20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAVFA CUMHURİYET 20 MART 1999 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Atatürk ve Prof. Dr. SUNA KİLİ B ir kışinin şu ya da bu ne- denle söylediği birkaç sözle o kişiyi ve onun düşünce sistemini de- ğerlendirmek bilimsel bir yaklaşım değildir. Atatûrk'ün ve onun düşünce sisteminin sağlıkiı vegerçeklere dayanan değerlen- dirmesini, onun sürekli olarak vurgula- dığı konularda, konulara yaklaşımında, uyguladığı sistemde veyaptığı devrimin özelliklerinde aramahyız. Atatürk vesosyalizm konusunu bu sü- tünlann elverdigi ölçüde ancak ana hat- lanyla ve en çarpıcı özelliklerini vurgu- layarak irdeleyeceğim. Atatürkçülüğün, Kemalizmin en belirgin 4 kavramını in- celeyerek konuya açıklık getirmeye ça- lışacağım: Bağunsnhk,halkçıhk, ulusçu- hıkvedevietçiük. Bağunsızük: Atatürkçülük en geniş anlamda bir bağımsızlık anlayışını içer- mektedir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıl- lannda sık sık "Biz tam bağunsızhğnm- a kazanmak için bu işe gjriştik" demiş. bağımsızlık konusunu hem milli müca- dele ve hem de cumhuriyet yıllannda canlı tutmuştur. Bağunsızhk teroel bir Kemafistgörüştür. Atatûrk'ün bağımsızlık görüşü yal- nızca siyasal. ekonomik, adli, askeri ve kültürel bağımsızlık konulanm içerme- mektedir. Aslında Atatûrk'ün bağımsız- lık anlayışı "Misak-i MfllTnin bağımsız- iık anJayışından da öteye gitmıştir. Ata- türk "modeT ya da "düşünce sistemi" dayatmak isteyen tüm rejimlere karşı tavnnı koymuştur. Atatürk'te "tam ba- ğımsızhkanlayışr.ideolojikbağıınsızhk anlayışını da içermektedir. Şöyle kı: Kur- tuluş Savaşı yıllannda "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme, bizi yufmak iste- yen kapitaÜzme karşı mücadetemizi sür- düreceğK" demiştir \e sürdürmüştür. Ancak yeni Sovyet rejiminin Anado- lu'ya Bolşevikliği taşımakgirişimlerine de karşı çikmıştır. Milli mücadelenin en kritik bir döne- minde, iç isyanlann yaygın oldugu ve he- nüz düzenli bir ordu kurulamadıği bir dö- nemde, Agustos 1920 tarihinde BMM 'de yaptığı bir konuşmada, aynı yılın eyliil ayında, Sovyet Rusya tarafından Bakû'da düzenlenecek olan Kongre'ye BMM 'nin davet edilmemiş olup, davetlerin bazı kişilere gönderilmesi üzerinde özetle şöyle konuşmuştur: "Biz ülkemizi ve onun bağunszbğuu kurtarmak için yo- b koyuMuğuımızdayataızca kendigörüş- lerknize>ekendi gücümüzedavancfek.H)(- bir künseden ders almadık. Bizim pren- spterimiz Bolşevik prensipleri değildir. \fe Bolşevikprensiplerini ulusumuza ka- Üniversftesi bul#ettirmeyt hiç düşünmedik. Bu doğ- nıltuda hiçbir girişimde bulunmadık. Bizkendigoruşierimiz, uhısumuzun ken- di birikimi, kendi özellikleri doğrultu- sunda hareket ettik ve hareket ediyoruz. Bizim görûşümüzün dayanağı halkçıhk- ür. Gücün, egemenliğin, yönetimin hal- kın elinde bulunmasKhr." (1) Işte bu "tam bağunsızhk*' anlayışını tümüylegerçekleştirmek için devrim atı- lımlan başlatılmıştır. Çünkü Atatürk ger- çekçiydi. Bir ulusun, birülkenin tam ba- ğımsız olabilmesi için "çağdaş" olma- sı, çağı yakalaması gerektiğinin bilin- cindeydi. Ve çağdaş uygarhk düzeyini ya- kalamamız, hatta onun üstüne çıkma- mız için köklüdevrimleryapıldı. Ancak bu devTİmler "ulusaTdı Ve bu devrim kendi ulusal düşünce sistemini, Kema- lizmi geliştirerek hem düşünsel alanda ve hem de uygulamada "bağunsızuğı- maı" korudu. Haikçıhk: Cumhuriyet öncesi dönem- de toplumsal içerikli en önemli belge "Haikçıhk ProgramTdır. Kabul edilen program, 1921 Anayasası'nın temelini oluşturmuşrur. Atatürk "Bugünkö var- hğıraızın asıl nkefiği, ulusun genel eğfli- mi halkçdıkür" konusunu sık sık dile getirerek halka dönük bir devrimin söz konusu oldugunu vurgulamıştır. Ancak Atatürk bu devnmi "birsııııfin üstünlü- ğüne" değil. tüm ulusun, tüm halkın üs- tünlüğüoedayatmıştır. Haikçıhk progra- mında ve 1921 Anayasa tasansının baş- langıcında sıralanan görevler, toplumsal içeriklidir ve ulus çoğunluğunu oluştu- ran yoksul kesimin kurtanlmasını ön- görmektedir. Böyleceulusegemenliği il- kesine dayalı bir halk hükümeti kurul- ması söz konusudur. Devrim atıhmlan sınıfsız, ayncalıksız bir toplum anlayı- şına dayatılmıştır. Ulusal dayanışma ve ulusal birlik üzerinde durulmuştur. An- cak ulusal dayanışma duraganlığı koru- mak için benimsenmiş bir görüş değil- dir. Kalkınmak için "btrtk" çağnsı, 'nüm çağdaşlaşma>ı" amaç edinen birtemele ofurtulmuşrur. Unutulmaması gerekirki cumhuriyetin başlangıç yıllan Türkiye- si'nde çağdaş bir toplumun sınıfsal ya- pısının olmadığı gerçeğidir. Çoğunluk köylüdür. Bürokratlar da önemli bir ke- sim oluşturmaktadır. Anamal kıttır, iş- veren ve işçi kesimi azdır. Devrimcilik ilkesinin sağladığı dü- şünsel olanaklarla bugün Atatürkçü haik- çıhk ilkesinin yorumunda sınıflann var- lığı kabul edilmiş, ancak ilerici bir hü- kümetin tt çağdaş"politikalann sınıf ça- tışmasınıazaJtabileceği, "sas>aJdev1etin" oluşmasma y6n verebileceği görüşü be- nimsenmiştir. Sınıf egemenliğini yadsı- yan Atatürkçü haikçıhk, yönetimde, si- yasada, kalkınmada, gelirlerin dağılı- mında, devlet olanaklannm kulianımın- da halk yarannın gözetilmesini amaçlar. Bu amaç doğrultusunda devleti önlem- ler almak. yasalar çıkarmak, engelleri ortadan kaldırmakla görevli kılar. Bu bir sosyal devlet anlayışıdır. Ülusçululc Mustafa Kemal önderli- ğinde Anadolu halkının başlattığı ba- ğımsızlık ve Kurtuluş Savaşı, aynı zaman- da uhısaiTürkdevietinin kuruluşunun da savaşıdır. Atatürk ulusçuluğu çağdaş ve çağdaşlaştıncı birulusculuktur. Çafdaş- laştıncı ulusçuluğun amaçlannı şöyle sıralayabiliriz: Ulusal bağımsızlık, hız- !ı ekonomik kalkınma, ulusal devletin ya- ratılması ve bu devletin yönetim biçimi- nin halkcı bir kimliğe dayatılması. Atatürkçülükte "birlik" ulusal devlet içinde sağlanmış ve ulusçuluk da bu bir- liği pekiştiren en önemli öğe olarak gö- rülmüştür. Atatürk ulusçuluğu anasoy- cu (ırkçı)değıkfir. Atatürk ulusçuluğu "b- iktir". Atatürk ulusçuluğu saldırgan, ya- yılmacı değildir. Atatürk ulusçuluğu an- ti-emperyalisttir. Tüm uluslan, insanlık evTeninin saygınlığı, onuru, kişiliği. ulus ve insan olmaktan doğan haİdan ve ödev- leri bulunan birer topluluğu olarak gö- rür. Uluslann, devletlenn zayıf, güçsûz uluslan sömürmesine, onlan egemen- likleri altınaalmasınakarşıdır. Buyönüy- le Atatürk"te ulusçuluk insancıl, evren- sel boyutlara ulaşmıştır ve "banşçı" bir işlev görmektedir. Atatürk devrimi ülkemizde kültürel bir Yeniden Doğuş'u (Rönesansı) gerçek- leştirerek hem kendi kültürümüze sahip çıkmamızı, hem onu geliştırmemizi ve hem de kültürel alanda evrensel, hüma- nist degeriere açık bir kültürel getişme- yibenimsemiştir. Atatürkçü kültürpoli- tikası hem ulusal ve hem de evrensel de- ğerlere, "uygarhga" önem veren bir çiz- gi izlemiştir. Atatûrk'ün tutarlı, çağdaş, laik ve ulusal eğitim politikası çağdaş- laşmanın, kültürel gelişmemizin "anah- tan" olmuştur. Tanh "proJeter" ve "burjuva" sava- şımından daha çok konuyu içerir. Bir toplumda kırsal bölgede yaşayanlar, iş- çiler, askerler, aydmlar, tüm kesimler vardır: Atatürk ulusçudur. Ulus-devlet- çidir. Atatürk ulusçuluğu çağdaşlaştın- cı bir ulusçuluk oldugu için ayıncı de- ğil, bütünleştiricidir, birleştiricidir. Ata- türkçülükte sınıfdeğil, "ulus"oaglılığın, en temel, en canlı simgesidir. Atatürk birulusal kalkınma ve cagdas- laşma modeli ve ulusal bir düşünce sis- temi olan Kemalizmi oluşturmuştur. Ve çağdaşlaşma programını bu ulusal kal- kmma'mötlefi've ulusal düşünce siste- mi çerçevesinde gelişrirmiş ve uygula- mıştır Bu "ulusalhk" iç işlerimize ka- nşmacıhğa en büyük engeli oluşrurmuş- tur. Gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet için- de olanlann. çağın dışında yaşayan ge- ricilerin ve emperyalist amaç güden ül- kelerin Atatürk'e ve Atatürkçülüğe sal- dırmalannın en temel nedenlerinden bi- ri de budur. Öte yandan dünyaya açık, dünya ile iletişim içindeki Atatürk Tür- kiyesi döneminde başka ülkelerin sağ- lıklı, başanlı deneyimlerinden yararla- nılmış, hukukdevriminde oldugu gibi ba- zı konular doğrudan Batı'dan alınmıştır. Ancak ne alacağımız, ne zaman ve ne ka- daralacagımız ulusal kararlar, ulusal is- tenç sonucu gerçekleşmiştir. Atatürkçü ulusallığın çok önemli bir başka işlevi de vardır. O da şudur: Kal- kınmayı, çağdaşlaşmayı özde kendi in- sanımıza, kendi çabamıza dayatmıştır. Atatürk ulusçudur, ulus-devletçidir. Bu nedenle de sosyalist değildir. Devletçüik: Atatûrk'ün devletçilik il- kesi ekonomik büyümeye, emeğe, dağı- lıma, insan öğesine bir bakış, bir anla- yış biçimidir. Devletçilik ulusal ekono- miyi kurmak ve bu ekonomiyi "halkya- ranna", "ulus yaranna", "ulusal devlet yaranna" yönlendırme gırişimıdir. Öte yandan devletçilik ilkesinin Atatürk dö- nemindeki uygulanışı yalnızca büyüme- yi değil, adil dağılım konusunu da içer- dığinden çağdaş dünyadageçerliligı olan bir ilkedir. Uzun birkapitülasyon döneminden, bu dönemin ülkeyi her şeyi ile sömüren, varlığını, yeraltı, yerüstü kaynaklannı dışa akıtan uygulamalardan sonra. yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için ulu- sal bir ekonomiye yönelmek onurlu ya- şamanın önkoşulu sayıuTuştır. Ülke için- de oldugu gibi ülke dışında da başka devletlere karşı ulusu bağımsız, güçlü, çağdaş kılmak; ezilmekten, sömürül- mekten, bağımhlıktan kurtarmak devle- tin birinci yükümlülüğüdür. Devletçilik salt kapitalist ve salt Mark- sist model dışında birekonomik kalkın- ma yöntemi aramanın ve bunun gereği- ne inanmanın ürünüdür. 1929 yılından başlayarak bir yandan kapitalist dünya- nın en derin bunahmlanndan birini ya- şaması, öte yandan Sovyet modelinin ulusalhğı yadsıması, aşırı şiddet yönte- mine başvurması, Türkiye'yi bu dönem- de devletçilik ilkesi yoluyla kendi ulu- sal ekonomik kalkınma modelini oluş- turma çabasına itmiştır. Çağdaş Türk sa- nayiinin kurulması bu dönemde başla- mışnr. Atatürk kuram ve uygulamada "sos- yal devlet" kavramını içeren ulusal eko- nomik kalkınma modeli olusturmaya ve bunu devletçi bir siyasa ile uygulamaya calışmıştır. Atatürk Türkiyesi özde ken- di çabasına dayanarak sağlıklı, olumlu ve başanlı bir sanayileşme siyasası güt- müştür. Devletçilik ilkesi özel girişimciliği yadsımaz. lyelik hakkına saygılıdır, fa- kat iyelik haİckının toplumun, ulusun ya- ranna aykın biçimde kullanılmasma da izin vermez. Atatürkçülükte katı bir dev- letçilik anlayışı yoktur. Atatürkçülük öz- de "karma ekonomiyi'' benimser. Atatürk dıştan ekonomik model daya- tıhnj^ın» karşıdır Paul E. Sigmund'un belirttiği gibi toplumsal ve ekonomik bir devrim içinde gelişmekte olan ülke- lere yön verecek düşünce sistemi kapi- talist ya da Marksist düşünce sistemi de- ğildir. Onlann benimsediği düşünce sis- temi daha çok Atatûrk'ün düşünce sis- temine benzemektedir. Çünkü ulusal kül- türe ve ülkenin özelliklerine dayanan bir kalkınma ve sanayileşme düşünce siste- midir. (2) Aslında Atatürkçülük, Kemalizmin hedefi halkı gönence ka\-uşturmak ve devleti de bu doğrultuda gerekli koşul- lan yaratmakla görevlendirmektir. Bu bir sosyal devlet aaiayışıdır. Devletçilik ise bu sosyal devletin ekonomi politıka- sıdır. Atatürk sosyalist değildir. Ancak Ata- türk kapitalist yöntemle de kalkınmayı benimsememiştir. Atatürk sosyal devlet anlayışı içinde, dünyaya açık fakat ken- di birikimi, ulusal gerçekler doğrultusun- da oluşturulan kalkmma modelini be- nimser. Bu model ülke gerçeklerine da- yandığı için basan şansi yüksektir ve öylede olmuştur. Bu tüm ülkeler için de geçerli olan bir olgudur. Öte yandan bu "uhısal kalkınma-çagdaşlaşma modefi" ıç işlerimize kanşma olasılıklannı da engeller. Atatürkçü devletçilik anlayışı kalkın- mada, sanayinin kurulup gelişririlme- sinde karma ekonomiyi destekler ve sos- yal adaletin gerçekleşmesinde, sosyal güvenliğin sağlanmasında karma ekono- mının başanlı olacağma inanır. Atatürk- çü devletçilik sosyal devlet anlayışını içerdiğmden, halk yaranna işleyen bir eko- nomik sistemi benimsediğinden yann- larda da geçerliliğini koruyacaktır. (1) Atatûrk'ün Söylev ve Demeçleri, 1919-1938, Ankara: Türk Tarih Kuru- mu Basımevi, 1961. s. 101-102. "tde- olojik Bağımsızlık" konusunda bkz.: Suna Kili, Kemaîizm, Istanbul: Menteş Basımevi, 1969 ve Suna Kili. 1960-1975 Döneminde CHP'de Gelişmeler. BÜya- yını. 1976. (2) Paul E. Sigmund, Jr. The Ideolo- gies ofthe Developine Nations (Geliş- mekte Olan Ülkelerin ıdeolojileri). New York: F. A. Prueger, 1963, s. 40. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Bir İpte Bir Siirü Cambaz İp Mye Kopmaz' Bir gün kopacak! Hem de ip üstünde oyun üstü- ne oyun oynayanlan tepetaklak ederek... Orhon Anbumu herhalde o günlerde de böyle çirkin oyun- lan seyretmiş ki, sonunda dayanamamış, "Zampok eyin pi" deyivermiş!.. Bir yıl daha uzatmak. Bir mityar aylık. Sağlık yar- dımı. Türlü özel yarar. Düz yaşamda bütün rjunlann binde birini bile elde edemeyecek kişi, elbet dört el- le sanlır milfetvekilliği postuna... Bu kaçıncısı? Geçmiş dönemlerde de seçileme- yecek duruma düşmüş milletvekilleri kazan kaJdır- mışlardı. Seçime gitmemek, bir iki yıl daha nimet- lerden yararlanmak! 1991 'de Meclis Başkanı bu is- teğielinin tersiylereddetmişti.Çünkü bu tür girişim- ler içtenlikten uzaktır. Daha düne kadar liderinin önünde yertere eğilen kişi nasıl olup da birden hi- dayeteerişir, gerçegi görür, demokrası âşığı kesilir? Şu milletvekilligini başka bir içeriğe kavuşturma- lı, önüne gelenin atılıp kapmak ıstediğı bir kazanç kapısı olmaktan çıkarrnalı... Neler mı yapılabihr? ön- ce saytsını azaltmak... Koskoca ülkelerde bile beş yüz elli milletvekili yok! Yetmez mi iki yüz elli kişi? Milletvekiline katıldığı oturumlann sayısı kadar üc- ret verilmeli. Bbet ilkin dokunulmazlık zırtndıryokedil- mesi gereken. Milletvekili madem ki millet adına gö- rev yapıyor ne diye ayncalıklı bir kişi sayılsın! Top- lantıdan toplantıya gelir, komisyonlarda çalışır, kür- süye çıkar konuşur, hepsi bu. Çıkar hesabı, bir anda parti farkını ortadan kaldı- nyor. Ha DYP'lisin, ha ANAP'lı, ha FP'li, daha düne kadar birbirineters düşen insanlar ortak bir duyguy- la bir araya gelebiliyoıiar! Düne kadar laiklik, cum- huriyetçilik sözü edenler çıkar uğruna şeriatçılarla ortaklaşa işlere kalkışıyorlar. Hiç sıkıntı duymadan, üstelik de demokratik bir görev yaptıklannı söyle- yerek!.. Içterinde tantdıklanm da var, değerverdiklerim; bir- kaç aylık bir süre kazanabilmek için dünkü muha- Irfteriyle yan yana oturup sözde demokrası savaşı verdiklerini söyleyenlerin yüzüne bir daha nasıl ba- kacağımı bilemiyorum. Utanma diye bir şey vardır, ama bizimkilerin semtinden geçmemiş! Dün verdikleri karardan, sözden birden vazgeçi- yoriar. O günkü tutumlan yanlışmış! Yurt ve ulus iş- lerine öylesine ilgisizler, umursamazlar ki bir daha Meclis kapısından geçemeyeceklerini anlayınca, yüzde yüz ters davranışa giriyorlar. Gel de böylele- rinin kişiliklerine güven. Geçen gün Altan Öymen'in Meclis'te sözünü et- tiği oyun içinde oyunlar, şimdiye dek karşılaşılma- dık biçimdeki oyunlar kamuoyunu şaşırtıyor. Oysa niye şaşırmalı? Politika bir oyun değil mi? Ama il- kelere dayanan, kurallan, ahlakıolan bir oyun...Ama çirkin bir oyun olmamalı... Çıkara, özel hesapfara da- yanan bir tutku, Ofhon Anburnu'nun 'Cambaz' şi- irini anımsatıyor. "Bir ipte iki cambaz oynamaz I Bir ipte bir sürü cambaz I Hilebaz madrabaz kumarbaz I Ateşbaz, işvebaz, hokkabaz I İp niye kopmaz?" Ülkemiz çok zor koşullann içinde. Binbir sorun, binbir düşman, binbir engel!.. Milletin vekilleri için varsayoksa kendi yaşamlan, kendi mutluluklan!.. Bir gün bütün bu iplerın kopacağı, kopartılacağı hiç ak- la getirilmiyor. PENCERE Demokraside Sınıf İkamesi?.. Demokrasi fabrika üriinüdür. Ne demek o?.. Avrupa'da sanayileşme gerçekleşiyor, fabrika ba- calan çoğalıyor, iki yeni sınıf ortaya çıkıyor; burjuva ve proletarya!.. Ekonomide palazlanıp güçlenen bur- juva sınrfı, siyasal erki eline geçirmek istiyor. Kıyamet kopuyor. Çünkü siyasal erk, aristokrasinin elindedir; kral, soylular, papazlar toprağa dayalı eski düzende ege- menliklerini sürdürurlerken iş alttan alta değişiyor; fabrikanın patronu yürürlükteki rejimi yıkacak, kilise şeriatını yerle bir ederek laik devleti kuracaktır. Yeni bir toplumsal sınıf doguyor, demokrasiyi üre- tiyor. Peki, bu saydam olguyu kaba çizgileriyte niçin bir kez dana anımsatryorum?.. Çok açık: Tarihte sana- yi burjuvazisinin oluşmadığı toplumlarda demokra- sinin kurulamadığını bir kez daha yinelemek için!.. Tür- kiye'de yanm yüzyıldan beri seçim yapılıyor, çok par- tili rejim kısa aralıklarta da olsa geçerli; ama, çağdaş demokrasiden uzak yaşamıyor muyuz?.. • Sınıfsal açıdan bu konuya yaklasamadıkça her şey karmakanşık görünün sorunun nedenlenni açıkla- mak olanaksızlaşır, "Sınıf dedığimiz zaman da gel- sin sakallı Karl Manc! Toplumsal değişımın anah- tarlannı daha başlangıçta ele geçirmenin bir başka yolu yordamı bulunamıyor; ılle de sınıflan irdelernek gerekiyor. Türkiye gibi sanayi devriminden uzakta yaşayan bir tanm toplumunda 1923 devrimıyle demokrasi nasıl kurulacakt?.. Burjuva sınıfının eksikliği çarpıcıydı. Kim dinci devleti yıkıp da laik devleti getirecek, ar- dından çağdaş hukuku yaşam düzenine dönüştüre- cekti?.. Hangi toplumsa) güç yapacaktı bu işi?.. • "Ikame" Arapca bir sözcük... Çay içerken şeker yerine sakarini ikame edebilir- sin, yumurta kırarken tavaya tereyağ yerine zeytin- yağı koyabilirsin. ekonomide otomobili ithaJ edece- ğine yerii araba üretebilırsin; Türkiye'nin sanayileş- mesindeki karma ekonomi sürecinde uzun süre "it- hal ikamesi" politikası yürutüldü. Ancak birtoplumda laiklik ve demokrasiyi kuracak sanayi burjuvazisi yoksa, yerine hangi smrfı ikame ede- rek amaca ulaşabılirsin?.. 1923 Cumhuriyeti'nin yaptığı neydi?.. Sanayi bur- /uvası yoktu; asker-sivil aydın bileşkesi, öğretim se- ferberliğiyle "Aydınlanma Devrimi'n gerçekleştire- bilir; devlet eliyle fabrikalar da kurarsa, demokrasi- nin sınıfsal tabanı da oluşun köylülüğün ideolojisi aşılır. Bu süreç, tek partili laik cumhuriyetin demok- ratik devrimci rejimiyle yaşanmalıdır. •k Çok partili rejime 1946'da açılış, bu devrimci ta- sanmı suya düşürdü. Tanmsal kesimin en gerici sınıf ve katmanlan ikti- dara ağırlıklannı koydular; dinci ideoloji politikada ağır basmaya başladı; irtica, "sözûm ona merkezsa- ğı" da güdümüne alarak laik cumhuriyete karşı bü- yük tehlikenin güncel tehdidini oluşturdu; çağdaşjaş- ma suya düşeyazdı. .^ | Burjuvazi neredeydi?.. TÜSlAp'datoplanan sanayi burjuvazisinin cılız gü- cü, laikliği savunmak için yetmiyor; Özal'dan bu ya- na htzlanan "talan ekonomisi" düzenin kirli içeriğini oluşturuyor; halkın yoksullaşması ve kent varoşlan- nı kuşatan köylülük, dinci politikanın tarikatçı değir- menine su taşıyor; ülke, ortaçağ karanlığına çok par- tili rejimde sürüklendi sürüklenecek... Karanlığa gidişi önlemek için, tster istemez, as- kerin siyasete müdahalesi mi gerekiyor?.. BEHÎCE PELÎN Adı güzel, kendi güzel. Hoş geldin bebek. 28 Şubat 1999 - Londra Selin - Şükran - M. Akif Sağlam İSTANBUL10. İCRA MÎDÜRLÜĞÜNDEN GA^HİMEMKULSATIŞİLANI DOSYANO:1998,844 Eminönü. Şeyhmefamet Geylanı ntîh sınde bm, 27 pafta, 419 ada, 1 par- «I sayılı largir Dofu ışbanı. 6 blla 60/24696 arsa paylı 634 kapı nolu 367 bağ. böLnolu Odanm tamamı dosya horcundan dolayı açık aıtnma suretiyle sa- tışa çıkanbnısOr Satış ılanı ılgililenn adresrae teblığe göodenlmış olup, adres- tetaMigatyapı!mama$ı. adresten bılinmeyenier ıçındeişbusaû$ ılanının ilanen tebhgat yenne kaım olacağı ılan olunur tMAR DURUMli: Emmönû. Beld Başk. Imar Müd nûn 0711 1997 ta- nh. 97/10145 sayıh >azısma göre I parsel sayılı yer. 12 07 1995 Tanh ve6848 sayılı korana kûıulu karan ıle tanhı SİT alanı ve kentsel SİT alanı olarak ılan ecblmış bölgede oldugundan geçış dönenu ve yeni yaptlanma koşullan içinde hırafca inoelenıp belırieneccgı befmılnuştir HALİHAZIR DLRUMU: SaUşa konu laşmmaz; Doğubank işhanmda 6. katta 634 kapı nolu Oda'nın lamamı. Mezkür Oda Bodrum kaL zemın kat, 6 DOimalfcadı,çaB kallı betonarmekarkas, çıft asansörlû, doğalgazyakıtmerkez- li sıstem, kalonfer tesısatlı, 6. nonnal katta aydınlığa cephelı kondor ûzerinde yer almakta Oda zemmı marley ooşemeiı, kapı ve pencere dogramalan ahşap, elektnk ve kaionfer tesısatı mevcul Oda'nın takribi net alanı 11 78 m2 dır KIYMETt: Oda'nın tamamma 2.000.000 000,- TL sı kıymet takdır edil- mıştır. Ihale damga pulu bedelı, tapuda alım harcı, KDV, Tahliye ve Teslmı masralîan alıcıya aıtür ARTIRMA ZAM.\NI VIYERİ: tlk açık aıtrnnaa. 07.05 1999 cıana gû- nûsaat 1100'denll 15'e kadar Istanbul Adlıye SarayıOnuncu lcraMûdüriû- |û'nde yapılacator tlk açık anumada teklıfedilen bedel muhammen kıymetın %75'ini ve varsa rüçhanlı alacaklılann bu gavranenkul ı!e temin edılrraş ala- caklan mecmuunu ajmadığı takdırde en çok anıranm taahhûdü bakı kalmak üzere artuma on gün daha uzatılarak 17 05.1999 Pazaıtesı gûnü saat 11.00'den 11.15'e kadar yıne İstanbul Adlıye Sarayı Onuncu lcra Mûdûrlü- ğü'nde yapılacak. ıkincı açık arttırmada muhammen kıymetın 'M'\m bulma- si ve satıs ıstevenın alacagma niçhanı olan alacaklann toplanııodan fazla olma- sı ve bundan başka paraya çe\irme ve paylaştırma masrailannı geçmesı sartı ıle en çok arnrana ıhalea yapılacaktır. GavTmienkul kendısme ıhale olunan alı- cı. verilen mehil içinde ıhale bedelını ödemezse namına yapılan ıhale fesholu- narak IttC nun 133 maddesı hükmü tatbık olunur Ikı ıhale arasındakı rark ve geçen günlenn %50'den hesaplanacak faız ve dıger zararlaf aynca hûkme ha- a't blmakstzın alıcıdan tahsıl olunur lpotek sahıbı alacaklılarla dıger ılgilile- nn ve ırtıfak hakkı sahıplennın haklannı, faız ve masrafa daır olan ıddıalannı dayanaSı belgelerle 15 gûn içinde lcra Daıresıne bıldırmelen ıcap eder Aksı haldehaklan tapusıcılıyle sabtt olmadıkça satıs bedclımn paylaşılmasından ha- nç kalırlar. Artınna şartnamesı herkesin görebılmesı ıçın 07.04 /1999 tanhin- den ıtıbaren Mûdürlûğümuzde jçık bulundurulacaktır. Talep edıidığı ve 750 000 - TL'lık posta pulu göodenldıgınde sartnamenın bu örneğı göndenlır Artaınaya ıştırak etmek ısteyenlenn artırma şartnamesını okumuş ve mûndere- caatını aynen kabul etmış ad ve mba/olunicaJclardır Ihaleye iştırak eûnek ıs- teyenlenn muhammen kıymetın %20'si nisbetınde pey akçesi (TL olarak) ve- ya o mıktar mıllı bir bankanın temınat mekrubunun tevdıi mecbun olup, alıcı bınde} 6 damga resmını ıhalevı müîealıip odemeye mecburdur. Fazla bılgj edmmek ısteyenlerm dosya numarası ıle Mudürlü|ümüze müracaatlan ılan olu- nur Basın 11792
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle