23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MAYIS 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Diplomasinin laf kalabahğmdan kaçıp, aradığı hareketi Afrika'da gerilla lideri olmakta buluyor e'ırinKongo macerası1964 ve 1965 yılları boyunca zamanının çoğunu neredeyse yurtdışında geçıren Che. özellikle Afrika'y a karşı özel bir ilgi duyuyordu. Che'nin kafasında o dö- nemdeki hedefı \a\aş yavaş şekilleniyordu. Kahıre merkezlı \e pek bır ışe varamayan "Afrika-Asya Halklann Da>aruşması" organizasyonu yenne yeni- den Kübalılar tarafından yönlendınlen antı-emper- yalist bır üçüncü diinya dayanışmasının zamanıydı artık. Amerıkan uçaklannın Kuzey Vietnam'ı bom- balamaya başlamalan ıle saflar daha net olarak be- lirmeye başlamıştı. 1964 AralığYnın tarihı Nevv York çıkarrnasından sonra uluslararası seyahatleri hızlan- dı. Kanada, Dublm ve Berlin yoluyla Cezayır'e Ben Bella ile görüşmeye, oradan Mah'ye. oradan da Kon- go ya ve Gana'ya gittı. 2 şubat 1965"te ise Che nı- hayet Çin'deydi. Ancak Çu-en-tay ile görüşmesıne rağ- men Mao ile buluşma bu defa gerçekleşemedı. Kim- bilir, belki delegasyonundakı Osmany Cienruegos'un aşın taşkın ta\ irlan sebep olmuştu buna. Çın. Che'nm uluslararası görüşlennı masaya ya- tırıp analız etmek ıçın bır fırsattı. 24 saatlık bir Paris duragından faydalanıp yanm gün Louvre Müzesı"ni gezıp, kitapçılan arşınlaması büyük savaşçının ola- ğandışı entelektüel karakterinın de hâlâ sürdügünü göstenyordu. Tanzanya'run başkentı Dar-Es-Sala- am'da kendisınden Kongo'lu genllalann Küba'da eğitilmelerini istediler O ıse tamamen farkh düşü- nüyordu. tyl kalpli beyaz adam Tarzan Savaş Kongo'da olacağına göre, kamp da burada olmalıydı. Cstelık Che yüksek hedeflenni de Geor- ges Soumaliot \eya Laurent Kabila gibı Kongolu lı- derlere de net olarak ıfade ettı. Ana hedefburada yal- nızca Tsombe gibi bir kuklayı yennden ındirmek de- ğıl, Amenkan empery alızrruni bu kıtada ve diinyada toptan ortadan kaldırmaktı. Tabiı Che herkesten ola- ya kendisı gıbi bakmasını beklerken her zaman çok gerçekçı deöildi. Che için insanlar ve hatta bağlı bu- lundukları ülkeler ana hedef ıçin bırer araçtan ibaret- tirler. tnsanların sömürüsüz yaşayabileceklen, emper- yalizmi yok etmiş olduklan sosyalist bir dünyayı ta- rif ediyordu. Bireysellik, devrimin yanında bir ağır- lık taşımıyordu ve insanlar gözlennı hiçbır zaman "ana hedeften" ayırmamalı, tüm yaşamlannı da ona göre kurmalıydılar. Ama burada konuştuğu Kongolular olaylara çok daha dar açıdan bakmaya ahşıktılar. Ancak bır etap sonra Kahıre'de görüştüğü Nasır. Che'nin Kongo'da- ki devnm hareketmin başına geçmesini daha anlayış- lakarşılayacak mıydı? Yanıt "'hayn-''dı. Nasır, Che'ye bu Afhka kavgasının ortasına göbekten gırmesinin onu -zencilerin arasında onlan koruyan ve sürükle- yen iyi kalpli beyaz adam Tarzan" rolüne sokacağı- nı, bunun da çok ıyı sonuçlar getirmeyeceğini ve hat- ta ters tepkı yapabılecegını söyledı. Arna Che'nin onu , dıkkatle dıukmeye sabn kalmamıştı. Gezınin son etabında 40 Afnka ve Asya delegasyonuna konuşan Che, emperyalızmekarşı hiçbır sıntr tanımayan ulus- lararası proleteryanın kaçınılmaz mücadele gereksı- nıminı ve üçüncü dünyanın rolünü anlattıktan sonra bu sefer dilını Moskova'ya doğru çevirdi. Che'run sert ve acımasız iislubundan Sovyetler de nasibını almış- tı. Öncelıkle Sovyet elıt tabakasının liiks içinde ya- şamasına büyük tepkı gösteren Che. aynca Doğu Bloku ülkelen arasındaki tıcaret \ e takastan söz eder- ken Sovyetler "den "•emperyalist sömürünün işbirtik- çisi" dıye bahsedınce kızılca kıyamet, kehmenın tam anlamıyla kopmuştu. Sol, kendı ıçınde tüm dünyada yenı hesaplaşmalara gıdıyordu. Sov- yet-Çin gerginhği en yoğun bıçımde yaşanırken Fidel Sovyetlere. Che ise Çin'e daha yakın bir sıyaset ızliyor- du. Ashnda bu durum çoğu ıddiala- nn aksıne Fıdel ve Che arasında bir büyük gergınlik yaratacağına, belkı de Küba'nın bu iki başlılığı sayesın- de hem So\yetler'e hem Çin'e ıste- dıği eleştinleri yöneltmesıni sağla- yan bir taktikti. Zaten Che'nin dönü- şünden ıkı gün önce Fidel de hem Sovyetler'e hemde Çin'e çatarak on- lann birbiriyle uğraşmaktan Viet- nam'da Amerika'nm artan saldınla- nna bir şey yapamadıklannı eleştiri- yordu. 15 Mart 1965 günü Che'yi havaalanındakar- şılayan Kübalılar u Comandante"lerinı son defa top- lu olarak gördüklenni tabii bılemezlerdi. Che Kongo'da "gerflla fbcosu" yönetme karanru ken- di alıp bunu Fıdel'e de kabul mu ettırmişti? Böyle- ce hem kendisi yenıden içindekı sönmeyen uluslara- rası dünya sa\'aşçısı ateşıni doyasıya kullanabilecek, hem de küba'da arkasmdan dedikodu üretenlere "Ne haEniz varsagörün" gıbi bir yanıt vermiş olacaktı... Yoksa Sovyetler ile Che yüzünden artan gerginlık ar- tık kolay k'olay kaldınlamayacak boyutlara gelmişti de Comandante'nin Afrika'da böyle bir misyona git- mesınin herkes ıçın daha hayırlı olacağı mı kararlaş- tınlmıştı? Küba ekonomisinın Sovyetler'e bagımlı- lığı bu kadar ortadayken Che kredisıni ve yetkıleri- ni biraz abartılı bır şekilde mı aşmıştı? "Sovyetlerin emperyalizme karşı şahlanan ezilmiş ülkelere tüm si- lahlan zaten hiç karşdıksız vermeteri gerektiğp gibı bir sav romantık ve iyi niyetlı yanlanyla izah edebil- se de onlan "emperyalizmin işbirlikçisi" ilan etme- sine hangi kılıf uydurulabilirdı'7 Che veda mektubunu yazıyor Che, Küba'ya döner dönmez FıdePle beraber 40 saate yakm bir süre bir odaya kapanacaktı. Küba ta- rihinın "kara deliklerTnden bin kabul edılen bu kı- lıt görüşme hakkında o günden sonra ne Che ne de Fidel hiçbir elle tutulur açıklama yapmayacaklar, ki- mı "münasebetsizter" de o odadan kimi anlarda çok yüksek sesler geldığini ıddia edeceklerdi. Kapitalız- min ve sosyalizmin bu dünyada kavgasız bir paralel yaşamlan olabileceğıru iddia eden Sovyetler'le Che'nin apayn görüşlerde olduğu belliydi. Sonuçta onca de- ğişik etkenin bir araya gelişiyle zarlar atılmış.Che'ye Afhka yolu gözükmüştü. Evet, onun aklı hâlâ Latın Amerika'daydı. Ama Afrika'da elde edecegı tecrübe- yı daha sonra "şartlar olgunlaşınca" Güney Ameri- ka'da da devreye sokabılirdi. Hem zaten bu ışlerin artık pek bekler yanı kalma- mıştı. Che, çocuklanna. ailesine ve Fidel'e bırer ve- da mektubu y azdı. Fıdel'e bıraktığı mektup, basit bir belge değıldı. Köprülertam atılmıştı sanki. Che, o an- dan itibaren tüm eylemlerinin yalnız kendısıni bağ- ladığını ve Küba'ya hiçbir sorumluluk getirmeyece- ğini belırtmek içın tüm sıfatlanndan istifa ettiğini, ay- Devrime inanmak, sevmek ve kana kana içmek... • Kongo'lu gerillalann en büyük inançlannın "Dawa" ısimli sihirli şurubu içince kurşunlann kendilerine tesir etmeyeceği olduğunu gören Che. iyice afalladı. nca Küba vatandaşlığmdan da aynldığmı bu •*gizli" belgede şimdıden belirtiyordu. Başta AlbertoGrana- do olmak üzere Jose Aguilar'a, Orfauıdo Borrego'ya hatıra kitaplan imzaladı. Bakanhktaki bürosunu bo- şalttı, kâğıtlannı topladı. 1 Nisan 1965 günü Jose Marti uluslararası havaalanındankalkan uçaktaChe'nin korumalan Vlktor Dreke ve JoseMaria MartinezTa- mayo sağına ve soluna oturmuşlardı. Comandan- te'nin tüm fızığı değiştirilmiştı. Adı "Ramon Beni- tez"dı. artık puro değil pipo içıyordu. Sakalı ve saç- lan gıtmiş, gözlükler takılmıştı. Dişleri bile müdaha- le görmüştü. Onunla defalarca röportaj yapmış olan gazeteci Luis Gomez Wangüemert aynı uçaktaydı ve onu tanıyamamıştı. Moskova ve Kahire'dekı durak- lardan sonra Dar-Es-Salaam'a 19 Ni- san'da geldiler. Bir Shavvıli lugatından Che kendisı ve adamlan ıçin yeni isim- ler secti. Artık Dreke'ye "Moja", Papı Ta- mayo'y a "M bffi". Che'ye de "Tatu" di- yeceklerdi. Bunlar 1, 2 ve 3 rakamlan- nın Shavvili dilindekı karşılıklanydı. O an- da Che'runeylem karanru Kongolular bil- miyorlardı ve bir oldu bittiyle karşılaş- mak üzereydiler. Kabila Kahire'den ge- n gelmemışti. Aralannda Che'nin bu- lunduğunu bilmediklen Kübalılan kar- şılayıp onlan'Kongolu Gerillalar'ın bu- lundufu bölgeye götürme görevi Godef- roi Chamal«o'ya verilmişti. Hikâyenin bundan sonraki bölümü bı- raz komedi filmlerini andınyordu. Gu- evara'ntn karşısına dikılen Kongolu bir binbaşı ken- dısine ve adamlarına hiçbir zarar gelemeyeceğini, çünkü sihirli bir şurup olan "Dawa"yı kullandıklan- nı. bu yüzden düşman kurşunlan onlara çarpsa bile zarar vermeden yere düşeceklerinı iddia ediyordu. Che önce bunu bır şaka sandı. Fakat daha sonra bunun dini uzantılan olan bir de- rin ınanç olduğunu gördü ve afalladı. Aynca Kongo- lulann çoğunun aklı fıkn Tanzany a'da Kigoma'daki fahışeler ve içki seanslanndaydı. Aynca hiçbirinin ak- lına savaşmak fılan da gelmiyordu. Harp yapmaktan çok bır arada ormandabu şekilde kamp yapmak, san- ki bır sürekli izci kampı veyatatildebulunmak gibiy- dı! Onlara göre bu Kübalılar' ın aşın savaşçı havalar- daki tavn da çok abartıhydı! Onlara ne oluyordu san- ki! Burası onlann ülkesi bile değildi. Hem isimleri 1,2,3 olduğuna göre, nasıl oluyor da "3 numara" ya- nı Tatu. (Che) herkese emir yağdınr havalarda olabi- liyordu? Bütün bunlara dayanamayan Che, Chama- leso'yagerçekkımhümı açıkladıgmdasokgeçirenve gözleri yuvalanndanftrla\ r anbir adamlakarşılaştı. M In- ternationa) ScandaL international scandai" dıye ba- gınyordu Chamaleso. Bu arada evlere şenlik tembellikleri içerisinde ne zaman Kongolulardan bir şey taşımalan ıstense "Ben kamvon değilim" ya da "Beni Kübalı mı sandın?" gi- bisinden uyanık geçinen "dayakhk şımank vetet ya- nıtian" geliyordu. Bunlara dayanamayan Che bır de Kongolular ve Ruandalılar arasındaki itiş-kakışlar ve Kübalılann da haklı "Yeter bu adamlardan çekti- ğûniz" tepkileri ile karşılaşıyordu. Ortada henüz ne çahşma ne de savaş varken bile trajı-komık bır hava gerilla kampı üzennde hüküm sürüyordu. Bu kaos or- tamının içinde Che'ye "Kübalı bir bakanın gektiği'' haber verildi. Bu Osmany Cıenfu- egos'du. Ne yazık ki "Tatu"ya bir bü- yük felaket haben getiriyordu. Anne Guevara, "Celia Madre" 19 Mayıs günü 58 yaşında kanserden ölmüştü. Ne annesi onun v edamektubunu oku- muştu ne de kendisi annesinin ona yazdığı son mektubu görebilecekti. Che, gitti hamağının üstüne çöktü, ço- cukluğundan söz etmeye başladı. Son- ra da belki yalnız Arjantinliler'in an- layabileceği şekilde kendi kendine tangolar söylemeye başladı. Che'nin annesimn ölümünün en acı tarafı ise kadırunkaldınldığı StaplerClinic'ten o hasta haliyle apar topar çıkartılma- sıydı. Yetkıliler "dünyaca iinlübir ko- münistin" annesimn oradabulunmasının saygın mü- esseselerine zarar getireceğine karar vermişlerdi! 29 Haziran günü Kabila'nın birden "uzaktan ku- manda'"h olarak villasmdan verdiğı emirle Fort Ben- dera garnızonuna hücum etme karan alabildiler. Che, bu karara karşı çıktı ve erteletmeye çalıştı. Hazır ol- madıklanm görüyordu. Ancak bu mümkün olmadı. Sonuç tam bir felaketti. Silahını ve yaralı arkadasja- nnı bırakıp kaçanlar. savaşmayı reddedenler tam bir komedi tablosu oluşturuyorlardı. Ancak çarpışmada ölen Kübalılardan birinin hatıra defteri ABD'ye ve uluslararası ortama bu işte Che'nin parmağı oldu- ğunu büyük ölçüde öğretmiş oluyordu. Havana'dan Kongo'ya Cezayir üstünden gelen ye- ni Kübalı gerillalar, Che'ye Haziran 1965'te Ceza- yir'in devrim sonrası ilk başkanı Ben Bella'nın bir dar- be ile devrildiği haberini getirdiler. Ben Bella, ulus- lararası planda Che'nin en yakın müttefiklerinden bi- riydi. Cezayir artık Houari Boumedienne'den soru- lacaktı. Bu arada Che'nin ender güvendiği Kongo- • "Chenerede" sorulanndan aylarca bunalan Fidel, Che'nin veda mektubunu kamuoyuna açıklamaya mecbur oldu. O andan itibaren Che'nin Küba'ya dönüş yollan artık kapanmıştı lulardan Leonard Mitoudi, Che ile yaptığı bir görüş- meden dönerken bir gölde boğulup öldü. Bütün bu yaşananlardan sonra Afhka ormanının kalbinin or- tasında Woody Allen filmlerine taş çıkartacak bır sahne daha yaşandı. Canına tak diyen Tatu. bir gün herkesi toplayıp "Siz ne bicim insanlarsınrz. ne biçim askeriersiniz" diye çıldınrcasına hayatının en ağır zılgıtlanndan birini geçti. "Kandan beter" oldukla- nnı suratlanna haykınyor. ağzına geleni söylüyordu. Sonuç görülmeye değerdi. Afrikalılar iki büklüm ol- muş, yerlere yatarak, gözlerinden yaş boşanarak gü- lüyorlardı! Evet, Comandande Afrika kitasını hiç mi hiç çö- zemiyordu. Ne ummuş, ne bulmuştu. Evdeki hcsap- la çarşı arasında uyum sıfirdı. Bır gün aynı çaresiz- lik duygusu içerisinde eline silahı alıp eyleme, koru- malannın tüm yasaklanna rağmen kendisi de giriş- mişti. Bu arada Che'nin aylarca ortalarda gözükme- mesi dünyanın her yerinde değişik dedikodulann tü- remesine neden oluyordu. Kimisi onun Vietnam'da görüldüğünü anlatırken. bir diğeri psikolojik depres- yon geçinp bir ruh sağhğı kliniğinde Troçki'nin kı- taplannı okumakla zaman geçirdiğıni anlatıyordu. Ama tabii Kübalılar'ın en çok damarlanna basan id- dia aralanndaki görüş aynhklanndan dolayı Che'nin Fidel tarafından temizlenip ortadan kaldınldığı iddı- asıydı. Küba Pevriml'ne borcumu ödedtm Her ne kadar arada Fıdel, Che ile ilgılı sorulan "O daima devrim için yararh olacağı noktadadır" dıye- rek geçiştiriyorsa da bu dedikodu üretim merkezleri CIA ve onunla paralel çalışmalar yapan Amerikan çı- kışh haber ajanslannca zaptedilemez bir hale gel- mişti. Bu baskılara dayanamayan Fidel Castro, 3 Ekim 1965 günü Küba Komünist Partisi 'nın Merkez Yürütme Kurulu'nun halka tanıtılacağı konferansta Che'nin veda mektubunu dünya kamuoyuna açıkla- maya mecbur kaldı. Çok dokunaklı bir üslupla yazıl- mış yazısında Che, Fidel'e olan yakınlığını ve bağ- lılığını tekrar tekrar belirttikten sonra şunlan söylü- yordu. "Küba devrimine olan borçlanmı ödedim ve görevierimi yapürru. Başka ülkeler artık beni müte- vazıçabalarim için çağmyorlar. Senin Küba'nın lide- ri olarak yapamayacaklannı ben yapabiHrün_ Şayet son saatim uzak gökler altında geİirse, şunu bil kison düşüncelerim hep bu halka vesana doğru yönekcek". Tabii bu ıçeriği ve ses tonu ıtıbanyle Che yaşarken açıklanmaması gereken bu mektubun halkla buluş- ması çok büyük ölçüde Che'nin Küba'ya tekrar can- lı olarak (veya 5 yerde devrim başarmadan!) dönü- şünün önünü tıkamış oluyordu. "Kampanyaöylebo- yudara ulaşnuşü ki, bir yanıt vermeye mecburduk" dıyordu Fidel, bu açıklamanın nedenleri yıllar sonra kendisine sorulduğunda. "Başka bir yolu-yöntetni yok muydu bunun?" diye tarihten bir soru tabiı ge- lebilir, ama bunlar spekülasyon olarak kalırdı. Kon- go'da bunu öğrenen Che'nin tepkısi "Yaşarken ölü gibi gömülmek bu. bu mektup öinmümden sonra açıklanmahydı" şeklindeyd' "lsteyerek veya isteme- yerek böylece uhıslararası siyasi ortamın arük dışnıa itümt; oldum." Bu cümleleri aktaran "Benigno" lakaplı Dariel Alarcon Ramirez, 1996'da Havana ile ıpleri kopar- dıktan sonra bu detaylan gündeme getırmişti. Onun için bu yorumlann kaynakça güvenirliliği tartışılsa da gerçekle. mantıkla ve ya$ananlarla örtüştükleri söylenebilir. Dünyanın en romantik. en savaşcı, en ka- rarlı, en göz yaşartıcı mektubunuyazarak dünyayı fet- hetmeye gıden adam. tabiı ki ertesi gün Küba bakan- lar kuruluna girip enerji bakanlıgını baş^ ka bir espriyle talep edemeyecekti! Che, bu sefer Kongo'ya dogruyola çık- tığı andan bile çok daha kalıcı bir "of- sayt" pozisyonunda bulmuştu kendisi- ni. Kızgın da olsa yapacak bir şeyi yok- tu artık. Ancak bu mektupta Che, Kü- ba'daki tüm siyasi ve asken sıfatlanndan ve hatta Küba vatandaşlığmdan aynldı- ğı için, askerleri üzerindeki kısmi de ol- sa, bilinçaltı da olsa bir etkinlik azalma- sı sözkonusuolabilecekti. 24 Ekım l%5, yine "sözde gerillagrubunun" bir araya gelişinin üzerinden altı ay geçmişken yaşadığı olağan bir gün gibiydi. Ama kamplanna yapüan ani bırbaskınla bir- den her şeyin sonu kendiliğinden gelecekti. "Tatu" kitap okurken başlayıvermişti her şey. Her yerden kurşun yağıyordu. Che, bir yandan kaçıp, bir yandan arada durup arkasına kurşun sıkıyordu. Tüm silahla- n. radyolan, malzemeleri elden gitmişti. Hiç kimse- nin bu senaryoyu sürdürecek hali kalmamıştı. 21 Ka- sım 1965'te Kübalılar Tanganyika Gölü'nü ters yön- de geçerek bu maceranın son perdesini indirdiler. Che'nin yanında yalnız güvendiği Coello, Martinez Tamayo ve Harry Villegas (Pombo) vardı. "Hayatta Kongo'daki son saaüerimde oMuğu kadar hiç bir za- man kendimi yalnız hissetmemiştim" diyecekti Che! Özet analızı ıse çok ilginçtı. "BizKongolularıKüba- blaşurmaya gekük, ama onlar bizi Kongolulaşnrdı." Che'nin Kongo günlen ancak otuz yıl aradan sonra notlan kitaplaştınlarak kamuoyuna sunuldu. Prag'da sürgün günleri DEĞİŞEN r» Che 1966 yılının ilk 1,5 ayını büyük ihtimalle Tan- zanya'ya kendisini ziyarete gelen kansı Afcida ıle geçirdi. Genç kadına göre bu "balayma en benzer" geçirdikleri tek süreydi. Zaten güvenlik sorunlan yü- zünden neredeyse yatak odasından hiç çıkmıyorlar- dı. Sonra da Kahire ve Belgrad yoluyla Che yıne Prag'daydı. Aleida ise yine hiç kimseye görünmeden dönebilecekti. Kongo seferinden Bolrvya seferine kadar geçen bir yıllık süre belirsiz sıkıntılı ve geze- gen günleri içeriyor. Prag sürgününde dört ay boynn- ca "Ariel", "Pbmbo" Tamayo (Papi) Ramiro, Valdes ve "Pacho" sırayla ona eşlik eden en güvendiği adam- lan oldu. Elbet bir hedef nokta seçilecekti. Fidel Küba'ya dönmesi için ısrar ediyordu^ama "ta- bii yine aynı giznHk içinde". Bu Che'nin kabul ede- mediği bir alternatifti. Küba gizli servisininkoruma- sı altındaydı artık ve o meşhur uçan özgürlüğünü kaybetmişti. Yine 1966 Ocak ayında Havana'da 1. Bü- yük Tri-continental "Asya-Afrika-Latin Amerika konferansı" toplandı. Bu büyük buluşmanın or- ganizatörü Ben Darka, Paris'te gündüz gözü kaçınlıp öldürülmüştü, Che'nino toplanüdabulunamaması ger- çekten kendisi dahil, herkes için büyük kayıptı. Ama Che yokluğunun acısını çıkarmak için yine her tür- lü hesabı yapıyordu. DUNYADAN HUSEYİN BAŞ Kosova'da Barışçı Çöziime Doğru Dünyanın önde gelen yedi sanayi ülkesinın dışışle- ri bakanlan ile Rusya'nın katıldığı toplantıda banş yö- nünde ciddi adımlar atılmış görünüyor. Bazı somut gelişmeler banşın uzak olmadığının işaretlerini veriyor. Uç Amenkan askerinin serbest bırakılması. G-8'lerin üzerinde ön anlaşma sağlanan banş planı, Yugoslav- ya'nın insani yardımla ilgılı bir BM heyetınin ülkeye girmesinj kabul etmesi, şimdiye değin dışlanmasına özen gösterilen BM'nin yenıden devreye girmesi. tıp- kı Amerikan Cumhurbaşkanı Clinton'un konuyla ılgi- li olumlu sinyalter vermesı gibı, sözu edilen olumlu ge- lişmelerin somut belirtıleri arasında. • • • Rusya'nın çabalanyla gelinen noktada, banşın önün- deki bazı çetin engeller henüz aşılmış degıl. Rambo- uillet ve Paris görüşmelınnın başansızlıkla sonuçlan- masında büyük payı olan anlaşmazlık noktaları, ne denlı yumuşatılmış gbrünse de dün olduğu gibi bu- gün de varlığını sürdürmektedır. Ancak NATO açısın- dan durumun düne oranla bütunüyle farklı olduğu söyienebilir. Rambouillet görüşmelen ıle ılgıli bazı giz- li bekjelenn açıklanması, NATO'nun asıl nıyetının, ba- nştan çok Belgrad yönetimıne 'kabulü olanaksız' ıs- tekler dayatarak saldınlarına gerekçe hazırlamak ol- duğunu ortaya koymaktadır. Fransa'da 'L'Humanıte Hebdo 'nun 30 Nısan sayısında yayımladığı gızlı bel- gelerde yer alan bazı maddeler, NATO'nun Rambouıl- let'de banş değil savaş arayışı içinde olduğunu en açık şeklıyle göstermektedır. Burada söz konusu olan. Yugoslavya'nın, egemenliğı altındaki topraklarına sı- nırsız haklara sahip 'yabancı bir ışgal gücünü' kabul etmesidir. O kadar ki bu güç -NATO- lojıstık gerekçe- siyle araçlannı Sırbistan topraklanndan serbestçe ge- çirme hakkına bile sahip olacaktı. • • • Yukarıda da değinildiği üzere durum, bugün. saldı- n öncesine göre her iki taraf için de farklıdır. VVashing- ton ve 'Avrupalı' müttefıklerinın Kosova fırsatıyta NA- TO'nun ntteiiği ve kapsamı yeniden belirtenmış ışleç- ler üsttenmesine yönelık olarak gınştıği Yugoslavya saldırısı umulanı vermemiştir. Bir iki bombayla hızaya geleceği savlanan Belgrad yönetimi, onca yıkıma kar- şın yoğun saldınların kırk beşincı gününde hâlâ diren- mektedir. NATO'nun 'doğru dürüst' bırstratejiden bü- tünüyle yoksun olduğu, bugün, düne oranla bizzşt Amerikalı ve Avrupalı askeri uzmanlar tarafından da- ha yüksek sesle dile getirilmektedır. Tüm bölgeyi ate- şe vermesinden ve çok cana mal olacağından söz edilen sonuç altcı bir 'kara müdahalesi' ıse uzak bır olasılık görünmektedir. Önemli konuma sahip kımı se- natörier, Clinton yönetimınin. kongreye ve Amerikan halkına "Amerika'nm Balkanlar'da ne gibı hayati bir çıkarı olduğunu" hâlâ kanıtlayamadığından söz et- mektedir. NATO'nun tutumunun, Avrupalı muttefikle- ri tarafından da artan bıçimde eleştınlere hedef oldu- ğu, kimsenin saklısı değıldır. Kısaca, dost düşman, ço- luk çocuk, sivil asker ayırt etmeden sürdürülen kör şıd- det ve onca yıkım yüz bınlerce insani göç yollarına dü- şünmekten ve Yugoslav halkının dırencını bilemekten öte elletutulur hiçbir siyasal sonuca ulaşamamıştır. Bir- leşik Devletler ve onun güdümünde seyreden NATO, muazzam gücüne karşın uluslararası yasalan uluorta çiğneyerek dünyanın orasında burasmda keyfıne gö- re yenı sınırlarçızme, tabına uygun yasadışı yenı dev- letler yaratmanın sanıldığı kadar kolay olmadığmı gör- müştür. Yere göğe koyamadıklan üstün teknolojılen ıse yenilmezlik savlarına karşın, kurtarmak ıstedıklen yuz- lerce Kosovalı dahil beş yüzü aşkın sivilin yanlışlıkla' yaşamına kastetmış, bir ülkenın otuz yıllık emeğınin urü- nü zenginliklerinın kırk beş günde yerle bır edılmesı- ne yol açmıştır. Dahası, son biryanlışlıkla(!) bu kez Belg- rad'daki Çin Büyükelçiliği'ni vurarak şiddet gosterısı- nı maskaralığadönüştürmüş, banş umutlannın yeşer- diği şu günlerde yeni gerılimlere neden olmuştur. NA- TO'nun Yugoslavya'da neden olduğu yıkımın fatura- sının 40 milyardolargibi ürkunç düzeylere ulaştığı he- saplanmaktadır. • • * G-8'ler tarafından kabul edilen banş planı, Rambo- uillet görüşmelerıni çıkmaza sokan 'kabul edılmesı olanaksız' koşullardan anndınlmış görünmektedir. So- runun siyasal bölümünde anlaşmazlık yoktur. Geniş özerklik, müttecilerın güven içinde evlerine dönmele- ri, Kosova'nın Yugoslavya'nın toprak bütünlüğü için- de yer aldığının kabulü gibı konularda anlaşmazltk yoktur. Özerkliğin denetlenmesı ıse bu kez NATO'ya değil, BM Güvenlik Konseyı'nin otontesı altında oluşacak tarafsız uluslararası sıvıl ve savunma sılahlı askeri bir güçten oluşacaktır. Ancak bu konuda en azından şim- diliktam bir anlaşmaya vanlmış değildir. Askeri gücün kompozısyonu, Yugoslav silahlı gücunün Kosova'dan ne ölçüde gen çekıleceği, dün olduğundan daha faz^- la 'bağımsızlıktan' söz eden Kosova Kurtuluş Or- dusu'nun (UÇK) silahsızlandırılması, ılımlı lıder Rugova'nın geçici yönetimiyle ıtgili konular henüz net- leşmiş değildir. Ama sorunun çözümü için 'barıştan' başka çıkar yol olmadığı görüşünün ağırlık kazanması ölçüsünde, sözü edilen engellerın, hele NATO'nun akılcı bırkararla, Çin Büyükelçiliği'nin vurulması olayın- dan da ders alıp bombardımanlan durdurarak banşş sağlıklı birzemin hazırtaması durumunda, aşılacağrnı söylemek kehanet sayılmamalıdır ' Havana Jose Marti Havaalanı. Tarih 15.3.1965. Che kamuoyunun önüne son kez çıkıyor. SÜRECEK Yetişkinlere okuma yaznıa sertifikası Anne Çocuk Eğitim Vakfi (AÇEV), İstanbul Rotarv ve Beyoğiu Halk Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen "tşlevsel \'etişkin Okur Yazarhğı Programı'nı bhiren 57 kursi>ere Kasımpaşa Kaptanpaşa llköğretim Okulu'nda düzenlenen törenle sertifika verildi. AÇE\ Genel Koordinatörü Efsa E\ rengil, bu çalışmanın sivil toplum kuruluşlan ve de\ let arasında iyi bir işbirliği sonucu yürütüldüğünü kayddetti. İstanbul Milli Eğitim ' Müdür Yardımcısı Abdullah Tanır da okul müdürlerine, hafta sonlannda okul olanaklarını v^tandaşlarm eğitsel v% sos\al yararlanımlanna ayırmalan çağnsmda bulundu. (KADER TLGLA)'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle