09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3O MART 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ ODAK NOKTASI AHMET CEMAL 'Efes'te inanç fanatizmi' kaygımıza Avusturya'daki 'enstitü'den mektup geldi Aı4teolojide dın' ve l>iliııı Önceici hafta yayımlanan "fnanç Turizmi dosyası" adlı dizi yazımın "Efesteİnanç Fanatizmi" başhklı bölumü (12.03.2000) ıçın farklı tepkiler geldi. Kimı arkeolog ve tarihçi dostlar "kaygılanndahaklısın" derlerken, kimileri de "Efes'teki başanb çahşmaJann hakkını da vermeBsin" diyerek ölçüyü bıraz kaçırdığımı belirttiler. Özellikle "efeştirfler'' arasında, Efes kazılannı sürdüren Avusturya Arkeoloji Enstitusü'nde (Österreichsches Archaologısches Institut / ÖAI) Türkolog ve tarihçi olarak görev yapan Dr. ŞulePfdflferTaş'ın Vıyana'dan gönderdiği nazik mektup, tartışmaya zenginlik katıyor. ÖAI Başkanı Ord. Prof. Dr. Fritz Krinzinger adına enstitüyü Türkiye 'de "temsfl etme" sorumluluğu da bulunan Dr. PfifferTaş, Efes kazılannda Idari îşler Müdürlüğü yaptığı gibi aynı kazılarda "Beylikler Osmanh Dönemi Ayasuluk Araşürmalarr proje başkanhğını da yurütüyor. 'Kaygüarm' nedenleri Bu tartışmayı açan yazı dizimde 'inanç turizmT ile "turizm kuMrü" arasındaki hassas aynma dıkkat çekmiş ve tarihsel mirasa sadece "dinsel değerier" gözüyle bakıldığı zaman, bunun "dincfliği'' güçlendıreceğine, çünkü uygarhğın asıl kaynağını oluşturan insanoğlunun "yarancı aklmın ve hünerfi eflerinin" kültür ve sanat üzerindeki belırleyici etkisinin gözardı edileceğine değinmiştim. Dizinin bu temel mesajını da "Efes'te tnanç Fanatizmi" başbklı 3. bölümde somut örnelderle vermeye çalısmıştım. Bu örnekler arasında en çarpıcı olanı ise ÖAI'ya bağlı arkeologlann da üyesi olduklan derneğın adının bile "Avusturya Hnistiyanlık Arkeolojisi Gefiştirme Derneği'' şeklinde olmasıydı. Aynı derneğin bağlı olduğu (Efes kazı başkanı Prof. Krinzinger'in de hocalık yaptıgı) "Viyana Lnhersitesi Klasik Arkeotoji Enstitüsu Erken Hıristiyanhk Bömmü" tarafından basılan "Efes ve Yöresi" adlı hantada, Ege'deki birçok tarihsel yerleşme merkezmin, örneğin "antikçağya da "Roma dönemi" vb. gibi açıklamalarla değil, açıkça "Hnistiyan yerieşmeleri" şeklinde gösterilmesi de "kaygılanmızı guçkndiren belgeler" arasındaydı... Yıllardır bu ülkedekı tarihsel değerleri Hınsöyanlığın ya da Müslümanlığın ürunü olduklan için değil, temelde üısanlığın "ortak" ürünleri olduklanndan "köken aynmı yapmadan" korumaya çalışan bizler için, "Bann" dostlanmızın bu yaklaşımlan "sorgulanmaya değer" değil mıydi?.. Avrupa Mimari Miras Sözleşmesi'nde de örneğin "SfTlerie'' ilgıli tanım yapılırken "insan emeğiyle doğal değerierin bütünleştiği alanlar " denılmesinin, aynı Avrupa'nın göbeğındeki Avusturyalı arkeologlar için de acaba bir anlamı yok muydu?.. Mektuptaki Işte buna benzer sorulanmızı yanıtlarken, amacınm "tekzip" değil "bflgflendinne" olduğunu da vurgulayarak söze başlayan Dr. Şule PfeifferTaş öncelikJe şunu anımsatıyor: hep "Hıristiyanhk dönemi'' şeklinde düzeltmeye çalıştığı, ancak Avusturyah dostlannın aynı özeni göstermedikleri bu "bflim dışı tanımlamayı" kabul ettiğimizde, örneğin "Müslümanhkarkeolojisi", "MusevUik arkeolojisi" ya da "Pagannk arkeolojisi'' vb. gibi ne kadar dinsel inanç ya da inançsızlık varsa hepsi için "ayn ayn arkeotojinin" varhğını da onaylamak gerekir kı bu da herhalde uygarlık tarihine değil, "dinci siyasetlere'' hizmet için eşi bulunmaz bir ortam yaranr... Kakü ki Şule Hanım'ın "dönem" vurgulamasına bile, özellikle Anadolu'daki kültür ve uygarlık tarihinin "bUeşenleri" açısından baktığımızda, bu kavramm da yine "dinlere bağlı" bir söylemle dile getirihnesinin bilimin merceği altında tarüşma konusu olduğu hemen görülebilir. Acaba Anadolu'da Hıristiyanlık dönemi ne zaman başlıyor, ne zaman bitiyor? "Pagan Bizans" acaba bu dönemin içinde midir? 1920'lere kadar Anadolu kentlerinde hem yaşayan hem de bu kentlenn kültür ve uygarlık kimliklerinin oluşmasına büyük katkılarda bulunan Hınstiyanlar ve Musevıler de "Müslümanhkdönemmin" kültür varhklannı mı yarattılar?.. 'Külturel alaşma' bilinci tnsan emeğinin görkenüi ürünlerini 'Hristiyanhğa' bağlayan anlayış, inanç turizmine de shasi bir içerik katmış olmuyor mu?. Görülüyor ki uygarlık tarihıne "insanoğlunun kültür ve yaraücıhk serüveni" olarak değil de sadece inanç ya r> J r> J da ırk aynmını öne çıkaran "siyasal süge Bölgesi'ndeki antik reçler" olarak bakıldığı zaman, ne kadar "modern" yaşarsak yaşayalım, yerleşmeleri tarih HİKİSTİYANUK DÖNEMİ düşünce ve ideolojide tutuculuğun girYERLESİM MERKEZLERİ içindeki uygarlık evrelerine dabından kurtulamıyoruz... göre değil, sadece 'dinlere Bu tartışmaya mektubuyla "ivme" de kazandıran Şule Hanım'a ve "Türgöre' sınıflayan haritayı kiye kültüriine" hizmet etmek isteyen yapan Avusturyah arkeologlar, Avusturyalı dostlanna, Prof. Dr Ufiık Ersin'in önceki yıl Kültür Poütikala'Hıristiyanlık Arkeolojisini n Sempozyumu'nda (2628 Ekim Geliştirme Derneği'ni de 1998) sunduğu "Arkeok>jucSrnerk" ilgili bildirisindeki şu vurgulamayı bir kurarken acaba kez daha anımsatmak istiyorum: gerçekten 'bilime' mi jfj"Şaff|dıifBaBç yç k p ^ f t ^ s a l y p inj t > M san toplulüklannın Anadolu'da birhizmet ediyorlar?.. " birleriyle kaynaşarak "yeni kültürier Dr. Şule PfeifferTaş'ın ohışturduklanna" dıkkat çeken Prof. mektubu, bu soruyu Dr. Ufuk Ersin, bir bakıma, "Hnistiyanhk arkeolojisi" deyimi karşısındaönemli bir tartışmaya ki bu tepkimizin de "büimsel gerek• dönüştürüyor... çesini" şöyle özetlemişti: "Çağlarboyu eski Anadolu küMrleri asunda bir mozaikten çok, çeşitli etnik öğelerin Avusturyalı arkeologlann hazırladığı birbirleriyle etkileşimleri ve kaynaşharitanm ön (solda) ve arka kapağı (sağda). malanfle\eni KL1TÜREL ALAŞM"ÖATnm büimsel çahşmalarmı, antik da bu sorunun yanıtını da şöyle oku ne sadece "düıseltaribe" referans ola LAR me> dana getirmişlerdir" dönem olduğu gibi, geç antik dönem Evet... Avusturyah "dine merakh" yoruz: "Sözünü ettiğiniz deraek ise bilecek yazılan, resimleri taşıyan parve antik dönem sonrası da oluştur 80 'H yıflarda kurulmus olup, amaa bu çalann tanıtıldığı, hatta bu tür "shn arkeologlar, "alaşun bilincini" taşımaktadır. Esas olarak çahşmalanmız yöredeki (Efes ve Ege bölgesi) Huis geser eşyalann taklitlerinin de "he mayan, tarihteki farklı kültürlenn yada dinsel yön değil, kültür tarihi önem tiyanhk döneminin tarihsel kesnini or diyelikeşya"' olarak pazarlandığı bir şam içindeki katkılanyla yaratılmış "faaüyet", gerçekten Turkiye'nin kül ortak değerleri bunca yüzyıllara ve fidüu." tayaçıkanp,Türkiye'nin kültür ve tuBu alıntıdaki, özellikle "son cum rizmine yayınlanyia katkıda bulun tür ve turizmine hizmet için midir?.. binyıllara yayıhnış kaynaşmalara rağBöylesı bir yaym ve "tanıtnn* anla men hâlâ "ber an dağüabilir bir motesiyle" kaygılanmızın yersiz olduğumaknr™'' yışı, olsa olsa ancak bizdeki "cami zaiğin parçalan" gibi görebilen, böynu belirtmeye çalışan Şule Hanım, yiÖne çıkarülan 'sirr^eler' öokrinde tezgâh kuran şeriatçüarla" lesi bir "dağılma rüyasını" da aynı ne aynı dogrultuda şu vurgulamayı da yapıyor: "Bilimsel çahşmalanmızm Dernegin resmi amaç maddesinde kıyaslanabilecek çağ dışı niyetlere kat mozaik parçalardan bazılannı öne çıkartıp kültürde belırleyici kılarak süamacındaki temel ilke, her kültür evde "Türldye'yekalkı" turünden ifade kıda bulunmayacak mıdır?.. rekli canlı tutan "dinci sijasetlere" arresinin aynı değerde olduğudur~" ler varmı bilemiyoruz. Ancak "bunun Tarihsel ve dinsel 'dönemler' keolojiyi ve bilimi alet etmek ıstemiamaçlandtğı" söylenen yayınlann gerIşte bu bizlerın de savunduğu çağNitekim bu tartışmanın bir bakıma yorlarsa, ya söylem ve hedeflerini gözdaş yaklaşımlar karşısında, Avustur çekten bılımsel bir dille mi, yoksa ade"turnusol kâğtdı" da zaten yıne şu den geçirecekler ya da bizim yine Avyalı arkeologlann "Hıristiyanlık ar ta bir "Hıristiyanhk propagandası" şeklinde mı yapıldığı konusunu, Şudernegin hem adında hem de yayın rupa kültür sözleşmelerınde de coşkuykeolojisini geüştirmek" üzere kurdukle Hanım'ın galiba bir kez daha irdelan dernegin durumu ve konumu acalannda yinelenen "Hnistivanlıkarke la okuduğumuz çağdaş ve laik kültür anlayışuTuzın uyanlanna eleştirilerilemesınde yarar görünüyor. Sadece ba nedir?.. otojisT deyimi olsa gerek. "dinselıîgürlerin'' öne çıkanldığı, yiŞule Hanım'ın büyük bir dikkatle ne tahammül edecekler... Dr. Şule PfeifferTaş'ın mektubun 6 Osmanh'yı Değerlendirmek ve Tarih Bilinci... Son AvxısturyaMacaristan Imparatoriçesi 2ita, Avusturya Cumhuriyeti kurulduktan yıllar sonra Habsburg hanedanının üyelerinin ülkelerine dönme yasağının kalkmasının ardından, Vıyana'ya geldiğinde, düzenlenen resmi karşılama töreninde o zamanki Avusturya Cumhurtîaşkanı, imparatoriçeye "Majesteleri", diye hitap eder. Bazı çevreler tarafından Avusturya'nın artık bir cumhuriyet olduğu gerekçesiyle ve bu hitaptan ötürü eleştirildiğinde, cumhurbaşkanının yanıt şu olur "Cumhuriyetımiz, muhteşem biryaşlı hanımefendiye 'Majesteleri' diye hitap etmemizle ne kaybeder?" Imparatoriçe Zita, birkaç yıl sonra Viyana'da öldüğünde, kendisine eski imparatoriuk protokolüne göre cenaze töreni düzenlenir. Ve Avusturya Cumhuriyeti, böyle birtören yüzünden de elbette hiçbir kayba ugramaz! Osmanlı imparatoriuğu'nun yedi yüzüncü kuruluş yıldönümünden ötürü yazılıp çizilen çok şey oldu. Ama temelde bu olay da ülkemizde ne yazık ki çoğu kez yapılageldiği gibi, kendini günlük politika rüzgârlannın tutsaklığından kurtaramadı. Yaratılan kargaşa içerisinde, değerlendirilenin/degerlendirilmesi gerekenin bir tarih olduğu gerçeğı silinip grtti. Tıpkı Bizans ve ondan öncesi gibi, Osmanlı da bugünkü Turkiye'nin geçmişidir. Ve bu geçmişin, modern dünyada tarih olgusu nasıl değerlendiriliyorsa, öyie değeriendirilmesi gerekir. Bugünden geriye bakarken bu tarihin şimdiye kadar doğru değerlendirilıp değeriendirilmediğini sorabiliriz. Doğru değeriendirme yönteminin nasıl ve hangisi olması gerektiği üzerinde tartışabiliriz. Bu geçmişten getecege yöneiik ne gibi dersler çıkanlması gerektiğini sorgulayabiliriz. Bütün bunlar, 'modern düşünme'nin gereğidir. Ama sorgulama, tartışma ve değerlendinmelerin temeline günlük politikanın esintilerini yerleştirmenin olması gereken düşünme biçimiyte herhangi bir ilintisi yoktur. örneğin: "Osmanlı'ya hep gerici çevrelersahip çıkıyor" gerekçesiyte, Osmanh'yı geçmişin ve bugünün gündeminden yapay bir büçimde çıkartmaya kalkışmak, asla bilimsel bir tutum olamaz! Eğer bu gerekçe doğruysa, o zaman bunun sorumluluğu, yadsınamaz bir tarihsel olgu olan Osmanlı Imparatoriuğu'nda değil, fakat ancak sözü edilen sahiplenmeyi ve değeriendirmeyi anlaşılmaz bir umursamazlıkla, dahası sözde "aydın tavn" diye nitelendirilen bir küçümsemeyle! hep başkalanna bırakmış olan çevrelerde aranmalıdııi l ; McSdern zarnânlann kültür'târihi araştrrmaian, dil, din ve tarih öğelerinin her kültürün taşıyıcı öğeleri olduğunu bilimsel bir kesinlikle ortaya koymakta. Aynı araştırmalann ortaya koyduğu bir diğer sonuç da, söz konusu öğelerin güniük politikanın araçlan konumuna indirgendiği heryerde bir kültüret yozlaşmanın ve kültürel kimlik bunalımının yaşandığı. Eğer bu bilimsel gerçekleri yok saymak gibi bir tutuma girmek istemiyorsak, oturup kendimize, tam bir açık yüreklilikle şu sorulan yöneltmemiz gerekiyor. özellikle yetmişli ve seksenli yıllarda, dilde özleşmeyi getirip ilericilikgericilik kıskacının o daracık ve bilimsellikle ilintisiz dişlilerine sıkıştıranlar, bizler olmadık mı? Din olgusunun kendi kültürümüzdeki yerini nesnel biryaklaşımla araştırmak yerine, bu olguyu küçümsemeyi, önemsememeyi "aydın tavn" saymanın, laiklik ilkesinin bulandınlmasına hiç mi katkısı olmadı? Kendi tarihimize hâlâ tarih bilincinden geniş ölçüde yoksun birtutumla eğilmemizin o tarihin yanhş ellere geçmesindeki payı az mıdır? Tarih bilinci, bugünü geçmişin sonucu, geleceği de bugünün bir devamı sayan bilinçtir. Böyle bir bilinçten yoksun ele alınan tarih, aslında tarih olmayıp, salt çeşitli olaylardan oluşma bir geçmiş torbasıdır, böyle bir torbanın yardımıyla herhangi bir kürtürel çözümlemeye ulaşabilmek ise olanaksızdır. Tam bir Rönesans insanı kimliğini taşıdığı, Türk ve yabancı bilim adamlannın araştırmalanyla gittikçe daha çok belirginleşen Fatih Sultan Mehmet'in kimi zaman rahatlıkla gericilerin bir simgesine dönüştürülebilmesinin suçu kimdedir? "Osmanlı Imparatorluğu, aslında tek bir ailenin hegemonyasıydı" savıyla, aynı tarihsel dönemlerde hanedanlann Batı dünyasında da iktidann teksahibi olduklarını görmezlikten gelme gafleti, nasıl bir bilinçle açıklanabilir? Türkiye Cumhuriyeti'ni "yüce/fme"(!) amacıyla geçmişi salt birçöküş dönemine indirgemek, nasıl bir tarih anlayışıdır? Bütün bu sorulan nesnel bir yaklaşımla irdelediğimiz takdirde, Mimar Sinan'ı ya da Bartoaros Hayrettin Paşa'yı anarken, onlan yetiştirmiş bir imparatoriuğu günlük politikanın esintileriyle değeriendirmek, çözümsüz bir çelişki olarak kalmaya yargılıdır. eposta: ahmetcemaly superonline.com acem20(a hotmail.com Sergi, 21. yüzyılın başında 20. yüzyılın modern ustalarına bir saygı niteliği taşıyor Devriıııiıı başlangıcındaki sanat ESRA ALİÇAVUŞOĞLU LONDRA Londra Royal Academy of Arts, 21. yüzyıla; 20. yüzyıla ve sanatçılanna saygı niteliği taşıyan bir sergi ile girdi: 1900: Art at the Crossroads. Royal Academy ve New York Solomon R. Guggenheim Müzesi' nin ortaklaşa düzenlediği sergi, 18971903 yıllan arasında yapılmış yapıtlan bir araya getiriyor. Serginin bir bakıma 21 .yüzyılın başmda 20.yüzyılın 'modern ustalan'na son görevini yerine getirdiği söylenebihr. Degas, Cezanne, Gaugin, Renoir, Munch veRodingibi 1900'lennbaşında arnk kariyerleri olan sanatçılann yanı sıra yüzyılın 'devrünci' kanadını oluşturan ve henüz yeni parlamaya başlayan Kandinsky, Noide, Balla, Matisse, Picasso ve Mondriangibi isimlerin 'karakteristik' olmayan yapıtlanm da görüyoruz bu sergide. Sergi, sanatta devnme ev sahipliği yapan geçen yüzyılı tartışmaya açmak, değişmlere neyin, nelerin neden olduğunu göstermek bakımnıdan önemli bir misyon yükleniyor. Bu yüzden olsa gerek sergi, 1900'de yılın en büyük ve en önemli sergisi olarak nitelenen, Batı dünyasından binlerce sanatçının katıldığı Paris Exposition Universelle'yi kaynak olarak almış. 13 galeriden oluşan serginin iki galerisi Paris'teki bu etkinlikte yer alan yapıtlara aynhnış. 1900: Art at the Croosroads 11 tematik bölümden oluşuyor: "Yıkananlar ve Çıplaklar, Kadınlar ve Erkekfcr, Portreler, Sosyal Sahneier, Iç Mekân ve Natürmort, Şehir, Manzara, Kırsal Sahneier, Din, Triptikon ve Otoportreler..." .\nn Dumas. Robert Rosenblum, Norman Rosenthal. Mary Ann Steven'ln küratörlüğünü yaptığı sergi, 18 Mayıs13 Eylüî'de New York Solomon R. Guggenheim Müzesi'nde açılacak. Sanat tanhınde gerçekten heyecan verici ve önemli bir dönemi tartışmaya açan serginin ilk galerisı Auguste Rodin'in 'Kiss'i ile daha çarpıcı hale gelmiş kuşkusuz. Bu galerideki resim ve heykeller Paris'teki serginin niteliğine ışık tutuyor. Yıkananlar ve Çıplaklar bölümünün 'başyapıtlan' ise Emile Bernard'm 'TheThreeRaces'. Degas'nın'After the Bath've Rodin'in'Meditation I' adlı yapıtlan. 19. yüzyıl akademilerinde her sanatçı adayının yapmak zorunda olduğu 'nü' bu bölümde de çarpıcı yapıtlar çıkanyor karşımıza. Cezanne'ın buçok farklı bıçimde tasarladığı 'Yıkananlar' bölümün en önemli yapıtlanndan. 1900'de Paris'te açtığı kişisel sergide birçok yapıtını sergileyen Rodin. Matisse'i o kadar etkilemiş ki, sanatçmuı The Serf ve Madeleine heykellerinde Rodin'in etkileri açıkça belli oluyor. Kadınlar ve Erkekler bölümünün en etkileyici yapıtlan ise Klimt ve Munch'a ait. Cezanne, Picasso ve Kürnt ilgiçekhor Portreler de ise Rodin'in Balzac'ı gerçekten etkileyici. Balzac'ın yanı sıra Cezanne, Picasso ve tabii ki Klımt en ilgi çeken ressamlardan. WaIterBenjamin'in 'özelinsanlannevTeni' olarak tanunladığı iç mekân resimleri ve natürmortlann yer aldığı bölümün en 'romantik' yapıtı Camille Oaudel'in bir bakıma otoportresi olarak nitelenebılecek 'Dreaming by me fire' adlı heykeli. Camille bu sergide tek heykeli ile de olsa ebedi sevgilisi Rodin'e ka\ıışmuş görünüyor. Natürmortlarda ise en 'sevimK' yapıt gözlüklü bu köpeği betımleyen JeanLeon Gerome'un 'Optkan' adlı resmi... Otoportreler bölümünde ise Paul Gauguin, BUGUN • ADA KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.30'da Ayhan Sicimoğlu'nun 'AfroCuban Jazz' üzerine söyleşisi yer alıyor. (251 38 78) • CEMAL REŞİT REY KONSER ; SALONU'nda saat 19.30'da Zeynep Tanbay ' Dance Project'in gösterisi ızlenebilir. (231 54 98) • NÂZBMHİKMET KÜLTÜR VE SANAT « VAKFI'nda saat 18.30'da Ataol Behramoğhı ile ' Haluk Çetin'in verecekleri gitarşiir dinletisi gerçekleşiyor. (252 63 14) • DULCİNEA'da saat 22.30'da Eric Truffaz ın konseri gerçekleşiyor. (245 10 39) • AVUSTURYA BAŞKONSOLOSLUĞU ' KÜLTÜR OFİSt'nde saat 19.30'da Tuluyhan ' Uğuriu'nun piyano resitali izlenebüir. (223 78 43) 'ftiıis on the Jetty' Edvvard Munch, 1903. Enıfl Nolde, Giacomo Balla, Cezanne, Picasso ve Mondrian ın kendilerini nasıl gördükleri gerçekten görülmeye değer. Serginin ötekı önemli tarafı ise yapıtlann tüm dünya müzelerinden ve özel koleksiyonlarda toplanarak bir araya getirilmiş ohnası. Sergi, 20. yüzyılı, modern resmi daha iyi anlamak için 'devrimin' başlangıcını izleyicinin ayağına getiriyor bir bakıma.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle