlamıyla komik film-
ler çıkar. Kurabiye'nin Talihi bu bakımdan
onlann çok çok ilerisinde...
Küçük birnot daha: Gerçek birkasaba olan
Holiy Springs, restore edilmiş altmışa ya-
kın binasıyla hâlâ ayakta dumyormuş ve
binlerce ziyaretçiyi kabul ediyormuş her
yıl. Mendilleri hazırladıktan sonra salona gi-
rilmeli. Müzikler Eurmmics'den Dave Ste-
wart'm.
ABD'ningönevinden bir insanlar manzaraa'
olan fıtmin oyoncu kadrosu çok zengin.
Universitenin sinemasevere armağanı
3. Uluslararası Eskişehir Sinema Günleri 1 Mayıs 'ta başhyor
KüMr Servisi - Anadolu Üniversitesi
lletışim Bilimleri Fakültesi'nin düzenle-
diği 3. Uluslararası Eskişehir Sinema
Günleri, 1 Mayıs Pazartesi Hürya Koç-
yiğjt ve Atif Yıhnaz'a onur ödülleri ve-
rilmesinin ardından Can Togay'ın 'Göz-
den Irak Bir Kış' filminın gösterimiyle
başlayacak.
Beş ana bölümden oluşan sinema gün-
lerinde Bir Ulke ve Sineması bölümün-
de; Jiri Menzel toplu gösterısinde 'Ök-
sedeki Taıia Kuşlan'. 'Benim Küçük Tat-
h Köyüm' ile 'Eski Günlerin Sonu' adlı
filmler, Milos Forman'ın 'Bir Sanpnın
Aşklan' ve Çek Viladimir Michalek'in
'Sekal Ölmeti' adlı filmi gösterilecek.
Sinemanın Genç Yıldızlan bölümünde.
Can Togay'ın 'Gözden IrakBirKış', Be-
nito 2Lambrano'nun 'Solas', Kırk Jones'un 'Ned
Devine'i Diriltmek' adlı filmleri yer alıyor.
DûnyaFestivaDerinden seçkisinde, Ripstein'ın
'Koyu Kırmın', Mike Van Diemın 'Karak-
ter', Douem'nin 'BatıBeyrut', Angelopolus'un
'Sonsuzluk ve Bir Gün', Trana'nın 'Kızıl Oi-
dipus', VonTrier'in 'Europa', Bechis'in 'Ofim-
'Yeşil Papaya'nm Kokusu'nu Tran Ann Hung yönetiyor.
pia Garajı'. Ann Hung'un 'Bisikletçi' ve 'Ye-
şil Papayanın Kokusu' filmleri gösterilecek.
Tûrk Sineması '99'da Zeki Demirkubuz'un
'Üçüncü Sayfa', Nun Bilge Ceylan'ın 'Mayıs
Sıkınüsı', Reha Erdem'in 'Kaç Para Kaç', Ya-
şar Güner-Gürsel Ateş'in 'Sınır', Yılmaz As-
lan'ın 'Yara' ve Atıf Yılmaz'uı 'EyHil Fırtma-
sı' filmleri izlenebilecek. Canlandırma
Filmleri bölümünde Anadolu Üniversi-
tesi GSF Canlandırma Bölümü'nün ya-
pımlan ile Nick Park (Ingiltere), Tnn
Burton (ABD) ve FredericBack'in (Ka-
nada)filmlerigösterilecek. 2-10 Mayıs
tarihlerinde universitenin Kütüphane
ve Dokümantasyon Merkezi'nde Lan-
di Afışleri' sergisi yer alacak.
10 Mayıs'ta sona erecek olan göste-
rimlerin, Sinema Anadolu'da ve Hayal-
perest'te gerçekleştirileceği etkinligin
bilet fiyatlan tam 1 milyon, öğrenci 500
bin lira. Filmlerin öğleden sonraki se-
anslannda, yönetmen ve oyuncularla
söyleşiler yapılacak.Gökhan Eriahç,
'Çek Sinemasında Yeni Dalga veGünü-
müzde Çek Sineması', yönetmen Feh-
mi Yaşar, 'Senaryo Yazımı' adlı seminerleri
verecek. 3 Mayıs'ta saat 10.30'da Sinema Ana-
dolu'da düzenlenen '90'h Yıüarda Türk Sine-
ması' panelinde Prof. Dr. Güberen Güçfaan, Dr.
NejatUhısay, yönetmenler AtıfYılmaz ve Der-
vişZaim ve yapımcı Sabahattin Çetin sınema-
mızın son on yilını değerlendirecekler.
KEDİGÖZÜ
VECDt SAYAR
Sular Aydınlanıyon
Evet, haklısınız. Nicedir böyiesine iyimser, böy-
lesine umut dolu bir başlangıç yapmamıştık.
Kısmet bu güneymiş demek ki.
Kediyi mutlu eden nedir derseniz, yanıtı bir-
den fazla. Öncelikle, iki haftadır Istanbul'da ya-
şadığımız film şenliğinden söz etmeliyim.
"Uluslararası Istanbul Film Festivali" 19 yaşı-
na bastı bu yıl. Koskoca bir delikanlı oldu. Be-
yoğlu gene kıpır kıpır; şenlik coşkusunu yaşıyor.
Filmlerden söz etmeye yerim yetmez. Bu neden-
le, açılış gecesi Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı'nın
yaptığı konuşmadan bir bölümü aktarmak isti-
yorum:
"Hiçbirülke, siyasal, parasal, teknolojikya da
başka bir gûç karşısında kültürünün yozlaşma-
sına, sanatçılarının kendi toplumundan dışlan-
masına, sanatyapıtiannın üretilemez duruma dûş-
mesine gözyumamaz. Oysa, çağdaş uygarlığın
temelini oluşturan kültür varlıkları üstünde bu-
lunan veyetmiş yediyıl önce Cumhuriyet'in ku-
rulmasıyla örnek sayılabilecek bir kültür devri-
mini gerçekleştiren Türkiye, küreselleşmenin
yol açacağı yeni gelişmeleh ele almak biryana,
kültüralanındayaşanan hiçbirsoruna çözüm ge-
tiremez duruma düştü son yıllarda. 2000 yılı
bütçesinde kültüre aynlan pay, binde iki bu-
çuk'a kadar düştü..." Eczacıbaşı, konuşmasın-
da Kültür Bakanlığı'nın nasıl işlevini yapamaz du-
ruma düştüğünü örneklerle açıklıyor, bakanlığın
personel harcamalan dışında, sanatsal üretime
kaynak ayıramadığından yakınıyordu haklı ola-
rak.
Kültür Bakanlığı'nın Istanbul Uluslararası Film
Festivali bütçesine katkısının %2 oranında kal-
ması, Tiyatro Festivali'ne ise tek kuruşluk kat-
kısının olmaması, durumun vahametini açıkla-
maya yeter sanınm. Ne var ki sorunlar bu ka-
darla da kalmıyor. Devlet Tiyatrolan'nın maddi
destekte bulunmadığı Istanbul Uluslararası Ti-
yatro Festivali'nin programını beliriemeye kalkış-
ması, resmi kültür kurumlanmn içine düştüğü aak-
lı durumu gözler önüne seriyor. Şakır Eczacıba-
şı, Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Rahmi Dil-
ligil'in, "Sizin seçtiğiniz oyunu değil, benim
önerdiğim oyunu alırsınız" komutuna onurlu bir
yanıt göndermiş ve bu yetkinin Festival Danış-
ma Kurulu'na ait olduğunu ve Istanbul Kültür ve
Sanat Vakfı'nın, oyun seçimi konusunda "dev-
letin görüşlehne ya da karariarına katılmak zo-
runda olmadığını" dile getirmiş.
Işte, bu kadar felaketin arasında bizi umutlu
kılan, bu satırlar...
Eczacıbaşı, Rahmi Dilligil'e yazdığı mektup-
ta, "Yurttaşlann ödediği vergilehe yürütülen sa-
nat kuruluşlanyla ilgiliamaçlann, politikalann, yal-
nız sürekli değişen kültür bakanlannın, genel
müdürierin görüşlehne bağlı olarak değil, Tür-
kiye'deki önde gelen kültür ve sanat kuruluşla-
nnın katılımıyla oluşmasına inanmaktadır. Bu
görüşe UNESCO ve AB ülkeleri de katılmakta-
dır. Zaten, bildiğiniz gibi çoğu Batı ülkesinde de
sanatı yönlendiren bir kültür bakanlığı yoktur"
diyerek konunun can damanna temas ediyor.
İçinde bulunduğumuz alacakaranlıkta, sana-
tın özerkliğini savunan bu satırlar umudumuzu
arttınyor.
Bu ortamda, 58 sanat kuruluşunun oluşturdu-
ğu özerk Sanat Konseyi Girişimi'nin yeni biratı-
lım içine girmesi de umutlanmızı güçlendiren
başka bir neden.
Şimdi önümüzde, ülkemiz kültür ve sanatınm
geleceğini belirleyecek önemli bir proje duruyor:
Cumhuriyet'in ilk yıllannda büyük bir coşku için-
de kurulan ve uzun bir süre önemli bir işlevi ye-
rine getiren "resmi" sanat kurumlanmn yeniden
yapılandınlması, devletin sanata ayırdığı kay-
naklann çok daha etkin bir biçimde değerlen-
dirilebilmesi için yeni yöntemler bulunması, sa-
nat kurumlanmn "sözde kalmayan" bir "özerk-
lik"e kavuşturulması, farklı bir personel politika-
sı ile sanatçılann "memurtuk"\an kurtanlması
ve sanat üretiminde verimlilikten uzak kadrola-
ra yatınm yapmak yerine projelere, "yerindenyö-
netim" ilkesine göre yönetilen çok amaçlı "kül-
tür merkezleri'ne yönelinmesi bu projenin temel
taşlarını oluşturuyor. Bu yeni kültür politikasını
belirleyecek aktörler -yerel yönetimler, sivil top-
lum kuruluşlan ve özel sektör- arasındaki işbir-
liğinin güçlendirilmesi ise gündemin birinci sı-
rasında.
Işte, bu alanda atılan bazı adımlar var ki, umut-
lanmızı iyice güçlendiriyor. Gelecek hafta, iki
kentimizde (Izmir'de ve Bursa'da) gerçekleşen
iki heyecan verici projeden söz etmek istiyorum.
O zaman, neden "Sularaydınlanıyor" dediği-
mi daha iyi anlayacaksınız.
BUGUN
• CRR'de saat 19.30'da Talip Ozkan'm konseri
izlenebilir. (232 98 30)
• BtLGİÜNtVERStTESİ'nde saat 19.00'da
Tom DkriDo'nun yönettiği 'Manik Depresir filmi
göstenliyor. (216 23 15)
• BABYLON'da saat 22.30'da 'Sfeq' grubunun
konseri dinlenebilir. (292 73 68)
İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN
• EMEK'te 12.00 ve 19.00'da 'Leyleğin Geciken
Admu'; 15.00'te 'Kent'; 21.30'da 'Karmakarışık'
görülebilir. (293 84 39)
• ATLASl'de, 12.00' ve 19.00'da'Zûrafa';
15.00 ve 21 30'de 'Minik Kuş, Minik Kuş'
izlenebilir. (252 85 76)
• ATLAS 2'de, saat 12.00'de 'Ada'; 15.00 ve
21.30'da 'Bayan Julie' ve 19.00'da 'Bir Polonya
Köyünden Sinemanın Öyküsü' yer alacak.
(252 85 76)
• ALKAZAR'da saat 12.00'de 'Gözden Irak Bir
Kış'; 15.00 ve 21 30'da 'Üzülerek Bfldiririz ki';
19.00'da 'Elmaslı Gökyüzü' izlenebilir.
(293 24 66)
• BEYOĞLU'nda saat 12.00'de 'Üçüncü Sayfa';
15.00 ve 21.30'da 'Nane Iikörü'; 19.00'da
'Parçalanma' görülebilir. (251 32 40)
• REKS'te saat 12.00'de 'Ana'; 15.00'te 'Düş
Avaa'; 19.00'da 'Köpriideki Kız'; 21.30'da
'Kurabiye'nin Tafibi' izlenebilir. (336 0112)