Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 MAYIS 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
10 yıl önce 'kadınlarm kapanmasma karşı' olan Ilıcak, bugün Meclis'e türbanı sokmaya çalışıyor
AYŞE Y1LDIRIM
] 988 yılında "kadınlannkapanması-
na karşı olduğunu" söyleyen Nazlı Ilı-
cak. buguıı Türkı>e"\ı türban krizıyle
kilitleme\eçalışanlann"akılhocası'ola-
rak sahneye çıktı. Gazetecilik yaşamı
boyunca "daldan dala" konduğu için is-
tıkrarsızlıkia suçlanan Ilıcak. meslek-
taşlannca "meslek ahlakı" sorgulanan.
"demokrasi" maskesı altmda süreklı bi-
rilerini "savunmaya çalışan" bır portre
sergiledi. Bugün sa\Tinduğu keMmi tem-
sil eden Akit gazetesı bile geçmışte ken-
disi hakkında "Patroniçenin kirii çama-
şnrlan'" başlığını atacak kadar ağır yazı-
lar yazdı.
"Yalçın Özer. M Ali Ilıcak ve Nazh
Haıum konuşurken renkten renge girdi
MiIUGazeteYazûskri Müdiirü Ekrem Kı-
zıltaş. Bir ara gözlerinin faltaşı gibi açü-
dığuıı gördüm. Adeta, 'Yanı RP iktıdar
olalı bunlarbizden de hızlı Refahçı ol-
muşlar' dergibiydi.
Ekrem,'Refahçılık'ta kefldKİnibfle soi-
layanlar karşısında herhalde kiiçük di-
hni yutmuş obnahydı ki; tek kelime ko-
nuşamadan kalktı masadan."
Buyazı 11 Kasım 1996'da Akit gaze-
tesi yazan Hasan Karaka\anın Ayna
adlı köşesinde ver aldı.
Nazlı Ilıcak'ın RP'ye >anaşmasından
son derece rahatsız olan Akit gazetesi o
günlerde bu rahatsızlığını sık sık dile
getirdi.
Bu yazıdan kısa bir süre <onra farklı
bir Nazlı Ilıcak portresını yıne bır köşe
vazarı sundu. Milliyet gazetesi yazan
YalçuıDoğan 16 Ekım 1997'de köşesin-
de. 1996 Mayısı'nda yaşadığı bır olayı
aktardı:
L. lıcak'ın "daldan dala"
gezintisi gazetecilik yaşamı
boyunca sürdü. Demireî'den
Özal'a; Özal'dan Çiller'e;
Çiller'den Yılmaz'a;
Yılmaz'dan Erbakan'a uzanan
ilişkilenni hep "demokrasi
adına" diyerek maskelemeye
çalıştı.
-ANAP-DYP koalisyonu sırasında 19%
-'<Vfarnsı'ndfc"Başbakan Yılmaz Alman-
1
ya'ya gitti. l çakta Sabah'tan Mehmet Ali
Birand, Hürriyet'ten Sedat Ergın, Tür-
Idye'den Sabahattin Önkıbar, Akşam'dan
Nazlı Ihcakve MUIi>ct"ten ben \ardik. Baş-
bakanla uçakta konuşurken Nazh Ilıcak
yerinden doğruldu ve IVIesutYılmaz'a ay-
nen:
'Efendim, Çiller"le hükümet ortağı ol-
dunuz: aman dikkat edin. hiç güvenilmez
bıridir o."
Nazlı Hanım devam etti:
"Mesut Bey ben sızı çok seviyorum,
bundan sonra ben izm yağdanhğınız ol-
mak ısterim."
Nazlı Ihcak'ın bu sözleri uçakta bulu-
nan herkesi şaşkınhğa uğratırken biz
dört gazeteci yerimizden fııiadık. 'Ne
yapıvorsun Nazlı. ne bıçım sozler bun-
İar' diye tepkimizi dile getirirken Nazlı
Hanım gulümsemeye devam etti, 'A ne
varbunda şekerim. Mesut Bev dürüstbir
kişi' drverek' yağdanlık perdesıni' hemen
orada açmış olduL"
Akit gazetesi, Doğan'ın bu yazısını
kendi okurlarına "İmparatoriçeninldr-
li çamaşuiarT başlığı ıle duyurarak Ilı-
cak'a tepkisinı sürdürdü.
Ilıcak'ın "daldan dala" gezintisi ga-
zetecilik yaşamı boyunca sürdü. Demı-
- rel'den Özal'a: Özal'dan Çiller'e; Çil-
.' lerUen Yılmaz'a; Yılmaz'danErbakan'a
; uzanan ilişkilenni hep •'demokrasi adı-
". na" diyerek maskelemeye çalıştı.
Özal \e ANAP'a kızgmlığını 1991 'de
"Pavlov'un köpekleri
1
" başlıklı yazısıy-
la dile getırdı ve 102 ANAP mil'letveki-
line dört yüz milyon lira hakaret tazmi-
natı ödedi. Özallar \e ANAP tabanıyla
kavgası nederuyle kemal Ihcak. Nazlı Ha-
nım'ı Tercüman'ın genel yayın müdür-
lüğünden aldı \e baş yazılanna son ver-
di.
Bir süre sonra kendisiyle yapılan rö-
portajlarda Özal'la banşmak istedığı
mesajlannı verdi. "Beniçağırırsaneden
gtaneyeyim"dedi vesonundaÖzal'ınoğ-
lu Efe'yı Boğaz'dakı yalısında misafır
edecek kadar Özal'a yanaştı.
Ancak bu dostluk da diğerleri gibi
uzun sürmedi.
Ilıcak, bir dönem Tercüman grubu-
nun ikınci gazetesi olan Bulvar'ın imtı-
yaz sahipligini de üstlendi. Ancak gaze-
tenin magazine ağırltk vermesi yüzün-
den Tercüman'ın siyasi çızeisi eleştiril-
di.
Bu nedenle gazetenin prestij kaybet-
D e m i r e l k e n d i s i n e Haşarı k ı z ı m ' d i y o r d u
İlk}xıkmlapğı siyusetçiCelalBayar'dı
Adnan Menderes'in ulaştırma
bakanlanndan ve Yassıada'da
yargılanan Demokrat Parti
milietvekili Muammer
Çavuşoğhı'nun kızı olan Nazh
Ilıcak'ın ılk yakınlaştığı siyasetçi
Celal Bayardı. Bayar'ı Kayseri'de
yattığı hapıshanede sık sık ziyarete de
giden Ilıcak, gazeteciliğe 1969 yılında
Tercüman gazetesinin sahibi Kemal
Ebcak'la e\ lendıkten sonra başladı. Ilk
yıllannda Türkeş ile DP tabanını
banştırmaya çalıştı. Daha sonra
kendisine "Haşan lazun" diyen
Süleyman Demirel'le yakınlaştı. 12
Eylül'detı sonra Demirel
Zincirbozan'dayken kendisiyle yazıştı.
Demokrasi mücadelesi verdiğini
söylediği Demirel'in görüşîerine "bir
btten" olarak köşesinde yer verdi.
Demirel'le yakınlığı 12 Eylül 1980
ihtilaliyle kapatılan AP'nin devamı
olarak kurulan Büyük Türkiye
Partisi'nin veto edilmesinden sonra
zedelendi. BTP'nin yerine DYP
kurulmuştu. Demirel yasaklı olduğu
için partinin başına geçemiyordu.
"Emanetçi" bır genel başkan
aranıyordu. Ilıcak, DYP'nin başına
Mehmet Yazar'ın, Demirel ise
Hüsarnettin Cindoruk'un
getirilmesini istiyordu. DYP'nin *
olayh kurultayında. Cindoruk genel
başkanhğı kazanırken Ilıcak'ın
yazdığ) Tercüman gazetesi ıse
yuhalandı. Ancak Ilıcak'ın Mehmet
Yazar'la yakınlığı sürdü. Hatta
Yazar'ın Hür Demokrat Parti 'yi
kurmasında katkısı oldu. 1980'lerde
kendi gazetesiyle de görüş aynlığına
düştü. Gazetesi TurgutSunaip'in
MDP'sinı desteklerken o ihtilal
aleyhine yazılar yazdı.
Bu nedenle Ankara Yanaçık
Cezaevi'nde bir süre yattı.
Siyasettekendisine tam ankunrytayer bulamayan Ilıcak. zaman icinde demokrasi adına farklı görüşlerin savunuculuğuna soyundu.
tıgi bile savunuldu.
Nazlı Ihcak, 1990'larda Demirel ile iliş-
kilenni yıne düzeltmiştı. 1993'depatlak
veren İLKSAN olayında eşi Kemal Ilı-
cak'ın da adı geçti. Yolsuzluğa bulaştı-
ğı ileri sürülen ve borç içerisinde bulu-
nan Kemal Ilıcak, İLKSAN'ın basında
yer almasından iki gün sonra kalp knzi
geçirip öldü. Ilıcaklar. bu sırada Demi-
rel"in bü>ük desteğini gördü. Demirel,
miras kalan Yeniköy'deki yahyı satmak
zorunda kaldılar. Ana- oğul bu nedenle
anlaşmazlığa düştü. Zaten ipotekli olan
yalı sonunda Erol Aksoy'un eline geçti.
Milliyet'ın sahibi Aydın Doğan, Nazlı
llıcak'a yardım elini uzatarak ona gru-
bun Meydan gazetesinde köşe verdi.
Bu arada M. Ali Ilıcak, soru işaretle-
riyle dolu hızlı biryükseliş sergiledi ve
AJcşam gazetesini çıkardı. Annesiyle
nal 7'de ÖzerÇiller'le "danışıklı dövüş"
havasında geçen bır söyleşı yaptı. Babı-
âli'de büyük fırtına koptu. Köşe yazar-
lan llıcak'a "çanak" sorulan veÖzerÇıl-
ler'in gerçeği yansıtmayan yanıtlan kar-
şısında suskunluğu nedeniyle veryan-
sın edıyordu.
Emin Çölaşan. Ihcak-Çiller dostlu-
ğunu 19Ekim 1997'de köşesinde Akşam
gazetesinin aldığı kredileredayandınyor-
4AP-DYP koalisyonu sırasında Mesut Yılmaz'a yanaşan Ilıcak, RP-DYP koalisyonu
sırasında o sırada sahibi olduklan Akşam gazetesi aracılığıyla da Çiller ve Erbakan"a
yafcınlaşmaya çalıştı. Ilıcak ve Çiller'in dostluğu eskiydi. Çiller, politikaya atılıncaya kadar
Ilıcak'ın yalısına sık sık giderdi. Daha sonra birbirleri hakkında sert sözler söyleyecek kadar
aralan açıldı. RP-DYP koalisyonu sırasında ise eski dostluklar hatırlandı.
tLKSAN yolsuzluğuyla ılgılı bir soru
üzerine "\'erdimse ben verdim" dedi.
Önce el değiştiren Tercüman gazete-
sinin daha sonra kapanmasıyla Nazlı Ilı-
cak bır süre basından uzak kaldı.
Nazlı Ilıcak'ınoğluMehmetAh'Ihcak
da o günlerde oldukça popüler olmaya
başlamıştı. Süleyman Demirel, Sait Ha-
lım Paşa Yalısı'nın bahçesinin işletil-
mesıni İlıcakJar'a verdi. Mehmet Ali flı-
cak, burada bir yandan gece kulübü iş-
letirken bir yandan da şarkı söylüyordu.
Nazlı Ilıcak da "Alem" adlı gece kulü-
büne sık sık gidıp hem eğleniyor hem de
oğluna destek oluyordu.
Nazlı Ilıcak. eşinin ölümünden bır sü-
re soıira Fenerbahçe Kulübü yöneticile-
rinden. eskı Hisarbank'ın ve kardeşi
Ömer Çavuşoğlu" nun ortağı Emin Şirin
ile ev lendı. Ne var ki oğlu buevliliğe kar-
şı çıktı ve aralan açıldı. Kemal Ilıcak'tan
arası henüz düzelmediği için Nazlı Ilı-
cak"ın gazetede yazı yazmasına izin v er-
medı. Bir süre sonra dargınlık sona er-
di ve Nazlı Ilıcak Akşam"da yazmaya
başladı.
'Çiller'e dönüş'
ANAP-DYP koalisyonu sırasında Me-
sut Yılmaz'a yanaşan Ihcak. RP-DYP ko-
alisyonu sırasında o sırada sahibi olduk-
lan Akşam gazetesi aracılığıyla da Çil-
ler ve Erbakan'a yakınlaşmaya çalıştı. Ilı-
cak ve Çiller'in dostluğu eskiydi. Çiller,
politikaya atılıncaya kadar Ilıcak'ın ya-
lısına sık sık giderdi. Daha sonra birbir-
leri hakkında sert sözler söyleyecek ka-
dar aralan açıldı. RP-DYP koalisyonu sı-
rasında ise eskı dostluklar hatırlandı.
Hatta dostluklan o kadar ılen boyut-
lara vardı ki Ihcak, Ekim 1997'de Ka-
du. Çölaşan şöyle diyordu:
"Nazh Ibcakyakın geçmişte Tansu Çil-
ler'e hakarerter yağdırdı. Ne zamanld
oğlunun çıkardığı Akşanı gazetesine geç-
ti, onların bir numaralı yağdanlığı olu-
verdi
Niçüı?
Bu soruyu geçen gün burada sordum.
Soru çok açık ve nertir.
Akşam gazetesi, Tansu Çiller'in baş-
bakan ve REFAHYOL bükümetinde
devlet bankalanndan sorumlu başba-
kan vardınıcısı olduğu dönemde, bu ban-
kalardan. örneğin Halkbank'tan kaç mil-
yon dolar kredi almıştır?"
Bütün bu tartışmalardan sonra Ilıcak
tahlilini ise gazeteci Nezih Demirkent bü-
yük birustalıkla yapıyordu. Demirkent.
Sah Vazılan köşesinde Ilıcak'ı şöyle ta-
nımlıyordu: "Ölenleröldü,kalan sağlar
bizhndirdiyedüşünenkr olunca Nazh Ib-
cak bir defa daha önplana çıktL Onu ta-
nımavanlar Kanal 7'de Çiller ailesiyle
yaptığı vayın dolayısnla suçlamalarda
bulundular. O da cevap vermekten ka-
çınmadı. Nazlı'nın tek hedefi vitrinde oi-
maktır. Fikirler önenıli değildir. Sadece
yıllar öncesi babasının iktidardan düşü-
rülmesi dolayısı> la ihtilallere ve bir ölcü-
de orduva karşıdır. Aklına geleni söyler.
Kendisine bakarsanız hep doğrulan sa-
vunmuştur. Ancak doğru konusunda ye-
terince araştırma yapmaz. Ne zaman ne
yapacağını bildiğini iddia etmek zordur.
Bu yüzden Tercüman'ın yok olup gitti-
ğini söyle>enler hayli fazladır. Bulvar ga-
zetesi macerasını bilenler de çoğunluk-
ta™"
Nezih Demirkent'in söz ettiği "Bul-
var macerası'*, Emin Çölaşan'ın köşe-
sinde önceki gün yer aldı. Tercüman ya-
zarlanndan ErgunGöze. Çölaşan'a gön-
derdıği yazıda o günleri şöyle anlattı:
"Nazh'nın bizim gibi muhafazakâr
yazaıiara Tercüman gazetesinde nasıi
kan kusturduğunu birgün anlatabüsem.
Bu kadm şimdi Fazilet'li \e türban savu-
nucusu oldu.
Nazh Ibcak bana kan kusturmamıs-
nr. Beni sadece, \aptiklanyla iğrendirmiş-
tir. O, Tercüman Gazetesi \e kocasına
(Kemal ibcak) kan kusturmuştur. Bir
\akitlerin destan gazetesi Tercüman'u
Ahmet Kabaklı 'sız ve Ergun Göze'siz bir
Tercüman haline getiremeyeceğini anla-
yınca, Bulvar ismiyleseks yozlaşmasının
şahaseri bir gazetenui başuıa geçmiş. Ter-
cüman'la vanşa kalkmış \e kızınca da Al-
çak Tercümancılar' diyecek kadar ken-
dini ka> betmiştir.
Biz Tercüman'da milii ahlak'tan bah-
De"emirel, cumhurbaşkanı
olduktan sonra Ihcak'la
yollan bir kez daha aynldı.
Ilıcak, kendisiyle yapılan
söyleşide bir dönem
görüşlerini yansıttığı. "onun
yüzünden Özal'la takıştığını"
söylediği Demirel'i bu kez
"kendisine sahip
çıkmamakla" suçladı.
sederken o Bulvar gazetesinde en açık sa-
çtk resimler ve hatta bir seks ansiklope-
disi >a\ımlamış \e bunu Tercüman'ın
nüfu/unu kullanarak Müli Eğitim Bakan-
hğı'na tavsiye ettirmeye de kalkışmıştır.
Şudur asıl söylenecek: Birileri NIüslü-
manlann parasını gıdım gıdım toplayıp
dansözcülere, popçulara,birileri de Müs-
lümanlann oylannı topla>ıp samimiyet-
sizliklerinden başka hiçbir noktada sa-
minıi olmamış tiplere peşkeş çekmekte-
dir. Benim asıl ıstırabım bu psikososyal
marazi yozlaşmadır.
Sizinle o günkü sohbetimizin konusu
medyadakiyozlaşma idi. Nazh Ihcak bu-
nun güncel bir göstergesiydi. Şimdi "ül-
kücüler için hapıs yattım' dh'esiymiş!
Clkücülere 'faşist'de demişti.
'Fakirfukaranm. acızinyanındaoldum'
dcmiş! Acaba nasıl? İşçüeri 10 a> maaş
alamadı. O 10 a\ zarfinda bir gün yalı-
sında şampanvalı zivafeti eksik oldu
mu'.'İnsan bir kumaş parçasuıın değiL hi-
cabın (utanıp sıkıhnamn) savunmasım
yapmalı. Eğer yapabilecek liyakatı var-
sa." Demirel. cumhurbaşkanı olduktan
sonra Ihcak'la yollan bir kez daha ay-
nldı. 1998 başında Akşam gazetesinde
yazılanna son verilen îlıcak. kendisiyle
yapılan söyleşide bir dönem görüşleri-
ni yansıttığı. "onun yüzünden Özal'la
takışüğınT söylediği Demirel'i. bu kez
"kendisine sahip çıkmamakla" suçladı.
Yeni Şafak'ta yer alan söyleşide Ilıcak.
kendisine yöneltilen "Demirel cumhur-
başkanı olunca ilişkiniz kesildi gibi" so-
rusu üzerine şu yanıtı veriyordu:
"O onlara bağh. Onlann vicdanına
bağh bir hadise. Bakın benim başıma
böyle birolav geldi İşine son verilmek du>-
gusu son derece rencide edici. Şimdi böy-
le bir hadise başıma geldi. Bu gazeteden
çıkanlmamı.eski zamanlan da biliyor De-
mirel. Özal'la takışmamızı biliyor. Onun
vüzünden tabii. benim yüzümden değil.
Özal bana her zaman çok yakın davran-
dL"
Akşam macerasından sonra yeni sa-
fını da belirleyen Ilıcak. Erbakan'la ya-
kmlığını ilerletirken Yeni Şafak'ta yaz-
maya, Kanal 7'de de program yapmaya
başladı. FP'nin ıçinde ne kadar kalaca-
ğı merak edilen Nazlı Ilıcak. aslında bu
soruya yıllar önce kendisine yöneltilen
"politikaya atdmayı düşündünüz mü"
sorusuna verdiği yanıtta açıkJık getiri-
yordu: "Politikayı çok seviyorum ama
politika hayatma atılmayı hiç düşünme-
dim. Çünkü ben belirli bir parti disipü-
nine \e bir Uderin disiplinine giremem."
"Katlııılaıiıı kapanmasına karşıyun'
Yıl 1988. Başbakan Turgut
Özal'ın eşi Semra Ozal,
hacdan dönmüş. Basında bir
tartışma başlamış.
Bazı din adamları
"Müslüman kadına hacdan
sonra tesettür şart" diyor.
Semra Özal, buna karşı
çıkıyor. Kadın adlı bir dergı
ise Nazh Ihcak'la "Kadın
Hürriyetine" ılişkın bir
röportaj yapıyor. Söyleşide.
Nazlı llıcak'a, yaşanan bu
tesettür tartışması da
soruluyor. Işte Ilıcak'ın
yanıtı:
"Ben şahsen kadınlann
kapanmasma karşıyun. Ama
kadınlarunız inançlan
doğrultusunda kapanma
ihti\ acını hissediyoıiarsa
kapanabUûier.
Ancak zorla kapanmaya
karşıyım. Ben dini yorum
yapacak degilim. Hacdan
sonra kapanmak o kişinin
kendi inancına kalmış bir
mesele. Zaten Semra Özal'm
kapanma>acağını biliyorduk.
Kapanamaz da. Ben de
doğnısu Başbakanımızm
eşinin kapanmasını arzu
etmem."
10 yıl sonra bu kez farklı bir
Nazlı Ilıcak. çıkıyor
karşımıza. 10 yıl önce
kapanmaya karşı olduğunu
ifade eden Ilıcak, bu kez
"Benim savunduğum
inançlar Fazilet Partisi'nin
savunduğu inançlar.
Başörtüsü meselesi" diyor.
10 yıl önce Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı'nın
eşinin bile kapanmasına
karşı çıkan Ihcak. bu kez
türbanı Meclis'e sokmaya
çalışıyor.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Hangi Radikalizmden
Yanasınız?
Fazilet Partıli bayan milletvekilinin Meclis salo-
nunatürbanlagirmesi radikal birdavranıştı. Bir an
devrim Fransası parlamentosundayaşanabilecek
göruntülere tanık olduk. Bir grup alkışlıyor. başka
bir grup protesto ediyor, başbakan kürsüde Ro-
bespierre'ımsi bir tonlamayla konuşuyor, koyu
renk giysiler içinde bir çoğunluk dillerini yutmuş-
çasına suskun oturuyor, başkanlık kürsüsündekı
fraklı yaşlı adam bir çizgi roman kahramanına dö-
nüşüyor, türbanlı bayan, heyecanını gizlemeye ça-
lışarak protestoların dinmesini bekliyordu...
Davranışın radıkalliği çok geçmeden daha ryı
anlaşıldı. Ertesı gün düzenlenen basın toplantısın-
da eline tutuşturulan açıklamada çizilmek istenen
görüntünün tersine, Fazilet Partili bayan milletve-
kilinin, "faziletlı bir hanım" olmaktan çok, kararlı bır
köktendincı mılitan olduğu kısa sürede ortaya çık-
tı.
Aynı yazılı açıklamadaki "şehit anneleri, şehit
eşleri" demagojileri, radikal davranışın gerekiirdi-
ği açıklıkla bağdaşmayan bu ikiyüzlülük, kötü bır
makyaj gibi sıntıyordu. Nitekim, o akşam Kanal 7'nın
haber programı konuğu, türbanı "sivil, bireyselbir
hak" olarak değertendiren aydınlarımızdan Kürşat
Bumin, program sunucusu Ahmet Hakan'ı (ve bu
arada, itiraf ederim ki beni de) şaşırtan bir açık söz-
lülükle (başka eleştirileriyle biıiikte) bunu dile ge-
tirdi. Kürşat Bumin'in eleştiri ve önerileri, kökten-
dincileri ne ölçüde etkiler, bilemem. O akşamkı
programda gördüğüm, orada bir vitrin gibi kaldı-
ğıydı.
• • •
Türbanlı bayanın radikal davranışı bana bir baş-
ka radikalizm görüntüsünü, daha önce de bir ya-
zımda sözünü ettiğim bir kitaptan, C. Armst-
rong'un "Soz/curt"undan "şapka devrimi"ne iliş-
kin bölümleri anımsattı... Bu bölümlerden bazıla-
rını birlikte okuyalım:
"Fes kaldınlmalıydı. Çünkü fes, Osmanlı ve Müs-
lüman olmanın resmi şapkasıydı. Mustafa Ke-
mal 'in eylem çizgisi kendine özgüydü. Şiddetli bir
muhalefetin doğacağını biliyordu. Doğrudan doğ-
ruya her Türk için en derin anlamda kökleşmiş
uyum duygusuna darbe indirmekteydi. Ihtiyatla h§-
reket etti. Muhafızlarına siperli kasketler giydirdı.
Itiraz görmeyince bütün ordunun bunlan kullan-
ması için genelge yayımlayarak kasketin güneş
ve yağmurda eski fese göre ne kadar avantajlı ol-
duğunu anlatacak danışmanlar gönderdi. Asker-
lerkaskete itiraz etmediler. Artık ordudan emin olâ-
rak, halkı da festen döndürmeye girıştı. Karadç-
niz kıyısına bir seyahatyapt. Kastamonu 'da birhalk
toplantsı düzenledi ve kencüsi bu toplanüya birşa/5-
kayla katıldı. Halkın şaşkınlıktan soluğu kesilmis-
ti... Sıradan bir Türk için şapka, canavarlığın dam-
gası, iğrenç, melun Hıristiyantanhv&yâbancıtânn
simgesiydi. Mustafa Kemal fiziksel âhfatncfaoldt/-
ğu kadar zihnen de korkusuzdu. Fes yerine şap-
ka giymek ve halk toplantısına böyle katılmak, râ-
hatlıkla maskaralık olarak değetiendirilebilirdi. Ka-
labalık onunla alay edebilir, ona gülebilirdı. Fizik-
sel şiddetle karşılaşmaktan korkmadığı gibi, alay
edilmekten de çekinmiyordu. 'Eğer uygar bır halk
olacaksak' dedi, 'uygar, uluslararası kabul gör-
müş giysileri giymeliyiz; fes, cehaletın simgesidiF'.
Yolculuk ettiği heryerde, başındaki şapkayla ay-
nısözleri va 'z etti. Ama başanlı olamadı. Kamuoyp
şok halindeydı... Halkı ikna etmekte başanlı ola-
mayan Mustafa Kemal, zora başvurmaya karar
verdi. Eğerşapkayı kendi iradeleriyle gıymiyoriar-
sa, zorla giyeceklerdi. Emirieri üzerine partamen-
to hemen fesı yasaklayan ve fes gıymenin suç
oluşturacağını bildiren bir yasa çıkardı. İki gün
sonra her kentte ve her köyde, polıs sokaklarda
fes giymiş insanlann başındaki fesleri topladı. Kar-
şı koyan, hatta sızlananlarhapseatıldı..." (s. 205-
206).
Armstrong'un kendine özgü sözcükler ve anlâ-
tımlarla çizdiği tabloya Büyük Larousse Ansiklo-
pedisi'nin "şapka devrimi" maddesindeki bazı bi)-
gileri ekleyelim: "... ulkenin çeşitliyörelerinde (Ec-
zurum, Rize, Sıvas, Maraş, vb.) şapka giyilmesj-
ne karşı çıkanlar Istiklal Mahkemeleh'nde irtiĞa
yanlısı olarakyargılandılar. Erzurum'da3, Rize'de
8, Giresun'da 2, Maraş'ta 6, Ankara'da 2 kişi idA-
ma mahkûm edildi. Pek çok kişi 3 ile 15 yıl arasın-
da hapis cezasına çarptınldı..."
•••
Meclıs'teki türban olayının, (tıpkı üniversite vb.
kurumlardakı benzerferi gibi), masum ve kişisel bir
inanç olayı değil, örgütlü ve radikal bir girişim d -
duğu yeterince anlaşıldı. Yukardaki alıntılarda ise
Cumhuriyetin kurucusunun radikalizmini görüyo-
ruz. Sadece demokrat olmak değil sıradan bir du-
rüstlük bile kimi kez açıkça yan tutmayı gerektir-
diğine göre, siz hangi radikalizmden yanasınız? "Hiç-
birinden"derseniz, Meclis'teki suskun çoğunluk-
tan farkınız kalmaz. Susmaktan ya da bu soruya
açık ve inandırıcı yanıt verememekten daha da
kötüsü, bazı "s/V/Vhafc"yandaşlarının, bilinçsizlik,
sorumsuzluk ya da kendini fazlaca beğenmişlik-
ten, farkında olmaksızın gerici radikalizmin savu-
nucusu konumuna düşmeleridir. '•'
Aslıtürk'ün zimmet ;
davasına devam edildi
tstanbul Haber Servisi -
Eski Şişli Belediye Başka-
nı GülayAshtürk'ün de ara-
lannda bulunduğu 25 sanı-
ğın. 11 milyar liraya yapıl-
ması gereken inşaatı Abaküs
AŞ adlı firmaya 115 milyar
liraya yaptırarak "ammet"
suçunu işlediklen iddiasıy-
la yargılanmalanna devam
edildi.
İstanbul 2. Ağır Ceza
Mahkemesfrndekı duruş-
maya. tutuklu sanıklar Ah-
met Işık ıle Altan Demirel
ve ıfade vermeye gelmedı-
ği için hakkında gıyabi tu-
tuklama karan çıkanlan tb-
rahim Koşan katıldı. Gıya-
bı tutuklu olarak yargılanan
Gülay Aslıtürk, OğuzÖngen
ve Nalan Öngen'ın yakala-
namadıklan için hazırbulun-
durulamadıkları otururrla
turuksuz yargılanan 19 sa-
nık da katılmadı. Gı>abi Wı-
tukluluğu vıcahiye çevrileVı
Ibrahim Koşan sorgusunda.
inşaatın belediye encümenı
karan uyannca ŞtPA tarafjn-
dan yaptınlmasına karar ife-
rildiğini belirterek "Daha
sonra ne okhığunu, inşaatın
Abaküs isimli şirkete ne $-
kildevcrildiğuıi bilmi>urunı.
BuişlerGüia> AslıtürkveAI-
tan Demirel taranndan >ü-
rütülüyordu"dedı. "
Sanıklardan Koşan' ı. sor-
gusunun vapılması nedfc-
niyle serbest bırakan ma4j-
keme heyetı. tutuklu sanık-
lann tahlı>e istemini redde-
derek duruşma> ı erteledr: