17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 1999 CUMARTESl CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Acıyı muüuhığa dönüştürınek Yönetmen Mehmet Ulusoy, Makedonya 'da savaşa karşın tiyatro yapmaya çalışıyor FECtRALPTEKÎN Mehmet Ulusoy, Makedonya"da bulunan Üsküp HalklarTiyatrosu"ylabiriikte JordanPlevnes'in "R" adlı oyununu sahneye koyuyor. Ancak gereken pa- ranm bulunamaması nedeniyle şu an içın provala- ra ara venlmiş durumda. Oyunun yönetmeni Ulu- soy, ekonomik sorunlara bir çözüm bulabilmek için Istanbul'da bulunuyor. Plevnes' in 10yıl önce yazdığı ve bugüne dek Pa- ris, Tokyo, New York, Londra gibi dünyanın önem- li kentlerinde sahnelenen oyunun başlığı "R"nin üç karşılığı var: Revolution (Devrim). Robespier- re, Revolte (lsyan). Şimdi Fransa'da yaşayan Makedon yazar Plev- nes, oyunu GeorgBüchner'in "Danton"undan esin- lenerek yazmış. Balkanlar'da yaşanan insanlık dra- mını yansıtan, u R"yi "poetik,fiıtîiristveMayakovs- ki'vari" bir oyun olarak tanımlıyor Ulusoy. "Çok büyük bir oyuncu,birazdeli,bütün tiyatroyu 48 sa- at kapatıyor. Kimseyi iceri almıyor. Bu arada bü- tün se\ diklerini, sevmediklerini düşünüyor; dikta- törteri, ihtilalkri, kıyunlan, babasuun öldürülüşü- nü_ Bugünün koşullannda, güncel bir oyun." 60 bin dolara gereksinim var Makedonya'daki Üsküp Halklar Tiyatrosu'nda Sırp. Türk, Amavut ve Makedon oyuncularla bir- likte çaliştıklannı, çok keyifli günler geçirdikleri- ni söylüyor. "Sanaön ve sanatçıntn işi, acdardan bir şeylerçıkarmak. acıyı mutluluğa dönüştürmek- tir_. Nâzım'ın ya da Rimbaud'nun yaptığı da bu de- P miydi?" Türkiye Cumhuriyeti sınırlan dışında bulunan tek profesyonel Türk tiyatrosu olan, Makedon- ya'daki Üsküp Halklar Tiyatrosu, yanm yüzyılhk bir geleneğe dayanıyor. Ulusoy'un "çok kültürlü ve vetenekli" olarak değerlendirdiği tiyatro oyun- culan ise bugün savaşın ve ölümün acılannı taşı- yorlar. Heroyuncukendı evinde yaklaşık 20-30 Ko- sovah'yı konuk ediyor. hüzünlenni paylaşıyor; ama yine de provalannı aksatmıyorlar. LTusoy"un sözleriyle "SadecebirazyorgunlarJ". Bir sabahbaş- rol oyuncusuyla arasmda geçenleri şöyle anlatıyor yönetmen: "Çaltştıgımızgünlerdegecenin 10'lan- C/lusoy, Üsküp Halklar Tiyatrosu ile biriikte Jordan Plevnes'in R' adlı oyununu sahneleyecek. Oyunun provalan ekonomik sorunlar nedeniyle yanda kalmış. Ulusoy. Balkanlar'da yaşanan insanlık dramını yansıtan oyun için çözüm bulma arayişinda. Hem oyun yönetiyor, hem de filmde oynuyor. (Foioğraf: KADER TUĞLA) na dek prava yapıyoruz— Bir sabah Selahattin gd- di, yüzü kirec gibL Önce anlatmak istemedi bfle; ben zorlayınca konuştu. Kosova'daki kız kardeşini almaya gitmiş öncekigün. Ancak sınırda oianlar oJ- muş. Makedonya pasaporthı kız kardeşini ülkeye getirebilmiş, ama kız kardeşinin kocasıyta çocuk- larv, Amavut pasaportu taşıdıklan için sının gece- memişter» E\inegitmesini sö\ ledimse de,' Olmaz.. prova başka şey' dedi." "R"nin, oyuncular içın de çok keyifli bir dene- yim olduğunu, ancak maddi sıkmtı nedeniyle iş- lerinin yanm kaldığını söylüyor Ulusoy. Oyunu çıkarabilmek için yaklaşık 60 bin dolara gereksi- nımi var. Iki tiyatro arasındaki işbirliği çerçevesin- de Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Ke- nan Işık oyuna katkıda bulunmaya gönüllü olmuş; dekorlar lstanbul Şehir Tiyatrolan sahne tasantn- ctlanndan Nuruttah Tuncer tarafından hazırlanı- yor. Oyunun müziklerinde ise Kudsi Erguner'in im- zası var. Ulusoy, Erguner'in tüm Balkan ezgileri- ni dantel gibi işleyerek "R"nin müziklerini hazır- ladığını söylüyor. Filmde malya babası rolünde Makedonyalılann üç şeyi çok sevdiklerinı belir- tiyor Ulusoy: u Osmaıü%TrtoveMustafaKemaLJ' Y ıllardır Türk oyunlannı sahneleyerek Türk tiyat- rosunu tanıtmaya çalışan, temsillerinde bütün Türk- leri bir araya getiren Ûsküp Halklar Tiyatrosu'nun Türkiye Cumhuriyeti tarafından desteklenmesi ge- rektiğini vurguluyor. Söz, buradan devletin ilgisiz kaldıgı bir başka konuya gelıyor. Osmanlı Imparatorluğu'nun 700. yılı kutlama etkinlikleri kapsamında, lstanbul Bü- yükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan'yla biriikte Turgav Nar'ın Mofiere'den uyarîayıp yazdıgı "Güz Bitiminde Moliere ya da Kibaruk Budalası"nı 18- 19 Mayıs tarihleri arasmda Marsilya'da Tarhunda Tiyatrosu'nda sahnelemeye hazııiananUlusoy'a tek ekonomik destek Fransa Kültür Bakanlığı'ndan gelmiş: "Bu kadar büyük bir oyunu Marsilya Şe- hir Tiyatrosu'nda oynayacağız; ama tek yardım Fransızlardan gelivor. Yol parasuu da ben karşıh- yorum..." Ekonomik sorunlar aşılabılir ve "R" sahneye konulursa, Fransa ve Türkiye'de de sergilenecek. Bu arada ikiyıldır ŞehirTiyatrolan ile çeşitli alan- larda işbirliği yapan Üsküp Halklar Tiyatrosu, 15. Gençlik Günleri kapsamında Racine'in 'Phedre' adlı oyununu üç kez sahneledi. Yeni tiyatro sezo- nu içinde Üsküp Halklar Tiyatrosu'ndan bir yönet- men de Şehir Tiyatrolan'nda oyun yönetecek. Mehmet Ulusoy'un Genco Erkal ve iki önemli Fransız oyuncuyla gerçekleştirmeyi tasarladığı "Kral Lear* projesi de ekonomik sorunlar nede- niyle yanm kaîmış. Ulusoy'un bir başka çalışma- sı ise bu hafta Fransa'da gösterime giren genç Fran- sız yönetmeni Herve Hadmar'ın çektiği ve bir Türk mafya grubunun çevresinde gelişen olaylan konu alan bir film. Fransa'mn kuzeyinde yer alan Cabourg bolgesinde ve Paris'te çekilen "Comme Un Poisson Horsde L'eau* (Suyun Dışında Bir Ba- lık Gibi) isimli filmde, Mehmet Ulusoy, mafya ba- bası eski ünlü bir opera sanatçısinı oynuyor. Filmde aynca Pans'te yaşayan Türk sanatçılar- dan bhan Arkan, Mahmut Demir, AIi thsan Kale- ci, YaşarZirekde rol alıyor. Yönetmen Herve Had- mar'ın senaryosunu da yazdıgı filmde mafya ba- bası eski ünlü opera sanatçısının korumalan da müzisyen ve sanatçı nıhlu insanlar. Ancak bu in- sanlar rahatça adam öldürüp her türlü mafya eyle- mini üstlenebiliyorlar. Ünlü yazar ölümünün 45. yıldönümünde yarın Burgazada Kalpazankaya'da anılıyor SaüFaik'in öykülerinde cloğa sevgisiBEHZAT AY Abartısız. olaysız öykülennı yıllardır severekokuduğumuz SaitFaik'in doğa sev- • gisiniröykütenniberdaıyuştadahaiyigö- rüyoruz. Ölümünün 45'inci yıldönümü dolayı- sıyla O'nun öykülennı yenıden okurken bu yönüne degınmek gereğıni duydum. Ozellikle u Son Kuşlar" adını verdiğı öykü kıtabında, doğa sevgisi, doga betim- lelen apaçık öne çıkmaktadır. Kıtabın adı olan "Son Kuşlar" öyküsünden işte kimi güzel bölümler: "Kedi sustu. Köpeğim gözünü kapadı. K.arga sesleri geliyor şımdı de. Vaktıyle bu adaya buzamanda kuşlar uğrardı. Cıvıl cı- vıl öterlerdi. Küme küme bir ağaçtan öte- kine konarlardı. tki senedir gelmiyorlar. (...) Hür kuşlar, kafesteki çığırtkan kuşun fer- yadına, dostluk, arkadaşlık, yalnızlık se- sine bir küme gelirler. (...) Kuşlarla beraber olunca, insana sulh. şi- ir. sair, edebiyat, resim, musiki, mesut in- sanlarla dolu anlaşmış, sevişmış. açsız, hırssızbir diinya düşündürüyoT. Her mem- lekette kıra çıkan her insan kuş sesleriy- le böyle şeyler düşünecektir. (...) Kuşlan boğdular, çimenlen söktüler, yollar çamur içinde kaldı. Dünya değişiyor dostlanm. Günün bı- rinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz... Günün bırinde yol kenarlannda toprak anamızın koyu yeşil saçlannı da göremeyeceksiniz. Bizım için degil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşlan ve yeşıllıkleri çok gördük. Sizın için kötüolacak. Benden hı- kâyesi!" Sait Faik, tek bir öyküsünde yıllarca önce bu tümceleri yazmış. Ya içinde ya- şadığımız dönemi görseydi... Doğanın. • "Sait Faik, Türk yazınına epyeni bir Doğa Duygusu getirmiştir. Doğanın başlıca üç öğesi; deniz, toprak ve gök onun yapıtında çok özel bir mercekten önümüze serilir. Sait'te doğa, çok varsıl öğelerle doludur." (Fotoğraf: ARA GÜLER) acımasızca insanlar eliyle kirlendiğini, tü- ketıldıginı görseydi! Kuşkusuz daha ağ- lamaklı, daha hırçın tümceler yazacaktı. Hele de şu lstanbul'un durumuna baka- rak isyankâr olacaktı. "Kendi Kendime" adlı öyküsünü şöy- le bitirivor: Necati Tosuner, 'Güneşe Giderken' ile bu yılki Sait Faik Öykü Ödülü'nün sahibi 6 Hep erişeınedîklerinıin peşindeyim' ^aJRDAN CtHANŞÜMUL Çocukluğundan bu yana yaşadıgı sıkıntılan, acılan, yalnızlıklan anlattığı öyküleriyle tanıdığımız NecatiTo- suner. yeni öykülerinden oluşan 'Güneş Giderken' ad- lı yapıtıyla bu yılki Sait Faik Öykü Ödülü'nün sahibi oldu. -Siâ dahaçoköykülerinizdeki karamsarhk ve \alniz- iık du> gusuyia tanıyoruz-. 16-17 yaşmdayken büyük bunahmlanm vardı ve bu bunalımlan sağlayan, gözle görülür bİT neden taşıyor- dum. Sakat olmakbizimtoplumumuzda başka sınıf in- sanohnakdereceletıdirmesine giriyor. Kendimle konuş- tnalanm, onlara yanıt bulmalanm, yanıt bulamayışla- ran... Bunlar bende yazma isteği oluşturdu. Çûnkü bir derdim vardı ve o derde sahip olmak benim derdim ol- muştu. Başlangıçta bunu pek anlatamadım da. îlk öy- külerimde sakatlık ya da kambur adam pek hissedilmez. ama o adamda bir tuhaflık vardır. Çıkmazda da bu ko- nuya girilir. Tam bir başkaldm Kambur'la birlikte ge- liyor. O kitabm adını Kamburkoymak bir yerde, ona kim- lik kazandırmaktı. ÖyküleTde anlatılanm zorunlu kıldi- ğı bir karamsarhk söz konusu. -Yaşaınuuzdanizkrbulmakmiunkünöykülerinizde— Kendi yaşamımdan yoia çıkan şeyleryazdım daha çok. Bu kitapta daha farklı. Necati Tosuner nerede bu kitap- ta? Hangi karakterin bir sözünde ya da bir başkasının davranışmda? Yaşamıtn hep bir savaşla geçti. Yazıyor olmak bana yardım etti. Necati, bunu yalnızca kendi için söylüyor olsa bir anı defteri tutardı ve bu da yeterdi. De- mek ki başkalannın da bunubilmesmi istiyor. Daha çok yazann kendi kendiyle baş başa kaldığında edindiği iç gözlemlerden yararlanarakyazdığı öyküler. Farkındaol- madan iyi bir yol seçmişim. Bugün düşünüyorum da, genç yazann başlangıçta kendini anlatması en sağlıklı yol. Daha içtenlikli ürünkre ulaşabilir. Tosuner, 'Yaşamım hep bir savaşla geçti' dfyor. Yaşamım boyunca hep erişemediğim şeylerin peşin- de oldum, ama erişemediğim zaman onİan karalama- dım. Erişememenin sıkıntısını, acısını yazdım. - Yazmaya başladığına dönanlerde etkin olan edebi anlay ışlar sizi ne ötçüde etkiledi? O dönemlerde toplumsal gerçekçilik çok büyük ilgiy- le karşılanan bir edebiyat anlayışıydı. Kişi olarak on- larla düşünce birlikteliği taşımama karşm,bireyci bir an- latımı seçtim. Aynı dönemde bunalım edebiyatı anlayı- şı vardı. Benden önceki kuşak çok yetkin ürünler ver- mişü. Bu anlayışla benim yazdıklanmın arasında belir- li ölçütlerde birliktelik söz konusu. Ama onlann buna- lımı bireyi birey olarak ortaya çıkarmaktı. Benimse bu- nalmak için gerekli nedenim zaten vardı. Bunlan yaz- mış obnaktan mutluyum. -GüneşGkkrken, hangiyönteriyiediğer kitaplarmız- danfarkh? Dil, yine Necati Tosuner'in dili. Öyküsüne göre bel- li benzeriikler var. Anlatılanda belli bir farklılıklar söz konusu. Toplumsal yargılar, ozellikle bizim ülkemizde kentten kente, hatta bir semtten diğerine değişiyor. Ki- şinin o sakathğa sahip olması başka başka algılamyor. O zaman da bu degerlendirmenin sağlıklı olmadığı or- taya çıkıyor. Okur, o karamsar renkte kendiyle ilgili ör- tüşen bazı ara renkler bulabilir. Bu da yazarla okuyu- cunun ortak zeminde buluşmasını sağlar. - Bir dönem arnk yazarhğı bırakr>orum demiştma.. Bazı kmlganhklar oldu. Buncayıl içinde ilk kez böy- le bir karar aldım, bir süre uyguladım. Fazla önemsedi- ğim, değer verdiğim bir adı taşıyan Sait Faik Armağa- m birçok şeye daha değişik bakmama yol açacak. O da bir zamanlar çok farklı nedenlerle yazmama karan al- mıştı. Sonra da şöyle yazmıştı: "Kajeminin ucunu yon- tar,yazmasa delirecektir Ben böyle bir noktaya gelme- dim. Gelir miyim. bilemiyorum. Kırgınlığım sürüyor. Armağan sevinci de buruk oldu bu nedenle. Bu kitap yeniden basılacak. Bu kitabı edinmek isteyip de edine- meyen msanlan düşünmekten kurtulacağım. Bir de şöy- le düşûnmek lazım: Bir zamanlar yazmış olmak da bir insana yetebilir. Ama üç yılda- emekli olarak evdeyim ve edebiyata kesin dönüş yapmıştım; bunu bir süre da- ha devam ettirme düşlerim vardı. Bu kesinti, üzüntüler- le doldu. Bundan sonrasım da yaşayıp göreceğim. - Yeni projeleriniz nefer? Çocuk kitaplannı saymazsam, bir tek roman yazdım. Ben romana geçmedim. Almanya serüvenini, ancak öy- le anlatabilirdım ve roman yazdım. Çok başlangıçta ol- makla beraber epeyce ilertemiştim. İyi bir başlangıç olabilirdi. Sonra bu sıkıntı girdi araya ve koptu her şey. Bilmiyorum, belki ona geri dönerim. Yazmış olmak için yazmam. "işteyunuslargeçiyor.Oh! Hiçolmaz- sa yunuslar geçiyor." "Bir Kaya Parçası Gibi" adlı öyküsün- den görkemlı bir doğa betimlemesi: "Tabiatbir Van Goghdehasıylaönümü- ze çizilivermiştı. Şimdi Kınalı'nın bu ya- macı hacimsiz bir şekilde. düz bir satıh gi- bi kayalan, renk renk topraklan, yeşili, beyazı, kiremit, gn rengıyle sisin içine büyük bu- pano, devâsâ bir Van Gogh gi- bi astlmıştı. Birden değişiyor, bozuluyor, oyun devam edip gidiyordu. Bir sis par- çası yerinden süratle kalkıp bir rengi ya- vaş yavaş güçlükle bozuyor, siliyor, kalk- tığı yeri açıyordu. Açıyordu, ama şekiller hâlâ hacmini almamıştı. Vapurlar hâlâ acı acı sesleniyorlardı." ••• Turgay Fışekçi, bir yazısmın bir bölü- münde şöyle yazmıştı: "Bizim iki büyük yazanmız, Sait Faik ve Yaşar KemaL,insan-doğa ılişkisini çok boyutlulukla işlemişlerdır. Doğaher iki ya- zanmızın yapıtlannda da kişiler denli yer alır. Doğa ve insan, yapıt kahramanlan gibi birbirlerini etkiler." (Cumhuriyet, 7 Ekim 1998) ••• Bir Sait Faik uzmanı dıyebileceğimız Ah- metMiskioğlu.u SaitFaikr adlı inceleme- araşunna kitabında (îkincibasım. Altın Ki- taplar, 1991) SaitFaik'in do- ğa tutkusuna, sevgisine şöy- le başlıyor: " Sait Faik, Türk yazınına yepyeni bir Doğa Duygusu getirmiştır. Doğanın başlıca üç öğesi; deniz, toprak ve gök onun yapıtında çok özel bir mercekten önümüze se- rilir. Doğa, yalnızcabir duy- gulanma, bir düşünme ya da bir tablo nedeni olmaktan kurtulmuştur. Sait'te doğa, resim, düşünce ve duygu ile birlikte, içinde yaşanan, üv sanıbütünleyen ve insandan kopanlmaz bir şeydir ve çok varsıl öğelerle doludur. Sait'in yapıtında başlıca bir izlek durumuna gelmesi- ne neden, onun asal Yalnız- lık Duygusu'dur. Bu duygu, onu aylak yaptığı, çevreden çevreye koşturduğu gibi do- ğaya da süriiklemiştir. Içki- evinde, kahvede, parkta. so- kakta 'azab'ını dindirmeyen Sait, sonunda doğadakurtu- lacağım sanmış, doğayı en yakın bir dost saymıştır." Ahmet Miskioğlu, öylesi- ne incelemiş ki Sait Faik'in yapıtlannı, O'nun yapıtla- nnda 32 balık türü. 67 bitki çeşidi, 27 kara hayvanı. 24 kuşun geçtiğinı saptamış, tü- münün de adlannı dizelge (liste) halinde sıralamış... Sait Faik'teki yalnızlık duygusu, öykülerindeki kişi- lere de yansır. Sözgelimi, Sarnıç'ın birinci öyküsünde bırakılarak yalnız kalan bir adam anlatılmıştır. Çok se- vildiğini sanan adanıı kansı bırakır.. Adam yataızlığa gö- mülür. Bu yalnızlık içinde aıularla avunur... PAZAR GUNU MUZAYEDEDE 'Bodrum', 184Tde Londra'da >a> ımlanan "\le the Shores of the Mediterranean" albümünden. lSOyıllıktaşbaskı Bodrum resmi Kühür Serviâ - Porta- kal Sanat ve Kültür Evi'nin pazar günü saat 15.00'te Conrad lstanbul International'da gerçek- leşecek olan 'llkbahar 99 Müzayedesi'nde 10-20 milyarlık sanat eserleri arasmda 'Bodrumsever- leri' ılgilendiren 150 yıl önce yapılmış bir taşbas- kı Bodrum resmi için ön- görülen değer sadece bin dolar. Devereus Walter Bourchier'in yaptığı sanı- lan 1847'de Londra'da ya- yımlanan Akdeniz Kıyı- lanndan Görüntüler Âl- bümü'nden alınan, (26.5 X42 cm boyutuda) sonra- dan elde boyanmış belge niteliğindeki bu taşbaskı resımden günümüze çok az sayıda kaldıgı bilini- yor. Ekononik bunalım ta- nımayan müzayedenin gözde yapıtlan arasında Kazasker Mustafa tzzet' in 19. yy'da yaptığı Hilye-i ŞerifelO, n.yy'daAğa- kapdı İsmaiJ bin Ali'nin yazdıgı Kuran'a 9, Sad- razam Aviom alı Ferit Pa- şa'nın mineli murassa al- tın kutusuna 9, Isviçre ya- pımı altı adet mineli zar- fa ise 12 milyar hra bek- leniyor. Ressam Hamit Göre- le'nin lötablosuna, 2-11 milyar hra arasında deği- şen değerler öngörülen müzayedede Orhan Pe- ker'in ünlü horozlanndan birine 3.5, HalilPaşa'nın Mısır'dabir Sokak' ına ise 20 milyarhk değer biçili- yor. Doğusalcı ressamlar- dan Fabius Brest'in 'ls- tanbul'dabir MahaBe"si- nin 18, Fela Ziem in Bo- ğaziçi'nde Eğlence'sinın de 17.5 milyara alıcı bu- lacağı sanılıyor. SAN FRANOSCO FtLMFESTtVAIİ Ke'ye ödülünü jüri üyesi Derviş Zaim verdL En iyifilm ödülü Jia Zhang Ke 'nin Kühür Servisi - Ame- rika Birleşik Devletle- ri 'nin en eski ve en önem- li festivallerinden bin ola- rak kabul edilen 42. San Francisco Uluslararası Film Festivali, 9 Mayıs'ta sona erdi. Festivalde En iyi Film Ödülü'nü Çinli yönetmen Jia Zhang Ke'ninXiaoWuadlıfıl- mi aldı. San Francisco Film Fes- tivali'nin bu yılki jürisi, Amerikalı film eleştirme- ni ve New York Modem Sanatlar Müzesi program- cılanndan Kent Jones. Amerika'da faaliyetleri- ni sürdüren Zeitgeist Da- ğıtım Şirketi'nin kurucu- lanndan NancyGerstmen ile Derviş Zaimden olu- şuyordu. Derviş Zaim, 1998 yılında aynı festi- valde Tabutta Rövaşata adlı filmiyle birincilik ödülüne layık görüldüğü için bu yılkijüride yer al- dı. Zaim, Tabutta Rövaşa- ta" nm bir önceki yıl Sela- nik'ten iki ödül alması ile 1998 yıhSelanik Ulusla- rarası Film Festivali'nde de jüri üyesi olarak gö- rev yapmıştı. San Francisco Ulusla- rarası Film Fesrivali'nde dramatik yapılı filmlerin yanştığı kategoriye dahil edilen yanşma fılmleri- nin, uluslararası çıkış yap- mış ancakhenüz ABD'de dağıtıma girmemiş fılm- ler arasından seçilmesi öngörülüyor. Çinli yönet- men Jia Zhang Ke' nin da- ha önce Nantes Film Fes- tivali'nden birincilik ödü- lükazanan fılmi Xiao Wu, San Francisco'da layık gö- rüldüğü En İyi Film un- vanıylabirlikte lObindo- larlık paraödülünü de ka- zandı. Çin sinema endüsjrisi- nın stüdyo sisteminin dı- şında ÜTetilen, amatör oyunculann rol aldıgı Xi- ao Wu, Çin'in kırsal ke- siminde küçük bir kasa- bada yaşayan bir yanke- sicinin hayatını anlaöyor. Festivalde Halk Ödü- lü'nü Meksika adına ya- rışmaya katılan Carlos Bolado'nun 'Kaliforni- ya'nın Ahuıda: Zamanm Sınuı' adlı filmi kazan- dı. Meksikalı yönetmen .\rturo Ripstein. 'Aldra Kurusawa Onur Ödü- lü'ne değer bulunurken Sean Penn de 'Peter J. Owens Onur Ödülü'nü aldı. BUGUN • YAPI KREDt SANAT FESTİVALt kapsamında saat 19.30'da AKM Konser Salonu'nda Toros Can'ın piyano resitali izlenebilir. (252 67 45) • tDSO, saat 11 00'de AKM'de Timur Selçuk'un yönetiminde 'Münir Nurettin Selçuk'u Anma Konseri' verecek. (251 56 00) • tDOB, saat 11 00'de 'Külkedisi', saat 20.00'de ise 'Hof&nann'ın Masallan' adlı operalan sunacak. (251 10 23) • DULCINEA'da saat 20.00'de Butch Morris and Ensemble'ın 'Boredom / Loser / border conduction" başhklı etkinliği izlenebilir. (245 10 71! 244 53 86) • BABYLONda Fra Fra Sound topluluğu yer ahyor. (292 73 68) • KEREM GÖRSEV JAZZ BAR'da Kerem Görsev (piyano), Oğuz Durukan (kontrbas), Tufan Ünalp (\okal) ve Can Kozlu'nun (davul) sunacaklan dinleti yer alıyor. (231 39 50) CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ'NDE BUGÜN • Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Taksim Sergi Salonu'nda düzenlenen söyleşi ve imza günleri kapsamında Duygu Asena 17.00-19.00 saatleri arasında okurlanyla buluşacak. 15.00-17.00 arasında ise Emin tgüsün dinletisi yer alıyor. (252 38 81)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle