10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 1999 ÇARŞAMBA HABERLER 11-17 yaşlan arasında 1830 çocuktan 634'ü PKK ile ilgili suçlardan çeşitli hapis cezaları aldı 231 ğçocıığa cezasıE.NVERSEVİŞ DlYARBAKIR - Güneydoğu'da son 9 yıl içinde toplam 231 çocuk DGM'lerde idam cezasma çarptınldı. Aynı dönemde DGM'lerde yargılanan 11-17 yaşlan arasında toplam bin 830 çocuktan 634'ü PKK ile ilgili suçlardan çeşitli hapis cezalan aldı. Silah, mermi ve uyuşturucu kaçakçılığı yaptıklan iddiasıyla 536 çocuk hakkında dava açıldı ve bunlardan 101'ine çeşitli hapis cezalan verildi. Baronun araşürması Diyarbakır Bölge Barosu Çocuk Haklan Komisyonu Başkanı Avukat Arif Altunkakm. bu olayın Tûrkiye'nin de altında imzası bulunduğu Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'nın 6. maddesine avkın olduğunu ileri sürerek Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne başvurdu. Diyarbakır Bölge Barosu tarafından hazırlanan "Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemelerinde Yargılanıp Ceza Alan Çocuklar" • Diyarbakır Bölge Barosu'nun hazırladığı "Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemelerinde Yargılanıp Ceza Alan Çocuklar" araştırmasına göre, DGM'ler çocuklara ölüm cezalan yağdırdı. Son 9 yıl içinde Diyarbakır 1, 2, 3 ve 4 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemelerinde 11-14 yaş grubu arasında 49 çocuk idam cezasına çarptınlırken 11-14 yaş grubu arasındaki 51 çocuk da "PKK'ye yardım ve yatakhk" suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkûm oldu. başhklı araştırmaya göre, son 9 yıl içinde Diyarbakır 1,2, 3 ve 4 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemelerinde 11-14 yaş grubu arasında 49 çocuk idam cezasına çarptınhrken, 11-14 yaş grubu arasındaki 51 çocuk da, "PKK'ye yanüm ve yatakhk" suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkûm oldu. DGM'lerde aynı yaş grubu arasındaki 37 çocuk da örgüt üyeliği suçundan 16 yıla kadar ağır hapis cezalanna çarptınldı. DGM'lerde 14-17 yaş grubu arasındaki 182 çocuk "örgiite üye olmak ve eyiem yapmak suçundan" idam. 19 İ çocuk da "yardun ve yatakhk yapmak" suçlanndan çeşitli hapis cezalanna çarptınldı. 124 çocuk ise örgüt üyeliğinden ceza aldı. DGM 'lerde 11 -17 yaş grubu arasındaki çocuklar hakkında verilen idam cezalannın çoğu 1994-1995 ve 1996 yıllanna rasthyor. Diyarbakır Bölge Barosu Çocuk Haklan Komisyonu Başkanı Avukat Arif Altunkalem, 18 yaşından küçük çocuklan DGM'lerde yargılamanın yasadışı olduğunu öne sürdü. Altunkalem, şunlan söyledi: 'Yargüama vasadışT "14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış ~ bulunduğumuz B.M Çocuk Haklan Sözleşmesi 9 Arahk 1994 tarihinde TBMM'de onaylanarak iç hukukun bir parçası haline gelmiştir. Sözleşmenin 1. maddesi uyannca 18 yaşından küçük olan herkes çpcuktur ibaresi ile küçükhık yaş sının belirtUmiştir. Ama diğer yandan iç hukukumuzda çocuğun yargüanmasuıa îUşldn 2253 Sayıb Yasa çocukluk yaş, sınınnı 15 olarak belirrmiş ve bu yaş sınınnda olanlann çocuk mahkemelerinde yargılanmasını düzenlemiştir. ilgili 2253 sayıh yasa bununla yetinmeyerek 6. maddesi son fikrası ile getirdiği istisnalar ile devlet aleyhine işlenen suç isnatlanna ilişkin getirdiği istisna ik küçüğün olağanüstü mahkemeler olan DGM'lerde yargüanmasuun önünii açmışür. 2253 sayüı yasanın gerek yaş sınınnı 15 olarak düzenİemesi gerekse de 6. maddenin getirdiği istisna ile eşitiik ve aynmcılık yasağına aykûıdır. Zira çocuğun özel bir yargılamaya tabi tutulması içinde bulunduğu yaş gereği kendine özgü baa özeDiklere sabip bulunması ve bu özeUiklerden dolayi da ayn bir yargüama hukukuna tabi ohnası gerekmektedir." Altunkalem, Tûrkiye'nin imzalamış olduğu BM Çocuk Haklan Sözleşmesi gereğince çocuğa ilişkin ikili yargılamanın ortadan kaldınlması gerektiğini belirterek şunlan dedı: "Şu anda 18 yaşmdan küçüğün gerek adli gerekse de DGM'lerde yargdanması Avrupa Insan Haklan Sözteşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargüama flkesinin ihlatidir. Bundan dolayı da en lasa zamanda iç uyum yasalanvia Çocuk Mahkemeleri'nin yaş sının 18'e çıkanlmah ve DGM'nin görev alanma giren küçüğün yargdanması Çocuk Mahkemeleri görev atenma bırakümahdır. Bundan bir süre önce 18 yaşından küçük bir müvekkiKmin yasadışı örgûte yardım ve yatakhk iddiası ile DGM'de yargılaması nedeniyle AİHM'ye bireysel başvuruda buhındum." Bahçeli Yılmaz'a yuklendi 'Şikâyetçi olmaya hakkı yok' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) • Baş- bakan Yardimcısi Devlet Bahçen, "sistem değJşmefi" diyen koalısyonun küçük orta- ğı ANAP Genel Başkanı Mesut Ydmaz'ı, "YıHardır aktif siyasetin içinde yer ahp ik- tklarsorumlulıığunu payiaşanlannsiyaset- ten w siyasi sistemden şikâyetçî ounaya ne haklan vanhr" diyerek eleştirdi. Bahçeli, dün partisinin grup toplanüsm- da, iç ve dış gelişmelerle ekonominin du- rumunu değerlendirdi. Pakistan halkının normal siyasi yaşama bir an önce dönerek demokratik rejinnni yeniden işler kılaca- ğından kuşkusu olmadığmı anlatan Bahçe- li, Kafkasya'da yaşananlann bölge halkı kadar kendilerini de tedirgin ettigini söy- ledi. Avrupa Komisyonu raporunun Türkiye- AB ilişkiieri açısından önemli bir ilk adım olduğuna dikkat çeken Bahçeli, AB'nin kendi payına düşen görev ve sorumluluk- lan yerine getirdiği ölçüde, Tûrkiye'nin de kendi üzerine düşeni yerine getirmek için elinden gelen çabayı göstereceğini bildir- di. Bahçeii, ülke ekonomisinın ciddi bir darboğazdan geçtiğini, 2000 yılı bütçesi- nin kabullenmekte zorlandıklan unsurlar ve hedefler olmasına karşın Türk ekono- misinin içinde bulunduğu yüksek ateşli kronik hastahğm tedavisi için zor bir yo- lun tercih edildiğini anlatu. Deprem yardımlannın depremzedelerin gereksinimleri için harcanacağından kim- senin kuşkusu olmamasını isteyen Bahçe- li, üstü kapalı olarak ANAP lideri Yıl- maz'a sert eleştiriler yöneltri. Siyasi ve ida- ri sistemi eleştirme ve karalama söylemle- rinin salgın durumuna geldiğini anımsa- tan Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi: "AshndabuahniyetyupBiveelestirialış- kanbğı,Türkhe'nin çağdaş demokrasiyi ve devkti inşa ernıe sürecinde nicin dddi bir mesafe kat ermediğini çok iyi özetlemekte- dir. Yıllardır aktif siyasetin içinde yer ahp iktidar sorumluiuğunu payİaşanlann siya- setten ve siyasi sistemden şikâyetçi olmaya ne kadar haklan vardır? Aynı soruyu bü- rokratik yapılann başında bulunanlar için desormak mümkündür. Buaniayış,maale- sef bulaşıcı hastauk gibi birçok meskk ka- tegohsine yayıhnaktadaf Bülent Akarcalı, Muş milletvekili Kemaloğlu'nun kendisini tehdit ettigini söyledi ANAP'ta atama kavgası IĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN Diyanet tşieri BaşkanlıgL 2000 bütçesinde 257 trilyonluk payla 28 bakanhk ve kuruluşun önüne geçti» DÜRDANE KIRÇUVAL ANKARA - ANAP'ın, Genel Başkan Mesut Yumaz'ın Karadeniz gezisi dola- yısıyla katılmadığı Meclis grup toplantı- sında, Içişleri Bakanı Sadertin Tantan, Muş Valisi AB Akan'ın merkeze alınma- sına tepki gösteren Muş milletvekili Er- kan Kemaloğlu na "Senin örtmekistedi- ğin karanhk UişkUerin mi var" sorusunu yöneltti. ANAP Genel Başkan Yardımcı- sı Bülent Akarcah, Tantan'ı destekleyin- ce Kemaloğkfnun tehdidine hedef oldu ve başkanvekıllenne seslenerek "Erkan Kemaloğlu beni tehdit ediyor" dedi. ANAP'ın dün basına kapalı olarak ger- çekleştinlen haftalık olağan Meclis grup toplantısında kavga çıkü. Yılmaz'ın Ka- radeniz gezisi dolayısıyla katılamadığı toplantıda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanı Cumhur Ersümer'in hükümet çalış- malan hakkında bilgi verirken oturduğu yerden söz alan Erkan Kemaloğlu, ken- disinden habersiz olarak seçim bölgesi Muş'un valisi Ali Akan'ın merkeze alın- masını eleştirdi. Kemaloğlu, Tantan'ın çalışmalanndan ANAP grubunun rahat- sız olduğunu ileri sürerken "Diğer ba- kanlar. mületvekillerinin tatepterini yeri- ne getiriyor. Vatiyi değiştirirken bir haber büevermedin" dedi. Tantan ıse öncelikle son valiler karar- namesinin kendisinin tasarrufu olmadığı- nı ıfade etti "Bu karamameye son şekü liderler zirminde verilmiştir" diyen Tan- tan, "Ancak, senin valin de gelip bana ağ- ladL Sen önce, bu eski vali ile oûn ifişkfle- rini aıüat Örünek istediğin, karanhk fliş- kiknnmi var" dedi. Akarcalı da, "Bakan ber gfin bir yere gktip causıyor. Çetelerie mücadele ediyor. Ben şahsen bakanın çalışmalanndan çok memnunum. Grup adına konuşamazsın" diyerek Tantan "ı savundu. Akarcalı'nın konuşmasınm ardmdan Kemaloğlu. yanı- na giderek "Benhn adım Erkan Kema- loğlu. Bundan sonra adımlanna dikkat et" dedi. Kemaloğlu, "Neyanibeniöldü- recek nMsn?" diyen Akarcalı'ya, bir kez daha "BBemem, kendine dikkat et" uya- nsında bulundu. Akarcah, ayağa kalka- rak "Başkanvekflinı Erkan Bey beni teh- dit ediyor" diye bağırmaya başladı. Kars milletvekili İlhân Akflzüm de Akarcalı'ya çıkışarak "Ükokul çocuklan gibi şikâyet etme" dedı. Grup başkanve- killeri araya girip "Biz kardeşiz, bu tür davranışlaryakışmıyor" diyerek banştır- mak istediler, sesler salon dışına da taştı. ANAP GENEL BAŞKANI RİZE'DE Yıbııaz: Eğitim hamlesi sürecek RİZE (Cumhuriyet)- Memle- keti Rize'de okul açılışlannı sür- düren Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yıhnaz, eğitim hamlesinin süreceğini, ülkenın zor ekonomik koşullanna karşın buna zorunlu olduklanm söyle- di. Rize gezisinin ikinci gününde yine çeşitli okullann açılışlanm yapan. bazı kuruluşlan gezen Yılmaz, ülkenin en önemli re- formu olan eğitim reformunun sürdürülmesinin Türkiye'njn ge- leceği için büyük önemi bulun- duğunu vurguladı. 'Ekonomik koşuDar zorianmalı' Yılmaz, eğitim kahtesinin art- tınlması, bilgisayarlı ve yabancı dil eğitiminin arzulanan İcoşulla- ra ulaşması için ekonomik ko- şullann zorlanması gerektiğini savundu. Yılmaz, partisinin MKYK toplantısında "Darbe olacaktı. Ben önledim" biçıminde sözler söylediği yolunda bİT günlük ga- zetede çıkan iddialan da yalan- ladı ve "Bunlar yalan. Böyle bfr şeyi kesuılikle söylemedim. Yaz- dıktan sonra gelip bana soruyor- lar" diye konuştu. Mesut Yılmaz, deprem fela- ketinin dünya çapmda en büyük felaketlerden biri olduğunu, dev- letin hantal yapısına karşm hü- kümetin her tûrlü olanağını dep- rem için seferber ettigini öne sür- dü. Yılmaz," Yardım larkonusun- da hiçbirvatandaşımız, hiç khn- se kuşku duymasuı. Bunlar dev- letin güvencesi amndadır. Ve hep- si son kunışuna kadar depremin yaralannın sanlması için har- canacaktır" dedi. Altı polisten beşi salıverildi Adana baskınında tek tutuklu kaldı ADANA (Cumhoriy-et Güney İlkri Bürosu)-Akın- cılarMahallesi'ndeki yargı- sız infazı gerçekleştirdikle- ri gerekçesiyle tutuklanan 6 polisten 5'i bir gûn sonra tahliye edildi. Kezban Bek- taş'ın eşı MuratBektaş'ı öl- dürdüğünü belirttiği polis memuru Ali Erdurucan'ın ise tutukluluğunun devamı- na karar verildi. Akmcılar Mahallesi'nde 2 kişinin ölümü, bir kişinin yakalanmasıyla sonuçlanan baskına kahlan ve haklann- daki gıyabi tutuklama kara- n önceki gün vicahiye çev- rilerek cezaevine gönderüen Başkomiser Fevzi Mustan ile Haydar Erol, AH Erdu- rucan, Nurettin Bülbül, Mu- harrem Topaç ve Eyüp Yal- cmkaya adlı polislerin avu- katlan Vfeysel Gülen ile Sa- bahamn Demir, bir ûst mah- keme olan Nöbetçi Ağır Ce- za Mahkemesi'ne başvura- rak tutuklama kararma iti- raz etmişlerdi. Nöbetçi savcının dosyayı inceleyip Ağır Ceza'ya gön- dermesinden sonra dün iti- razla ilgili karar açıklandı. 4'ü hakkında TCK'nin 452, 2'sı hakkında S0. maddesine göre tutuklama isteminde bulunulan sanık polislerden sadece, "terönstohnadıgıve yankşhktaöklürüWüğü''be- lirtilen Bektaş'm eşi Kezban Bektaş'm yüzleştirmede teşhis ettiği Ali Erduru- can'ın tutukluluk halinin de- vamına, diğer 5 polisin ise tahliyesine karar verildi. DtNÇERLER ADAYLIĞA MUHAIİF ^Yılıııaz^uı birikiıııi Köşk'e yetmez' ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Sisteme yönelik eleştirilerini yoğunlaştıran ANAP Genel Baş- kanı Mesut Yılmaz'a. parti içinde- ki eleştiriler yüksek sesle dillendi- rilmeye başladı. ANAP'ın kuruculanndan mer- kez karar yönetim kurulu (MKYK) üyesi VehbiDinçerier ise Yılmaz'ın birikimi ve deneyimi- nin cumhurbaşkanlığı için yeterli olmadığını savundu. Dinçerier, Lütfullah Kayalar'ın seçimli olağanüstü kurultay tale- binde bulunduğu son merkez ka- rar yönetim kurulu toplantısında, genel başkanın görev süresinin 6 yılla sınırlandınlması, yetkilerinin daraltılması ve MKYK tarafından düşürülebilmesi için tüzük deği- şikliği önerdi. • Başkanlık divanının örgütleri feshetme yetkisi isteminin tartış- malara yol açtığı toplantıda, olağa- nüstü kongre talepleri gündeme gelirken parti içi demokrasinin ye- tersiz olduğu görûşleri dile getiril- di. Yılmaz, parti içi demokrasi is- temlerine "Demokrasi sistemin oksijenidir, en çok da ANAP'ta vanur. Demokrasi azuüığın değü, çoğunhığun dediğinin olmasKur" diye karşılık verince, parti içinde demokrasiye bakış açısı konusun- da da görüş aynlıklan bulunduğu ortaya çıkü. Kayalar ve Dincerler, Yılmaz' ın demokrasi tanımına ka- tılmadıklannı söylediler. Dinçer- ler şunlan söyledi: "Demokrasi, Yılmaz'ın söyledi- ği gibiçoğunluğun dediğinin oima- a değUdir. O zaman o demokrasi değü, çoğunluk tahakkümü. des- potizmi olur. Demokrasi, çoğunhı- ğun değil, kim söylerse söylesin halk ve ülke adına doğrulann ya- püması rejimidir." GLOBALPOLtTtKÜLTÜR ERGtN Y1LDIZOĞLU ABD, Pakistan ve Siyasi GericHik Tehlikeli zamanlardayaşıyoruz. ilerici güçlerin et- kilerinde, geçtiğimiz 20 yılda yaşanan hızlı gerile- me, gerek dünyayı gerekse de tek tek ülkeleri çok karanlık seçeneklerle karşı karşıya bırakıyor. Geçen hafta ızlediklerimiz, (ABD Senatosu'nun nükleer silahlan deneme yasağı anlaşmasını onay- lamayı reddetmesi ve Pakistan'daki "özgün" dar- be), bana 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın ilk 20 yılında yaşanan bir tartışmayı hatıriattı. Tartışma, emperyalizm olarak tanımlanan sürecin dogası üzerineydi. Kapitalizm mali sermayenin basıncıyia hızla uluslararasılaşıyor, ulaşım ve iletişim ağırlıklı yeni bir teknolojik devrim yaşanıyor, bu arada ileri kapitalist ülkeler hızla dünyayı, askeri yöntemlere de başvurarak paylaşıyorlardı. Bu tartışmanın üç tarafı vardı. Birinci taraf başta zamanın hegemonik gücü ve en büyük sömürge- cisi Ingiltere olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin liberal enteljiansiyası, emperyalizmin yarattığı tüm sarsıntılara rağmen "çağ atlatıcı" olduğunu, geri kalmış halkları çağdaş medeniyet düzeyine çıkar- dığını savunuyordu. Tartışmanın diğer iki tarafı ise zamanın önemli sosyalist önderi Kautsky ve Lenin'di. Kautsky, emperyalizmin (siz küreselleşme olarak okuyunuz) ülkeler arasında ekonomik ilişkiieri öne çıkandtğını, entegrasyonu güçlendirdiğini, savaş olasılığını azalttığını savunuyordu. Kautsky açısından da em- peryalizm, banş getirıciydi. Dünyanın her yerinde üretici güçleri geliştirerek sosyalizmın ön koşulları- nı yaratıyordu, "biranlamda" ilericiydi. Lenin ise bu görüşlerden kategorik olarak aynlıyor ve emperya- lizmin tekelci kapitalizm, tekellerin, mali oligarşinin egemenliği, dolayısıyla siyasi gericilik olduğunu ile- ri sürüyordu. Özeltikle soğuk savaş bittikten sonra oluşan ye- ni dünya düzeninde ABD, askeri, teknolojik, mali ve hatta şirketlerinin uluslararası gücü ve etkisi açısın- dan rakipsiz. Diğer bir deyişle günün hegemonik gücü ABD. ABD'nin uluslararası etkinliğini yaygın- laştırmasının aracı da küreselleşme süreci (Was- hington Consensus). Bu yolla ABD şirketleri yeni pazarlara ulaşıyor, ülkeler üzerinde mali egemenlik kuruyoriar. ABD diplomasisi ve askeri kapasitesi, küreselleşmenin önünü açmak için gereken basın- cı sağlıyor. ABD'nin askeri ve mali hegemonyası, teknolojik üstünlüğün de aracılığıyla özellikle, 1980'lerden sonra neo-liberalizm, bireycilik ve post-modern sinisizm bağlamında kültürel bir he- gemonyayadadönüştü. Hem bu hegemonya, hem de bunun etkisiyle harekete geçen askeri rejimler ilerici güçlere maddi ve düşünsel büyük mevziler kaybettirdiler. Bu küresel düzlemde ilerici güçlerin tasfiyesine paralel, ABD siyasi kültürel arenası da, Pazar günü Will Hutton'un The Observer'da haritasını çizdi- ği bir süreç içinde giderek muhafazakâr güçlerin et- kisi altma girdi. Bu bağlamda, nükleer silahlann de- nemesini yasaklayan anlaşmayı onaylamayarak ye- ni bir nükleer silahlanma yanşının kapısını açan ge- lişme tek ömek değil. ABD kara mayınlan anlaşma- sını da onaylamadı. Uluslararası Mahkemenin iradesini tanımıyor. Rio ve Kyoto zirvelerinde gün- deme gelen zehirli gazlan sınırtama hedeflerini ka- bul etmiyor. Bu sırada, köktenci Hırıstiyan hareke- tinin önderiiğinde kimi eyaletlerde Evrim Teorisi ders programından çıkanlıyor. Kürtaja, doğum kont- roluna, eşcinsellere karşı mücadele güçleniyor. Will Hutton'un vurguiadığı gibi, ABD, bir taraf- tan muhafazakâriaşırken, diğer taraftan artık dün- yayı hiçbir engel tanımadan istediği gibi yönetmek istiyor. ABD sık sık tek taraflı davranarak kimi ülke- lere silahlı saldınlar düzenliyor. NATO bağlamında yeni mandacılığa önderlik ediyor. ABD'nin müda- haJe ettiği, kullandığı az gelişmiş ülkelerde demok- rasi tamiri imkânsız yaralar alıyor Bu ülkelerden biri de Pakistan. ABD'nin Pakis- tan'a müdahalesi, Afganistan'da başlattığı güdüm- lü savaş sırasında doruğa ulaşmıştı. Bu müdaha- lenin dinamikleriyse, Pakistan'da demokratik su- reçlere ölümcül darbeyi vuran Zrya-ül Hak rejimi- ni doğurmuş, kökten- dinci hareketin önünü aç- mıştı. Daha sonra, Pakistanlı birgeneral, yazarTa- nk Ali'ye süreci şu çarpıcı sözlerie özetleyecekti: "Pakistan, ABD'nin Afganistan'a girmek için kullandığı bir prezervatif oldu"... "Şimdi Pakis- tan işlevini tamamladığı için bizi tuvalete atmak istiyoriar"(The Nation 18/10/99) Zrya-ül Hak'tan sonra Pakistan'da demokrasi rf- lah olmadı. Butto'nun Sindh mafyası ile Şerif'in Pencabi mafyası arasında sıkıştı. Küreselleşmeci, neo-liberal eğilimli Benazirve Şerif'in elinde ülketa- lan edildi, "herşey alınır satılır", "memur işini bi- lir™ oldu. Iktidara gelmek uğruna taraflar etnik ve dini çatışmalan körüklediler. Tüm yoksulluğa kar- şın ulusal gelirin büyük bir kısmı nükleer silah ima- latında çarçur edildi. İlerici, halkçı hiçbir seçeneğin kalmadığı bir süreç içinde halk demokratik çözüm- lere ilgisizleşti. Ordu. Dört Halife'nin Askeıieri, Muhammedin Askerleri, Medine Askerleri, Gö- nüllüler gibi dınci fraksiyonlann at oynattığı bir ku- rum haline gelerek ideolojik homojenliğini kaybet- ti. Şerif'in yüzde 80 oy aldığı son seçimlerde, katı- lım artık yüzde 25'e kadar gerilemişti. Tank Ali'nin aktardığına göre, son darbeden az önce yine Pa- kistan generalleri vVashington'daki efendilerinin ka- pılannı aşındınyorlardı. Bugün gelinen noktada Pakistan'da siyasi istik- rann ve demokrasinin geleceği, birçok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi, hiçbir ilerici demokrat al- ternatif kalmadığı için, yine generallerin eline kaldı. Kuzulann yaşamı kurda emanet edildi. Işte, tüm bunlar bana emperyalizmin (küreselleş- menin) siyasi gericilik olduğuna ilişkin tespitin ne ka- dar doğru oiduğunu düşündürdü. Siz ne dersiniz? Açddama Haber Merkezi - Haile Karaçengel, gazetemizin 9 Ekim 1999 tarihli sayısında birinci sayfada yer alan 'Kara Para lncelemesi' başhklı haberle ilgili olarak bir açıklama yapn. KaraçengeFin açıklaması şöyle: "...başlıklı, Ankara ve Istanbul belediye yöneticilerine ilişkin Maliye Bakanlığı'nca yapılan soruşturmaya ilişkin haberde; Istanbul Belediyesi'nin üst düzey yöneticileri ve Belediye'ye bağlı şirket yöneticileri ile , Belediye'ye iş yapan bazı şirketlerin yetkililerini kapsayan listede adıma yer verilmektedİT. Belediyenin yöneticilerinden değilim. Belediye'ye bağlı herhangi bir şirketin yöneticisi veya yetkilisi de değilim. Aynca, Belediye'ye iş yapan herhangi bir şirket ile de hukuki ve fıüi hiçbir ilgim bulunmamaktadır. Adım bu listede yanlışlıkla yer almıştır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle