17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1999 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Bonn, Köln ve Düsseldorf'ta birbirinden farklı eğilimleri içeren güncel sergilere bakış WarhoFıın ldndiksiz 4 Haçlar'ı \ECMt SÖNMEZ DÜSSELDORF-Kış aylann- da Bonn-Köln-Düsseldorf ekse- ni üzerinde açılan sergiler; çağ- daş sanat alanında sahip olduk- Ian müzelen, galerileri ve sergi nnekânlanyla birbirleri arasın- daki rekabeti elden bırakmayan bu kentlenn "güncel sanat eğflim- lerini" nasıl kuşattıklannın altı- nı çizmektedir. Almanya'nın es- ki başkenti Bonn, idari birimle- rin Berlin'e taşınmasından son- ra sahip oldugu konumu itibany- la Orta Avrupa'nın önemli kül- tür merkezlerinden biri olmaya hazırlanıyor. Sanatçüar nasıl çahşıyor lzleyicileri adeta mıknatıs gi- bi kendine çeken tematik sergi- leriyle haklı bir üne sahip olan Kunsthalle Bonn'da papalann koleksiyonlarından derlenmiş resim, heykel, elyazmalanndan ve değerli objelerden oluşan "Ya- tikan" sergisi, Hıristiyan kültü- rünün beslendiği kaynaklan, şim- diye dek hiçbir yerde gösterilme- miş olan son derece etkileyici parçalara sahip. Bu sergiye pa- ralel olarak sadece ünlü ressam- lann tablolannı kendine göre bir yorumla tekrar ele alan Andre Rafly'nin ve her yıl tekrarlanan ögrenci sergisi yer alıyor. Raffy'nin otuz resmınin yer al- dığı sergi, Picasso'dan Duc- hamp'a, Mondrian'dan Se- urat'ya dek pek çok sanatçının tablolannı, onlann nasıl çalıştı- ğını. tuvallerini nerede durarak boyadıklanna dek izinı süren bu sanatçının "ıwsri" farklı bir ba- kış açısı geliştirdiğini ortaya çı- kanyor. Sıradan bir kopistin va- ramadığı derinhklere inen Raffy'nin resimleri, "demeğigöz nuru" denilen olgunun ne ka- dar saygınlık uyandıran bir özel- liğe sahip olduğunu bir kez da- ha vurguluyordu. • Yakın geçmişin nasıl "okunabileceği", hiç tükenmeyen şiddetin, insanın içinde taşıdığı şiddetin ne denli tehlikeli bir potansiyel olduğunu duyumsatan çalışması, Marcel Odenbach'ın şimdiye dek açtığı en önemli kişisel sergisinde vardığı anlatım zenginliğini ortaya çıkarmaktaydı. Ortaçağda büyük bir inançla, sevgiyle oyulmuş tahta haçlarla, Warhol'un serigrafi tekniğini kullanarak, kişiliksiz, kimliksiz bir hale getirdiği haçlar arasında garip bir benzerlik alttan alta kendisini belirgin kılıyor. Marcel Odenbach'ın \ideo yerleştirmesi (üstte), Andy \\arhorun 'Haçlar' isimli çahşmasu 1981-82, Cvanda). Almanya'daki her akademi- nin iki öğrencisinı yolladığı Kunststudenten stellen aus 1999 başlıkh sergi, gençlerin bırbirin- den farklı eğilimlerini. kendile- rine özgü bir dil oluşturmak için izledikleri stratejileri etkileyici bir bütünlükle izleyicilere akta- nyor. Kunsthalle'nin büyükçe bir bölümüne yayılan bu sergi, bizdekinin tersine, Alman öğ- rencilerinin alabildiğine etkiler- den uzak, kendi bildikleri doğ- rultuda çalıştıklannı duyumsa- tıyordu. Verilen ödüllerin video- multimedi teknigi üzerinde yo- ğunlaşmış. olması elbette bir rast- lantı değil. Güncel sanat eğilim- len içinde belkı de sanatçılara en fazla özgürlük tanıyan video yer- leştirmeleri, gerçekten de sergi- nin en fazla göz dolduran işleri arasında yer alıyordu. Hiç tükenmeyen şiddet Köüıischer Kunstverein'da yer alan Mared Odenbach sergisi, vi- deo sanatının önde gelen isim- lerinden olan sanatçının, sergi mekânının tamamına yayılan di- namik bir yerleştirmesinden olu- şuyordu. Birbirinin peşi sıra yer- leştirilmiş dört büyük boyutlu perde de Odenbach'ın, Benno Ohnesorg'un vurulması ve Mar- tin Luther King'e yapılan su- ikast girişimini gösteren tarihi film parçalanndan yola çıkarak gerçekleştirdiği çalışması bır- çok açıdan izleyiciye tüketmesi için "hazır" bir ürün sunmuyor- du. Soyutlama ve anlatımcılık gibı basit video oyunlanna gir- meden, yakın geçmişin nasıl "okunabileceği'', hiç tükenme- yen şiddetin, insanın içinde ta- şıdıgı şiddetin ne denli tehlike- li bir potansiyel olduğunu du- yumsatan bu çalışma, hem içer- diği teknık yetkinlik hem de sa- hip olduğu anlatım zenginliğiy- le Marcel Odenbach'ın şimdiye dek açtığı en önemli kişisel ser- gisinde vardığı anlatım zengin- liğini ortaya çıkarmaktaydı. Sa- dece siyah'beyaz film malzeme- siyle gerçekleştirilmiş olan bu video yerleştirmesini güncel po- litik gelışmeleri de içine alan ve şiddetin dayandığı temelleri or- ta yerinden vuran bir oka benzet- mek yanlış olmayacak. Katolik kilisesinin sahip ol- duğu zengin koleksiyonunu bir- birinden ilginç sergiler düzen- leyerek ücretsiz olarak izleyici- lere sunan Diözesanmuseum Köln'de bu kez Andy Warhol'un 1980-1982 yıllan arasında üret- tiği "Haçlar" dizisine ait büyük boyutlu resimleriyle birlikte or- taçağdan günümüze dek uzanan süreç içinde yapılmış olan papaz tespihleri, birbinnden ilginç tah- ta haçlar sergileniyor. Genellık- le üç aya yayılan sergiler hazır- layan bu küçük müze, ilk bakış- ta birbıriyle hiçbir ilişkisi yok- muş gibi görünen sanat eserle- nni bir tür diyaloğa zorluyor. Ortaçağda büyük bir inançla, se\ gıyle oyulmuş tahta haçlarla, Vyarhol'un sengrafı tekniğini kullanarak. kişiliksiz, kimliksiz bir hale getirdiği haçlar arasın- da garip bir benzerlik alttan al- ta kendisini belirgin kılıyor. War- hol'un polaroid fotoğraflan, de- senleriyle birlikte bir dizi man- tığı içinde sergilenen işleri, bü- yük boyutlanna rağmen bir tür "içsel boşluğu" arkası olmayan bir sinema dekorunu düşündü- rüyorlar. Sahip oldugu tarihsel öneminden, ağırhğından bu den- li soyutlanarak sanki başka bir an- lam adasına taşındınlan War- hol'un haçlan, dolaysız biçim- de boşluğu, hiçliği düşündürü- yorlar izleyiciye. Aktif olarak kullanıldıklan sahip olduklan izlerden anlaşdan tarihi haçlar ise adeta "iman zenginüğinin" ağır- lığı altında ikonografık değerle- re gönderme yapıyorlar. Söz- cüklere aktarması oldukça zor olan bu boşluk ve doluluk kav- ramlan sergiyi oldukça dinamik bir hale getiriyor. Düsseldorf'ta adeta yılan hi- kâyesine dönen Kıınstpalast Pro- jesi, iki yıl içinde yeni bir mekâ- na geçecek olan Kunsthalle'nin başına Jean- Hubert Martin'in getirildiğinin duyulmasıyla fark- lı bir boyut kazandı. Avrupa mer- keziyetçiliğine karşı olduğu bi- linen Martin'in nasıl bir sergi programı oluşturacağı daha şım- diden merak uyandırmaya baş- ladı. Çünkü 1980'lerde taşıdığı önemi giderek yitiren Düssel- dorf'ta güncel sergiler oldukça sönük geçiyor. Kunstsammhıng Nordrhein Westfalen'deki Per Kerkeby retrospektifı oldukça tanınmış olmasma rağmen tıpkı 1950'lerin tarzında soyut resim yapan bu sanatçının bronz hey- kellenni, büyük boyutlu tuvalle- rini ve kâğıt üzerine yaptığı ça- lışmalan izleyicilere sunuyor. Herhangi bir dinamik taşımayan soyut resmin adeta can çekişir- cesine yerlerde sürüklendiği gö- rülüyordu bu sergide. Bakış, Fehim Paşa Konağı 'nı alaturka bir müzikal olarak sahneliyor ıNURDAN CİHANŞÜMUL Tiyatro Bakış. TurgutÖzakman'ın yazdı- ğı Fehim Paşa Konağı adlı alaturka müzika- li Hakan Altıner'ın rejısiyle sahneliyor. Mü- ziklerini Ruhi Ayangirin yaptığı Fehim Pa- şa Konağı'nda Kerem Alışık. Ebru Cündü- beyoğlu. Tomrts Oğuzalp. Ismail Hakkı Şen, Mehmet LTav, Tamer Karadağk. Ayberk Atil- b. MustafaSuphi, MesutAkusta. YalçınGü- zelce, Mustafa Aslan. Melih Çardak. Çağdaş Suseven, Funda Öncü. Gizem Çalkavur. Bi- ke Baraıt \ e Fehmiye Tulga rol alıyor. Müzi- kalin kostüm tasanrnı SadıkKızılagaç'a, de- kortasanmı ÖzhanOzdil'e. koreografisi ise Berrak Yedek'e aıt. Fehim Paşa Konağı, 8 Ni- san'dan itibaren Beşiktaş Beledıyesi Akatlar Kültür Merkezi'nde ızlenebilecek. Fehim Paşa Konağı'nın dekorunda çizgi ro- man üslubu kullanıhyor. Yönetmen Hakan Altıner, böylelikle hem çizgi roman parodi- si, hem de eski Türk filmlerine sevecen gön- deımeler yaptıklannı söylüyor: "Seyirci hem 1908'li > ıllann hem de yakın çağm nostaljisi- Dİ \asayacak." TurgutÖzakman'uıyazdığı,Hakiin Altıner'inyönettiği oyıında, Ebru Cündübeyoğhı ve Kerem .\hşık o> nuyor. Sultan Abdülhamit'in başhafıyesı Fehim Paşa'nın bir dönem kabadayısı olan, ancak bir kavgada sakatlanınca paşanın gözünden düşen Rasim Baba, küskünlüğünü işle unut- maya çalışır. Hayattaki tek varlığı oğlu Yu- suf'u kendi gibi 'yaman bir kabada>ı' ola- rak yetiştirmeye çalışan Rasim Baba, birgün oğlunu Fehim Paşa'nın kabadayı ordusuna ka- tılması için konağa götürür. Ancak Fehim Paşa. Yusuf'u kabadayı olarak değil, harem- deki hanımlann, hanidir bulması için baskı yaptıklan 'eğtendirici' olarak işe alır. Yusuf. hareme adımını attığı gün paşanın biricik kı- zı Mihriban'a vurulur ve olaylar gelişir. 1980 yılında Iş Bankası Tiyatro Büyük Ödülü'ne değer bulunan Fehim Paşa Kona- ğı, Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelendi. 1991 yılında Kenter Tiyatrosu'nda Hakan Altmer'in rejisiyle ilk kez müzikli oyun ola- rak izleyicilerin beğenisine sunuldu. Hakan Altıner'le Fehim Paşa Konağı üze- rine konuştuk. - Oyunun sahnelenmesine nasıl karar ve- rildi? Fehim Paşa Konağı'nı 1991 yılında Ken- ter Tiyatrosu'nda sahneye ko>Tnuştum. Da- ha o zaman büyük ilgi görmüştü. Günümüz- de müzıkaller yeniden başladı. Aklımıza Fe- him Paşa Konağı geldi. Daha kapsamlı, da- ha görkemli ve dönemin şarkılanyla bezen- miş alaturka bir müzikal olarak yorumlama- ya karar verdik. - Oyunun müzikleri değisti mi? Dönemin şarkılan kullanıhyor müzikal- de. Müzık tam istediğimiz şeylerin altını çiz- memize yardımcı oldu. Bazı tıplemeleri da- ha şekilli, köşeli olarak ortaya çıkardık. Dö- nemin içinde var olan şeyleri müzikle daha fazla vurguladık. -Odönemld yorumunuzlaşimdiki \orumu- nıız arasındaki farklılıklar neler? O günkü kadroyla bugünkü kadro arasm- da bir değerlendirme yapmak gerekirse, o zaman Kenter Tiyatrosu' nun usta oyuncu- lanyla akademik, sonu başı belirli bir çalış- ma yaptık. Bu yorumda, akademik eğitim- den geçmiş oyunculann yanı sıra, bu işi oca- ğında öğrenmiş, sahneye çıka çıka kendini son derece geliş- tirmiş oyuncular yet alıyor. Ço- ğu o> r unlara yaptığım müdaha- leci rejilerle tanınıyorum. An- cak Turgut Bey'in metni çok sağlam. 1908'lerde geçen bir olayı 1980'lerde anlatmasına rağmen dilinden, anlatımından hiçbir şey kaybetmiyor. Bu yüz- den oyunda bir değişiklik yap- madık. -Oyuncu seçiminde neteri göz önttnde tuttunuz? Türk tiyatrosunda sanatçıla- nn, yaşlan ve kıdemleri ilerle- mesine rağmen hak ettiklen yer- lere gelememesi bana çok üzü- cü geliyor. Bunlardan biri. örne- ğin benim iki yıldır birlikte ça- lıştığım ve Fehim Paşa'yı can- ladıran Ismail Hakkı Şen. Tom- ris Oğuzalp ise daha dramatik oyunlarda görmeye alıştığımız bir sanatçı. Oysa burada, şen şakrak hafif cadaloz, ama dönemin tüm güzelliğini taşıyan bir hanıme- fendiyi yorumluyor. Mesut Akusta. oldukça kıvrak \e başka meslektaşlanyla birlikte at yanştırabilecek bir oyuncu. Ebru Cündübe- yoğlu'nudizilerdeki oyunculuğuyla tanıyor- dum. Kerem Alışık'la ise aynı dizide çalış- tık. Sanat ve sanatçı kavramlannın çok tar- tışıldığı ve yozlaştınldığı bir ortamda tiyat- ro sanatına yakın duran ve sanatçı kimliği ta- şıyanlarla çalışmayı seviyorum. -Son dönemdeyapdan müzikaUeri nasıl de- ğeıiendiriyorsunuz? Müzikaller ciddi prodüksiyonlar ve bu işe giren herkesi desteklemek gerekli diye dü- şünüyorum. Son sözü her zaman seyirci ve- riyor. Müzikaller dramatik oyunlara göre da- ha yorucu. MüzikaUeri, iyi bir kadroyla ke- yif içinde sahne üstüne taşmdığında seviyo- rum. Bu konuda şanslı olduğumu dü- şünüyorum. YAPI KREDİSERMET ÇtFTER KÜTÜPHANESİ^NDE SERGİLENİYOR Traianeum'un yeniden ayağa kaktınlmadan önceki(1977) ve restorasyonunun bitiriunesinden sonraki hali (1998). Anadolu'nun geçmişini aydınlatanlann emeği...Kültür Servisi - Geçmişin toprak altında gizli kalan kültür mirası, geç- mişi bugüne, bugünü geleceğe bağ- layan gizemli bir anahtar. Bu mira- sın gün ışığınaçıkartılması, eskiçağ tarihi ve arkeolojisinin araştınlma- sı da bu nedenle uzun yıllar insan- lar için büyük merak konusu oldu. Arkeolojinin ınsanlık için önemi kavrandıkça Alman hükümeti ve Al- man bilim adamlan arkeolojinin ge- lişmesinde giderek artan bir işlev üstlendiler. Alman kurumlannın des- teğiyle geçmişin izlerini bugüne ta- şıyan Alman bilim adamlan, 19. yüz- yılın sonlanndan itibaren Anado- lu'nun zenginliklennin aydınlatıl- masında da önemli bir rol üstlendi- ler. Kısacası pek çok Alman tarih uzmanı, yaşamını Anadolu'nun 'ka- yıp zamanlannın peşinde' geçirdi. Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Kütüphanesi de bugünlerde Alman Arkeoloji Enstitüsü ile bir- likte bubilim adamlannınanısına dü- zenlenen bir sergiye ev sahipliğı ya- pıyor. Alman Arkeoloji Enstitüsü tstan- bul Şubesi, Istanbul Goethe Ensti- tüsü ve Yapı Kredi Kültür Merke- zi'nin ortak çahşmalan sonundaoluş- turulan serginin başlığı 'Kayip Z»- manlann Pfeşmde'. Sergide, Alman bilim adamlannın Anadolu'nun geç- mişini aydınlatmada üstlendiği iş- lev ana çizgileriyle sunulurken Al- man arkeologlann Türkiye'de başlat- tıklan kazılar, üniversitelerde sür- dürdüklen çalışmalar, yetiştirdikle- ri öğrenciler ve Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün Türk arkeolojisine katkılan tanıtıhyor. Dokûmanlar vefotoğraflar Yapı Kredi Kültür Merkezi adına serginin genel koordınatörlüğünü üstlenen Fatma Türe projenin geli- şimini şöyle anlatıyor: "Sergi, Al- man Arkeoloji Enstitüsü'nün baş- vurusu üzerine gündeme geldi Ar- keotojiyteilgüenen hatta flgOenmeyen insanlan bilgOendirmek, Alman ar- keologlann \nadolu topraklanna sunduklan hizmeöeri tanıtmakama- cıyla henıen gündeme aldık." Serginin bilımsel danışmanlığını ise Alman Arkeoloji Enstitüsü tem- silcilerinden Dr. Axel Filges üstleni- yor. Filges serginin amacını şöyle açıklıyon "Anadolu'dayıflardırsur- tlk kazıcılar: Bohn. Humanru Schöne, Fabricius ve Conze. dürülen çahşmalann ardından ens- ntünün eİinde çok fazla doküman ve orijinal fotoğraf birikmişti. Bunlan Türklerk paylaşmak istiyorduk. Bir de çok önemli etkinlikler yürütme- mize karşın Türki\e'de yeterince ta- nınmı>orduk. Etkinliklerimizi ser- gfleverek bir anlamda da bunlan hal- ka pa> laşmak istedik." 1829 yılında Roma'da kurulan, bugün dünyanın çeşitli ülkelerinde 10 şubesi bulunan Alman Arkeolo- ji Enstitüsü'nün Istanbul Şubesi 1929'da Martin Schede'nin başkan- lığında açıldı. Halen Milet, Priene, Didim. Aizanoi ve Boğazköy'de ça- lışmalannı sürdüren Alman Arke- oloji Enstitüsü'nün Türk arkeoloji- sine en önemli katkılan arasında Türk universitelerinde arkeoloji bö- lümlerinin kurulması, Türk arke- ologlann yetişmesi konulannda üst- lendikleri öncü rol, ülkemizde bu bilimin gelişmesine sağladığı destek yer alıyor. Anadolu topraklannda gerçekleş- tirilen kazılar sırasında çekilen, bu- güne kadar hiç yayımlanmarruş fo- toğraflann yer aldığı sergi 17 Ni- san'a dek Istanbul'da ızlenebilecek. Sergide yer alan sekiz arkeoloğun günlükleri, resmi-gayri resmi yazış- malan, orijinal kazı planlan, kazı defterleri, haritalar, kazılarda kulla- nılan ölçü aletleri, meraklılan kazı alanlanna taşıyor. Sergide aynca film olarak kaydedilmiş arkeloji ki- taplanndan örnekler sunuluyor. Vi- deodan gösterilen kitap sayesinde izleyiciler daha kapsamlı bilgi elde edebiliyorlar. Sergi yaz döneminde kazı bölgelerine de taşınarak Anka- ra, Foça, Izmir, Antalya gibi yöreler- de açılacak. Yapı Kredi Kültür Merkezi, 'Ka- yıp Zamanlann Peşinde' projesine, enstitünün yetmiş yıllık çalışmala- nna ve Alman eskiçağ bilimlerinin Eski ,^nadolu'nun araştınlması ve ta- nıtılmasmdaki katkısına genel bir bakış sunan kapsamlı bir katalogla da katkıda bulunuyor. DEFNE GOLGESİ TURGAY FtŞEKÇt Özyaşamın İzinde Nermi Uygur'un bir kitabını okumak, "tadı da- mağımda"n ve beynimden silinmeyen izler bırakır bende. BiryandanTürkçe'mizin kullanılışındaki benzer- siz hüner, ötede insanı anlamanın bilimi olarak ta- nımlayabileceğimiz felsefenin sorularla dolu bah- çesinde bir bilgenin yol göstericiliğinde dolaşmak. Yeni kitabı Dipten Gelen'öe (Yapı Kredi Yayınla- n) bu kez kendini anlatmayı deniyor Nermi Uygur, düşün uğraşıyla geçen onca yılın olgunluğuyla. "Sonı soru, sora sora sokulmaktayım Nermi Uy- gur'a. Kendim, kendimden sotvyorum onu." (s. 18). Insan neden kendiyle uğraşır? "Uğraşlann uğraşı insan - olma uğraşıdır." (s. 21) Kendini anlatmayı denemek, önce kendini tanı- mayı gerektirdiğinden bir iç hesaplaşmayı da be- raberinde getiriyor. Bu iç hesaplaşma, yalnızca yazann kişisel sorunları değil, toplumla, içinde ya- şadığımız dünyayla hesaplaşmasını da banndın- yor. Kişi olarak dünyayla hesaplaşmak önünüze gel- diğinde ise, bir parçası olduğunuz insanlık ailesi bütünüyle karşınıza çıkmaz mı? Işte asıl hesaplaşma da bu noktadan sonra baş- lar. Yoksa insan, tek başına, maddi bir varlık olarak nedir, et ve kemik yığınından başka? İçinde yaşadığı doğa ve toplum, bir "kültür var- lığı"na dönüştürüyor insanı. Kültür varlığı olmasıy- la insan hayatı bir anlam ve tat kazanıyor. O zaman yeryüzündeki kötülükler de, güzellik- ler de, bunlar arasındaki ilişkiler de insanın sooı- nu oluyor. İnsan ise sorunlanna "a/c//"la yaklaşıyor. Geçmi- şi, bugünü, geleceği aklıyla irdelemeye, düzenle- meye çahşıyor. Akıllı bir varlık olması insana bam- başka özellikler katıyor. öğrenme yeteneği, öteki canlılara saygılı olma, haktanırlık, sorumluluk duy- gusu, çok yönlü düşünebilme vb. İnsan bireyine ilişkin böylesi kapsamlı kavram- lar, konular, Nermi Uygur'un kalemine geldiğinde inen-çıkan, savrulan-toparlanan, ama hep tartı- şan bir yazann düşünce dünyasına ortak oluyo- ruz. Düşüncenin sınırtanımayan yollan açılıyorönü- müzde. "Küçük evren" insan, bin bir durumuyla çıkıyor karşımıza. "Bilimler, dinler, felsefeler, söylenceler, töreler, teknikler, sanatlar, eğitimler-her şey kültür, herşe- yimle kültürüm, kültürle besleniyor her şeyim. Di- renç, atılım, özlem, yaratma,- yaşamımı diri tutan ne varsa onu, yani insanca her şey/, yaşam; insan yaşamı olarak çekip çevirmede yardım eden tüm olanaklanmı, sağlamaktayım o tûkenmek nedir bilmeyen çeşit çeşit kültür fıskıyelerimden." (s. 160) Nermi Uygur, "içimle dışımla, kendimi kendime tanıtmaya girişiyorvm" (s. 151) diye ortaya çıktığı Dipten Gelen kitabıyla, sonunda kendilerinı göre- bilecekleri bir ayna armağan ediyor okurlara Ünemli Evreleri ve Etklleriyle Türk Edebiyaü'tartışılacak • Kültür Servisi - Yaşasın Edebiyat dergisinin Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Mezunlan Derneği'nin işbirliğiyle gerçekleştirdiği paneller kapsamında, nisan ayının ilk paneli bugün 14.00- 16.00 arasında YTÜ'nün Beşiktaş'taki merkez kampusu oditoryumunda düzenlenecek. 'Önemli Evreleri ve Etkileriyle Türk Edebiyaü' başlığını taşıyan panele Erdoğan Alkan, Hikmet Altınkaynak, Eray Canberk, Demirtaş Ceyhun, Mahir Unlü ve Hilmi Yavuz katılacak. Osmanlı Devleti'nin 700. kuruluş yıldönümü nedeniyle özellikle divan edebiyatınm çağdaş Türk edebiyatına etkisi olup olmadığının tartışılacağı paneli Hikmet Altınkaynak yönetecek. Önder Focan Dörtlüsü Ankara'da konser verecek • KiUtür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ankara Şubesi. cumartesi günü saat 20.00'de Önder Focan Dörtlüsü'nün katılacağı bir caz dinletisi düzenleyecek. Milli Eğitim Bakanhğı Şûra Salonu'nda (Beşevler) gerçekleşecek konserin biletleri derneğin Ankara şubesinden (Kızılay, Mithatpaşa Caddesi, 47/12), Dost ve Arkadaş kitabevlerinden sağlanabilir. (425 74 33) Bektaş, kuş evterini anlatriacak • Kühür Senisi - Beykent Üniversitesi, 1998-1999 Eğitim Yılı Bilimsel ve Sosyal Etkinlikler programı çerçevesinde bugün saat 14.00'te şair Cengiz Bektaş'ı konuk eidecek. Üniversitedeki Beykent Sanat Merkezi'nde gerçekleşecek 'Kuş Evleri' başlıklı seminerde Bektaş, Osmanh'dan günümüze, Anadolu mimarisinden günümüzün çağdaş mimarisine kadar kuş evleri geleneğini anlatacak. (Beylikdüzü Beykent 3400 Büyükçekmece-tstanbul. Tel:0212 872 64 32) K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle