Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 17EYLUL1999CUMA
HABERLER
Çağlap'ın
dolandırıcılık
davası
• İstanbul Haber Servisi -
Eskı bakan ve işadamı Cavit
Çağlar, oğlu Mustafa Çağlar
ıle ortağı Şükrü Şankaya'nın
da aralannda bulunduğu 37
kışınin "'Banka
• dolandıncılıgı" suçundan 6
yıl 9ay ıle 11 yıl3"eray
arasmda hapis istemiyle
yargılanmalanna başlandı.
İstanbul 3. Ağır Ceza
Mahkemesfndeki
duruşmada. mahkeme heyetı
tnterbank'ın
dolandınlmasıyla ılgili
olarak İstanbul Cumhuriyet
Savcılıği'nca açılan iki dava
dosyasının birleştirilmesine
1
karar verdi.
Masraflarmı
kendisi
karşılayacak
• A.NKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Başbakan Bülent
Ecevit, kendisi ve eşi
Rahşan Ece\it'in 26
EylüTde yapacağı ABD
gezisinin uçak masraflannı
cebinden ödeyecek. Makam
arabası olarak yerli arabaları
tercıh etmesiyle tanınan
Başbakan Ecevit, ABD
gezisi için uçak parasını da
kendisi ödeyecek. Harcırah
almaına karan da alan
Ece\ ıt. eşi Rahşan Ecevit'in
de yol parasını ödemek için
talimat \erdı. Ecevıt daha
önce de ABD'ye tarifeli
uçakla gitmek istemiş, ancak
Dışişlerı Bakanı Ismail
Cem'ın tanfelı uçakla
gitmesi durumunda aktarma
yapılmasının zorunlu
olacagı ve bunun da masrafı
arttıracaği yolundaki uyansı
üzerine bundan vazgeçmişti.
DTP'de
olağanüstu
kongre
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Demokrat Türkıye
Partisı (DTP) kasım ya da en
geç aralık ayında olağanüstu
kongreye gidiyor.
Hüsamettın Cındoruk'un
istifasının ardından genel
başkanlık görevini vekâleten
yürûten Ismet Sezgin aday
olacağını bildirdı.
Olağanüstu kongrede
partisinin alacağı kararlan
anlatan Sezgin. DTP'nin
yeniden yapılanması
gerektığinı. içerik ve imge
değışiklığinin zorunlu
olduğunu ıfade ederek
partinin merkezdeki yerinin
güçlenmesi gerektığini
kaydetti.
Buca Cezaevi'nde
gepginlik
IİZMİR (Cumhuriyet
Bürosu) - Buca Kapalı Ceza
ve Turukevf nde.
uygulamalan protesto
amacıyla sıyasi davalardan
68 tutuklu ve hükümlü 37
gündür sayım vermiyor.
Eylemin bitirilmesi için
devreye giren tzmir
Barosu'nun girişimlerinden
de sonuç çıkmadı. Eylemci
hükümlülenn sevk
ıstemlennin Adalet
BakanlığYnca
reddedilmesinin cezaevinde
havanın iyice
gerginleşmesine neden
?olduğu bildirildi. Tutuklu ve
Ehükümlü aileleri.
*yakınlannın son derece
olumsuz koşullar altında
yaşamlannı sürdürmeye
çalıştığına dikkat çekti.
Yardımlaşma
vurgusu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Diyanet tşleri
Başkanlığı, bugünkü cuma
hutbesinde yardımlaşma
konusunun işlenmesini
istedi. Diyanet tşleri
Başkanlığı tarafindan
müfrülüklere gönderilen
hutbede şöyle denildi: "17
Ağustos gecesı Marmara
Bölgesi büyük bir zelzele
felaketine maruz kalmış,
binlerce insanımız can
vermiş, yaralanmış. on
binlerce insanımız evini,
eşyasını kaybetmiştir.
Hayatta kalanlar da
yağmurda çadırlarda
yaşamaya çalışmaktadır.
Sami Selçuk'un 1994'te çıkan Laiklikadlı kitabında hedefdevrimyasalan
Amaçlan Atatürksüz biranayasaMUSTAFA REŞtT KARAHASAN
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı
•2-
Sami Selçuk, 1994"te çıkan Laiklik adlı ki-
tabında ne diyor: "Eğer yapılacak yeni ana-
yasada 1961-1982 anavasaları gibi "Atatürk
ilke ve devrimlennf benimseyen bir söz ko-
nu edilirse, böyle bir devlet demokratik ve hu-
kukun üstünlüğünü savunan bir devlet ola-
maz. Çünkü resmigörüşten yana olmuş, kar-
şıt görüşleri ve yandaşlannı dışlamışür*
Yeni bir anayasada "Atatürkçülüğe yer ve-
rilmemeli. Atatürkçülük resmi görüş oünak-
tan çıkanlmalı" diyen Selçuk, çelışkiye düş-
tüğünü unutup bir yazısını şöyle bitirmiştir:
"Ancak birey olarak demokrasi içinde de-
mokratik bir liak olarak seçtiğim ve savun-
duğum görüş Atatürkçülüktür, laikliktir.Tek
kurtuluşu onda görüyonım." (Oklay AkbaL
9.9.1999 tarihli Cumhuriyet gazetesi, Sh. 2).
Sami Selçuk, açış konuşmasında, "Unut-
mayaum, bir toplum şanlı bir tarihle, kurtu-
luş savaşıyla, devrimlerle. bunlarda en bü-
yük payı bulunan eşsiz bir önderle, sarsınü-
sız geçilen bir demokrasi denemesiyle her
gün ö\ünüp duramaz" demiştir.
Tam tersıne, dünyanın emperyalizme kar-
şı ilk ve başanlı kurtuluş savaşını veren ve
bu başanyı devrimlerle perçinleyen bir ulus,
bunu sürekli anımsamak. canlı tutmak ve ço-
cuklanna anlatmak zorundadır. Onurlu, ba-
şı dik ve bağımsız bir ulus olmanın olmaz-
sa olmaz koşuludurbu. Selçuk bu onurlu mi-
rası eleştirirken. neredeyse yanm yüzyıldır
cumhuriyetin temel ilkelerine ve devrimle-
re yapılan ağır saldınlara, ihanetlere, karşı-
devrimci hareketlere nedense hiç değinme-
miştir. (ÜmitZileü, 9.9.1999 tarihli Cumhu-
riyet gazetesi. Sh. 17).
Selçuk'un yadsıyıcı tutumu karşısında
Türk öğretisinden alıntılarla gerçek Atatürk-
çülüğû gözler önüne sermek benim için vaz-
geçilemeyecek bir ödevdir.
Atatürkçülük, Anadolu ulusal eyleminin
ideolojisidir. Anadolu eylemi, hem Türk
Ulusal Kurtuluş Savaşf nı, hem de Türk top-
lumunun hızlı ve köklü değişmesini öngö-
ren Atatürk devrim atıhmlannı kapsar. Ata-
türkçülük bir ideoloji olarak cumhuriyet yıl-
lannda geliştirilmiştir. Atatürkçülük ulusal
savaştan, Atatürk devrimi atılımlanndan.
bunlarla ilgili eylem ve olaylardan doğmuş-
tur. Kimi kez bir düşünce eylemi yaratmış.
kimi kez de siyasal ve tarihsel olaylarbir dü-
şünceyi doğurmuştur. Böyfece Atatürkçü-
lük düşün. eylem, ulusal amaç ve özlemle-
rimtzin bileşiminden oluşmuştur. Bu yönü
ile Atatürkçülük, ülkü ve gerçeği içeren bir
ideolpjidir. Atatürkçülük bir gelişme süre-
cinde oluşmuştur. 1919-1938 yıllan arasın-
da bu ideoloji büyük ölçüde Atatürk'ün özel
çabalan sonucu inceleme, oluşma ve uygu-
lama olanaklanna kavuşmuştur. 1935 yılın-
da CHP izlencesinde Atatürkçülük "Kema-
lizm" olarak tanımlanmış, cumhuriyetçilik,
ulusçuluk, halkçılık, devletçilik ve devrim-
cilik Atatürkçülüğün temelini oluştumnuştur
(Prof. Dr. Suna Kili, Atatürk Devrimi Bir
Cağdaşlaşma Modeli, Sh. 195/196).
'Egemenllfc ulusundur'
Atatürkçülük siyasal yönetim biçimi ola-
rak cumhuriyeti benimsemiştir. Siyasal oto-
rite bu yönetim biçiminde oluşturulacak, ya-
sallığın, ulusun kayıtsız koşulsuz egemenli-
ğinde olacaktır. Cumhuriyet, siyasal yönetim
biçiminin uluslaşması. halklaşmasıdır. Öy-
leyse benimsenmesi gereken cumhuriyettir.
Bu yönetim biçiminin daha çağdaş bir yapı-
ya kavuşmasi, usu, bilimi ilke edinen laik dü-
zenin kurulmasıyla olanaklıdır. Atatürkçü-
lük devlet yaşamında. yönetimde, bu yöne-
tim ilişiğinde Türk ulusunun istencesinin
egemen kılınmasıdır. Günü ve geleceği için
karar verme yazgısını belirleme ve saptama
hakkı ulusundur. Ulusun, devletin, toplumun
yönetimi, sımflann, ailelerin, toplumsal
gruplann eline, tekeline bırakılamaz. Ulusun
tüm birey leri yönetime etkin olarak katılma-
lıdırlar. Toplum içine kapanık, olaylann, ka-
rar oluşturma, karar verme sürecinin dışın-
da kapalı toplum olarak bırakılmaz, bırakıl-
mamalıdır. Toplum, açık ve katılan toplum
olmalıdır. Atatürkçülükte cumhuriyet anla-
yışı, sıralanan bu yönleriyle ulusçu, demok-
ratik, özgürlükçü, çoğulculuğa açık bir ilke-
dir. Atatürk devrim modelinde "otorite"
cumhuriyetçi. laik ve ulusçudur. Laiklik,
ulusçu ve eşitliğe yönelik özellikleriyle cum-
huriyetçilik. Atatürk devrim modelinde
"otorite"nin oluşturduğu temel nitelikleri
içerir ve yansıtır. Cumhuriyet, Türk devrimi-
nin en güçlü ve en yol açıcı ilk büyük adı-
mıdır. Bugünün Türkiyesfnde çoğulcu de-
mokratik düzenin uygulanması, bu uygula-
ma içinde zaman zaman ortaya çıkan açmaz-
lara. direnmelere karşın gelişmenin, çağdaş-
laşmanm durdurulmaması toplumun dina-
mizmi yeni Türk devletinin "cumhııriyeı"
temeli üzerine oturtulmasmdan kaynaklan-
maktadır(Kili, a.g.e., sh. 202/203).
Pemokrasl ideall
Cumhuriyetin, son aşamada "demokrasi"
idealini yansıttığında hiçbir kuşku yoktur.
"Devrimci bir atılım gerçekleştirmek ve top-
lumu bu atılıma göre biçimlendirmek görevi
ile karşı karşıya olan Atatürk'ün tek partili
döneminde gerçek bir demokrasiyi uygula-
maya aktarması, düşünülemezdL" Afet
İnan'ın anlattığına göre M. K. Atatürk de
"demokratik idare sistemi için ideal addedi-
len prensiplerin inküapianmız içinde yer al-
masına taraftar olduğunu ifade etmiştir". Yi-
ne Atatürk, "Cumhuriyet rejimi denıek de-
mokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz
cumhuriyeti kurduk. o on yaşını doMururken
demokrasinin bütün icaplannı sırası geldik-
çe tatbikata koymahdır" demişti. (Afet tnan,
1968, sh. 260)"(Prof. Dr. EmreKongar. Ata-
türk ve Devrim Kuramlan, sh. 399/400).
Cumhuriyet bir devlet biçimidir; başlıca i-
ki anlamı vardır. Dar anlamıyla cumhuriyet
yönetimi daha da halka yaklaştıracak. halkın
doğrultusundan sapmalan önleyecektir. Bu
düşüncelerle Atatürk iki kez ikinci parti ku-
rulması için girişimde bulundu.
Gelgelelim, devrimlerin ve cumhuriyetin
ana ilkelerine karşı bir tutumun bu partiler-
de hemen yuvalanması üzerine bu partiler
kapatılmak zorunda kalınmıştır. Şu da var ki
daha sonralan Atatürk'ün inancı doğrultu-
sunda, onuırkadrosu demokrasiye geçişi ba-
şanyla yerine getirmiştir (Prof. Dr. Anıl Çe-
çen, Atatürk ve Cumhuriyet, sh. 102 vd.)
Atatürk devrimi bitmemiştir. Cumhuriye-
tin kaynağında ulusal bir devrim yattığı için.
ulus yararma devrimlerin sürdürülmesi, Ata-
türk'ün amaçlan doğrultusunda ilerlemesi
cumhuriyete düşen başlıca görevdir. Cumhu-
riyet, hiçbir zaman donmuş kahplarla bitmiş
uygulamalann tutucu rejimi olamaz. Halkın
gerçek yönetimine yöneldiği için demokrat-
lığı da kapsamı içine alır. Çağdaş anlamıyla
demokrasinin getirilmesi, özü ve ana ilkele-
nyle kurumlaştınlması, ileri ülkelerin de-
mokrasileri ile daha da gelişmiş halk yöne-
timi için yanşa kalkışılması, Türk cumhuri-
yetçiliğinin önde gelen ilkelerindendir.
(Bkz., Çeçen, a.g.e., sh. 361, 363)
Atatürk, cumhuriyeti birdenbire ilan ede-
rek devleti ve Kurtuluş Savaşf nı tehlikeye
düşürmeyi asla doğru bulmamış, Kurtuluş
Savaşı'ndan sonra da çoğulcu demokrasiyi
ideal olarak benimsemesine karşın, çok par-
tili siyasal yaşam uğruna, devletin tehlikeye
düşmesine, en azından gerici güçlerin "öz-
güriükler ve seçim mekanizması arkasma s-
ğmarak" (partiler yoluyla örgütlenme) kar-
şı devrimi gerçekleştirmelerine izin verme-
yecek kadar gerçekçi olmuştur. Türk siyasal
yaşamını içtenlikle benimsediği "çokparti-
li çoğulcu Batüı demokrasi amacı dogrultu-
kendisine özgü ayıncı nitelikleriyle geüşmiş-
tir. Çünkü her ulus doTİminL sosyal çevre-
nin basküanna ve gereksinmesine bağh ola-
rak, hal ve duruma ve bu ihtilaJ ve devTİmin
gerçekleşme zamanına göre yapar. Her za-
man ve yerde aynı olayın yineJenmesinetanık
değilıniyiz?'' (Atatürk'ün Söylev ve Demeç-
leri, I, Sh. 81).
Atatürk, daha 1930'da kesin olarak çoğul-
cu çağdaş demokrasinin Türkiye'de gerçek-
leşmesini gönülden istemekteydi (Aksoy,
a.g.e., Sh. 85).
b) İnançlar Cumhuriyeti'ni, özürsüz ve
ödünsüz laikliği geri istediğini belirten Sel-
çuk, gerçek amacının ne olduğunu, kitapçı-
ğın 39/45. sahifelerinde yaptığı açıklama-
larla ortaya koymuştur. Kısacası ona göre
Diyanet tşleri Başkanlığı kaldınlmalı. din
işleri cemaatlere-tarikatlara bırakılmaİı,
bunlar din okullan açmalı, din dersleri ver-
melidirler. Laik-laikçi yapay aynmı yapmak-
tan çekinmeyen Selçuk'un gerçek amacı, iş-
te budur.
Lalkllk Iliceslnde defllgim
Türk öğretisinde başlıca kaynaklann laik-
liğe. Selçuk'un amacının gerçekleşmesini
sağlayacak bir işlev yüklememesi, nesnel ve
bilimsel olmalannın bir sonucudur. Oysa,
Selçuk, bu nitelikten yoksundur.
Türk toplumunun özel durumu ve ulusal
bağımsızlık hareketinden sonra geçirdığı re-
formlar, Batı'da doğup gelişmiş olan laiklik
ilkesinin değişik bir biçimde ele ahnmasını
ve uygulanmasım gerektirmiştir. Şöyle ki,
isLam dini -Hıristiyanlığın tersine- din ile
devlet işlerini ayırma şöyle dursun, her iki-
sini kaynaştınruştır. tslamlıkta din, insanla-
nn iç dünyalan gibi devlet içindeki davramş-
• Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un yadsıyıcı tutumu karşısında Türk
öğretisinden alıntılarla gerçek Atatürkçülüğü gözler önüne sermek benim
için vazgeçilemeyecek bir ödevdir. Atatürkçülük, Anadolu ulusal
eyleminin ideolojisidir. Anadolu eylemi, hem Türk Ulusal Kurtuluş
Savaşı'nı, hem de Türk toplumunun hızlı ve köklü değişmesini öngören
Atatürk devrim atıhmlannı kapsar.
en üst düzeydeki yöneticilerinin, özellikle
devlet başkanımn seçimle birlikte bir süre
için iş başına getirilmesidir. Geniş anlamıy-
la cumhuriyette ise seçim olgusu üzerinde
durulur ve devletin üst yöneticilerini sapta-
mak için yapılan seçimin ulusal istenci yan-
sıtması gereği belirtilir. Geniş anlamda cum-
huriyet bir bakıma demokrasi ile eşdeğerde
olmaktadır. Atatürk, ulusun egemenliği ama-
cını en iyi ve en sağlam yönleri ile temsil e-
den ve uygulayan devlet biçiminin cumhu-
riyet olduğu kanısındadır. Atatürk, cumhu-
riyeti her zaman demokrasi kavramı ile bir-
likte ele almıştır. Ona göre cumhuriyet, de-
mokrasi ile yönetilen devlet biçimidir. Cum-
huriyetin tanımım bile demokrasi ile yapa-
cak derecede iki kavramı yan yana ele alır-
ken biçimsel olarak kurulan cumhuriyet dü-
zeninin yanı sıra demokratik bir rejime de
zamanla aşama aşama geçilmesini istedi.
Başan ile kurulan cumhuriyet, demokratik
bir rejim ile pekiştirilmeli ve yasalarla belir-
lenen halk egemenliği uygulamada da orta-
ya konulmahydı. Atatürk'ün demokrasi is-
teminin ikinci bir nedeni, yönetimlerin ve
iktidarlann parlamentoda kesin bir biçimde
denetimlerinin sağlanması idi. Eğer bu ya-
pılmazsa o zaman iktidarlar ve yöneticiler
denetimsizliğin rahathğında kişisel davra-
nışlara girebilirler ve böylece de devlet yö-
netiminde halk egemenliğinden uzaklaşma,
kişisel politikalann ön plana çıkması gibi
yanlış gelişmeler ortaya çıkabilirdi.
Tek partili demokrasi de bunu sağlamak-
tan uzaktı. Parti arkadaşlığı bakanlarla mil-
letvekillerini birbirine yaklaştınr ve parla-
mentolann denetim işlevi zamanla yitirile-
bilir. Meclis, en yüce organ olarak üzerine
düşeni yapmak ve halkı adına onun verdiği
yetkililerle hükümetleri denetlemeli, yön
gösteımelidir. Demokrasi rejimi ancak çok
parti ile olanaklıdır. Partiler arası yanşma,
sunda yönlendirmiş, ama kâğıt üzerinde ka-
lan akiatmaca ve geçki olmaya > azgılı bir de-
mokrasiyi*' değil, "sürekli yaşayabilme ola-
nağınasahip^ ve"geriyedönükbirçarkha-
ine geune olasılığı önJenmjş" bir demokra-
siyi gerçekleştirmenın çabalannı vermiştir.
Ancak ve ancak böyle bir demokratik düze-
nin özlemini çektiği ve yalnız bunun Türk
ulusuna yararlı olacağına inandığı için, de-
neyler yapa yapa (sonuçlannı gözleye göz-
leye) demokratik uygulamayı yaygmlaştır-
mış, teorik birtakım özentilere dayalı adım-
lar yüzünden tüm devrimi, ulusun gerçek öz-
gürlük ve gönencini, üstelik devletin yaşa-
mını tehlikeye düşürmeyi yadsımıştır. Gel-
gelelim, çoğulcu demokrasiye doğru yeni
adımlar atmayi (ideale ulaşma amacını) da
unutmamıştı. (Prof. Dr. Muammer Aksoy, I-
II. Türk Hukuk Kurultayı, Türk Hukuk Dev-
leti. Sh. 15vd).
Cumhuriyet devrimi
Türkiye'nin siyasal devrimi, demokrasi ve
ondan aynlmazlık içinde cumhuriyet devri-
midir (Bkz. Türk Devriminde Siyasal Hukuk
Alanda Olanlar, Prof. Dr. Bahri Savcı, Türk
Hukuk Devrimi, Sh. 425).
Atatürk 1929'da yazdığı gibi, cumhuriyet-
çilik ilkesi, demokrasinin ta kendisidir (Prof.
Dr. Sina Aşkın, Türkiye'nin Önünde Üç Mo-
del Var, 13.8.1996 tarihli Cumhuriyet gaze-
tesi, Sh. 12).
Atatürk, hem bizim için ideal rejimin de-
mokrasi olduğunu, hem de Türkiye'nin özel-
liklerini hesaba katan Türk demokrasisini
kurma karannda olduğunu, apaçık ve şöyle-
ce belirtmiştir: "Fransız thtilâlL, bütün dün-
yada özgürlük göriişünü yavmıştır ve bu gö-
rüşün temeli ve kaynağıdır. Fakat o günden
beri insaniık ilerlemiştir. Türk demokrasisi,
Fransız İhtUâlTnin açügı yoiu izlemiş, fakat
lan da Tannsal kurallara bağlamak amacı
güder. Böyle birortamda laiklik ilkesini ka-
bul etmek, dinin toplum işlerinden, toplum-
sal görevierinden sıynlıp "vkdanlara iletil-
mea"ni gerektiriyofdu.
Öyle ki, laik devlet, yalnız mezhepler ara-
smda ayınm gözetmeyen, kamusal bir dini
olmayan, dinsel kurallarla iş görmeyen bir
devlet çlmakla yetinmeli, aynı zamanda di-
nin vicdanlara iletilmesi için gerekli önlem-
leri de alabilen bir devlet olmalıdır. Gerçek-
te de laiklik ilkesinden ve devlet işleriyle din
işlerini birbirinden ayırmak zorunluluğun-
dan hareket edilerek, dinsel hizmetler. ba-
ğımsız bir kuruluşun eline bırakılırsa, Müs-
lüman hiçbir toplumda, böyle bir örgütün.
kısa zamanda, devletle çattşan bir güç hali-
ne gelme tehlikesi vardır. Bunu önlemek için
din hizmetlerinin devlet hizmetleri arasına
alınması gerekiyordu. "Diyanet tşleri Baş-
kanhğı''nın genel hizmetler içinde yer alma-
smın anlamı budur. (Server Tanilli, Devlet ve
Demokrasi, Anayasa Hukukuna Giriş, Sh.
132).
Cumhuriyet döneminin dinin eğitim. hu-
kuk ve devletle ilişkileri açısından getirdiği
en önemli yasa ve kural, Diyanet İşleri Baş-
kanlığı Yasası ve Kurulu'dur. 1924 yılında çı-
kanlan bu yasaya göre bu kurul Hırisriyan-
lıktaki durumdan aynmlı olarak bir din top-
luluğunun en üst ruhani başkanlığı kurulu
değildir. Başkanlık görevlisinin makamı.
kendisine hiçbir ruhani nitelik ve yetki ver-
mez. Bu kurul ve başındaki makam bir dog-
ma, bir mezhep, bir ilahiyat öğretisini be-
nimseyerek onlara uyma zorunluluğu koya-
maz. Islam dinini yorumlama yetkisi de yok-
tur. Yukanda sözü edilen yasanın özü. Diya-
net işlerini siyasal ve hukuksal alanlardan
ayırması, dinleri yasalann sağladığı inanç
(vicdan) özgürlüğü alanında korumaya bı-
rakmasıdır. Bunun devlet yönünden getir-
dikleri devletin ilahiyat ve felsefe sorunlan-
nın dışmda kalması, herhangi bir dinin, mez-
hebi ya da öğretinin ötekilere karşı yamnı
tutmaktan kaçınması, gelgelelim buna kar-
şılık inanç ve ibadetlerin özgürlüğünü sağ-
layan kurallan koymasıdır. Bu anlayışla ko-
nan hukuksal kurallann başlıca amacı, dinin,
kazanç ve siyaset çıkarları için sömürülme-
sini önlemektir (Nivazi Berkes, Türkiye'de
Cağdaşlaşma, Sh. 5*26/527).
Osmanlı'dalcl uygulamalar
Osmanlı împaratorluğu'ndaki düzeltim
uygulamalanna dinsel güçlerin karşı koy-
ması, III. Selim'in öldürülmesi, 1909 geri-
cilik eylemi, Ulusal Savaşım döneminde pa-
dişah-halifenin. başta Şeyhülislam olmak
üzere dinsel kamusal örgütün, Kurtuluş Sa-
vaşf na ve onun önderlerine karşı çıkması gi-
bi olaylar ve bunlann birikimi, ulusal dev-
rimcileri, daha ilk bakışta, dinsel güçleri çağ-
daşlaşmanın en önemli engeli olarak görme-
ye itmişlerdir. Bu nedenle, laiklik. yalnız
devlet ve din aynlığı olarak değil, dini dev-
letin denetlemesi biçiminde görülmüş ve uy-
gulanmıştır. (Kili, a.g.e., Sh. 230).
Cağdaşlaşma sorunu çerçevesi içinde la-
iklik sorunu. Hıristiyanlıkta olduğu gibi yal-
nızca bir devlet ve kilise otoritelerini ayırma
ya da bu alanlar arasında bir uzlaşma soru-
nu olmaktan daha geniş bir sorundur. lslam-
lıkta tek ya da birçok kilise otoritesi olma-
yışına karşılık, onda dinsel nitelik verilen
birçok kurallann dünyasal düzenin siyasa,
hukuk. eğitim. halk geleneklen içine kanş-
mış bir durumda olması gibi aynmlı iki du-
rum vardır. Hıristiyanlıkta hangilerinin ru-
hani otoriteyle, hangilerinin dünyasal otori-
telerle ilişkili olduklan belirlidir. Islamlıkta
ise böyle değildir. Birçok Müslüman kimi
eylemlerin hangi alanın eylemleri olduğunu
bilmez. Gerçekte geleneksel olan her şeye
kutsallık niteliğini verme eğilimi cağdaşlaş-
ma süreciyle birlikte güçleşmiştir.
Soyut bir laiklik görüşü besleyenlerde gö-
rülen bir yanlış anlayış, bir de geleneksel öl-
ÇÜlere din niteliği vererek ve onlann dünya
işleriyle ilişkilerini gizleyerek toplumun si-
yasal. hukuksal ve eğitsel kurallannın dışın-
dan onlardan özgür. otonom (kendine buy-
ruk) bir özel varlıklan olduğu görüşü ancak
Islamlığa özgü olan bu belirtilen yanı kav-
rayamamaktadır. Bu yüzden cumhuriyetin
"laiklik" ilkesine karşı olan eleştiri ya da ey-
lemler, bu iki görüşten birine dayanır. Bura-
da bu iki görüşü açarak onun karşısında asıl
sorununieokratik devlet ile demokratik dev-
let arası seçme yapma sorunu olduğu ortayâ
konulacaktır.
Sözü edilen görüşün birincisine göre, ana-
yasaya giren laiklik ilkesinin kendisi laikli-
ğe aykındır. tkinci görüşe göre de öyledir, fa-
kat başka gerekçelerle. Bunlann her ikisine
göre laiklik devlet ile dinin aynlması ise o
halde din nasıl devlete kanşmayacaksa, dev-
letin de dine kanşmaması gerekir. İkinci gö-
rüşe göre siyasal, hukuksal, eğitsel sınırla-
malar din özgürlüğünü sağlamaya değil, di-
ni kaldırmayı güder.
Hem lslamlığın yaşaması. hem laiklik il-
kesi dinin bunlardan özgür, otonom olması-
nı gerektirir. Bundan ötürü, bu görüşte olan-
lar (ki bunlann tslam dininin tarihsel çerçe-
vesi içinde ıstedikJen şey ruhani bir otono-
mi olmaktan çıkar, daima teokratik bir dev-
let kurma eğilimi gösterir) ta başta cumhu-
riyet rejiminin din-devlet tutumunu kızıllık,
komünistlik ya da dinsizlik gibi şeylerle bir
tutmuşlardır.
Bu iki görüşün iki dayanağı birbirini ta-
mamlar niteliktedir. Birinci eleştirinin da-
yandığı varsayım şudur: "Gerçek laiklik,
devletin din işlerine kanşmaması demektir."
İkinci görüşün dayanağı ise şudur: "Laiklik
tslamhğı yıkma tutumudur." Birinciyi savu-
nan hukukçularla ikinciyı savunan şeriatçı-
lara göre, laik devletin, dini kendi özerkliği-
ne bırakan bir devlet olması gerekir. Böyle-
ce eski liberal Batıcı göriişle Islami devlet
görüşü aynı sonuçta birleşiyor. Her ikisine
göre de cumhuriyetin laiklik tutumundaki
dünya gücünü kısıtlayan kurallar laikliğe ay-
kındır. Bu iki görüşün altında bir yanılmay-
la bir yanıltma yatar.
SÜRECEK
Avukatlan, PKK Avrupa sorumlusu müvekkillerinin Almanya'ya iadesini istediler
SoysaTın yaı^dannıasına başlandı
Cevat Soysal dün mahkemede fenalık geçirdi (Fotoğraf: AA)
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Güvenlik birimlerinin operasyonu ile
Moldova'dayakalanarakTürkiye'ye ge-
tirilen ve PKK'nin Avrupa sorumlusu
olduğu belirtilen Cevat Soysal'ın "i-
dam" istemiyle yargılanmasına dün
başlandı.
Ankara 1 No'luDGM'dedüngörülen
davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanık-
lar Cemil Mehmet Hoca kod adlı Soy-
sal, Ali Kandemir ile aralannda Abdul-
lah Öcalan'ın avukatlan Ahmet Avşar
ve Ender Büyükculha'nm da bulundu-
ğu 15 avukat katılırken tutuksuz sanık
Osman Ozçelik gelmedi.
Soysal, 35 sayfalık savunmasına baş-
lamasından kısa bir süre sonra Mahke-
me Başkanı Orhan Karadeniz'e rahat-
sızlandığını. bu nedenle savunmasını
avukatlannın yapması talebinde bulun-
du. Karadeniz, bu istemi reddederek du-
ruşmaya bir süre ara verdi. Soysal, sa-
ton dışına çıkanlırken tansiyon düşme-
si sonucu baygınlık geçirdi.
Soysal, uluslararası hukuk çiğnene-
rek kendisinin "korsanhk" eylemiyle
Türkiye'ye "kaçınldığını" savundu. Sa-
nık, "Ahnmam, Türldye ile Avnıpa'nnı
karşı karşıya getirilmesini amaçlamak-
• Moldova'da bir operasyonla yakalanarak Türkiye'ye getirilen
PKK'nin Avrupa sorumlusu olduğu belirtilen Cevat Soysal, dün
yargıç önüne çıktı. Hazırlanan iddianamede, Cevat Soysal için Türk
Ceza Kanunu'nun "vatan hainliği, devletin ülkesine ve egemenliğine
karşı suçlar" hükmünü içeren 125. maddesüıe göre ölüm cezası
verilmesi isteniyor.
tadır. Böylece Türkiye'nin Avrupa'ya ya-
kınlaşmasını ağır bir şekOde provvke e-
den zemin yaraülmak istenmiştir'" dedi.
Soysal, "Beni uçakla Moldova'dan Tür-
kiye'yegetirenlerden birisinL basında re-
simkrini gördüğüm Yeşil kod adlı Mah-
mut Yıldınm'a benzettim" iddiasında
bulundu. Kaçmlışının MtT'in içinde
kendilerini "Kuvayı Mflüye" olarak ad-
landıran grupça planlandığını ilen süren
Soysal,"Yüreğimdeki derin sevgmin aş-
kıyla nerede ve hangi koşul alanda olur-
sa olsun halkıma hizmeti ve iilkemi ge-
liştirmeyi esas aldun. MİT'te kendini
Kuvayı NliUiyc olarak adlandıran grup,
basını ve devletin ileri geienlerini aldat-
mış. beni PKK'nin Avrupa örgütünün
ikinci adamı olarak lanse etmiştir" de-
di. Soysal, PKK'nin Avrupa sorumlusu
ve ikinci adamı olmadığını, ERNK üye-
si olduğunu belirtti.
"TürldyeCumhuriyeti Devleti'ıün21.
yüzyıhn başuıda demokratik anlamda
büyük bir atüım yapmasının, Abdullah
Öcalan'ın yaptığı banş çağnlanna kar-
şılık vermesi\leolacağını" savunan Soy-
sal, "Demokratik çözümün tarihsel fir-
saO doğmuşken, bunu bilimin ve aklın dı-
şmda değerlendirmek. pratik gerekltri-
ni cesurca yerine getirmek, tekçıkaryol-
dur" diye konuştu. Mav i Çarşı katliamı-
nın talimatını vermediğini söyleyen
Soysal, iddianamede yer alan telefon ko-
nuşmalannı da kabul etmediğini kay-
detti. Sanık Ali Kandemir de 10 yıllık
hekim olduğunu ve mesleğe başladığı
günden beri sendikal faaliyetlerde bu-
lunduğunu söyleyerek suçlamalan ka-
bul etmedi.
Avukat Levent Kanat, iddianamede
Soysal'ın idam istemiyle yargılanması-
nın istendiğini, ancak bu konuda yeter-
li hukuki kanıtın bulunmadığını savun-
du. Soysal'ın avukatlan. Almanya'ya ia-
desi ya da tahlıye edilmesini; tahliye ta-
lebinin reddi durumunda müvekkilleri-
nin TCK' nin "örgüt ü> eüğini" düzenle-
yen 168. maddesince yargılanması iste-
minde bulundular.
Kandemir'in avukatı Zihnet Ozçelik
de müvekkilinin tahliyesıni istedi.
Cumhuriyet Savcısı Dilaver Kahveci,
sanıklann tutuklulukhallerinin devamı-
na karar verilmesini talep etti. Mahke-
me Başkanı Karadeniz, Soysal ve Kan-
demir'in tutukluluk hallerinin devamı-
na, savunması alınmayan Ozçelik'in ye-
niden çağnlmasına, iddianamede Soysal
ile ilgili beyanlan bulunan kişiler hak-
kında adlı soruşturma yapıhp yapılma-
dığının, yapılmışsa bu kişilerin ifadele-
rinin istenmesine karar vererek duruş-
mayı erteledi.
İddianamede, Cevat Soysal'ın
TCK'nin "\atan hainliğL de>letin ülke-
sine ve egemenliğine karşı suçlar" hük-
münü içeren 125. maddesine göre "i-
dam", Ali Kandemir ve Osman Özçe-
lik'in ise TCK'nin "yasadışıörgüteyar-
dun" fıilini içeren 169. maddelerine gö-
re 4 yıl 6'şar aydan 7 yıl 6"şar aya kadar
ağır hapis cezasına çarptınlmalan is-
teniyor.