Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYPA CUMHURİYET 2 HAZlRAN 1999 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Macunaima topluluğu, Antunes Filho'nun güçlü yorumuyla 'Truvalı Kadınlar'ı sunuyor
BrezilyatiyatrosımımdehasıKiltür Servisi -11. Uluslara-
rası Istanbul Tıyatro Festivali,
Brczilya'mn ünlü topluluğu Ma-
cunaima'yı "Truvah Kadmlar"
âdlı oyunla konuk ediyor. "Tru-
valı Kadınlar"ın ilk gösterimi
festivalde yapılıyor, Istanbul'dan
sonra topluluk Japonya'ya Ti-
yatro Olımpiyatlan'na gidiyor.
Dünya çapında bir ûne sahip olan
bu topluluk. yönetmen Antunes
Füho'nun güçlü yorumunu 2-3
Haziran tarihlerinde sunacak fes-
rival izleyıcısine.
Antunes Filho, Brezilya tari-
hınde en fazla övgü alan "Ma-
cunaima" tiyatro topluluğunun
kunıcusu ve sanat yönetmenidir.
Toplulugun gösterileri 1978'den
bu yana Brezilya'da ve birçok
ülkede ödül yağmuruna tutul-
muş ve Antunes Filho'nun Ma-
cunaima'da yaptığt çahşmalar
Brezilya sahnesinde bır devrim
etkisi yaratmıştır. Bu etkinin ne-
denleri şöyle sıralanabilir:
Askeri dikta tarafından sınır-
landınlan tiyatroyu uyandırdı ve
ülkenin demokıasıye gec.işinde ız-
lediği yolu aydınlattı.
Brezilya modern anlatısının
klasiklerinı sahneye taşıdı.
Brezilya söylencelerinin ve ta-
rihinin dennliklerine daldı,
Ülkeye e\Tensel tiyatro meto-
dolojisini taşıdı ve uyarladı.
Yönetmenin rolünü yeniden
tanımladı ve yeni bir yönetmen-
ler kuşağı yarattı
En büyük mucize
Antunes Filho 1929'da doğ-
du. 1948'de tiyatro çahşmalan-
na başladı. 50'li, 6O'lı, 70'li yıl-
larda çeşitli tiyatro topluluklan-
nın yönetmenliğini ûstlenerek
11.İWSU
İSÎMttSl
TİYftTBS KSTfrAÜ
Brezilyalı ve yabancı yazarlann
başyapıtlanm sahneye koydu.
1977 yılında, neredeyse 50 ya-
şına geltnişken pek az ınsanın
cesaret edebileceği bir şeyi yap-
tı: Başanh bir yönetmen olarak
deneysel tiyatro alanına adım at-
tı. O dönemde bu konuda öncü
olacağının farkında değildi. Çık-
tıgı yokuluk, Kültür Bakanlı-
ğı'nın desteği ile açtığı birkurs-
la başladı. Bu kurs, Mario de
Andrede'nin aynı adlı kitabın-
dan sahneye uyarladığı "Macu-
naima'' temasmın sahnelenme-
si ile ilgilıydi. Özgün "Macuna-
ima" ve çeşitlemeleri 18 ülkede,
100 kentte 876 kez oynandı. Çe-
şitli uluslararası festivallerde
ödüller kazandı. Brezilya'da ve
diğer ülkelerde eleştirmenler bu
yapıtı Brezilya tiyatrosunda bü-
tün zamanlann en büyük muci-
zesi olarak adlandırdı. Bu muci-
ze nasıl gerçekleştı? Grotows-
ki'nin "yoksul tiyatrosu"nu ger-
çek anlamda Antunes Filho'nun
gösterilerinde görebilmek müm-
kündür. Çünkü bu gösterilerde
üçüncüdünyaya özgü kâğıt ve bez
malzemeler ya da düş. gücünün
zengınliği sayesinde gerçek bir
görsel rapsodiye, süsleme ve kos-
tümlere dönüşen "yoksul malze-
meter" kullanıhr.
Antunes Filho ve Macunaima
topluluğu dıkta tarafindan kesin-
tiye ugratılan tiyatro ortamını ye-
nıledi Yönetmen "ithal küttü-
re" yaslanmadan Brezilyalı bir ti-
yatro yaratmayı başardı. Yaban-
cı modeller kullandığında -
Jung'un tiyatroya uyarladığı kav-
ramlan. Eliade, Barthes, Gro-
towski- bunlan tümüyle özgün bı-
rer tiyatro çalışmasına dönüştü-
receİc kadar Brezilyalılaşürdı.
Kendinden önce hıçbir yönet-
menin yapmadığı kadar ulusal
köklere ve söylencelere eğildi.
Onun çalışmalan sayesinde ye-
Lntunes Filho,
askeri dikta tarafından
smırlandınlan
tiyatroyu uyandırdı.
Brezilya modern
anlatısının klasiklerinı
sahneye taşıdı. Ülkeye
evrensel tiyatro
metodolojisini taşıdı
ve uyarladı.
Yönetmenin rolünü
yeniden tanımladı ve
yeni bir yönetmenler
kuşağı yarattı.
tü birçağdaş Brezüyah tiyatro yö-
netmenleri kuşağı doğdu.
Oyun bir manifesto
Antunes Filho ile "TYuvah Ka-
dmlar'" üstüne yapılan söyleşiden
ilgınç bölümler.
Antunes Filho sessız çalışıyor,
ama "Truvah Kadınlar"ın hazi-
randa lstanbul 'da ve Japonya'nın
en önemli tiyatro festivali olan
"Oümpiyatiar"da oynandığında
gürültü çıkarmaması söz konu-
su değıl. Bob VVHson. Andrei Ser-
ban ve Tadashi Suzuki gıbi bü-
yük yönetmenlenn katılacağı
olimpiyatlarda Filho. Euripi-
des'in Truvalı Kadınlarfnın
bir uyarlamasım sahneye koya-
cak. "Tnıvah Kadnüar" savaşa
ve baskıya karşı bir manifesto-
dur. Bu oyunda ana karakter yok-
tur. Acı çeken kadınlar vardır.
Truva'nın mağrur kraliçesi He-
cuba'nın kocası ve oğullan öldü-
rülÜT. Sağ kalanlar arasında kızı
Kasandra, çılgın kâhin Andro-
mak, gelini ve onun oğlu Hek-
tor vardır. Trajedinin başında
Truvalı Helen, Paris tarafından
kaçınlır ve Truva'nın Yunanlılar
tarafından işgaline neden olur.
Bu savaşın Avrupa'daki etnık ve
milliyetçi savaşlarla arasında bir
benzerlik kurulması kaçınılmaz-
dır. Antunes Filho, küreselleş-
me sürecinin altında ezilen böl-
gelerdeki katliamlan da oyuna
eklemıştir. Yönetmen "Sınırlan-
dınlmış oyunlan sevmiyonım"
der. "Euripides modern psikok*-
jKe hitap eden bir yazar. Değer-
lerimbdn hepsi parçalannuş du-
rumda, referans noktalanmm
kaybettik, küMrümfiz yok oldu.
Bu oyunda Brezilya'da ve dünya-
run başka yerterindeoUuılan, kat-
liamlardan etnik savaşlara, neo-
nazizme kadar her şeyi gönnek
mümkün. Oyunun bir adı da
'Truva Fragmanlan',çünkü He-
len'in kaçınlma bölümü beni U-
gUendirmiyor. Ben, bu yüzyüın
sonunu,bütün saçma şeylerin et-
kisini göstermek isthorum. So-
nuçlan. cehaletin bizi nereye gö-
türdüğünügöstermek istiyorum.
Beni bu oyuna >önlendiren çok
şey oldu. Bu yüzydda gördüğü-
müz birçok toplumsal olgu, top-
lama kamplan,Yahudilere yapt-
lan zulüm,yaşanmakta olan kat-
namlar._"
Blll «ryman. Rolllng stonestan ayrıldı
Artık kendi yaşamını
dilediği gibi yaşayacak
Kültür Servisi - 31 yıl boyunca
Rolling Stones'la birlikte olan Bfll
Wyman. bu bırliktelikten tam 31 yıl
sonra topluluktan aynldı.
Yeni bir hayata başlayan Wyman,
eşine, kızlanna ve hobilerine daha
fazla zaman ayırmaya başladı. Mü-
zik tutkusundan vazgeçmeyen
Wyman, kendi kurduğu blues toplu-
luğu ile dört hafta sürecek bir Ingil-'
tere turnesine çıkacak önümüzdekı
günleTde.
Ingiltere turnesini 1960'lıyıllarda
Rolling Stones'la çıktıklan turnele-
re benzetiyor Wyman. çünkü bu iş-
ten yalnızca kannlannı doyuracak
kadar para kazanacaklar.
• 31 yıl sonra Rolling
Stones'tan ayrılan Bill
Wyman, kendi kurduğu
blues topluluğu ile dört
hafta sürecek tngiltere
turnesine çıkacak.
Eski günleri, o büyük otelleri ve
hayranlannı özleyip özlemediği so-
rulduğunda hiçbirini özlemediğini
söylüyor. "Böyle bir yaşam. haftada
alü saat olunca romanük. Ceriye ka-
lan zaman ise boşa geciyor. İnanü-
mazsıkKi,süreklİDaMdtoplamak,her
geceotelodalannda uyumak çokzor.
Yabancı şehirlerde yürüyüşe çıkamı-
yorsunuz, müzeleri gezemiyorsunuz,
oteün kapısından dışan çıkamıvttrsu-
nuz."
\V"yman, o dönemde vakit geçırmek
için sürekli kitap okuduğunu ve bel-
gesel filmleT izlediğini anlatıyor.
1962 yılında Rolling Stones'a ka-
tılan Wyman, o yıllarda evli olan
tek kışiydi toplulukta. Wyman' m kız-
gınlığı ise toplulukta bulunduğu sü-
re ıçinde kendisine hiç zaman ayıra-
maması. Şimdilerde kendisine daha
fazla vakit ayırabılen Bill Wyman,
yazmakta olduğu Stones kitabımn
ikinci cildini bitirmek üzere. Sanat-
çı aynı zamandabir televizyon kana-
luıa da blues hakkında kısa metinler
yazdı.
Kendi kendinin patronu
Bill Wyman, MickJaggerdışında
diğer Rolling Stones üyeleriyle gö-
rüştüğünü belirtiyor: "Böyiebirtop-
luhıkta yaşam sıkıa. Işin içine dab-
yorsunuz ve bu da siri çddırtıyor. Bu
yüzden turneye çıkarken bizimle bir-
İikte birçok kaduı getiyor."
Üç kez evlenen W>Tnan, turneler
sırasuıda iki buçuk yılda 350 kadın-
la birlikte olduğunu söy-
lüyor. Wyman'ın yaşamı-
nı değiştiren, 17 yıl bir-
likte olduğu Isveçlı kız ar-
kadaşı Astrid imiş.
Wyman'ın ikinci eşi ise
bir gece kulübünde tanış-
tığı 13 yaşındakı Mandy
Smith Bu ilişki daha son-
ralan büyük yankılar uyan-
dırdı: "25yılçokgüzelbir
iüşki yaşadık onunia. An-
cak evienmek bir hatay dL
Duygusallığın ön planda
olduğu bir ilişkiydi. An-
cak sorunlann olacağmı
daha önceden büseydim,
yine de bu ilişkiyi yaşa-
maktan kendimi ahkoya-
mazdım.Üçüncüe\1iliglm
dahadengeliydi Evtenme-
yekarar verdiğimizde Su-
zanne'ı 13 yüdn* tanıyor-
dum." Wyman, Marian-
ne FahhfulL Bianca Jagger
ve hattaJerry HaB' un ken-
dilerinı toplulugun bir par-
çası gibi görmelerini eleş-
tıriyor: "Hiçbir zaman öy-
leohnadüarveohnayacak-
lar da. Hiçbir zaman ilk
sırada olmadılar. Kadın-
laıia bir sorun yaşandığın-
da giderler. ama topluluk
yaşamını sürdürür. Beat-
les da kadınlar yüzünden
dağdmıştıT'
Rolling Stones'da bulunduğu 31
yıllık süre içinde kendisinin ve diğer
üyelerin her şeyden fedakârlık yap-
tıklanna değinıyor Wyman: "Eşini-
ze, çocuğunuza verdiginiz sözleri tu-
tamıyorsunuz. Mick ve Keıth'in özel
>aşamına göre her şey ayarlanıvordu.
Kontrol merkezi ounuşlardı, çünkü
şarkı sözlerini yaayorlardı ve Mick
toplulugun her tşiyle ilgfleniyordu."
Mick Jagger'm zaman zaman hoş
olmayan davranışlarda bulunduğu-
na değinen Wyman, Mick Jagger'ın
1980 'lenn başmda bestelediği JeSu-
is un RockStar adlı parçayı topluluk-
la birlikte seslendırmesine izin ver-
mediğini anlatıyor.
V.'yman'a göre, Rollbg Stones'dan
aynlmasının en iyı yönlerinden bin
de artık kendi kendinin patronu ola-
bilmesi.
ÇOCUKLAR ÖNCE SERGÎYİ GEZDt, SONRA BİLKENT SENFONtYİ DİNLEDİ
Sanat TIR ile orkestra
Maden köyünde buluştuKültür Servisi - Önce Sanat TIR gel-
di,
Sonra çocuklar.
Sonra Bilkent Senfoni Orkestrası,
Daha sonra kuşlar katıldı onlara.
Bayburt'a yirmi beş kilometre mesa-
fede bir köy. Adı Maden. Yanık tenli sı-
cak bakışlı insanlar var orada. Hepsi dik
yürüyorlar. Yanlannda gümüşı bedenli
kavak ağaçlan var. Dik yamaca yaslan-
mış Maden evlerinin önün-
den, yonca çiçeklerinin orta-
sından akıyor Çoruh.
Dört yüz kişi yaşıyor ora-
da. Sekız yıllık bir ilköğre-
tim okulu var. Çevre köyler-
den taşınıyor öğrencüer. îki
yüz elli yürek var bu okul-
da, onlann da tenini rüzgâr
yalamış.
lşte o köyde, o insanlarla
bir buluşma vardı... Dördün-
cü durağı Bayburt olan Sa-
nat TIR'ın ilk gün sergisi o
köyde açıldı.
Sanat TIR'ın Bayburt aya-
ğını bir köyde başlatmak ilk
akla geldiğinde, Hüsamet-
tin Koçan, Bayburt Valisı AB
Haydar Öner'i aradı. Valı
bu öneriye sıcak yaklaştı.
Sergiden bir gün önce Bilkent
Senfoni Orkestrası'nın kon-
seri olduğunu söyledi Ko-
çan'a. Ersin Onay'a telefo-
nu uzattı.
Ertesi gün Sanat TIR eki-
bi Maden'e ulaştı. Köylüler-
le karşılaştıklannda mutluy-
dular, ama olacaklardan ha-
berdar değillerdi.
Uzaktan bir ses duyuldu,
yaklaştıkça çoğalan bir ses.
Mavi giysili çocuklar geliyordu. Hepsi dü-
zenlı. hepsi heyecanlı. Sergiyi izlemeye
gelmışlerdi. Önlar da dik yürüyorlardı.
Hepsi sıra halinde yolun kenanna dizil-
diler. Bu buluşmayı düzenleyen valileri-
ni selamladılar. Sonra sergiyi gezdiler
sırayla. Sonra otobüsler geldi köye. Bil-
kent Senfoni Orkestrası indi otobüsler-
den.
Yaylı sazlar, çocuklann oluşturdukla-
Demirtaş Ceyhun
TYS'den istifa etti
Küttür Servisi-Yazar
Demirtaş Ceyhun,
Türkiye Yazarlar
Sendikasrndan istifa etti.
Ceyhun istifasımn nedeni
olarak on beş yıldır
kıtaplannın haklannı
'gasp eden' bir
yayınevinin direktörünün
Yazarlar Sendikası'nm
Genel Saymanhğı'na
getırilmesini gösteriyor.
Ceyhun. on beş yıl önce
yazarın 'Savaş ve Kûçfik
Banş' adlı kitabını yayımlayan, ancak bu süre içinde
yaptığı yeni baskılaria ilgili olarak yazara hiç bir bilgi
vermeyen ve herhangi bir ödemede bulunmayan,
gönderilen ihtarnameyi de aradan iki buçuk ay
geçmesine karşın hâlâ yanıtlamayan yaymevine
tepkilerini dile getiriyor.Demirtaş Ceyhun istifasımn
bir diğer nedeni olarak ise haklannı 'gasp eden'
yayınevine karşı sendikanın kendisine yardımcı
olmamasını gösteriyor.
n bir dairenin içinde konsere başladı.
Sessiz ve dik duran köylüler ve onlann
çocuklan bir düş ortamının içinde derin
bir sessizlikle sanatı solumamn keyfine
daldılar. Seksenlik bir yaşlı ile yedi ya-
şmdaki öğrencinin bakışlan arasından
geçen resimlerin dünyası, müziğin büyü-
lü sesini dinliyordu.
Çağm sanarını topluma götürmek için
yollara çıkmış olan SanatTIR ve orkest-
ranın bu görkemli buluşması-
nı izlerken insanın. sanattn ya-
bancısı olmadığını ve sanatı
beklemekte olduğunu, orkest-
ranm tekrar çalmasını ister-
ken tempo tutanlann sesinden
okumak çok kolay.
Ya kuşlar... Daha önce ora-
da değillerdi. Sonradan gel-
diler. Cıkardıklan seslerle bu
şöleni düşselleştirdiler. Bız
aynlınca bu kuşlann oradan
aynlıp aynlmadıklannı bilmi-
yoruz, ama bizı orada araya-
caklan muhakkak.
Ya çocuklar, onlar da bu dü-
şün birer taşıyıcısı olarak ge-
lecek kuşaklara hep bu günü
anlatacaklar. Sanat TIR'ınyol-
culuk öyküsü belki de hep ha-
tırlanacak.
Sanat TIR'ın anı defterinden
bir sayfada,
"Adun Burak Kaygılı. 10
yaşındayun. Adam gördüm.
Tren gördüm. Bedri Rah-
mi'nin resminiçoksevdim'', di-
\or Erzurumlu çocuk.
Kuşlann. çocuklann ve uzak
kentlerin insanlanmn sanatı
beklediklerini öğrenmek gü-
zeldi. Onlan daha çok beklet-
memek en güzeli olacaktır.
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FtŞEKÇt
Gazetecilik
Tanınmış gazetecilerin birbiri ardına reklamlarda
görünmesi, beraberinde bir tartışmayı da başiattı.
SerdarTurgut, "Gazeteci Reklama Çıkarmı?"ya-
zısıyla sorunun çeşıtli boyutlanna değindi. Bireysel
girişimciliğın uç noktası olan ABD'de bile, gazete-
cilerin reklamlara çıkmasının meslek ahlakına aykı-
n bulunduğunu yazdı.
Ülkemizde gazeteci kimliğinin son yirmi yılda bü-
yük değişime uğradığı ortada.
Eskiden gazetecilik çogunluk için bır yoksulluk
mesleğiydı. Simrt ve çayla vapurda kahvaltı eden ga-
zeteciler, Babıâli yokuşunu yürüyerek çıkan yazar-
larartık kalmadı. Onlann yazdıklan gazeteler defark-
lı bır dünyaya aitti. Akmayan sular, gelmeyen oto-
büsler, ay sonunu getiremeyen memurlardan söz
edilirdi yazılarda.
Başyazarya da patron odasında oturanlar da, ay-
dın kişiliği toplumca kabul gören kışıler olurdu. Ga-
zeteler edebiyat dünyasıyla yakın ilişki içinde olma-
ya özen gösterirdi. Bır Sa'rt Faik öyküsü, Yaşar Ke-
mal röportajlan, tanınmış bir şaiıie soyleşi gazete-
ler için övünç kaynağı olurdu.
Bugün bu dünyanın tümüyle değiştiği ortada Ün-
lü gazetecilerin çoğu, dış dünyaya kapalı güzel ev-
lerde oturan, şoförlü otomobillerle ışlerine giden,
"plaza" denilen yalrtılmış ortamlarda çalışan insan-
lar.
Böylesi bir hayat, ister istemez gazetecileri halkın
sorunlanndan, günlükyasamdan uzaklaştınyor. Ga-
zeteciler, hayatlannı iş ve siyaset çevrelennde geçi-
riyorlar. Ikji alanlan da "iktidar", "iş, "siyaset" gıbi da-
ha "üst" düzey uğraşlara yöneliyor.
Oysa toplum sorunlannın değiştiği; halkın ve ül-
kenin iş, ekmek, eğitim, sağlık, ulaşım, vb. temel so-
runlannın çözümlenmesi bir yana, daha da agırlaş-
tığı ortada.
Bu durumdagazeteci, toplum sorunlanna nasıl egi-
lecek?
Trafik kazalan mı oluyor?
Gazeteci soruyor:
"Yeni otoyollar neden yapılmıyor?"
Oysa sorun bambaşka yerde.
Herkes bilir, bütün ileri ülkelerde toplu taşımacılık
demiryoluyla yapılır. Ama "gazeteciler" demiryolla-
nndan hiç söz etmez. İş dünyasına bağlı siyasetin,
ihalelerin, otomobillerin dünyası olan otoyollardadır
akh.
Toplum kesimlerine ilişkin izlenimleri de yine ya-
şadıklan o seçkin çevredendir. Kim hangi konuda ne
dedi, nerede kimler vardı, neleryenildi, içildi, budur
çoğun konulan.
Röportaj yazarlığı, gazeteciliğin temel alanlanndan-
dır. Çeşitli toplum kesimlerinin sorunlan, ıstekleri,
yaşam biçimleri röportaj yazılanyla duyunjlurdu. Ga-
zeteci mahalle kahvelerine, varoşlara, fabrikalara, iş-
yerlerine girer çıkar, insanlann dünyalannı yansıtırdı
yazılannda. Ovgülere, ödüllere boğulan Âra Güler
fotoğrafçılığı nediraslında? Gazeteci, röportajfotoğ-
rafçılığı.
Günümüz gazetelerinde neden böylesi güzel fo-
toğraflar yayımlanmıyor? Çünkü böyle bir çabayı
anlamlı bulan kimse kalmadı. Yayımlanan fotoğraf-
lar ortada.
Ülkemizde asgari ücretle yaşayan milyonlar var.
Bu insanlann yaşama biçimi, sorunlan, istekleri,
umutlan hiç büyük bir gazetede yer buiabilir mi?
Çünkü onlartoplumladeğil, iktidarlailgileniyorlar.Top-
lumun değil ekonomik ve siyası iktidartann sorunla-
nnı işliyoriar sayfalannda.
Gazetecilerin büyük paralaria reklam fılmlerinde
oynamalan, artık hiçbir ilkesi kalmamış bir dünyada
ilkesel bir tartışmanın konusu olabilir mi?
Selahattin Duman'm Oya Berberoğlu'na verdi-
ği yanıt, kımileri için tartışılacak pek bir şey kalma-
dığını gösteriyor:
"Türkiye'de gazetecilerin meslek etiğini tartışma-
sından daha büyük ahlaksızlık yoktur. Gazetecinin
ahlaklı bir yanı yok. Ülkemizde ahlaka saygılı bir ku-
rumsöylebana... Ülkeyi çetelendare ediyor, neah-
lakından bahsediyorsun." (Hürriyet, 23 Mayıs 1999)
lşte günümüz gazeteciliğinin geldiği nokta. Top-
lumun doğruluk simgesi olması gereken gazeteci,
"toplum bozuidu, ben niye ahlaklı kalayım" diyebi-
liyor.
Oysa gazetecilik herdönemde meslek onuruna sa-
hip kişilerin uğraşı olmuştur. "Kalemimi kıranm, ama
satmam" sözü kuşaklar boyu gazetecilerin temel il-
kesi olmuştur.
Evlere kadar girip mal satmaya çıkmış insanlara
gazeteci denebilir mi? Toplumlann yozlaştığı dö-
nemlerde ahlaklı kalabilmek herkesten çok gazete-
ci için önem taşır.
Çağdaş bir toplum, kamu vicdanının sesi sayılan
ilkeli, dürust bir basınla olabilir ancak.
Günümüzün örgütsüz bırakılmıştoplumunda, ge-
lir uçurumlannın oluşması gibi, basında da bir yan-
da çok yüksek gelirlıler, ötede çoğunluğu kadrosuz
ve sendikasız çalıştınlan emekçiler ortaya çıktı. Bu
durumdan en çok rahatsız olması gerekenler yine
gazetecilerin kendileri otmalı.
Gemisini kurtaranın kaptan olduğu düzenler ileri
değil, barbar toplumlardır. Toplumsal gelişme, top-
lumun her kesimine yayıldığında gerçek olur.
Yalnızca varsıl gazeteciler, ülkemiz ömeğinde ol-
duğu gibi, varsıl ve adaletli birtoplumun değil, ço-
ğunluğu yoksul bir toplumun göstergesi olabilir an-
cak.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I