22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
JifSAYFA CUMHURİYET 26 ARAUK1999 PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Batı'nın Temelleri? - 2 ÇeHkGÜLERSOY 0 sa hesaph yıuann 1789'uncustt, I gerçekten büyük ve köklü deği- şimlere yol açü. Bu sosyal patla- ma, sadece altındakı Fransa top- ragını değü, tûm dünyayı etkileme- ye koyuldu. Ük değişimler, top- hunlann maddi dûzeninde, görûktû: Önce insanoğluna, tarihte ilk kez, bir "insan" oMuğu öğretildL Yani köle ya da hükûmdar uyruğu değil, temel haklar sa- hibi vatandaş olduğu anlatıldı. Aynca- lıkh ailelerin doğuştan sahip olduklan, de- ğişmez mülkiyetler düzenini sarsarak. serbest girişirrilerin yolu açıldı. Gerçîbu Uk "ideafcr hedefler, yine in- san doğasının vadisine dökülerek, bu kez toprak sahiplerinin değil, kapıtal biriki- mi yapan kişilerin egemenliği ile sonuç- landı ama. eski kaskaüsisteme görebuye- Bİ dûzen, yine de büyük aşama oJdu. Da- ha sonrakı yüzyülarda ortaya çıkan dü- şünce sıstemleri, toplumlarda (sadece kendi çalışan suuflan için de olsa), ada- lete daha fazla ağırlık veren dengeleri kurabıldıler BunJann hepsini, o 1789 ayaklanma- sı başlatmış sayılmalıdır. "CMÜmriyet" kavTanu da gûndeme geldi. Ülkeler içinde yerel prenslikler dü- zeni, yerini ulusal devletlere bıraktı: Gi- rişimci sınıf, her eyalette ayn sınır, ayn polis, ayn izin, ayn vergi cenderelerin- den kurtuldu. Bu überalizm, ekonominin tıkalı yollannı açü. Ama aynıırmak,sade madde duvarb- nm yıkmakla kalmadı: lnanc dünvasnn daaJtüsteÜi: KatotikHk, ülkelerin çoğunda, devre dışı kaldı: Yaşam temebni öbûr dânya üstüoe kuran ve sıstem içinde faizideya- saklayan bu disiptüı, yeni ekûDomiye ters düşen en büyük duvanh. Fakat onun yıkılması, bir boşluk da dogurdu: Yeni toplumlara, bir inanç yo- lu da gerekliydi. Boşluğu, adına Protestanhk denılen kanat doldurdu: Bu mezhebin teorisyen- leri, tutunacak dal ararken, tek Tann'nın en eski elçisi Musa'yı buldular. Onun di- ni, "kendiyokiaşlarma ayncahk" gibi in- sanlıga ters gelecek dar bir ölçütün ya- nında, esas olarak ahreti değil, bu dün- yayı temel alan "etverişli''birfelsefeyiaşı- lıyordu: Sekülarizm. Gefişen kapital ile gücû ve etkisi artan sBuflarweskizmcirieretekrarbağtannMk istemeyeıı düşünen kafakr, bu öğretiyi benimsedi Katolikliğin resmi mezhep olarak kal- dığı az sayıda ülkelerde bile, kiliseler bu genel düzene uydu ve eSerinidevktm üs- tfinden çektfler: "Etliye - sütlüye kanş- marnak", arük Katolik mezhebin de, baş polıtikasıdır. Küse,hizava gnnuş durum- dadır. Böylece, "Baö" resminde, bir bütün- lük sağlanmış oldu. Bu "fiberal Hnisti- yanhğT, "Baü Anıtmın" 3. sütunu kabul edebilihz. Güzel ama, "febefi tatarhhk" açBmdan,sorun çözümlenmişotanaz Id?! ÇflnküH]ristiyudini,PrDtestaııUdabaş- lamadı ve onunfaı smırh da değil! Katolik öğreti, kendi daralmış yerinde, anıt gibi duruyor. Ölçüleri de değişmedi. teorik olarak, bu böyle. Sonraçeşitli yerlerde 0- ginçörneklerdeyaşaıuyor: Dünya kapi- talinin ve yerli sömürgecilerin ezdiği az- gelismışGüneyAmerika ülkelennde, ara sıra ayaklanabılen yoksul kalabauklann, yanlannda komünist genllalar kadar, - çogu Katolik- rahipleri de bulmalan, ras- Unö nudır? Degfldir ve o olaylar, kilise için, Hrristiyanhğın özüne ve Isa'nın öğût- lerine dönüştûr. ••• Kafam eskiden beri bu düşüncelerle dolu iken, bu eski konuyu benim için gûndeme getiren olay, yeni bir kitap ol- du. NezihBaşgeten'le yine arkeolog olan eşinın kurduklan -ve tam bir enstitn gi- bi-, bizde benzeri onnayan bir başan tre- nihafinde, 21 yüdır yürüttükleri Arkeolo- ji ve Sanat Yayınevi, Roma Kayzeri Ju- hanus'un yaşamı ûstüne çok ilginç bir kıtapyayımladı.NeoüıatBaydar'ınyaz- djğı bu degerlı çalışma, ıçerdığı çok dik- kale değer ve yeni bilgiler yanında, be- nim için önemili olan konuya da ışık tu- tuyor: Büyük KonstantJnastan sonra, doğnısuryiresaretktekrarputperesniğe dönmûş ofam bu Kayzer, karşıtlannın bi- le kabul ettiklen gibi, çok erdemli, çok özverüi ve çok kültürlü bir kişi. Çocuk- lugundan beri ömrü, okumakla geçnuş. Hem bir kitap dostu, hem de yine bir sa- vaş meydanmda ölecek kadar, yiğit bir adam. Bu kimliği ile, bir törlû Hnistiyan- .V.. tıga mnamamı^VPtipakh yatmamg: Tam bir Romah olarak, İsa'nm "merhamete" dayah "teorisini, insanoğlunu zavıflatKS, çökertki, ve enerjisini yok eden doğrul- tuda" buhıyor." Sana tokat atana, öbür ya- nagıru uzat!" emrini, "akıl dışı" sayı- yor! Tektannfikrinide,insanınözgürdü- şüncesini sınıriayan, demir bir çember olarak algüıyor. Onun yerine, her biri, 'insan özlemkrine ayn-ayn yaıutiar ve- ren", değişik tanrüar düzenini, yeğliyor! Düşünce bu ya! Ama ben sözün bu noktastnda, yaztmı baglamak istiyorum: 1) Baü'nın bir te- meli eğer "Roma w ise, Roma, işte budur. 2) Onun yanına, "Hıristiyaniik direği" diküemez. Protestanlık, daha bir uyum sağhyor olabilir. Ama ilk iki kahn sütu- nun yanındabu üçüncüsü, epeyce ince ka- hr ve tüm Hıristiyanhğı temsil de edemez. Baü, Romaeoerjisi ile,Hıristiyan k mis- tkr7mi'nin arasında kabnıştL Roma'nm safina geçti. Bu soyut bilgileri, gÜDÜmü- ze ah sayısız somut olaylar ve örneklerle, tamamlayabilırsıniz: Dünyadave Avrupa toprağaıda ohıpbi- tenkrin hangki, Hazret'i m'nm ölçük- rioe -ve emirterine- uyuyor? Şehrimizde toplanmak onurunu bize ve- ren son konferans, "usukn", Kafkasya acılarına değındı. Bununla, politik işle- vini yerine getirmiş saydı ve dosyayı ka- pattı. Ama çapı çok daha geniş olan Bal- kan dramına, onun ateşlenme noktalan- na, ve o korkunç bombardımanlarm do- ğurduğu garip sonuçlann,yerel haDdarııı hangi işine yaradı^na dair, bir madde. gündemde yer aldı mı? Çünkü o operasyon, iki süper güç olan USA/AB işbirliği ile yürütülmüştü. tkiblokun çıkarlannın uygulandığı bir ameliyatın, hasta ölecek hale de gelse, ba- şanlı sayılması, kuraldır. Konferans, so- mut dertler yerine, soyut kararlaria sonuç- landı. Sade Avrupa'yı değil, tüm yer yu- varlagını tehdit eden boyutlara ulaşma- ya başlayan çevre sorunlanna ve çözüm- lerine, hiç dokunmadı. İstanbul yakuun- da bir deprem gibi, işin tadım kaçıracak sürprtder yaşanmadL Ünln detegeler, ls- tanbul'u, keudikrine gösterüen yüzüne bakıp, "dünyanın en güzel kenti" ilan et- tiler Türk mutfağı da bü>1ileyici idi. Her- kes mutlu olarak, evine döndü. Baü da, zaten. işte budur. Bu yapı, şu temeller üstünde yükselir: Önce, maddi çıkariar ve her konuda in- cebesap-kitapiar. Sonra, (doğrusu kendi- siy le tutarh) maddeci değer yargdan ile, sagtam bir sosyal düzen. Sonra, göstenş- li törenler, göz okşayan dekorlar. Sonra, Fıziği topluma güven veren yöneticüer kadrosu. En son, aynı bir adamı yarun yüz- yıl vitrinde tutmayıp. tazeleri ile değişti- ren, bir politika sistemi... Bata,budurveantikRoma/Grekuygar- hldan ile, tam uyum içindedir. Son yüz- yılda, bunlann çağa ayak uydurmasını sağlanuştır. Üçüncü sütun, olsa-olsa, (sırf kendi vatandaşlan için) bir hukuk devle- ti ve sosyal güvenlik sistemi olabilir. Bun- ları da başarmıştır. Ama •'hıristiyanhk", bu anıt resme uyum sağlamayan,zorlama birekknti hevesi olmaktan öteye gıdemez. Zaman zaman yaa yazmak bir çıkmaza gi- rer. Eliniz kolunuz tutulur. Ak kâğrtiar size, siz ak kâğıtlara bakakalırsınız. Çetin Altan'ın 27 Mayıs 1960 öncesinde yazdığı gibi: "Bugün ca- nım yazı yazmak istemiyor" diyebilirsiniz. Ama diyemezsiniz! Toplumla içli dışli olmuş, okur- terıyia yanm yüzyıldırsürekli iletişim kurmuş, kur- maya çalışmış bir yazar olarak, yine de yazmak zorundasınız. "Beş banka yoğun bakımda" Bu başlık perşembe günkü Millryet'in: 'Egebank, Esbank, Sümerbank, Yaşarbank, ve Yurtbank'a devlet el koydu. Birieşik Yatınm Bankası'na kilit vutvldu." Bir süre önce üç bankaya devlet el koymuş- tu. Bu kez beş banka. Yann? Belki beş banka daha? Oysa dahayakın günlere kadar bu ban- kalar, hele Egebank, gazetelerde tam sayfa ilantar veriyor, TVIerde ünlü sanatçılar tarafın- dan propagandası yapılmıyor muydu? Millet de birazcık kazançlı olayım diye, bu tür reklamla- ra kanıp o elindekini avucundakini o bankala- rayatrmıyor muydu? Hadi şimdi yatırdıklannı geri koparsınlar, dolariannın, marklannın kar- şıiığını 71 olarak alsınlar da içleri rahat etsin, edebitirse. Hatkımız çok akıllıdır. Kısasürede ko- şeyi dönmek ister. Bir verip beş alacağız, da- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yan Yazmak da Çıkmazda! ha güzel geçine- ceğiz hayaline hep akjanagelir. Birtakım şirket- ler.ortaklıktarku- rulur, adlan bile unutulan bu tür yerterde parala- n batar, aldırmaz! Bankerler yüzde yüz faiz ve- recek diye koşar, paralar yatınr, evini arabası- nı satar; sonunda hava alır. Hep aldanır, hep ya- nılır. Niye? Açıkgözlük edecek, oysa ondan da- ha açıkgözler vardır tetikte bekleyen... Ecevit hükümeti büyük biryüreklilikle enflas- yonu yüzde onlara çekmek niyetinde. Bu yol- da herşeyi göze almış; memuriar, işçiter, emek- liler biraz daha kemer sıksın, vergiler biraz da- haartsın, herşey birkaç kat daha pahalılaşsın... Nurtu ufuklar az sonra görünecek, halkımız so- nunda rahata kavuşacak!.. Hep duyduğumuzşeyter. Ta 1950'lerden bu yana kim iktidara gelmişse ön- celeri nurlu, ışıklı yannlardan söz et- mjştir. Kemerieri şıkma edebiyâtı '"ûA'/*'_*! politika dürtyamizın halkımıza sık sık sund^ğu acV^jrJl^çtır. Hasta- lıklarda içilen ilaçlarhepactdır, ama bir umuda yönelik- tir. Içersiniz, bir süre sonra iyileşirsiniz. Oysa bizim iktidarcı- lanmızın, hangi par- ti, hangi lider olursa olsun bize sunduk- lan reçeteter, hep ze- hiracısı ilaçlardır. Bu kez, bu işi teknisyen kad- rolar hazırlamış! Biliyoruz en başta IMF'nin acı reçetesi var. Halkı cendereye sokacaksın, ke- merlerini kopacak duruma getireceksin ki yol- lar açılsın! Kimleri.. şu ortadirek dediklerimizi mi, şu emegiyle geçinenteri mi, altmış yetmiş milyonla yaşayan emeklileri mi, "adaletle vic- danlannın arasına sıkışmış" yargıçlan mı, he- kimleri, oğretmenleri mi? Yeni liberal takımı, hani şu özelleştirmeciler, globalleştirmeciler, ikinci cumhuriyetçiler fılan falan.. devlet küçülsün deyip durdular. Liberal Parti Başkanı sevimli Besim Tibuk yıllardır "devlet elini çeksin, vergi almasın, tiyatro bi- nası falan yapmasın, her şeyi özel sektöre bı- raksın, Mûlkiyeyi, bilmem neyi kapatsın" de- mez miydi? İşte devlet küçüldü! Derken al sa- na beş bankanın sorumluluğu! Şimdi bu ban- kalarda batan paralar yine bizlerin, sizlerin ya- ni halkın sırtından çıkacak... Sümerbank gibi bir Atatürk kuruluşunu sen bilmem kime sat, bil- mem kimin yakınının bankasını koru, seni uçak- larlagezdiren Çaglar efendi devlet bütçesi ka- dar para batırmış, al yanına.. aile resmi çek- tir... İşte sonuç!..EIIi yıldır gazetelerde yazıyo- rum. Halkın içinden bir kişi olarak yaşadıkla- nm bir kez olsun değişmedi. Bir de TV ekra- nındaki sevimli Ali Kırca, gazetesinde, her şey değişti diyeyazryor MHR Refah, o bu de- ğişmiş, hem de olumlu biçimde değişmiş, Tür- kiye de değişmiş!.. Bu na- sıl değişmeyse!.. Buna bo- zulma, yozlaşmaçizgisine gelme demek çok daha . doğru olmaz rrn? Çünkü hjçbirşeydeğişmediğigi- bi, her şey eskisinden be- ter oldu... PENCERE Serbest Piyasaya Tatl... Şu mübarek ramazan ayında, kaç günden be- ri bu köşeden soruluyordu: - Ne oluyoruz?.. - İkinci Dûnya Savaşı'ndakigibi birtûr'MMKo- runma Kanunu' mu hortlatılıyor?.. - 1930'lann devlet müdahaleciliği gûnûmûz- de yeniden mi tezgâhlanıyor?.. - Serbest piyasa ekonomisine ne oldu?.. - Uberal ekonomi rafa mı kaldınlıyor?.. - Döviz fiyatı neden donduruluyor?.. - Özel bankalar birbiri ardından neden devlet- leştiriliyor?.. - Ev kiralannı niçin devlet saptıyor?.. ' - Yeniden devletçilik mi?.. • Sonunda bu işlerin erbabından Güngör Uras'n Milliyet'teki köşesinden yanrt geldi. Yazısının başlıgr. "Serbest Piyasa Tatile Giriyor" Güngör Uras "saf ve bakir bir Anadolu çocu- ğu'dur, ama gerçekçidir. • ••• - Külyutmaz.. Ne diyor Uras: "Nasıl ki kadının 'az hamile's/ olmaz ise eko- nominin 'az serbest'/olmaz. Ekonomi ya tam ser- best'f/r ya da 'fiyat ve ücret kontrolü' vardır. (...) Döviz kazığa bağlandı...Ohne güzel... Kiralar kazığa bağlandı... Oh ne güzel... Petrol fiyatı ka- zığa bağlandı... Oh ne güzel... KlTfiyatlan kazı- ğa bağlandı... Oh ne güzel derken, bir de bakı- lır ki ekonomi içine kapanmış..." Evet, nedir bu yapılan iş?.. Yanrtı Uras veriyor. "Serbest piyasa tatile giriyor." Peki, bu neden görmezlikten geliniyor, bizim li- beraller (yada liboşlar) niçin bu karariara karşı çık- mıyorlar?.. Neden karşı çıksınlar ki?.. Onlar patlıcanın değil, patronlannın dalkavuğu olduklanna göre karartan alkışlamak gorevleri... • Gazetelerin yazdıklanna bakılırsa Türkiye 17 kez IMF'den geçmiş... IMF'den niçin geçilir?.. Bir ülkede politikacılar ekonominin içine edin- ce IMF'ye başvururlar, yeniden borçlanmak için IMF'nin kapısını çalariar, IMFdedoğal olarak ko- şullannı dayatır. Demek ki bizimkiler son kırk yılda 17 kez eko- nominin içine etmişler... 16 kez devlet kurmuşuz, bu demektir ki 16 kez devlet batırdık... 17 kez IMF'ye başvurmak da 17 kez ekonomi- yi batırmak demektir... Peki kim yapıyor bunlan?.. Kırk yıldan beri başımızdaki politikacılar de- ğişmiyor; bizim gibi "safve bakir Anadolu çocuk- ları" da IMF'den her geçişte düğün bayram ediyonjz. sno -J. r ;J. <> - HicrosoH Internet Explorer Favor*es Joofe Hdp http://vww.veczygo.com/ Discuss RealGuide
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle