10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26EKİM1999SALI OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] Uçüncü Yol ve CHP EnginUNSAL K üreselleşen dünya için yenı bır siyasal sis- tem arayışının sonuç- lan yakın zamanlar- da tartışılmaya baş- landı. Üçüncü Yol'un kuramcısı olan London School ofEco- nomics'in rektörü ünlü toplumbılimci Anthony Giddens " Üçüncü Yol; Sosyal Demokrasinin Yenilenmesi" adlı yapı- tının özünü 28 Eylül 1998 tarihli Nevvs- week dergisinde anlatmış ve yöneltı- len sorulan yanıtlamıştı. Giddens'e göre sosyalizm ve pazar ekonomisi. toplumlan yanlış yapmaya zorlamış, bu- nun sonucu Marksızmin içi boşalmış. pazar ekonomisi de Thatcher ve Re- aganın kanıtladığı gibı. dünyanın bir büyük pazaryen olarak yönetilemeye- ceğini ortaya koymuştur. Bunun sonu- cu.olarak küreselleşen bir dünyada ya- nşan ama göreceli bir uyum içinde ya- şayan toplumlar yaratmak kaçınılmaz olmuştur. Marksizm. tarihin belırlene- bileceği ve pazar ekonomisi de her şe- yin pazann kurallanna göre oluşması ilkesinden yola çıkıyordu. Sonunda her ikisinin de yanlış olduğu anlaşıldı. Marksızmin seçeneğı kapitalizmdir ama kapitalizmin seçeneği yoktur; öy- le ıse sıyasetlertoplumlann ekonomik. sosyal ve kültürel olarak bu seçenek- le uyumunu sağlamak üzere politika- lar üretmek zorundadırlar. Dünyanın ulus devletin üstüne çıkan yeni bir de- mokrası boyutuna gereksinimi vardır. Yaşanan küresel ekonomik krize çözüm getirilemezse bütün demokratik ülke- lerde aşın sağın güçlenmesi kaçınılmaz- dır. Bu görüşler yeni bir dünya düzeni ara- yışmm sancılannı ortaya koymaktadır. Küreselleşme olgusu kısa zamanda sosyal demokrat politikalann gözden düşmesine neden olmuştur. Alman- ya'da SPD kamuoyu yoklamalannda sü- reklı gerilemiş ve son olarak Sakson- ya'daki seçimlerde savaş sonrası en kö- tü yenilgisini almıştır. Fransa'da YA- onei Jospin orta sol politikalan büyük tepkı alınca sosyalistlerin destekledi- ği sert ekonomik kararlara yönelmiş- tir. Norveç'te sosyal demokratlar son seçimlerde yenilgiye uğraıiarken Avus- turya'da aşın sağcı partı lideri Jorg Ha- ider büyük bir başan elde etmiştir. Ne kapıtalizm ne sosyalizm söyle- mi ıle yola çıkanlar kısa zamanda de- nediklen Üçüncü Yol'un tıkanma nok- tasına geldiğini görmenin bunalımını yaşar olmuşlardır. Üçüncü Yol'un gereklı çözümleri üretememesi ve sosyal demokratların göreceli bır başansızlıga uğramalan- nın en önemli nedeni. ABD'nin dün- ya ekonomisi ve politikasında egemen- liğini koşulsuz olarak belirginleştir- mesi, Pakistan'daki darbeden Türki- ye'deki depreme kadar her konuda en son sözü söyleyen ülke konumuna gel- mesi olmuştur. Marksizm sonrası dün- yanın bu yeni prensinin palazlanması ve karşı konulamaz durumuna gelme- si Avrupa'yı ikinci plana itmiş ve sos- yal demokrat partilerin çalışma ve et- kinleşme alanını iyıce daraltmıştır. Köklü değişim yaratmak savı ile ikti- dara gelen sosyal demokratlar Üçün- cü Yol'un kaldınm taşlannı döşeye- meyince geleneksel seçmenleri ile ile- tişimini yitirmiş ve kendilerine verilen destek ortadan kalkmaya başlamıştır. Dünya bir açmazla karşı karşıya ve sosyal demokratlar zor durumda. tngi- liz tşçi Partisi'nin 100. kuruluşyıldö- nümü nedeniyle Bournemouth'da top- lanan kongrede Tony Blair önemli ba- zı degerlendirmeleryaparak global fi- nans, iletişim, medya, elektronik tica- ret, Internet, genetik bilim gibi yeni gelişmelerin toplumlara yeni bir ya- şam biçimi getirdiğini, bunlann so- nunda bilgi temelli bir ekonomi ve güç- lü sivil toplumlann ortaya çıkacağını ve kişinin mutlaka özgürleşmesinin kaçınılmazhğını vurgulamıştır. Tüm dünyada bunlar yaşanırken Tür- kiye nereye gıtmektedir? Dünyadaki en büyük enflasyon oranı, en büyük re- el faiz ve en büyük bütçe açığı olan bir ülke olarak nereye kadar gidebilecek- tir? Bugünkü siyasi partilerin yapısı, programlan ve kadrolan ülkenin bu güçTüklerin üstesinden gelmesıne yet- memektedir. Öyle ise çözüm nedir? Çözüm, bilgi toplumunun varlığrnı ka- bul edecek, insanı özgürleştirecek. si- vil toplum örgütlerini güçlendirecek, üretimi değil refahı sosyalleştirecek, sosyal demokrat politikalan geliştire- bilecek bir siyasi partiyi yaşama geçi- rebilmektır. Böyle bir parti, her şeyden önce Ata- türkçülüğü 1920'lerindogması olarak değil, Anadolu'yuaydınlatan ışığın il- kelerini 200O'li yıllara taşımak olarak algılayıp köktendincilerin Anadolu'ya yansıtmak istedikleri karanlığı orta- dan kaldırmak zorundadır; çağdaşlaş- manın önündeki bu en büyük engel or- tadan kaldınlınca bilgi toplumunun varlığını yadsımadan refahı sosyalleş- tirmek, insanı özgürleştirmek, düşün- cenin önündeki engelleri kaldırmak, sivil toplum örgütlerine siyasetin oluş- masında ışlevsel görevler vermek, in- sanlann kul olarak değil özgür birey- ler olarak toplum ile uyum içinde ya- şamalannı sağlamak zorundadır. Tüm bunlan sağlayacak parti CHP olabılir. CHP'de son zamanlarda önemli şey- ler olmaktadır. Seçim yenilgisinin so- rumlusu olan parti başkanı onurlu bir davranış öraeği vererek partinın ba- şından aynlmış. yenı gelenler bir dizi olumlu işlemi devreye sokarak işe baş- lamışlardır. Ekonomik programm çağın gerek- lerine göre belirlenmesi ve toplumsal refahın yaygınlaştınlması için bilim adamlan çalışmaya başlamışlar; parti içi demokrasıyi gerçekleştırmek ve naylon üyelik, delege ağalığı sorunu- na son vermek için yeniden üye yazı- mını katı kurallara bağlamış, partinin üye profılini değiştirmede çok önem- li bir araç olacak işçi bürolan kunrıak için ön hazırlığı devTeye sokmuş ve tü- züğünii değiştirme çalışmalannayönel- mişlerdir. Umanz bu çalışmalarda si- vil toplum örgütlerinin partinin orga- nik yapısına katılması için gerekli adım- lar atılır ve parti üyesi olacak sivil top- lum örgütlerinin üyelerinin CHP'nin iktidar olması için katkıda bulunmala- n sağlanabilir. CHP'liler, ülkenin aydmlan, emek- çileri ve sivil toplum örgütleri böyle- sine çağdaş bir oluşuma katkıda bulun- mak için öne çıkmalıdırlar. CHP bilgi toplumunu özümseyen, insanı özgür- leştiren, toplumsal uyumu sağlayan bir Türkiye'nin kurgusunu yaratmak zo- rundadır. Bugünkü yöneticıler kişisel çıkar gözetmeden, koltuk kavgası ser- gilemeden. özveri ile böyle bir parti ya- ratmanm coşkusunu partı ve toplum katmanlanna yaymalıdırlar. Başlatılan çalışmalar CHP ve Tür- kiye için çok önemlidir. Bunu bugün- kü yöneticiler başaramazlarsa birileri- nin ortaya çıkarak başka zeminlerde bu oluşumu gerçekleştirmeleri kaçmıl- mazdır. Türkiye'nin yitirecek fazla zamanı olmadığının bilincinde olmamız ve ona göre davranmamız gerekir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Tükenmeyiz Kırılmakla' Diye Diye! Boşa mı gidiyor bunca çaba, bunca devrim şe- hitleri, bunca gözyaşları, bunca acı?.. Sevgili Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu "Hayır" diyor: "Kendinden bu kadar vererek, yaşamını hiçe sayarak halkı aydınlatma yolunu seçen, halkın bilgilenme hakkını kutsal kabuleden, bu uğurda -Ecevit deyişiyle- an kovanına çomak sokmayı göze alan bir insanın öldürülmesi asla boşa git- mez." Bir mektup almıştım. Gerçi yıllardır pek çok kor- kutma mektubu aldık, ama bir tanesi ilginçti. Yaz- dıkJanmız yüzünden cezalandınlacaktık, orası açık- tı, ama kimse o mektubu yazan, bana özel bir ko- laylık gösteriyordu, diyordu ki: "Siz korkmayın, size bir şey yapmayacağız, zaten ömrûnüzün so- nuna gelmişsiniz!" Yaşları elliyi altmışı bulmuş ya da bulmamış devrimciler en büyük düşman... Onların seslerini kısmak, yaktıkları ışığı söndürmek gerek... "Uyan- dırmazsan uyanacak değil" olanları uyaranlar baş- lıcahedefleri... Korkutarak, yıldırarak susturmak, bombalı öldürmelerle dehşet salmak. Nasıl olsa bu tür hesaplı cinayetlerin gizlilikleri çıkamaz inan- cıyla... Terastan bakryorum. Binlerce insan var avluda. Sesler, acılı öfkeli bağırışlar... Sanırsınız ki bu ses- ler. bu uyanlar "tepedekileri" etkileyecek! Hep o kanlan yerde kalmayacak sözleri bu kez ciddiye alınacak! Devce bir eylemle katiller yakalanıp ce- zalandırılacak, daha önemlisi bu ölüm çetelerinin artık kökü kazınacak... Hep bu umutla yaşadık, bekledik. Kimi yetkili- lerin "Birtuğla çekersek duvar yrkılır" gibi sözle- rinin anlamını düşünerek!.. Neydi o tuğla, hangi duvardı tepemize çökecek?.. Bu sözleri söyle- yenlerin başka karmaşık olaylara da kanştıklannı öğrendik. Yasa önünde hesap vermesi gereken- lerin bır kez daha önemli görevlere seçildiklerini, getirildiklerini göre göre!.. Iktidarlar geldi geçtı. Başbakanlar, bakanlar de- ğişti. Değişmeyen tek şey, bunca Atatürkçüyü öl- dürenlerin yakalanmaması, belki de aranmama- sı, bulunsa bile ortaya çıkarılmaması... Evet bo- şuna değil "Katiller bulunsun hesap sorulsun" bağrışmaları... Bu seslenişler kırkyıl doldurdu ku- laklarımızı, beynimızi... Sonuç sıfır; "Bir tuğlayı çeksek duvar yıkılır" diyen çok bilenlerin bir türlü o bir tek tuğlayı çekmemesi... Niye yüzbinlerce insan cenazelerin ardında yü- rüdü marşlarla, türkülerle. alkışlarla? Sonra da akşam olunca evlerine, özel yaşamlanna döndü- ler! Belki evlerinde bir süre acılarını yüreklerınde yaşattılar, yaşatıyorlar, ama boş! Bir bilinçli eyle- me, bir güçlü birlikteliğe dönüşmeyen tek tek çı- kışlar, tutumlar, hep boşa gidiyor... llhan Selçuk, altı yıl önce Uğur Mumcu'nun ta- butu önünde devrimci güçleri bir araya gelmeye çağırmıştı. Artı yıl sonra da aynı isteği bir daha yi- neledi: "... acaba aynı fikirde olan, aynı düşüncede olan, aynı ruhta olan; laik, bağımsız Türkiye Cum- huriyeti'ni savunan, isteyen insanlar bir araya gel- selerdi, bütünleştirselerdi güçlerini, acababuci- nayet işlenir miydi?" Yıllar geçip gidiyor, bu şaşkınca dağınıklığımız yüzünden ülkenin yönetimine devrimci cumhuri- yetin ağıriığını koyamıyoruz. Teker teker ya da topluca yenilgiden yenilgiye, ölümlerden ölümle- re itiliyoruz; "Tükenmeyiz kınlmakla" diye kendi- mizi aldatıyoruz. birbirimizi uyutuyoruz... BAYBUKT ASLİYE HUKL1C MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999 214 Davacı DSt Genel Müdürlüğu vekılı Av. Hıkmet Bekar tarafin- dan davalılar Rafıye Varol \e beş mûştereğı aleyhıne mahkeme- mıze açılrruş bulunan tescıl davasının yapılan açık duruşması sı- rasında \enlen ara karan geregınce, DaVacı vekili dilekçesınde Bayburt ili merkez Arpalı kö>ıinde kam 917 parsel nolu ve isrım- lak e\rakında 17 parsel numarası ıle göstenlen taşınmazda 2500 m2'lık kısmm davacı idare adına tescılıni alep etmi$ olup. B^- burt ılı merke7 .Ajpalı köyünden Firi Sevım.-Rafıye Varol ve Gül- cemal Terzı tüm aramalara rağmen adresırun tespıtı yapılamayıp davetıve teblığ edılemedığınden ılanen teblığıne karar venlmış olup, duruşmanın bırakıîdığı 25 11.1999 gûnü saat 09.00'da mah- kememızde hazır bulunmalan \eya kendisını bir vekille temsıl et- tırmelen. duruşmada hazır bulunmadıklan ve kendılerinı de bir vekille temsıl ettırmediklen takdirde duruşmalann yoklugunda yapılarak karara bağlanacağı hususu HUMK'nun 213 \e müte- akıp maddelen geregınce davetıve yenne kaım olmak üzere ıla- nen teblığ olunur ' Basııv 50227 Tükenen Bağımsızlığımız Vedü BtLGET Em. Amiml 1 980 öncesinin sancılan içinden doğan 1980 sonrası Türkiye'si, Mustafa Ke- mal Türkiye'si olmakla göbek bağlan- nı kesmış. kokuşuk bir yaşam alanını simgelemektedir. Kokuşma, yalnızca toplumsal suskunluk ve parasal kap- kaççılık üzerine yapılanmış değil. siyasal vurdum- duymazlığın uçlanna da varmıştır. Sanki dışa bağımlılığın açık pazan olmasının demokratikleşmeyle ilintisi varmış gibi. kımi semt vitrinlerindeki cicili bicıli dışalım metala- nndan örnekler veren, bunu halkın demokratik yaşamının genişlemesi diye niteleyenler vardır ar- tık bu Türkiye'de. Aydınlann demokratik yaşamı kısıtlanırken kitlelerin demokratik yaşamının genişletildiği bi- çimindeki 12 Eylül ve sonrası mantığı, tümden uyduruk olduğu bir yana. özünde sivil faşizm övgüsünden başkaca bir şey değildir. Kaldı ki. uygulamadaki bu "sivil faşizm", salt gelişmemiş ve emperyal anakente bağımlılığını sürdüren üJkeler için biçilmiş biryönetim tarzı ' 'basitliğinde değil. bizzat ABD gibi anamalcı ge- lişimin uç noktaya eriştiği bir ülkede bile uygu- lamada tutulan "inanmak, itaat etmek ve savaş- mak"ın egemen sınıfsal güce dayalı "Pentago- nizm n i özelligindedir. Ne ki bu yönetimin ardındaki anamalı yücelt- me ve ona tümden bağımlanma şablonu, Türki- ye'de ülke güçlerinin ABD'yi yüceltme've ona tümden bağımlanma şablonuna dönüşmüştür. Aslında sivil faşizm -öte yandan salt faşizm de- belli bir dünya görüşü ya da belli bir doktnn de- ğil. egemen sınıf düzenini koruma kalkanıdır. Anamalcılığa tüketim olanaklan sağladığı için de, tüketim mekanızmasını çahştırmakta yaran olan "Kberal" görüşün desteğindedir. Devletin işlevini en aza indirmeyi savunan söy- levler, faşizm içindeki devleti yüceltici öz ile çe- kişir görünse de, tam tersine, devlet erki yerine biravuç anamalcı ve kapkaççmın smırlı erkini koy- mak eğilimindedir ve bu yanıyla da açık faşizm- den bile daha tehlikeli bir yönelimdir Bu yönelimin -ya da şablonun- seçimi ve uy- gulanması, emperyal anakent açısından da "eo az maliyet" unsuru sayılmakta ve onaylanmak- tadır. Ülkenin ABD'den yana belli bir siyasal bi- çim içinde tutulabilmesi, hiç kuşku yok ki, ABD ve bağlantılısı ülke ve kuruluşlar için belli bir har- cama gerektirmektedir. Yani bu işin "Bat" için bellhbir "nMÜ^efi vardır. Bu maliyeti en aza indirmek, ülkeyi en ucu- za kapatmak, ülkedeki devrimci gücün biriki- mi dışlanarak, sivil faşizm altında desteklene- cek egemen erkinden boyutlu olması arasında- ki oran ile bağıntılıdır. Bu "dar boyutluhık'' ege- men erkin bir sıruftan oluşmasını bile önleyi- ci, bir avuç kapkaççı egemenliğine onay çıkar- tıcı içeriktedir. - • — Öte yandan bu "dar bo>Titiuluk", kapkaççı egemenliğinm demokrasi, özgürlük ve bağım- sızlık kavramlan üzerindeki dar kafalı algılayış- lannm da belirleyicisidir hiç kuşkusuz... Toplumsal ve ekonomik düzenin doğal iç di- namiklerin yetersizliği nedeniyle kimi süreçler- de iflası karşısmda. orduyu "demokrasi veözgfir- lük" kurtancılığına yöneltenler, "bağunsıziık'' konusunu kendi siyasal tekellerinde rutma zo- runhıluğu duymatodırlar. Çünkü ABD ile ara- lanndaki bağ, en önce bu olguyla kurulup var olabilmektedir. Ancak, ABD ile egemen erk arasındaki bu bağ var oldukça, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız- lığı -ve elbette ki demokratik ve özgür biçimsel- liği de- yok olmaktadır. Kapkaççı egemenliğinin dilinden düşürmediği ulusçuluk, bağımsızlık iv- mesini asla içermeyen, kavimci ve dinci bir ör- gütleniş kışkırtıcılığıdır. ABD tarafından yok edi- len ulusal onurumuza sırt çevirmeye koşullanmış- lardır bunlar. Ulusal onurumuzu, kendi onursal- lıklanyla bir ve aym düzeye çivilemişlerdir. Dememoki! Hükümet etmek kolay iş değildir, dış destek ara- madan devletimizi bağımsız yaşatmaknr. Oysa ege- menlerin çıkarlan adına sosyo/ekonomik ve po- litik saygınlığımızı tüketen sistemin demirbaşla- n, siyaset eskileri, yurdumuzun bunalımını hep yoğunlaştıran, kendilerine özgü bir talihsizlik ve olumsuzluklar kapitülasyonudur. Siznedersiniz! Ülkemizin ve halkın çıkarlannı, yararlannı ve tam bağımsızlığımızı tek yasa olarak bilip onla- n sonuna dek savunan Mustafa Kemal'den ders çıkarmak gereksemesini önceden düşünüp ona gö- re önlem alınmalıydı. Siz ne dersıniz! Bağımsızlık mantığınm tersine olarak, IMF'le- n, tahkımten, MAiMert; Oimy« Bankası'nı ve Dünya Ticaret Merkezi'ni gerekseyenlere kar- şın, Mustafa Kemal, "Müdafaa-i Hukuk"çular- la, "Kuvmi MiIMye"cilerle ve "Birinci BMM" ile bağımsızlık yemini ederek Kurtuluş Savaşı'nı kazandı. Lozan'da kapitülasyonlara rağmen, tam ba- ğımsızhğrmızı siyasi tarihimize yazdırdı. Ya siz! Türkiye'yi gelişmemişlık, bağımsızlık ve bağ- nazlık girdaplanna sürükleyen tüm vakalar ve müsebbipleri tarihsel ve kamusal yargıya çıkan- lacaklardır. Siz ne dersiniz! Tam bağımsız olarak kurulan Türkiye Cumhu- riyeti'nin 76'ncı yılını, Onuncu Yıl Marşı'nı söy- leyerek tüm ulusumuzla birlikte kutlayalım. SUNAR MITHAT BEREKET AHMET TANER KIŞLALI CİNAYETİ YE DİĞER FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER BÜTÜN AYRINTIURIYLA PUSULADA SAKIN PUSULANIZI ŞAŞIRMAYIN tLAN T.C. BAMRKÖY 8. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1999/487 Davacı îlyas Atalay tarafmdan verilen 9.7.1996 tanhlidava di- Iekçesıylel988yılından beri kendisınden haber alınamayan kardeşi Aptı Atalay'm gaipliğine ka- rar verilmesinı talep et- miş olmakla yapılan yargılama sırasmda: Verilen ara karan ge- reğince Tekırdağ Çorlu Türkgücü köyü c: 029/07, s: 75 k.' 576'da nüfusa kayıtlı Besim ve Haticeden olma 1950 dogumlu Aptı Atalay'ın hayat ve memati hak- kında bilgısi bulunanla- nn Medeni Kanun 32'2 maddesı uyannca 1 yıl içersinde mahkememı- zin 1999487 esas sayılı dosyasına bilgi verme- leri davet ve ilan olunur. 20.10.1999 Basm: 50690 PENCERE Kemalistl, Cumhuriyet yazan Prof. Ahmet Taner Kışlalı'yı tanımlamak için tek sözcük seçmek gerekirse, di- limizin ucuna takılan nedir: Kemalist!.. • Kemalist kimdir?.. 1920'ye değin sözlüklerde böyle bir kavram yoktu; ancak Mustafa Kemal Samsun'a çıktık- tan sonra yaşanan olaylarta ortaya çıktı; Ulusal Kur- tuluş Savaşı başladığı zaman Anadolu Kuvvacı- ları yabancı basında "Kemalistler" diye anılmaya başladılar. Hersözcüğün zaman içinde birserüveni vardır; Kemalist sözcüğü de 1923 Cumhuriyet devrimiy- le birlikte yeni içerikler yüklendi; tarihsel birikimi- ni üstlendi. • Kemalizm'i anlayabilmek için uygarlık tarihinde yazılı 'Üç R'yi bellemek gerekir: Rönesans-Reform-Revolüsyon!.. Avrupa'daki 'Yeniden Doğuş'u, Hıristiyanlık'ta- ki büyük dönüşümü ve eski deyişiyle Fransa'da- ki "Ihtilal-i Kebir"\, yani "Burjuva Devrimi"ni an- lamadan Kemalizm'öen söz açmak olanaksızdın bunlara "1917Devrimi"n\ de eklemek zorunlu sa- yılabilir; çünkü, Türkiye'de emperyalizme karşı sa- vaşın ateşiyle devrim gerçekleşti. Felsefe açısından tanımlandığında, 1923 Cum- huriyeti, "Aydınlanma Devrimi"n\n ürünüdür. Ay- dınlanmadevrimi, insanlık tarihinde aklın bağnaz- lıktan, bilimin dinden bağımsızlasmasıdır. Kemalizm, bu devrimin ilk kez Islam dünyasın- da gerçekleşmesi demektir. • Felsefesine ve tarihsel temeline göre Kema- lizm'i alternatifı bulunan yüzeysel politika saymak olanaksızlaşıyor. Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizmi "dünya görüşü" olarak benimseyen yazardı; bu yaklaşımın "12 Eylül Atatürkçülüğü" olmadığı bir gerçek... 18'inci yüzyılda yaşanan "Aydınlanma Devrimi" geleceğe dönük tüm kapılan açmıştır. Ister liberal olsun, ister sosyalist olsun, kişi "aydın insan" ol- mak için "Aydınlanma" kapısından geçmek zorun- dadır; Kemalist felsefenin içeriğinde yatan öz, bu kaynaktan güç alıyor. Irtica, "Aydınlanma" ile uzlaşmaz... Çünkü akla karşıdır. Inancı yobazlığa dönüştürmenin sözlüklerdeki karşılığı irticadır. • Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi bu tarihsel kapsamda anlamını buluyor. Kim öldürdü Kışlalı'yı?.. Bir irtica örgütü mü?.. Yoksa başka bir odakta mı ölüm karan verildi?.. Cinayet bir taşerona mı havale edildi? Bu soruların yanıtlan, olayın anlamını değiştir- meye yetmez. Kemalizmin ideoloji sözcüğüne sığ- mayacak büyük felsefi anlamı, Kışlalı'yı öldüren- lerin Aydınlanma'ya düşmanlığını vurguluyor. Anadolu'da Aydınlanma'nın Atatürk'ün adıyla özdeşleşmesi, Atatürk düşmanlığının ne demek ol- duğunu açıkhyor. Cinayet, yalnız Kemalistlere değil, Anadolu \r\-z sanınadûşmanlığın1<anlı eytemidir. J ^ s "—' ^ GAZETE SAHİPLERİ DERNEĞI 3. OLAĞAN GENEL KURUL ÇAĞRISI Demeğımizın 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı aşağı- da belirtilen gündem maddelen gereğince 10 Kasım 1999 Çarşamba günü saat 16.00'da, demek merkezi olan Ca- ğaloğlu, Tün<ocağı Cad. No: 3/1 Istanbul adresinde ya- pılacaktır. İlk toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdir- de 2. Toplantı 17 Kasım 1999 Çarşamba günü aynı yer ve saatte mevcudun iştıraki ıle yapılacaktır. GÜNDEM: I - Açılış ve yoklama, 2- Başkanlık Dıvanı seçimi (1 Başkan, 1 Başkanvekı- li, 2 Kâtip), 3- Faaliyet Raporunun okunması ve müzakeresi, 4- Denetim Raporunun okunması ve müzakeresı, 5- Yönetim ve Denetim Kurullannın ibra oylaması, 6- Yönetim Kurulu üyelerinin seçimi, 7- Denetim Kurulu üyelerinin seçimi, 8-1999-2001 çalışma dönemi tahmini bütçesinin mü- zakere ve kabulü, 9- Demeğimizin, Dünya Gazeteler Birliği'ne (WAN- World Association of Newspapers) üyeliğinin müzakere edilmesı, 10- Değışen statüleri ve tüzük maddeierl gereğince, demeğimizin bazı üyelennin durumunun müzakere edil- mesi, I1 - Dilek ve temenniler. İLAN T.C. FATtH 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1997/1104 Kütahya E-Tipi Kapalı Cezaevi"nde hükümlü olan 12.4.1962 d.lu Aydın oğlu Şükran'dan olma Aykan Gözeri'ye, Bursa Yıldınm Umurbey Mah. C: 0034 K.S.N: 0139'da nüfusa kayıtlı olan babası Aydın Gö- zeri hâkimliğirnizin 1997^1104 esas, 1999/921 K. sayılı karan ile vasi tayin edilmiştir. Hükümlüye ait malvarlığı var ise vasi Aydın Gözeri tarafından hâ- kimliğimiz 97/1104 esas sayılı dosyasına bildirmesi ve hükümlü oğlu Aykan Gözeri'ye vasi tayin edildi- ği ilan olunur. 8.10.1999 Basın: 50720 www.ntv.com.tr BU AKŞAM 22:05 _ - T.C. ŞİŞLİ 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN x DosyaNo: 1998/973 Davacı Hüseyın Ağgez vekılı tarafından davalı Azime Aggez aleyhine ikame olunan tanıma (boşanma) davasının yapılan açık duruşması sonunda; Cami Sokak Kısmet Apt. No: 36 Abidınpaşa/Ankara adresinde ikamet eden davalı Azi- me Ağgez adına ilanen tebligat yapılmasına karar venlmiş olmakla; Mahkememızin 1998/973 esas sayılı dosyasında venlen 01.10.1999 tanhli karar gere- ğince Istanbul ili. Kağıthane ilçesi, rîürriyet Mah. cilt 0007, sayfa no: 1, kütük sıra no: 0270'de nüfusa kayıtlı davacı Nuri oğlu Hüseyin Ağgez ile aynı nüfusa kayıtlı davalı Gü- zel kızı Azime Ağgez'in boşanmalanna ilişkin Kuzey Kıbns Gazimağusa mahkemesinin 127/1987 sayılı, 30.11.1988 tarihli ve 13.03.1991 tanhinde kesınleşen karann milletlera- rası özel hukuk ve usul hukuku hakkındaki 2675 sayılı kanunun 38. maddesi gereğince aynen tenfizıne, 595.000 TL. ilam harcının davalıdan tahsıline, davacı tarafından yapılan 4.647.000 TL. yargılama gideri ile davacı vekili için 13.500.000 TL. ücreti vekaletin da- valıdan alınarak davacıya verilmesine, temyizi kabil olmak üzere karar verilmiş olduğu karar tebliğı yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 14.10.1999 Basın: 50881
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle