Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17EYLÜL1999CUMA
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
30'a yakın ülkeden 56 sanatçının katıldığı 6. Uluslararası îstanbul Bienali bugün başlıyor
Bu kez çokıduslu katkı sanattan
ESRA ALtÇAVTJŞOĞLU
Marmara Bölgesi'nde yaşanan dep-
rem felaketinin ardından gerçekleştiri-
lecek ilk büyük etkinlık olan 6. Ulusla-
rarası İstanbul Bienali bugün açıhyor.
30 Ekim tarihine dek sürecek olan, ts-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafindan
düzenlenen bienalin teması 'Tutku ve
Dalga', küratörü ise Paolo Colombo.
1989 yıhndan bu yana Cenevre'deki
Centre d'Art Contemporain'ın yöne-
tıciliğini üstlenen Colombo'nun 6. Uhıs-
lararası İstanbul Bienali için seçtiği
isımleri çoğunlukla genç sanatçılar oluş-
turuyor. Etkınliğe katılacak olan 56 sa-
natçının işleri, ana mekân Dolmabah-
çe Kültür Merkezi olmak üzere Aya
Irini Müzesı ve Yerebatan Sarnıcı'nda
sergilenecek. Dolmabahçe Kültür Mer-
kezı'nde temmuz ayından beri sürege-
len çalışmalar sonucunda mekânın iç
hacmi yeniden biçimlendirildi. Yapıt-
lann sergilenmesi için NDüfer Konuk
tarafindan tasarlanan mımari projeyle
Dolmabahçe Kültür Merkezi'ne 4 bin
metrekareye yakın bölme duvar yapı-
larak 'mekân içinde mekânlar' yaratıl-
dı.
Colombo, 'Tutku ve Dalga'başlığı ile
lstanbul'un çokuluslu karakterini vur-
gulamayı amaçlıyor. 'Tutku ve Dalga',
tstanbul'u hem bölen hem de birleşti-
ren denizı. dolayısıyla fiziksel bir var-
lığı da ıfade edıyor. Serginin başlığı et-
kinliğin kavramsal yapısına ışaret eder-
ken, her türlü sanatsal yaratının temel
taşlan olan bireysel tarihlere, duygusal
yoğunluğun niteliklen ve derecelenne
duyulan denn bir ilgiyi de gösteriyor.
Vapuriardaki işler iptal edildi
Deprem, bienalin tarihıni değıştir-
medı. ancak etkinlık sırasında düzen-
lenmesi planlanan kutlamalann tama-
mı iptal edildi. Bıenal sırasındaki etkin-
liklerin, depremın açtığı yaralann iyı-
leşme sürecine katkıda bulunması ön-
celikli olarak düşünülüyor. Bubağlam-
da bienal sanatçılanna yapılan çağnya
ilk yanıt veren 20 sanatçı. yapıtlannı ba-
ğışlayarak depremzedeler yaranna ulus-
lararası bir müzayede düzenlenmesine
destek verdi.
Dünyanm önde gelen 80'e yakın ko-
leksıyoneri yann saat 18.00'de Aya Iri-
ni'de gerçekleştirilecek olan muzayede-
de Tony Oursler. Pipilotti Rist. William
Kentridge. Aydan Murtezaoğlu, Ömer
Uloç, Juan Munas, GUlian VVearing,
Gavin Turk. Christopher Hbol'un ya-
pıtlannı koleksiyonlanna katacaklar.
Müzayede RaffiPortakal tarafindan Is-
vıçreli kuruluş SimonedePury Luxem-
bourg Artla birlıkte yönetilecek. Mü-
zayededen 140 bin dolara yakın gelir
elde edilmesi bekleniyor. Toplanan pa-
ra, deprem felaketinden zarar görenler
için hazırlanacak çeşitli rehabilitasyon
programlannda kullanılacak. Aynca
istanbul Kültür ve Sanat Vakfı, biena-
lin bütün bilet gelirlerini de bu fona
aktaracak.
Ton> Oursler- 'Seni Duyanuyonım', 1995
(sokla), Fatimah Tuggar- 'ÇabşanKadın',
1997 (ortada), Candice Breitz - 'Gökkuşagı
Dizüeril4',1996(sağda).
• Bienaldeki etkinliklerin depremin açtığı yaralann
iyileşmesine katkıda bulunması amacıyla, yapılan çağnya ilk
yanıt veren 20 sanatçının bağışladığı yapıtlarla depremzedeler
yaranna uluslararası bir müzayede düzenlendi. Müzayede
yann saat 18.00'de Aya Irini'de gerçekîeştirilecek.
Sanatçılar
MııtiuÇertez(Avustralya).lrsnDo
EspiritoSanto (Brezilya), JanetCar-
diff ve George Bures MiDer (Kana-
da), Uang Shaoji (Çın), Pedro Alva-
rez (Küba), EMnaBrotherus(Finlan-
dıya). Nadia Berkani (Fransa-Ceza-
yır), Vidya Gastakkm ve Jean-Mk-
hel VVîcker (Fransa). Malkk Sidibe
(Fransa- Malı), Lukas Duvrenhögger
(Almanya), Carsten HöUer (Alman-
ya), Rosemaric Trockd (AlmanyaX
Christina Ditnitriadis (Yunanistan),
Csaba Nemes (Macanstan), Maai»-
ha Parekh (Hındistan), Avteh Kheb-
nezadeh(tran). VenuditSasportasfts-
rail), Margherita ManzeiB (ttalya).
EvaMarisakfidtalya). Franoesco\%z-
zoi (ttalya). DorrisHaron Kasco (Fil-
dışi Sahılı). Yuki Kimura (Japonya).
Aydan Murtezaoğlu - 'Untitied', 1999. GUlian VVearing - 'Sacha ve Annesi', 19%.
'Tutku ve Dalga' başlığında gerçek-
îeştirilecek olan bienalin deniz ve Bo-
ğaz ile ilgili içeriğıne uygun olarak Şe-
hir Hatlan vapurlanna yerleştirilmesi
planlanan işler de deprem nedeniyle
iptal edildi. Aynca William Kentrid-
ge'in açılış için hazırladığı çalışma da
sergi mekânınm içine taşmdı.
Tanıdık isimlerin yeni işleri
6. Uluslararası İstanbul Bienali önce-
ki yıllardan tanıdıgımız bazı isımlere
yeniden ev sahıpliğı yapıyor. 'Yaşam.gü-
zeDik. çeviriler/ aktanmlar ve diger güç-
lükler üstüne' başlığında düzenlenen 5.
Uluslararası istanbul Bıenalı'ne katılan
Alman sanatçı Carsten HöUer. Aya Iri-
ni 'ye yerleştırdiği 'Uçuş AygnV adlı ça-
lışmasıyla dikkat çekmıştı. Sanatçının
bu yıl Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde
sergilenecek işleri, belleğin zayıflığını
cesaretlendiren, kişisel ve toplumsal or-
taklıklann oluşturduğu sarmal akışı ıfa-
de eden projelerden oluşuyor.
Bienalin genç ve aykın sanatçılann-
dan birisi de Güney Afnkalı Candice Bre-
Hz. National Geographic, Penthouse,
National Inquirer gibi değişik kaynak-
lardan beslenen Breitz, fotoğraf ve di-
ğergörsel malzemeleri farklı bir kavram-
sal çerçeveye oturtuyor Breitz'm sıra-
dışı olarak tanımlanan çalışmalan, izle-
yenlerin geleneksel düşüncelerini sor-
gulamaya yönelik. Kara VValker ve Pi-
pilotti Rist ise bienalin ilgi çekici diğer
isimlerinden.
Geçen yıl Turner Ödülü kazanan ve
Dolmabahçe Kültür Merkezi'ne konuk
olan Gıllian VVearing çalışmalannda,
Londralı gençlerin düşüncelerini, düş-
lerini, arzulannı, aile içi ilişkilerini ki-
şisel tarihlerle birleştirerek ele alıyor.
4. Uluslararası tstanbul Bienali'ne, Aya
Irini'ye yerleştirdiği 'Seni Duyamıyo-
rum' adlı çalışmayla katılan Tony Ours-
ler ise bu kez hem Aya trini'de hem de
Yerebatan Sarnıcı'nda sergileyecek iş-
lerini.
Dijital teknolojiyi bir birleştirici ola-
rak gören, ancak salt teknolojiye daya-
nan çalışmalara saygı duymayan bir sa-
natçı Ousler: "Teknolojilerin kültürel de-
ğeri, her zaman, arzuiann çarpıtılııuş
yansımalandır. Her şeyden önce belki de
bu nedenle ilgi duyuyorum \e hâlâ kul-
lanmaya devam edrvorum. BeUd debu bir
madencinin altın bulması gibi bir şey -ha-
yır, bu çok romantik- daha çok uyuştu-
rucu kuDanan birinin mal bulması gibL
Her neyse,videoyla nasıl bir iş yapbğırnız,
bu kültür içindecanh kalabümemian tek
umudu. Burada sorun. \ideo çabşmala-
nnı seyretnıenin, çoğu başka sanat dal-
iannı scyrctmekten çok daha fazla za-
man alması. Dünyaya daha saldırgan, da-
ha çokkataiizör işlevigören unsurlar oia-
va (Kazakistan), OBwrMusovik(Ma-
kedonya), Francis Alys (Meksika).
Mkhael Raedecker (Hollanda), A.
K. Dolven (Non eç). AngetoFerreira
(Portekiz), Candice Breitz (Güney
Afrika), WiHiam Kentridge (Güney
Afrika), Juan MUIKH(Ispanya), Mr-
lam Backström (lsveç), Nicolas Fer-
nandezftsviçre). PipflottiRistdsviç-
re). UgoRondinone (îs\içre), Hahık
Akakçe(Türkıye), SamiBa>dar (Tür-
kiye). Aydan Murtezaoğhı(Türkiye),
Füsun Onur (Türkiye). Ebnı Öâse-
çen (Türkiye). Neriman Ptrftt (Tür-
kiye). Ömer Uhıç (Türkiye), Sefa
Sağbun (Türkiye), GüneşS»«ş (Tür-
kiye), MuratŞahinler(Türkiye), Em-
ma Kay (tngiltere), Chris Ofıü (In-
giltere), Gavin Ttok (Ingiltere), Gl-
ttan ^fearing (îngiltere), Ton>r
Ours-
ler(Amenka). Fatimah Tuggar(Ame-
rika-Nijerya). GregoryMarkopoutos
(Amerika-Yunanistan), KaraVValker
(Amerika), ChristopnerVVool (Ame-
rika). LisaYİBkavage(Amerika). Ar-
turo Herrera (Venezuela).
rak giren kuklalan kuUanıyonun."
Ugo Rondinone'nin neon ışıklanyla
gerçekleştirdiğı iş Taksim Meydanf nın
metro girişınde yer alırken, bir diğer
çalışması ise Aya Irini'nin apsisinde
izleyicilere sunulacak. 6. Uluslararası İs-
tanbul Bienali afışi deRondinone'yeait.
Kazakistanlı Yelena ve Victor Vorob-
yev'in 'KbsikSanaon HaOdaVedalaşma-
sı' adlı performanslan bugün saat 20.00'de
Beşiktaş'ta Üsküdar Iskelesi'nin arka-
sındaki boş alanda gerçekîeştirilecek.
Çiftın 'IşığıGörmek Istiyorsan Ça>dan-
lığuı İçine Bak" adlı çalışması ise Aya
trini'de sergilenecek. Christopher VVool
billboard'lanyla şehrin çeşitli yerlerinde
olacak.
Yurtdışından çok sayıda eleştirmen,
küratör, müze ve galeri yöneticisinin ya-
nı sıra Guggenheim gibi çeşitli müzele-
rin üyeleri 6. Uluslararası İstanbul Bi-
enali'nin konuğu olacak.
O, doğurgan Anadolu toprağındanfışkıran bir kişilikti; o, yarım kalmış bir türküydü
15ydsonra Yûmaz Güney
y
ianarkeiu..AYŞE EMEL MESÇİ
Ölümünden bu yana on beş yıl
geçmiş. Yıimaz Güney'ın. Bu
büyük yönetmen, oyuncu, şair,
yazar. eylem adamı çeşitli etkin-
liklerle arulıyor. Ben de bu yazım-
da bir tutam anıyı tazelemek is-
tiyorum.
Yıimaz Güney'i ilk kez İstan-
bul "da Taşhk Gazinosu'nda gör-
düm. On-onbiryaşlanndaydım.
Nebahat Çehre ile evlı olduğu
yıllardı. Gazinoya çevresiyle bir-
likte gelmiştı. Ünlüydü. Ona ne-
den 'Çirkin KraT diyorlardı?..
Gazınoda ona yönelik şarkılar
söylendi. ilgi odağıydı. Aynlır-
ken havaya üç el ateş ettı. Kor-
kudan yerlere yattık. Özellikle
anneannem çok korkmuştu. Ya-
şadığımız olayın anlamını ilerde
anlayacaktım.
12 Mart'ta tutukevine girdim.
Üç buçuk yıl hapıste yatrım. Bu
süreçte Yıimaz Güney'le aşağı
yukan aynı davadan ama ayn
yargılandık. 1974affıylatahliye
edildik. Çıktıktan sonra Yıimaz
Abrninçağnsıyla Güney Fılm'e
gittim. Geleceğe yönelik tasa-
nmlannı bıze anlattı. Birbütün-
lük içinde beş film yapmak istı-
yordu. Aradan çok geçmeden te-
lefon ettı. benı Adana'ya çağır-
dı: •4
HemenuçağaaÜagel!"Çok
coşkuluydu. Pamuk ışçilerinin
hayatını ele alan bir filme başla-
dık. Mevsımlik emekçılenn ya-
şamlannı çok iyi biliyordu. Za-
man zaman onlara para ve mer-
mi dağıtırdı. lşçiler akşam ye-
meklenni yedikten sonra çadır-
lannın önünde halay çeker, ha-
vaya ateşederlerdi.
Bir gün Yıimaz Abi çocukluk
arkadaşı MehmetEken'le yanş-
maya girdi. Bir şişeye ateş edi-
yorlardı. tlkatışta vuramadı. Ha-
pıste ellerim durmuş diyordu.
lümden söz
ettiğini
duymadım.
Hep doğumdan
söz açıyordu.
Toprağm
bereketinden,
kadının
doğurmasından.
Ölümünün
on beşinci
yıldönümünde
Yıimaz Güney'i
ölümün değil,
doğumun
kapsamında
anmak gerekir.
Ancak temel gerilimi çekim zor-
luklanndan kaynaklanıyordu.
Amaçlanna ulaşmakta zorlanı-
yordu. Yine bir akşam bu ortam-
da fılmin görüntü yönetmeni Ke-
nan Ormanlar, Kamuran Uslu-
er ve ben Yıimaz Abi'nin beyaz
BMW'sine bindik. Arabayı çok
hızlı sürüyordu. Yolda ağaçlan tek
çizgi gibi görmeyebaşlamıştım.
O gece talihsiz bir olay yaşandı.
Kader Yıimaz Güney'ı yine ha-
pishaneye sürükledi.
12 Eylül süreci bizi sürgün ya-
şamına zorladı. Isveç'teydim.
Yıimaz Güney'in hapisten ve
Türkiye'den kaçtığı haberi ge-
lince çok sevındim. 'Yol' fılmı o
dönemde Avrupa'da gösterim-
deydi. Sinema kapılannda kuy-
ruklar oluşuyordu. Sonra 'Du-
var'Mn çekimi için beni Paris'e
çağırdı. Birrestorandabuluştuk.
Nasıl bir Fılm yapmak istediği-
ni heyecanla anlattı. Yaptığı işe
çok inanan bir kimliğe sahipti.
Çok etkili bir çalışma yöntemi
vardı. FatnşGüneykendisine asis-
tanlık yapıyordu. Fatoş tüm ya-
şamında Yıimaz Abi'ye destek
oldu. Bu Fılmin çekiminde de
dayanaktı.
Cannes Film Festivali'ndeki
ilk gösterimde Duvar çok alkış-
landı. O akşam Yıimaz Güney
onuruna bir yemek düzenlendi.
Duvar'ın yapımcısı Marin Kar-
mitz'in Cannes tepelerindeki şa-
to gibi vıllasında dünya sinema-
sının önemli isimlen buluşmuş-
lardı. Geniş bahçede meşaleler
yanıyordu.
Orada Yıimaz Güney'in yal-
nızlığını gördüm. Büyük havu-
zun kenanndaydı. Tek başınay-
dı. Gölgesi suya vurmuştu. Fa-
toş'a dedim ki "Biz niye gıtmi-
yoruz yanına?" Fatoş Güney
">k"dedı,tt
Şimdi0dflme2,oyal-
mz kafanak ister". Villanın tara-
çasında mum ışıklannda herkes
bir şeyleryiyip ıçiyor, konuşuyoT-
du. Yıimaz Abi belki de yurt öz-
lemiyle kanşık düşünceler için-
deydi.
Duvar'ın çekimi sırasmda bir
konuşmamızı anımsıyorum. Bir
gece Fatoş, Yıimaz Abi, Tunce)
Kurtiz, ben yemeğe çıkmıştık.
Bana "Sen, benim Hücrem kita-
bmu okudun mu" diye sormuş-
tu. Sonra ekledi: "Ya Seümiye
mektuplarmı?" Okumamıştım.
"Ben sana o Idtaplan vereyün de
oku!" dedi. Daha sonra bu ki-
taplan okudum, anladım ki Yıi-
maz Güney'le aynı hücreyi kısa
bir zaman aralığıyla paylaşmı-
şız. Bundan çok etkilendim.
Oyunlaştırmayı düşündüm "Hûe-
rem"i ve "Seümiye Mektupla-
n"m. Bunu kendisine söyledi-
ğimde gerçekleşirse sevineceği-
ni söyledi. Sonra bu tasanmı
"Anılar 71" adlı oyunda gerçek-
leştirdim. Bu oyun birçok ülke-
de oynandı, birçok festivale ka-
tıldı, ama, Yıimaz Abi göreme-
di. Çünkü hastalığı, hızla onu
bizlerden ayırdı.
Hastalandıktan sonra onu ilk
kez lsveç'te gördüm. Duvar'ın
tanıtırru için gelmişti. Karşıla-
mak için havaalanma gittik. Çı-
kan yolculara bakıyoruz. Karşı-
da bereli, beyaz saçlı, uzun siyah
paltolu birini fark ettik. Bu adam
Yıimaz Abi miydi? Ertesi günü
gazetecilerle toplantı vardı. Ba-
na dedi ki; "Hayatta biçbir şey-
den korkmayacaksm. Korkuyu
tanıyacaksuı." Ben "Yıimaz Abi
ama insan korkar" deyince "Ha-
yır" diye yanıtladı. "Doguştan
korkmaz, sonradan korkutulur.
Onun için hiçbir şeyden kork-
mayacağun, diyeceksin. Başına
gelen en büyük felaket olsa bile
korkuyu içindeyeneceksin.'' Ölü-
me karşı meydan okuma mıydı
bu?
Yine bir gün u
İnsan hem ak-
tif poütikaya hem sanata zaman
ayn-amaz"demişti. "KeşkeTür-
kiye'de büyük poütikacılar obay-
dı dabizsiyasetesoyunmamışoV
saydık. Bu ikisini birden yapöğı-
mızda ikisi de yanm kahyor."
Hastalık sürecinde Pans'te sık
sık görüştük. Rahat görünüyor-
du. "Enönemlisi"diyordu. "İn-
sanın vicdamyia hesaplaşması.
Yatnğm zaman başmı vasbga koy-
duğunda vicdanın rahat mı? VK-
danın sana çok güzel şeyler yap-
on diyor mu. Istebu, insanın ken-
disiyle baş başa kaldığı andır ve
bu anda insan kendisine karşı
dürüst ise zaten rahat yaşar."
Ölümden söz ettiğini duyma-
dım. Hep doğumdan söz açıyor-
du. Toprağm bereketinden, kadı-
nm doğurmasından. Şöyle yo-
rumladım bu yaklaşımını: Ölüm
aslında bir doğumdur.
Ölümünün on beşinci yıldö-
nümünde Yıimaz Güney'i ölü-
mün değil, doğumun kapsamın-
da anmak gerekir. O dâhı yönet-
men, yazar, şair, oyuncu, doğur-
gan Anadolu toprağından fişkı-
ran bir kişilikti; o yanm kalmış
bir türkü, yannlara dönük bir
destandır.
YAZIODASI
SEIİMİLERİ
"Eylûr
"...hep aşk, hep garâm, hep şiir ve musiki..."
Eylöl belki böyle özetlenebilir. Artık yüz yaşın-
daki bu roman, bana olamayacak bir hayat an-
latıp durdu.
Garâm: Hangi sözcükle karşılayabiliriz bugün?
Abdülhak Hâmid'in unutulmuş eserinin de adı.
Karasevda? Gönül yangını? Ama 'aşk"tan öte bir
şey.
Necib'le Suad'ın sevdalan da öyledir. Suad,
Necib'i anlatırken, Boğaziçi'nde yaşanacak ma-
ceradan o kadar habersizdir: "Aman, Necib Bey
tuhaftır, 'Bence evlenmek ölmektir!' der, durur."
Necib, Türk romanında evlilikten uzak duran ilk
erkek kişidir. Sonunda Suad'la birlikte yanar.
Eylûl'de her şey dümdüz başlar. Henüz nisan-
dır, yağmurdan sonraki nisan akşamı. Süreyya,
Boğaziçi hayalleri kurmaktadır. Geri planda aile
ortamı belirir. Bununla birlikte aşk-kankocalık-
arkadaşlık üçgeni, bir aşk üçgeni içindeki bu tu-
haf üçgen, roman boyunca, Suad-Süreyya-Ne-
cib dışındakj bütün kişileri daima silikleştirir.
Sonra Yenimahalle, Boğaziçi'nin rüzgâriı, hır-
çın dalgalı köşesi, hem de yüz yıl öncesinin ne-
redeyse ıssız ortamında. Mehmet Rauf, "yaz
hayatı" der. Ve roman birdenbire kınk bir yaz ha-
yatı olur.
Yenimahalle'deki küçük yaz evinde, Sürey-
ya'nın "fıldişi yuva" diye tanımladığı yalıda, bü-
tün günler Necib beklenir. Süreyya ve Suad dış
gorünümde mutludurlar. Ama yinede Necib'in var-
lığına ıhtiyaç duyulur.
Bu tutkulu arkadaşlık ilişkisi, bir roman boyun-
ca, peyzajlar önünde geçer. Yine peyzajlar önün-
de, Suad'la Necib'in aşkı, Süreyya'nın içe kapa-
nışı olup çıkar.
Eylûl'ün peyzajlannı çok severim.
Rüzgâr, denizi bazan sadece ürpertir. Çakıllar
arasındaki oyuklardan fışırtılar işitilir. Deniz panl-
dar. Ama çok geçmez, deniz durgun bir havuz
gibi görünür. O zaman hep öğle vaktidir. Denize,
uzaklara, "kirpiklerin arasından süzülen bir ba-
kışla" bakılır. Bazan rüzgâr, balkondakı tenteyi çır-
pındırır. Bazan deniz ve rüzgâr, hiddetti ve kör-
pedir. Beykoz'un Hünkâr Iskelesi'ne doğru, de-
niz çırpıntı sesleriyle dolup taşar...
Uzaktan, kırda, yalnızca san çiçekler görünür.
Fulyatariasını andıran bu çiçekler arasında, yak-
laşıldıkça, kırmızı, mor, beyaz çiçekler fark edi-
lecektir...
Sonra musiki: Suad'ı ve Necib'i birbirlerine kalb
ağnsıyla kavuşturan opera şarkılan. Notalar. Pi-
yano. Bütün bir on dokuzuncu yüzyıl! Ne var ki,
roman kişileri yeni yüzyıhn daha özgür, hiç olmaz-
sa 'görece' özgür hayatını yaşamak isterier. Aşk-
ı Memnu, Bihter'i büsbütün bağışiayamazken, Ey-
101, Suad ve Necib hummasına "beyaz aşk' der.
Nihayet 'eylûl' gelir. Eylül ayı, hep sonbahar eği*
limlidir, yazdan bir şey kalmaz geriye, yaz haya-
tı söner gider.
Necib'in Suad'dan bir yadigâr olarak etdivon
çalması, ötekı eldıveni Suad'ın Necib'e verişi; bir
deniz suyu sahnesinde, Suad'la Necib'in b'ırbir-
lerinin çıplaklannı yapayalnız düşleyişleri Eylûl'ü
çıldırı noktasında cinsellikle donatır. Süreyya'ya
gelince, hiç söylenmese de, karısıyla arkadaşı-
nın aşklanna tuhaf bir gönül bağı yok mudur?
Bu romanda birçok sonbahar yapragı savru-
lup durur. Suad hayata yeniden başlamak ister.
Oysa: "Işte benim eylûlüm!" Ne şiir, ne musiki "bir
müddet sade gözlerte konuşulan" hayatı değiş-
tirebilir ve "serin birrüzgârla denizin büzülmüş"
olduğu görülür.
Eylûl'de bir de ekim vardtr.
"Bu ay sabahlan sisler, sisleryırtan canavarinil-
tileriyle vapuriar, bahan andınr gibi iken birden
bütün mevsimlerin renkleriyle can çekişip niha-
yet siyah bir kış akşamıyla bunalan günler ile
kendisi için ölünceye kadar hatırasında nakşe-
dilmiş kalacak bir sonbahar ayı oldu."
Kendisi? Romancı, Necib'i işaret etmektedir.
Fakat Suad da olabilir. Hatta, Süreyya da Her üçü
birbirine kalb ağnlı. Eylûl'den bir adım ötede Sü-
reyya'nın 'roman'\ beklemektedir.
Romancı yangını tercih eder.
Takvimde tz Bırakan:
"Güneşin, bulutlann arasında görûnüp kay-
bolduğu, denizin mavisinin solup kiriendiğiılıkbir
sonbahargünüydü." Peride Celal, Melahat Ha-
nımın Düzenli Yaşamı, Can Yayınlan, 1999.
K Ü L T Ü R t Ç t Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I