17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 15 MAYIS 1999 CUMARTESİ Çağdaş Sağlık Hizmetlerine Ulaşma... . Dr. ÇAYLAN PEKTEKİN tÜFlorence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu Y aşantımızı etkileyen çok önemlı bir sorunla karşı kar- şıya kaldığımızda ve en ba- şedilemeyecek durumlarda "Se yapaum! Sağhk Oisun' dıjerek o sorunun da ötesınde önemlı, çok önemli bir şeyler olduğunu vurgulamaya çalışınz. Sağhklı olmayı ve sağlıklı kal- mayı düşünmeyen bir ınsan var mıdır aca- ba? Birçok ülkenin geleceğe yönelik ya- tınmlan arasında en önemli payı 'sağhk' almıyor mu? Ekonomik, sosyal ve tekno- lojik alanlardaki gehşmelerde sağhğın ro- lü yadsınabilir mi? Yurdumuzda insanlanmızın en önemli sorunlanndan bin de çağdaş sağhk hızmet- lerinin kendılerine sunulamamasıdır. Has- tanelerdeki tedavi ve bakımdan memnu- niyetsizlik bulaşıcı bir hastalık gibı hızla yayılırken oluşan önyargdar, sağhk ku- rumlanna ve sağlık hizmeti verenlere kar- şı güven duygusunu sarsar. Güvensızlik mutsuzluklara. bu da ruhsal sorunlaradoğ- ru yol alır gıder. Sağhk hizmetinin sağhk- lı sunumu neredeyse olanaksızlaşır. Hizmette çağı yakalamanın tek yolu onu nitelıkli (kaliteli) sunabilmektir. Bu konuda başansız olan kurumlann, basa- nyı elde edenlerin buna nasıl ulaştıklan- nı ulusal ve uluslararası boyutta araştırma- lan gerekir. Gelecekte sağlanacak insani ve ekonomik kazançlar düşünülûrse bu konuda harcamalardan kaçınılmamalıdır. Sağlık hizmetlerinde ıyileştırme çalış- malan yapılırken ya da yapılması düsü- nülüp planlanırken çoğu kez gözden ka- çan en önemli özellikler: • Sağlık hızmetleri sunumunun bir sa- at çarkı gibı ahenkli çahşan birekip işi ol- duğunu düşünmeden; nitelikli hizmete ulaşacağımızın inancı içinde olmaktır. Bu- gün Japonya'da 'Dantatsu', Amerika'da ise 'Benchmarking' olarak adlandınlan bir yöntemle hizmette 'en iyi' olanlar araş- tınlarak 'daha ijisi' olmak içın uğraş ve- rilmekte, ancak öncelikle 'başannın anah- tan' elde edılmeye çahşılmaktadır. Üniversitelerin görevi ve katkısı: Hız- met sunumunda örnek olması gereken ünıversıtelenmızde öncelikle kendi bün- yeleri içmdebulunan sağlık kurumlannm yönetim biçimi gözden geçirilmelidir. Çağdaş bir yönetime sahip miyiz? Be- nimsediğimiz yönetim felsefesi nedir? Kunımumuzun sağlık hizmetlerini sürek- li olarak geliştirmek içın etkin bir planla- ması var mıdır? Bu planlamada tüm sağ- lık ekibinin katkısı ne orandadır? Tedavi ve bakım hizmetlerinin yönetı- mi ile kurumun işletmesi, yönetimi birbi- nnden ayn mıdır? îşletme fakültelerimiz- den bu konuda oldukça donanımlı çıktı- ğına inandığımız mezunlara sağhk ku- rumlannda ne derece görev ve sorumlu- luk veriyoruz? Hekimler sadece tedavi hizmetlerinin yönetimi ve yürütülmesin- den, hemşireleT ise bakım hizmetlerinin yö- netiın ve yürütülmesinden sorumlu olabil- seler müşterilere (hastalara) aynlacak za- man ve harcanacak enerji daha fazla ola- bilecektir. Sagahun (tedavi)ve bakım hizmederin- de potitikavestratejUerin yazdı olarak be- lirlenmesi ve bunlann vasal bir dayanağı- nın olması son d«rece önemlidir. Böv lece hızmet çarkmda hiçbirdışli görev dışı kal- madan, yetki ve sorumluluk sınırlan için- de ahenkli bircalışma sergilenecek, sonuç- ta herhangi bir sağlık elemanının yapabi- leceğı bir işi hiç kimse yapmadığı için herkes birisini suçlamayacaktır. Müşteri ve çalışanlann memnuniyetin- den elde edilebılen ilerlemeleri azaltma- dan, sağaltun ve bakımın maliyetinı azalt- ma, dengelemenin olup olmadığını, has- tanede yatma sürelerinı, hızmetten yarar- lananlann niceliğini ve niteliğini (kalite- yi) belirleyecek. etkileyecek daha birçok etmeni (faktörii) arasurarak, geliştinne girişimlerini artürmahdırlar. Şüphesiz ki bunu gerçekleştırmenın ekonomik bir da- yanağı vardır ve ayn bir bütçeyı gerekti- rir. Her ne kadar bugün ülkemizde AR- GE'nin GSMH içindeki oranı (yüzde 0.38) OECD ülkelerine göre son sıralarda ise de döner sermayelerden aynlacak paylann arttınlması yararlı olacaktır. Sağhk ekibi etemanlannın eğitimi: Ül- kelerin geleceğe yatınmınm eğitime ya- pılacak yatınmlarİa etkıleneceği göz önün- de bulundunılursa tıp, hemşirelik ve di- ğer sağlık elemanlannın eğitimlerine ya- pılacak yatınmlann son derece önem ta- şıdığı ortaya çıkacaktır. 1998 yılı itiban ile ülkemizde 77 bin 550 hekim olup bir he- kıme 820 kışi düşerken hemşirelerde bu oran 83 bin olup bir hemşireye 770 kişi düşmektedir. Sağlık hizmetlennin daha iyiye gitmesinde, sayısal değerlerin yanı sıra kahtenin de göz ardı edilmemesı ge- rekmektedir. Toplumumuzun sağhk ge- reksınimlen nelerdir? Bu gereksinimlen giderebilecek nitelikte hekim, hemşıre, laborant vs. yetıştirebihyor muyuz? Me- zunlanmız aranan ve tercih edilen kişiler midir? Değilse, yanlış nerede? Sağlık hiz- meti birekip çalışmasını gerektJrdiğine gö- re yanlışlar birlikte aranmalı ve ortak ça- lışmalarla sağlıklı sonuçlara ulaşılmalı- dır. Bugün farkh ortamlarda eğitilen hem- şireler, hekimler, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlan sağlık kurumlannda da çoğu kez birbirinden kopuk, ancak yü- zeysel iş ilişkileri içinde çahşmaktadırlar. Oysa sağlık hizmet zincirinin önemli bi- rer halkası olan bu elemanlann daha okul döneminde birbirinin görev, yetki ve so- rumluluklannı yakından tanımalan gere- kir. Bunun için müfredat programlannda 1 -2 kredilik mesleki tanıtım dersinin yer alması yararlı olacaktır. Hemşirelik Yasası: Hizmetlenn daha ıyiye gitmesinde büyük destek vereceği- ne inandığımız 'Hemşirelik Yasası'nın TBMM'den en kısa zamanda çıkmasını di- ICT, sağlık hizmetlerinin iyiye gitmesinde büyük bir özveri ile çahşan hemşireleri- mizin 'Hemsireter Gününfi' kutlanm. Sonuç: Çağdaş sağlık hizmetlerine ulaşabil- menin en etkin yolu sağlık hizmetleri ekibinin uyumlu (ahenkli) ve verimli çalıs- masmdan geçer. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Geriliğe Destek Vermek! "TBMM'de türban gerginliğinın gerçek sorum- lusu" kimmiş biliyor musunuz? Fazilet degil, Er- bakan değil, ülkemizi şeriat geriliğine itmeye ça- hşan Iran da değil... Mılliyet yazan Bay Şahin Alpay bunu şöyle açık- lamış: "TBMM'de türban gerginliğinın gerçek sorum- lusu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemin- de ve o dönemin koşullannda formüle edilmiş olan bazı temel politikalan, özellikle de laiklik ve kimlik politikalannı günün gereklerine göre yeni- lemekten ısrarla kaçınan Ankara." Ankara imiş suçlu, sorumlu. Irtica girişimlerine meydanı bırakmadığı; Türkiye'yi laik bir demok- rasi anlayışı ile yönetmek istediği; bu yolda aske- ri, siviliyle savaşım verdiği için... "Milliyet" yaza- nna göre, "günün gerçeklerine" uymak, düşün- ce özgürlüğü, demokrasi gereğı aldatmacalan ile ülkeyi şeriatçılara bırakmak!.. Alpay'a göre, "eğitim seviyesi yükselmiş, top- lum çok farklılaşmış, Ankara'nın artık Türkiye'yi 1920-30'lann küçük, köylü, kapalı Türkiyesi gibi evirip çevirmesimümkün değilmiş... Çağdaş Tür- kiye'yi devletin dini mutlak olarak kontrol ettiği ka- tı bir laiklik anlayışı içine hapsetmesi gittikçe güç- İBŞiyormuş... Herkesi tek tip kimliğe sığmakzo- runda tutmak da yanlışmış!.." Bu Şahın Alpay Batı ülkelerınde yıllarca yaşa- rmş, güzel öğrenimlerden geçmış bir gazetecidır. Gençlik günlerinde Maoculugun ateşli bir yanda- şıydı. Bilrnem. şeriatçılığa, gericiliğe, Atatürkcum- huriyetine bu denli karşıt, hatta düşman oluşunun gerçek nedeni nedir? Özlediği, bu ülkede Iran ti- pi bir din devletinin kurulması mı? "Analaha Ma- malar" edebiyatını yineleyen uygarhk düşmanla- nna yaranmak mı? Kavakçı, Meclis'etürbanlı gi- rerek yemin etsin, üniversiteleri, devlet dairelerini sıkmabaşlılar doldursun; imam okuilannda uygar- lık düşmanlığı eskisi gibi sürdürülsün... İstediği bu mu? Milli Nizam, Milli Selamet, Refah partileri cum- huriyet yasalarına ters düştükleri için kapatıldı. Şimdi de Fazilet aynı yolda görünüyor. Şeriatçı ka- fa güzellikle yola gelmiyor. Amerika'dan ithai edi- len Kavakçı gösterisinin ardından. Malatya'larda, Mersin'lerde, yurdun şurasında burasında laik cumhuriyete karşı direnmeler başlatılmadı mı? Bay Alpay ne diyor buntara! "Günün gerçekieri böy- ledir" diyerek Ankara'nın gerici kalkışmalar önün- de boyun eğmesini, Türkiye'nin Iran'a benzeme- sini mi istiyor? 11 Mayıs tarihlı yazısını bir çeşit gözdağı ile bi- tirmesine ne demeli bilmem: "Ankara 70-80 yıl öncenin laiklik ve kimlik po- litikalannı gözden geçirmediği, toplumda buyön- de yükselen makul talepleri karşılamadığı takdir- de, Türkiye, bunca yıldır saygın bir üyesi olmaya çalıştığı uygarâlemden dışlanma ve zaptedilmez gerginlikler içine yuvahanma tehlikesinde." Sayın yazar, Anayasa Mahkemesi'ne de uyan- da bulunuyor. Fazilet Partisi'nin kapatılma dava- sı yüce mahkemenin önüne getirildiğinde "yargı- ya hukuk mu, ideoloji mi egemen olacak" diye so- ruyor! Irancı şerıatçılığın Anayasa Mahkemesi'ni etkisi altına almasını kimse beklemesin. Türk yar- gıçlannın her şeyden önce Atatürk cumhuriyeti- nin ilkelerine, yasalarına bağlı oldukları da unutul- masın!.. KOOPERATİF İÇİN GENEL KLTlll, ÇAĞRISI Sınırlı Sorumlu Maltepe Hukukçular ve tdarecıter Konut Yapı Kooperaflfı njn 1998 yılı eylenne hesaplanun mcelenecegı yıllık Olagao ûenel Kunıl Toplaoıa. aşagıdakı gündem gerejınce 20 Hazıran 1999 Paar günû sıat 10.30'da Kıdıköy. Acıbadem Caddesı. Fakülte Duragı. Hukukçular ve Idarecıler Sıtesı ÇevTe Konma Demegı'nin Sıte Çaışsı'nda buluam lotal üst kanoda yapılacakm. Yukanda anılan gunde ^ni-^zlesmoJe ongörulen çogunluk saglanamadıgı tak- dude yenıden ılan yapıkraksızm ıkmcı toplann 27 Hazıran 1999 günü aynı saal ve yerdeyapılacataır GUNDEM. \ \fll15 ve siygı dunıst 2 Baskanlık Divanı =«;ıım. toplantı mtanaklannın genel kunıl adına ımzalan- ma yeıkbinm başkanlık dnan kumluna \enlmesi. 3 Bılanço. Yönetını Kuralu çalısma raporu ve Denetım Kuıulu raporiannm okunnası. goıüşûlûp aklanmava sunulmaa. 4 Komıllarda yapılacak bundan sonrakı ışlerde geçen yıl alınan kataiar vt yûklenıcı ile yapılan sözleşme de gözetılerek ızlenecelt yöntem ve ödemeler tonu- suoda göıûsme yapılıp karartar alınması ile kooferalıfimızc karşı açılmış davabılı ılgılı bılgılcndırrac Da\a açan oıtaklann le bunlarla aynı sarikte olanlann ödenK- len \e gecıkme faulen konusuncb görâsmekr \t gereken karaıiann alımnası. 5 Elde mevcut konutlar ıçm anasozleşmemn 115 maddesındekı esaslar çerçe- \esınde alınmı; \e alınacak olan yenı ortaklara ilişkın konulann göriişûtaıesı. ko- >ullann gözden geçınhp gereklı karartann alıranaa. 6 Edımiennı yenne ge&rmeyip çıkanlao onaklana mrazlan ve ödemelen ko- nusunda \c aynca edunlenm gecıktudıkien içın kendılerine faİ2 Uhakkuk edesle- nn faız ödemelennm müzakeresi ve programlanınısı. gereklı görû^ne ve kararta- nn aiınması. 7. Yönetim Kurulu'na venlrms olan yetkılenn gözden geçınlıp gereken (sati; ve kıra da dahılı yenı yetkılenn lenlmesı içın görûşmekr yapılıp karariar alınma- sı. yûkUnıcı sozleşmesnıe bağlı ohnayan ışler ı;m yasanın 42.7 maddestne uygun olarak gerekirse yöntem behrknmea. 8 Tıhmmı bûıçenın görûsulüp karara bagtanması. 9. Yönetim Kunılu ve denetçılenn seçılmesı. lO.DUeyervekapanış Yönetim Kurulu Hayınlığın Böylesi... Prof. Dr. CAHİT TANYOL Y akıntarihımızde ıki önemli gericilik (ir- tıca)olayınarasthyoruz: 31 MartAyak- lanması ve Menemen Oiayt Fakat su- çun derinliğı ve geleceğe uzanan yıkı- cılığı bakımından, 2 Mayıs 1999 Pa- zar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tanık olduğumuz Mervç Kavakçı olayının yanında, gerek Derviş V'ahdeti ve gerekse Kubilay' ı şehıt eden bir- kaç Nakşıbendı softasının eylemi hiç mi hiç kahr. Hayınlığın böylesmi de gördük.. Ister 31 Mart ol- sun, ister Menemen olayı, her ikısi de sokak eyle- mi niteliğindedir. Oysa Fazilet Partisi'nin önderli- ğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde patlak ve- ren "irtica", devletin beyninı hedef almış bulunu- yor. Kapatılan Refah Partisi'nin tıpkıbasımı, ama ondan daha saldırgan, sinsi ve tehlıkeli. Bu, Fazi- let adlı Refah partisinin kendisini bu adla yeniledi- ği tarihten beri izlemiş olduğu polıtika, Cumhun- yetin laık temellerini yıkmak amacını güdüyordu. Son olarak, tehlikeli ve korkunç dış kajTiaklı bir ge- ricılığin taşıyıcılığını yapan bir kadını Türkiye Bü- yük Millet Meclisf nin içine salanlann beslemişol- duklan gizli ve kirli niyet, anlam bakımından, Apo'nun cinayetlerinden daha ağır bir suçtur. Apo'nunki geçicidir, sadece devleti yorar. Fazilet Partisi'nin TBMM'de gerçekleştirmek istediği bu eylem devleti çürütür. Buna kimsenin gücü yetmez. Çünkü bu Meclis öyle şanlı bir tarihe sahıptir ki Kur- tuluş Savaşı Ordulannın Başkumandaru Mustafe Ke- maL göğsüne takılmak için yıldızlann yanş ettiği bir dönemde. riitbelerini, üniformalannı dışanda • soyunarak sivil kıyafetle Türkiye Büyük Millet Meclisı kürsüsüne çıkmıştır. Başkumandan Mus- tafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başka- nı Mustafa Kemal'in hiçbir zaman önüne geçme- miştir. Onun kurduğu ve saygı gösterdıği böyle bir Meclis'e bir kadın, irticanın sımgesı olan bir kıya- fetle, meydan okuma küstahlığmt gösteriyor... Irtica ile şaibeli değil, irticanm kendisini temsil eden mükerrer bir parti bu küstahhğı ayakta alkış- lıyor. DSP'nin protestosu ve irticanın alkışlanyla, ülkece sicili belli, bir hanımın yedeğinde, Meclis'i hafife alan bireda ile bu Merve K»akcı denilen ka- dın gelip Fazilet (!) partisinin ön sıralanna oturu- yor. Hani şu milliyetçiliği, > r urtseverligi kimseye bı- rakmayan, devletin öncülügünü ve önceliğini savu- nan çiçeği bumunda MHP var ya, Çakıa'nın bile isyan edeceği böyle birdurumda sessiz... Yüregi dev- letbilinci ve tarihsel sorumlulukla yüklü birses Tür- kiye Büyük Millet Meclisi'nın o dılsiz ve sağır ça- tısı altında ayaklanıyor "Hanımlann gi>im kuşa- mına. başörtüsüne özel yaşamlannda hk; kimse ka- nşmıyor. Burası kimsenin özel >aşam mekânı değil- dir. Burası devletin en yüce kurumudur. Buradagö- revyapanlar, devletin kurallanna, geleneklerine uy- makzonındadıriar. Burası, de> lete me>dan okuna- cakyer değOdir, lütfen bu hanıma haddini bildirin." Mustafa Kemal adına ayaklanan BüJent Ecevit'in sesinin gölgesinde ANAP ve MHP enyip dağıldı. Meclis'e sahip çıkmayan partiler devlete nasıl sa- hip çıkar. Türbancı ve takıyyeci Refah Partisi'nin bütün bu olaylan düzenlemesindeki amacı ne? Neden Meclis'e türbanı sokmak istedi? Çünkü en büyük evde (TBMM) gedik açılırsa, üniversitelerdeki tür- ban yasagı dayanağını yitirir. Arkasından çarşaf ge- lir, arkasından 8 yıllık eğitimin kaldınlması, arka- sından Arap elifbesi, arkasından bütün resrni daire- lerde türban, çarşaf, sank, kavuk gibi giysilerin ser- best olması gelir. Bununla da kalınmaz, Kubilay'ı öldürenlerin aklanması, din uğruna şehit sayılma- sı, evladü ayellerine şehit maaşı bağlanması gün- deme gelir.. Refah Partisi'nin o ısıracakmış gibi konusan azgın sakallılan Menemen'de din uğruna asılan bu şehitler için Başkanlığa bir dakıka saygı önergesi verecek olurlarsa şaşmamak gerek. Bun- lar hayal ürünü değil.. Işte türbancı Merve ile bunun ilk provası yapıl- dı. ANAP, MHP, bir isyancı hariç DYP... çoğunluk tamam.. Mustafa Kemal, kendi kurduğu Meclis'te yenik.. Dahası var, Fazilet Partisi'nin başkanı Ku- tan ve gerici bır gazeteden genci diye kovulan bir zat halkın ve tarihin duygusunu dıle getiren Sayın Ecevit'in tepkisini yozlaşmış ve yozlaştınlmış bir "milüirade" adına suçluyor. Sosyolojik açıdan gi- yım kusamla ilgili üç yaptınm vardır a) Moda ku- rallan. Butamamıylabireyseldir. Bunamodanınyap- tınm gücü dışında hiç kimse kanşamaz. b) Örf ve âdet ve gelenek ki bu, günümüzde, yavaş yavaş ye- nni modaya bırakmaktadır. c) Devletin bulunduğu her yerde bir kıhk ve kıyafet yönetmeliği vardır. Yap- tırun gücü tamamıyla devlete aittir. Burada ne in- san haklanndan ve ne de bireysel özgürlük ve bi- reysel inançtan söz edilir. Üstelik devletin otorite- siyle, dinin otoritesi, "Ulülemreitaatvadptir" ifa- deAıde birleşir. Bir siyasi parti, bizim olmayan bir Müslümanhğı, bizim olmayan bırşeriatı Türkiye Bü- yük Millet Meclisi'nde egemen kılmak için birta- kım zorlamalara başvuruyor. Dışandan ithal edil- mişbircanlı bomba ilebunu gerçekleştirmek ıstıyor. Bu, ödün verilmemesı gereken bir dev let suçudur. İLKYAZIN KEYFİNİ BİRLİKTE YAŞAYALIM! Mayıs Pazar günü Cumhuriyet Mahallesinde ilk Uçurtma Bayramı. Gelin, o gün mahallemizde buluşalım, mangalımızı yakıp uçurtmalarımızı uçuralım. Doğayla başbaşa... kentin gürültüsünden, iş yaşamının sorunlarından uzak bir günün keyfini paylaşalım. Cumhuriyet mahallesi 'Doğayla uygarhk buluşuyor* PENCERE Blr Çlft Hüzünlü Göz... Kimi sabah çok erken uyanınm, pencerenin per- desini açanm. Zifiri karanlıktr. Bir süre sonra gögün alacası başlar, belli belirsiz bir değişim sezilir. öncetanyeri atar.. Ardından şafak söker.. Seher zamanıdır.. Gün ağanr.. Birbiri ardına süreçlerin eklemlenmesiyie güneş doğar, gece yennı gündüze bırakır. • Mustafa Kemal ne demişti: "Bugün günün nasıl ağardığını görüyorsam, uzak- tan, bütün doğu uluslannın da uyanışını öyle görü- yorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak çok kardeş ulus var. Onlann yeniden doğuşu, kuşkusuz ki ilerlemeye ve gönence yönelmiş olacaktır. Bu uluslar bütün güçlüklere ve engellere karşın muzaf- fer olacaklar ve kendilerini bekleyen geleceğe ula- şacaklardır. Sömûrgecilik ve emperyalizm yeryü- zünden yok olacak ve yeherine uluslar arasında hiç- bir renk, din ve ırk aynmı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbiıiiği çağı egemen olacaktır" (Atatürk'ün Söy- lev ve Görüşleri'nden) Gazi'nin dile getirdiği yüksek düzeyde bir uygar- hk tasanmı, bir insanlık ülküsüdür. • Ne var ki "günün ağarması" ile "u/us<ann uyanma- s/"na ilişkin süreçler, aynı biçimde birbirine eklem- lenmiyor; toplumlann uyanışları tanhsel gelgitlerin çalkantısında yaşandığından, aydınlanma ancak ge- niş bir zaman dilimınde geri dönüşlenyle birlikte ger- çekleşebiliyor; kışi şafağın söküşünu seyrediyorum sanırken yeniden karanlığın bastırdığını görebiliyor; ama, kimse buna aldanmasın... Aldanan, aldatır.. Dönekleşir.. Rezil kepaze olur, mutsuzlaşır, aynada kendi yü- zünebakamaz.. Insana güveni sarsılır.. Ta ilk çağlardan beri insanın insanlaşmasınagiden yol, zikzaklar çizse de, gelgitleri içerse de, kimi za- man karanlık tünellerden geçip kimi zaman aydınlık mesafeleri katetse de, belirli yöne doğru yürümek- tedir; yoksa mağara insanından başlayıp bugünkü insana ulaşamazdık; insanın insani sömüımesı kav- ramının bilincine erişemezdik; haksızlıklara karşı ada- tet duygusu, yüreğimizde yeşeremezdi; ezilenleıin ya- nında ezenlere karşı direnmek erdemintn insana mut- luluk vermesi, ancak karanlıklardan sıynlıp aydınlığa kavuşmanın savaşımını gönlümüzde duyumsamak- la gerçekleşebilir. • Zihni Anadol'un son yolculuğunun ardından bu yazryia el sallarken gerçek bir kez daha içime işledi. Anadol'u daha çok Kerim Korcan'ın hastahğı sü- recinde tanıdım; arkadaşı için çırpmıyordu. Belle- ğimde kalan iki hüzünlü göz, çektiği acılann kurumuş pınarlan gibiydi. 20'nci yüzyılır» şafağında, bütün insanlığın dev- rimle sömürüden kurtulabileceğine inanan atlımın tö- kezlemesiyle yolundan dönecek adam değildi Ana- dol, insana inancı sonsuzdu. •>: .ti., ı \m Emekçiydi Anadol.. ' ' • Ülkemizde bir ömür boyuemekçinin ahn teriyte g&- yaşı Dİrbirine kanştı; Zihni Anadol da bundan payını almışt; ama, ne gam!.. 1917'nin insan yüreğinde yarathğı umudu bir ya- şam biçimine dönüştürenlerin kuşağı, onurlu biHnci- ni hiç yitirmedi. Bu da insan olmanın mutluluğunu en üst düzeyde özümsemekle eşdeğerlidir. OLUM O Annesi tam ölürken saçlannı okşadı. • • • Bir kişı eksıldı. Dünya boşaldı. • • • Anacıgım NECMİYE AKALIN Seni çok arayacagım TAHİR TAMER AKALIN TAM DA BUGUN OKUNACAK İKİ KİTAP Hikmet Çetinkaya TÜRKİYE'NİN ŞEYTAN ÜÇGENİ Ecevit:"Lütfen bu hanıma haddini bildirin". dedi. "Tûıban Bunaltıcısı" FP'li Merve Kavakçı'mn yemınını kım önledı? Hadlerinin bildinlmesi gereken dığer kımlikler kıme aıt? Hadlenni bilecekler mi9 Bu kıtap "had bıldirmenin" abecesi. (Cumhunyet Kitaplan) ŞERİAT PAZARI FP'lı Merve Kavakçı türban bunalımını vırmı dört saat içinde mi >arattı? Kavakçı'mn ardma gızlenen veşil bayraklılann. çember sakallılann, cüppelılenn. sanklılann. sıyah çarşaflılann pazara çıkanldığı bır kıtap. (Çağdaş Yayınlan | 24 SAAT NÖBETÇİ KİTAPÇI Her işlem bir telefonla (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle