23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 1999 ÇARŞAMB/ 14 KULTUR kultur@cumhuriyetcom.tr Avni Arbaş'ın Fransa yıllarından küçük bir derleme Artisan Sanat Galerisi'nde sergileniyor resimle yapıyorum'• Sergide Arbaş'ın Paris'te, yazlannı geçirdiği Antibes'te ve Korsika'da yaptığı resimler; manzara, sirk, kafe gibi oradaki yaşamın uzantılannın tuvale aktanlmış hali. Içlerinde Nâzım Hikmet'in de bulunduğu, Paris'te tanıdığı dostlannın portreleri ve otoportresi de yer alıyor. Kûltûr Servisi- Avni Arbaş, yaşam sevgisini sadelikle resimlerine yansıtan 80'lik bir çınar. 9. Tüyap IstanbuJ Sa- nat Fuarı'nda 1999 Sanatçı Ödülü'yle onurlandınlan .Arbaş'ın 'Fransa YıDan' adh sergısı aralık ayı boyunca Artisan Sanat Galerisi'nde görülebüir. Sergi, sa- natçının 1946-1976 arasındakı Fransa yıl- lanndan ufak bir derleme olarak değer- lendiriliyor. Resimlerin büyük çoğunlu- ğu Fransa'da bulunan özel bır koleksi- yondan ve Türkıye'de ilk kez sergüeni- yor. Avni Arbaş. her daim yaşadığı zama- nın resminı yaprnış bir sanatçı; bu ne- denle resimler sanatçının yaşamı hak- kındakı verilen banndınyor ıçinde. Ser- gide Arbaş'ın Paris'te, yazlannı geçır- diğı Antibes'te ve Korsika'da yaptığı re- simler; manzara, sirk, kafe gibi orada- ki yaşamın uzantılannın tuvale aktanl- mış halı. Bunun yanı sıra Türk çalgıla- nnı, atlılannı banndınyor ve sanatçının yurda özlemmı aktanyor. Uk eşi Zernn ile ıkınci eşi Henriette'in, ıçlerinde Nâ- zım Hıkmet'ın de yer aldığı Pans'te ta- nıdığı dostlannın portrelen ve otoport- resi de sergide yer alıyor. Murat Ural'ın Avni Arbaş'ın sergı kataloğunda yeralan yorumu şövle: "Bu resimler. Paris'te yaşayan, hattaîtalya ve Almarıva'daki sergilere Fransa aduıa ka- ülacak kadar Fransız, aynı zamanda İs- tanbul'da sergttendikleri zaman da ya- gırganmayacak kadar Türk'tür." Beyoğlu, Asmalımescit'teki atölye- sinde taşa yağlıboyayla yaptığı, elinde çiçek rutan, narin kız çocuğu resminı gördüğümüzde; "Sanatçıherşeydenev- Arbaş, "Sanatçı her şeyden evvel hümanist oimalıdır. Hümanist ohnayan sanatkânn pek bir şey yapacağuıı zannetmiyoruıru çünkü ber şey sevghk yapıhr" diyor. velhümanistohnahdır. Hümanist ohna- yansanatkânnpekbirşgyvapafağmızan- netmiyorum,çünkü her şey sevgiyleya- pıhr" dıyen Arbaş'ı daha ıyi anlıyonız. 1919'da lstanbul'da doğan sanatçı, üç yaşından beri resim yapıyor. Bu tutku- nun üzerine kurduğu yaşamında karşı- laştıgı tüm engellerle 'savaşnuş''. Kafkas kökenli babası Mustafa Nuri Bey de, Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'le birlik- te mücadele vermiş bır asker. Arbaş ilk derslerini, resmi hobı olarak yapan ba- basından almış ve 10 yaşında kâybettı- ğı babasının şu sözlerini ilke edinmış. "Hayatsavaşür. Yagaziolya da şehit, sa- km esir okna." Galatasaray Lısesi'nde okurken Fran- sa'dan LeopoM Levy'nin geldiğıni du- yunca, annesının itirazlanna rağmen 1937'de Akademi'ye kaydolmuş. Res- mi Levy'den öğrendiğini belirten Ar- baş, kendı resminden taviz vermeden önüne çıkan tûm olanaklardan yararla- nıyor. BedriRahmiEyuboğlu. CemalTot- lu gibi ressamlann yer aldığı D Gru- bu'na karşı resme toplumsaJ bir içenk kazandırmayı amaçlayan Yeniler Gru- bu'nun en önemli isimlerinden bın ola- rak anılıyor. Türkiye'de, müze kültürü- nün olmamasından üzüntü duyan sanat- çı, 'resim görememe'nin sıkıntısını İ946'da Fransız Hükümeti'nden aldığı bursla gıttiğıParis'te gıdermış. 'Bana kalsa genç ressamlara yurtdışjnda ça- hşmalannı sürdürmeleri için burs veri- rim.' 'Sanat cesaret gerektirir* Paris'te hiçbir sanat akımına ve atöl- yeye bağlanmadan 30 yıl yaşamış sanat- çı. Eşi Zerrin'ı kızının doğumunda kay- betmesi, bursu bitince zor koşullarda yaşaması, dört aylıkken ailesıne gön- dermek durumunda kaldığı küçük Zer- rin'le 20 yıl sonra tanışması, Pkasso, Nâznn Hikmet, Henriette'le tanışması ve 1964'te askerlik nedeniyle vatandaş- lıktan çıkanlması bu dönemde gerçek- leşmiş. 1976'da özel ızinle yurda dönen Ar- baş, 1984'te yeniden vatandaşlığakabul edılmış. Fransız vatandaşlığına geçme- yi düşünmediğini söyleyen Arbaş, va- tansız olduğu yıllarda yurtdışında açtı- ğı sergılerle ve çalışmalarla ülkesinın adıru duyurmuş. Askerlığini ertelemek durumunda kalan sanatçı, kendisini bu uygulamaya tabi tutanlann vatansever- lıklennı şıddetle sorguluyor. •'BenimJe beraber Gazi Yaşargü'i de çıkartblar. Bu, vatana yapılmış en büyük ihanettir. Kimdir vatan haini olan!" Avni Arbaş, kendısıne 1999 Sanatçı Ödülü'nü verenlere alçakgönüllülükle teşekkür ediyor ve hiçbir zaman ödül pe- şınde olmadığını belirtıyor. Figüratif ve lekeci üslubu benımseyen sanatçı, resim- de öykü anlatılmasına karşı çıkıyor. O, plastığı kullanarak resmin kendisini an- latmasından yana; sanatuı cesaret ge- rektırdığını söylüyor- "Sanatçı,dünyagö- rüşünü yansıür. Kendisi neyseonu tuva- ledöker. Soyutta da figüratifte de bu de- ğişmez. Aşağıhk kompleksli bazıkişilik- sizler,snfresinıkribeğenilsin diye birşey- ler yapariar \e zannederler ki insanlar kanacak. Poütikanın dışında duramaz- sınız. Senelerdir Türkiye'de be\in katli- amı yapdryor. Hepimi/ iüdnden çok da- ha mühim olan birKurtuluşSavaşı için- deyiz. Kurşunu atanın da, yryenin de şe- refli denikliği bir dönem bu. Ben savaşt- mı resimle yapıyorum." 'AsmaLmescit Cumhuriveti'nin baş- kanı ilan edılen Avni Arbaş, geçenler- de Esin Afşar'ı da kültür bakanı yap- mış. Sokakta Turhan Selçuk'un Ab- dükanbaz'ına rastlamış; yakında onu resmedecek. Abidin Dino'dan Ara Gü- ler'e, kendısini hiçbir zaman düşkınk- lığına uğratmamış dostlan olmuş çev- resinde. Bu yılın Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Günter Grass, asla bir kente ait olmadığını belirtiyor 'Kendimibirbedevigibihissediyonım' GURHANUÇKAN . STOCKHOLM-Buyıhn Nobel Edebiyat ödü- lü'ne layık görülen Alman yazar Günter Grass, AKred Nobel'in ölûm yıldönümü olan 10 Ara- lık'ta Stockholm'de yapılan geleneksel törenle ödülünü, Isveç Kralı'run ehnden alacak. Nobel Ede- biyat Ödülü'nün ona verilmesi edebiyat dünyasın- da olumlu karşılanırken kendi vatanında eleştir- menleri ikiye böldü. Bu karan yanüş bulanlar. Grass'ın edebiyatçı değil, bu" tarih ve politika tar- tışmacısı olduğunu ıleri sürdüler. Karan alkışla- yanlar ise hiçbir çağdaş yazann 20. Yüzyıl Av- rupası'nı onun kadar güzel anlatamamış olduğu- nu savundular. Dagens Nyheter'in sorulannı ya- nıtlayan yazar. ülkesindekı bu ikilem konusuna da değındı. "Benim kendi şehrim aslaotoıadı" diyor. "Dan- zig.Alnıanlann gaddarca işgalinden sonra arOkbe- nim memleketim değildL Doğu Prusya'daki birçok lebçe \itirildi. Savastan sonra DüssetdorTayolum düştü. Ama bu endüstri branşmın yitiksehıine ta- hammüledemedim. Sa\aşsonrasının BerlİD'ineta- şındım. Orada hevkehraşhkyaptun! Sonra birkaç yıl Paris'te yaşadım. Orada bir mahzende 'Tene- ke Trampet'i yazdım. 60'b yıllarda Baü Bertin'e döndüm. Sonra da farklı yerlere yerleştim. Asnn- da beni kendimi bir bedevi gibi hissediyonım. Oraya bura\a kök salmakla pek ilgim yok. Kanm benden farku. O birycrdehuzuriçmdeyse, ben ora- yı memleket hissedebiliyorum." "Teneke Trampet" sayesınde aniden ünJenme- si konusunda ıse şöyle konuşuyor: u Ne zaman yeni bir kitabım çıksa, Alman eleş- tirmenlerin çoğunluğu derhal ilk kitabının düze- yinde değil!' diye bağuTj'orlar. Bazılan, Günter Grass'ı gagaiamaktan haz duyar gibi. Önce onu göklere çıkanp ad \e nüftız sahibi oluyoriâr ve sonra bu nüfuzu onu yerdenyere vur- nıaya kullanıyorlar. Benim açundan "Teneke Trampet' her şeydenönceparademek- tL O ana dek bir küise faresi kadar yoksuldum. O kitap- la birliktc ansızın mali ba- kımdan bağımsız hale gel- dim. Bunu her an anımsıyo- rum ve bunun değerini asla unutmuvorum." //eı .er zaman tarihin alttan, bir kurbağanın bakış açısından yazılmasından yana olmuşumdur. Asla tarihi yaratanlardan söz etmedim; benim için kurbanlar ve kurban edenler hepdaha önemliydi. Onun yanındaki bir kız kardeşe yer yoktu. Bana direnince, bir süre takılıp kaldım,yazamadun. So- nunda onu yenmeyi başardım. 'Kedi ve Fare' fle 'Köpek Yıh'na Tulla Pokriefke'nin ginnesini ön- levemedi" İki Almaıya'nın birleşmesi başansız Genellikle iki Almanya'nın birleşmesıne karşı olduğu için eleştiriliyor. Neden karşı? - Ben de herkes gibi Duvar'ın yıkılmasına se- vindim. Ama bütün bu birleşme sürecinin sahte beklentüerüzerine kurulduğuna inanıyorum. Do- ğan şey başsızdı. 40 yıl Doğu Alman diktasında yaşayan 16 milyon kişiye, "Şöyfeyapuı, biz de her şeyin yolunda gitmesini sağla>acağız" denılemez. Anayasada, birleşmeden sonra AJman halkının ortak ve yeni bir anayasaya sahip olacağı yer alı- yor. Böyle bir şey olmadı. En büyük sorun, eko- nomi değil Sorun kapitalizmin, eski Doğu Alman- ya'da, aynen Federal Almanya'da olduğu gibi, her- hangi bir sendikadan direniş görmeden istediğini yapıyor ohnasındankaynaklanıyor. Bu dunım ön- cekı Batt Almanya'daki bazı eyaletlerde de cıddi sonuçlar yaratıyor. Bütün federal yapı sarsıldı. Berlin Cuinhuriyeti'nin benim gözümde fazla bir değeri yok. Merkeziyetçiliğe karşı bir ağırlık oluş- 'Oskar beni aflfetmedi' Günter Grass, "Teneke Trampefin başkişisi Oscar Matzerath'ı unutamamış. "Halen o 60 yaşında ^e tene- ke tıanıpetini rafa kaldırdı ama. beni affetmedi" dıyor. " YalnızOskar değil,diğer bütün roman başkişüeri, bir süre sonra yazara aldırma- dan kendi >aşamlaruu yaşa- ma>a başhyorlar. Oskar da- ha baştan ters veat bir fîgür- dü. Örneğin, *Teneke Tram- pet" te ona bir kız kardeş ver- me>i düşünmüştüm. Asla ya- naşmadı: ille de tekçocukol- masını ismordu. haküydı da. 'Kıyafetname'yle günümüze göndermeler EsraCarusGülaydm'mporsetendüzenletnesi Kültür Senisi-Galeri Apel bu kez beş sera- mık sanatçısını 'Kıyafetııame' başlıklı sergide biraraya getiriyor. 16 Aralık tarihine dek açık kalacak olan sergide, Kryafetname temasryla gü- nümüz Türkıye'sine göndermeler yagüıyor. Kıyafetname sergisinde Lerzan Ozer Yü- tan'ın 'SeniDuyamıyorum' adlı porselen düzen- lemesinde iki kontrast renkte düzenlenmiş puzz- le'la dııyarü-duyarsızlıklar sorgnlanryor. Gale- ri Apel'in cam tnekâmna göre hazırlanan dü- zenlemede iki tane at renkte her an yok olabi- lirpuzzle porselenkaftan yeralıyor. Siyahpuzz- le'danumaralanmışinsansiluetleri,beyazpuzz- le'da ıse vaatler bulunuyor. AyferKaJsm'ın 'Soyağacı' yorumu iseçeşit- li dönemlere ait şapkaJardan oiusuyor. Kalsın, porselen çahşmasındagiyimtercihlerimizin da- hi yönetimin dayatmasıyla doğru orandlı oldn- gunu anlatmayı amaçhyor. Şapkalar, 'Soyağa- a' şeklinde bir düzenleme ıçinde tanhımızın ay- n ayn dönemlenni yansıtıyor. 'Bir benvanhrbende,birdebendeniçerP ad- lı porseien düzenlemede Esra Carus Gülaydm ise küçülerek ilerleyen figürlerle toplumun üze- rine gıydırdıgı pradıgmalardan kurtulmaaşama- larmı ve kendine özgü kostümüne doğru katet- tigi iç yolculuk serüvenıni ele alıyor. Gülaydm, biçimsel olarak 'Matruşka' bebeklerden yola çıkarak oluşturduğu Kı>afemame projesini, ki- şiligimizi, özümüzû kat kat örten kabuklar şek- linde yorumluyor. 8 aşamada küçülerek ilerle- yen her figür, toplumun üzerine gıydırdiği form- dan kurtulma çabasını ifade ediyor. Gülaydm simülas> r oniar ve pradıgmalardüzeni içinde bo- ğulan çağımız insanının, sanaila gerçek arasın- daki şaşkıniığını kendini örnekleyerek ele ah- yor. YıkttzS.Şerroet'ın 'UçanPadisahımÇokYa- şa' adlı düzenlemesinde de paper mache kaf- tanlar ve porselen takunyalar, Osmanlı esteti- ğının birçok öğesinin hayatımızdan sessizce uçupgitmesineaufta bulunuyor. Sanatçı yokolan estetiğe bugünün tarafsız gözüyie bırlikte kişi- sel ironık anlatımını da katıyor. Şermet taraf- sız bir bireyseUik' yakalamayı amaçhyor. Sergide giyımin sosyo-kültürel değışımını Yasemin Aslan Bakiri ise cam Fıgürlerine yan- sıtryor. Işlerindekı genel eğilim, görüntününar- dında saİdı gerçeği göstermeye yönelik. (Gale- HApelHoyriye Cad. No: 7, Tel: 0212292 7236) turmamız gerek. Grass, bu bırleşmenin önceki komünist ülkeler- de yaşayan büyük çoğunluk tarafmdan olumlu karşılamnış olması konusunda ise sözünü esirge- miyor. "Paranın peşindeydiler, hiç kuşkusuz. Ama po- litika yalmzca halkın ne istediği değildir. gelecek- te ne olacağıdır da. Bu doğal olarak vauıızca bir .Alman sorunu değil, bir Avrupa sorunu da. Bab dünyasL, 10 yıl önce Doğu Avrupa'da onlann hic- birkatktaobnadan gerçekieşen şeyterden sonra ken- disini muzaffer görüyor. Alman Markı'nın. serbest ph~asa ekononıisinin bundan sonrasmı halledece- ğini düşündüler. \a da Yeni LJberalizm'in. Poüti- ka, nüfuzunu başka güçlere bıraktı. Komünizmle buiikte, tek alternatif olması gereken demokratik sosy alizm de ka> boldu. Gerginlik ve toplumsal so- runiarla dolu bir ortamda >aşı>oruz. Bu sorunlar yalnızca demokratik yöntemierie çözümlenebilir. Ama sosyaJ demokrasi artık veterii güce sahip de- ğiLŞimdi,doğan boşlukıan bambaşkagüçlerinnasıl yararlandığını görüyonız." 'Sözcûkler yalnız gözler için değil' Günter Grass, SPD'den yalmzca ütıcacılar po- lıtıkası yüzünden aynldığını söylüyor. Partisinin bu konudala tavnnı utanç verici olarak tanımlıyor: - Ulusu bır sol perspektiften tanımlamak ge- rek. Eğer sol bunu yapmazsa, başka güçler yapa- caktır. Dostlanm gelip omuzumu okşadı, "Kafa- yı buna takma canım, Avrupa Konfederasyonu halleder bu işi", dedi. Ulusculuktan edinılen kö- tü deneyimler nedeniyle halk, bir çeşit kozmopo- Lıtizme sığındı ve ulusu sağ'm ellerine bıraktı. Öyle sanıyorum birçok sosyal demokrat, ıdeolo- jinin yerini Pragmatizm'üı, yani küçük adımlann politikasırun aldığını sandı. Ve Berlin Duvan dev- rilince, kontrpiyede kaldılar! Hazır değıldiler ve işte bu nedenle günümüzdeki so- rulara verecek yanıtlan yok. En yeni yapıtı "Mein Jahrhundert"de (Benim yüzyılım), her yıl için bir denemekoymayı uygun bul- muş. Ancak bu, bir özya- şam öyküsü değil. - Ben her zaman tarihin alttan, birkurbağanın bakış açısından yazılmasından ya- na olmuşumdur, diyor, asla tarihi yaratanlardan söz et- medim; benım içın kurban- lar ve onlan kurban edenler hep daha önemliydi. Her deneme için bır suluboya resimler yaptun. Biten de- nemeleri yüksek sesle oku- dum. Birhatip olduğum için değil, yazarken dolaşmajı sevdiğim için. Sözcükler yalmzca gözler içındeğildir, kulakiar ıçindirler de. tsveç Akademisi'ndekı Nobel Kütüphanesi, Gün- ter Grass'ıngrafik çalışma- lannı ve suluboyalannı 17 Aralık günlen arasında ser- gileyecek. DEFNE GÖLGESİ TLRGAY FİŞEKÇt Bursa'da Bir Kütüphane Bursa Büyükşehır Beledıyesi Şehir Kütüphanesi, ülkemizde kütüphane kurumlannın gelişim yönünü gösteren bir uygulama olarak karşımızda duruyor. Kütüphane başta yapısı ve konumuyla dikkat çe- kiyor Kentin en merkezı yerinde, eskiden belediye- ce nikâh dairesi olarak kullanılan görkemli yapı, 1995- 1998 yıllan arasında yapılan restorasyon çalışmasry- la Şehır Kütüphanesi olarak yeniden düzenlenmiş. 11 Eylül 1998 günü hizmete açılan kütuphanede 26.000 kitap bulunuyor. Yeni çıkan kitaplar da dü- zenlı olarak izlenip satın alınıyor. Genel okuma salonunun dışında, gazete ve der- gilerin izlenebildıği süreli yayınlarsalonu, çocuklann tiyatro oyunlan da oynayıp izleyebilecekteri küçük bir sahnesi olan çocuk kitaplan bölümü, müzik kitapla- nnın, CD ve kasetlerle müzik dinleme olanaklannın bulunduğu müzik kütüphanesi salonu ve Bursa üs- tüne kitap ve belgelerin toplandığı Bursa belgeliği sa- lonu var. Bütün birimlerde bilgısayarlarla işlem ya- pılıyor. Kutüphaneden ilk bir yılda 371.769 kışı yararian- mış. Üye olan 1350 kişı 24.202 kitap ödünç almış, 39.102 kışi okuma salonlarında bulunan kitaplan kullanmış. Şu günlerde günde 1.500 kişı geliyor. Genç ve işlenne gönülden bağlı çalışanlanyla her bö- lümünde çağdaş bir kamu kültür işletmesinin özel- liklerı görülüyor. İlk bir yılda kütuphanede, müzik dintetileri, edebi- yat söyleşıleri, film gösterileri vb. 4052 kültür etkin- liği gerçekleştirilmiş. Hıfzı Topuz'dan Sunay Akın'a, Idil Biret'ten Güften Akın a pek çok kültürinsanı bu etkinliklere katılmış. • • • Bu görünüm ülkemizde kütüphaneciliğin nasıl bir yapılanma yörüngesine oturması gerektiğini de gös- teriyor. Çoğu kentimızdeki il halk kütüphaneleri, yalmzca ödev haartayan öğrencilerin uğradıklan merkezler du- rumunda. Kitaplan büyük oranda eski. Eski olmala- rı değerierini azaftmaz elbette.. ama güncel yayınla- nn yeterince izlenemediği de bir gerçek. Kültür Bakanlığı'nın kitap alımlan ilkeli değil, ge- len iktidariara göre değişiyor. Üstelik ödenekleri çok yetersiz. Milli Eğitım Bakanlığı'nın okul kitaplıklan için kitap aldığını ise daha görmedim. Oysa devletin yurttaş- lanna yeterli yıyecek ekmek veremediği II. Dünya Sa- vaşı yıllannda lise kitaplıklannda dönemin yeni ya- zariannın kitaplan vardı. Ozamanlarbakanlıklar, bu- günkü gibi çok sayıda makam otomobiliyle dolu de- ğildi ama.. kitaplıklar kitapla doluydu. Yayınevlerine her gün, yurdun çeşitli yerierindeki okullardan, cezaevlennden kitap bağışı isteyen mek- tuplargelır. Yayınevi 1000 tane bastığı kitabın kaçı- nı bağışlayabilir? Oysa yayıncı bastığı her kitabın bir bölümünün bakanlıklarca alınacağını ve kütüphanelere dağıtıla- cağını bilse, yayıncılık, basılan kitaplann satılıp sa- tılmayacağı kuşkusundan kurtulur. Gönlünce yayın- cılık yapabilir. Yayıncılık için gerekli nitelikli insanla- nnbaşkaalartlarakaçıştengetlenebiHr. - --v - ^ • • • ~ E ' Bursa'da kültür hayatının bir canlanma sürecine girdiği görülüyor. Kentteki kitabevlerinin sayısının otuz beşe ulaşmış olması da bu olgunun canlı bir ka- nıtı. Bu kitabevlerinden yeni açılanlardan biri olan "Ki- tap Evi" konumu ve öyküsüyle özel bir ılgıyi hak edi- yor. 1900 yılında yapılmış, yakın yıllarda yanarak ağır hasar görmüş önemli bır sivil mimarlık örneği olan yapı, bütün mimari özellikleri korunarak yeniden in- şa edilmiş ve Bursa kültür dokusuna kazandınlmış. Kitap okuma ve satış bölümlerinin dışmda kültü- rel etkinlikter için toplantı ve sergi salonlan da bulu- nan yapının giriş katında arka bahçeyle de birleşen bir kahve ve lokanta yer alıyor. Pencerelerinden Ulu Cami'nin minareleri arasın- dan Yeşil Türbe'nin de görüldüğü Kitap Evi, kente egemen benzersiz konumuyla da ilgi çekiyor. • • • Bursa'da gördüklerim içinde bir de süreli yayın il- gimi çekti: "Bursa Defteri", üç aylık kent kültürü ve düşün dergisi. Eylül 1999 tarihli üçüncü sayısı, 352 sayfalık "Osmanlı Özel Sayısı-1" olarak yayımlan- mış. Yaalarözellikle Osmanlı dönemindeki Bursa'yı çeşitli yönleriyle irdeliyor. Dergideki yazılan okuduk- ça, eski fotoğraflara baktıkça, tarih bilgisi ve bağla- nnın herkes için ne denli önemli olduğunu bir kez da- ha düşündüm. Spice ÖPIS, İngiltepe'nin en kötii grubu seçildi • LONDRA (AA) - Spıce Gırls, Smash Hits magazuı dergısınm okuyuculan arasında yaptığı ankette, 1999'da tngıltere'nin en kötü grubu seçildi. Daha iki yıl önce Spıce Girls, Ingütere'nin en iyi pop grubu seçilmiş ve aibümlen dünya çapında miryonlarca satmıştı. Ancak iki yıl içuıde grup aleyhine dönen eski hayranlan. özellıkle Spice Girls'ün kızlanndan biri içuı çok olumsuz not verdıler. "Mel C" en kötü kadın şarkıcı, en kötü saç modeline sahip ve en kötü giyinen kışı seçildi. Mel C'nin sıngle'ı ve video klıbi de "en kötü" olarak değerlendirildi. K Ü L T Ü R f Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle