17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26MİSAN 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ /ekonomi(« cumhuriyet.com.tr 11 Asya'da yolsuzluk savaşımı • VIANİLA(AA)- \s>a Kalkmma Bankası ı ADB), Asya'nın büyük bölümünde yolsuzlugun, mal ve hıznetlerin üretim malıyetıni önemlı ölçüde arttırdığını ve bu duıumun durgunluk ıçinde bulunan bölge ekonomilerinı olumsuz yönde etkiledığinı bıldırdi. ADB tarafından yayımlanan yıllık raporda. çeşitlı Asya ülkelerindeki yohuzluklann, lcamunun ürettiği mal ve hızmetlenn maliyetinı yüzde 20-100 arasında degışen oranlarda arttırdıgı kaydedildi. İtaJya'nın ithalat payı değişmedi • ANKARA (AA) - Tüıkiye'nin 1998 yılmda fazla ıhracat yaptığı ülkeler sıralamasında Almanya birinci, ABD ikinci, Ingiltere üçüncü, Italya ıse dördüncü sırayı aldı. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın verilenne göre. yılın son döneminde terör örgütü lideri Öcalan krizının yaşandığı ttalya'dan ıthalat önceki yıla göre yüzde 5.1 düşerken ltalya'nın ithalat içindekı payı, oransal olarak aynı kaldı. 7. petpol şoku kapıda' • İZMİR(AA)-Petrol Ürünleri lşverenleri Sendikası (PÜİS) Genel Başkanı Ismaıl Aytemiz. petrol üreten ülkelerin üretımı kısarak fiyatlan yükseltme yolunda ortak karar aldıklannı. buna bağli olarak Türkıye'de de önümüzdekı dönemde petrol ve petrol ürünlen fiyatlannın büyük oranda artacağını bildırdi. Aytemiz, petrol fiyatlanndaki artışın önümüzdekı aylarda dahahızlı \e yüksek oranlarda olacagını ifade ederek "'7. petrol şoku kapıda" dedi. Petrol fıyatlannda yüzde 5 artışın enflasyonu minımum yüzde 3 arttıracağmı kaydeden Aytemiz, "Onümüzdeki aylarda enflasyonun yükselmesinde hükümetin hiçbir günahı olmavacak'" dedi. Özellikle hastanelerin acil servis bölümündeki eczanelerde kayıp-kaçak oranı yüksek Eczanelere vergi operasyonu • Istanbul'da 500 eczanede inceleme başlatan defterdarhk yetkilileri, cirolann ve fabrikalardan alınan ilaçlarda uygulanan # sübvansiyonlann defterlere yansımadığını belirtiyorlar. HAZALATEŞÇAKIR tstanbul'da 3 bın 600 eczanenın 500'ünde inceleme başlatan lstan- bul Defterdarhğı özellikle hasta- nelerin acıl servis bölümündeki eczanelerde ciddı oranlarda kaçak olduğunuortayaçıkardı. Defterdar- hk yetkilileri. eczanelenn beyan- lannı ve cirolannı inceledıklenni belirterek, özellikle cirolar ve fab- rikalardan alınan ilaçlard? uygu- lanan sübvansiyonlann defterlere yansımadığını söyledıler. Yetkili- İer, "Eczanelerdeilaçgirişlerikay- dedilmiş. Ancak çılaşlarda mat- rah farklan ortayaçdayor. Acil ser- visteldler hasta yakınlannın ilaçla- n acele olarak aldıklan için belge almadıklannı öne sürüyorlar. Av- rupa'da müşterinin fatura alması beklenmez, verilir. Bu gerekçeler inandıncı değü" değerlendırme- sinı yaptılar. Nisan sonunda tamamlanması beklenen incelemelerde 450 ver- gi denetmeninin görev yaptığı bil- dirildi. Yetkılilerden alınan bilgi- ye göre, özellikle hastanelerin acil servislerine hizmet eden birçok eczanenın ılaç satımında belge dü- zenlemediği tespit edildi. Yetkili- ler, eczane girişlerinin kaydedildi- ğini ancak çıkışlarda matrah farkı olarak yazıldığına işaret ettiler. Bu arada hasılatlann eksik gösteril- mesınin de söz konusu olduğunu kaydeden yetkililer, "Eczaneler bugüne kadar incelenmemişti. Bu da yeterii değil. Sonuçta Türld- ye'deki vergi inceleme oranı yüzde 2'yi geçmiyor. Eczanelerden sonra diğer sektörlere yöneük inceieme- ler başlayacak" açıklamasını yap- tılar. Üst düzey bir defterdarhk yet- kilisi şu bilgileri verdi: "Önce has- tane ci\-annda 50 tanesini deneüe- meyi planlamışok. Sonra sektörel denetimeçıkanp 500'ünü denetie- meye karar verdik. Sektörü 2 ver- gi denetmenine incelettik. Eczacı- lık nasıl çalışıyor? Kâr marjlan ne durumda? Bize verilen beyanlar ne durumda. Bunlan tespit ettik. Pivasadaki pilotu>gulamalarla ci- rolan denededik. Gördük ki ciro- lar, ilaç, şirketlerince sağlanan fiyat ve saüş süb\-ansiyonlan avantajla- n bize yansımıyor. Ordan yola çı- karak bu sektörde ciddi bir vergi kayıp kaçağı olduğunu saptadık." DÜNYA EKONOMİSİNE BAK1Ş / ERGJN YILDIZOĞLU Kuruluşunun 50. Yılmda NATONAT01949'da Avrupa'yı, Varşova Pak- tı'nın saldınlarına karşı bir ABD nükleer şemsiyesi altında ve önderliğınde koru- mak amacıyla kurulmuştu. Varşova Pak- tı yıkılalı yaklaşık 10 yıl oluyor. Avrupa'ya karşı bir askerı, nükleer saldırı olasılığı çoktan gündemden çıktı. Öyleyse NATO neden hâlâ varlığını koruyor? Bu soru- nun bir cevabını. muhafazakâr ABD ga- zetesi The Wall Street Journal'ın şu sa- tırlarında bulmak mümkun: "Soğuk Sa- vaş bıttikten sonra NATO on yıl ıçinde, ken- disini, statik bir savunma ittifakından, Av- rupa 'nın varoşlanndakı daha vahşi bölge- lere banş ve istikrar ihraç eden akışkan bir örgüte dönüştürme yolunda büyük adımlarattı" (23-24.04.1999). Yasaya dayanmayan polis WSJ'ın satırlannı, üzerlerindeki cilayı kazıyıpyakın bir okumayatabı tuttuğumuz- da şunlan söylemek mümkün: Soğuk Sa- vaş bittikten sonra NATO, varltk nedeni or- tadan kalkmasına rağmen varlığını önem- li değişiklikler yaşayarak sürdürmeye de- vam etmiş. Böylece NATO statik bir itti- fakolmaktançıkmış. Bu 'sfaö/c'sözcüğü- nün, 'yeni NATO konsepti' düşünülerek buraya konduğundan hiç şüphemizolma- sın. NATO artık bir siyası coğrafyada, ken- disine saldırılmasını bekleyen bir örgüt değildir. Şimdi dinamiktir, tehdidin kendi- sine gelmesini beklemeyecek, kendisi tehdit edecektir. Ama sakın yanlış anla- mayın! NATO, düşman bana gelmezse ben ona giderim, tutumunu benimseye- rek saldırganlaşmış filan değil. Alakası yok! Hatta tam aksi bir durum söz konu- su. NATO, artık bundan sonra 'Avnıpa'nm varoşlanndaki daha vahşi bö/ge/ere' ba- nş ve istikrar ihraç edecektir. NATO bir sa- vunma örgütunden banş örgutüne dö- nüşmüştür. Bu Vanş/'sozcüğününtaşı- dığı ırkçı tonları bir an ıçin kenara bıraka- lım ve Avrupa'nın varoşlan, banş, istik- rar ve ihraç sözcükleri üzerinde duralım. Avrupa'nın varoşlan nereleri acaba? Ispan- ya, Portekiz ve Yunanistan olamaz. Bu- NATO zirvesinde liderler yeni konsepti tartıştılar. ralan hem 'vahşi' kategorisine gırmez hem de istikrar sorunları yok. Geriye 'Doğu Bloku' parçalandıktan sonra oluşan ülke- lerle, siyasal Islamın, 'terorizmin', Libya, Cezayirgibi ülkelerin bulunduğu Kuzey Af- rika kalıyor. Hatta biraz daha zorlayarak Türkıye'nin bir NATO ülkesi olduğunu, petrol kaynaklannı da göz önüne alarak Ortadoğu (Kuzey Irak vb.) ve Kafkasya'yı da bu 'ihracat pazarlan' içine sokabiliriz sanırım. Diğer taraftan, istikrar ve banş sağla- mak görevini üstlendiğine göre NATO, şimdı bir savunma örgütü değil, bir polis örgütü olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, cuma günü New York Times'ta Jane Perlez imzah bir yorumda da NATO'nun yeni görevi olarak saptanan bu polis ör- gütü olma durumuna biraz yakından ba- kınca önümüze önemli bir sorun çıkıyor. Bir ulkede polis gücü bir anayasa ve bu anayasaya dayanılarak çıkanlan yasala- nn ışığında davranır. Polisin şiddet uygulama, kısrtlama vb. yetkileri bu yasalar bağlamında meşrudur. Avrupa'nın 'daha vahşi varoşlan'.söz ko- nusu olduğunda, bu yeni polisin eylem- lerine meşruiyet verecek yasalar nerede? Denebilır kı "tüm ülkelenn temsil edildiğı bir dünya örgütü olarak BM'nin kararian yasa olarak kabul edilebilir". Ama NA- TO'nun yeni konsepti, Kosova'da oldu- ğu gibi BM kararlannı bağlayıcı kabul et- miyor. Ikincısı, ABD artı birkaç Avrupa ül- kesi, Çin ve Rusya, BM'de belirleyici, bun- lara kendi ülkelerinde insan haklannı ayak- lar altına alan demokrasi ve istikrar yok- sunu devletin ('daha vahşi' devletlerin) temsilcilerini ekleyiniz, ortaya banş, istik- rar ve insan hakları konusunda çok şüp- helı bir kalabalık çıkmıyor mu? Besbelli ki NATO, bu banş ve istikrar kavramlannı salt kendisinden kaynaklanan bir meşru- iyetle, kendisi saptayacak ve nereye ih- raç edeceğine yine kendisi karar vererek hareket edecek. Bu ise pratikte ABD liderliğinde birkaç Avrupa ülkesinin kendi ekonomik, siyasi, stratejik çıkarlan doğrultusunda Avru- pa'nın çevresindeki ülkelere müdahale yetkısme sahip olduktannı açıklamalann- dan başka bir anlama gelmiyor. Bu, 19. yüzyıl emperyalizminin hortlaması değil- se acaba nedir? Aslında NATO'ya yüklenmek istenen mısyon daha da genış. Daha Kosova so- runu gundemde değilken ABD, NATO'nun önüne "yeni konsept gereğince" kimya- sal, bıyolojik ve nükleer silahlann yayılma- sını önleme görevini koymuştu. ABD, NATO için salt Avrupa. Kuzey Af- rika ve Ortadoğu platformunu aşan, tüm dünyayı kapsayan bir etki alanı tarifliyor. Özetle NATO 50. yılına, Avrupa'yı ABD hegemonyası altında tutmanın bir aracı ol- maya devam ederken hiçbir hukuk ve sı- LONDRA ergin'ergin.demon.co.uk nır tanımadan askeri, küresel düzlemde operasyon yapmaya hazırlanarak giriyor. Soğuk Savaş döneminde ABD, dünyada kapitalizmin polisliğinı yapardı. Geçen- lerde L'Humanite gazetesinin bir soruy- la altını çizdiği gibi şimdi artık bu görevi ABD liderliğinde bizzat NATO yapmaya ha- zırlanıyor (22.04.1999). NATO'nun ilk deneyinden... NATO bu yeni görevine, yeni konsep- tin resmen kabul edılmesini beklemeden, Kosova'da başladı. NATO operasyonu ikinci ayına girerken "banş ve istikrar ih- racı" açısından durum oldukça vahim. Geçen hafta değinmiştim. NATO kendi önüne koyduğu görevlerin hiçbirini yeri- ne getiremedi. Bu arada banş ve istikrar götürmeyi üstlenen, insan haklanna sa- hip çıktığını vurgulayan NATO'nun, pra- tikte konvoy bombalanması olayında ol- duğu gibi sürekli yalan söylediği, operas- yonlar hakkında bilgi vermediği, gerçek- leri sürekli saptırdığı, sivil halk ve çevre ko- şullan üzerinde son derecedezehirti ve ka- lıcı etkiler yapan radyoaktif silahlar kullan- dığı ortaya çıktı. En son olarak Yugoslav- ya'ya demokrasi ve fıkir özgüriüğü getir- mek görevini üstlenmiş olan NATO'nun de- mokrasi anlayışı da ortaya çıktı. NATO, Strp TVstüdyolannı bombalayarak "Benin\gi- bi düşünmüyorsan, benım istediğim ha- berieri vennıyorsan, benim gerçeğimi be- nimsemıyorsan sesini kısanm" demiş ol- du. Üstelik bu 'melun' TV yayınlan yan- sıtıcılar ve trafolar bombalanarak da sus- turulabilirdi ama NATO, TV'yi susturmak için en az 25 sıvili öldürmeyi tercih etti. Sa- vaşın başından bu yana NATO operasyo- nunu destekleyen The Independent ga- zetesinin de dediği gibi "6u saldırı sava- şın içeriğini değiştirmiştir" (24.04.1999). NATO'nun müdahalesiyle Kosova so- runu, bir 'tava karası' misalı, her eylemle biraz daha bulaşmaya başladıktan son- ra şimdi tereddüte düşmeye başlayanla- ra tek örnek The Independent yazı kuru- lu değil. NATO'nun 'insani eylemini' des- tekleyen sol liberallerin de bu hafta rad- yoaktif mermilere ilişkin haberlerin su yü- züne çtkmaya başlamasıyla, özellikle TV stüdyolannın bombalanmasından sonra kafalannın kanşmaya başladığı, saçma- lamaya başlamalanndan anlaşılıyor. Eski Londra Belediye Başkanı Ken Livings- ton'un (Kızıl Ken) "Askeh eylem yapmak zorundayızama aşındınlmış uranyum kul- lanmaktan kaçınalım" sözlerine ve bir za- manlar (hatta hâlâ) Irlanda'nın işgaline karşı çıkan Işçi Partisi mületvekili Clair Short'un "eusava?;^azanacaâ/z"türün- den böbürtenmelerine karşı bir komedyen, "8u savaş üzerine akıl verenler, durma- dan 'biz' deyip duruyoriar. Bu 'biz' de ne oluyor, kimikapsıyorbu 'biz'. Ken 7e Cla- ir Short'umu, arkadaşlannı mı, hüküme- ti mi?.." "Ben şahsen, aşındınlmış uran- yum kullanmıyonım ki" demekten kendi- ni alamadı. 50. yılmda NATO'ya mümkün olduğunca kısa ömürler dileriz! ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Ekonomiıle 'Ulusalcılık/MUIiyetçilik' Seçimler, ulusal sol ile milliyetçi sağın üstünlüğüy- le sonuçlandı. Ulusalcılığın siyasal yönü bir yana ekonomik söy- leminın doğru biiinmesi ve günümüzün küreselleşme ortamında açıklık kazanması gerekıyor. Ulusalcı düşüncenin kökenleri, bilindiği gibi, eko- nomik gelişmeye dayanır. Daha doğrusu siyasal an- lamda milliyetçilik ile ekonomik milliyetçilik paranın iki yüzü gibi birbirlerini tamamlar. Ingiltere'nin gerçek- leştirdiği Sanayi Devnmi karşısında, özellikle Alman- ya'da F. List'in düşünce düzleminde olduğu kadar uy- gulamada da öncülük ettiği ulusal ekonomi sistemi bu doğrultuda atılan ilk somut adımlardan biridir. Ulu- sal ekonomi sistemi, esas olarak ulusal üretimin dış rekabet karşısındafcorunması,iç pazann genişletil- mesi, emek ve sermayenin ulusal dayanışma içinde olmasıyla sanayileşmenin gerçekleştirilmesine da- yanır. Tüm devlet yapısı, kurumlanyla gerektiğinde gi- rişimci olarak; ulusal eğitim düzeni, tüketim kalıpla- rı, kültürel ve toplumsal etkinlikler bu amaç doğrul- tusunda çalıştınlmalıdır. Ulusalcı ekonomik gelişme süreçlerinde bu yakiaşımın değişik biçimleri ya da de- receleri uygulamaya konulmuştur. Türkiye'nin 1930'lar- da gerçekleştırdiği devletçi sanayileşme atıiımmın ulusalcı ekonomi anlayışını yansıttığı bilinmektedir. Sanayileşmede önde giden getişmiş ekonomiler, dış ticarette serbest pıyasa uygulamasını egemen kıl- mak isterler. Çünkü onların sanayileri koruma gerek- tirmeyecek kadar guçlüdür. Şerbest piyasa, gelişmiş olan ekonomiler için daha büyük pazar demektir. Ta- rihte bunun çok somut örneği ABD'dır. List'in Alman- ya için öngördüklerini katı bir korumacılıkla uygula- yan ABD, yüzyılı aşan bir htzla sanayileşme süreci- nin sonunda, özellikle ikinci Dünya Savaşı sonrasın- da serbest piyasa şampiyonu kesilmiştir. Küreselleş- me, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin tüm dünyaya benımsetmeye çalıştıklan akım ve uygula- madır. Yaklaşık on yıl öncesinden başlayarak ulusal eko- nomikgelişme anlayışının sona erdiğı, gelişmiş ülke- lerin görüşlen doğrultusundaTürkiye kamuoyunda ege- men kılınıyor. Buna göre devlet, ekonomiden elini çekmelı. olabildiğince küçülmeli, ekonomiyi tümüy- le dışa açmalı ve pıyasaların serbest işleyişini kolay- laştırmalıdır. Burada korumacılığa yer yoktur. Koru- macılık, uluslararası anlaşmalarla, sanayileşmiş ülke- lerin önde olduklan yeni teknoloji alanında, fikri hak- lar ve patent koruması, bölgesel kalkınma ve yeni- den yapılanma alanlanyta sınırlı kalmaktadır. Sanayi- leşmiş ülkeler, bu yeni korumacılığı ulusaJyenıleşme sistemi oluşturarak uygulamaktadır. Azgelişmiş/ ge- lişmekte olan ülkeler, yeni teknolojiler yaratamadık- lanndan bu uluslararası yeni korumacılık süreçlerin- den yararlanmalan olanağı da bulunmamaktadır. Türkiye, günümüzde ekonomik anlamda ulusalcı bir tutum izleyebilir mi? Türkiye'nin dış borç yükü ve dış ticaret ılişkileri ka- palı ve korumacı bir ekonomi politikasına olanak ver- miyor. Korumacılık, uluslararası anlaşmalara uygun olmalıdır. Geçmişe oranla çok dar alana sıkışsa da ki- mi çıkış yollan bulunmaktadır. Bu bağlamda, araştır- ma-geliştirmeyatınmlan, bölgesel kalkınma vetanm- sal destekleme çıkış yolu bulunabitecek üç alan gibi görünmektedir. Ekonomi yönetimı 1995 ortalanndan başlayan araştırma-geliştırme desteklerini daha et- kin kılma yönünde adımlar atabilir. Bölgesel kalkın- ma konusunda, GAP çerçevesinde özel bir atılıma ön- cülük edebilir. Tarımsal destekleme konusunda Tür- kiye 1980'den başlayarak sürekli yanlışlar yapmak- tadır. Günümüzde destekleme kapsamındaki ürün sayısı, 1970'lerdeki 20-25'ten üçe indinlmiştir; bun- lann da tümûyle kaldınlması için IMFile işbihiği için- de büyük bırçaba harcanma/rtadır. Türkiye, en azın- dan Avrupa Birliği ülkelerinin uygulamalanna benzer biryaklaşımı benimseyebilir. Ancak ekonomide ulusalcı politikalann izlenebilme- si için bir altyapı gerekiyor. Bu altyapının ekonomik, bürokratik ve siyasal ayakları var. Once, ekonominin, yirmi yıllık hastalığını atlatması, yani yüksek faiz - rant getirisi - yüksek enflasyon üçlüsünden kurtulması gerekiyor. Sonra, son yıllarda sınıriı bir ölçüde düzel- miş olmakla birlikte kamu bürokrasisi iyi işlemiyor, ge- rek çalışanlannın niteliği, gerekse işin yapılanması yönleriyle hantal, venmsiz ve yer yer işlemez bir özel- liktaşıyor. Bu nedenle bürokrasinin, siyasetçilere ya- kınlığı değil, niteliği esas alan bir anlayışla yeniden oluşturulması ve etkin, esnek ve venmli çalışacak bi- çimde yeniden yapılanması birzorunluluktur. Nitelik- ten çok siyasal özgeçmişi ya da kımliği temel alacak bir bürokratik kadrglaşma çok olumsuz gelişmelere kaynaklık edebilir. Üçüncü olarak da hükümeti oluş- turacak partilerin siyasal ıstikrarı sağlayacak biçim- de davranmalan gerekmektedir. Tüm bu koşullar bir araya gelir mi? Kolay olmasa da olasılık dışı değil. Ekonomik içeriği olmayan ya da ekonomik büyü- me ile desteklenmeyen milliyetçiliğin giderek top- lumsal ve siyasal keskinleşmelere, giderek toplum- sal çatışmalara yol açtığı bilinmektedir. Halkın istik- rar beklentisiyle işbaşına gelen siyasal kadrolar, ön- celikle bu tür gelişmelere izin vermemelidir. Uzun dönemde bu tutumun asıl yararı yalnız kendilerine olacaktır. e-posta: [email protected] Bölgedeki yanm kalan konaklama tesisleri de teşvik kapsamma almdı Güneydoğu'ya turizm desteği CINE5 Gold Card alan herkese 6 ay CINE5 üyeliği hediye! (0212)274 16 16 Hemen bir iktisat şubesine uğrayın CINE5 Gold Card'ınızı alın. İKTİSAT Memnuniyetle (2MI ffll 6S 56 • Tefcrdaft: (2ft21 2b\ *1 51 ANKARA (AA) - Bakanlar Kuru- lutarafindan daha önce belirlenen, Gü- neydoğu illeri ağırlıklı 26 ildeki ya- nm kalmış. işletme sermayesi yeter- sizliği nedeniyle işletmeye geçeme- miş veya kısmen işletmeve geçmış tu- ristik konaklama tesisleri' yatınmla- n da teş\ ik kapsamına alındı. Yanm kalmış, işletme sermayesi yetersızlığı nedeniyle işletmeye ge- çememış veya kısmen işletmeye geç- miş y atınmlann ekonomiye kazandı- nlmasma daır Bakanlar Kurulu kara- nnda değışıklık yapıldı. Resmi Gazete'de y^nnlandı 5 Mart 1999 tarihinden ıtıbaren geçerlı olmak üzere dünkü Resmı Gazete'de vayımlanan karara göre, ekonomiye kazandınlması amacıyla imalat sanayii, tanmsal sanayi ile sag- lık \e eğitim yatınmlannın yanı sıra 'turizm (konaklama tesisleri)1 de des- tek kapsamına alındı. Kararda yapılan diğer bir değişik- liğe göre de yatınmın teşvik ve des- Hedef kitlesini genisleten sektörde fiyatlar ateş pahası Yetişkinler de oyuncak meraklısı ANKARA (AA) -Yerli üretimin yok denecek kadar az olduğu, talebin yüzde 95'inin Uzakdoğu ülkelerin- den karşüandığı oyuncak sektörü son dönemde, hedef kitlesini genişleterek yetişkinkre de yönelmeye baş- ladı. Yılbaşı. SevgililerGünü,doğum günleri gibiözel gün- lere verilen önemin artmasıyla birlikteyetişlrinlere yö- nelen sektörde. en popüler yetişkin oyuncaklan arasm- da "motoriu legolar. peluş ha>^anlar. üç boyuthı puzz- IçTar, makeder, üç bojutlu-CD'fi atariler"' yer alıyor. Özellikle kış dönemlerinde satışlannı artnran legola- nn 2 milyon liradan başlayan fiyatlan, daha gelişmiş motoriu modellerde 90 milyona kadar çıkıyor. Farklı renk ve boyutlanyla dikkat çeken, sevimli görüntüle- riyle vitrinleri renklendiren peluş hayvanlann fiyatla- n da 750 bin liradan başlıyor, 60 milyona kadar çıkı- yor. Yetişkinler tarafından büyük rağbet gören üç bo- yutlu puzzleiann fiyatlan 8 milyon ile 20 milyon lira arasında değişirken, Sony'nin yeni ürünü üç boyutlu- CD'li atariler 85 milyon liradan alıcısına sunuluyor. Samatlı Oyuncak AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Şa- ban Samath. son dönemde yetişkinlere yönelen oyun- cak sektöründe. yerli üretimin yok denecek kadar az olduguna dikkat çekerek, talebin Hong Kong başta ol- mak üzere Uzakdoğu ülkelerinden karşılandığım kay- deöi. tekten faydalanabilmesi için fiziki olarak gerçekleştirilmiş sabit yatın- mın özkaynak oranıran, yatınmın teş- vik belgeli olması halinde öngörü- len asgari özkaynak oranında, teşvik belgesiz olması halinde ise asgari yüzde 30 olması gerekiyor. Karann, fırmalara ilişkin madde- sinde yapılan değişikliğe göre ise yü- kümlülüklerini yerine getirmeyen ve banka tarafindan haklannda kanuni takibata geçilen veya krediyı amacı dışındakullanan fırmalar ile fon kay- naklı krediden faydalanan fırmalar bu karardan yararlanamayacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle