Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALJK 1999 PAZAR
14 J. L J J A kultur@cumhuriyet.com.tr
TÜRSAK Yönetim Kurulu Başkanı Müjde Ar, beş yıl içinde çok yol alındığını düşünüyor
4
Sinema liiks değfl, bir flıtiyaç'Külriir Servisi- 80 'li yıllann sinema-
sına damgasuu vurmuş bir oyuncu Müj-
deAr. O dönemlerde kadnu anlatan, ka-
dın sorunlanna değınen filmlenyle Tiirk
sineması ıçınde önemlı bır yere sahıp ol-
du. En son oynadığı Mustafa Araokbr
filmı "Ağır Roman" dışında, sinemay-
la oyuncu olarak pek ılgılenemıyor. Ama
sinema sektörü ıçınde önernli bir ku-
rum olan TÜRSAK'ta beş yıldır yöne-
tim kurulu başkanı. TÜRSAK tarafın-
dan düzenlenen ve yann başlayacak
"Ikinci Ulusiararası Sinema Tarih Bu-
luşması'' ıle ılgılı olarak Müjde Ar'la
oyunculuğun dışındaki bir sinemayı ko-
nuştuk.
-TÜRSAK'ın etkinliklerinden kısaca
söz edebiür misiniz?
MÜJDEAR- Seminerler, konferans-
lar. suıema yılüğı ve bin Garanti Ban-
kası, bınsi İş Bankası sponsorluğunda
düzenlenen Çevre Filmlen ve Sinema -
Tarih Festivali. Bu yıl dördüncüsü ger-
çekleşecek olan Çevre Filmlen Festiva-
lfnın geçen yıl ıstedığimiz düzeye gel-
diğinı söyleyebilirim. Seyirci açısından
da, bızım yetkınleşmemız açısından da.
Bu yıl da Sinema - Tanh Buluşmasf nın
ikincısiıu gerçekleştiriyoruz. Zaten ikı-
si de bır yılımızı kapsıyor. Zorluklany-
la, sevınçlenyle. Bugün uluslararası jü-
nde yer alan ıkıjüri üyemiz deprem teh-
likesınden dolayı gelemeyeceklerini söy-
lediler. Ama her şey iyi gidiyor bunla-
nn dışuıda.
- TÜRSAK gibi bir sivil toplum örgü-
tündeyer afanamz ne zaman ve nasıl ger-
çekfeşti?
AR- Vakıfbeş yıl önce çok zor durum-
daydı. Kurtancı gibı anılmak ıstemem ama
hem sinemaya gönül vermiş biri, hem
de vakıfyönetimindenanlayabilecek kim
olabılır diye düşünmüşler. Öneri geldi.
Zaten benim de böyle bır vakıfkurma gı-
bi düşüncem vardı. Beş yıl içinde çok yol
aldığrmızı düşünüyorum. Daha da kunim-
sallaştık. Gönül işlen maddı ve manevi
birçok şeye katkıda bulunmaktan geçi-
yor. Bu hele sinema olursa...
r
evlet
örgütsüz
olduğumuz için
azmiktarda
ödeneklerle bizi
susturmaya
çalışıyor. Türk
sinemasının
kendi içinde
kurumsallaşma
şansı yok çünkü.
En büyük
hedefimiz eğitim
eksikliğinden
yola çıkarak
Batılı normlarda
bir sinema
sektörü yaratmak.
- TÜRSAK'ın bugfine dek karşılasb-
ğı zorluklar neier? Bunlar nasıl aşılabi-
fir?
AR- Kurum olarak sürekli büyümek-
ten yanayız. Bu kadanna razı değüiz. Sa-
dece yıllik yayımlamak, seminer ve kon-
feranslar düzenlemek değıl amacımız.
Yönetmen Robert Bresson, 'fotoğrafiden çok resme yakın sinema yaptı'
GerçeğisinematografiksunduKûltûr Servisi-98 yaşında Pa-
ns'te yaşamını yıtiren sinemanın
'haşîn' yönetmeni Robert Bres-
son, 40 yılhk kariyen boyunca
sadece 13 tane film yönetmiş
olmasına karşın, 'Bressonviri'
denebılecek, hiçbir akıma ya da
kalıba uymayan özgün bir sine-
ma yarattı. Sadece Fransız sine-
masını değil dünya sinemasının
önde gelen yönetmenlerinı de
filmlen ve düşünceleriyle etki-
ledı.
19O7'de Paris'ın bir taşra ka-
sabası Bromont-Lamothe'da do-
ğan Bresson, babasının ordu
mensubu olması yüzünden sü-
rekli, aılesi ıle seyahat etmek zo-
runda kaldı. Üniversitede kla-
sikler ve felsefe eğitımi gören
Bresson. ılk senaryosunu yaz-
madan önce bir süre ressam ve
fotoğrafçı olarak çalıştı. Böyle-
ce felsefe ve resim eğıtiminin
bileşkesı onun sert ve saf sine-
masuun temellenni oluşturdu.
II. Dünya Savaşı sırasında 18 ay
boyunca bır Alman Nazi kam-
pında tutuklu olarak kalması,
'özgûıiüğe ve kurtuluşa ulaşma
çabası ve bunun olanaksıznğı yü-
zünden çekilen aa' duygulanna
ağırlık veren bir tema üzerine
kurulu filmler çekmesinin baş-
lıca nedenini oluşturdu.
'Fîlmi özümsemeBsiniz'
Filmlennın 'haşin'lıği düşün-
celerden ve 'saFlığı ise görün-
tûlerinin sadeliğinden gelen Bres-
son, gerçeğın kendısıni gösteri
biçımınde sunmaktan çok sine-
matografı yoluyla yeni bır geT-
çek yaratmaktan yanaydı. "Dış
görüntü sadece daygusal ve en-
telektüel kisiliği kaplayan bir ka-
bukrur" dıyen yönetmen, insan-
lann \e toplumun sonmlannı,
onlan gizleyen dış kabuktan ve
gösterişli unsurlardan sıyınp
anndınlmış bır sinema ile izle-
yenlere sundu. Tiyatrodakı çağ-
daşı Samuel Beckett gibi, sana-
tını basıt temellere indirgemiş,
Venedik'te Büyük Ödülü kazanan 'Bir Köy Papazmın Günlüğü' (1956) ve 'Tath Bir Kadın' (1969).
kısa ve özlü diyaloglar içe-
ren, her türlü yapaylıktan
uzak, geleneksel bir mü-
zikle bezenmiş, sade ve öl-
çülü filmlere imza atmıştı.
tlk iki filmınden sonra
her zaman amatör oyuncu-
larla çalışan Fransız yönet-
men, onlardan oynadıklan
karakterlen tıyatroda gibi
değil 'kendilerinden bir
parcavmışçasına' canlan-
dırmalannı istedı.
Ona göre tiyatro ve si-
nema arasında var olabıle-
cek yegâne birliktelik, an-
cak iki sanatın birbırlerini
yok etmeleri ile gerçekle-
şebilırdı. Belkı de bu yüz-
den Truffaut "Bresson si-
nemasıfotografıdençokres-
me yakın bir sinema yapı-
yor" diye söylemişti.
Yapdan her filmi içselleş-
tirme tutkusunu "Bir film
göze hoş görünsün diye ya-
pılmaz, siz fihnin içine gir-
meli ve onu özümsemelisi-
niz" sözleriyle dile getır-
di. Bresson'a göre yönet-
menlık başkalannı yönet-
me değil aslında kendi kendini
yönetme sorunuydu. Filrrun özü-
nün içerdiği anlamda gızli ol-
duğuna, o anlamın en sade ve en
açık biçimde izleyiciye sunul-
ması gerektiğine inandı.
Filmlerinintemalan genellik-
ilmlerinin 'haşinliği'
düşüncelerinden, 'saflığı'
ise görüntülerinin
sadeliğinden gelen Bresson,
yeni bir gerçek
yaratmaktan yanaydı.
le Katolik geçmişının izlerinı ta-
şıdı. Anlattığı hikâyelerini üs-
tünkörü değil ardındakı metafi-
zik ve sembolik anlamlan ve ah-
laki boyutuyla aktarmaya çalıştı.
Bu yüzden birçok eleştırmen ta-
rafmdan 'koyu bir Katolik' ol-
makla suçlandı.
Bresson, 50'lerin sonu
ve 60'lann başında Fran-
sız sınemasını etkısı altı-
na alan 'Yeni Dalga' akı-
mından ve teknolojinin
gelişmesi ile ortaya çıkan
yeni tür film akımlann-
dan hiçbir zaman etkilen-
medi. Çahşmalannın her
aşamasmda yönetmenin
tam kontrolü olması ge-
rektiğıni belirten yönet-
men, genç 'auteur'lerin
idolü oldu. Bu inancı ve
tıtizliği yüzünden 1934
yılında çektiği ilk filmi
'Les Affaires PuMkraes'
1983'teki son filmi 'Ar-
gent'ya (Para)kadar sade-
ce 13 tane film yönetri.
îlk filminden sonra
Bresson, 1943le hapisha-
neden yeni çıkmış bir ka-
dına yardım eden rahibe-
leri konu ettiği 'Günah-
karMekkler' ve 1944'te
DkJerot'nun 'Jacques k
Fatalisme' adlı romarun-
dan uyarlanan ve diyalog-
lan Jean Cocteau tarafın-
dan yazılan 'Boulogne Ormam-
nın Kadmlan' ile sinemaya de-
vametti. Bernanos'unromanın-
dan uyarlanan kanserden ölmek
üzere olan genç bır papazın iş-
lediği günahlardan annma ça-
basınm anlatıldığı 'Bir Köy Pa-
pazınm Günlüğü'' adlı film ile
Venedik Film Festivali Büyük
Ödül de dahıl olmak üzeıe se-
kiz tane uluslarası ödül kaza-
ndı. 1956 Cannes Film Festiva-
li'nde 'En İyi Yönetmen' ödü-
lü kazandığı filmi 'Bir İdam
Mahkfimu Kaçü'da ise Alman
Gestaposu'ndan kaçan birsavaş-
çıyı anlatırken aslında kendi ya-
şammdan bır kesiti sinemaya
yansıttı.
-.. Daha- sonra' Dostoyevsld'run
'Snç ve Ceza' adlı romanından
esinlendiğı Yankeski(19S9), Je-
anD'Arc'ınYargılanması(l%l),
bir eşeğin hikâyesiyle ınsanlann
acımasızlığım anlattığı Rastge-
le Baltnazar (1966), biı genç kı-
zm ıntıhar etmesini konu etüği
Moucheöe(1967)adlı filmlerile
sinema kanyerim sürdürdü.
Tıcari ve popüler ohnadı
Dostoyevski'nın dünyası ile
kendininkıni buluşturduğu Tat-
hBirKadın(l%9) ve BirOüşçû-
nün Dört Gecesi(1971) ile Kral
Arthur'un şö^yesi ve kraliçe
Guinevere arasındakı aşkı konu
eden Gölün Lancektt'su (1974)
fimlerinden sonra Fransız yö-
netmen, Muhtemefcn Şeytan'da
(1977) Parisli dört gencin yaşa-
rrunı anlatırken modem insanın
yok edecilığini ve vurdumduy-
mazlığım eleştirdi.
1983 Cannes Film Festıva-
li'nde' En İyi Film Ödülû'nü al-
dığı Argent'da (Para) ise para-
nın yıkıcı gücü üzerinekurulu bir
dünyada ruhani değerlenn yok
olmasına karşı duyduğu tepkiyi
dile getirdi.
Hiçbir zaman ticari kaygı ya
da popüler olma amacı gütme-
den, vermeyi amaçladığı mesaj-
lan kendine özgü sınemasıyla
izleyiciye ulaşuran Bresson; E ^
nni, Bergman. Antonioni, Tar-
kovskigibı sinema dünyasını et-
kiledi ve her zaman etkilemeye
devam edecek yönetmenlerin
arasında yer alıyor.
Slide Show Galerileri alışılmış sanat galerisi kavramına yeni bir yorum getiriyor
Cafe vitrininde dia show
ESRA ALtÇAVUŞOĞLU
Kadıköy'ün sessiz sokaklanndan binnde, bir Internet
cafenın \itnninde 'imzasız' bir slide show var. Burası Sli-
de Show Galensi, kurucusu ise sanatçı Serkan Özkaya.
Galennın en önernli özelliklerinden biri, sadece diala-
n sergılemesi ve bu sergileme işi içın bir vitrin kullanıl-
ması... Özel bir fiunle kaplanmış \itrine, görüntü içerden
yansıtılıyor ve dialar her altı saniyede bir yerini bir diğe-
rıne bırakıyor.
Serkan Ozkaya 'run sanat galerisi kavramına yeni bir bo-
yut getirmeyi amaçladığı bu projede, bu sokaktan geçen
herkes birer izleyıcı... Dialann çoğalnlabilir olması birden
fazla yerde, aynı anda sergilenmesini de kolaylaştınyor;
Kadıköy'le eşzamanlı olarak New York'ta aynı dialar ser-
gileniyor. Charies Ray, Douglas Gordon, Luc Besson gibi
ısimlenn çahşmalannın bulunduğu ve Sodom ve Gomore
adını taşıyan 80 dıalık show, her ay değışecek. Kadıköy
ve New York'tan sonra Kopenhag ve Pekin'de de birer ga-
leri açılması planlanıyor. Slidelar Kanadalı sanatçı ve kü-
ratör Jud>- Radul tarafindan bir araya genrildı. Özgün di-
alar başlı başına bırer yapıt olarak düş,ünülüyor; sanat ya-
pıtmın kopyası fotoğrafi ya da temsili olarak değil...
Slayt Show"un 80 dialık ilk sergisi okullarda eğitim
amaçlı olarak göstenlen ve çeşitli dergilerden derlenmış
görüntüleri ıçenyor. Dialar, dergilerden, sadece bır dü-
şünce vennesı düşünülerek özellikle 'baş-
tan savma' çekilmiş...
Peki neden Shde Show? Serkan Özka-
ya, Slide Show Galerilen projesi ıle, üret-
tiklen yapıtlann dialannı çekerek onlan ara-
cılara (küratörlere) gösterme sürecme ve
bu sırada meydana gelen dönüşüme gön-
dennede bulunuyor. Bır sergiye çağnlma-
nıza, arşrvlenmenıze, beğenilıp-beğenıl-
memenize neden olan bu küçücük dıapar-
çalan projenın çıkış noktası.. "Bu proje-
desanatyapranın geçirdiği dönüşüm süre-
d anlanlmak istenhor. Dia direkt olarak
büvütükrek izleyiciye aktanlıjor." Serkan
Özkaya aracılan ortadan kaldırarak sanat
yapıtını izleyiciyle buluşturmayı amaçlı-
yor. Buprojenin en önemli yönlerinden bi-
ri sokaktan geçen herhangi biri için işin niteliği, işin sahı-
bi, neden yapıldığı, görünenin sanat yapıtı olup olnıadığı
konusunda herhangi bir ipucu vermemesi. Özkaya camı
'araa' kılarak. yaşamla sanatı aynı düzleme aktarmaya ça-
lışıyor. "Hiçbir zaman sanatia yaşam iç içe giremez. Ama
buradaaradaki smırgeçirgen bir özefliğesahip. Böyle ohm-
ca bnradaki görünfüler hayat kazamyor. Sokaktan geçen
insanlar diaya bakabiliyortar ama hiçbir zaman bunun al-
tmda 'bu sanat yapıtıdır' di\e izkjiciyişartlayacakkavTam-
lara rastiamryorlar.'' Sanat yapıtımn iki paradıgması; çer-
çeve ve imza burada yok. Ne sanat yapıtı olduğunu vur-
gulayacak sanatçı imzası ne de onu yaşamdan koparan bır
çerçeveye yer venliyor projede. Dialar her alü saniyede
bir değişerek sokağuı ritmine de ayak uydurmaya çalışı-
yor. "İnsanlar burada sanat yaprtma bakıyoriar ama bo
sınırlan çizflmiş üzerinde 'sanat yapıtıdır' >uzan bir obje
değiL Önemli olan insanlarm beyninde çok kûçük de olsa
bir şeyler yaratabOmek-.''
Bu iki fesüvahn cıddı biçimde uyancı
bir yönü var; çevre ve tarih bilincine
karşı. Kendi içinde tematikleşen festi-
valler için fıhn buima zorluğu var. Te-
matık festıval yapınca seyircide birkıs-
tmlmışhk oluşuyor. Bunu kırmak içinça-
ba sarf ediyonız. Hedef kitleyı iyi belir-
lemek zorundayız. Çeîçeve çizmedik
hiçbir 7flma" seyirci açısından. Bır de
ikincı, üçüncü yülarda devam edince
ciddi bir havaya bürünüyor festivaller. İki
festivalin amacı da sinema sevgısi, ilgi-
si oluştunnak insanlann içinde.
Geleceğe yönelik amacunız ise eği-
tim. Çünkü Türkiye'de sinema eğıtimi-
nin verilmedığini düşünüyorum. Üni-
versiteler de vahim durumda. Alet, eda-
vat yok ama ÖSS sınavıyla alınmış do-
lu öğrenci var. Bunlann hepsi TÜR-
SAK'm da sonınu aynı zamanda. Sine-
ma okullanna dışandan destek yapma-
yı düşünüyoruz. Gelsinler, burayı kul-
lansınlar. Bir de öğrencıler için festiva-
lin bir bölümünü üretime yönelik ger-
çekleştinyoruz. Öğrencilere yanşmalı
bölüm açıp, projelerini hayata geçinyo-
ruz. Kaynak yaratıyoruz. Bu yıl öğren-
ciler tarafından çekilen iki fıhn "Ha-
nmı Sultan" ve "Anadom Apartmanı"
fesnvalde gösterilecek.
Devlet, sinemaya yeterli ödenek ayu"-
rmyor. Bütçemiz yok. Devlet örgütsüz
olduğumuz için az miktarda ödenekler-
le bizı susturmaya çalışıyor. Çünkü bu-
güne kadar böyle olmuş. Türk sinema-
sının kendi içinde kurumsal-
laşma şansı yok çünkü. Bir si-
nema yasası çıkmalı, özerk bir
sinema kurumu oluşmalı. Biz o
ucun bır tarafından tuttuk. En
büyük hedefimiz eğitim eksik-
liğinden yola çıkarak Batılı
normlarda bir sinema sektörü
yaratmayı amaçlıyoruz. Vakıf
olarak dertlerimız bunlar
-Ama Kültür Bakanhğfndan
destek abyorsunuz—
AR- Evet Sinema - Tarih Bu-
luşması'nın Osmanlüar hafta-
smda destekleri var. Bu sene
bize üç tane belgesel fıhn yap-
mamız için destek oldu. Ama
sorun Kültür BakanlığYnın so-
runu değil, devletin sorunu.
Her yıl ücretsiz olacak
-Sinema-TarihBuhışmaa ge-
çen yıl yeterince ilgi görmemis-
ti. Bn yıl nder bekUyorsiınoz
festh-aklen?
AR- Bu yıl ikinci yıl olduğu
için ilginin daha ryi olacağmı dü-
şünüyorum. Bazen festivaller
bulunduklan yeri şenlendiri-
yor. Cannes'dadabu böyle. İlk
yû dedikodu gibi oluyor festi-
valler. Sonra ciddıleşiyor. Ku-
laktan kulağa yayılıyor. tstan-
bul'da sinemaya gidemeyen bir
dolu insan olduğunu düşünü-
yorum. Öğrencıler de bu kate-
gonde. Sinemaya ulaşamayan
insanlar bu filmlen görsün is-
tedik. Ücretsiz olduğu için de
çok seyirci bekliyoruz. lyı şey-
ler bekliyoruz. Her yıl da ücret-
siz yapacağız. Çünkü smema
bir lüks değil, bir ihtiyaç.
- Bu tür tematik festivalkr
teşvik edilmeti mi? Kaynak sı-
kıntısı nasıl giderikbinr?
AR- Böyle bır şeyler yapın-
ca destek buluyorsunuz. Bir de
kapı kapı dolaşmanız gereki-
yor. Kendim için değil ama si-
nema söz konusu olduğunda
kaynak aramaktan hiç yılmam.
Bizrnı iki festi\-alimizm şansı da
proje aşamasında Garanti ve İş
Bankasf nın desteği oldu. Sü-
reklilik kazandı. Bu iki banka
olmasa samimi söylüyorum bu
festivaller yapılamaz. Sinema -
Tarih Buluşması on gün sürü-
yor, yedi salonda göstenh'yor
filmleT, yabancı konuklar geli-
yor. Vakıfta çalışan insanlann
sayısı ikiye katlandı. Pek çok ku-
rumun desteğıni ahyoruz ve ıs-
rarcıyız.
- Sinema - Tarih Buluşma-
sı'nm,yani sinemayı tarihlebu-
luştunnanm önemmden sözede-
hiür ıtıhdnir?
AR- O HabitatTabirlikte kul-
lanılan bir ısündi. Fakat devam
karan alınca aynı temayı da gö-
türeüm dedik. Tematik festival-
len tercih ediyonız ve bu festi-
val Istanbul'a çok yakışıyor.
Geçen yüzyıla baktığımızda
müthiş tarihsel olaylar var ve ta-
rihi filmler devam edecek gibi
geliyor bize. Tarihle iç içe ya-
şıyoruz. Belgeseller var zaten.
Mesela Osmanlı teması var bu
sene festivalde. O kadar çok
film çekilmiş ki o dönemlerde.
Onlan izleme olanağı yok ar-
tık. O yüzden festıvahn tema-
smm çok doğru olduğunu dü-
şünüyorum.
-Müjde Ar olarak sizinsine-
mayla flgöi en büyük hayaüniz
nedir? Gercekleşmiş ya da ger-
çekleşmesini istediğiniz?
AR- Dünyanın heT yerinde
izlenebilecek bir fılmde oyna-
mak. Bir oyuncunun en büyük
hayalininbu olduğunu düşünü-
yorum. Ünlü ya da star olmak
değil, her anlamda uluslarara-
sı bir yapım içinde dünya seyir-
cisiyle buluşmak istiyorum.
Y A P I Y O R L A R ?
Rupert Everett
yasamını yazdı
• Susan Sarandon
'Cradle Wül Rock'
filminde 193O'lı yıllann
New York'unda yaşayan
ltahyan bir eylemciyı
canlandınyor. Amenkan
tarihinin tehlikeli ve
heyecan verici bir
dönemıni, kültür
devnminı yansıtan
'Cradle Will Rock'ta,
Orson Welles'in başıru
çektığı tiyatro
sanatçılannın devletin
sansürüne karşı
ayaklanması konu
ediliyor.
• Bruce Wlllls son
fıhni 'The Sixth
Sence'de (Altıncı Duyu)
bir çocuğun
problemlerine psikolog
kimlığıyle çözüm
buluyor. Daha önce
'Mercury Rising' (Şifre
Merkün) adlı fihnde 9
yaşındakı bir çocuğu
koruyan FBI ajam
rolündekı Willıs 'The
Sıxth Sence'de de 8
yaşındakı, doğaüstü
güçlere sahip Cole
Sear'a (Haley Joel
Osmand) yardımcı olan
bir çocuk psikoloğunu
canlandınyor.
• Sean Connery ye
bu yıbn sonuna doğru
'sir' unvanı veriknesi
bekleniyor. Eski James
Bond'un bu yılnı
sonuna kadar geleneksel
sir unvanı adaylan
listesine girmesi
beklenirken Başbakan
Tony Blair bu konuda
bir açıklama yapmadı.
İki yıl önce
Connery'nin
'şövalyelik' adaylığı
oyuncunun 'tskoç
MiUiyetçi Partisi'ne
verdiği destekten dolayı
Tony Blair tarafından
engellenmişti.
• Britney Spears
'Baby One More Time'
şarkısı ve aynı adlı
albümüyle satış
rekorlan kırarak Ingiliz
Pop Kültürü'nün
zirvesine yerleşti.
Britney Spears'nı
albümü dünya çapında
10 mılyondan fazla sattı
ve Amerika müzık
listelennde 3. sıraya
yerleşti. Yılın en iyi
satan albümleri arasında
Eiffel 65 'Bhıe' ile
ikinci, Lou Bega
'MamboNo.5'
albümüyle üçüncü
sırada yer alıyor.
• spice Cfrls
grubundan Emma
Bunton, devletin içkiye
karşı aldığı önlem
kampanyasmda yer
ahnaya başladı. Yirmi
üç yaşmdaki şarbcı,
Ingiliz televizyonlannda
yayımlanan aÛcolün
zararlanna yönelik bir
reklam filminde boy
gösteriyor.
Genç kız, bir delıkanlı
ve artık genç olmayan
bir adam arasında
gelışen üçlü bır aşkı
konu alan fihnde yaşb
adamı Jeremy Irons'uı
oynaması düşünülüyor.
• Robin williams
son fihnı 'Bicentennıal
Man'de bır robotu
canlandınyor. Fılmde
bir robotun iki yüzyıl
süren sıra dışı yolculuğu
sonucunda, sıradan bır
insan haline gelmesi
konu ediliyor. Williams
aynı zamanda pek çok
yardım deroeğinnı
organizasyonlarmda
aktif olarak yer ahyor.
En son evsiz ınsanlara,
dört yüz otuz sekiz
milyon dolarbk
yardumn ulaşmasına
öncülük ettı.
• Ken LoaCh -Bread
and Roses' adlı son
fümini Los Angeles'ta
çekiyor. Fihnde 90'lı
yıllann başında sosyal
haklanm elde etmek için
savaş veren temizlik
işçilerinin hıkâyesi konu
ediliyor Loach filmin
çekildiği Los Angeles'nı
tamamen para
tarafından işgal edıhniş
olduğunu ve dünyanın
en tehükeli şehn
sayılabileceğini beUrtti.
• Luc Besson, 40
yaşındakı Fransız
yönetmen 10-21 Mayıs
2000 tanhleri arasmda .,
yapılacak Cannes " l i - i
Festivah'nınjürisinde n
'"<
yer alıyor
• Andrejwajdabir
Leh romanından
uyarladığı 'Pan
Tadeusz' adlı fihni ile
'Tıtanic'i bıle gecerek
Polonya'da en çok
izlenen fihn oldu.
Polonya'da on yddır ilk
kez bir Leh filmı yüksek
bir gişe hasılatı ile
Amerikan yapımı
filmleri bile geride
bıraktı.
• Rupert Everett
'8 yaşından beri büyük
biraktris
olamayacağımı
anlamıştım" cümlesı ile
başladığı 'Hello, , .
Darling" adlı
otobiyografık romanını
Fransa'da yayımladı.
• Danlel Day-
LeWİS eşi Rebecca
Miller'ın yazıp yönettiği
'Gone to Earth' adh
fihnde yardımcı
yönetmenlik yapıyor.
• Melanle CHfflttı
John Waters'la kamera
arkasında meydana
gelen olaylarm
anlatıldığı bir film
gerçekleştiriyor.
Oyuncular arasında
Patty Hearst da yer
alıyor.
• Robert de Nlro
ve Ben Affleck, Frank
Oz'un yönettiği 'The
Score' adlı fihnde
başroüeri paylaşıyorlar.
Çekunlenne mart
ayında Montreal'de
başlanacak fihnde, artık
emekh" olmak isteyen
yaşh bir hırsızla onu
vazgeçirmeye çalışan
genç hırsızın hikâyesi
anlatılıyor.
• Euro Dlsney
yılda on iki milyon
ziyaretçisi ile en büyük
ticari merkezlerden
bin ohnasma karşın
ekonomik çöküntü
içinde.
2002 yılında Disney
Stüdyolan için
yapılacak olan
kutlamalar sırasında
kazanılacak olan
miktann giderleri
dengeleyebileceğinden
şüphe ediliyor.