Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 ŞUBAT1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Olivier Debre'nin gravür, litografi ve özgün baskı çalışmalan Fransız Kültür Merkezi'nde
4
Yapıtlarmı arzunun yansımasr'
NURDAN CtHANŞÜMUL
Fransız gravür sanatçısi Olivier Deb-
re'nin 50 yıllık sanat yaşamından kesit-
lerin yer aldığı 'Özgün Baskı, Litografi
ve Gravür Sergisi' Fransız Kültür Mer-
kezi Sergi Salonu'nda izleyicilerle bu-
luşuyor Sergi 18 Mart'a dek sürecek.
Savaş sonrası Fransasrnda avand-gar-
de ressamlann -kübizmden sürrealizme-
ezici mırasına sahıp olan, ancak buna
karşı çıkarak Picasso ve Matisse gibi
ünlülerin yanında kendilerine yer açma-
ya çalışan bir kuşağın üyesi Olıvier Deb-
re. O dönemde Fransa ve Amerika'da
hüküm süren soyut resim hareketinin dı-
şında yeni bır arayış içinde olduklannı
söylüyor Debre: *Herkes kendi kişiliğin-
den yola çıkarak çeşitli işaretler kullan-
dı ve soyut akun içinde hislerini işaretier-
le temsil etmeye çalişö. Bir şeyler içindi
o kuşak. Tüm hisierini ifade etmek için
figüratif araçlar kullanmak yerine, for-
ma ve renge verilen derinlikle bir denge
yakalamaya çalışüıvordu. Resim onlar
için sah bir düşünce biçimivdi. Soyut
araçiarta bunu yakalamaya çahştılar. Saf-
hgı, derinliği ve o ruhu yakalamaktı he-
def. Dûnya çok matenulist hırslı ve me-
kanik araçlarla bezeli şu anda.. ama in-
sanlığın bir ideale ihtiyacı var. Bu ideal
de derin bir ifade) le yakalanabilir."
Güzel Sanatlar Okulu Mımarhk Bö-
lümü'nü bitiren Olivier Debre ilk kişi-
sel sergisini 1950 yılında NewYork Pers-
pective Gallery"de açtı. Resim çalışma-
lannın mimariyi etkilediğini vurgulayan
Debre, resim sayesinde mimaride yapı
ve sistem konusunda keşifler yapma im-
kânı buldu: *Resim benim için büyük
bir tecriibe oldu. Bence şu anda şehirri-
likte ve mimaride yaşadığımız kültür ve
uygariık düzeyi bir tür geriye dönüş. tn-
sanlık en bü>ük de> rimlerinden birini
paleolitik çağdan neolitik çağa geçerken
yaşadı. O dönemde tcmel formlar belir-
• Önceleri Picasso'dan
daha sonra da
Matisse'den etkilenen
Olivier Debre, Batı
sanatına göre daha
özgün bulduğu
Uzakdoğu sanatını
kendine daha yakın
hissediyor. Gravürü
dene>sel bulan sanaıçımn sergisindeki
yapıtlan da bir tür kaligrafi örneği.
Musiciens et danseuses
lendi ve bundan sonra kubbekr varatük.
Geriyedönüp bakbğuıuzda hâlâ eski Ro-
ma ve Yunan çağında yaratıkn biçimle-
ri kul]anı\T)ruz.HâlâküpbiçiiinJndeoda-
larda yaşıyoruz ve aynı formlara bağiı-
yız. Bence ressamlar mimarire çok faz-
la katkıda bulundu ve bu alana modern-
lik getirdiler. Mimari toplumdan geçer.
Toplumun değişimi yavaş oldcğu için mi-
mari de buna bağb olarak değişir ve ge-
llşir. Ancak resim bu değişim siirecini
Le pecheuraux crabes
hızlandınr."
Çalışmalannı Paris, Washington ve
New York'ta sergileme olanağı bulan
Debre; Çin, Norveç, Amerika, Ürdün. Se-
negal, Israil gibi ülkelere yaptığı geziler
sırasında yoğun olarak resim yaptı. Re-
sim sayesinde gittiğı ülkenin ruhunu ken-
di diline uyarlamaya çalışıyor. Çalışırken
formlann ve konulann soyut bile olsa bir
aynmı oluğunu söyleyen Debre için si-
yah ve beyazın ayn biranlamı var: "Dü-
şünceterimin yapılanmasını sağbyor. Re-
sim ve gravür arasında büyük farklar
var. Resimde geliştirmeye çakştığım _v ön-
temi gra\ürde daha iyi tanımhyorum.
Bir anlamda redaksiyon oluyor. Gravür-
de nese, he> ecan ve zevk var. Gravür res-
me göre daha deneyseL"
Önceleri Picasso'dan daha sonra da
Matisse'den etkilenen sanatçı Uzakdo-
ğu sanatını kendine yakın buluyor "Çm'e
ve Japonya'ya yaptığım gezilerde Uzak-
doğu sanatmdan çok etkilendim. Doğu sa-
nan, Ban sanaona göre daha özgün. Ozei-
likle kaligrafik işarerier ve hareketler be-
ni çok etkiledi Sergide yer alan yapıtia-
nm da bir tür kaligrafi örneğL tslam ve
Uzakdoğu kaügrafisine yakın çahşma-
larvar. Sergiyi gezenkr de bunu görecek-
ter."
İstanbuTda resim yapacak ~
Hissettiklerini kendine özgü bir dille
ve büyük bir coşkuyla yansıttıgmı dile
getiren Debre, sergide yer alan tüm ya-
pıtlannın bir arzunun yansıması olduğu-:
nu söylüyor.
Eleştirmenler tarafından yapıtlan
uyumlu ve lirik olarak tanımlanan Deb-
re bir litografi ya da gravürü hiçbir za-
man bir resminden yararlanarak ele et-
mediğini söylüyor ve gravürün büyük
bir özgürlük sağladığını ifade edi-
yor:"Sanld kimse tarafından görülmeve-
cek, halk tarafından efeştirilnteyecek gi-
bi geliyor insana. Böylcccyapmak istedik-
lerinizi gerçekleştirirken deneysel olabi-
Byorsunu/. Birçok kez bastan başlayıp ne-
rede hata vapbğınızı görebilirsiniz."
Bugüne dek sipariş üzenne yapıtlar
da veren Debre, Kudüs tbrani Enstitüsü,
Hotel Nikko (Paris, 1971 -1972), Come-
die Francaise (Paris 1987) ve Hong Kong
Operalan (1988) ve Şanghay Tiyatrosu
için için sahne perdeleri yaptı. Sanatçı
önümüzdeki günlerde Fransa'da bir ki-
lise için vitray üzenne çahşmalar gerçek-
leştirecek.
Debre lstanbul 'da bulundugu süre için-
de de resim yapacak. lstanbul'u figüra-
tiften non-figüratife geçişin bir sımgesi
olarak gören sanatçı için burada resim
yapmak ayn bir önem taşıyor. Debre'nin
oryantalist bir ressam olan dedesı, Da-
nimarka kralının siparişi üzerine Istan-
bul 'a gelerek Boğaziçi 'nin resmini yap-
tnış. Debre dedesinin bakış açısını yaka-
lamak istiyor Istanbul'da.
Belediye, Sütlüce Mezbahası ve Feshane 'yi 'kültür merkezi'yapıyor
Feshane düğün salonu olacak
Bir dizi proje başlattı
FİLM-YÖNTürk
sineması için atakta
KöRürServisi-Başkanlığını YavuzÖzkan'ın
sürüttüğii Film Yönetmenieri Demeği (FÎLM-
BBJffTyem çahşnte^önemine bir dizi pTOj»tif''3r
başladı. Derneğin etkinliklerinde Türk sinema-
sının yeniden yapılanması, devlet-sinema iliş-
kilerinin çağdaş bİT anlayişla yeniden ele alırt-
ması. Türk sineması imajmın saygm bir düze-
ye yükseltilmesi, meslek içi egitim, bir yayın
organı çıkarülması gibi amaclardan yola çıkı-
lıyor. Dernek lokalı bu amaclardan yola çıka-
rak saiı günlen 'Felsefe-Edebiyat- Düşünce Ta-
rihi-Estetik' söyleşilenne, perşembe günleri
Türk Sinema Tarihi seminerlerine, cuma gün-
leri de film anahzlerine ev sahipliği yapıyor.
FÎLM-YÖN daha önceki yıllarda düzenlenen
kurslan şubat ayından itibaren 'vvorkshoplara'
dönüştürecek. Türk sinemasmın en büyük ek-
* sikliklerinden biri olduğu düşünülensenaryove
diyalog yazarlığı konusunda kesintisiz olarak
düzenlenecek olan workshoplar profesyoneller
ve amatörler için olmak üzere iki kategoride ger-
çekleştirilecek. ÖzeJlikle profesyoneller için
senaryo ve diyalog yazarlıgı workshoplanna
Amerika ve Avrupa'dan da hocalann getiril-
mesi planlamyor.
'Yedi Kent,Vedi Flm, Yedi Gala' projesiyle
de Türk sinemasmın Anadolu'ya taşınması
planlamyor. Sıvas ve Erzmcan'dan başlayacak
proje çerçevesinde yedi ayn kenüe,yedi ayn fıl-
min galası gerçekleşecek. Gala yapılan kentte
hafta boyunca aynca afiş, fotoğraf, set fotoğ-
raflan. özei arşivlerden ahnacak dokümanlar-
dan oluşan sinema sanatı sergileri; Türk sine-
ması dili, estetiği üzerine söyleşüer. Türk sa-
natı söyleşileri: Lütfi Ö. Akad, Metin Erksan,
AnfV'ıhnaz,YrlmazGüne>,OsmanF.Seden.Ha-
Ht Refig gibi yönetmenkr kuşağının yapıtla-
nndan oluşacak bir gösterim programı; kame-
ra arkası belgeselleri gösterimleri ve film mü-
zikleri ile ilgili söyleşüer düzenlenecek. Söy-
leşiler çerçevesinde kamera arkası belgeselle-
ringösterimi eşliğinde 'btrfilminyaraalmasü-
reci'. -sanat tophım ilişkisi', 'Türkive'de sanat-
çı olmak', 'kendi sanatını ve sanatçıanı yarata-
bilmiş bir toplum muyuz'konulan ele ahnacak.
Karikaturcüier Derneği ve Piastik Sanatlar Der-
neği üyeİerinin de, bu projeye katılarak hafta
boyuncaetkînliklerin süreceği kentte karikatür-
ler, resimkr, heykelkr yapması planlamyor.
FÎLM-YÖN, demege üye yönetmenlerin ay-
nı zamanda yapımcı olmalarindan hareket ede-
rek Kültür Bakanlığı ile devlet-sinema ilişki-
lerinin sıfırdan ete aiınarak gözden geçirilme-
si ve radikal düzenlemelerin pianlanarak haya-
ta geçirilmesi için çahşmalarda bulunuyor. Ah-
nan kararlann arduıdan öteki derneklerle bir-
likte hareket edebilme olanaklan da aranıyor.
'Febefe-EdeMyat-Düşnnce Tarihi-Estetik'
söyleşikrinde sinema sanatının en önemli bes-
lenme kaynaklan ile buluşturulması amaçlanı-
yor. 'SJnema Tarihi Söyle^fleri' ise basta sine-
ma okulu öğrencileri olmak üzere bütün sine-
fillere açık. Bugüne kadar büyük ilgiyle izle-
nen film analizlerinde ise yerli bir film analiz
ediliyorsa, fılmin yönetmeni ve bir sinema eleş-
tirmeni yer alıyor.
Dernek bünyesinde aynca her aşamadaki
projenin hayata geçiriimesi için komisyonlar ku-
rulacak. Sinopsis Komisyonu senaryoya dönü-
şecek sinopsisleri belirleyerek finansmanlan-
nı sağlarken Senar>'o Komisyonu da çekilebi-
lecek senaryolan belirleyerek bu filmlerin fi-
nansmanını sağlayacak. Dernek, Türk filmle-
ri dağıtım agı oluşturma çalışmalanna da baş-
ladı. Bu doğrultuda şimdiye kadar 14 salonla
ilişki kuruldu. (293 9001)
• Geçen yaz belediye tarafından onanlmak yerine yıktınlan
eski Sütlüce Mezbahası'nın yerine adının halk tarafından
konulması beklenen bir kültür merkezi yapılacak. Tarihi
Feshane binası da el sanatlan çarşısı, müze, düğün ve yemek
salonunu içeren çok amaçlı bir mekâna dönüşecek.
Kültür Servisi - $ıı günlerde tstan-
bul'un reklam panolannda yeni bir
afış göze çarpıyo". "Admı siz koyun."
Istanbul'unyeni Belediye Başkanı AH
Müfit Gürrunan n da bir anlamda
reklamının yapıldıgı panolarda kültür
dünyamıza kazan«±nlması planlanan
ve adının vatandaş'.ar tarafindan konul-
ması istenen mekin ise eski Sütlüce
Mezbahası...
Sütlüce Mezbaaası geçen yaz ayla-
nnda Refah Partfi eski tstanbu! Be-
lediye Başkanı Tsyyip Erdoğan tara-
findan vıktınlmış ve yenne kültür mer-
kezi yapılacağı belirtılmişti.
Mali\eti7tril>TOTL
Mimar Ahmed Burhaneddin. Os-
man Fıtri ve Marko Logos'un imzala-
nnı taşıyan, I. ülusal Mimarlık Akı-
mı'nın mimari özelliklerini yansıtan
Sütlüce Mezbahası 1923'ten 1990 yı-
lına dek mezbaha olarak hizmet ver-
mişti tstanbullulara. lstanbul sılüeti-
nin aynlmaz bir parçası olan mezba-
hanın yıkılmasına Mimarlar Odası
Başkanı Oktay Ekcnci ve Başkan Afi-
fe Batur tepki veTriş, binanın yıkıl-
madan restore edilmesi gerektiğini
vurgulamışlardı.Yıkılmasından sonra
kültür merkezine dönüştürülmesi plan-
lanan inşaat, Fen Işleri Daıre Başkan-
lığı Yapı Işleri Müdürlüğü kontrolün-
de Kayalar İnşaat tarafından hayata
geçirilecek. Maliyeti 7 trilyon TL olan
projenin bünyesinde, 3200 kişi kapa-
siteli konser ve kongre salonu, 1250
lcışilik tiyatro salonu. 430 kişilik sine-
ma salonu, sergi ve semıner salonla-
n, açıkhava tiyarrolan, sergi ve teşhir
mahallen. kapalı otopark, restoran ve
dükkânlan içinde banndırması plan-
lamyor.
Proje; ulaşım konusunda lstanbul'un
en şanslı bölgelerinden biri olarak nı-
telendirilen Sütlüce'nin gerçekleşe-
cek küçük bir karayolu bağlantısıyla
E-5 ve TEM bağlantısı sağlanması ve
şehrin çe\Te yollanna Sütlüce den çok
daha kolay ve kısa mesafeden ulaşıl-
ması amacmı da taşıyor. Proje ile ay-
nca Haliç'in rehabilite edilmesiyle
tüm noktalarda en az 5 metreye ula-
şan su derinliği sayesinde deniz oto-
büsleri veya teknelerle Sütlüce'den de-
niz ulaşımının sağlanması da planla-
myor.
Haliç kıyısında yer alan mezbaha,
yapı toplulufunun en karakteristik bi-
nası olan Kuleli Buzhane Binası ile dik-
kat çekiyordu. Mezbahanın yapımı sı-
rasında kullanılan çelik strüktürlerle
tuğla ve kremit gibi yapı malzemele-
ri yurtdışmdan getinlmişti. Yapıldığı
yıllardan bu yana tstanbul'un en bü-
yük et kesim yen olan mezbaha, et ke-
sim merkezinın buradan taşınmasıy-
!a yalnızca dağıtım merkezi olarak
kullanılıyordu.
Sütlüce Mezbahası'nın kültür mer-
kezine dönüştürülmesi, Bedrettin Da-
lan'ın belediye başkanlığı yaptığı dö-
neme dek uzanıyor. Haliç'in temiz-
lenmesi sırasında binanın kültür mer-
kezine dönüştürülmesi gündeme gel-
miş. bu amaçla üç farklı proje hazır-
lanmıştı.
Feshane iki ay sonra açılacak
Haliç kıyısında yer alan ve iki ay son-
ra hizmete girmesi planlanan bir baş-
ka önemli yapı ise tarihi Feshane bi-
nası. lstanbul Büyükşehır Belediye-
si'nın mülkü olan binanın restorasvon
çalışmalan sekiz ay önce başladı. Fen
Işleri Daire Başkanlığı Yapı Işleri Mü-
dürlüğü kontrolünde Güryapı tnşaat
Şirketi tarafından üstlenilen restoras-
yon çalışmalannın maliyeti 2 trilyon
TL. Bina içinde el sanatlan çarşısı,
restoran ve kafeteryanın yanı sıra mü-
ze, düğün ve yemek davetleri, müza-
yede gibi organizasyonlar için kulla-
nılabilecek çok amaçlı bir salon da yer
alacak.
Osmanlı Imparatoriuğu'nun fes ih-
tiyacını karşılamak için 1833'te yapı-
lan bina. 1992 yılında Eczacıbaşı ta-
rafından Çağdaş Sanat Müzesi'ne dö-
nüştürülmek üzere onanlmaya baş-
lanmış, hatta 3. Uluslararası lstanbul
Bienali'ne de ev sahipliği yapmıştı.
lstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin
'yıkarak' yeniden hayata geçirmeyi
yeğlediği Sütlüce Mezbahası'nı eski
haline getirmek için artık çok geç. Ta-
rihi Feshane binası ise 'Modern Sanat-
lar Müzesi' olarak Türk sanat ortamı-
nm büyük bir eksikliğini giderebilir-
di. Ama Haliç'in bu iki önemli yapı-
sı şimdi kültür merkezi olarak yeniden
canlanmayı bekliyor.
Bizans hn yazındaki izleriKitap-lıkdergbinde
Kültür Servisi- Uç ayda bir
Yapı Kredi YayınJan tarafın-
dan çıkanlan Kitap-lık dergi-
sinin kış sayısı okurlarla bu-
luşuyor. Dergide "BizansSeç-
kisi' başlıklı dosyanın yanı sı-
ra çeşitli söyleşi xz )p
azılar da
yer alıyor.
Bızans'ın yazındaki izleri-
ni ortaya çıkarmak amacıyla
hazırlanan dosyadaJohn Fo\^
les'dan Mkhel Bıııfor'a, Bilge
Karasu'dan Aptulhlı Zi\a Ko-
zanoğlu'na, WUbam Butler
Yeats'den Yörgo Sefcris'e ka-
dar farklı alanlarda ürünler
veren yazarlar 'Bızans" bas-
lığı altında buluşu>-or. Bu bö-
lümde Robert Brcrvning'in
'Bizans'ta Yazın Yaşamı', Or-
han Duru'nun 'Bizans'ı Eşe-
lemek' , Mehmct Yaşın'ın
'Kozmopolit Bir Ada'da Bi-
zans Şiiri', Bilge Rjırasu'nun
'Uzun Sürmüş BirGünün Ak-
şamından', Yorgo Seferis'in
'Günlük', Aptullah Ziya Ko-
zanoğlu'nun '.Arena Kraliçe-
si'nden' başlıklı yazılan yer
alıyor. GüvenTuran'ın lznik,
Roni Marguilles'in Ayasof-
ya, VVilliam Butler Yeats"in
"Bizans'a Yolculuk" adlı şiir-
lerinin yanı sıra Bizans dö-
nemine ait şiirler, Jean Ro-
udaut'nun 'Üç Doğu Şehrin-
den' adlı öyküsüyle Nedim
Gürsel'in 'Boğazkesen" adlı
kitabından bir bölüm de oku-
yuculara sunuluyor.
Oktay Rifat İlhan Berk ve
John Fowles, Sydney VVisve ve
Kavafis'ın şıirleri, Enis Ba-
tur'un 'Digenis', Oktay Ak-
bal'ın 'Bizans Defınesi', Jo-
seph Brodsky'nin 'Kappado-
kıa\ Hulki Aktunç'un 'Bın-
birdirek Batakhanesi-Yeni Bir
Söylenti'den", Michel Bu-
tor'un 'lstanbul' başlıklı ya-
zılan da bu dosya kapsamın-
da yer alıyor.
Ingıltere'nin yaşayan en
önemli yazarlanndan biri ola-
rak kabul edilen, 'Chatter-
ton' ve 'İngiliz Müaği' adlı
kitaplanyla Türk okurlannın
karşısına çıkan PeterAckroyd
ile yapılan kapsamlı bir söy-
leşinin yanı sıra Dante'nin
tlahi Komedyasf ru Türkçeleş-
tiren RekinTeksoy'la yapılan
bir söyleşi de bu sayıda yer alı-
yor.
Geçen ekim aymda yaşamı-
nı yitıren Ted Hughes'ün, ölü-
münden önce yayımladığı
'Teklifler' adlı şiıri de ilk kez
Türk okurlanyla buluşuyor.
'Sandıktan' başlıklı bölümde
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın
1953 yılında Varlık dergisin-
de yayımlanan 'Son Meclis'
adlı öyküsü yer alıyor. Ülkü
Tamcr, Mehmet Taner, Sina
Akyol, Hakan Toker, Karl
Krolow, Henrik Nordb-
randt'ın şıirlerinin yanı sıra
Peride Celal'in 'Ağaç' adlı
öyküsü, Memet Baydur un
yazmakta olduğu romanın-
dan bir bölüm, Toprak Ar-
nı'nun ilk kez yayımlanan öy-
küleri, Eprahim Kishon ve
Stig Derman'ın öyküleri de
okurlarla buluşuyor. Nermi
Uygur'un 'Çocuklara Doğ-
rulan Aktarmalıyız' adlı de-
nemesinin yanı sıra "Posta
Kutusu' bölümünde ise Ok-
tay Rifat'ın yayımcısı Hüsa-
mettin Bozok'a yazdığı mek-
tuplar yer alıyor.
Babil Kulesi adh bölümde
ise bu sayıdan itibaren Tom-
ris Uyar'ın yazılan da oku-
yucularla buluşacak. Her sa-
yıda yinelenen Divan şiirini
yeniden yazma çalışmalan
çerçevesinde Enis Batur, Cem
SuHan'ın gazellerini Türkçe-
leştirdi.
Kitap-lık dergisinin bu sa-
yısında Federico Garcia Lor-
ca'ya aynlan özel bölümde
NeyyireGülIşık'ın, Lx>rcauz-
manlan Prof. Dr. Jose Pauli-
no Ayuso ve Prof. Dr. Mario
Hernandez ile yaptığı söyle-
şi aktanlıyor.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Ulusal Kültür Sorunu
Tartışılınken
Geçen hafta bir TV kanalında iki eski Kültür Baka-
nı Talat Halman, Ismail Cem ile Şakir Eczacıbaşı,
Prof. Metin Sözen, Doğan Hızlan kültür yaşamımı-
zın birincil sorunlannı tartıştılar.
Zaman zaman, gelmiş geçmiş siyasal iktidartaria he-
saplaşmaya dönüşen bu "TVpanelinde" konuşma-
cıların birleştikleri ortak paydayı üç sözcükle özetle-
mek mümkün sanıyorum:
Ulusal kültürümüzün vazgeçilmezliği...
Özellikle Şakir Eczacıbaşı'nın, en azından yanm
yüzyıldırtanığı olduğumuz sapmalardan söz ederken
kültür emperyalizmi tehlikesini vurgulaması, on altı yıl
önce Bilim ve Sanat dergisinde yayımladığım yazıyı
anımsattı bana. On altı yıl sonra yayımlamaktan ala-
madım kendimi;
Ulusal kültür kavramı, sanınm, 1935'lere kadar II.
Meşrutiyet dönemi okumuşlannın ürettiğl iki sözcük-
le karşılanıyordu:
- Miliihars.. (kültür).
Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esaslan 'nda kültürü ta-
nımlarken, "Yalnız bır milletin dini, ahlaki, hukuki mu-
akelevi (akıl yürutme) bedii, lısanı ıktisadı ve fenni ha-
yatlannın ahenktar bir mecmuasıdır" (1) dıyerek, ge-
nellemeyaparönce, sonra da "Türk'ün harsına ve ha-
yatına muzır olan" imparatorluk döneminin yönetim
kadrolannı "kozmopolit" olarak niteler.
II. Meşrutiyet döneminin tüm ulusçulan artık, im-
paratorluğun dayandığı kurumlardan temizlendikçe
ulusal olana yaklaşacaklannın bilincındedirter. Bu ne-
denle 1908 lerde bile, imparatorluk ölçeğınde azlık-
ta bulunan Türklerdil ve gelenek bağlamlannın gün-
celleşmesine çalışıhar. Amaç varlıklannı kanıtlamak
olduğu için, bu aşamada yeni tanımlar arama zorun-
luğu çıkar ortaya.
Ulus tanımı, toplum tanımı, ulusallık, evrensellik
tanımlan.
Ulusal kültür tanımı.
Bu arayışlar bile dönemin birincil özelliğini açıkça
göstermeye yeterlidırya, ulusallaşma istenci ile tarih
sahnesine çıkmaya çalışan güç (burjuvazi) özellikle as-
ker ve sıvil orta tabakanın okumuş bireyleriyle büyük
ölçüde uyum sağlamıştır.
Işte çözülmeyle birlikte topartanmanın başladığı
nokta burasıdır.
Çözülen, çoktan gizli sömürge dunımuna getiril-
miş olan, imparatoriuğun kendine özgü yapısıdır. Ve
bu yapıyı tutmaya çalışanlar, eskinin izinı bekleme-
den sahneye çıkan bu yeni güç karşısında çağdaş-
laşmanın neresinde olduklannı sorar gibıdirler kendi
kendilerine.
Said Halim Paşa gibi, bugün de Kemal Tahiryan-
daşlannın görüşlennden yarariandıklan Islamcı akıma
bağlı bır düşun adamı "Islam beynelmilelcilıği ise za-
manımızda sosyalizmin kurmak istediği beynelmilel-
cilığe benzer Ancak onun en mükemmel ve en son
şeklidır" (2) biçiminde bir özdeyişje girersöze ve ba-
site indirgemelerie ulusal kültürün Islamcılıkla çeliş-
mediğini anlatmaya çalışır.
Nedir ki yalnızca tanh sahnesine çıkan yeni gûç-
lerle tutuculann ideolojilerini yaratmaya çalışırken,
başvurduklan babadan kalma malya dajararianma
öğesi değildir ulusal kü'tür. , ' . •>
Toplumsal bir olgudur ve tüm halkın tarihsel ger-
çekliğinden kaynaklanır. Gelişmesiyle, gelişen sınıf
ve tabakalann özündeki iç dinamiğe bağlıdır.
Durgunlaşan ya da niteliğinı yitiren etkisini de yi-
tirmeye başlar, çağdaşlaşma sürecinde.
Burada çağdaşlaşma demokratikleşmedir. Toplu-
mun demokratıkleşme istencine bağlı gelışmetehn tü-
müdür.
Ulusal olabilmek için ulusal bağımsızlık gerek ama
yeterli değildir. Bizim burjuvazi, özellikle 1950'li yıl-
lardan bu yana uluslararası sermayenin etki alanına
girerek ulusal olma niteliğinı yitirmiştır.
Öyleyse çağdaşlaşma savaşımının demokratikleş-
me savaşımı ile nerdeyse eş anlama geldiği günümüz-
de toplumun yaratıcı güçleri kurumlaşmakzorunda-
dırlar.
Kültür emperyalızmine karşı...
Ulusal kültürümüzün yozlaştınlma çabalanna kar-
(1) Varlık Yayınlan, Nisan 1973 basımı, sf. 29.
(2) Buhranlanmız, Tercüman 1001 TemelEser, No:
9, basıma hazıriayan M. Ertuğrul Düzdağ, sf. 227.
E-posta:skurdakul(' superonline.com
İbrahim Safi'nin sergisi Ziraat
Bankası Sanat Galerisi'nde
I Kültür Servisi - İbrahim Safi Resim Sergisi bugün
T.C. Ziraat Bankası Tünel Sanat Galensi"nde açılıyor.
1898 yılında Nahcivan'da doğan tbrahim Safi, ilk ve
ortaöğrenimini Rusya"da tamamladıktan sonra 1913
yılında özel bir okulda resim çalışmalan yaptı. Safi,
19. yüzyıl sonlannda Rusya'da akademizme karşı
çıkan \e kendilerini "Gezginci Ressamlar' olarak
nitelendiren, başta Repin olmak üzere dığer Rus
ressamlan Vasnetsov Malyavin, Serov ve Nestrov'dan
sanatsal açıdan etkilendı. 1918'de Türkiye'ye gelerek
lstanbul'a yerleşen Safi. 1923'de Güzel Sanatlar
Akademisi'nden mezun oldu. 1946 yılında ilk sergisini
açan İbrahim Safi. 1955-68 yıllan arasında
çalışmalanna Avrupa'da devam etti. Başta Münih
olmak üzere Bonn, Pans ve Marsilya gibi Avrupa'nın
büyük kentlerinde çok sayıda sergi düzenledı. Safi,
'100. Şeref Sergisi'nın açıldıği 4 Ocak 1983'te öldü.
İskandinavyanın en büyük ödülü
Danimarkalı Tafdrup'un :
• STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Iskandinavya'nın
Nobel'den sonra en büyük edebiyat ödülü olan 'Kuzey
Ödülü' Danimarkalı ozan Pia Tafdrup'a verildi. 49
yaşındaki Tafdrup. 'Dronningeporten' adlı yapnıyla
ödüle değer bulundu. Dört Iskandinav ülkesinin temsil
edildıği jüri tarafından verilen ödülün resmi gerekçesi
olarak sanatçının su temasını. ınsanın ve doğanın
yaşam se\inci içinde ve kadınsı bir hayal dünyası
içinde ışlenmesi olarak açıklandı. Ödül töreni 8
Şubat'ta gerçekleştirilecek.
David Cronenberg'den
ITORONTO (Cumhuriyet) - Kanadah yönetmen
David Cronenberg, 'eXistenZ' adlı yeni filmini gelecek
ay Berlin Film Festivali'nde göstermeye hazırlanıyor.
Ian Holm ve Jennifer Jason Leigh'in başrollerini
paylaştığı film biomekanik bir aygıtın insan vücudu
ıçine yerleştirilmesi sonucunda gerçekle-gerçekdışılığın
örgülendıği bir bıçimler ve simgeler dünyasındaki
cinayet komplolan anlatılıyor. Robert Lantos'un
yapımcılığını üstlendıği filmde a>nca Sarah Polley,
Jude law, Don McKellar. Callum Keith ve Willem
Dafoe rol alıyor. 'eXistenZ' adlı film
www.existenz.com adresinde tanıtılıyor.