20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19MART1999CUMA SAGLIK Bilim adamlan 'erkekler doğurabilir mi' diye düşüneceklerine hastalıklara çare arasınlar Kan lıastalan yardım beldiyor SAADETUSLU Lösemi, talasemı, bemofili... Kandaki çeşitli aksaklıklar nedeniyle meydana gelen ve birçoğu içın ömür bo- yu sûren hastalıldar. ÖzellikJe çocuk yaş- ta ortaya çıkan bu hastalüclar, küçük be- denlerin erkenden olgunlaşması için bir neden olmuş çok zaraan. Günümüzde lö- semı oldukça tanuımasına karşın talase- mi yeterince bilinmiyor. Bu hastalığı doğduklanndan beri taşıyan çocuklar ise artık kendileriyle de ilgilenilmesıni isti- yorlar. SSK Bakırköy Hastanesi'nin hemoto- loji servısıne en az 15 günde bır kan tak- rırmak ıçin geJen küçük talasemiliJer, il- gısizlikten şikâyetçi. Genelde 6 ayhkken • Lösemi, taiasemi, hemofili... Özellikle çocuk yaşta ortaya çıkan bu hastalıldar, küçük bedenlerin erkenden olgunlaşması için bir neden olmuş çok zaman. Günümüzde lösemi oldukça tanınmasına karşın talasemi yeterince bilinmiyor. Bu hastalığı doğduklanndan beri taşıyan çocuklar ise artık kendileriyle de ilgilenilmesini istiyor. ortaya çıkan hastalığı yaşayarak öğrenen çocuklar, en büyük stkıntıyı okulda ya- şadıklarını söylüyorlar. Öğretmenlerinin hastalığı bilmemesi nedeniyle kendileri- ne zorluk çıkanldığını söyleyen çocuklar, "Bazı öğretmenleriıniz "Bana ne' diyor. 'Hastaysa çocuğunu okutma' diyor. Has- ta olan çocuklar okuyamavacak mı? Her gün bir doktor çıksın, bunlara hastaiığın ne oiduğuDu anlatsın" diyorlar. Sanatçılann özellikle lösemili çocuk- lara destek vermesine de içerleyen ço- cuklar, bilim adamlanna ise "Erkekler doğurabilir mi diye düşüneceklerine, bu hastahk nasd iyileşir, onu düşünsünler'' sözleriyle sitem ediyorlar. Çocuklann bir başka sıkıntısı da bazı arkadaşlannın kendilerini dışlatnası. Çocuklarla görüştüğümüz gün, kan taktıranlann en küçüğü 6 yaşındaydı. Kü- çük hanım "Kelebek iğne takıvorum. İğ- neyi takınca canım acıyor. Anneme ' Ya- nn tak' diyonım, dinlemiyor" sözleriyle sorunlannı kısa, ama kesin anlatıyor. Hastalıktan etkılenen, sadece çocuklar değil. Aileler de çocuklanyla birlikte ay- nı acıyı hissediyor. Hepsinin ağzından dökülen ortak bir şey var ki dikkate alın- ması gerekir: "Bu hastahk basit bir kan testiyle önceden belirlenebili.vor. Evlene- cekçiftiere testzoruniuluğu getirilsin. Biz yandık. onlar >anmasın." Hastalann hepsi Istanbul'da oturmu- yor. Kan taktırmak için günübirlik Tekır- dağ'dan, Çorlu'dan gelenler var. Bu ka- dar yoldan geldikten sonra kan bulama- dıklan zamanlar olduğunu da söyleyen aileler, tam teşekküllü bir hastane ya da bir birimin açılmasını istiyorlar. Devle- tin bu hastalığı kabul etmediğini de sa- vunan aileler, daha çok ilgi bekliyorlar. Kan verilen yerin de daha geniş olma- sını isteyen aileler, ilaç konusunda ise şunlan söylüyor: "Diğer hastalarla birtikteilaç kuyruğu- na girivoruz. Bir ara bizi ayırmışlardı. a- ma şimdi yine birkştirdiler. Biz saat 12.00'den sonra muayenemiz bittiğinde kan takmak zorundayız. Ftttreyi hemen almalıyız. Bir de sabahtan muayene ol- makiçin normal poliklinikte diğer hasta- larla iç içe bekliyoruz. Çocuklanmız za- ten hasta. Bu ortamda saatlerce a>akta kalıyoıiar. Hastane yönetimi. çocuklan- mıan zaten psikolojikve fiziksel olarak da yıprandıklannı düşünüp ayn bir yer avırabilir." Kan kanseri her yaşta ortaya çıkabiliyor lstanbul HaberServisi- Halk ara- sında kan kanseri olarak olarak bi- linen lösemi, her yaşta ortaya çıka- biliyor. SSK Bakırköy Hastanesi Hematoloji Kliniği Şefi Gönül Ay- doğan, hastalıgın tedavisinin cinsi- ne göre değiştiğini söyledi. Kan hastalıklan içinde en çok biline- ni olan lösemi, teda- vi edilmediği takdir- de ölümlere neden olabılıyor. Hastalık- ta kesin nedenin he- nüz bulunamadığını söyleyen Dr. Aydo- ğan, "Ancak toksik maddeier, radyas- yoa bazı ilaçlar, yük- sek enerji hatian ve viral enfeksiyonlaruı etkisinin olduğu biB- njyor" dedi. Hastalı- ğın her yaşta ortaya çıkabildiğıni ifade e- den Gönül Aydogan, "Nedeni beli oünayan düşmeyen ateş, keoûk ag- nlan, deri içi kanamalan, renk so- lukluğu" durumlannda uzmana gi- dilmesini istedi. Löseminin ilik nakliyle tedavi edilebildigiaı de kaydeden Dr. Ay- doğan, "Ozellikle küçük yaşta bu bastahğa yakalanan çocuklar teda- • Kan hastalıklan içinde en çok bilineni olan lösemi, tedavi edilmediği takdirde ölümlere neden olabiliyor. Hastalıkta kesin nedenin henüz bulunamadığını söyleyen Dr. Aydoğan, "Ancak toksik maddeier, radyasyon, bazı ilaçlar, yüksek enerji hatian ve viral enfeksiyonlann etkisinin olduğu biliniyor" dedi. vi görüp bunu unutuyor. Talasetnili çocuklar ise sürekli bu sorunu yaşa- mak zorunda. Löseminin talasemi- ye göre bir dezavantajıysa enfeksi- yonlara daha duyaıiı otması. Bu ne- denk lösemi hastalan mikrop kap- mamak için maske kuUanıyortar" diye konuştu. Bir başka hastahk lstanbul Tıp Fa- kültesi Onkoloji Ens- ritüsü'nden Doç. E>r. BülentZülfikar, top- lumda bilinmeyen bir başka kan hastalı- ğmın da '"purpura" oldugunu söyledi. Zülfikar, hastalığın kendıni, kanın pıhtı- laşmasını sağlayan trombositlerin azal- ması veya damar ci- darlannın bozulması sonucu deride morluk ve değişik sistemlerde kanama ile gösterdiği- ni söyledi. Çeşitleri olan purpuranın en süc görüleninin alerjik purpura oldugunu kaydeden Zülfikar, en- feksiyonlann, aşılann,' birçok ilaç ve kimyasaF madde ile zehirİen- melerin hastalığa neden oldugunu söyledi. ürkiye'de3 bin talasemi hastası var Kandaki bir bozukluk nedeniyle meydana gelen talasemi pek bilinmemesine karşın Tür- kiye'de 3 bin kişi ve aileleri bu sorunu yaşıyor. Ömür boyu süren, tedavisı münıkün olan, an- cak tedavi edilmediği zaman ölümle sonuçla- nabılen hastahk, en çok Antakya, Antalya ve Izmir'de görülüyor. lstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitü- sü'nden Doç. Dr. BülentZülfikar. talasemının. kana kırmızı rengini veren alyuvarlardaki he- moglobin adlı maddenin globilin zincirinin doğuştan bozuk olması durumunda görüldü- ğünü söyledi. Anne ve babanın taşıyıcı olma- sı durumunda çocuklann hasta olabilecekleri- ni belirten Zülfikar, basit bir testle bunun önü- ne geçilebileceğini belirtti. Doç. Zülfikar, te- davinın yapılmaması durumunda ölümlerin kaçınılmaz oldugunu vurgulayarak şöyle de- vam etti: "Talasemide asıl öoemli olan, vücudun ihti- yacı olan kanın verilmesi. Ancak tek başına kan verilerek yapılan tedavi yeterli değüdir. Ve- rilen kan vücutta fazia demir birikmesine ne- den olur. Bu da başta kaip olmak üzere, bütün sistem organlan ve diğer organlar bundan ha- sara uğrarlar. Bunun önüne geçmek için kelat yapıcı ilaçlar denilen demiri bagiayıcı ilaçlar, E vibunini, folik asit ve çinko kullanılması gere- Idıf Hastalığın genelhkle flk 6 ayda ortaya çık- tığını belirten Büient Zülfikar, belirtılen "so- hıkiuk, iştahsızbk. hırcınhk. büyümede gerv tik" olarak sıraladı. Hastalann sporfaaliyeûerine kısıtlama Istanbul Haber Servisi-Hemofıiihaslalarınjntıb- bı sorunlardan çok sosyal hayatta sıkıntılar yaşadık- ianna dikkat çeken Doç. Zülfikar, en basit olarak hastalann her türlü sporu >apamadıklannı söyledi. FutboL boks, motosiklet >ansı. daigıclık, dağalık, kros, rugbi, hokev ve sguash gıbı sporlann kesinlik- le yapılmaması gereknğını voırgulayan Zülfikar, has- talann yapabılecekleri sporlan şöyle sıraladı: • Yüzme: Ömür boyu yapılabilen, kaslan-ekJem- leri-kalp ve damar sistemini güçlendiren en yararlı spor dalıdır. Ancak havuz ve derin sularda dalış ya- pılmamalıdır. • Yürüyüş: Gerek açık arazide ve kırlarda, gerek- se kapalı tesislerde her zaman yapılabilir. Hızlı ve tempolu yapılırsa tüm vücut kaslannın çalışmasmı, güçlenmesini sağlar. Başlamadan evvel yürüyüş ayakkabısı giyilmeli. • Firizbi: Bacaklan ve kollan güçlendirir. • Balıkçılık: Dinlendirici bir spordur. • Golf: Uygun kıyafet ve saha bulunduğunda önemlı bir fiziksel egzersiz ve sosyal faaliyettir. • Bisiklet: Baş, kollar, dizler, ayaklar için uygun komyucular giyildikten sonra yapılabilecek en iyi sporlardandır. Bacaklann, ayak bileğinin, omurga- lann güçlenmesini sağlar. Uygun kıyafeder gjvilerek. uygun zeminlerde ge- reküönlemlerahndıktansonrayaptiabüecek sporlan • Koşu: Bu sporda. v'ük taşı\an eklemlere daha fazla yüklenildığı için kanama görülebilır. Eklemler hasara uğramadan başlanılır ve önlem almarak ya- pılırsa önerrdi yararlar sağlar. • Cimnastik: Henüz kas ve eklemleri zedelen- memış olgular, uzmanlann gözetiminde cimnastik yaparak güçlü, zinde ve daha az kanayan bir vücu- da sahıp olurlar. Sıçrama şeklinde hareketler lercih edilmez. Hemofilihastalannınyüzde 807özüriü tstanbui Haber Servısi- Kan hastalıklan içinde tedavi bakımından önemli gelişmeler kaydedilen hastalıklardan biri de hemofili. Türkiye'de yak- laşık 2 bin kişide görülen hemofili, kendini, basit travmalarda bile gelişen kanamalarla gösteriyor. Üçte ikisinden fazlasının nedeni kalıtsal olan ül- kemizdeki hastalann yüzde 80'i sakat durumda.ls- tanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü'nden Doç. Dr. Büient Zülfikar. hemofilinin, kanın pıhtılaş- ma sistemınde rol alan faktör 8 ve 9'un kalıtsal ola- rak eksikliği ya da bozukluğundan kaynaklandı- ğını söyledi. Hemofilide kanamanın günün her- hangi bir saatinde görülebildığinı belirten Zülfi- kar, "Hemofili Aolgusubirsene<Jeortalama35kez, hemofili B oigusu daha azgörülür" dedi. Doç .Zül- fikar, hastahk sırasında görülen bulgulan şöyle sıraladı: • Hematom, deri altı ve kas içi kanamalara de- nir. Sinir ve damarlara baskı yapar. • Hemaıtroz, eklem içine olan kanamalardır. Ağırtipolgularda kendiliğinden, diğerlerinde dar- be sonucu meydana gelir. En sık dizler, dirsekler, bilekler ve omuz eklemlennde görülür. • Hemofililerde eklem ve kas içi kanamalann yaptıgı hasarlar kemiklerde yumuşamaya neden olur. Bu da kınklara neden olur. • SıkJıkla kasık ve önkol sinirlerinde kanama- lar görülür. Sinir içine olan kanamalar nadiren si- nir felçlerine neden olabilir. • Genellikle travma sonrası gelişen merkezi si- nir sistemi kanamasının hayati önemı vardır. • Ağız içinde görülen kanamalar. • Sıklıkla olmasa da böbrek ve idrar yollannda da kanama görülür. • Yutak bölgesinde görülen kanamalarda, yut- ma güçlüğü ilk haberci bulgudur. Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan 1998 araştırmasına göre son on yılda 4.2'den 2.6'ya geriledi Türldye'de doğuı^anlık hızı düştütstanbui Haber Servisi - Türkiye'deki doğurganlık hızının son 10 yıl içinde 4.3'ten2.6"yadüştüğübelirlendi. Türki- ye'deki evli kadın ve erkeklerin j-üzde 62'sinın başka çocuk istememesine kar- şın modern korunma yöntemi kullanan- lann oranı sadece yüzde 38 olarak gönî- lüyor. Hacettepe Üniversitesı Nürus Etütleri Enstitüsü tarafından 1968 yıhndan bu yana her 5 yılda bir yapılan "Nüfiıs Do- ğurganlık AraştınnalarıT 'nın 1998 yılı sonuçian belirlendi. Enstitü tarafından hazırİanan ön rapor, Türkiye Aile Sağlı- ğı ve Planlaması Vakfı'nda (TAP) dü- zenlenen basın toplantısında açıklandı. 1998 yılının ağustos-kasım aylan içinde Türkiye genelinde 8 bin 59 hanede yapı- lan çahşmaya göre, kadınlann yüzde 17'si hiç eğitim görmemiş. Eğitimli ka- dınlaraı yüzde 48'ı ise ilkokul mezunu. Enstitüden Prof. Dr. AykutToros. Türki- ye'de nüfus yapısının artık değiştiğini be- lirterek "Esldden az geiişmiş ülkelerie kı- yaslama yapardık, şimdi Avrupa Bûüği ülkeleriyle nüfus uyumu var mı yok mu ona batayoruz" dedi. Araştırmay la ortaya çıkan bazı sonuç- lar ise şöyle sıralanıyor: • Evli kadın ve ve erkeklerin tamamı- nın aile planlaması hakkında bilgisi var ancak bunlan kullamm oranı 63.7. • Evli kadınlann ve kocalann yüzde 62'si başka çocuk istemiyor. Ancak mo- dern yöntem kullanımı sadece yüzde 38. Çocuk istemediği halde etkili bır yön- tem kullanmayanlann oranı yüzde 39 olarak karşımıza çıkıyor. • Bebek ölüm hızı binde 42.7. Ancak geiişmiş ülkelerdeki binde 6'lık rakam- lara ulaşılması için daha çok şeyler ya- pılması gerekiyor. • Doğumu sırasında bir sağlık perso- nelinden yararlanan kadın oranı yüzde 81. Halen her dört doğumdan biri evde gerçekleşiyor. Batı bölgelerinde bu oran yüzde 13, Doğu bölgelerinde ise yüzde 54 olarak karşımıza çıkıyor. • Türkiye'de emziıme oranı yüksek olarak kabul edilir. Gerçek anlamda an- ne sütü ile beslenme. ilk 6 ay içinde an- ne sütünden başka (su dahil) gıda veril- memesıdir. Ülkemizde bu anlamda bes- lenme ancak yüzde 9 olarak görülüyor. • 12-23 aylık bebeklerin sadece yüz- de 46'sına tam aşılama yaptınlmış. Hiç aşı olmayan çocuklann oranı ise yüzde 4. Çocuklann aşılanmasında annelerin eğitimlerinin büyük önemı var. • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ko- nusunda kadınlann yüzde 35'i, erkekle- rin yüzde 5'ü biraz bilgi sahibi. Cinsel sorunlar konusunda erkekler kendi ara- lannda konuşmayı tercih ediyor. Ancak bilginin artması için uzmanlar, erkekle- rin eşleriyle konuşması gerektiğini vur- guluyorlar. • AIDS'ten korunma konusunda ka- dınlann yüzde 25'i, erkeklerin yüzde 20'si yanlış şeyler biliyorlar. BIRBAKIMA SERVER TANİLLÎ Ey İnsan Sevdim Seni... 1997'nin yazı. Yaratıcı Aklın Sentezi. Felse- feye Giriş'i bitirmişim. Kitaptaki konularla ilgili okuma parçaları seçiyorum. Baştaki "İnsan Nedir?" bölümü için, bir de şiir olsun istiyorum. Rastlantının güzelliği, baktım Adam Sanat'ta Salâh Birsel'inyeni bir şiiri. Adı: Ey İnsan Sev- dim Seni! Insanseveriiğe bizden ve evrensel edebiyattan gösterebileceğimiz örnekleri az çok tanırım. Birsel'inki farklı ve ilginç bir yakla- şım. Almaya karar verdim. Telefonla kendisini arayarak izin de istedim; severek verdi. Son ko- nuşmamız da o oldu kendisiyle. Kitap, o şiirle çıktı. Hatırlamak istemez misi- niz? Ben ölmem Işimi bilirim ben Ecel zangoçlannı bile Bir çırpıda atlatırım. Sıfır denize yuvariasanız ~ ı İ - Lime lime doğrasanız kafamı .«,.,. Bu odalardan bu kitaplardan •"4 ' Aynlmam aynlmam .•;....•. Dört elle yapışınm sokaklara Mavilere beyazlara abanınm Güzellikler beni yormaz Inan olsun yaşlandırmaz Hiçbirşeyden ün\mem Kim ne derse desin Ey insan seni sevdim Ben ölmem ben ölmem Şiir, Salâh Birsel'in şiirinin de tipik bir örne- ğidir: Yalın bir dil, abartmalı ve çarpıcı söyle- yiş, ince bir alay. Nesrinde de bu vardır. 20. yüz- yıl Türk edebiyatında, kendine özgü bir biçem yaratmış nadir sanatçılardan biri de hiç kuşku- suz odur. Gelecek kuşaklara büyük bir miras bırakarak ayrıldı aramızdan. İnsan söz konusu oldukta da, mesajı, şiirinin adında özetlenmiş- tir. - r > s- -, ,i(. , Ey insan sevdim seni! Hiç tükenmeyecek, hep yaşayacak bir me- saj... • Yalnız o mu unutulmayacak olan? 16 Mart günlü Hürriyet'\n bir sayfasında bir başlık: "Gizem7n adı sonsuza kadar yaşaya- cak"; ve altında haberi. Kim bu Gizem? Gizem, yandaki fotoğrafından da belli, genç ve güzel bir kızdır. 16 yaşında onulmaz bir has- talığa yakalanır. Hekimler, çaresiz "beyin ölü- mü"ne karar verirler. Ana-baba, Itten ve Ad- j nan Tuğtekin, bu dayanılrrraz acıya, yaşamnT 2 bir güzelliğini bağlamayı da bilirler: Biricik kız- ları Gizem Damla'nın organlannı bağışlarlar ve 4 kişiyi yaşama döndürürler. Onunla da yetin- mezler, Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı'na 3 mil- yar liralık bağışta bulunurlar. Gizem'in adı da vakıftaki tedavi odalarından birine verilir. Bağış töreninde konuşan Vakıf Başkanı Prof. Dr. Gündüz Gedikoğlu, şunlan söylüyor: "Böylesine cesur, metanetli, pırtanta gönüllü çiftin hem Türkiye 'ye hem de tüm dünyaya ör- nek olmasını diliyorum. Böyle kişilere rastla- mak zor. Ben bir Tün\ hekimi olarak Tuğtekin çiftiyle tanışmaktan iftihar ediyorum. Bunun gibi bağışlaria bugüne kadar 127 kemik iliği nakJi yaptık. llten ve Adnan Tuğtekin çiftinin bundan sonra da vakfımıza olan ılgilerinin sür- mesi için onlan onursal üye olarak şemsiyemiz altına alıyonız." Şimdi Gizem'in öldüğüne inanabilir misiniz? Hayır yaşıyor o! Temiz yüreği bir başka gö- ğüste çarpıyor; gözleriyle görüyor, elleriyle tu- tuyor, ayaklarıyla yürüyor bugün de. Ve ölüm- den yaşama geçişin kapısını açan, o gerçek- ten "Cesur, metanetli, pırianta gönüllü" ana- babanın yaptıklarına da bakıp Salâh Birsel gi- bi seslenmez olur musunuz? Ey insan sevdim seni! • Yine aynı gazetenin 17 Mart günlü nüshasın- da birinci sayfada. birbirine acılar içinde sokul- muş iki kardeş. Mavi Çarşı saldırısının yürek pa- ralayıcı görünümlerinden biri ve altında da bir başlık: "Terör Kurbanı Öğretmenden Yaşam Vasiyeti." Beraberinde de şu açıklama: "Mavi Çarşı saldınsında ölen Ingilizce öğretmeni UmrtAyyürek, öğrencileriyle her zaman dost, özgüriükçü bir öğretmendi. Aynı 'Ölü Ozanlar Derneği' filminde Robin Williams7n oynadığı öğretmen gibi. Ve o da öğrencilerine hep ay- nı öğüdü verdi: 'Carpe diem' (Günü yaşaytn). öğrencileri ona 'Carpediem' öğüdünü yazdık- lan notlaria veda ederken, masasını çiçekler- le donattılar." ; Yaşamın onca düşmanının kol gezdiği bir ül-. kede, öğrencilerine yaşam öğüdü vermiş Ümit öğretmenin arkasından, anısına sunacağınız çiçek demetine biryazacağınız da şu değil mi? Ey insan sevdim seni!.. . . . • : NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR Mesut Yılmaz'ın başbakan- lığındaki 55. hükümet dönemin- de, Türk Ceza Yasası'nda (TCY) bazı küçük iyileştirmeler amaç- layan birtasan hazırianmıştı. Bu tasanyı hazırlayanlar, bu deği- şikliğin önemli nedenlerinden birisinin Türkiye'nin altına imza attığı Avrupa İnsan Haklan Söz- leşmesi'nin 10. maddesiyle uyum sağlamak oldugunu be- lirtmişlerdi. Tasarının genel ge- rekçesinde de bu ifade edilmiş- ti. Dört maddeyi içeren bu de- ğişiklik, Türk Ceza Yasası'nda yapılması gereken köklü deği- şiklik gerçekleşene kadar bir önlem amacını da taşıyordu. 312. madde ve Terörie Müca- dele Yasası'nın fTMY) 8. mad- desinin 1. fıkrasında ne gibi de- ğişiklikler yapılıyor, önce bunu bilmek gerekiyor: TMY'nin 8/1. maddesi şu anda 1 ile 3 yıl ara- sında bir ceza öngörüyor. Deği- şiklik tasansı süreyi 6 ayla 2 yıl arasına indiriyor. Türk Ceza Ya- sası'nın 312. maddesi de aynı şekilde 1 ile 3 yıl yerine 6 ayla 2 yıl arasına indiriliyor. Yani söy- lendiği gibi cezalann ortadan kaldınlması değil, bir hafifletme söz konusu. Bu maddeier, iddia edildiği gi- bi ne 'şehatla mücadele "yi, ne de 'terörie mücadele'yi içeriyor. Bu maddeier, doğrudan doğru- ya düşünceyi hedef alan mad- deier, bu yüzden Türkiye'nin im- zaladığı uluslararası sözleşme- lere aykın sayıldığı için tepkile- re neden oluyor. İyileştirmeler TCY 312. Madde ve TMY 8. Madde de, bu dengesizliği bir ölçüde hafifletmeyi amaçlıyordu. lstanbul milletvekili Ercan Karakaş, dün düzenlediği ba- sın toplantısında kamuoyuna yanlış akseden bu değişiklik ko- nusunda şunlan söylüyor: "Al- tında Sayın Mesut Yılmaz'ın ve Sayın Büient Ecevit'/'n de im- zaları olan bu tasarılar üzerinde Adalet Komisyonu'nda uzlaş- ma sağlanmış ve komisyon ta- rafından oybirliğiyle 'öncelikle' görüşülmesi için genel kurula gönderilmiştir. TCY'nin 312. maddesiyle ilgi- li olarak kamuoyu yanlış bilgi- lendihlmektedir. Bir kere bu maddelerin yürühükten kalk- ması yönünde TBMM günde- minde herhangi bir tasarı ve teklif yoktur." Karakaş, yanlış bilinen konu- lardadaaçıklamalaryaptı: "Bu tasan, 312'nin yanı sıra Türk Ceza Yasası'nın 17. ve 159. maddeleh ile Terörle Mücade- le Yasası'nın 8. maddesini ye- niden düzenlemektedir. Tasan- nın genel gerekçesinde yer al- dığı gibi bu değişiklikler, ana- yasanın 13. ve Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 10. maddesi gereği olarak yapılmış olup yine gerekçede belirtildiği gibi bu ctoğişiklikler, ülkemizde demokratikleşme yolunda bir adım olacaktır. Hukukçulann da üzerinde hemfikir olduklan gibi Türk Ceza Yasası'nın 312. mad- desi, 'irtica ile mücadele aracı' değildir. Terörie Mücadele Ya- sası'nın 8. maddesi de şiddet- le, terörie uzaktan yakından il- gisi olmayanlan da cezalandı- ran bir maddedir." Ercan Karakaş'ın sözleri, ül- kemizdeki gerçeği yansrtıyor. Şimdiye kadar, 'irticai' eylemler nedeniyle 312. maddeden açıl- mış bir dava söz konusu değil. Refah Partisi yöneticilerinin ko- nuşmalan nedeniyle açılmış ve sonuçlanmış davalar da irtica eylem\eh yüzünden değildi. Za- ten bu maddeier genellikle, Ya- şar Kemal, Ahmet Attan gibi aydınlara yönelik olarak uygula- nryor. Çok sayıda sol görüşlü kişi bu madddelerden yargı önüne çı- kıyor. Terörie Mücadele Yasa- sı'nın 8/1. maddesi ise tam an- lamıyla yazı ve yayın hayatını hedef alıyor. Tartışmanın 312 ve TMY'nin 8. maddesinde yoğunlaşması- nın nedeni bu maddelerin böy- le bir içerik yerine direkt düşün- ceye yönelmiş olması. Bu ülke- deteröre başvuranı, terörü des- tekleyen ve öveni cezalandır- mak için yeni maddeier icat et- meye hiç ihtiyaç yok, ceza ya- salarında bundan bolca mev- cut. Aynı şey irtica ile ilgili de söylenebilir. Bu ülkede din esaslarına dayalı devlet kuıma- ya kalkışmayı cezalandıracak sayısız madde var. Zaten 312. maddenin içeriğinde de 'irtica' falan yok. Buradaki tartışmanın temel, mantığı; Türkiye'nin geleceğiy-' le ilgili. Demokrasi ve çok sesli bir Türkiye için elverişli bir dö- neme girdik. Bu dönemden ya- rarianıp, eski günleri geride bı- rakacak yeni adımlar atacak mı- yız, yoksa şiddete dayalı iç stra- tejiye devam mı edeceğiz? Öz- gürlük yönünde ileriemek için, elimizdeki olanaklan kullanacak mıyız, kullanmayacak mıyız? Sorun burada. Açmaz da bura- da...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle