17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MAYIS 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Türban yasağı hukuka uygıın Anayasanın, laikliğin yanı sıra temel nitelik ve esaslarına uygun olan kılık-kıyafet düzenlemelerinin her kademedeki yargı kararlarıyla desteklendiği görülüyor İstanbul Haber Servisi - Kamu kurum v e kuruluş- lan ileilk.orta ve yükseköğıetimkurumlanndaki me- murlarla öğrencilerin kıvafetleri. yasalardakı genel nitelikli hükümlerle. yönetmelık. genelge ve duyu- rular voluvla yasal vönden düzenlenmesıne karşın, şeriatçı kesimm türban konusunda ünıversıtelerde su- reklı gereınlık yaratmasmın pravokasyon amacını ta- şıdışi beürtıliyor. Yürürlüktekı yasa. yönetmelik. idan yargı. Ana- yasa Mahkemesı \e Avrupa tnsan Haklan Komis- yonu kararlan. turbanla yükseköğretım kurumlan- na gırmeyı suç sayıyor. Ozellıkle bazı alanlarda "dini kisveierin ghileme- yeceği, kapalı mekânlarda belirli kı\afetlerie bulunu- İabileceğu başörtüsü ile dershane. laborafuvar. spor sakmu. kiitüphane gibi kapalı yerlere girileıneyece- ği" vönündekı \nayasa Mahkemesı. İdare Mahke- melen. Danıştay. Av rupa İnsan Haklan Komısyonu kararlan ve turbanla belırlı mekânlara gırilmesinı ya- saklayandüzenlemelenn.ınsanhakveeşıthğıneay- kın olmayacağı yönunde hukuk çevrelennde genel bir kabulgörüvor. Düzenlemeter ne zaman başladı? Kılıkkıvafetleilgılıdüzenlemeler. 1920'h yıllar- da >asa düzevınde başladı \e 199O'lı yıllara kadar sürdü Yürürlüktekı yasa ve vönetmelık hükümleri ile ıdari yargı. Anayasa Mahkemesı \e Avrupa în- san Haklan Komisyonu kararlanna göre başörtüsu ile yükseköğretim kurumlanna gırmek suç oluştu- ruyor Devlet memurlannm kılık kıyafetlen konu- sunda düzenlenen ve Atatürk'ün ımzasıyla Resmı Ga- zete'nınS Eylül 1341 tarih, 168sayılıbaskısındaya- yımlanarak yurürlüğe konulan bır kararname bulu- nuyor 2413 sayılı "Bilumum Devlet Memurlanıun Kı- yafetleri Hakkında Karanuune"de. tum dev let me- murlannın kıyafetlennın. "dünyaüzerindeki uygar uluslann ortak ve genel kıyafetleriyle aynı olacağT belirtılmıs.ti. Kanunla vapılan ılk duzenleme. 28 Kasım 1925 günlü 671 sayılı "Şapka tktisası Hakkında Kanun" olmuştu. Kanunla. gıyım çağdaşlaşma sorunu ola- rak düşünülüp. gıyımle dinsel ınançlar arasında bir 'Türban masum değil 9 tstanbul Haber Servisi - Yüksek Öğretim Kurulu'nun 20.12.1982 tarihlı genelgesıyle getirilen türban yasağının ıptalı ıçın açılan davada. Danıştay 8 Dairesı Esas 1984 636, Karar 1984 1574 sayılı 13.12. 1984tanhli kararıy la "türbanın masum bir ahşkanhk olmaktan çıkarak kadın özgüriüğüne ve cumhurivetin temel ilkelerine karşı bir düma görüşünün simgesi haline geldiği" gerekçesiyle. genelgenin iptali davasının reddıne karar verilmışti. Yükseköğretim Kurumlan Öğrencı Disiphn. Y.pıje.tmeligi'mn 7'ncı maddesine 1987 yu^nda (h>bendt eklçnerek kapalı mekânlarda türban yasaklanmıs,tı. Yönetmelığın bu hükmünün iptali ıçın açılan dava da Danıştay kararıyla reddedilmıştı. 10.12.1988 tarih ve 20032 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yurürlüğe giren, 3511 sayılı kanun ile 2547 sayılı kanuna eklenen ek 16 maddeyle getirilen "Y'ükseköğretim kurumlannda. dershane, laboraruvar. klinik, poliklinik \e koridorlannda çağdaş kıyafct ve göriinümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebivle boyun ve saçlann örtü veya turbanla kapatılması serbesttir" hükmü Anayasa Mahkemesı tarafından Anayasa ve Devnm Yasalanna aykın bulunarak ıptal edilmiştı Anayasa Mahkemesı"nın 5 Temmuz 1989 tanh ve 20216 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7.3.1989 tarih ve 1989M Esas. 1989 12 Karar Sayılı Karan"nda ise "Bir yasal düzenlemenin din kurallanna. dinsel inançlara ve gereklere göre yapılamayacağu dini inanç gereği saç \e boynun kapatılmasına ilişkin >asal düzenlemenin. anavasanın başlangıç bölümünde yer alan ilkelere ve özellikle laiklik ilkesine avkın olduğu~ vurgulanmıştı. Kararda laiklik şöyle tanımlanıyordu: -Laiklik, egemenliğe, demokrasi ile özgüriüğe ve bilgi bileşimine dayanan toplumsal bir atüun, siyasaL sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir.... Laik dfizende din. siv asallaşmadan kurtanlır. > önetim aracı olmaktan çıkanlır. gerçek say gın yerinde tutularak kişilerin \ icdanlanna bırakılır. Böylece siyasal yaşamın dayanağı bilim ve hukuk olur." Düzenlemenin anayasanın 2. maddesinde yer alan "TürkiyeCumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı. demokratik. laik ve sosyal bir hukuk devletidir" hükmünün yaru sıra. anavasanın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine ve anayasanın din \e \ ıcdan hürriyetini düzenleven 24. maddesine aykın olduğu vurgulanmıştı. Karar, anayasanın devrim kanunlannın korunmasını düzenleyen 174. maddesine de aykın olduğu gerekçesiyle 1 "e karşı 10 oyla ve oyçokluğu ile almmıştı. 1990 yılında 3670 sayılı kanunla 2547 sayılı kanuna eklenen ek l 7 . madde ile •'Yürürlükteki kanunlara ay kın olmamak koşulu ile yükseköğretim kurumlannda kılık kıyafet serbesttir" hükmü getınlmış. bu hükrnün iptali ıçın açılan da\ada. Anayasa Mahkemesi bu hükmü ıptal etmemışti. Şeriatçı çevrelerin. bu hükmü Anayasa Mahkemesinıh iptal etmemesını rürbanın serbest bırakılması şeklınde yorumlamasına karşın. .Anayasa Mahkemesı bu karannda. türbanın yürürlükteki kanunlara göre takılamayacağını gerekçe olarak almıştı. Anayasa Mahkemesi'nın 31 Temmuz 1991 tarih ve 20946 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan. 9.4.1991 tarih ve 199036 Esas. 1991 8 Karar sayılı bu karannda. Anayasa Mahkemesi'nın 7 .3.1989 tanhli karanna atıfta bulunularak "esasen saç ve boynun örtü veya turbanla kapatılmasının Anayasa'nın başlangıç bölümüne. 2'nci maddesine. 10'uncu maddesine, 24'üncü maddesine, 174'üncü maddesine ve yargı kararlanna av kın olacağı, yürürlükteki mevzuata göre suç oluşturaeağı. "Yürürlüktekı Kanunlara aykırı olmamak koşulu ile yükseköğretim kurumlannda kılık kıyafet serbesttır' hükmünün ise saç ve boynun türban veya örtüyle kapatılmasına imkân sağlamavacağr vurgulanmıştı. ılışki kurulmaması gerektiği vurgulanmıştı. 3 Aralık 1934 tarihli 2596 sayılı "Bazı Kisveterin Giyilemeyeeeğine Dair Kanun"la yapılan düzenle- naeyle, hangı din ya da mezhepten olursa olsun ıba- dethane ve dinsel törenler dışında dinsel kisv e giyil- mesi yasaklanmış, öğrenci ve memurlann kıyafet- len belırlenmıştı. Bu yasanın. öğrencilerin kıyafet- len ile ılgıli 2. maddesı. "Türkiye'de kanunu tevki- fat teşekkül etmiş ve edecek olan izcilik ve sporculuk gibi heyetler ve mekteplere mahsus kıvafet. alamat ve levaam taşımak istedikleri zaman valnız nizam- name veya talimatname ile muavyen tiplere uygun kı- yafet, alamet ve levazım taşı.vabilirler" hükmünü ge- tınmıştı Bu duzenlemede, kıyafetteki karmaşanın. kamu düzeni ve halkın huzuru yönünden sakıncalı olduğu behrlenmışti. 12 Mayıs'l982 tanh ve 2670 sayılı Kanunla Devlet Memurlan Kanunu'na ekle- nen ek 19 maddedekı 4 "Devletmemuriankanun.tü- zükvcyönetmetiklerinöngördüğü kılık ve kıvafet ku- rallanna uymak mecburiyetindedirler" hükmü. ka- mu kurum ve kuruluşlarında kıyafet zorunluluğu getırmıştı. 16 Temmuz 1982 gün ve 85105 sayılı Bakanlar Kurulu karanyla yurürlüğe giren "Kamu Kurum ve Kurulus>nnda Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafct- lerine Dair Yönetmelik"le 22 Temmuz 1981 gün \ e 83349 sayılı Bakanlar Kurulu karanyla yurürlüğe giren "Milli Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıkla- ra Bağü Okullardaki Görevülerie Otrencüerin KH lıkve Kıyafetlerine İlişkin Yönetmeük" hükümlen de aynı yondeydi. Buna göre kamu kurum ve kuruluş- lannda çalışan personelin yanı sıra bakanlıklara bağ- lı okullardaki görev lilerle öğrencilerin. Atatürk de\ - rim ve ilkelerine uygun, uygar. aşınlığa kaçmaya- cak sade bir kılık ve kıyafette olmalan amaçlanmış- tı. Yönetmelikte, kadınlann görev yennde, kız öğ- rencılennse okullarda başlannın açık olacağı belir- tilmiştı. Universitede ilk türban yasağı Yükseköğretim kurumlannda ılk türban yasağı Yükseköğretim Kurulu'nun 20.12.1982 tarihlı ge- nelgesi ile getirilirken Danıştay 8. Dairesı genelge- nin iptali davasını reddetmişti. Yüksek Öğretim Kurumlan Öğrenci Disiplin Yö- netmeliği'nin 7'ncı maddesine 1987 yılında (h) ben- di eklenerek kapalı mekânlarda türban yasaklanmış- tı. Yönetmeliğin bu hükmünün iptali ıçın açılan da- va da Danıştay karanyla reddedilmişti. Ancak yö- netmeliğin bu hükmü Yükseköğretim Kurulu tara- fından 1989 yılında yönetmelik metninden çıkanl- mıştı. 10.12.1988 tarih ve 20032 sayılı Resmi Ga- zete'de yayımlanarak yurürlüğe giren, 3511 sayılı ka- nun ile 2547 sayılı kanuna eklenen ek 16. madde ile "Yükseköğretim kurumlannda. dershane. laboratu- var, klinik. poliklinik ve koridorlannda çağdaş kıva- fet ve göriinümde bulunmakzorunludur. Dini inanç sebebiy le boyun ve saçlann örtü veya turbanla kapa- ülması serbesttir'' hükmü getirilmişti Bu hüküm Anayasa Mahkemesi tarafından anayasa ve devrim yasalanna aykın bulunarak iptal edilmişti. 1990 yılında 3670 sayılı kanunla 2547 sayılı ka- nuna ek 17. madde eklenmiş,"Yürürlükteki kanun- lara aykın olmamakkoşulu ile yükseköğretim kurum- lannda kılık kıvafet serbesttir" hükmu getirilmişti. Anayasa Mahkemesı bu hükmü ıptal etmemiş. an- cak gerekçesınde türbanın yürürlüktekı kanunlara gö- re takılamayacağını belirtmiştı. Başı açık fotoğraf kararlan Ünıversıte ve yüksek teknoloji enstıtülerinın se- natolan tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulan, Kayıt Kabul Sınav Sınıf Geçme ve Diploma Yönet- meliklen'nde. kayıt, kımlik ve diploma için venle- cek resımlerde kızlann başı açık, erkeklenn sakal- sız fotoğraf vermeleri gerektiği yönünde hükümler yer alıyor. Özellikle öğrencilerin kimliklennin sap- tanmasında önem taşıyan başı açık ve sakalsız fo- toğraf istenmesi, yargının her kademesinde dava ko- nusu yapılmış, açılan davalar reddedilmişti. 'Anayasa ve laikliğe aykın'İstanbul Haber Servisi - Anayasa Mahkeme- si'nın. Refah Partisi'nin kapatılması talebıyle açı- lan davada aldığı, 16.01.1998 tarih ve 1997' 1 Esas. 1998 1 Karar sayılı karannda, türban yasağı konu- su yenıden değerlendirilmiş ve "dinsel nedenlere dayanılarak başörtüsü ve turbanla boyun ve saçla- nn örtülmesine resmi daire ve üniversitelerde ser- bestlik tamnmasının cumhuriyetin ve anayasanın temel prvnsipleri ile laiklik ilkesine ay kın olacağı" kaydedilmıstı. Bu karann başörtüsü ile ilgili bazı bölümlen şöyleydı: u Laikeğitimdedinsel inançlaragöre her- hangi bir aynm gözetilemez. Anayasa'nın 'Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevı' başhklı 42. maddesi- nin üçüncü nkrasuıda, 'Eğitim ve öğretim. Atatürk ilkeleri ve ınkılaplan doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslanna göre devletin gözetim ve de- netımi altında yapılır. Bu esaslara aykın eğitim ve öğretim yerleriaçılamaz',dördüncüûkrasındada 'Eğitim ve öğretim hürriyeti anayasaya >adakat borcunu otiadan kaldırmaz' denilerek anavasanın başlangıç bolümündeki ilkelere bağulık vurgulan- mıştır. Dinsel nedenlere dayanılarak başörtüsü ve turbanla boyun ve saçlann örtülmesine resmi da- ire ve üniversitelerde serbestlik tanınnıası. bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlamadır. kişüeri şu ya da bu yönde giyinip başını örtmeye zorlamak. ayn ve hatta aynı dinden olanlar arasında bile a>- nhklar yaratacaktır. Bu durumun da laiklik ilkesi- ne aykın düşeceği kuşkusuzdur. Kamusal kurulus- larda ve öğretim kurumlannda başörtüsü ve omın- la birlikte kullanılan belii biçimdeki giysi, bir ay n- calıktan öte aynm aracı niteliğindedir. Dinsel kay- naklı düzenlemelerle girişimler anav asa karşısında geçerli olamaz ve bu tür eylemler anayasadaki la- iklik ilkesine ay kınlık oluşturur. Anayasa'nın 153. maddesinin son fikrasında, Anayasa Mahkemesi ka- rarlanmn yasama,yürütme veyargı organlannı, ida- re makamlannı, gerçek ve tüzelkişileri bağlayaca- ğu 138. maddesinde de yasama ve yürütme organ- lan ile idarenin mahkeme kararlanna uymak zo- runda olduklan, bu organlaria idarenin mahkeme karaıiannı hiçbir surette değiştiremey eceği ve bun- lann yerinegetirUmesini gedktiremeyeceği öngörül- müştür. Anav asa'nın 68. maddesinin dördüncü fikrasın- da siyasi partilerin hukuk devleti ilkesine uvnıak- la yükümlü olduklan belirtilmişrir. \nayasa'nın 153. maddesinin son nkrasuıagöregerçek ve tüzelki- şileri bağlayan Anayasa Mahkemesi kararlansiya- si partileri de bağlar. Anayasa Mahkemesi'nin 2547 sayüı Yükseköğretim Kanunu'na eklenen ek mad- de 16'nın iptaline ilişkin 7J.1989 günlü, E: 1989/1. K: 1989/12savüı karannda, laik bir devlette hukuk kurallannın kaynağının dinde değil akılda bulun- duğu, kişilerin iç dünyasına ilişkin olması gereken dini inançlara göre yasal duzenleme vapdmasının Anayasa'nın 2n 10., 24. v« 174. maddeterine aykın olduğu belirrilmiştir. Başlan kapalı olarak üniver- sitelerin kapalı mekânlanna giren öğrencilere di- siplin cezası verilmesi, resimlerin başı kapalı olma- sı nedeniyle kimlik belgesi. diploma düzenlenme- mesi işlemlerine karşı, idare mahkemelerinde ve Da- nıştay"da çok savfda dava açılmış. bu davalar da türbanın masum bir ahşkanlık olmaktan çıkarak kadın özgüriüğüne ve cumhuriyetin temel ilkeleri- ne karşı bir dünya görüşünün simgesi haline geldi- ği gerekçesiyle reddedilmiştir. Türkiy«'de üniversiteye türbanh resim vermele- ri nedeni ile diploma düzenlenıtıemesi üzerine da- va açan ve bu davalan idare mahkemesi tarafından reddedilen Lamıye Bulut ve Şenay Karaduman, idare mahkemesi karariannı Danıştay nezdinde temyiz etmişler. Danıştay tarafından temyiz talep- lerinin reddine. idare mahkemelerinin kararlan nın onanmasuıa karar verilmesi üzerine Avrupa İnsan Haklan Komisyonu nezdindedava açıruşlardır. Av- rupa İnsan Haklan Komisyonu03.05.1993 tarihin- de her iki davayı da karara bağlamış. yapılan gö- rüşmeier sonucunda davalann reddine karar ver- nüştir." CUMARTESt YAZILARI ATAOL BEHRAMOGLU İyilik Sağlık... Konuşma dili bakımından gefçekten zengın Türkçemizin en güzel, en anlamlı, en sıcak deyımlerınden biri "iyilik sağltk"\\... Çoktandır bu güzel deyim unutulmuş gibi... "Nasılsın?" anla- mındaki sorulara şimdilerde verilen yanrtlardan bir bölümü şöy- lesıralanabılır: "Vallafenadeğıl", "idareeder", "ehişte", "bil- memki...", "normal", "şöyleböyle", "içgüveyindenhallice..." vb., vb... Soruyu bir de "süper" diye yanıtlayanlar var, ama biz onlardan değiliz... • • • "İyilik sağlık"in kullanımdan düşmesinin nedenlerinden biri, kuşkusuz, dılımizdekı yozlaşma. cılızlaşma, Türkçemizin on- ca anlamlı c jyımlerını bırer birer yitirmekte oluşumuzdur... Bir başka neden ise, bu ülkenin yurttaşları olarak, yaşamlanmız- da iyilikten de sağlıktan da gıttikçe daha az söz edebilecek du- ruma gelmiş olmamızdır... Daha genel bır kavram olan "iyilik"\ bır yana bırakarak bu haftaki yazımda "sağlık" konusuna değinmek ıstiyorum... • • • 4 Nisan 1999 tarihli "Cumhunyef'te arkadaşımız Leyla Tav- şanoğlu'nun İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Orhan An- oğul'la söyleşisinde yer alan bılgiler, görüşler ve öneriler, sa- tır satır ezberienmeleri gerekecek önemde... Prof. Anoğul'un Dünya Sağlık Örgütü'nden (WH0) aktardjgı bilgıye göre, Tür- kıye sağlık alanındakı "performans"ıyla Üçüncü Dünya ülke- ler ve Afnka ülkeleri arasında yer almaktadır... 22 Nisan 1999 tarihlı "Cumhunyet"\e yayımlanan "Türkıye'de tıp eğitimi ye- tersız" başlıklı haberie birlikte sunulan bır ıstatistik, Sayın An- oğul'u doğruluyor. Bu ıstatistığç göre, Türkıye kendisi ile aynı gelir grubundaki (kişi başına yıllık GSMH yaklaşık 3 bin-3 bin 500 dolar) 20 ülke (Botsvana. Domınika, Cabon, Brezilya, Çek Cumhunyeti, Belıze, Grenada, Santa Lucia, Lübnan. Mauriti- us, Meksıka, Polonya, Tayland vb.) çocuk ölümü hızı bakımın- dan sondan üçüncü. bebek ölümü hızı bakımından sondan dör- düncü, yaşam umudu (omur beklentisi) bakımından sondan altıncı sırada yer almaktadır... Turk Tabipleri Birlığı'nin bır ya- yınından yota çıkılarak yapılan haberde "Tûrkıye'nın batısı ve doğusu arasında beslenmeden aşılamaya kadar ciddi bireşit- sizlik olduğu"; "Türkıye 'nın ğereksınimi olan hekım modeli be- lirienmeksizın gereksızyere ve gerekli donanımdanyoksun 1a- külte açılmasının sağlık somnunu çözmek bır yana, kendısi- nin başlı başına sorun durumuna geldiği ve hekım işsızliğinin kapıda olduğu" belırtılıyor... Türkıye'den daha az gelırı olma- sına karşın sağlık alanında daha iyi sonuçlar elde eden ülke- ler bulunduğuna dikkat çekilen Türk Tabipleri Biriiğı yayınına göre, "Türkıye'de halk sağlığı, kamunun büyük oranda sağlık üretiminden çekilmesi, aynlan kaynaklann azlığı, hizmetlerin eşitsız dağılımı gibi nedenlerte kötü bir tablo" çızmektedir... • • • Sayın Anoğul'la yapılan söyleşiye dönecek olursak: Bu yıl ülkemızde genel bütçe içinde sağlığa ayrılan pay yüzde 2.7'dir. Yine ülkemızde tüm sağlık harcamalannın gayri safi milli hası- la içindekı payı yüzde 3.7'dır. Bu sayının dünya ortalaması yüz- de 7, Afnka ülkelerininki yüzde 4.5'in üzerindedir... Sayın An- oğul'un başkaca çarpıcı değerlendırmeleri şöyle özetlenebilir: Sağlık sektörü ülkemızde rekabet anlayışı içındedir. Bu anla- yışa göre, sağlık bir tüketim, hastalar da birer tüketicidir, müş- terıdir. Sonuçta, krediler ve teşviklerle yapay olarak geliştirilen özel sağlık sektörü yavaş yavaş çökmekte, bu çöküntü etik de- ğerierimızi de çöküntüye uğratmaktadır... Sağlık bir haktır. Şağ- lıkla ilgili politikalar, sağlığın her insana eşit olarak verilmesi ge- rekli bir hak olduğu varsayımı üzerine kurulursa anlam kaza- nır... Çok ılaç tüketerek (kı Türkıye bu alanda önde giden bir ülkedir!), düzenli olarak check-up kampanyalanna gidip altı ay- da bir tomografi çektırerek sağlıklı olunamaz... Sağlık sadece para harcayarak elde edılemez; eldeki kaynakların akılcı kul- lanılması, akılcı planlanması gerekir... Cumhuriyet'in ilk yılla- nnda gerçekten toplumcu bır sağlık sıstemi kurabilmış olan Tür- kiye'nın bugünkü fotoğrafı, kışi başına 3 bın 700 dolar harca- masına rağmen sağlıkta dünyadakı başarısız ülkelerden biri sa- yılan Amerika'ya benzemektedir... • • • Arkadaşımız Işık Kansu'nun 1.5.1999 tarihli "Cumhunyet"te yayımlanan "Sağlık hizmeti ticahleşiyor" başlıklı haberının öze- ti yukandaki tabloyu tamamlıyor: Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankası'nın ıstemlen doğrultusunda Çalışma ve Sos- yal Güvenlik Bakanlığf nca "SSK'nin Yeniden Yapılandınlma- sı" adlı taslağın hazırlanmasıyla: milyonlarca emekçıye sağlık hızmetı veren, milyonlarca işçı emeklisinın dul ve yetimin ma- aşlannı ödeyen Sosyal Sıgortalar Kurumu'nun sosyal hizmet veren kurum olmaktan çıkanlarak ticarileştirilmesi ya da özel- leştirilmesı yolunda ılk adım atılmış olmaktadır... Konuşma dilimızın güzelım deyimi "iyilik sağlık", önümüz- deki günlerde belleklerden belkı de büsbütün silinmiş olacak... Türban eylemleri teşvik ediliyor İstanbul HaberServisi-İs- tanbul DGM Başsavcıhğı, 11 Ekim 1998'de düzenle- nen "İnanca saygj-düşünce- ye özgürlük için bütün Tür- Idye" eylemine katıldıklan ve yurttaşlan azmettirdikİe- ri öne sürülen, şeriatçı Akit gazetesi yazan Abdurrah- man Dilipak, Akit Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürii Murat Balıbey. Yenı Şafak yazan AhmetTaşgetirea Mil- li Gazete Yazıişleri Müdürü Ekrem Kızıltaş ın da aralannda bulunduğu 30 ki- şi hakkında dava açtı. Sanıklar hakkında "baikı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farktahğı gözeterek Idn ve düşmanbğatahriketmek'' suçundan TCY'nin 312. mad- desi uyannca 1 yıl 4 ay ile 4 yıl 6 ay arasında hapis ceza- sı isteniyor. Iddianamede, üniversite- lerde kılık-kıyafet uygula- masına karşı çıkan bazı öğ- rencilerin başlattıklan ey- lemlerin, baa basın organla- n ile demek ve vakıf gibi tü- zelkişilerden aldıklan des- tekle yayılarak genişlediği belirtildi. Türban için bir eylem ya- pılması karannın ahnmasın- dan sonra bazı yazarlann ge- rek gazetelerdeki yazılann- da gerekse toplantılardaki konuşmalannda yurttaşlan bu kanunsuz eyleme davet ettikleri kaydedıldi. lddiana- mede. sanıklann "inanan ve inanmayan aynmıyaranp bu suretfehalkın bir kesûninidi- ğer kesimine karşı inançla- nndan dolay ı kışkırtıp, ka- mu güvenliğini bozup, top- lumsal tehlike yaratacak bo- yntta kin ve düşmanbğa tah- rik ertikleri" de ifade edildi. îstanbul 1 No'lu DGM'de 12 Mart tarihinde görülme- ye başlanılan davanın ilk otu- rumu "türban provokasyo- nu" nedeniyle ertelendi. Du- ruşmaya türbanla gjrmek is- teyen Madde Göç. Şeyma DÖvücü, Hayriye Çiçek ve Gülfidan Sönmezadlı avukat- lar, mahkeme heyetinin, tür- banlannı çıkarmalan konu- sunda uyarmasına karşın di- rendiler. Barolar Bırliği genelgesi- ni dikkate alan mahkeme he- yeti, avukatlann duruşma sa- lonundan çıkmasmı istedi. Karara tepki gösteren avu- katlar mahkeme heyeti ile tartışrılar. Türbanlı avukat- lann duruşma salonunu terk etmemesi üzerine mahkeme heyeti duruşmayı erteledi. Davanın görülmesine önü- müzdeki günlerde devam edi- lecek. İstanbul Cumhunyet Baş- savcıhğı da "türban ZMICHİ" ile ilgili olarak Abdurrah- man Dilipak. Mazlum-Der tstanbul Şube Başkanı Şadi Çarsancakh ve Ahmet Taş- getiren'in de aralannda bu- lunduğu 9 sanık hakkında "Toplantı ve Gösteri Yürü- yüşleri Yasası'na muhalefet" suçundan dava açtı. Sanıklann yargılanması- na İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam edi- liyor. tstanbul Cumhuriyet Baş- savcıhğı, kılık-kıyafet genel- gesini uyguladığı için Mi- mar Sinan Oniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nur Alkış'ı darp ederek 5 gün rapor almasma neden olduğu öne sürülen türbanlı öğrenci Döndü Ço- ban hakkındada 6 ay ile 2 yıl 2 ay arasında hapis cezası is- temiyle dava açtı. Iddianamede. Mimar Si- nan Oniversitesi Fen-Edebi- yat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nur Alkış'm, YÖK'ün kılık-kıyafet genelgesini uy- guladığı için türbanlı öğren- ciler ve sanık Döndü Çoban tarafından tehchtedildiği vur- gulanarak, bu nedenle oku- la ahnmayan Döndü Ço- ban'ın 10 Mart 1999 günü okul bınasma gizlice girerek dekan Nur Alkış'a. toplantı yaptığı dekanyardıması Na- lan Cinemre'nin odasında saSdırdığı kaydediliyor. Iddianamede, Çoban'ın, Alkış' ı "Daha y«ni başladık, daha büyüğünü yapacağun" diye tehdit ettiğı belirtilir- ken, sanık hakkında "görevi başındaki memura cismen zarar vermek" ve "tdıdM'' suçlanndan 6 ay ile 2 yıl 2 ay arasında hapis cezası isten- di. Çoban'ın yargılanması- na önümüzdeki günlerde baş- lanacak. PARTİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ! CHP 18 Nisan 1999 seçimlerinde %10'luk barajın altında kalarak TBMM'ye girememiştir. Bu olumsuz sonuç, yalnız partililerimiz arasında değil, genel kamuoyunda da üzüntü ve kaygı yaratmıştır. Ülkemizin siyasal gidişinden kaygı duyan ilerici ve demokratlar, dışarıdan izlemek yerine siyasete doğrudan katılmaya ve sorumluluk almaya karariıdır. Ulus devleti kuran ve çağdaş toplumsal yasama giden yolu açan devrimleri gerçekleştiren CHP'dir. Kurucusu olduğu Cumhuriyet'in temel ılkelerinin tam anlamıyla yasama geçirilmesinın. demokrasınin tüm kurum ve kurallarıyla işlemesinin ve sosyal demokrasinın evrensel değerlerıyle yerleşmesinin öncüsü de, sağlam ve dirençli örgütüyle, yine CHP olacaktır. Bu amaca ulaşabilmesi için, CHP'nin, öncelikle partı içi demokrasinin işler- lik kazandığı gerçek bir sosyal demokrat parti yapısına kavuşması gerektiği görüşündeyiz. Bu köklü yeniden yapılanma istemimizi de, "kurtancılar" bek- lemeden, gerçek partili olan sıradan insanlann gerçekleştireceğine inanıyoruz. Bu anlayışla, CHP Kurultay Delegeleri'nden aşağıdaki konularda karariı davranmalartnı ve 22 Mayıs'ta seçılecek Parti Meclisi'ni görevli kılmalarını istiy- or ve bekliyoruz: 1. Parti üyelikleri güncelleştirilmelidir. 2. Parti'ye yeni üyelerle yaygın bir katılım sağlanmalıdır. 3. Yeni üyelerimizle yapılacak ilçe ve il yönetim organlarının seçimi yurt genelinde aynı günde yapılmalıdır. 4. Bu sürecin sonunda Tüzük ve Program çalışmalannı sonuçlandıracak bir üretim kurultayı yapılmalıdır. 5. Genel Merkez organlannı seçecek Kurultay yapılarak, iktidar yürüyüşü başlatılmalıdır. YUKARIDA AÇIKLANAN GÖRÜŞLERİ PAYLAŞAN, ÜLKEMİZİN GELECEĞİ İLE İLGİLİ TÜM DUYARLIARKADAŞLARIMIZI GÜÇ BİRLİĞİNE ÇAĞIRIYORUZ. KONFEFtANS : "SOSYAL DEMOKRAT PARTİLERDE ÜYE YAPISI VE PARTİ İÇİ DEMOKRASİ" KONUŞMACI : Prof. Dr. YAKUP KEPENEK 16.05.1999 PAZAR SAAT 14.00 YILMAZ GÜNEY SAHNESİ Çankaya Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürtüğü içi (Maltepe Pazarı karşısı) MALTEPE/ANKARA TEL 0 312 419 04 44 - 434 49 13 0 312 419 04 45 - 434 49 13 - 427 20 97 TARİH YER İLETİŞİM FAKS YENİDEN CHP YENİDEN AYDINLIK TÜRKİYE GİRİŞİMİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle