Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
r CUMHURİYET 7 HAZİRAN 1999 PAZAftTESl
OLAYLAR VE GORUŞLER
57. Hükümete îçten Öneriler
Prof. Dr. Türkan SAYLAN
Ç
ağdaş, laik. demokratik.
sosyal hukuk devletınde
ve hukuk toplumunda ya-
şamak isteyen ulusumuz,
bır uzlaşma nitelığinde
olan 57. hükümetin kurul-
masını büyük bır istekle beklemiş ve so-
nuç alınmca da sev inmiştir.
Birbinnden farklı gibi gözüken taban-
lardan geldiğı varsayılan, ancak ger-
çekte. ışsizlik, eğitımsizlik. sağlıksız-
lık. paranın değer yıtirmesı gibi ortak
sorunlan bulunan ve yalnızca lider kad-
rolannın farklı söylemlenyle sanal ola-
rak farkh partilere baglanıp oy vermiş
bulunan halkımızın ortak beklentısı,
bu yaşamsal sorunlara çözüm sağlan-
masıdır.
Koalisyonu oluşturan her üç parti-
nin yakın geçmişinde. onaylanamaya-
cak birçok şeyin bulunduğu herkesçe
bilinmektedir ve bu konulara, öncelık-
le halkımız tarafindan nokta konulmuş.
üzeTİenne şimdilik temiz bir sayfa açıl-
mıştır (*). Bu durumda, her üç partinin
artık, oy sağlamak amaciyla geliştir-
dıkleri söylemleri bır yana bırakması.
ülkenin i\edi sorunlanna elbirliğiyle.
akılcı. çağdaş, dünyadaki gelişmelere
uygun çözümler ve projeler üretmesı;
siyasal kavgalar nedeniyle durdurul-
muş. neredeyse yok edilmeye tutsak
edilmiş projeleri yeniden gündeme ge-
tinp tamamlarrrası gerekmekte ve bek-
lenmektedir.
Cumhuriyetin temel değerlerini sars-
maya yönelik. çagdışı beyinlerce yapay
' ÇYDD Genel Başkanı
olarak üretilen ve ne acıdır ki çagdaş-
laşmanın simgesi ve öncüsü sayılan
genç kızlanmızı, minik çocuklanmızı
hedef alan türban, Kııran kurslan, imam
hatip gösterileri vb. ile cami çıkışı kış-
kırtmalan gibi. aslında, dinin özûne za-
rar veren inanç sömürüsü edebiyatını
bır daha el atmamak üzere bir yana bı-
rakmanın ve Anayasa, yasa ve Danış-
tay kararlanna uyarak gerçek bir hukuk
toplumu yolunda yürûmenin, ülkemi-
zin siyasal yaşamı ve partilerimizin ge-
leceği açısından büyük önemi ve anla-
mı bulunmaktadır. Unutmayahm ki,
demokrasiyı kullanarak ve "mağdur-
lar"ı oynayarak demokrasiyi yoketme
girişımlenni haklı gibi gösterme takıy-
yesı bazılanna bır süre inandıncı gele-
bilir. ancak aklını kullanabilen özgür ve
demokrat insanlar, her zaman ve son-
suza dek aldatılamazlar. Avrupa mah-
kemelerine yapılan başvuruların geri
tepmesi bunun çok açık bir örneğidir.
Toplumumu/un artık. aşiretlerin ve
tarikatlann baskısına; kadın eli sıkma-
yan vali. kaymakam, rektör ve dekan-
İara; onlann Atatürk düşmanı kadro-
laşmalanna, öğrencileri militaniaşbr-
malanna hoşgörüyte bakmaya taham-
mülü kalmamıştır.
Hiçbir önyargı devreye girmeden,
ekonomik sorunlara, enflasyona, ha-
raç mezat özelleştirmelere, işsizliğe,
kırsal kesimın kalkınmasına; halkın.
ünıversitelerin, sıvil toplum örgütleri-
nin de öneri ve katkılan değerlendiri-
lerek ivedi çözümler başlatılmalıdır.
Zenginin daha zenginleştiği, fakirinse
daha fakirleştiği bir durumun sosyal
patlamalara. şiddete, mafyalasmaya,
umutsuzluk ve güvensizliğe yol açmak-
ta oldugu göz önünde tutulmalıdır.
Başta TBMM ve parlamenterler ol-
mak üzere tüm devlet ve yerel yönetim
kurumlan, son yıllardaki somut olum-
suzluklar nedeniyle yitirdikleri güveni
yeniden elde etmek için insanüstü bir
çaba harcamakla yükümlüdürler. Adam
kayırma, dostunu-akrabasını işe yer-
leştirme, rüşvet alma, elaltından işi bağ-
lama, nüfuz ticareti vb. ahlak dışı, Cum-
huriyet yöneticilerine asla yakışmayan,
"benim memurum tşini bilir" örneği
tutumlar, sonsuza dek geri getirilmemek
üzere yok edilmeli; yapanlar, bunca acı
çekilmesine karşın bu yoldan uzakla-
şamayaniar hem halkın vicdanında hem
de yasalar gereğince cezalandınlmalı-
dır. Gerekçesi ne olursa olsun, pazar-
lıklar sonucu parti değiştirmenin hiç-
bir şekilde halkın onayını alamayaca-
ğı bilinmelidir. Dürüstlüğün, çalışkan-
lığın, saygı ve sevginin, insanlara eşit
davranmanın, görev biüncinin ve sorum-
luluğunun gerçek erdem sayıldıgı; il-
kelerin, çıkarlann önünde gittiği bir
Türkiye'de yaşamak herkesin hakkı ol-
sa gerek!
Son yıllarda oldukça iyi yol almışotan
Milli Eğitimimizin, 8 yıllık kesintisiz te-
mel eğhimle UgDi oiarak yürütülen pro-
jeleri tamamlaması ve XVI. Milli Eği-
tim Şûrası'nda alınan kararlan ivedi-
iikle yaşama geçirmesi, öğretmenkrin
koşullannı iyileştinnesi, flk ve ortaöğ-
retimle ünrversiteleri karanhk ve çağdı-
$ı kadrolardan kurtarması, öğrendle-
re nheükli-çağdaş. eğitim yanında sos-
yal ve kültürel olanaklar da sağlaması
beklenmektedir.
Ülkemizde, "Demiryollan komünist-
liktir" diyenlerin ardından karayollan
trafiğinin savaş alanına döndüğü, Bo-
ğaz'a 3. köprünün kara gölgesinin dü-
şürüldüğü, Bayındırlık ve Ulaştırma
bakanlıklannın aynı konuda birbirinin
karşıtı projeler ve kararlar ürettiği, imar
planlannın hiçe sayıldıgı, belediye mec-
lislerinde, planlan çıkarlan için değiş-
tiren müteahhitlerin hegemonyası, ar-
tık halkın tüm bireylerince bilinen bir
çelişkiler ve yanhşlıklar yumağı hali-
ne gelmiştir. Kesinükle önlenmelidir.
Kentleri. göçlerle, seçim gecekon-
dulanyla. tarihsel dokunun, ormanla-
nn, kıyılann talanıyla. hiçbir çözüm
getirmeyen yıkım ve cadde açışlanyla
yaşanmaz hale getiren, birbirinden fkrk-
İı devlet kurumlannın, bundan böyle,
üniversiteler, sivıl toplum örgütleri ve
oralarda yaşayan, soluk alan halkla bir
araya gelip ortak kararlar almalan ge-
rekmektedir. Üç tarafı deniz olan ülke-
mizde ve deniz kentlerimizde. su yo-
lunu, deniz ulaşımını yok etmeyi, gü-
zelim Boğaz iskelelerini restoran yap-
mayı nasıl başardık acaba?
10. yılımızdaki "demir ağlarla ör-
me" türküsünü hâlâ tutturduğumuz bu
güzel ülkede, demiryollannı, yıllardır
bekletilen Istanbul-Ankara tren yolu
kısaltma çalışmalarını biryeni seferber-
likle diriltmekten ve deniz ulaşımını
her alanda geliştirmekten tutarlı bır
davTanış olabilir mi?
57. hükümetin kendi programına al-
dıgını duyurduğu ekonomik ve hukuk-
sal konulardaki çalışmalan ivedilikle
gerçekleştıreceği, dış ilişkilerdeki bıçak
sırtı konumumuzu başanyla dengede tu-
tacağı konusunda içtenlikli olduğuna
kimsenin kuşkusu yoktur. Ülkemizin dı-
şanda tanıtımı, AB'ye girme, dış ilış-
kilerde ve dış kamuoyunda planlı ve
bilinçli şekilde yaratılmaya çalışılan
olumsuz imajın yok edilmesi konula-
nnda, devletle biriikte, bilgi birikimi bu-
lunan diğer kuruluşlarla. üniversiteler
ve gönüllü örgütlerle sıkı bir işbirliği
yapılmalıdır. Dış siyasetin başansı, tu-
rizm, dış ülkelerdeki yurttaşlanmız ve
soydaşlanmızın konumu açısından böy-
lesi ortak çahşmalar yaşamsal bir önem
taşımaktadır.
Farklı amaçlarla kurulan sivil top-
lum örgütlerinin, ülkenin ve halkın or-
tak çıkarlan, cumhuriyetin temel nite-
likleri söz konusu oldugunda ortak söy-
lem ve eylemlere girdigi, 2000'li yıl-
lara adım athğımız şu günlerde, 57. hü-
kümetin üyelerinin de. çevrelerini sa-
racak çıkarcılann, kışkırtıcılann ve art-
niyetlilerin tuzağına düşmeden, cum-
huriyet yasalannı yıpratma girişimin-
de bulunmadan var güçleriyle çözüm
üreteceklerini umuyoruz. 57. hüküme-
tin üyeleri, farklılıklan değil, benzer-
likleri öne çıkararak, çağdaş. laik, de-
mokratik. sosyal hukuk devletinin öz-
lenen, beklenen. uyumlu örneğini ve-
rebildiklerinde Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlannın büyük çoğunluğunun iç-
ten desteğini yanlannda bulacaklar ve
bundan güç alacaklardır.
Dinciler ve Sakallı Celal-2
Halit ESKİŞAR Hukukçu
B
u sayfadakı geçen ya-
zımda (30 Mayıs Pazar)
dınsel inançlann siyaset
aianında kullanılmama-
sı gerektigini belirtmış-
tim ya. şımdı daha da
ileri gıdecegim, laik bir devletin okul-
lannda din eğitimine izin verilmemesi
gerektigini de söyleyecegim. Bu. ön-
ce devletin laik karakterinin geregidir;
ikincisi ve daha önemlisı. devletin çağ-
daş ve bilımsel eğitim ve öğrenımden
geçmiş yurttaşlar yetıştiıme görevinin
geregidir. Henüz erginliğe enşmeden
ve gerekli çağdaş temel bilgileri edin-
meden bir çocugu doğar dogmaz bel-
li bir dinin mensubu saymak ve o di-
nin dogma'lanyla eğitmek aslında in-
sanlık dışı bir davranıştır.
Konuya bu açıdan bakan yok (*).
Politıkacılann ise bütün derdi iktidaror-
tağı olmak... Toplumun ortaçag karan-
lığına süriikleniyor olması onlann umu-
runda değil. Parti lıderleri asıl kendi-
lerinin gerçek Müslüman olduklannı ka-
nıtlama yanşına girdiler. Daha dün
imam okullannın kapatilmayacagı ko-
nusunda güvence üstüne güvence ver-
diler. On on biryaşındaki çocuklariçin
Kuran kurslan açmaya nıyetlendikle-
rinı söyledıler. Seçımlerde dm bayra-
ğını dinisiyaseteâletedenpartının elın-
den almanın hesabı içindeydiler. Bun-
larla Atatürk'ün gösterdigi çağdaş uy-
garlık düzeyine ulaşılabilir mi?
Şimdi denecek ki "Efendimdinekar-
şı mıçıkalım?" Hayır. Kımse kimsenin
dinine diyanetine kanşmasın. Ancak
de\ let okullannda bilimsel temele da-
yanmayan eğirinı \ aponlamaz. Dolayı-
sıyladin eğıtimı de yaptınlmamalıdır.
Bu okullarda sadece toplumbihm (sos-
yoloji) dersi çerçevesi içinde dinin ne
oldugu ögretilmelidir, hem de iyi öğ-
retilmelidir. Çocuğun, ergenliğe ulaş-
tıktan sonra, istiyorsa, dinini özgürce
seçme hakkı vardır. Yeri gelmişken be-
lirteyim, Medenî Kanun'un 266. mad-
desinin b'irinci fikrası çağdışıdır. Çün-
kü bu birinci fıkra "Reşid, dinini inti-
hapta hürdür" biçimindeki ıkinci fik-
ra hükmünü lafta bırakacak nitelikte-
dir.
Bıliyoruz ki bu düşüncelerimiz özel-
likle Islamcılan, yobazlan, din bezir-
ganlannı kudurtur. Ancak öteki politı-
kacılann ve yöneticilerin de bu düşün-
celerimizi kavrayabileceklerini sanmı-
yoruz.
Çünkü yalnız bizim toplumumuzda
değil. uygarlık düzeyi oldukça yüksek
toplumlarda bile insanoğlu bu konular-
da özgürce düşünme yetisini kazana-
madı. Çünkü yüzyıllar boyunca beyni-
miz yıkanmış, yıkanıyor.
"BejTiimiz yıkanıyor" sözü "Beyni-
miz sakaüanıyor" sözüyle eşanlamlı-
dır. "Aklımız en büyük hazinemizdir''
diyoruz, ama aklımızın kaynağı olan
beynimizi sağlıklı tutmak için özen
göstermiyoruz. Yazımın birinci bölü-
münde sözünü ettiğim HamduDah Sup-
hi'nin önergesinin konuşulduğu günler-
de (demek elli yılı aşkjn bır zaman ön-
ce) bir gece ünlü Sakallı Celâl'in söy-
leşisinde bulunmak mutluluğuna eriş-
miştim.
Diyordu ki Sakallı Celâl: "lstanbul
sokaklarmda kohı bacağı acayip birşe-
kilde çarpıbntş dilendlere rastlnordum.
Doğa, böylesine ucûbeler yaratmaz. Bir
gün Sıvas'ın bir Uçesinde kaymakarn-
lık yapmış bir arkadaştan isittim ki, o
ilçenin köylerinden birinde dilenci ye-
tiştirilrvormuş. Çocuk yeni doğduğun-
da, henüz kemikleri kıkırdak halinde
iken anası-babası çocuğun kolunu ba-
cağını büküvormuş ve zavaUı çocukza-
manla acayip bir görünüme kavuşu-
yormuş. Çocuk bü>üyünce de tsöin-
bul'a postabnıyormuş. Dilenci şebeke-
sinin ettne."
Sakallı Celâl anlatmaya devam edi-
yordu: "Doğada rahvan yürüven at
yoktur. Bütün atlar tıns yürür. l'stüne
binen de at koştukça np np zıplar. Ama
herifçioğtu aön üstünde rahat gıtmek
için, daha tay haündeyken atın ön ve ar-
ka ayaklannı iki taraflı olarak iple bağ-
iıyor. Tay, vürümek için ön ayağmı ile-
riye aünca ip arka ayağuu da çekiyor
ve tay zonınlu olarak vaylana >aylana
yürümeye başuyor ve zamanla buna
alışıyor. Bir süre sonra adam ipleri çö-
zünce at rahvan vürümeyi sürdürûyor.
Doğal vürüyüşünü unutmuş oluyor."
Sakallı Celâl sözü bakm nereye ge-
tiriyordu: "Nasıl insanuı kolu bacağı
acayip şekillere sokulabilhor, atın do-
ğal > ürüyüşü değiştirilerek doğal otana-
yan bir biçimde yürüme>e alıştınlabi-
fiyorsa, bizim başka bir organımız, bey-
nimiz de aynı yöntemle bozulabilir, sa-
katlanabilir. Cennet, cehennem hikâ-
yeleriyle > ıkanmış be>in, doğru düşün-
me yetisini kaybeder. Boş inançjara sap-
lanır kalır, gerçeklere ulaşamaz. Bir kez
sakattandıktan sonra beynimizi sağhğı-
na ka> uştunnak çok zordur. Belki çok
okumakla, kültürümüzü genişletmek
ve derinleştirmekk bu sağJanabilir.''
Sakallı Celâl söyleşisinin sonunda
"Size bir Çin hikâyesi anlata> ım" dedi
ve şu hikâyeyi anlattı:
"Bir Çin fiiozofiı ufka bakıyormuş;
uzaklardan bir deve kervanuun geçti-
ğini görmüş. Dcvcterin sıründa ipekku-
maşlar asılı>mış. Filozof, benim bildi-
ğhn de\e4er ipek giysiler gjymez demiş;
bunlan insanlar için taşı>or olsalar ge-
rek. Sonra şöyle düşünmüş: Yeryüzün-
de deve az, insan ise çok, bazı işleri >>
ne insanlara yaptırmalı. Bizim filozof
ertesi gün eline bir ip almış, bir Çinliyi
beünden bağla>ıp götürmüş tarlasına.
EHndeki ucu sivri değnekle ÇinHnin la-
çmı dürtünce. Çinli can havliyle ileri
atılnuş, Filozofda ipin öbür ucuna bağ-
ladığı sapanını toprağa baünvenniş,
başlamıs tariasınısürmeye.ÇinB kan ter
içinde ipin ucundaki sapanı çekerken
filozoftuı ipi beline nasıl bağJadığını dü-
şünmeye başlamıs ve filozofun yapügı
en son hareketi Uk kez yaparak (Sakal-
lı Celâl'in anlatunı böyieydi) düğümü
çözmüş ve kaçıp kurtulmuş. Filozofer-
tesi gün adamın kolundan bağlamış,
adam çözmüş; boynundan bağlamış,
adam çözmüş; neresmden bağlasa adam
düğümü çözüyor. Filozof öyle bir >«-
rinden bağlamalıyım ki adamı, eü >eti-
şemesin ve düğümü çözemesin diye dü-
şünmeye başiamış ve adamın beyni ak-
hna geİmiş. Adamın beynini bağlarsa,
eli kafatasından içeri giremeyeceğine
göredüğümü çözümez. Ve adamın bev-
nini bağlamış.''
Sakallı Celâl bu hikâyeyi de anlat-
tıktan sonra "îşte o günden beri bir ta-
kım insanlar büyük kitlelerin beynini
din gibi, millhetçilik gibi mistik ve de
metafizik düşüncelerte bağlayBrakyok-
sul insanlan emirlerûıde kullamyor-
lar" dedi ve "Bu kocaman tapınakla-
n, camileri, kiliseleri insanlar bunun
için yapıyorlar: bunlan yapmasalar,
bunlara narcanan paralardan çok da-
ha fazlasmı harcayarak karakol yap-
malan gerekir'' diyerek söyleşisini bi-
tirdi.
Ben de elli yıldan beri gittikçe ko-
yulaşarak toplumumuzu saran karan-
lığın içinden Sakallı Celâl'in de yardı-
mıyla küçük bir mum yaktığım avun-
tusuyla noktalıyorum bu yazımı.
(*) Uzun süre önce buyazıyıyazıpga-
zeteye vermek üzere bekletirken Hüseyin
Batuhan 'ın Cumhuriyet gazetesinde h-
sa aralıklarla birbirini izleyen çokönem-
li dörtyazısının çıktığım belirtirim.
NeJeden tavrık yumurtalan çok talep gorûr de hindi yumurtası görmez?
Hiç düşündünüz mü? Biz düşündük, sebep tanıtım... Tavuk gıdaklar.
Bugün başıboş gıdaklamalar da yetmiyor. Tüm mal ve hizmetlerin,
kurum ve kuruluşlann, fikir ve dûşüncelerin, özellikle de Tûrkiye'nin
eşgüdümlu bır tanıtıma ıhtıyacı var.
Türkiye'de yılda kişi başına 20 $, Yunanistan'da 200 $, Ingiltere'de 300 $'lık
tanıtım yapılıyor... Amenka'yn hıç sormayın.
Reklam, Halkla llişkiler, Ambalaj, Promosyon, Dogrudan Postalama,
Sponsorluk, Satış Noktası Aktiviteleri, Lobı Faaliyetleri ve diger tanıtım
enstrümanlannın koordinasyonu gerekli... Sorunlannı ve hedeflenni
bir çatı altında çözmeleri, paylaşmalan gerekli.
TASEAD işte bunun için var.
TASEADTANITIM SEKTÖRÜ EŞCUOUM VE AHAŞTIRMA DERNEGi
Kaikıbnnd.ın dola\ı C umhunvet Gazetcsı ne lcşekkûr edcrız Cumhunyet Mah.. Arabayolu Cad No: 1/2 Tarabya 80880 IsUnbul Tcl (0212) 299 21 42 - 43 Faks fO2I2) 223 63 67
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
OBHANERİNÇ
Tarih İyi ki Yinelendi
Tarihin yinelenmesinden her zaman yakınacak
değiliz ya. 75 yıl sonra da olsa, Mustafa Denizli
ile milli takımda görev alan futbolcuların Finlandi-
ya'ya karşı kazandıklan utku, asık suratlanmızı gü-
lücüklerle donatmaya yetiverdi.
Finlandiya ile ilk kez 1924 yılında, yani Türkiye
Cumhuriyeti'nin ikinci yılında karşılaşmış ve yine
4-2 yenmiştik.
Peki Cumhuriyet'in kurulmasından önce 1890-
190O yıllan arasında Izmir ve Istanbul'da başlayan
futbol hangi koşullarda oynanabiliyordu? Abdül-
hamid'in baskı döneminde böyle bir yenilik han-
gi zoriuklan aşarak gelişebilir ve yaygınlaşabilirdi?
Yetkililerin futbola nasıl baktığını Aydınoğlu Ra-
şit Bey 1923 yılında yazdığı, biraz da mızah ko-
kan şu yazısıyla gözler önüne seriyor:
Zamanın zabrtası: Bombaya benzeyen futbo-
lun (topun) yasaklanmasını düşünür ve bu nesne-
nin gerçekte zarariı olmadığı açık ise de bir gün
aslına da futbol (topu) sanılarak hoşgörü ile bakı-
lacağı düşünüldüğünden tümüyle ortadan kaldı-
nlmasının zorunlu olduğunu söyler ve bunun pa-
dişaha bağlılığın gereği olduğunu eklerdi. Bu da-
vayı hal için (rüşvet) verirdik.
Zamanın softası: Kerbelâ olayına benzer. Süm-
me haşa masum şehitlerin başlanyla kâfirler böy-
lece oynadı. Bu sonradan çıkan sey onun benze-
rini yapmaktır. Kâfırierin icadıdır. Yan çıplak çocuk-
lann bu işle uğraşması küfür ve dinden çıkmadır,
fetvasını verirdi.
Zamanın memuru: Çayıriar padişah hazinesi-
nindir. Otlann çıkması için çayıriar üzerindeki oyun-
lann yasaklanması zorunluluktur der, Hazine'nin
çıkannı korumanın görevleri olduğunu söylerler-
di.
Bu davayı hal için caize (bahşiş) verirdik.
Meşrutiyet'e kadar padişah adına, din adına,
kanun adına bu zorunlu ödemeleri yaptık.
Gelelim meşrutiyet denilen devreye.
Zamanın ulukoruyuculan: Gençiiğin ayrıca
emek harcayışı, özellikle kazanacağı kuvvet ve
kudretle, Allah korusun bir ayaklanmayla tahtımı-
zı yere çalmak olasılığı nedeniyle spor kuruluşla-
nnın başına geçip, idarenin yönünü bizzat tayin et-
mekliğimiz gereklidir. Bunun için kulüpleri zorla-
yarak koruma kanatlarımıza sığınmasının sağlan-
ması Meşrutiyet'in gereklerinden olduğundan sos-
yal güvenlik müdürlüğünün dikkatine sunulur der.
Bu davayı hal için bu kişilere başkanlık verme-
ye mecbur olurduk.
Zamanın milliyetçileri: Kulüplerin serbest ida-
releri uygun olmayıp, genel merkezimiz yakınında
bir de spor genel merkezi kurarak gençligi bağla-
mak hürriyetin gereklerinden olmakla Emniyet Ge-
nel Müdürü'nün dikkatine sunulur der.
Bu davayı da hal için kuruluşları verip hacizli ka-
lırdık.
Zamanın damadı: Gençlerde iman zayıflığı ol-
duğundan kulüplerde na'atı şerif ile mevludu şe-
rtf okunması ve izcilerin başına sank sarmasının
sağlanması için konunun yiğrt şehir muhafızınâ
sunulması der.
Bu davayı hal için başa sank sarardık.
Ulusal egemenliğe kadar, ulusal onur adına, mil-
liyet adına, iman adına bunun gereklerini yerinege-
tirdik. Çünkü hak yoktu, hakikat yoktu.
Biçemini bozmadangünümüz diline yakınlaştır-
maya çalıştığımız yazı böyle.
Ânlatılan kişiliklerin ve düşüncelerinin benzerie-
riyle günümüzde de ne yazık ki karşılaşıyoruz.
Bunlar da tarihin yinelenmesinin kötü ömekle-
rinin bir bölümünü oluşturuyor.
•
Terör örgütü PKK'nin lideri Abdullah öcalan'ın
Imralı'da başlayan duruşmalan ile Mudanya'daki
gelişmeleri Deniz Teztel, Erdoğan Köseoğlu,
Ayşe Yıldınm, Alper Ballı, Levent Gencelli ve
Bertan Ağanoğlu, haber, izlenim ve notlanyla ak-
tardı.
•
Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Gerald Do-
ucet'nin Türkiye'deki yatınmlara ılişkin istemleri-
ni içeren söyleşiyı Banu Salman yaptı.
•
Avrupa Birliği Köln Doruğu'nun Ankara yansı-
malan ile Ege'deki adacık bunalımıyla ilgili geliş-
meleri Serkan Demirtaş yazdı.
•
18 Nisan'da seçilen belediye başkanlannın iş-
ten attığı işçi sayısının 4 bini aştığını; uzman hu-
kukçulann, uygulanan siyasi aynmcılığın "insan hak-
ları ihlali" oldugu ve bu nedenle Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi'ne götürülebileceği yolunda-
ki görüşlerinı Ali Er haberleştirdi.
•
Dünyamızın hızla ısınması ve kirlenmesiyle ilgi-
li dosyayı Dünya Çevre Günü'nde Asuman Aba-
cıoğlu hazııiadı.
•
Tûrkiye'nin çeşitli kentlerinde öldürme, yarala-
ma, çek-senet tahsilatı gibi suçların işlenmesiyle
ilgili olarak Mehmet Şirin Aksoy ve çetesinin ya-
kalanmasını, "Şirinler Çefes/"nin çok sayıda ün-
lü ismi de kapsayan bağlantılannı Adana büromuz
aktardı.
•
Kilis'te DSP'li belediye başkanı Ekrem Çetin'in
tabancaylayaralanması olayının ardındaki neden-
ler, "ülkücü mafya"yapılanması gibi olgular Ada-
pa büromuzdan Samih Azmi Ezer tarafindan ha-
berieştirildi.
•
önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.
oerinc(a cumhuriyet.com.tr
ŞİŞLİ 5. ASLİYE HUKUK
HÂKÎMLİĞİ'NDEN
1997 201
Davacı Hacer Kuru tarafindan davalı Hasan Kunı akyhıne
açılas boşanroa davasının yapılan vargılaması sonunda: Gıre-
sun. Güce ilçesı. Sanyar kö>ü, C- 062, s: 22, k: 2O'de nüfusa
kayıtlı 1958 dogumlu Hacer Kuru ile 1957 doğumlu Hasan
Kuru'nun 3444 sayılı kanunla değişık M.K.nun 134/1. madde-
sı gereğince boşanmalanna, müşterek çocuk Ehlek Kuru'nun
velayetının davaci)^ \enlmesıne, davacı vekılı ıçın takdır edi-
len 4.000.000.TL ücretı vekalet, 3.940.500 TL mahkeme mas-
raflan, 941 0O0.TL bakıye ılam harcınm davalıdan tahsiline
3.3.1999 tarih 1997,201-1999/176 sayılı Yargıtay yolu açık
olmak üzere venlen karar Zûmriitevler Mahallesi, Yılmaz So-
kak. No. 17 D. 1 Bursa adresinde mukun davalıya iş bu kara-
nn teblığı yerine geçerli obnak üzere ılan olunur. 02.06.1999
Basm: 26073