17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA İLJvOJ^I O J T I J . / ekonomi(Scumhuriyet.com.tr 13 57. hükümeti, seçim sonrasına ertelenen bir dizi ekonomik ve yapısal sorun bekliyor Hiikümete sorun yunıağıTARIK YILMAZ/HAZAL ATEŞ ÇAKIR Yeni kurulacak hükümeti dev bir sorunlar yu- mağı bekliyor. Gayrı safi milli gelirin yarısı- na ulaşan dış borç stoku. Hazıne 'nin sürekli yüksekfaizle borçlanmak zorunda kalışı, 1998 yılı kasım ayından bu yana düşen sanayi üre- tımi, mevcut düzeyin altına düşmesi zor oldu- ğu iddia edilen enflasyon, işsizlik, acilen çık- ması gereken yasalar bu sorunlardan sadece birkaçı. Yeni iktidan bekleyen Türkiye manza- rasma bakıldığında da hoş bir tablo ile karşı- laşılmıyor. Ekonomik ve sosyal göstergeler bakımın- dan ıller arasında derin uçurumlar bulunur- ken sadece 22 ilde kişi başına düşen gelir, Tür- kiye ortalamasının üzerinde, 58 ilde ise altın- da bulunuyor. Devletin teşvik belgesine bağladığı özelsek- tö'ryatırımlannın dengesiz dağıhmı da önem- li bir sorun olarak duruyor. DPT verilerine göre geçen yıl Tunceli. Siirt, Bingöl ve Gire- sun 'da yatırım yapmak üzere hiçbir özel sek- tör kuntluşuyatırım teşvik belgesi almadı. Ki- şi başına en yüksek özel sektör yatırım teşviki Tekirdağ 'a verildi Uzmanlar ise siyasi parti- lerin çözüm için birbirlerinden farklı yollar ortaya koymadıklarım, partiler arasındahfar- hn sadece birbirinden daha iyiyapacakları id- diasından kaynaklandığını dile getiriyorlar. Yasalar bekliyor Yeni hükumetın önceiikle ete alması gereken konulann baştnda uzun süredir bekleyen yasa tasanlan geliyor. Bankalar Yasası. Sermaye Pıyasası Yasası. Sigorta Murakebe Yasası, Gümriik Yasası, Memura Sendikal Haklar Tanıyan Yasa, Yerel Yönetimler Yasası 21. yüzyıl öncesınde bir an önce çözülmesı gereken soruntar arasında.lçlennde en acılı ise Bankalar Yasası. Anayasa Mahkemesi'nin önemli maddeterinı 11 Aralık 1998 tarihinde iptal etmesi ve yeni yasanın çıkması için yüriitmeye 6 ay süre vermesi nedenıyle Bankalar Yasası'nın 11 Haziran 1999 tarihınden önce çıkanhnas) gerekiyor. Aksı takdirde bankacılık sisteminde mali yapısı zayıflayan bankalara, Merkez Bankası'na bağlı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yardım edemeyecek. "• Büyüyen işsiz ordusu Resmi olmayan rakamlara göre yüzde 151 aşan işsizlik oranı partilerin seçim sloganlannı süsleyen söylemlerin başında gelmişti. Gıderek büyüyen bir ışsiz ordusuna sahip Türkiye'de müşterisi hiç eksik olmayan ender girişimlerin başında bu nedenle kahvehane açmak geliyor. Yeni kurulacak hükümetin de bu konuda fazla bir şey yapacağına inanmayan yurttaşlar, çaresiziik içinde sorunun ne zaman halledilecegini bekliyortar. Ağır iç ve dış borç yükü Borç ve faiz ödemelen bütçe gelirierini yırtarken ctddi hertıangi bir çözüm çabası içinde bulunmayan hükümetlerin dennleşen bu yarayı bir an önce tedavi etmesi gerekiyor. GSMH'nın yansına ulasan dış. yüzde 22'sine ulaşan iç borç stoğu Türkiye'de kesimler arasındaki dengesizlikleri arttınrken, enflasyonu da besleyen kaynaklann başında geliyor. Devletin ödediği yüksek faiz nedeniyle, bankalar kârtı olan bu kaynağa para yatınrken, sanayi şirketleri de üretimlerinden vazgeçiyortar. Sağlık artık insanlık ayıbı Sağlık hızmetlennde. ınsangucu ve altyapı yetersizliklenne ilişkin dengesiz dağılım yıllardır sürüyor. Özellikle belli bölgelerde uzman hekim ile yardımcı sağlık personeli açığı sorun olmaya devam ediyor. Türkiye'de hasta yataklannın yuzde 36'sı, hekimlerin de yüzde 42si sadece 3 büyük kentte bulunuyor. Hukümet degışiklikleri nedeniyle, temel sağlık hızmetlerinı guçlendirmek amacıyla Dünya Bankası kredi desteğindeki Temel Sağlık Hizmetleri Projesi'nde bir iterieme kaydedilemedı. Sağlık hizmetleri açısından sigorta kapsamındakı nüfus yuzde 74.6. Yeşil kart uygulamasıyla 7 mityon kişi güvenceye alınsa da bu uygulamadakı aksaklıklar sürüyor. Sosyal güvenlik çözüm bekliyor Sosyal güvenlik sistemindeki çarpıklık katmerienerek büyumeye devam ediyor. 1990-1998 yıllan arasında sosyal sigortalar kapsamındaki nüfus oranı yüzde 63'ten yüzde 82'ye çıkarken, bu oranın yüzde 50'den fazlası n-SSK şemsiyesı altında bulunuyor. Saghk rtizmetieri, sosyal yardım veemeMİk sistemlen reformlannın zaman geçırilmeden çtkanlması gerekiyor. Ozelleştirme talanı sürecek Uzerine çete, mafya ve siyasetçi gölgesi düşen "ozelleştirme". ucuz ve kolay kaynak olması nedeniyle borç batağını devralacak yeni hükümetin de önceliklen arasında yer alacak. 1998 yılında 4.5 mılyar dolar gelir hedefleyen, ancak 1.1 milyar dolarda kalan Ozelleştirme Idaresi Başkanlığı'nın (ÖİB) 1999 yılı için hedefi ise 4 milyar dolar. Turk Telekom, kımse ödemeyi başaramadığı için özelleştırilmesi iptal edilen Petrol Ofisi, TÜPRAŞ, THY, Petkım ve Erdemir gibi dev kururrtar, ölB'nin listesinde ön sıralarda yer alıyor. ozelleştirme talanının önünü iyice açmak için Danıştay'ı devreden çıkarma çalışmaJan ise tüm hızıyla sürüyor. D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginraergin.de.non.co.uk ABD/NATO askeri müdahalesi- nin geldiği aşama, sivillerin can kaybına yol açan hata ve kazalar- daki artşlar, Sırplann, Amavutlukta sınır ötesi operasyonu, smır böl- gesinin denetimini NATO'nin üst- lenmesi, savaşın maliyeti ve kulla- nılan silahlar niteliği üzerine yeni bilgiler, Pentagon'un 33.000 yede- ği silah altına almaya ve bir kara sa- vaşının kaçınılmazlığının NATO ko- ridorlarında konuşulmaya başlan- ması, bir dönüm noktasına gelin- digini düşündürüyor. Şimdi durup bir çfeçici değerlendiıme yapabili- riz. Amaçlar ve sonuçlar ABD/NATO, Kosova operasoy- nu başlarken üç amaç saptamıştı. Birincisi, Kosovalılar bir etniktemiz- likten korunacak, Yugoslavya'nın parçalanmasını önlemek için böl- genin otonomisi yeniden kurula- cakt. Ikincisi, aşın milliyetçi, opor- tünist Miloşeviç yönetimi devrile- rek Yugoslavya'da Batı'yla daha uyumlu bir yörietimin oluşması sağ- lanacakb. Üçüncüsü, otası bir Balkan Sa- vaşı, otaylar büyümeden engelle- necekti. Tüm bunlar çok hassas silahlar kullanılarak, havadanyapı- lan "surgical opherations"larta (hedefe adeta bir operatör dokto- run hassaslığında vurmak) sivil halk- ta bir can kaybına yol açmadan gerçekleştirilecekti. Üç hafta sonra, NATO açısından tam bir başarısızlık söz konusu. Kosovalılar etnik temizlikten koru- namadı, aksine etnik temizlik, kimi duyumlara göre zaman zaman soy- kınm boyutlanna ulaşarak sürüyor. Yüz binlerce insan evinden yur- dundan edildi, perişan oldu. Baş- langıçtaki "otonom Kosova" he- defi, Rambouillet anlaşması.fiilen öldü. Şimdi artık gündemde ba- ğımsız Kosova, son derecede kar- maşık ve karanlık bir kuruluş olan Kosova Kurtuluş Ordusu'yla açık- ça işbirliği, bölgenin belki de NA- TO tarafından işgali gündemdedir. Ikincisi, milliyetçi Miloşeviç yöne- timi zayıflamak bir yana toplumsal desteğini öncekine göre olağanüs- tü arttırmış, Miloşeviç ulusal birii- ğin simgesi haline gelmiş, tüm mu- halefeti susturmuş, rejim faşizan boyuHar kazanmaya, muhaliflerini ölüm mangalanyla temizlemeye başlamıştır. Üçüncüsü, bir Balkan savaştnın engellenmesi bir yana Amavutiuk, Makedonya hızla sa- vaşın içine çekiliyor, Rusya ile Ba- tı arasındaki gerginlik The Econo- misfin "Yeni Soğuk Savaş" baş- lığı atmasına yol açacak düzeye trmanıyor. Diğertaraftan, NATO'nun savaş Kosova: Bir Ara Değerlendirme taktiklerinde de büyük zaaflar ot- duğu anlaşılıyor. NATO. sürekli he- deflerini genişletmesine rağman Miloşeviç'in askeri yapısını parça- layamadı. Uluslararası gazetelenn editörleri artık gelen haberiere gü- venmiyorlar. CNN'nın bile yakındı- ğı gibi, bilgi hep tek yanlı, sık sık da yanlış geliyor. Teknoloji harikası si- lahlann ise bu kadar teknoloji ha- rikası olmadığı, gittikçe artan "ka- zalardan" artık iyice anlaşılıyor. ABD/NATO ise. şimdi kazalara ça- re bulmak yerine, durumu normal- leştirmeye çabalıyor. Clinton "sa- lar. Bir kara savaşının başlaması halinde savaşın ABD'ye rnaliyeti- nin, bu mali yıl (eylül ayına kadar) 10 milyara ulaşması öngorülüyor. Chicago Tribune VVashington bü- rosunun bildirdiğine göre bu öngö- rüler bile oldukça tutucu. Örneğin Senatör Peter Fıtzgerald (Cumhu- riyetçi) CT muhabirine, savaştn ma- liyetinin 15 milyara yükseJebilece- ğini söylemiş (Chicago Tribune 15/04). Diğer taraftan, bu savaşın masraflan bütçede yok. Şimdi, bu "acil" harcamaJar ne- reden karştlanacak dersiniz? Sos- ABD'nin NATO'ya yeni bir konsept dayattığına dikkat çekiliyor. vaşta sivillerin öimesinin kaçınıl- maz olduğunu, savaşın aylarca süreceğini" anlatmaya başladı. Kamuoyu yoklamalan, artık halkın kara savaşından yana olduğunu gösteriyor. Savaşın maliyeti Bu başansız ve yayılma eğilimı gösteren savaşın, maliyetinin de çok yüksek olduğu anlaşılıyor. Şim- dilik, savaşın olası mali portesine ilişkin rakamlar yalnızca ABD tara- fında var. Clinton hükümeti per- şembe günü Meclis'e, savaşı sür- dürmek için yaklaşık 6 milyar do- lara gereksinimi olduğunu söyiedi (Reuters 15/04). Ancak, hem bu miktar kesin değil, hem de kara savaşı olasılığını kapsamıyor. Di- ğer taraftan CNN'nin bildirdiğine göre savaş ilk üç haftada, düşürü- len F-117'nin maliyeti hariç, ABD'ye yaklaşık 600 milyon dolara patla- mış. Nasıl patlamasın, bir Toma- havvk-Cruise füzesi 1.2 milyon do- lar, lazerli bombanın tanesi 50.000 dolar. Bir savaş uçağının bir saat- lik uçuş maliyeti yaklaşık 5.000 do- yal hizmeöere, sağlık ve eğitime, dü- şük gelirlilere verilen vergi muafı- yetlerine aynlan bütçe fazlasından, nereden olacak! Böylece silah sa- nayii de, daha önce göz koyduğu bütçe fazlasında yatan dolarlara el koymuş olacak. Gördüğünüz gibi savaş, birileri için o kadar da ba- şansız değil. Hatta başansız oldu- ğu takdirde uzayacak ve silah alım- lan artacak... Can ve mal kaybına gelince, bu konuda "doğal olarak (!)" bu ka- dar aynntlı bilgi yok elimizde. Bom- balamanın hızlandırdığı göçler ve etnik temizlik sırasında ölen sivil- leri bir yana koyarsak, Sırp kaynak- lanna göre savaşın başından bu yana en az 1000 kişi ölmüş. NATO brifinglerinde ve Batı basınında ka- bul edilen rakamlara göreyse "ka- za" sonucu sivil can kaybı (yaralı- lar hariç) şimdilik, Priştina 12, Bekj- rad 12, bir köprünün bombalanma- sı ile 55, konvoyda 75. Bunlar kısa dönemli can kaybı. Ancak kimse- nin değinmediği bir de uzun dönem- li can kaybı söz konusu. NATO kuv- vetlerinin kullandığt radyoaktif pat- layıcı malzeme bölge halkında ve bölgenin eko sisteminde uzun dö- nemli etkileryaratıyor. Bunlann han- gi boyutlara ulaştığını görebilmek için Körfez savaşının ardından Irak'ta halen yaşanmakta olan tra- jediyı hatırlamak yeter. Biraz da tarih Savaş yeni bir aşamaya girer- ken, bundan sonraki süreci değer- lendirmemize yardımcı olması için biraz hafıza tazelemekte yarar var. Devletlerin sakladıklannı ortaya çı- karmakla ün kazanmış uluslarara- sı gazeteci John Pilger'in Avust- ralya'da yayımlanan bir makalesin- de (The Age, 28/03) hatıriattıklan- nı aktarmak istiyorum. Hiroşima'ya atom bombası atıldığındaThe Da- Hy Express (Londra) "Bu tüm dün- yaya bir uyandır" başlığını atmış. Pikjer, "ABD'nin Kosova operasyo- nunu bu bağlamda değertendir- mek gerekir" diyor. Şöyle ki geçen ekimde ABD tü- müyle Sırplardan yana, Kosova'nın otonomisini hayalete çeviren bir plan hazırlarrMş. Eskı Yugoslav or- dusunun tüm silahlannın Miloşe- viç rejimine ve faşist Bosnalı Sırp- lara verilmesine yol açan anlaşma- yı, 1992'de eski ABD Devlet Baka- nı Cyrus Vance hazıriamış. Bu yüz- den diyor Pılger, NATO ve ABD Sa- raybosna'ya ambargouyguladıkla- nnda zaferi, fiilen Miloşeviç'e ve Sırplara hediye etmiş oldular. ABD açısından önemli olan Yugoslav- ya'nın parçalanmaması, başında da kendilerinden yana bir siyaset- çinin olmasıydı. Aynı 1980'lerdeki Saddam Hüseyin gibi (!). Daha sonra Miloşeviç bu gücü kendi he- saplan için kullanmaya başJayın- ca, ABD'nin ptanlan aksadı. Şimdi bu "eski uşak" hızaya getirilmeli- dir. Bu "eskı uşağı" birçok kez ik- na etmek için gönderilen Hofcro- oke'un söylediği gibi bugün bom- balann arkasındaki en önemli ne- den "NATO'nun inanılıriığını ko- nımaktr". Pilger, ABD'nin 1991 'den bu ya- na NATO'ya yeni bir konsept da- yattığına dikkat çekiyor. NATO'nun yeni görevi, petrol bölgelerini ko- rumakj Rusya'nın etrafını kuşat- mak, Uçüncü Dünya'yı denetle- mektir. NATO'nun yeni hedefi uyum- suz azgelişmiş ülkeler olacaktır. Pil- ger diyor ki: "NATO için ABD ta- rafından hazırianan raportardan biri, NATO'nun Üçüncü Dünya ülketerine yönelik olarak bir nük- leer harekât gücü olarak yeniden şekiltendirilmesinitartışıyor." Pıl- ger, ABD ve Ingiltere'nin yeni bir em- peryalist genişleme çabasına gir- diğine dikkati çekiyor. Secim sonrası tablo Içborç Dış borç 101 milyar dolar ithalat(1998) *SWy 49 milyar dolar Ihracat (1998) 3<^£§T$^ | 29 milyar dolar Dış ticaret dengesi TEFE (Yılhk ortalama) J -19 milyar dolar y^ 61,7 TUFE (Yıllık ortalama -1999 Mart) 75,8 Sanayi üretimı (1999 ilk iki ay) yüzde -6,5 Kapasıte kullanım oranı (1999 Mart) yüzde 75 İşsizlik (Resmı rakam) yüzde 6,2 İşsizlik (Resmı olmayan) yüzde 15 Konsolide bûtçe açığı/ GSMH (1998) yüzde 7 Kamu kesimi borçlanma geregp/GSMH yüzde -8,7 YıKık bieşik faizter (ortalarria) yüzde 104,3 Prof. Dr. OĞUZ OYAN Tartiler hazırdan yemeyi seviyor' Türk-lş Konfederasyonu Araştırma Bölümü Sorumlu- su Prof. Dr. Oğuz O>an. "seçim sonrası kuruiacak hükü- metin kaynak ihtiyacını nasıl karşıla\acağı en önemli so- runlardan biri'" dedL Hangi parti hükümete gelirse gelsin kav nak sorununu borç bularak ve özeUeştirme yoluyla aş- maya çaüşacaklarını söyleyen Oyan, "Partiler hazırdan yemeyi yani özeUeştirme>i tercih ediyor. Hepsi en iyi özel- leştirmeyi biz yapanz iddiasında" dedi. Hükümetin tüketimı destekleyeceğini ve faizi düşür- meye çalışacağını tahmin ettigini söyleyen Oyan, bunun da enflasyon hedefiyle çatışacağinı dile getirdi. "1997 yı- h sonunda ürmandınlan enflasyon arbk yerineoturdu" di- yen Oyan, enflasyonun bu düzeyden sonra daha dirençli olacağına dikkat çekti. Bütçenin tüm kamu hesaplannı kap- samadığına işaret eden Oyan kamu kesimi genel denge- sinin hesaba katılması gerektiğinin altını çizdi. Vergi ko- nusuna da değinen Oyan, yeni vergi yasasıyla ters bir ge- lişme yaşandığını. bu tarifeyle vergi gelirlerinin azalaca- ğını iddia etti. u 1998yılında vergi gelirleri nominal olarak yüzde 37 arttı. Bu da reel olarak enflasyonun altında kal- dığı anlamına geliyor. Cstelik ücretliler dışındaki birçok ke- simin de >ergi oranları düşürüldü. Bu da vergi gelirierinin azalmasına neden olacak" dedi. Ücretliler dışında vergi verenlerin 1998 yılı oranlan üzerinden vergi ödediğini belirten Oyan. 2000 yılında ücretli kesim dışındakilenn de daha az oranlı vergiye geçmesiyle gelirlerin düşeceğini iddia etti. Prof. Dr. KUYVET LORDOĞLU 'Sendikal haklar en önemli sorun' Çözülmesi gereken iki temel sorun olduğunu belirten Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Oğretim Üye- si Kuvvet Lordoğlu da bunlan memur sendikalan ve iş- sizlik olarak sıraladı. Tüm sendikalann perişan halde ol- duğunu belirten Lordoğlu seçim sonrasında iktidar olacak partilerden olumlu bir sonuç çıkmasını beklemediğini di- le getiriyor. Kayıt dışı sektörûn de siyasi partiler tarafından örtülü bir bıçimde desteklendiğini söyleyen Lordoğlu yüzde 6.2 olarak görûnen resmi işsizlik oranının eksik istihdamın da eklenmesiyle birlikte yüzde 15'i aştığını kaydetti. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Bilim ve Barış Halklar ya da uluslar, çok büyük çoğunluklanyla, do- ğal olarak banşseverdirler. İnsanlık tarihi üzerine ya- pılan araştırmalar, ulusal kurtuluş savaşlan dışındaki tüm savaşlann, bellı bir kişi ya da toplum kesiminin çı- kan için çıkanldığını kanıtîryor. Halklann bu doğal banşseverliğini besleyip büyü- fen, geliştren ve zaman içinde egemen kılan etken- ler, esas olarak, sanat, spor, kültür, turizm etkinlıkleri ve bilimsel yakınlaşmalardır. Değişık insan kesımleri- ni kaynaştıran bu etmenlerin güçlendirilmesi ise, tüm banşseverierin, en başta da bilim, sanat ve kültür in- sanlarının ortak amacı olmalıdır. Gerçekte tüm bu uluslan birieştiren etkinliklene uğ- raşanlar, bu arada bilim insanlan, tşlerinin dogası ge- reği banşseverdir. En güçlü savaş araçlannı bulan ya da bunlann bulunmasına katkıda bulunan bilim insan- lannın tamamına yakını ya düşünceleri ya da eytem- leriyle banşa katkıyı yaşamlannın ana ilkesi saymış- lardır. Bilim tarihi, A. Nobel ve A. Saharov başta ol- mak üzere, bunun sayısız ömekleriyte doludur. ••• Bunlar genel doğrular; bilinen noktalar. Ancak her an anımsatılmalan gerekiyor. Neden mi? Istanbul Üniversitesi Senatosu geçen hafta bir ka- rar aldı; Türkiye ile Yunanistan arasındaki bilimsel iliş- kiler donduruldu (Milliyet, 12 Nisan). Senato'nun aldığı karann, bilimsel bir nedeni ya da dayanağı, başında yer aldığı kadanyla, bulunmamak- tadır. Karann gerekçesi olarak açıklanan, Yunan hü- kümetının genel olarak PKK, özekJe de Apo konusun- daki destekleyici tutumudur. Kısaca, karann bir siya- salgerekçesi vardır. Ünıversitelerin kımı ulusal konularda duyarlılık gös- termeteri, bu duyarlılıklannı kamuoyuna açıklamalan, toplumsal sorumluluklannın bir gereği sayılmalıdır. Bu açıdan bakılınca, IÜ Senatosu'nun, yayımlaya- cağı bir bildiri ile Yunan hükümetinin bu konudaki tu- tum ve davranışını kınaması düşünülebilirdı. Bu yapıl- mamış; kanımızca çok yanlış biranlayışla, bilimsel iliş- kiler dondurulmuştur. Yunanistan ile bilimsel ilişkilerin aslında çok stnıriı olduğu ya da Yunan üniversitelerinin benzerya da çok daha ağır kararlar alabitecekleri gibi gerekçeler, geçer- li sayılamaz; bilimsel ilışkileri dondurmayı haklı çıka- ramaz; sorun Yunanistan değil, ilkedir. Evrensel ileti- şim ve bilimsel ılişkı kanallannın kapatılması, savaş ko- şullannda bile başvurulmaması gereken bir eylemdir. Kaldı ki sözü edilen terör konusunda Türkiye'nin hak- lı olduğu uluslararası düzlemde genel olarak benim- senmiştir. Bu durumda akıl almaz birtutumla bilimsel ilişkileri dondurmanın ulusal çıkarlara ne kadar uygun düşeceği de, en azından, tartışma götürür. Bu karar, neresinden bakılırsa bakılsın, tümüyte yan- lıştır. Bu nedenle de hıç zaman yitırilmeden kaldınlma- lıdır. Konunun ikjinç olan iki boyutu daha vardır. Öğre- tım üyeleri dünyasının örgütlü kesiminin tutumlan. Önce, hepimizin adına her zaman en doğru karar- lan verdiğini öne süren YÖK, söz konusu karar konu- sunda, İU Senatosu'nun serbest olduğunu, bu kara- ra kanşamayacaklannı, aynı habere göre açıklamıştır. Oysa aynı günlerde Istanbul'da kımi rektörienn bu is- teğin YÖK'ten kaynaklandığını öğretım uyelerine ak- tardığı konuşuluyordu. YÖK, bu tür bir olumsuzluk sürecınefcars/ çıkmalı, en azından bunu uygun bulma- ' dığını belırterek açık ve somut b«"Wtum tâkınmahydı. Sonra, Oğretim ÜyeleriDemeğı ve Öğretım Eleman- lan Sendıkası'nm (ÖES), bilimsel ilişkılenn dondurul- masına karsı çıkan duyurulan da izleyebildiğım kada- nyla basın-yayın organlannda yer bulmadı. Basın-ya- yın kuruluşlannın sergıledıği bu vurdumduymazlık onaylanır ya da olumlu bir tutum sayılamaz. • • • Sonuç olarak, ne oluyoruz? Bu kadar mı bağnaz ve tutucu olduk? Bu ölçüde mi, banş, dostluk, çevre ve yurt sevgisı gibi degerlerimizi yitirdik; kısıriaştık? Ve çok daha önemli olarak, bilim insanlan kendi kendilerine yasaklar getirerek mi hiçbir yasak tanımayan bir or- tamda, gerçeği, yalnız gerçeği arayacaklar? Dar bir tutuculuğun kıstınlmış kapanında bilimsel üretim mi yapacağız? e-posta: [email protected] l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l ALTIN FIRSAT! IKTİSAT BAN<ASI CINE5 Gold Card alan herkese 6 ay CINE5 Üyeliği hediye! Hemen bir îktisat şubesine uğrayın. Tel: (0212) 274 16 16 İKTİSAT Memn un ı'vetle
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle