Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 1999 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr
Sonbaharda üçüncü albümünü çıkarmaya hazırlanan Candan Erçetin bu akşam Açıkhava'da
w
Cam gönülden şarkılarCUMHUR CANBAZOĞLU
Açıkhava'da bu gece sahne Candan Erçe-
tin'in. CRR Senfoni Orkestrası'yla Bogaziçi
Festivali'nde verdiği konserden sonra ilk kez
böyle büyük seyircinin önüne çıkacak yorum-
cu *Canı Gönfilden Şarkılar' adını verdiği
konserde kendi-yapıtlannın yanında Bakk Ay-
han'la birlıkte Rumeli türküleri yorumlayacak.
Candan Erçetin. çok yüzlü, çok renklı, az
kişilikli yerli pop dünyasının 'kendine özgü'
işler üretebilen nadir isimlerinden bın. Med-
yayla fazla samimi olmamasının, albümleri ge-
niş araştırmadan sonra çıkarmasının, beste
yazmasının, etnik mûziği akılhca kullanma-
sınm meyvelerini kısa sürede topladı. Geçen
yıl denedigi birmüzıkal hancinde adımlan doğ-
ru atmaya devam ediyor.
10 Şubat 1963 Kjrklareli doğumlu. Ortaöğ-
renimini Galatasaray Lisesi'nde, yükseköğre-
niminı tstanbul Üniversitesı Arkeoloji Bölü-
münde tamamlamış. Belediye Konservatuva-
n Şan Bölümü'nde 1979'da başlayan eğitimi
ise 1991'debitmiş.
Erçetin'in çıkışının genç popçular gibi ılk
albümü Hazınm'la ve bu yapıtta yer alan Um-
nımda DeğU'le gerçekleştigine inananlann
sayısı hayK fazla: ancak Erçetin'in müzik geç-
mişi uzun yıllar öncesine gidiyor. 1986'da
Türkiye'ye Eurovisıon'da dokuzunculuk ge-
tiren Meüh Kibarbestesi HaDey'i yorumlayan
KKps ve Onlar grubunda (Eurovision için bir
araya gelmiş iki grup) yer alan sanatçı aynı ekip-
le albüm de yapmıştı; bir yüzde Klips'in par-
çalan, diğer yüzde de Erçetin'le Sevingfil Ba-
hadır'dan oluşmuş Onlar'm parçalan kulla-
nılmıştı.
Bu deneyden sonra lokallerde çeşitli diller-
de sarkı söyleyerek, Fransız chansonlannı yo-
rumlayarak geçimini sağlayan Erçetin aynı
• Batılı ölçüleri yerli popa
getirmeye çabalayan
Candan Erçetin, bu geceki
konserinin ilk bölümünde
sevilen parçalannı, ikinci
bölümde de Balık Ayhan
eşliğinde Rumeli havalarını
yorumlayacak.
zamanda Galatasaray Lisesi'nde müzik öğret-
menlığıni de yürütmüştü.
Sonra televizyonda bir program sunmuş,
yüzünü bir derece kitlelere tanıtmayı başar-
mıştı.
1995 Ağustos'unda Hazınm albümüyle pi-
yasaya girdi ve ilk günlerde hiç satmadı; ta ki
sandalyeye ters oturup sağa sola sallanarak söy-
ledigı Umrumda Değtf klibinin ekranlara ge-
lişine dek.
Vldeoklipleriyte dikkat çekti
Ardından Hangi Aşk Adil ki'nin klibinde
tstiklal Caddesı'nde erkekler ordusunu peşi-
ne takıp yürümüş, klibin yönetmeni MeteOz-
gencil'in bir buluşu daha tam isabet kaydet-
mişti. Bu kez klipte arkasına erkekler ordu-
sunu takıp tstiklal Caddesi'nde yüriiyor ve
sarkısını söylüyordu. Albüm iyi satmış. Erçe-
tin-Özgencil ikilisi, piyasanın istediği sansas-
yona itibar etmeden, müzik dışı güçlere hiç
başvurmadan amaçlanna ulaşmıştı.
Ikili, kenanndan köşesınden Batılı tanıtım
kartlannı Türkiye piyasasına getirmeye karar-
lıydı. Bir yıl geçmeden Umrumda Değirin beş
farklı yorumuyla yeni parça Sevdim Sevilme-
dim'in remixlerini bir EP'de (midi- uzunça-
lar) toplayarak başanyı perçinlemek istedi-
ler. Remixlerin altında ErolT. ve Krvanç K.'nin
imzası vardı. Balkan havalannın gözde oldu-
ğu dönemde Sevdim Sevilmedim tam isabet
kaydetmişti.
Gelelim 1997 tarihli ikinci solo albüme,
adını Çapkın koydu Erçetin ve ilk videoklıp
parçası olarak bu yapıtı seçmişti. Baki Çallı-
oğlu'nun kırk yıl önce yazdığı şarkı da güzel-
di, düzenlemesi de. Ancak tutulmadı. Sanınz
ilk albümün kliplerinin basitligi ve sıcaklığı
eksikti bu çalışmada. Ancak Çapkın albü-
münde boş parça yoktu ve biri olmazsa diğe-
rinin müzikseveri yakalayacağını iddia etmek
zordeğıldi. Nitekim şehirlerarası otobüste ge-
ceninbir yansı çekilmiş görüntüleriyle Yalan
adlı parçanın klibi uçurdu götürdü albümü. Öz-
bek sanatçı Yıkhz Usmanova'nın bu bestesi-
ne cuk oturan sözleriyle 1997'nin en tutulan
şarkılannm başında geldi Yalan.
Bir lokomotif parçanın ardına takılan sıra-
dan çalışmalarla alelacele üretilen yerli pop
albümlerin dünyasında pınl pınl parlayan bir
yapıttı Çapkın. Kliplerbirbirini izlerken yine
Topkapı etiketiyle Oyalama Artık-The Re-
mix Ep 2 adıyla yedi parçalık bir remıx albü-
mü daha yayımladı. Bu yapıta da yeni parça
diye Oyalama Arük'ın üç ayn yorumunu koy-
muştu.
Bizce bu atak, popta son dönemin en isa-
betli kararlanndan bıriydi. Kulakları modern
sounda alışmış gençlik de parçalan keşfet-
miş. Erçetin'in dinleyicilerine geniş bir hal-
ka daha eklenmişti...
Bu dört yapıttan sonra Erçetin cephesınde
işler ciddileşti; albümlerini yalnız isimleriy-
le sattırabilen zirvedekiler müthiş bir kısırlı-
ğın içinde kıvranırken, o sürekli yükselişte.
Arabeskin kendi tirajını geri aldıgı bir dö-
nemde 2000'lerin yerli popuna yol açacak bir
albüm beklenebilir Erçetin'den. Candan Erçetin 15 yıknr profesyonel müziğin içinde.
yıkdmış düşier/yokuluğun sonu mu?y
Kültür Servisi - Edinburgh,
14-19 Ağustos tarihleri arasında
Avrupa'daki Müslüman kimliğini
sorgulayan ve bu kimliğe yönelik
önyargılan yansıtan bir sergiye ev
sahipliği yapıyor. Consuelo
Echeverria'nın 'fractured dreams
/journey's ead?' (yıkılmış düşler
/ yolculuğun sonu mu?)
başlıklı enstalasyonu St. Giles
Katedrali'nin önünde sunulacak
izleyicilere. Sergi,
Müslümanlann Avrupa'yla
bütünleşme sürecini konu ediyor.
Proje. Avrupa'da önemli bir rol
üstlenmek için yeni yollar arayan
Müslüman cemaatine de fikir
verme açısından önemli.
Serginin Edinburgh'da
açılmasının nedeni ise kentin
festivaller için ilk düşünülen
• Consuelo
Echeverria'nın
Avrupa'daki Müslüman
kimliğini sorgulayan
sergisi Edinburgh'da
açılıyor.
. • I M ' '
yerlerden biri olması ve özellikle
2. Dünya Savaşı'ndan sonra banşı
destekleyici bir rol üstlenmesi.
Dijital animasyon tekniğı ile
yapılan enstalasyonda. Avrupalı
Müslümanlar sırtlan izleyiciye
dönük olarak Panteon'un
kopyasına doğru yürür biçimde
gösteriliyor. Projede yer alan
figürler, ellerinde Islamiyetin
Avrupa kültürüne katkılannı
simgeleyen nesneleri taşır
biçimde yerleştirilmiş.
lslami olduğu kadar çağdaş
anlayışı da ifade edecek biçimde,
günlük giysileriyle gösterilen
Müslümanlar, Pantenon'un
sütunlanna doğru ilerledikçe
küçülerek yok oluyorlar.
Consuelo Echeverria, projede
özellikle Panteon'un seçilmiş
olmasını; Panteon'un,
Atina'nın, Atina'nın ise Batı
uygarlığının simgesi olmasına
bağlıyor. Edinburgh ve Glasgovv
Müslüman cemaatinin
katkılanyla hazırlanan proje,
Avrupa'da yaşayan
Müslümanlann bu topluma
entegrasyonunu sorgularken bir
yandan da Avrupahlan farklı
dinden yurttaşlannın kimlikleri
üzerine düşünmeye yöneltiyor.
Dört ayakhlar canlanıyor
Yönetmen John Stephenson, 'Hayvan Çiftliği 'ni
gelişmiş kukla teknolojisiylefılme uyarlıyor
Kültür Servisi- George OnvdPın "Hayvan ÇHHgi''
en gelişmiş kukla teknolojisinden yararianılarak filme
uyarlanıyor. Stalınızme yergi niteliğindeki yapıt ilk
olarak 1954 yılında çizgi filme uyarlanmış, yapıttaki
karakterler daha sonra pek çok çizgi film ve çizgi ki-
taba esin kaynağı olmuştu. Hayvan Çiflıği bu kez Jim
Henson'ın 'yarabcı dükkân'ının animasyon teknikle-
ri sayesinde konuşan hayvanlann filmine dönüşecek.
Hayvanlann hem birbirleriyle hem de insanlarla kar-
şılıklı iletişim kuracaklan filmin yönetmeni ise John
Stephenson.
OnveU'in 1945 yılında yayımlanan yapıtı, gaddarçift-
lik sahibini 'Dört ayak iyidir, iki ayak kötü' sloganıyla
deviren hayvanlann öyküsünü konu alıyor. Ancak
kahramanlann serüveni "Bütün hayvanlar eşittir, ama
ban hayvanlar daha eşittir' diyerek kendilerini sömür-
meye başlayan hderleri domuz Napolyon'un idaresi ne-
deniyle sona erer.
Henson'ın teknisyenleri konuşan hayvan filmlerine
yeni bir boyut kazandın-
yor. Film için üretilen tüy-
lü ve kürklü animasyon
fıgürler insana özgü nite-
liklerle donatılrruş durum-
dalar. Teknisyenler kuk-
lalan önceden yazılmış
diyaloglara göre program-
ladıklan için karakterle-
rin dudak hareketleri ve
seslendirme arasında
senkronizasyon sağlanabi-
lecek. Tüy, kürk ve saçlar-
la kaplanan özel cins bir
silikon da kuklalann ger-
çek hayvanlar gibi görün-
melerini sağlıyor.
Animasyon ve bılgisa-
yar grafiği ürünü kuklalar
ile gerçek hayvanlardan
oluşan hayvan çiftliğinin
en önemli karakterleri arasında dört domuz, eski be-
lediye başkanı, lider Napolyon, Kartopu ve çoban kö-
peği Jessie yer alıyor. Filmin seslendirmesinde ise Pa-
ul Scofıeld, Sir Peter Ustinov ve Sir Ian Houn gibi ün-
lü isimler görev alacak.
Hayvan Çiftliği'nde en zor mimikler yakın çekim-
le bile yakalanabılecek. Eski belediye başkanının yü-
zünde görünen her kasın oynamasını sağlayan 60 mo-
tor var örneğın. Daha önceki animasyon modellerin-
de en fazla 30 motor kullanılabiliyordu.
Filmin yapımcısı Robert Halmi, Orvvell'in romanı-
nın çağımızın en önemli yapıtlan arasında yer alması-
na ve film yapımcılan için çok ilginç bir tema sunma-
OnvelTın hayvanlanna yeni bir boyut kazandınkh.
sına karşın bugüne dek teknik yetersizlıklerin kendi-
lerini sürekli sınırladığını söylüyor: "Arük bu hayvan-
lann gerçek gibi görünmelerini sağlavabilecegiz. Önla-
nn konuşan hayvanlar okhığunu unutacaksmız. Orwei'in
karakterleri olarak canlandıracağız ha\~vanlan."
Yönetmen Stephenson daha önce bu kadar çok ko-
nuşan hayvanm bir arada bulunduğu bir filmin çekil-
mediğine dikkat çekiyor. Projelerinin de Disney tar-
zından çok faklı olarak romana çok bağlı kalacağını;
hüzünlü, karanlık, duygusal öyküyü görsel bir dille
anlatacağını söylüyor.
Kuklalar gerçek ölçüsûnde 6 ayda yapıidı
Oscar sahıbi Jim Henson'ın 1979 yılında kurulan ya-
ratıcı dükkânlan Londra, Los Angeles ve Nevv York'ta
bulunuyor. Bugüne dek imza attığı yapımlar arasında
da Ninja Kaplumbalan, Pinokyo'nun Maceralan ve The
Muppets yer alıyor.
Hayvan Çiftliği 'nin karmaşık kuklalannın yapımı için
kukla uzmanlan ve me-
kanik teknisyenlerden olu-
şan 70 kışilik birekip 6 ay
boyunca çalıştı. Çalışma-
lar sırasında gerçek hay-
vanlann her türlü ölçüsü
alındı, fotoğraflan çekil-
di, günlük yaşamlan ka-
meraya çekildi. Bütün öl-
çümler kuklalann lif cam-
dan üretilen modelleri ya-
pılmadan önce anatomi
konusunda uzmanlaşmış
heykeltıraşlar tarafindan
denetlendi. Elde edilen
kalıplann üzeri silikon ve
kürk ile kaplandı. Filmde
rol alan bütün kuklalann
vücut ve yüzlerinde hare-
ketleri denetleyen meka-
nik bir iskelet yer alıyor.
Farklı hayvanlara özgü hareketlerin aynısının üreti-
lebilmesi için bilgisayar mühendisleri ile animasyon
model tasanmcılan bir arada çahştılar. Domuz kuİda-
sının çerte, ense ve gövde hareketleri hidrolik bir sis-
tem tarafindan denetlenirken kol ve bacak hareketleri
için kablolardan oluşan bir sisteme başvuruluyor. Hid-
rolik teknolojisi en zor hareketlerin bile canlandınla-
bilmesi için çok büyük bir çeşitlilik sağlıyor uzman-
lara. Hayvan kuklalan asıllanna benzemelerinin yanı
sıra insanlar gibi viski içip esneyebiliyorlar.
Hayvan Çiftliği, Amerika'daekimayındagösterime
girecek. Ingiltere sinemalannda ise ancak 1999 so-
nunda yer alacak.
3 TONLUK TAŞ BLOKLAR VÎNÇLE TAŞINIYOR
Antik Side Tiyatrosu'nda
restorasyon sürüyor
ANKARA(Cumhuriyet Bürosu)-Antik Si-
de Tiyatrosu'nda taş kaldırma çalışmalan,
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nden sağlanan
vinçle başlatıldı. Istanbul Restorasyon ve Kon-
servasyon Merkez Laboratuvan Müdürü Ulkû
tzmiriigil. ağırlıklan 500 üe 3 bin kılogram
arasında değişen taş bloklann kayma olasılığı
taşıması nedeniylebüyük tehlike oluşturdugu-
nu belirtti.
15 bin kişilik kapasiteye sabip olan Side Ti-
yatrosu'nun tarihi M.S. 2. yüzyıhn ortalanna
dek uzanıyor. Geç imparatorlıak devrinde glad-
yatör yanşlan ve ha^-an mücadelelerinin ya-
pddığı arenaolarakkullanılan tiyatronun. M.S.
5. ve 6. yüzyıUarda Bizans döneminde açık ha-
va kilisesi işlevi gördüğü belirtiliyor.
Dünya Bankası'nm 30 milyon dolar kaynak
sağlaması beklenen "Tûrkiye Kültürel Miras
Projea" kapsamında yer alan tiyatro, 1994 yı-
hnda Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklannı Ko-
ruma Kurulu'nun aldıgı kararla, yeterli güven-
iik. olmadığı gerekçesiyle ziyaretçi girişi ve
gösterilerekapatıldı. Gerekli önlemler alınarak
tiyatronun ziyaretçıye tekrar açılması amacıy-
la hazırlanan projenin Side Belediyesi'nce uy-
gulamaya konulmasının ardmdan 1998 yılın-
da ziyaretçi girişi yeniden sağlandı.
Bu yıl da Avusturya Arkeoloji Enstitüsü ta-
rafindan geçici bir süre için verilen vinçle. kay-
ma tehlikesi olan taş bloklann kaldmlması ca-
hşmalarına başlandı. Tiyatroda restorasyon da
halen sürüyor.
Istanbul Restorasyon ve Konservasyon Mer-
kez Laboratuvan Müdürü tzmirhgit, Arkeoto-
ji ve Arkeologlar Derneği'nin "tdor1
adlı der-
gisinin temmuz sa>ısında yayımlanan makale-
sinde, yapısal özellikleri nedeniyle SideTıyat-
rosu'nun tüm Anadolutiyatrolan arasında ay-
ncahklı bir yeri olduğunu belirtti. Ancak son
yıllarda öreoyennin ulaştığı turistik boyutun,
tiyatroyu tehdit ederhale geldiğine işaret eden
tzmirligil, "Anadolu'nun en görkemli antik ti-
vatrolan arasuıda yer alan Skk Tiyatrosu'nda
yapıyı turistik yaşanıa katma amacıyla düzen-
lenen etkinlikfcr oirçok tahribatayol açnu$bu-
lunmaktadır'" dedi.
Tiyatronun en üst oturma basamaklan ve sah-
ne binası üzerinde gezen ziyaretçiler için biç-
bir güvenlik öniemi alınmadığınadikkat çeken
tzmirligil, onanmı yapılan bu yerlenn büyük teh-
like oluşturduğunu kaydettı. Izmirligıl, "Ozd-
Hkle sahnebinası kahnolan üzerinde dağohkya-
par gibi nrmanaraktiyatro>
[
a kaçak giren ziya-
retçileri önlemek olanaksızdır" diye konuştu.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Şaip ve Aykıpılık
Nâzım Hikmet neden büyük bir şair kabul edi-
lir?
Bu soruya, "Komünist olduğu için", diye bir ya-
nıt verilebilir mi?
Komünist olması mıdır onu büyük şair yapan?
öyle ise, öteki komünist şairier neden büyük şa-
ir olamadılar?
• • •
Şairlerin farklı kişisel özellikleri olduğu, bu özel-
likleri şiirlerinin de gereği yaptıklan bilinir.
Kimi komünistliği ile tanınır, kimi kufürbazlığıyla,
kimi çok içmesiyle, kimi çapkınlığıyla...
Bu özellikleri midir onlan şair yapan?
• • •
Şiirin bir sanat dalı olarak aykınlıklann peşinde koş-
ması; dünyaya, insana aykın bakışlardan yeni söy-
leyişler geliştirmesi, yeni ufuklar açması doğal.
Doğal olmayan, şiirin peşinde koştuğu şeyi, şa-
irin hayatıyla yakalamaya çalışması, ilginç bir kişili-
ğin şiirini de ilginç kılacağını düşünmesidir.
"Cumhuriyet Dergi"ri\n 25 Temmuz 1999 günkü
sayisında Bejan Matur, kendisiyle söyleşı yapan Se-
zai Sanoğlu tarafindan, "o, hem Alevi, hem Kürt
bir aileden gelıyor ve üstelik de kadın", diye tanıtı-
lıyor.
Bu özellikler bir şairi ilginç kılmaya yarayacaksa
o zaman Sünni, Türk ve erkek bir şair daha baştan
ilginç olmaktan çıkıyor.
Oysa şiirin ve şairin böylesi şiir dışı ölçütlerle de-
ğeriendirilemeyeceğini biliyoruz.
Şiirin ölçütü yine şiirdir. Şairin o şiirin arkasında
duruş biçiminin ancak bir anlamı olabilir okurlar için.
• • •
Cemal Süreya, o ünlü şiirleriyle ortaya çıktığın-
da, kimse onun 1938 Dersim ayaklanması sırasın-
da Batı'ya sürülmüş bir ailenin çocuğu olduğunu bil-
miyordu. Hayranlık uyandıran şiirlerinin ardında kuş-
kucu kişiler yalnızca "Eluardya da Apollinaire esi-
niyle mi böyle yazıyor", diye düşünmüşlerdi.
Sonralan yaşamöyküsü daha bilinir olduğunda
şiirine ilişkin değertendirmelerde bu nedenle bir de-
ğişiklik olmadı.
Son yjllarda Almanya'da tanınan bir yazanmız van
Sevgi Özdamar. Almanca yazdığı Hayat Bir Ker-
vansaray adlı romanıyla önemli edebiyat ödülleri
kazandı.
Sevgi özdamar'ın başansı, Hıristiyan Alman top-
lumunda, Türk. Müslüman ve kadın oluşuna bağla-
nabilir mi?
özdamar, Türkçedeki çeşitli deyimleri, söz oyun-
lannı Almanca söylemeyi başararak, o dile ve kül-
türe katkıda bulunmuş, ilgi uyandırmıştır.
Ben Bejan Matur'un yayımlanan iki şiir kitabında,
başkalanna benzemeyen, kendine özgü bir dünya
olduğunu gördüm.
Bejan Matur, önemli bir şair olacaksa, ona bu tır-
satı o benzersiz dünyası verecektir.
Tiyatro liyatro dergisinde
Sevda Şener
• KüMr Servisi-
Tiyatro Tiyatro
dergisinin 93-94. sayısı
çıktı. Derginin kapak
konusu. Türkiye'deki
tiyatro eğitimine ve
tiyatro kültürüne kırk
yıldır büyük katkılar
sağlamış, kitaplan ve
yazılanyla tiyatro ortamı
üzerinde etkili olmuş,
ülkemizin ilk tiyatro
bilimcilerinden Prof. Dr. ^^^^^mmmm_m_^m^m^^
Sevda Şener. Ayşegül
Yükserin Sevda Şener ile yaptığı geniş bir söyleşi,
Dikmen Gürün ve Murathan Mungan'ın yazılan,
Sevda Şener'e Saygı başlığıyla sunuluyor. Dergi ek
olarak Kubilav
1
Tunçer'in geçen sezon Ankara Devlet
Tıyatrosu tarafindan sahnelenen Anrico'nun Peşinde
oyununu yazarla yapılmış bir söyleşi ile birlikte
yayımhyor. Otobiyografık Notlar bölümünde Bilsak
Tiyatro Atölyesi'nden Nihal G. Koldaş'ın yazısı yer
alıyor. Tiyatro Tiyatro'da Theater der Welt ve Alaçatı
festivalleri, Japonya'daki Tiyatro Olimpiyatları: Janusz
Wisniewski, Antunes Filho, Kristin Linklater ile
yapılan söyleşüer; Ahmet Güngörenin 'Tiyatro
Antropolojisi', Kubilay Tunçer'in 'lllüzyon ve
Tiyatro', Tijen Savaşkan Gedik'in 'Feminist
Perspektif'. Ahmet Levendoğlu'nun 'Izdüşüm', Haluk
Şevket'in 'Tiyatroca Düşünmek' yazılan; Savaş
Dinçerin çizgi romanı "William Shakespeare'in
Hiçbir Şekilde Yasanmamış Başka Türlü Bir Hayat
Hikâyesi' de yer alıyor.
Aydınlardan iyetanyahu'ya tepki
• KUDÜS (AFP) - Israil 'de bir grup yazar ve aydm,
bir edebiyat ödülünün törenini, eski başbakan
Benjamin Netanyahu'nun katılmasını gerekçe
göstererek protesto etti. Törende 'The Grace of Your
Youth' adlı kitabıyla ödül alan yazar Eyal Meged ise
Netanyahu'nun geçen yıl kitabmı okuduğunu, çok
beğendiğini ve kendisiyle kitap üzennde tartıştığını
söyleyerek "Toplumda önemli bir konuma sahip olan
bir insanın, okuduğu bir kıtabın ödül aldıgı törene
katılmasından daha doğal ne olabilir" dedi.
Protestolar, Netanyahu'nun ülke yönetiminde
gösterdiği antidemokratik tavırlara ülkenin .
aydınlannın tepkisi olarak yorumlanıyor.
Değlnmendere'de açık hava müzesi
• GÖLCÜK(AA) - Kocaeli'ye bağlı Değirmendere
beldesi, 7 yıldır düzenlenen Uluslararası Ahşap
Heykel Sempozyumu'nda yapılan eserlerle, açık hava
müzesine dönüştü. Belde belediyesince,
"Değirmendere Temmuzu" adıyla gerçekleştirilen
kültür ve sanat etkinliklerinin ağırlığını oluşturan
"Uluslararası Zühtü Müridoğlu Ahşap Heykel
Sempozyumu"na katılan sanatçılann yapıtlanyla,
belde yeni bir çehreye kavuştu. Kentin girişinden
başlayıp, sahilin tamamını kapsayan bölgede
sergilenen birbirinden ilginç ahşap heykeller,
beldenin, yerleşim merkezinden çok, bir müzenin
bahçesi izlenimini uyandınyor. Türk sanatçılannın
yanı sıra, değişik ülkelerden onlarca sanatçıya ev
sahipliği yapan, onlan 1 ay süreyle ağırlayıp,
eserlerini de beldenin en güzel yerlerinde korumaya
alan Değirmendere, Türkiye'nin en büyük açık hava
müzesi olma yolunda ilerliyor. Belediye Başkanı
Ertuğrul Akalın, Mimar Sinan Oniversitesi'nin
işbirliğiyle, bu yıl 7'ncisi gerçekleştirilen
sempozyumda kazanılan eserlerin, görsel anlamda
yarattığı güzelliğin ötesinde, halkın sanata ve
sanatçıya yaklaşımındaki degışikliği önemsediklerini
belirtti.