25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2000 ÇARŞAMBA olay.goais@cumhuriyet.com.tr 'Hangi Nükleer?' Prof. Dr. LezİZ ONARAN Nükleer Tehltkeye Karşı Baıy ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği (NÜSED) Başkanı S on yıllarda gönne sorunla- tanrken bir sözcüğü dûzeltme imleri nm vardı. Okuduklanmda, seçici olmak zorunda kal- dım. Attflâ Ühanı pek oku- mam. Genellikle noktalama imlerine, yazım kurallanna, seçtiği, gündemden düşmüş Osmanlıca söz- cûklere takılıp biçemindeki akıcılığı kaçınr, söylediklerini anlamada zorla- nınm. Fransızcasına güvendiğim için kullandığı yabancı sözcüklerle özel ad- lardaki tek tük yanlışlan araştınr "diz- gi yanhşı" diye kendimi rahatlatınm. Bu kez, "Çağdaş Uygarnk Düzeyi: Nükleer Teknolojklir'* başlıklı Söyle- şi'sini okumadan edemedim. Yazıyı, nükleer teknoloji için neler söylediğini öğrenmek amacıyla oku- mâk istiyorum, ama hiçbir yazım kıla- vuzunda, dahası çevriyazıda büe bulun- mayan kendine özgü yazımı yüzünden okuyuşum kesintilere uğruyor. Asıl konuya girmeden küçük bir ya- zım aynntısı üzerinde durayım: Örne- ğin Sakızlı Ohannes Paşa'nın eski harf- lerle yazdığı görüşünü, yeni yazıya ak- kullanarak 'mâkûl' diye yazıyor. Ger- çi alıntılar yazamn sorumluluğunda- dır, ama Ohannes Paşa bu sözcüğü es- ki harflerin 'kaFıyla yazmıştır. Bura- da 'k' kahn okunur. K'nin önündeki uzatma imi (A ) aynı ^amanHa inceltme imidir. Gençler bilmez de, 'u*yu uzun okuyacaklarma, 'k'yi sükût'taki gibi, 'kerie okurlarsa? Hadi bakalım yuıe sözlük. FeritDe- veüioğhı'nun Osmanlıca-Türkçe An- südopedik Lûgat'ı. Makul'ü buluyo- rum: Makul, (ku uzun okunur). Hayır, bu aradığım sözcük değil, kavl'den ge- liyor. Altta bir makul daha var. tşte bu benim aradığım. Ama sözlükteki yazı- lışı ma'kul; kesmeli, uzatmalı değil. Burada da "ku uzun okunur" diyor. Uzatma imi kullamlmıyor. Diline saygı duyan insan, işte böyle, sözcüklere, yazıma takıldığı için asıl ko- nuya girmekte gecikiyor. ••• "Amaç, çağdaş medeniyet seviyesi ara başlığına ulaşıyorum. "_ Osmanh üç krt'aya yayünnş 'ci- hangir' bir devlet olduğu halde çök- müştür;çünkünesiiahhkuvvederiniça- ğm kaplanna göre yenileyebilmiştir, ne teknotojisinL." "_ Üstetik, matbaa gibi, buhar gibi, ekktrik gibi yeni teknolojiler, "gâvur icâdı' diye ülkeye sokulmuyordu." "„ Osmanh, olayın önemini ancak batacağıyıDara doğru, o da 'ecnebi ser- maye'nin bastırmasıyia anlayabilmişti. BuharveetektrikteknoJojisi Osmanh'vı daha i>i sömürebilmek için yüzyıOar sonra İanzimat'ta geniş ölçüde yurda sokuhnuş, bu da Hüseyin Avnı Bey'in örneğmdegörüldüğü gjbi, Osmanh eko- nomisini çökertmiştir. O halde Cum- huriyetrejimininen büyüknitenğiçağ- daş olmak, 'çağdaş medeniyet seviye- si'nde buhınmak, hatta bu seviyeyi aş- mak nlmahfhr " Alınülar sürüyor ve Osmanlı'nın böy- le yapmadığı için battığı anlatıhyor... Neyse, gelelim nükleer teknolojiye. Neymiş? Nükleer teknolojiyi iste- meyenler, Osmanlı'nın dar kafalı sof- talan gibi, direnme gösteriyorlarmış: "Sibernetik, biyonik vb. gibi bflgisa- yar teknolojisi, uzayteknolojisi,nükfe- er teknoloji' çağdaş medeniyet seviye- si'nin tayinedka parametrelerinden bi- risidir: dakika başı, 'çağdaş medeni- yet seviyesi'ni dilinden düşürmeyen 'alafranga ilenciler'imizin, ona diren- mesi, ya da karşı çıkması; acaba ldm- lerin ekmeğine yağ sürmüş otayor? O 'tekeli' eünde bulundurmak isteyen güçkrin değü mi? Çünkü o tekeli' efin- de bulundurmak. hem'süper güç' ota- rak kalmanın gereklerinden başhcaa- dır; hem de, elde eöneye heves edenle- ri, dışardan olduğu kadar içerden en- gellemek, öteden beri kullanmaktan hoşlandıklan bir yöntemdir." Aklım kanşn. Attilâ llhan'a göre; 1- Şimdi, nükleer santrallan isteme- yenler, Opkı matbaayı, elektriği, buha- n vb. istemeyen darkafalı Osmanh sof- talan gibidir. 2- Ülkemizde nükleer santral kur- mak isteyenler, upkı Tanzimat'ta "Os- manh'yı daha iyi sömûrebflmek içm" buhar, elektrik teknolojilenmn yurdaso- kulmasında basnran "ecnebisenmç*" gibidir. Peki, bizde nükleer santral kurmak isteyenler kimlerdir? O kadar lobicili- ği neden yapıyorlar? Neden o kadar zahmete girip "halkı aydmlatmak" adı- na ellerinden geldiği kadar kamuya ka- pah tutmaya çalıştıklan kongreler dü- zenliyorlar ya da düzenliyor görünüyor- lar? Nükleer teknolojiye karşı çıkanla- nn mı, onu isteyenlerin mi ekmeğine yağ sürülüyor? Bakın, "oyunlarmı" Attilâ tlhan he- men anladı, foyalannı nasıl da ortaya koydu (!). Attilâ Dhan gibi geniş görüşlü, degış- ken nicelikleri (parametreleri) kavrayan, insanligın yannlanna inanan biri, tek ölçütlü "kârşıçıkanyobaz" benzetme- si uğruna, nükleer santralı nasıl savu- nur? Yoksa, "Ben nfikker teknoloji de- dbn, nükleer santral değU" mi diye- cek? Bunca yüdır bir savaşımın içinde- yim; denetlenemeyen bu nükleer gücün, günün birinde yaşlı dünyamızı yok ede- ceği kuşkulannı taşıyorum. Attilâ Ühan'ın "kûfVûne" de vara- mam. "HangHeri dizısine bir "Han- gi Nftkleer?" kitabı da katarsa bu konulan daha iyi incelemiş olur. Ola ki işeyarar! ARADABİR HAYDAR Y1LMAZ . BSk. Yeni Binyıl ve Yerel YönetimlerYırrninci yüzyılın son yılını yaşıyoruz. 20O0'in bittiği gün yeni bir binyıla gireceğiz. 20. yüzyıl bilimde, sanatta, tıp- ta, teknolojide önemli gelişmelere, buluşlara tanıklık yaptı; ancak savaşlan, kan ve gözyaşını da beraberin- de getirdi. Şimdi yeni bir binyılı el ele, banş ve hoşgö- rü içinde yeniden kurmanın ilk adımını atmış sayılınz. Bir Çin atasözüne göre "Bin kilometrelik yola bile bir adımla başlanır" Insanlık, bin yıllık yeni sürece attığı bu ilk adımla büyük soaımluluklan da üstüne almış durum- da. Eski binyıl, insanlık tarihinde önemli dönemeçlere sahne olmanın yanında, olumsuzluklara da yataklık yaptı. Dünyanın hızla küreselleşerek odalanmıza kadar gir- diği birtarihsel dönemeçten geçiyoruz. Dünya küresel- leşirken aynı zamandayerelleşiyor. Yerelleşme, demok- rasinin olmazsa olmazı oiarak karşımıza çıkıyor. Bu açı- dan Türkiye'nin takınacağı tutum, ülkemizin geleceği- nin yönünü de belirleyecek. Geieneksel devlet modeli, yetkilen elindetoplamaya yatkın, saydamiıktan uzak, katılımı dikkate almayan bir modeldir. Oysa insanlık tarihinin ulaştığı nokta, yetkile- rin dağıtılmasını, saydamlaşmayı ve katılımı öngörmek- tedir. Dünyanın gelışmiş ülkelerinde ulusal güvenliğin dışında kalan heralan yerel yönetimlerin inisiyatifine bı- rakılmış durumdadır. Yerel yönetimler, insan yaşamıyla iç içe olan kurum- lardır. Dûnya ölçeğinde de ağıriıgi her geçen gün art- maktadır. Türkiye'de ise hantal bürokratik yapılanma, anlaşılmas) olanaksız nedenlerle yetkileri yerel yönetim- lere devretmekten çekinmektedir. Eski binyılın olumsuzluklannın yeni binyıldayaşanma- sı istenmiyorsa, yerel yönetimlerin finansal, yönetse) ve denetsel alanda özen< bir yapıya kavuşturulması gerek- mektedir. Yetkileri arttınlmış ve halkın denetimine aç\\- mtş yerel yönetimler, hem ülkemizdeki demokrasinin ku- rumsallaşmasına yarayacaktır hem de ulusal olanakla- nmızın yerinde ve zamanında kullanılmasını sağlayacak- tır. Yeni btnyılda aklın ve bilimin dryatektiği her alanda ken- disini duyumsatacaktır. Yerel yönetimlerde yaşanan so- runlann aşılabilmesi, aklın ve bilimin diyalektiğini bu alanda da egemen kılmaktan geçer. Sekiz ayi geride bırakan bir yerel yöneticinin edindi- ği deneyimlerin ışığında dikkat çekmek isterim ki, dün- ya küçüldükçe yerel demokrasinin kanallan açık olma- lıdır. Yönetme sürecıne doğrudan katılan halkın sürece yabancılaşması da önlenebilecektir. Böylece, yönet- me-yönetilme süreci çok yönlü işleyen bir düzenege ka- vuşmuş olacaktır. İnsanlık tarihinin gelişim seyri, insanlığın eski binyıl- da yaşanan olumsuzluklan olumluya çevırebilme gizil- gücü (potansiyeli) taşıdığını göstermektedir. Türkiye bu sürece hemen, şimdi katılmayı ilke edinen bir ülke ol- malıdır. Böylece gelecege sahip olabiliriz. Türkiye, son binyılın son yüzyılının başında "Avnıpa'nm hasta adamı" oiarak ianımlanıyordu. Aynı yüzyılı geri- de bıraktığımız ve yeni bir binyıla adım attığımız şu gün- lerde de önemli sorunlarla boğuşan bir ülke konumun- da. Sorunlan aşmak için sorunlann varlığını kabul et- mek gerekir. Çünkü bilmek, çözmenin yansıdır. Gerisi adım atmaya kalmıştır. Yukanya aktardığım Çin atasözünü yeniden anımsa- makta yararvar Türkiye'nin önünde bin kilometrelik uzun bir yol var, ama ilk adımı atmak önemlidir. Yeni binyılın başlangıcında yerel yönetimleri güçlendirilmiş bir ülke, hem Avrupa'nın gürbüz ortağı hem de Ortadoğu ve Av- rasya'nın güçlü merkezi olabilecektir. Çünkü yeni bin- yıl, yerel yönetimlerini güçtendirrniş ve böytece halkı yönet- me sürecine katmış ülkelerin olacaktır. Yargıtay Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Adaylığı İsmaİl D O G A N A Y £ S * J Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi Başkanı H atırlanacağı üzere bundan kısa hğunsöz konusu olamaz_" diye reddetmesi, hem bir süre önce Fazılet Partısi Is- kendisinin "yanstz bir başkanhk" yapacağı dog- tanbul Milletvekili Nazhlhcak, rultusunda kamuoyunda bir kanı oluşması ba- Yargıtay Başkanı SamiSdçuk'u, kımındanve hem de başında bulunduğu yüksek Mayıs 2000 tarihinde boşala- mahkemenin hiçbir sıyasal partıye asla "yakn cak olan Cumhurbaşkanlığı ma- ohnadığı" ve bütün siyasal partilere aynı uzak- • atırlanacağı üzere bundan kısa bir süre önce Fazilet Partisi îs- tanbul Milletvekili Nazfa Ihcak, Yargıtay Başkanı SamiSdçuk'u, Mayıs 2000 tarihinde boşala- . cak olan Cumhurbaşkanlığı ma- kamı için, Türkiye Büyük Millet Meclisi dışın- dan "aday" gösterdi. Elbette bu makama Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden ve dışından daha başka adaylar da var. Ancak Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'u "Cumhurbaşkanhğı makamı" için aday göste- ren kışı, "tslam dinini" bir "amaç" oiarak de- ğil, bir "araç" oiarak kabul eden ve bu "kutsal" dini hergün ve hervesile ile siyasal amaçlan doğ- rultusunda olabildiğince, istismar eden bir siya- sal partinin en üst yöneticıleri arasında olan ve hatta bu siyasal partinin ne olup ne olmadığını "Amerika lobis n ne anlatabılmek için yakınlar- da başlannda bu partinin genel başkanı RecaiKn- tan'ın da bulunduğu 5-6 kişilik "üst düzey yö- netici hcyeti"ne dahil olan ve "yeminetmekiçin" TBMM'ye başında türbanla gelen ve bu geliş bi- çımıyle büyük tepkilerle karşılaşan Başbakan Bü- lent Ecevit'ın de "_ buras devlete meydan oku- nacak bir yer değüdir_" diye bağırarak, "laik- Ek dqı n bu davranışı kınayıp eleştirdığı suada ve daha sonraki günlerde de Ankara Devlet Gü- venük Mahkemesi Savcısı Nuh Mete Yüksd'in "gece operasyonn" oiarak basına ıntıkal eden Merve Kavakçı'nın evine gidiş olayında bile, tam anlamıyla adı geçen türbanlı kadınm en fa- al destekçisi ve hatta onun "siyasi bir menaje- ri" gibi davranan Nazlı Uıcak'ın "Cumhurbaş- kanhğı adayhk önerisj" kendı partisi yönünden, Sami Selçuk'un Fazilet Partisi'ne yakınlığmı Türk kamuoyuna bir türbenimsetme amacına yö- nelik bir davranış biçimi olduğu gibi, bızce bu aday gösterme biçimi, eskilerin deyimi ile ve- levki "bfeTÜşvet-ikebm" dahi olsa, Yargıtay Baş- kanı Sami Selçuk'un, böyle siyasal amaçh bir öneriyi hemen, "Ben bağunsız ve tarafaz bir yüksek mahkemenin başkamyım, bu görevimi yapdğnn sürece,benim cumhurbaşkanhğı aday- lıkta bulunduğu yönünden, "bir oytn" anlamı taşıyacağı için, son derece yerinde bir davranış biçimi olurdu. Bu yapümamış,bununyerine, "ym cebhne koy" durumu yaraülmışttr. Yargıtay Başkanı Selçuk'un kendi partilerine "yatan bir Idşî" olduğu izlenimini uyandırma ar- zusu ve davranışı, sadece Nazlı Ilıcak'tan gel- memiş, aynca Fazilet Partisi Genel Başkanı Re- caiKırtandahırulhalindegıttiğıArnenka'daTürk gazetecilere verdiği bir demeçte, Yargıtay Baş- kanı Sami Selçuk'un 6 Eylül 1999 tarihinde "adü yıhn açıhşı" nedeniyle verdiği, -bol dip notlu, fakat çelişkilerle dolu ve yürürlükteki anayasayı gayri meşnı bir anayasa ilan eden- söylevini "şahane bir nutuk" oiarak değerlen- dirmekten kendisini alamamak suretiyle de, *te- yit edflnuş" bulunmaktadır. Ancak aradan iki ayı aşkın bir süre geçmesi- ne karşın bu siyasal amaçh ve sistemli davranış- larakarşın, Sami Selçuk, "derinbirsuskunhık" içerisine girmiş bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun kabulü ile yürürlükten kaldınlmış olan "Mecefle-yi Ahkânn Adüye r 'nin 67. mad- desinde. "Sakide bir söz isnad ohuunaz, ancak marâzt hacette sükut aynı ile beyandır" şeklin- de bir hüküm vardı. Bu hükmün anlamı şu idi: Konuşmak isteme- yen ve susan bir kişiyi, siz zorla konuşturamaz- sınız. Ancak o kişi, söylenen o sözler karşısın- da bir yanıt vermek zorunda olduğu halde, yi- ne hiç konuşmayıp da susmakta ısrar ederse, o susan kişi, söylenenleri kabul ve ikrar etmiş olur. Yargıtay Başkanı Selçuk, "adHyılaçış" konuş- ması ile şimdi orurduğu başkanlık makammı (Anayasa m. 154/f.3) kendisıne sağlayan 1982 Anayasası'nı "gayri meşru bir anayasa" oiarak ilan ve iddia etmekle kalmamış, aynca büyükAta- türk'ün kurduğu cumhuriyet idaresini ve onun laiklik ilkesını eleştirip sorgulamaktan da ken- disini alamamış ve bu yüzden de Türkiye çapın- da çok büyük tepkilerle karşılaşmıştır. Bugüne kadar gelrniş gecmiş hiçbir Yargıtay Birinci Baş- kanı aleyhine "açıs konusması nedeniyle'' bu kadar çok yazı yazıhnamış ve hatta bu aleyhe yazılar bir "derleme krtap"haJinde yayımlan- mamışbr. Her gün gazete sayfalannda ve televizyon ek- ranlannda görünmekten ve o toplanüdan bu top- lanüya, uçakla gidip gelmekten büyük bir zevk aldığı anlaşılan Yargıtay Başkanı'nın, Nazlı Ilı- cak'ın cumhurbaşkanlığı adaylık tekh'fıni anın- da geri çevirmesi -şu ana kadar bile olsa- müm- kün iken böyle bir yola gıtmeyı aklından geçir- memesi, o büyük mahkemenin eski ve yeni men- suplannca hayretle karşılanmaktadır. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'na göre Yargı- tay'ı "temsaetme" yetkisi Yargıtay Birinci Baş- kanı'na ait bulunmaktadır. Bu nedenle Yargıtay Birinci Başkanı "temsfl" sıfannın kendisine yükledıği yasal zorunluluk ge- reği oiarak mevcut hiçbir siyasal partiye yakın olmadığını ve başka bir deyişle Yargıtay' ın "yan- sz" ve "bağmısız'' çalıştığını her söz ve davra- nışmda, Türk kamuoyuna göstermek zorunda- du-. Bu nedenle Istanbul Milletvekili Nazlı Ilı- cak'ın, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'u açıla- cak olan cumhurbaşkanlığı için -anayasa değış- medikçe bu gerçekleşmese dahi- "aday" göster- mesi ile Istanbul Teknik Üniversitesi Denizci- lik Fakültesi'nden bir grup öğrencının, ulusla- rarası arenada Türkiye'yi başan ile temsil eden Dışişleri Bakanı tsmafl Cem'i, -strf yaşlı zihni- yetten kurtulabılmek için dahi olsa- cumhur- başkanlıgına "aday" göstermelen arasında çok büyük bir fark görmekteyim. Çünkü Nazlı Uı- cak'ın adaylık önerisinde "siyasal yaünm" ama- cı güdühirken tsmail Cem'ı öneren ünrversite öğ- rencılennın önerilerinde, bir "başarmm mükâ- fatkndırüması" arzusu bulunmaktadır Bu iki ayn öneri arasında "amaç" bakımm- dan çok büyük bir fark var. Birincisi "siyasal'' amaçh, ikincisi ise tamamen "saminıi" ve bir ba- şanrun "değerlendirümesi" doğrultusunda. ANKARA 22. GAYRİMENKUL SAI1Ş tCRA DAİRESİ'NDEN GAYRtMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DosyaNo: 1999/650 Sanhnasına karar venlen gayrünenkulün cinsı, kıymeti, adedı, evsafı: Ankara, Çankaya ilçesi, Balgat Mahallesınde, Ceyhun Atıf Kansu Caddesi, 63. Sokak 3 kapı numaralı apartmanın bulunduğu yere rastlayıp, ımann 25999 ada 6 numaralı parselini teşkil eden 1293 m2 miktanndaki kargir apartma- nm 81/1293 arsa paylı 13 numaralı 3 oda salon ve mûştemılatından ibaret 110 m2 kullanım alanlı mesken vasıfh taşınmaz, bir borç nedeniyle açık art- nrma suretiyle sanlacaktır. Geniş evsafi dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanmıstır. Takdir edilen kıymeti: 30.000.000.000 TL, yüzde 1 KDV alı- cıya aittir. Saüş şarttan: 1- Satış, 29/2/2000 günü saat 15.20'den 15.30'e kadar Adliye mezat salonunda açık armrma suretiyle yapılacak. Bu arttırma- da tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve saüş masraflannı geçmek şartı ile ıhale olunur Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok armrarun taahhüdü baki kalmak şartıyla 10/3/2000 günü günü aynı yerde aynı saatte ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu artnrmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saldı kalmak üzere armrma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki artürma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulması ve satış isteyenin alacagına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevinne ve paylaşnrma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çık- mazsa sanş talebi düşecektir. 2- Arttırmaya işrirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nıspetinde pey akcesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış, peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler sanş bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimen- kul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- uıaleye katıhp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle iha- lenin feshine sebep olan tüm ahcılar ve kefılleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt fa- izinden müteselsilen mesul olacaklardır. Ihale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa önce- likle teminat bedelinden alınacaktrr. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştırak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyen- lerin 1999/650 sayıh dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvunnalan ilan olunur. 30/12/1999 (*) tlgüiler tabirise irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basuı: 1366 PENCERE Çiçekle Böcek?.. Her kadın bir olmaz. Her erkek bir olur mu?.. Elbette her kadın da bir olmaz!.. Kimisi hanım hanımcıktır, kimisi edepsiz, kimi- si derti toplu.. Kimisi dağrtık.. Kimisi olgun ve dolgun.. Kimisi yakamoz çiçeği.. Kimisi hercai.. Kimisi gündüz sefası.. Kimisi şatıfilli.. Kimisi zı'IIL Kimisi tango tango fiyango, kimisi top mop al- tıntop, kimisi hoppa.. Kimisi yosma.. Kimisi şıllık.. Kimisi sağ elini beline dayayıp sol kolunu "V harfi gibi yaparak avucunu göğe çevirdi mi, apte- sane ibriğinden beter olur, ağzını açıp gözünü yumdu mu, sustur susturabilirsen haspayı... Kimisinin'eli maşalıdır.. Kimisinin gözü kapalı.. Kimisi kafadan firiktir, erkeği eline düşürdü mü dişi örümceğe dönüşür.. Kimisinin hayatı ne iştir, ne düştür. Yaşamı ne yazdır, ne kıştr.. Kimi ev kadınıdır, kimi iş kadını, kimi sokak ka- dını, kimi mahalle kansı.. Esmayı üstüne sıçrattın mı.. Hapı yuttun. Kimisi de insan kadındır.. Ama tam insan.. • Çoğu gazetemiz kadın teşhirediyor; her Allah'ın günü, fotograflarla, renkli menkli, allı güllü, açık sa- çık, irili ufaklı, uzunlu kısalı... Bizim eve her gün 12-13 gazete girdiği için ka- dınlar da gazetelerle birlikte çalışma odamıza ko- nuk oluyoriar... Yanlış anlaşılmasın, dinci gazetelerde açık sa- çık zenne fotografı bulunmuyor; ama, çok satışlı gazetelerde çıplak nisa taifesi ibadullah... Nedir bunun anlamı?.. • Tarih boyunca kadın nereden yola çıkt, nereye gekJi, nerede duracak?.. Başlangıçtan bugüne kadın kadınlaştı mı?.. Insanlaştı mı?.. Başlangtçta erkeğin malı, kölesi, cariyesi sayı- lırken zamanla özgürieşmedi mi?.. Tarih boyunca süregelen bu uzun serüvende insan haklannın ilk meyvelerini verdiği dönem 18'inci yüzyıl, kadın haklannın ilkçiçeklendiği aşa- ma 19'uncu yüzyılın sonu, 20'nci yüzyılın başı... Daha dün bir.. Bugün iki.. Yine de kadın dünyanın sozüm ona uygar sayı- lan ülkelerinde bile çoğu zaman vitrin çiçeği sa- yılmıyor mu?.. Satış fiyatını üstüne iliştirilmiş eti- kette taşımıyor mu?.. • "Kür&selleşme" sürecinde kadınm yeri ne?.. .ı özgüriüğe mi açılıyor?.. .9 Yoksa tek tannlı din gibi "para"ya tapan bir dünyada kadınm yeri de piyasanın körgüdüte- ri içinde borsanın iniş çıkışlanna mı bağlanacak?.. oL KIRKLARELİSULH HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN EsasNo: 1998/145/KararNo: 1999/917 Davacılar Havva Demirel vs. vekili tarafından davahlar Nuri Savaş ve 22 arkadaşı aleyhine açı- lan ortaklığın giderilmesı davasının yapılan du- ruşması sonunda: Kızılcıkdere köyündc bulunan 357, 183, 408, 495, 60, 731, 737, 2188 ve 2672 parsel sayıh taşınmazların aynen ya da ivaz ilave- si ile dahi taksimleri mümkün görûlmediğinden satılarak ortaklığın giderihnesine karar verilmiş, hissedarlardan Salih kızı Zehra'ya duruşma günü ilanen tebliğ edilmiş olup, bu kerre kararın ilanen tebliğıne karar verihniş, adı geçen davalıya karar yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğı, Yine Kı- zılcıkdere köyü 878 ve 879 parsellerde hissedar olan Ahmet Heman, Fikret Han, (Ahmet eşi) Ha- nife, (Ahmet oğlu) Hüseyin, (Ahmet oğlu) Ah- met, (Ahmetkızı) Fatma, (Ahmet kızı) Hanife'ye dava dilekçesi tebliğ edilememiş, davacı vekili bu parseller yönünden vazgeçtiğini beyan etmekle bu parseller hakkmda vazgeçme nedeniyle dava- nm reddine karar verildiği, verilen karann adı ge- çenlere ilanen tebliğ olunur. Basın: 1621 Nüfus cüzdammı kaybettim. Hükümsüzdür. BİRCANSELÇUK KEMAÜZM Cumhuriyet k ı t a p t a r ı '•« Kemalizm ile ilgili yıllardır sûrdürülen tarnşmalan nihayet sona erdiren kitabın 3. basısı, henüz okumayanlar için istek üzenne yayma hazırlandı Curtıhuriyij Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^kitapkuliİbO (34334)Cağaloğlu-lstanbulTel:(212)51401 96 Cumhuriyet k ı t a p I a r ı Hiçbir zaman gerçekleşmemesini dilediğimiz bir ütopya bu. Cumhuriyetimizin 76. yılında elbette acı verici bir ütopya. Ama düşündürücü. Romanı bitirdiğinizde, kesinlikle bir karabasandan uyanmış olacaksınız. Cumhur^jrt Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 kitap kulObû (34334)Cağaloğlu-istanbul Tel: (212)514 01 96 CumhuHyet k ı t a p 1 a r ı PORTRELER Denız Gezmiş, Yasar Kemal, Aziz Nesin, Yıhnaz Güney, M.Ali Aybar, Sabahattin Ali, Fikret Otyam, Panayot Abacı, Lefter ve... Bu kitapta onlann öykülerini okuyacaksmız. Bütün bu portrelerin, biı dönemin güzel bir resmini vereceğine inanıyoruz. Bazılannı yakından tanıdınız, bazılannın adıııı ise hiç duymadınız. Onlar bizi bize anlatıyor. Bir dönemin tanıklığını da içeren bu portreleri beğeneceğinizi umuyoruz y Cumhurtyei Çağ Pazariama A.Ş. Tûfkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulûbü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Te): (212)514 01 96 ÂY SALLANIYOR CumhuriyeC k ı t a p 1 3 r ı P.LN.In Deprm KRab IP.E.N.'DEN İTAVStYELÎ Depremden zarar görenlere, görmeyenlere,^örecek olanlara... Muzır Kuruluna, YÖK'e, RTÜK'e, Talim ve Terbiye Kurulu'na... y Cumhuriyrt Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No.39/41 ^5*. kitapkulubü (34334)Cağak)ğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 Bu kitabın tüm geliri depreme uğrayanlara bağışlanmışhr. The Coflee Club-Speakmg Chıb (carrent affairs, hterature, fıhmete...) for advanced / profıcıeacy speakers w1w want to keep up tneir Englısh. Group wül meet al a üıeodly cafe in Taksim tstanbul. every saturdey ftom 11.00 om-llpm. The group is run by a young English university lectarcr, if interested call 02163618661-118 tbursday, frıday evenmg betvKeo5-8pm KALBtNtZ StZtNtÇİN ÇAUŞIYOR, YA StZ?... TÜRKKALPVAKn 19MaytsCd.No:8 Şişli/İSTANBUL Tel: (0212) 212 07 07 (pbx) 10Hat Faks:(0212)212 6835
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle