Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 MAYIS 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Diplomasinin laf kalabahğmdan kaçıp, aradığı hareketi Afrika'da gerilla lideri olmakta buluyor
e'ırinKongo macerası1964 ve 1965 yılları boyunca zamanının çoğunu
neredeyse yurtdışında geçıren Che. özellikle Afrika'y a
karşı özel bir ilgi duyuyordu. Che'nin kafasında o dö-
nemdeki hedefı \a\aş yavaş şekilleniyordu. Kahıre
merkezlı \e pek bır ışe varamayan "Afrika-Asya
Halklann Da>aruşması" organizasyonu yenne yeni-
den Kübalılar tarafından yönlendınlen antı-emper-
yalist bır üçüncü diinya dayanışmasının zamanıydı
artık. Amerıkan uçaklannın Kuzey Vietnam'ı bom-
balamaya başlamalan ıle saflar daha net olarak be-
lirmeye başlamıştı. 1964 AralığYnın tarihı Nevv York
çıkarrnasından sonra uluslararası seyahatleri hızlan-
dı. Kanada, Dublm ve Berlin yoluyla Cezayır'e Ben
Bella ile görüşmeye, oradan Mah'ye. oradan da Kon-
go ya ve Gana'ya gittı. 2 şubat 1965"te ise Che nı-
hayet Çin'deydi. Ancak Çu-en-tay ile görüşmesıne rağ-
men Mao ile buluşma bu defa gerçekleşemedı. Kim-
bilir, belki delegasyonundakı Osmany Cienruegos'un
aşın taşkın ta\ irlan sebep olmuştu buna.
Çın. Che'nm uluslararası görüşlennı masaya ya-
tırıp analız etmek ıçın bır fırsattı. 24 saatlık bir Paris
duragından faydalanıp yanm gün Louvre Müzesı"ni
gezıp, kitapçılan arşınlaması büyük savaşçının ola-
ğandışı entelektüel karakterinın de hâlâ sürdügünü
göstenyordu. Tanzanya'run başkentı Dar-Es-Sala-
am'da kendisınden Kongo'lu genllalann Küba'da
eğitilmelerini istediler O ıse tamamen farkh düşü-
nüyordu.
tyl kalpli beyaz adam Tarzan
Savaş Kongo'da olacağına göre, kamp da burada
olmalıydı. Cstelık Che yüksek hedeflenni de Geor-
ges Soumaliot \eya Laurent Kabila gibı Kongolu lı-
derlere de net olarak ıfade ettı. Ana hedefburada yal-
nızca Tsombe gibi bir kuklayı yennden ındirmek de-
ğıl, Amenkan empery alızrruni bu kıtada ve diinyada
toptan ortadan kaldırmaktı. Tabiı Che herkesten ola-
ya kendisı gıbi bakmasını beklerken her zaman çok
gerçekçı deöildi. Che için insanlar ve hatta bağlı bu-
lundukları ülkeler ana hedef ıçin bırer araçtan ibaret-
tirler. tnsanların sömürüsüz yaşayabileceklen, emper-
yalizmi yok etmiş olduklan sosyalist bir dünyayı ta-
rif ediyordu. Bireysellik, devrimin yanında bir ağır-
lık taşımıyordu ve insanlar gözlennı hiçbır zaman "ana
hedeften" ayırmamalı, tüm yaşamlannı da ona göre
kurmalıydılar.
Ama burada konuştuğu Kongolular olaylara çok
daha dar açıdan bakmaya ahşıktılar. Ancak bır etap
sonra Kahıre'de görüştüğü Nasır. Che'nin Kongo'da-
ki devnm hareketmin başına geçmesini daha anlayış-
lakarşılayacak mıydı? Yanıt "'hayn-''dı. Nasır, Che'ye
bu Afhka kavgasının ortasına göbekten gırmesinin
onu -zencilerin arasında onlan koruyan ve sürükle-
yen iyi kalpli beyaz adam Tarzan" rolüne sokacağı-
nı, bunun da çok ıyı sonuçlar getirmeyeceğini ve hat-
ta ters tepkı yapabılecegını söyledı. Arna Che'nin onu
, dıkkatle dıukmeye sabn kalmamıştı. Gezınin son
etabında 40 Afnka ve Asya delegasyonuna konuşan
Che, emperyalızmekarşı hiçbır sıntr tanımayan ulus-
lararası proleteryanın kaçınılmaz mücadele gereksı-
nıminı ve üçüncü dünyanın rolünü anlattıktan sonra
bu sefer dilını Moskova'ya doğru çevirdi. Che'run sert
ve acımasız iislubundan Sovyetler de nasibını almış-
tı.
Öncelıkle Sovyet elıt tabakasının liiks içinde ya-
şamasına büyük tepkı gösteren Che. aynca Doğu
Bloku ülkelen arasındaki tıcaret \ e takastan söz eder-
ken Sovyetler "den "•emperyalist sömürünün işbirtik-
çisi" dıye bahsedınce kızılca kıyamet, kehmenın tam
anlamıyla kopmuştu. Sol, kendı ıçınde tüm dünyada
yenı hesaplaşmalara gıdıyordu. Sov-
yet-Çin gerginhği en yoğun bıçımde
yaşanırken Fidel Sovyetlere. Che ise
Çin'e daha yakın bir sıyaset ızliyor-
du. Ashnda bu durum çoğu ıddiala-
nn aksıne Fıdel ve Che arasında bir
büyük gergınlik yaratacağına, belkı
de Küba'nın bu iki başlılığı sayesın-
de hem So\yetler'e hem Çin'e ıste-
dıği eleştinleri yöneltmesıni sağla-
yan bir taktikti. Zaten Che'nin dönü-
şünden ıkı gün önce Fidel de hem
Sovyetler'e hemde Çin'e çatarak on-
lann birbiriyle uğraşmaktan Viet-
nam'da Amerika'nm artan saldınla-
nna bir şey yapamadıklannı eleştiri-
yordu. 15 Mart 1965 günü Che'yi havaalanındakar-
şılayan Kübalılar u
Comandante"lerinı son defa top-
lu olarak gördüklenni tabii bılemezlerdi.
Che Kongo'da "gerflla fbcosu" yönetme karanru ken-
di alıp bunu Fıdel'e de kabul mu ettırmişti? Böyle-
ce hem kendisi yenıden içindekı sönmeyen uluslara-
rası dünya sa\'aşçısı ateşıni doyasıya kullanabilecek,
hem de küba'da arkasmdan dedikodu üretenlere "Ne
haEniz varsagörün" gıbi bir yanıt vermiş olacaktı...
Yoksa Sovyetler ile Che yüzünden artan gerginlık ar-
tık kolay k'olay kaldınlamayacak boyutlara gelmişti
de Comandante'nin Afrika'da böyle bir misyona git-
mesınin herkes ıçın daha hayırlı olacağı mı kararlaş-
tınlmıştı? Küba ekonomisinın Sovyetler'e bagımlı-
lığı bu kadar ortadayken Che kredisıni ve yetkıleri-
ni biraz abartılı bır şekilde mı aşmıştı? "Sovyetlerin
emperyalizme karşı şahlanan ezilmiş ülkelere tüm si-
lahlan zaten hiç karşdıksız vermeteri gerektiğp gibı
bir sav romantık ve iyi niyetlı yanlanyla izah edebil-
se de onlan "emperyalizmin işbirlikçisi" ilan etme-
sine hangi kılıf uydurulabilirdı'7
Che veda mektubunu yazıyor
Che, Küba'ya döner dönmez FıdePle beraber 40
saate yakm bir süre bir odaya kapanacaktı. Küba ta-
rihinın "kara deliklerTnden bin kabul edılen bu kı-
lıt görüşme hakkında o günden sonra ne Che ne de
Fidel hiçbir elle tutulur açıklama yapmayacaklar, ki-
mı "münasebetsizter" de o odadan kimi anlarda çok
yüksek sesler geldığini ıddia edeceklerdi. Kapitalız-
min ve sosyalizmin bu dünyada kavgasız bir paralel
yaşamlan olabileceğıru iddia eden Sovyetler'le Che'nin
apayn görüşlerde olduğu belliydi. Sonuçta onca de-
ğişik etkenin bir araya gelişiyle zarlar atılmış.Che'ye
Afhka yolu gözükmüştü. Evet, onun aklı hâlâ Latın
Amerika'daydı. Ama Afrika'da elde edecegı tecrübe-
yı daha sonra "şartlar olgunlaşınca" Güney Ameri-
ka'da da devreye sokabılirdi.
Hem zaten bu ışlerin artık pek bekler yanı kalma-
mıştı. Che, çocuklanna. ailesine ve Fidel'e bırer ve-
da mektubu y azdı. Fıdel'e bıraktığı mektup, basit bir
belge değıldı. Köprülertam atılmıştı sanki. Che, o an-
dan itibaren tüm eylemlerinin yalnız kendısıni bağ-
ladığını ve Küba'ya hiçbir sorumluluk getirmeyece-
ğini belırtmek içın tüm sıfatlanndan istifa ettiğini, ay-
Devrime inanmak, sevmek ve kana kana içmek...
• Kongo'lu
gerillalann en
büyük
inançlannın
"Dawa" ısimli
sihirli şurubu
içince kurşunlann
kendilerine
tesir etmeyeceği
olduğunu
gören Che. iyice
afalladı.
nca Küba vatandaşlığmdan da aynldığmı bu •*gizli"
belgede şimdıden belirtiyordu. Başta AlbertoGrana-
do olmak üzere Jose Aguilar'a, Orfauıdo Borrego'ya
hatıra kitaplan imzaladı. Bakanhktaki bürosunu bo-
şalttı, kâğıtlannı topladı. 1 Nisan 1965 günü Jose
Marti uluslararası havaalanındankalkan uçaktaChe'nin
korumalan Vlktor Dreke ve JoseMaria MartinezTa-
mayo sağına ve soluna oturmuşlardı. Comandan-
te'nin tüm fızığı değiştirilmiştı. Adı "Ramon Beni-
tez"dı. artık puro değil pipo içıyordu. Sakalı ve saç-
lan gıtmiş, gözlükler takılmıştı. Dişleri bile müdaha-
le görmüştü. Onunla defalarca röportaj yapmış olan
gazeteci Luis Gomez Wangüemert aynı uçaktaydı ve
onu tanıyamamıştı. Moskova ve Kahire'dekı durak-
lardan sonra Dar-Es-Salaam'a 19 Ni-
san'da geldiler. Bir Shavvıli lugatından
Che kendisı ve adamlan ıçin yeni isim-
ler secti. Artık Dreke'ye "Moja", Papı Ta-
mayo'y a "M bffi". Che'ye de "Tatu" di-
yeceklerdi. Bunlar 1, 2 ve 3 rakamlan-
nın Shavvili dilindekı karşılıklanydı. O an-
da Che'runeylem karanru Kongolular bil-
miyorlardı ve bir oldu bittiyle karşılaş-
mak üzereydiler. Kabila Kahire'den ge-
n gelmemışti. Aralannda Che'nin bu-
lunduğunu bilmediklen Kübalılan kar-
şılayıp onlan'Kongolu Gerillalar'ın bu-
lundufu bölgeye götürme görevi Godef-
roi Chamal«o'ya verilmişti.
Hikâyenin bundan sonraki bölümü bı-
raz komedi filmlerini andınyordu. Gu-
evara'ntn karşısına dikılen Kongolu bir binbaşı ken-
dısine ve adamlarına hiçbir zarar gelemeyeceğini,
çünkü sihirli bir şurup olan "Dawa"yı kullandıklan-
nı. bu yüzden düşman kurşunlan onlara çarpsa bile
zarar vermeden yere düşeceklerinı iddia ediyordu. Che
önce bunu bır şaka sandı.
Fakat daha sonra bunun dini uzantılan olan bir de-
rin ınanç olduğunu gördü ve afalladı. Aynca Kongo-
lulann çoğunun aklı fıkn Tanzany a'da Kigoma'daki
fahışeler ve içki seanslanndaydı. Aynca hiçbirinin ak-
lına savaşmak fılan da gelmiyordu. Harp yapmaktan
çok bır arada ormandabu şekilde kamp yapmak, san-
ki bır sürekli izci kampı veyatatildebulunmak gibiy-
dı! Onlara göre bu Kübalılar' ın aşın savaşçı havalar-
daki tavn da çok abartıhydı! Onlara ne oluyordu san-
ki! Burası onlann ülkesi bile değildi. Hem isimleri
1,2,3 olduğuna göre, nasıl oluyor da "3 numara" ya-
nı Tatu. (Che) herkese emir yağdınr havalarda olabi-
liyordu? Bütün bunlara dayanamayan Che, Chama-
leso'yagerçekkımhümı açıkladıgmdasokgeçirenve
gözleri yuvalanndanftrla\
r
anbir adamlakarşılaştı.
M
In-
ternationa) ScandaL international scandai" dıye ba-
gınyordu Chamaleso.
Bu arada evlere şenlik tembellikleri içerisinde ne
zaman Kongolulardan bir şey taşımalan ıstense "Ben
kamvon değilim" ya da "Beni Kübalı mı sandın?" gi-
bisinden uyanık geçinen "dayakhk şımank vetet ya-
nıtian" geliyordu. Bunlara dayanamayan Che bır de
Kongolular ve Ruandalılar arasındaki itiş-kakışlar
ve Kübalılann da haklı "Yeter bu adamlardan çekti-
ğûniz" tepkileri ile karşılaşıyordu. Ortada henüz ne
çahşma ne de savaş varken bile trajı-komık bır hava
gerilla kampı üzennde hüküm sürüyordu. Bu kaos or-
tamının içinde Che'ye "Kübalı bir bakanın gektiği''
haber verildi. Bu Osmany Cıenfu-
egos'du. Ne yazık ki "Tatu"ya bir bü-
yük felaket haben getiriyordu. Anne
Guevara, "Celia Madre" 19 Mayıs
günü 58 yaşında kanserden ölmüştü.
Ne annesi onun v edamektubunu oku-
muştu ne de kendisi annesinin ona
yazdığı son mektubu görebilecekti.
Che, gitti hamağının üstüne çöktü, ço-
cukluğundan söz etmeye başladı. Son-
ra da belki yalnız Arjantinliler'in an-
layabileceği şekilde kendi kendine
tangolar söylemeye başladı. Che'nin
annesimn ölümünün en acı tarafı ise
kadırunkaldınldığı StaplerClinic'ten
o hasta haliyle apar topar çıkartılma-
sıydı. Yetkıliler "dünyaca iinlübir ko-
münistin" annesimn oradabulunmasının saygın mü-
esseselerine zarar getireceğine karar vermişlerdi!
29 Haziran günü Kabila'nın birden "uzaktan ku-
manda'"h olarak villasmdan verdiğı emirle Fort Ben-
dera garnızonuna hücum etme karan alabildiler. Che,
bu karara karşı çıktı ve erteletmeye çalıştı. Hazır ol-
madıklanm görüyordu. Ancak bu mümkün olmadı.
Sonuç tam bir felaketti. Silahını ve yaralı arkadasja-
nnı bırakıp kaçanlar. savaşmayı reddedenler tam bir
komedi tablosu oluşturuyorlardı. Ancak çarpışmada
ölen Kübalılardan birinin hatıra defteri ABD'ye ve
uluslararası ortama bu işte Che'nin parmağı oldu-
ğunu büyük ölçüde öğretmiş oluyordu.
Havana'dan Kongo'ya Cezayir üstünden gelen ye-
ni Kübalı gerillalar, Che'ye Haziran 1965'te Ceza-
yir'in devrim sonrası ilk başkanı Ben Bella'nın bir dar-
be ile devrildiği haberini getirdiler. Ben Bella, ulus-
lararası planda Che'nin en yakın müttefiklerinden bi-
riydi. Cezayir artık Houari Boumedienne'den soru-
lacaktı. Bu arada Che'nin ender güvendiği Kongo-
• "Chenerede"
sorulanndan
aylarca bunalan
Fidel, Che'nin veda
mektubunu
kamuoyuna
açıklamaya mecbur
oldu. O andan
itibaren Che'nin
Küba'ya dönüş
yollan artık
kapanmıştı
lulardan Leonard Mitoudi, Che ile yaptığı bir görüş-
meden dönerken bir gölde boğulup öldü. Bütün bu
yaşananlardan sonra Afhka ormanının kalbinin or-
tasında Woody Allen filmlerine taş çıkartacak bır
sahne daha yaşandı. Canına tak diyen Tatu. bir gün
herkesi toplayıp "Siz ne bicim insanlarsınrz. ne biçim
askeriersiniz" diye çıldınrcasına hayatının en ağır
zılgıtlanndan birini geçti. "Kandan beter" oldukla-
nnı suratlanna haykınyor. ağzına geleni söylüyordu.
Sonuç görülmeye değerdi. Afrikalılar iki büklüm ol-
muş, yerlere yatarak, gözlerinden yaş boşanarak gü-
lüyorlardı!
Evet, Comandande Afrika kitasını hiç mi hiç çö-
zemiyordu. Ne ummuş, ne bulmuştu. Evdeki hcsap-
la çarşı arasında uyum sıfirdı. Bır gün aynı çaresiz-
lik duygusu içerisinde eline silahı alıp eyleme, koru-
malannın tüm yasaklanna rağmen kendisi de giriş-
mişti. Bu arada Che'nin aylarca ortalarda gözükme-
mesi dünyanın her yerinde değişik dedikodulann tü-
remesine neden oluyordu. Kimisi onun Vietnam'da
görüldüğünü anlatırken. bir diğeri psikolojik depres-
yon geçinp bir ruh sağhğı kliniğinde Troçki'nin kı-
taplannı okumakla zaman geçirdiğıni anlatıyordu.
Ama tabii Kübalılar'ın en çok damarlanna basan id-
dia aralanndaki görüş aynhklanndan dolayı Che'nin
Fidel tarafından temizlenip ortadan kaldınldığı iddı-
asıydı.
Küba Pevriml'ne borcumu ödedtm
Her ne kadar arada Fıdel, Che ile ilgılı sorulan "O
daima devrim için yararh olacağı noktadadır" dıye-
rek geçiştiriyorsa da bu dedikodu üretim merkezleri
CIA ve onunla paralel çalışmalar yapan Amerikan çı-
kışh haber ajanslannca zaptedilemez bir hale gel-
mişti. Bu baskılara dayanamayan Fidel Castro, 3
Ekim 1965 günü Küba Komünist Partisi 'nın Merkez
Yürütme Kurulu'nun halka tanıtılacağı konferansta
Che'nin veda mektubunu dünya kamuoyuna açıkla-
maya mecbur kaldı. Çok dokunaklı bir üslupla yazıl-
mış yazısında Che, Fidel'e olan yakınlığını ve bağ-
lılığını tekrar tekrar belirttikten sonra şunlan söylü-
yordu. "Küba devrimine olan borçlanmı ödedim ve
görevierimi yapürru. Başka ülkeler artık beni müte-
vazıçabalarim için çağmyorlar. Senin Küba'nın lide-
ri olarak yapamayacaklannı ben yapabiHrün_ Şayet
son saatim uzak gökler altında geİirse, şunu bil kison
düşüncelerim hep bu halka vesana doğru yönekcek".
Tabii bu ıçeriği ve ses tonu ıtıbanyle Che yaşarken
açıklanmaması gereken bu mektubun halkla buluş-
ması çok büyük ölçüde Che'nin Küba'ya tekrar can-
lı olarak (veya 5 yerde devrim başarmadan!) dönü-
şünün önünü tıkamış oluyordu. "Kampanyaöylebo-
yudara ulaşnuşü ki, bir yanıt vermeye mecburduk"
dıyordu Fidel, bu açıklamanın nedenleri yıllar sonra
kendisine sorulduğunda. "Başka bir yolu-yöntetni
yok muydu bunun?" diye tarihten bir soru tabiı ge-
lebilir, ama bunlar spekülasyon olarak kalırdı. Kon-
go'da bunu öğrenen Che'nin tepkısi "Yaşarken ölü
gibi gömülmek bu. bu mektup öinmümden sonra
açıklanmahydı" şeklindeyd' "lsteyerek veya isteme-
yerek böylece uhıslararası siyasi ortamın arük dışnıa
itümt; oldum."
Bu cümleleri aktaran "Benigno" lakaplı Dariel
Alarcon Ramirez, 1996'da Havana ile ıpleri kopar-
dıktan sonra bu detaylan gündeme getırmişti. Onun
için bu yorumlann kaynakça güvenirliliği tartışılsa
da gerçekle. mantıkla ve ya$ananlarla örtüştükleri
söylenebilir. Dünyanın en romantik. en savaşcı, en ka-
rarlı, en göz yaşartıcı mektubunuyazarak dünyayı fet-
hetmeye gıden adam. tabiı ki ertesi gün Küba bakan-
lar kuruluna girip enerji bakanlıgını baş^
ka bir espriyle talep edemeyecekti!
Che, bu sefer Kongo'ya dogruyola çık-
tığı andan bile çok daha kalıcı bir "of-
sayt" pozisyonunda bulmuştu kendisi-
ni. Kızgın da olsa yapacak bir şeyi yok-
tu artık. Ancak bu mektupta Che, Kü-
ba'daki tüm siyasi ve asken sıfatlanndan
ve hatta Küba vatandaşlığmdan aynldı-
ğı için, askerleri üzerindeki kısmi de ol-
sa, bilinçaltı da olsa bir etkinlik azalma-
sı sözkonusuolabilecekti. 24 Ekım l%5,
yine "sözde gerillagrubunun" bir araya
gelişinin üzerinden altı ay geçmişken
yaşadığı olağan bir gün gibiydi. Ama
kamplanna yapüan ani bırbaskınla bir-
den her şeyin sonu kendiliğinden gelecekti. "Tatu"
kitap okurken başlayıvermişti her şey. Her yerden
kurşun yağıyordu. Che, bir yandan kaçıp, bir yandan
arada durup arkasına kurşun sıkıyordu. Tüm silahla-
n. radyolan, malzemeleri elden gitmişti. Hiç kimse-
nin bu senaryoyu sürdürecek hali kalmamıştı. 21 Ka-
sım 1965'te Kübalılar Tanganyika Gölü'nü ters yön-
de geçerek bu maceranın son perdesini indirdiler.
Che'nin yanında yalnız güvendiği Coello, Martinez
Tamayo ve Harry Villegas (Pombo) vardı. "Hayatta
Kongo'daki son saaüerimde oMuğu kadar hiç bir za-
man kendimi yalnız hissetmemiştim" diyecekti Che!
Özet analızı ıse çok ilginçtı. "BizKongolularıKüba-
blaşurmaya gekük, ama onlar bizi Kongolulaşnrdı."
Che'nin Kongo günlen ancak otuz yıl aradan sonra
notlan kitaplaştınlarak kamuoyuna sunuldu.
Prag'da sürgün günleri
DEĞİŞEN
r»
Che 1966 yılının ilk 1,5 ayını büyük ihtimalle Tan-
zanya'ya kendisini ziyarete gelen kansı Afcida ıle
geçirdi. Genç kadına göre bu "balayma en benzer"
geçirdikleri tek süreydi. Zaten güvenlik sorunlan yü-
zünden neredeyse yatak odasından hiç çıkmıyorlar-
dı. Sonra da Kahire ve Belgrad yoluyla Che yıne
Prag'daydı. Aleida ise yine hiç kimseye görünmeden
dönebilecekti. Kongo seferinden Bolrvya seferine
kadar geçen bir yıllık süre belirsiz sıkıntılı ve geze-
gen günleri içeriyor. Prag sürgününde dört ay boynn-
ca "Ariel", "Pbmbo" Tamayo (Papi) Ramiro, Valdes
ve "Pacho" sırayla ona eşlik eden en güvendiği adam-
lan oldu. Elbet bir hedef nokta seçilecekti.
Fidel Küba'ya dönmesi için ısrar ediyordu^ama "ta-
bii yine aynı giznHk içinde". Bu Che'nin kabul ede-
mediği bir alternatifti. Küba gizli servisininkoruma-
sı altındaydı artık ve o meşhur uçan özgürlüğünü
kaybetmişti. Yine 1966 Ocak ayında Havana'da 1. Bü-
yük Tri-continental "Asya-Afrika-Latin Amerika
konferansı" toplandı. Bu büyük buluşmanın or-
ganizatörü Ben Darka, Paris'te gündüz gözü kaçınlıp
öldürülmüştü, Che'nino toplanüdabulunamaması ger-
çekten kendisi dahil, herkes için büyük kayıptı. Ama
Che yokluğunun acısını çıkarmak için yine her tür-
lü hesabı yapıyordu.
DUNYADAN
HUSEYİN BAŞ
Kosova'da Barışçı
Çöziime Doğru
Dünyanın önde gelen yedi sanayi ülkesinın dışışle-
ri bakanlan ile Rusya'nın katıldığı toplantıda banş yö-
nünde ciddi adımlar atılmış görünüyor. Bazı somut
gelişmeler banşın uzak olmadığının işaretlerini veriyor.
Uç Amenkan askerinin serbest bırakılması. G-8'lerin
üzerinde ön anlaşma sağlanan banş planı, Yugoslav-
ya'nın insani yardımla ilgılı bir BM heyetınin ülkeye
girmesinj kabul etmesi, şimdiye değin dışlanmasına
özen gösterilen BM'nin yenıden devreye girmesi. tıp-
kı Amerikan Cumhurbaşkanı Clinton'un konuyla ılgi-
li olumlu sinyalter vermesı gibı, sözu edilen olumlu ge-
lişmelerin somut belirtıleri arasında.
• • •
Rusya'nın çabalanyla gelinen noktada, banşın önün-
deki bazı çetin engeller henüz aşılmış degıl. Rambo-
uillet ve Paris görüşmelınnın başansızlıkla sonuçlan-
masında büyük payı olan anlaşmazlık noktaları, ne
denlı yumuşatılmış gbrünse de dün olduğu gibi bu-
gün de varlığını sürdürmektedır. Ancak NATO açısın-
dan durumun düne oranla bütunüyle farklı olduğu
söyienebilir. Rambouillet görüşmelen ıle ılgıli bazı giz-
li bekjelenn açıklanması, NATO'nun asıl nıyetının, ba-
nştan çok Belgrad yönetimıne 'kabulü olanaksız' ıs-
tekler dayatarak saldınlarına gerekçe hazırlamak ol-
duğunu ortaya koymaktadır. Fransa'da 'L'Humanıte
Hebdo 'nun 30 Nısan sayısında yayımladığı gızlı bel-
gelerde yer alan bazı maddeler, NATO'nun Rambouıl-
let'de banş değil savaş arayışı içinde olduğunu en
açık şeklıyle göstermektedır. Burada söz konusu olan.
Yugoslavya'nın, egemenliğı altındaki topraklarına sı-
nırsız haklara sahip 'yabancı bir ışgal gücünü' kabul
etmesidir. O kadar ki bu güç -NATO- lojıstık gerekçe-
siyle araçlannı Sırbistan topraklanndan serbestçe ge-
çirme hakkına bile sahip olacaktı.
• • •
Yukarıda da değinildiği üzere durum, bugün. saldı-
n öncesine göre her iki taraf için de farklıdır. VVashing-
ton ve 'Avrupalı' müttefıklerinın Kosova fırsatıyta NA-
TO'nun ntteiiği ve kapsamı yeniden belirtenmış ışleç-
ler üsttenmesine yönelık olarak gınştıği Yugoslavya
saldırısı umulanı vermemiştir. Bir iki bombayla hızaya
geleceği savlanan Belgrad yönetimi, onca yıkıma kar-
şın yoğun saldınların kırk beşincı gününde hâlâ diren-
mektedir. NATO'nun 'doğru dürüst' bırstratejiden bü-
tünüyle yoksun olduğu, bugün, düne oranla bizzşt
Amerikalı ve Avrupalı askeri uzmanlar tarafından da-
ha yüksek sesle dile getirilmektedır. Tüm bölgeyi ate-
şe vermesinden ve çok cana mal olacağından söz
edilen sonuç altcı bir 'kara müdahalesi' ıse uzak bır
olasılık görünmektedir. Önemli konuma sahip kımı se-
natörier, Clinton yönetimınin. kongreye ve Amerikan
halkına "Amerika'nm Balkanlar'da ne gibı hayati bir
çıkarı olduğunu" hâlâ kanıtlayamadığından söz et-
mektedir. NATO'nun tutumunun, Avrupalı muttefikle-
ri tarafından da artan bıçimde eleştınlere hedef oldu-
ğu, kimsenin saklısı değıldır. Kısaca, dost düşman, ço-
luk çocuk, sivil asker ayırt etmeden sürdürülen kör şıd-
det ve onca yıkım yüz bınlerce insani göç yollarına dü-
şünmekten ve Yugoslav halkının dırencını bilemekten
öte elletutulur hiçbir siyasal sonuca ulaşamamıştır. Bir-
leşik Devletler ve onun güdümünde seyreden NATO,
muazzam gücüne karşın uluslararası yasalan uluorta
çiğneyerek dünyanın orasında burasmda keyfıne gö-
re yenı sınırlarçızme, tabına uygun yasadışı yenı dev-
letler yaratmanın sanıldığı kadar kolay olmadığmı gör-
müştür. Yere göğe koyamadıklan üstün teknolojılen ıse
yenilmezlik savlarına karşın, kurtarmak ıstedıklen yuz-
lerce Kosovalı dahil beş yüzü aşkın sivilin yanlışlıkla'
yaşamına kastetmış, bir ülkenın otuz yıllık emeğınin urü-
nü zenginliklerinın kırk beş günde yerle bır edılmesı-
ne yol açmıştır. Dahası, son biryanlışlıkla(!) bu kez Belg-
rad'daki Çin Büyükelçiliği'ni vurarak şiddet gosterısı-
nı maskaralığadönüştürmüş, banş umutlannın yeşer-
diği şu günlerde yeni gerılimlere neden olmuştur. NA-
TO'nun Yugoslavya'da neden olduğu yıkımın fatura-
sının 40 milyardolargibi ürkunç düzeylere ulaştığı he-
saplanmaktadır.
• • *
G-8'ler tarafından kabul edilen banş planı, Rambo-
uillet görüşmelerıni çıkmaza sokan 'kabul edılmesı
olanaksız' koşullardan anndınlmış görünmektedir. So-
runun siyasal bölümünde anlaşmazlık yoktur. Geniş
özerklik, müttecilerın güven içinde evlerine dönmele-
ri, Kosova'nın Yugoslavya'nın toprak bütünlüğü için-
de yer aldığının kabulü gibı konularda anlaşmazltk
yoktur. Özerkliğin denetlenmesı ıse bu kez NATO'ya
değil, BM Güvenlik Konseyı'nin otontesı altında oluşacak
tarafsız uluslararası sıvıl ve savunma sılahlı askeri bir
güçten oluşacaktır. Ancak bu konuda en azından şim-
diliktam bir anlaşmaya vanlmış değildir. Askeri gücün
kompozısyonu, Yugoslav silahlı gücunün Kosova'dan
ne ölçüde gen çekıleceği, dün olduğundan daha faz^-
la 'bağımsızlıktan' söz eden Kosova Kurtuluş Or-
dusu'nun (UÇK) silahsızlandırılması, ılımlı lıder
Rugova'nın geçici yönetimiyle ıtgili konular henüz net-
leşmiş değildir. Ama sorunun çözümü için 'barıştan'
başka çıkar yol olmadığı görüşünün ağırlık kazanması
ölçüsünde, sözü edilen engellerın, hele NATO'nun
akılcı bırkararla, Çin Büyükelçiliği'nin vurulması olayın-
dan da ders alıp bombardımanlan durdurarak banşş
sağlıklı birzemin hazırtaması durumunda, aşılacağrnı
söylemek kehanet sayılmamalıdır '
Havana Jose Marti Havaalanı. Tarih 15.3.1965. Che kamuoyunun önüne son kez çıkıyor. SÜRECEK
Yetişkinlere okuma
yaznıa sertifikası
Anne Çocuk Eğitim Vakfi (AÇEV), İstanbul Rotarv
ve Beyoğiu Halk Eğitim Merkezi tarafından
düzenlenen "tşlevsel \'etişkin Okur Yazarhğı
Programı'nı bhiren 57 kursi>ere Kasımpaşa
Kaptanpaşa llköğretim Okulu'nda düzenlenen
törenle sertifika verildi. AÇE\ Genel Koordinatörü
Efsa E\ rengil, bu çalışmanın sivil toplum kuruluşlan
ve de\ let arasında iyi bir işbirliği sonucu
yürütüldüğünü kayddetti. İstanbul Milli Eğitim '
Müdür Yardımcısı Abdullah Tanır da okul
müdürlerine, hafta sonlannda okul olanaklarını
v^tandaşlarm eğitsel v% sos\al yararlanımlanna
ayırmalan çağnsmda bulundu. (KADER TLGLA)'