Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 1999 PAZAR
DMYAZI
Cumhurbaşkanı
Oemirel
• ANKARA (AA) -
Cumhurbaşkanı Siileyman
Demirel. bugûn Elazığ'da
Keban Barajı ve
Hidroelektrik Santralı'nın
ûretime başlamasının 25.
yılı nedeniyle
düzenlenecek törenlere
katılacak. Barajda
düzenlenecek törenden
sonra Demirel. Fırat
Üinversitesi Süleyman
Demirel Meslek
Yüksekokulu ıle Halk
Eğıtim Merkezi'nin
düzenlediği "Yöresel EI
Sanatlan ve Kuruluşundan
Bugüne Keban Barajı'nı
Görüntüleyen Fotoğraf
Sergıleri'nin açılışım da
yapacak Demirel daha
sonra Ankara'va dönecek.
Milletvekili
lojmanları
• ANKARA (ANKA) -
Meclis Başkanlığı'nın
seçilemeyen
milletvekillerine. 'ev
bulup taşınmalan için'
tanidığı 2 aylık süre sona
erdi. ancak yaklaşık 220
milletvekili çeşitli
gerekçelerle Oran'da
bulunan vılla ve çok katlı
lüks Meclis
lojmanlanndan aynlmak
istemiyor. Bir grup CHP'li
eski milletvekıli "Biz 5 yıl
için seçildik. çıkmayız"
derken. bır grup FP"lı
•'Kirasını ödeyip kalalım"
önerisi götürerek
lojmanlardan çıkmak
istemedi. Bu arada 2 aylık
süre içinde ev arayan
birçok milletvekili Oran
civannda ev kiralannın
yüksek olması nedeniyle
lojmandan aynlmak için
acele etmiyor. Seçilen
milletvekilleri de kurada
kendılerine ev çıkmasına
rağmen taşınamıyorlar.
İnterbank
soruşturması
• İstanbul Haber Servisi -
interbank soruşturması
kapsamında. bankayla iş
yapan çok sayıda srrketin
el konuJan muhasobe
kayıtlannın inceksımesi
ve gözaltma alınan 13
kişinin sorgusu sürüyor.
istanbul Mali Şube
Müdürlüğü ile Organize
Suçlar ve Kaçakçılık Şube
Müdürlüğü'nde. yeminli
mali müşavır Hatip
Dikmen ile Nergis
Holdıng'e bağlı
şirketlerden birinin
muhasebe müdürü Avni
Bulut ve şirket
çalışanlannın sorgusuna
devam edildiği bildirildi.
'Özelleştirme hn
kazanacak'
• Haber Mcrkezi - Devlet
Bakanı Yüksel Yalova,
Ege Ekonomisini
Güçlendirme ve
Geliştirme Vakff nın
organizasyonuyla Izmir
Hilton Oteli'nde bölge
işadamlanyla bir araya
geldi. Yalova,
özelleştırmenin sadece
bütçe ve ekonomik açıdan
degil, Türk demokrasisi
ve geleceği açısından da
önem taşıdığını belirterek
"Özelleştirme kesinlikle
mal alıp satma işi değildir.
Özünde devletin
demokratikleştinlmesi,
sermayenin tabana
yayılması felsefesidir"
dedı
Almanya'dan
PKK'ye izm yok
• KÖLN (AA) -
Almanya'nın Karlsnıhe
ldare Mahkemesi, terör
örgütü PKK yandaşlannın
yürüyüşlerini yasakladı.
Mahkeme, yürüyüşün
yasaklamasına neden
olarak, göstericılerin
örgüte ait flamalar ve
Abdullah Öcalan'ın
fotoğraflannı taşıyacak
olmalannı gösterdi. Dün
yapılması planan
yürüyüşe çeşitli
kentlerden katılım
bekleniyordu.
Hatiç'te ceset
• İstanbul Haber Servisi -
Haliç'te Atatürk Köprüsü
altında yurttaşlar
tarafından 40 yaşlannda
bır kadına ait ceset
çıkanldı. Yetkilıler. ilk
incelemede darp ve yara
izine rastlanmayan kadın
cesedinin, Adli Tıp
Kurumu morguna
kaldmldıgını bildirdiler
Teröre sağ-solkavgası nitelemesi
Mumcu
öylemişt
1 Mayıs 1999'da tmralı'da
ba$layan, bütün dünyamn gözlerini
Türkiye'ye çevirmesine yol açan
tarihsel duruşmada terörist başının
söyledikleri. kimi gazetecilerin
"Lğur Mumcu'nun hakb çıköğuu" dile
getiren değerlendırmelen üzerine. IJğur
Mumcu'nun arastırmalannı, yapıtlannı,
kamuoyuna yeniden anımsatma gereksinimı
dogdu. Çünkü terör, Türkiye'nin başına bela
olan üç beş yıllık bir dert değildir ve Türkiye
dünyanın gözû önündeyken kımı gerçeklerin,
nedenlerin, sonuçlann ve soruraluluklann
irdelenmesi şansını yakalamıştır.
Türkiye'de terör, 1970'li ytllarda "sağa-
solcu" kavgası gibı nitelenerek. "gençler"
arasındaki ideolojık çekışme olarak
değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeyi
yapanlann bir beklentisi vardır, o günlerde
dövüşen gençler büyüyünce bu kavgayı
bırakacaklardır, bırakmayanlarla arkadan
gelenleri de kimi yasalar, kimi baskılarla
yıldırmak olanaklıdır. Dövüşen gençlerin asıl
tehükeli olanlan "sotaTlardır. çünkü onlar
sınıf demektedir. "halklara özgürlük"
demektedir, "miUiyetçüik" nedır bılmeden
"tam bağunsız Türkiye" demektedir. Bunlann
çoğu kökü dışanda örgütlerden
beslenmektedir. Öyleyse solcu gençlerin
içerideki köklenni kurutmak, dışanyla
bağlanru kesmekle olur. Halka söylenen
budur. Milliyetçi muhafazakârlığı kendi
aralannda bile pay laşamıyorlar, özellikle 70'li
yıllarda halka, halkı çok korkutan baska
şeyler de söylemektedir. "Ecdadımızın
kanları kurumadan... Komünistler.
milliyersizler. enternasvonalistier, sosyal bir
sınınn öteki sosyal sınıflar üzerine
tahakkümü"nü ıstemektedirler, işte
anarşıstlerin iç yüzü budur, bunlar "kökn
dışanda örgütfer"dir, dışarıdan beslenirler.
L'ğur Mumcu, 9 Haziran 1974'te, Yeni
Ortam'da "Cambazın Oyunlan" başlıklı
yazısında şöyle bır degerlendiıme yapar:
"Amerika'nın Türkiye üzerindeki son
oyunlanru cambazlann üç toplu hünerine
benzetiyorum. Ecevit \önetimine karşı,
- AmerikVmn oynadığı üç top var şimdL Biri
Yunao soruna, öteki haşhaş, üçüncüsü de
Barzani olayı. Bu üç sorun da Amerika'nın
elinde şimdi. Üçü de cambazın topları gibi aynı
anda atılıp tuhıluyor. Birbiriyle çarpışmıyor ve
oyun da bozulmuyor bir süre. Ya izleyiciler
kanıksayacak, ya cambazın kollan yoruiacak,
ya da cambaz vazgeçecek kendiliğinden.
Kürt sorunu hep duyarlı bir konu oldu
Türkiye için. Bu nedenle Barzani olayını çok
yakından izlemek zorundadır Ecevit. Konuyu
öncelDde şöyle saptamak gerekir: Irak
hükümeti Türk hükümeti ile dostça ilişkiler
içindedir, Irak hükümeti ile Barzani arasındak
çatışma Irak'ın iç sorunudur. Ancak konu, bu
noktayı koymakla bıtmemektedir". (Quisling
Cephesi. s. 59 ve ötesi.) Mumcu bu yazısımda
Barzani'nin, bölgedeki petrolleri ele geçirmek
için ABD'den silah istediginı, kendisine
sılahlar sağlanırsa. petrollerin işletme
yetkisini ABD'ye devredeceğini
belirtmektedir. Türkiye'de gazetelerde
"Kürt" sözünün yasak olduğu günlerde,
"Kürt lideri"nın boy boy resimlerinin
basılması oldukça düşündürücüdür tlginçtir,
Mumcu'nun deyışiyle, "Türldye'nin içinde
bulunduğu siyasal koşullar. 1%7 öncesinde
Yunanistan'da yaşanmıştır. Ortanın solundaki
Merkez Biriiği Partisi'nin giderek güçlendiğini
gören sağcı görüşkr, C1A Ue Yunan Gizli
Haber Alma Örgütü KYP arasında irtibat
subaytığı yapan Albay Papadopulos'un önayak
olduğu bir hükümet darbesiyle iktidara
gehnişlerdir." Türkiye'nin milliyetçi
mahafazakârlan için ortanın solundaki
CHP'de solun öteki örgütlenmeleri de
tehlikeli olmaya başlamışlardır.
"Sağcı partüer. ülke sorunlannın tam bir
özgüriük ortamında konuşulmasını
istememektedirier. Bunlann amacı bir
yandan, ilerici aydınlann düşünce ufuklanna
çağdışı yasaklann. tel örgülerini germek, öte
yandan da kargaşa ortarru yaratarak; devletin
güvenliği, milli bütünlük, komünizm tehlikesi
gibi soyut gerekçelerin kıskanyla halkın ve
bürokrasinin güçlü kesimkrini
şartlandırmaknr. Kargaşa yaratmamn en
Türkhe'de terör, 1970'K yıllarda "sağa-solcu" kavgası gibi nitelenerek, "gençler" arasındaki ideolojik çekişme olarak değerlendirilmiştir. Dövüşen gençlerin asıl tehlikeli olanlan "sol-
cu"lardır. çünkü onlar sınıf demektedir. "halkiara özgüriük" demektedir, "milliyetçilik" nedir bümeden "tam bağunsız Türidye" demektedir. Bunlann çoğu kökü dışanda örgütler-
den beslenmektedir. Öyleyse solcu gençlerin içerideki kökkrini kurutmak, dışanyla bağlarını kesmekle olur. Halka söylenen budur.
dvenşB ortamı, üniversite gençfiği arasında
kanlı çanşmalar çıkartmak ve bunlann
yogunluğunu armrmaktır. Bu iş için özel
olarak yetiştirilmiş "kışkırrjcı ajanlar' öğrenci
olaylannda görev ahrlar. (...) Kışkıröcı ajan
konusu, bir hukuk devleti için >üz karasıdn-.
Devletin önce bazı insanlan suç işkmeve
kışkırtıp sonra da bu suçlan cezalandırması,
ancak ortaçağ Okel hukukuna yakışır.
Birdenbire yogunluğu artan eviemlerin içmde
kışkırOa ajan aramamak, sanuiz ki, safdfltik
olacaknr. 12 Mart öncesinde eylemlerine
kışkırtıcı ajanlar sokan, Kültür Sarayı ve
Marmara N'apurunun yakılması gibi olaylan
düzenleyenler. cepbe çadırlannda eski
görevlerine devam etemktedirier.
Bu anlayışın yeni örneği Almanya'da verikü.
'Avîupa Banş ve Özgüriük Komitesi'
imzasıyla yayımlanan bildiride, acemke
kullanilan jöztükleıie kışkırrjcüık yapılmış ve
devletin resmi ajansı bu büdiriyi CHP'nin
Türkiye'ye meydan okuduğu, başta ABD
olmak üzere Batılı devletlerin bölgede elini
kepçe gibi kullandığı günler
yaşanmaktadır.
Ermenilerin Türk diplomatlanna
saldırılanndaki yoğunluk da aynı günlerde
artar. "Vlyana Bü\ ükelçimizden sonra,
Paris Büvükelçisi İsmail Erez de önceden
pianUnnuş bir suikastla ökhırülmüştür.
Her iki cinayet arasındaki benzerlikler,
Türkiye'nin örgütlü bir sakun karsısında
kaldığını göstermektediıf (Aynı kıtap, s.
154) L'ğur Mumcu, Cumhuriyet'teki 26
Ekım 1975 günlü yazısını şöyle bitirir:
"Siyasal tarih, bu tür cinayetleriru bazı
siyasal dönemlerin baslamasına yol acnğmı
yazar. Umut edelim Id. iki büyükelçimize
karşı girişilen alçakça sakhruun arkasuıda
büyük siyasal oyunlar yoktur. Ve yine
umut edelim ki, bu cinayetler, büyük
bir pianın uygulamaya konan ilk
^arzani'nin, bölgedeki petrolleri ele geçirmek için|
ABD'den silah istediğini, kendisine silahlar sağlanırsa;
petrollerin işletme yetkisini ABD'ye devredeceğini
belirtmektedir. Türkiye'de gazetelerde "Kürt" sözünün
yasak olduğu günlerde, "Kürt lideri"nin boy boy
resimlerinin basılması oldukça düşündürücüdür.
lstanbul'da düzenlediği açık hava toplanusuun
yapılacağı gün yayımlanmak üzere gazetelere
yoHanuşür. Bikliri, 'Türkiye'de ezikn emekçi
sosyalist kardeşlerimiz. THKO, TKP gizli
örgütterimizin Kürt-Alevi ve Ermeni işbûiiği
ile el ele vererek doğuda bağımsız Kürt
devletini kurmaktayız— diye başlamaktadnu."
(Sağcı Düşünce/ Kışkutıcılar Sahnede, s. 23
ve ötesi, Cumhuriyet, 30 Haziran 1975)
Siyasal cinayetlerin, öğrenci olaylarının
giderek yogunlaştığı, Kıbns sorununun
tırmandığı, Rumlann ve Yunanistan'uı
işareüeri ounasın." Uğur Mumcu, Türkiye'de
giderek yoğunlaşan terörün, "büyük bir
pianın uygulamaya konan ilk işaretleri"ni
sezmış, bunlan araştıımaya başlamıştır. 24
Ocak 1993'te öldürüldügünde yanm kalan
"Kürt Dosyas" ıle bırlıkte, onu "terör"
odaklanna ve terörün beslenme kaynaklanna
ulaştıracak dosyalann kapağını 1970lerde
açmışhr. Ancak araştırmacı gazeteci
Mumcu'nun, yalnızca "Kürt sorunu" ile
ilgilendiğini düşünmek yanlış olur. Onun
gündeminde Türkiye'nin bütün sorunlan yer
almaktadır. 1990'lannortasındaSusurluk'ta
bir kamyon, yalnızca bir Mersedes'e değil,
bütün Türkiye'ye çarpmış gibi
sallandığımızda, ortaya çıkan adlan ve
ilişkileri kamuoyu ilk kez duymuyordu.
Mumcu'nun 1970"lerden beri ısrarla dile
getirdiği devletin "kışkırücı ajanlar" kullanıp
kullanmadığı sorusuna Tansu Çiller kendrne
özgü biçemiyle yanıt veriyor, Mumcu'nun
kaçakçılık ile törer arasında kurduğu bağ da
terörün milliyetçilik, din gibi maskelerin
arkasma saklanamayacağını gözler önüne
seriyordu. Imralı'da kimi sorulara yanıt veren,
kimisine bilgim yoktur, benim bügım dışmda
olmuştur, ya da olmamışnr diyen terönst başı
Abdullah Öcalan'ı ve PKK'yi de inceleme
alanı içine alan Mumcu, bir yandan "Kürt
Dosyası"na eklenen bilgileri kamuoyuna
aktanrken, öte yandan tslami örgütleri
irdeliyordu. "Kürt Islam AyaJdanmasT adlı
kitabı için de bir tarihçi titizliğiyle çalışıyor.
"Silah Kaçakçıhğı ve Terör" için yurtiçi ve
dışındakj bütün kaynaklan tanyor, gazeteci
sorumluluğuyla edindıği bilgiyı okurlanna
sunuyordu, Bu nedenle "tmralı davası"nı
nesnel bir bakış açısıyla izlemek ve
değerlendirebilmek için Uğur Mumcu'nun
Cumhuriyet gazetesiyle birlikte verdiği
savaşımı, onun irdelediği olaylan, satır başlan
ile de olsa tarihsel sırasıyla anımsamak,
belleklerdekı bilgileri tazelemek gerekir. __
Mumcu, 1976 yılı boyunca yazdığı,
Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık ile Devlet,
Silah, Adalet başlıklanyla oluşturulan iki
kitaplanndaki yazılannda siyasal cinayetler
ve şiddetle birlikte yolsuzluklan. devletin
suskun, kamuoyunun şaşkın kaldığı olaylan
belgeliyordu. Orneğin Lockheed yolsuzluğu,
örneğin, sürekli hasır alü edilen mobüya
yolsuzluğu bunlardan yalnızca ikisiydi. 1977
yılında da eski sorunlar çözümlenmeden
yenileri ekleniyordu. Siyasetteki
"cepheleşme" yoğunlaşırken, Uğur Mumcu,
ısrarla "kontrgeriDa" diye bir oluşumu
anJatıyordu. "BugünlerdesıksıkCIAve
kontrgerilla gibi örgüderden söz ediyoruz. (_)
Kontrgerilla rastgele kullandıgımız bir
kavram değildir. Kontrgerilla, NATO üyesi
ülkeierde ayaklanmalan basorma amacıyia
kunıkhığu söylenen, bir gizli savunma
örgütüdür. Panama kanalında. Pentagon
generalleri tarafından özel bir eğhimden
geçirflen kontrgerilla uzmanlan, ABD savaş
öğretileri geregi, her ülkede eyleme gecener."
(Oyuna Gelmemek, 8 Mayıs 1977)
SUrecek
Devlet Alaattin Hn soyadını hâlâ bulamadı
7
977'deki kanlı ] Mayıs'ın
arkasından Mumcu,
"Sonüar" baslüdı
yazısında Taksim alanında
yaşanan korkunç olaylan irdeliyor,
15 Mayıs 1977'de de sorulanru
îyineliyor ve görgü tanıklannm
üıtercontınental Oteli'nden
kalabahğa ateş açıldığun
söylediğini belirttikten sonra,
"Ötelin önünde beyaz Renault
marka arabadan ateş açanın adı
Alaatdnmiydi?Kiındibu
Alaattin?" diye soruyordu.
(Konögerilla Öğretileri, s. 328-140
arası) Devlet bu Alaattin kim ise.
onun soyadını. kimliğiru hâlâ
açıklayabilmiş değildir. 1978'e
geldjğhnizde doğu ve güneydoğu
yöresindeki kanlı olaylardaki artış
dikkatleri çekiyordu.
Malatya belediye başkanının
öldürûlmesi. Alevi^ünni
yurttaşlann bir arada yasadtğı
yerlerde ustaca hazırlanmış
bombah paketlerin parlatılması
üzerine Uğur Mumcu, yine
sezgileriyle yetinmiyor, olaylar
arasındaki baglan kuarrak
yetkilileri nyanyordu: "Doğu ve
güneydoğu Türkiye için duyarb
bölgeterdir.Ernikavnhklarla
örülmüş feodal >apı, teröristier için
buhınmaz eylem alanfandır. Kank
olaylar bunun için doğu ve
güneydoğu yöreterimize
kayduıbyor. (~) Doğu ve
güneydoğu halkı üzerindeki çok
yönlü kışkırtmalann \c basküann
amacı, burada Alevi- Sünni, Kürt-
Türk çanşmalan yaratmakor."
Mumcu, o günlerde pek
önemsenmediğme inandığımız şu
önerisini 2 Eylül 1978'de
yapıyordu: "Doğu ve güneydoğu
yörelerine jandarma dipçigi yerine
okuDa, \olla, ışıkla, hastaneyk
gidecek bir iktidar. bo yöreİeri,
karanhk güçlerin eviem alanlan
ohnaktan çıkaracak ve devletin bu
yöreiere bakış açıanı tümden
değiştirecekrir."
Mumcu'nun. Cumhuriyet'teki, 18
Ekim 1978 günlü yazısı "Sflah
Kaçakçıbğı" başlığını taşımakta ve
şöyle başlamaktadır "MSPGend
Başkanı Erbakan. partisiııin gead
kongresindc konuşurken,
ülkemizdeki silah kaçakçıhğma
dikkati çekiyor ve hakh olarak
köldü önlemkr ahnmasını istivor.
"Smırianmız ve sınır kapdannuz,
Nasrettin Hoca'nın türbesi gibidir.
tstejen istediği düediği silahı
Türkiye'ye sokup bu işin ticaretini
yapıyor. Ocak ayından ağustos
ayma kadar ele geçen çeşttfi marka
sflahın piyasa sabşfiyaö500 müyon
BraynyaklaşmışbH-deele
geçmemiş olanlan düşünün.
IRMIK /AYDIN ENGİN [email protected] tr.
Ciddiye almayacaksınız, biliyorum, ama
vallahı salı gününden bu yana "araştırmacı
gazetecilik" (bu da ne demekse!) yapıyo-
ajm. Hatta yaptım. Sonucu baştan yazayım:
Çuvalladım!
Çarşamba günü (de), görev geregi ve gö-
rev gereği olduğundan somurtarak, ofiayıp
puflayarak gazeteleri resmi ilanlanna kadar
okudum. Ekonomik konulara ayrtlan tatsız
tuzsuz sayfalardan birinde iki paragraf bile
tutmayan bir habere de göz attım:
"Hazine'nin bugünkü ihalesinde, 140 gün
vadeli bono satışında faiz oranı yüzde
111.46 oldu. Bu satıştan sonra fonlamanın
rahatlayacağına işaret eden uzmanlar, bo-
no faizlerinin önümuzdeki günlerde yeniden
yüzde 110'un altına ineceğini beiirttiler..."
Araştırmacı gazetecilik yapmaya kararlı,
ancak ekonomik konularda kara cahil oldu-
ğumdan, ister istemez yargısına bilgisine gü-
vendiğim ekonomi ulemasına başvurdum.
Vurmaz olaydım. Çorap söküğü gibi gitti.
İlk soru:
- Şimdi bu ne demek?
Yanıt:
Araştırmacı Gazetecilik Yapıyorum
- Bu, Hazine bonosu alanlar, paralanna
yılda yüzde 41 net ve temiz faiz gelırı elde
ettiler demek.
Sonra anlamakta zoriandtğım aynntılan
anlattılan
- Bugünlerde TEFE...
- Kiiim?
- TEFE, TEFE... Yani Toptan Eşya Fiyat-
lan Endeksi, yüzde 50'lik birenflasyonu ha-
ber veriyor. Demek ki bu yüzde 111.46'dan
50'yi düşeceksin. Ne kaldı!
- Şey kaldı... 50'den 100'e 50 ister. Üstü-
ne de 11.46... Evet, yüzde 61.46 kakjı.
- Ona yüzde denmez artık, puan denir.
Bu enflasyonlu faiz geliridir.
- Enflasyonu düştüydük...
- Kanşma sen. Kanşık hesaptır. Faiz ora-
nına lOOekle. Enflasyon oranınada 100ek-
le. Sonra birinciyi ikindye böi. Kalandan 100
çıkar. İşte bu enflasyondan tam olarak ann-
dınlmış faizdir; reel faizdir...
Sahıden karışıkmış. Ama anlatan Güngör
Uras'sa doğrudur. Siyasette Ufuk Uras'a
ne kadar güvenirsem, para, faiz, banka, Ha-
zine, enflasyon filan söz konusu oldukta
Güngör Uras'ın bilgisine de o kadar güve-
nirim.
Sonuç: Geçen salı, Hazine bonosu alan-
lann faiz avantası tertemiz yüzde 41 oluyor.
Vaybe!
Kara cahiliz dediysek, örneğin Federal Al-
manya'da, bankalann, yatınlan paraya yılda
yüzde 6 faizi nazlanarak verdiklerıni bilme-
yecek kadar değil; yılda yüzde 41'lik temi-
zinden faiz (ekonomi uleması, kendi arala-
nnda konuşurken buna "reel faiz" diyorlar)
gelirinin çok yüksek okjuğunu anlamayacak
kadar da değil.
Yani bizim henüzödenmeyen ikramiyeler,
egrisi doğrusuna gelir de bugünlerde öde-
niverirse, gidip Hazine bonosu almak en
akıllıca iş. Yüzde 41 yıllık faiz... Neredeyse
köşeyı dönerim...
Ikinci soru:
- Peki kim alıyor bu kadar temiz avanta-
yı ? Yani şu hazine bonosu dediklerinizi kim-
ler alıyor?
Yanrt umut kırıcı:
- Bankalar... Ya da banka aracılığıyla bo-
no alabılecek kadar mangın olanlar...
Anlaşıldı. Bizim Cumhuriyet amelesi, hat-
ta tüm matbuat amelesi için bu avantadan
pay kapma umudu yok.
Ama kafayı takmamak da mümkün değil.
Boru mu bu, yüzde 41 temiz faiz geliri...
Oysa kaynanam, emekli maaşından art-
tırdıklannı bankaya (yani Hazine bonolannı
aldığını öğrendiğim bankalardan birine) ya-
tırıyor. Banka, ona yüzde 70 kadar yıllık faiz
veriyor. O fu kara da "Enflasyon yüzde 50 di-
yorlar. Demek param yüzde 20 arttı" diye
kendini avutuyor. Oysa Güngör Uras'ın he-
sabıyla "reel faiz" geliri sadece yüzde 13.
Sonrao banka, kaynanamın (ve kaynana-
lanmızın ve kayınbabalarımızın ve analan-
mızın ve babalanmızın ve bizim) paralanmı-
zı toplayıp götürüyor devlete, yüzde 41 reel
faizle borç veriyor...
Ekonomi biliminin ne kadar karmaşık ve
karmakarışık olduğunu sezgilerimle biliyo-
rum. O yüzden bu hesap bu kadar apaçık
ve bu kadar "göz göre göre vurgun" olamaz
diye düşündüm. Sordum. Buz gibi bir ses-
le yanıtladılar
- Evet, bu kadarapaçık; bu kadar gözgö-
regöre...
Araştırmacı gazeteciliğe soyundum ya,
üsteledim: "Bu avanta varken bankalar sa-
nayiciye kredifilanvermezler."
Güldüler.
- Vermiyorlar zaten.
Üsteledim; "O zaman Hazine (devlet) bu
kadar yüksek faiz verip borç toplamasın.
Bankalann bu saadetzindrini koparsın" de-
dim.
Daha çok güldüler.
- Saadet zinciri değil, film kopar... Hükü-
met devrilir. Ekonomi durur. Çaresiz darbe
olur. Darbe olunca da biliyorsun, ilkin seni
hapse atariar...
Korktum ve sustum...